Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-11

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-11

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim Münir DERmÂN
kaddesallahu sırrahu

MD.TMMSHBTLR-11

Resim

Resim7 MEHMET-ler!..

(ALMANYA SOHBETi)


Genç bir insan şeklinde gördüm” diyor.
Topraktan, toprak nerden alındı. Suyunan karışımından. Ondan sonra Büyük insan deriz.
Bu Dünya da iken Âdemiyet Hamulesi ile görünmek hünerine sırrına ermiştir.
Onun için burada elmas çelik, ikincisi işlenmesi görürüz biz insanoğlunu, cesed başka, insan başka.
Namaz, mi’racta emrolunmuştur, doğrudan doğruya, arada Cebrâil yoktur ondan sonra Rasûlullah nâibdir.

Geçen günüde biraz iş karışıyor, tanıdıklarımdan..
(Sesim o kadar benim siz biraz kulağınızı daha şey edin!)
Gittik oturuyoruz orada Sabri Bey var, şu var bu var daha tanıdıklarım var eskiden oturuyoruz böyle.
Birisi geldi, reislerden birisi herkes ayağa kalktı, bizde kalktık.
Sabri Bey” dedi nerden malumatı varsa bunun.
“Ben dedi felan yerde apartumanda oturuyorum, ikinci katta dairede benimdir o kat”dedi. “Karşımda da bir mütekaid oturuyor” dedi.
“Cuma günü akşamı bizim eve geldi” dedi. “Bizim hanım da onlara gitti” dedi. Orada tek teke bir hanım varmış.
“Oturduk koşuyorken, o gün kü Vaiz Efendi...”
Kurtuluş neresi bilmiyorum, o câmide demiş ki: “Namaz kılmayan kâfirdir!''”
“Bu yobaz herif dedi nasıl söyler, bunu böyle şey olur mu?”
dedi, bu Reis, bilmem kaçıncı daire reisi oluyor.
Sabri Bey dedi ki:“Burda bir Hocamız var dedi ona soralım” dedi, beni gösterdi. “Bu yobazlık değil mi Beyefendi?” dedi.
“Değil sil!”dedim.
“Efendi yetiş!” dedi.
Dedim: “Anlamadınız.””
Dedim:“Eskiden efendi varıdı. Abdulmecid Efendi varıdı Abdulmecid Bey!”
Bilir: “Peygamber Efendimiz!” der “”Peygamber Bey!” demez. “Efendilik gitti şimdi kapıcıda” dedim “can çekişiyor.” “Ahmed Ağa Ahmed Efendi şurdan şeyi al!””
Hatta Ahmed Efendiye, Kapıcı Ahmed Bey demeğe utanırmış.
“Yok dedim efendim o vaizin elinde bir defter vardır, bir yazı vardır, bir şeyden okumuştur, Diyânet İşleri vermiştir.”
Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin Efendimiz söylemiştir. Hadisi vardır.
Birisi: “men tereke’s- salate mutaammiden fekad kefere” hadisi vardır. Kim ki namazı terk etti mi, küfürdedir.
Müşriklerde yani inkarda şirkte olanlarla, İslamlar arasındaki perde namazdır. Bu hadislere göre şey etmiştir.
Onun için denilecek bir şey.
“İyi dedi ben onu sormuyorum, namaz kılmak, kılmayan kâfir midir?” dedi.
Bende insanım benimde bir sinir sistemin var değil mi?
“Efendim kızacak bir şey yok. Zât-i Âliniz namaz kılar mısınız?”dedim.
“Hayır!” dedi.
“Namaz kılmayan kâfir değildir!” dedim “Kâfirler, namaz kılmaz!”dedim.
Dedi ki: “Benim yukarıda imzam var!” ”Kızdı o tarafa gitti…

Onun için oğlum din bahsini bilmem neyi zırıltı mırıltı edenlere cevab:
“Sen haklısın Beyim!” diyorsun.
Ama varyozunu biliyorsan.“Dur orada.” İnsan başka Âdem başka...
Şimdi buradan okuyalım da işimize bakalım.
İzmir de bir müsabaka açılmış. Eskiyi ve yeniyi anlatmak için.
Ahmed geldi dedi: “Hocam bir şey yaz da dedi gönderelim”dedi.
Ben de şeylerimde varıdı anamla konuşurken yazdığım bazı şeyler vardı.
Dedem varıdı benim, Dedemiz vardı sizin de vardır sizin Dedeleriniz vardı hepimizin. Nur yüzlü melekler kadar temiz.
Gül kokan Nineleri vardı hepimizin. Bizden uzaklaştı gittiler. Niçin?
Onlar Efendi ve Hatun oldular. Efendi ve Hatun nasıl olunur?
Onlar, Efendiliklerini geride bırakmayarak göçüp gittiler Rabbülâlemine biliyorlardı ki bir gün istihza duyacaklar.
Artık söz bağlıdır. Söz sizin ne diyeceksiniz, bir şey söyleyecek halde değilsiniz değil mi? Evet.
O halde içinizi yoklayın, birazcık hürmet ve gözlerinizde yaş belirdiyse bu kitabı okuyun. Yoksa bu kitabı lekelemekte hiç olmazsa ..
İmza, namsız nişansız biri.

“O ne demek efendim?”
Kul nedir? “Kulum!” der Cenâb-ı ALLAH bu “söylemek” kelimesinden gelir ALLAH namına konuşmaktan. Konuştuklarınızın hepsi vahyin devâmıdır.
Resûlullah’ın hadisleri hep var, o halde ALLAH namına konuşunuz.
Nasıl haramı sokarsın, insan vücuduna elini değdiği zaman..
Hepimizin aklı başında daha niçin akıl etmiyoruz?

Ben iki kul hatırlıyorum.
Birinci dünya savaşı başlamak üzereydi, bu hakikattir.
Bir gün hava birden kararmıştı, doğuda gök kıpkırmızı oldu.
Büyük bir kuyruklu yıldız görülmüştü.
Onu, herkes dünyaya bir felâket gelecek diye yorumlamıştı.
Bu yazı o zamanın çocuk zihninde kalmış bir hakikatı kısa olarak anlatacağım.
Ninem vardı benim, halı döşeli, sedirli, raflı, duvarında yeşil kadife kılıf içinde Kur’ân’ı asılı odasında, seccadesinde dâima, yeşil gözlü, beyaz pembe ciltli, başında kar gibi beyaz yaşmağı.
Dâima güzel gözleri yaşlı dua eder, dudakları ötelere bir şey fısıldar.
Ruhunun güzelliği yüzüne şekilleşmiş temiz yüzünün altında hiçbir günah izlerine rastlanmazdı.
Gözleri çevrili nur dolu kalbine, kalbini ise Hakk’a doğüru çevirmiş.
Hepimizin ninesi, benim ninem, ama sizin de nineniz sayılır elbette.
Çünkü yalınız benim ninem olsaydı, ben bunu utanırdım yazmaya.
Kanaat sabır, merhamet, hoş görme, güzel yüz timsalı Pembe Ninem, ismi Pembeydi.
Anasının ismi Gül Hatun veya Evliya Kadın derdiler.
Eski Gümüşhâne’nin Hedre Köyünde türbesi vardır hâlâ.
Hedre Köyü o zamanlar 40 hâneliydi, bir kış o Köyde kalmıştık, sonra da oradan muhacır çıktık, Rus gelince... O günden bu güne uzun yıllar geçti.

(Yorulduğunuz zaman söyleyin… “Yok Hocam ALLAH razı olsun!”)

Köyü ceseden ziyaret mümkün ve nasib olmadı.
Muhacır çıktık, kâfile halinde yürüyerek Hedre’den, nerelerden geçtik nerelerde konakladık Ankara’ya kadar geldik.
Pempe Ninem Ankara’da Hakk’a göçtü. Bend Deresi denilen semtte küçük bir evde oturuyorduk, buldum orayı. Hacı Bayramı Velinin Türbesi yanındaki mezarlığa defnettik.
Sonra o mezarlıktan rahmetli dayım, Ninemin kabrini toprak ve kemikleriyle aldı, Hedre Köyüne götürerek büyük Ninesi Evliya Kadın kabri üstüne koydu. Benim çocuk hatıramda kalan bu kadar...

Rahmetli anam anlatırdı, Hedre Köyünde 7 Mehmet varıdı o zamanlar.
Yaşları 20 nin üstünde idi, ben kendilerini gördüm.
Ama çok küçüktüm simâları hafızamda buğulu bir hayal âleminde kalmış, zorla hatırlıyorum onları.
Anam söyledi ve sözlerle resimlerini şöyle çizerdi Mehmetlerin.
Bu 7 Mehmet’in boyları boy boy, elleri el el, hep aynı makinadan çıkmış aslan gibi. Yüzleri Analarının sabrı kadar ak.
Siyah gözler, siyah saçlar, beyaz tenli evliyalar kadar temiz yürekli, burada anamın gözlerinden yaşlar gelmeğe başladı.
“Noldu Ana niçin ağlıyorsun?”
“Hiç oğlum! Bazı yaşlar vardır sebebi bilinmez.”

Yaşları sessiz devâm ediyordu, içini çekiyordu. Ben biliyordum, harb bitmişti.
Dal Mehmet, İnce Mehmet, Deli Mehmet, Çakır Mehmet, Koca Uzun Mehmet, Hafız Mehmet bu Mehmetlerden bir manga olurdu.
Gün doğmamıştı bunların üzerine.
Sabah namazlarını Hedre’nin tahtadan yapılmış câmisinde dâima bir saf halinde kılarlardı. Bu 7 Mehmet’in kursaklarına haram girmemiş,
analarından abdestli olarak helâl süt emmişlerdi.
Vücudlarında, gözlerinde, seslerinde tavırlarında temkinli bir sevgi görülürdü.
Dertlerini söyleyemezler de ALLAH’a dönüp dua ederlerdi.
Bunlar her tohumun içinde bir orman gizlendiğini bilirler amma, ormana baltayla girenlerden dâima kaçarlardı.
Yalan bilmezlerdi. Gözleri dâima yere bakar, yalnız birbirlerinin yüzlerine bakarlardı.
Ana ve babalarının yüzlerine da âdeta utanarak nazar eder.
Gözleri çevrili idi kalblerine. Kalbleri ise Hakk’a doğru çevrili onların.
Anam durmadan anam anlatıyordu.
Henüz içlerinde Uzun Mehmet çok doğruydu. Aynaya bile bakmaktan utanırdı.
Resûlullah SallALLAHu aleyhi veselleminin hadisi var “Geceleri aynaya bakmayınız!””
Şimdi ben niye bakmayınız diye anlatırsam bu kitab İslamın dışına çıkar. Zâten bize İslamı anlatmamışlar. İlmihalde okuttular.
Bunların hakikatı anlatılsa bilinilir bunlar oğlum. Secdeden başımızı kaldıramazsınız burda var Anamın sözleri.
Hepisinin ayrı ayrı mânevî bir hüner ve Hakk Vergisi birbirinden üstün şahıslarınan Hass Meziyyetleri vardı ki, bu meziyyetlerine ayrı ayrı büyük hürmet ve ta’zim gösterirlerdi birbirlerine karşı.
Herkes söylerdi bunlar için. “Evliya Duası almışlar, Evliya kisbeti takınmışler.”
Büyüklerden derin bir himmet aldıkları hareketlerinde ve yüzlerinde âdeta sessiz sözsüz okunurdu.
Anamın sesin de: “oğlum muhacır çıktık, köyde kimse kalmadı, hayvanlarımızı, tavuklarımızı bile yanımıza aldık.
Hatırlar mısın bir gün senin bir kedin, siyah bir horozun vardı onları da baban almıştı kediyi bir torbaya, horuzu bir kafese koymuştu.
Sen ağlamıştın“bunları da alalım” diye!”
“Ana, hatırlayamıyorum!” dedim.
“Hatırlamadığın iyi oğlum. O dertlere tahammül edecek a’za insan vücudunda yok.
Yalınız 7 Mehmet köyü terk etmediler, niçinini de kimse bilmiyor..
Onlar bir defa cihada gitmesinler, aklın derir görünmeyen melekler hep bunlar anamın sözleri oğlum.
Anam çok güzel anlatırdı, aklın derir görünmeyen meleklerdir.
Evliyalar fırlardı kabirlerinden.
Bu bir manga teşkil eden 7 Mehmet’in vücudlarında gözlerinde, narelerinde, saldırışlarında, secdadelerden dua eden gül kokan yaşmaklı ninelerin duaları arşta kabul olunmuş diye..
Anam sustu, gözlerinden sessiz yaşlar süzüldü.
“Ana niçin ağlıyorsun?”dedim.
“Oğul! Nur yüzlü oğlum! Bu bir insanın diğerine öğreteceği, anlatacağı şeyler değil. Öğretmek çok güç. Anlatılmasına da söz yok bulunmaz, dil yetmez. Ağlayan bile anlayamaz niçin ağladığını. Bu soruları çok az kişi sorar, söylemediyse bile cevabını çok az kişi bilir.
Bana sordun kulağında kalsın “Bu ANA GÖZYAŞIdır” Büyük Nenemiz Gül Hatun’a sormuşlar da o böyle cevab vermiş ben de onun sözünü söylüyorum. ANA GÖZYAŞIdır, onu ancak ALLAH bilir!””


Ana” dedim “Resûlullah’ın bir hadisi var: “Bir kimse anasının ayağını öpürse cennetin eşini öpmüş olur.””
Diğer bir hadiste “cennet anaların ayağı altındadır” buyuruluyor.
Bu ne demek?” diye sordum anama. İyi de anam onların birisini kitabta görmedi, ben 3 tâne fakülte bitirdim.
“Ah oğul, onun ne olduğunu bir bilseler insanlar, sana bir iki söz söyleyeyim onlarla bunu çözmeye çalış ben sana izahını beceremem.
Kadınlara Cuma Namazı farz değildir. Cuma Namazı vakıtla FARZDIR.
Bu farz, haftada 1 gün muayyen bir vakıtta edâ olunur. O vakit, o dakika girmeden de farz olmaz. Kadınlardan imam olmaz, sebebi büyüktür. Hayzlı kadınlara namaz bağışlanır, kaza edilmez. Bunların niçinleri vardır. Bu mertebe, makam meselesi değildir.
“Kadın erkekten küçük, erkek ondan büyüktür!” deyip hataya girersiniz. Hatta oğlum, küfre girersiniz.
Hayyın Tezgâhı olan kadınlar, hayzdan kesildikten sonra çocuk dahi yapamazlar. Hayy Tezgâhı artık onlardan alınmıştır.
“Onun hikmeti nedir?””
“Onun ne olduğunu kadınlar bilseler, secdeden başlarını kaldırmazlardı. Onun hikmetini erkekler bilselerdi, böyle kadınların ayaklarının altını öperlerdi.
Onun için ALLAH cenneti anaların ayağının altına sermiştir. Âdem topraktan halk edildi. Havva Âdem’in eğe kemiğinden. Havva’yı, Âdem gibi yaratmaması Hakk’ın bir sırrı. Böyle olmasaydı Hakk, analarının ayağının altına cenneti seremezdi, sermezdi değil. “Hakk’ın Şa’nı ne?”
Bir müddet Anam sustu.
Bana: “Kalk oğul imam ol sen akşam namazı kılalım birlikte.” dedi kıldık. Ana kokan küçük odasında, küçük tenceresinde pişirdiği yemeği beraber yedik, kahvesini yanında da beraber içtik.
“Ana daha anlatmayacak mısın?””
“Olurr oğul!””
Anam çok güzel konuşurdu, eski şeyleri anlatırken öyle basit cümlelerle söylerdi ki, sanki o anda o geçmişi yaşıyor gibi olursun.
Uzun yıllar geçti anam göçeli, hâlâ kokusu yanımdadır.
Anam 27 yaşında dul kaldı, ömrünü, ağabeyimle bizi vermişti 86 yaşında göçtü gitti. Ağabeyim anamdan 10 sene evvel Hakk’a yürüdü.
Bir akşam namazından sonra benimle helâllaştı:“Korkma ağlama oğul, Hakk sana Ana Hakkı sormasın!” diye dua etti
Yassı namazı okunduktan sonra mezara anamı ben kendim indirdim,
Nur içinde yatsın!.

Anam: “Oğul dedi Koca Uzun Mehmet var ya onun anası Emine Hatun uzun boylu heybetli bir kadındı.
Siyah saçlı, beyaz tenli gözleri dâima yaşlı. Bizim eve çok gelirmiş.
Anam kendisine çok hürmet ederdi. Anamın elini üç defa öperdi Emine Hatun.
Koca Uzun Mehmet’ten küçük bir oğlu daha vardı Hasan.
Babasız büyüdükleri için Hasan abisini, baba gibi sayar herkes bu hale şaşardı.
Hasan Gümüşhâne’de gurut denilen topraktan çömlek, güveç yapan yerler vardı “gurut” derlerdi.
Bunların ustaları Ermenilerdi. Hasan bunların yanında çalışırdı.
Her gün Mehmet ve Hasan öğleleri eve yemeğe gelirdi.
Emine Hatunun pişirdiği ne varsa onları yerlerdi. Dışardan katiyyen yemezlerdi.
Koca Mehmet’in evin arkasında 1 dönümde tarlası vardı.
Dâima orada çalışır biber, tomates, maydanoz, nâne yetiştirir, onları mevsiminde taze, nâneyi yalınız kurutarak satardı.
Bahçe o kadar temizdi ki, o bütün köy halkı şaşardı bu bahçenin temizliğine. Bahçede vişne, kızılcık ağaçları ve armut.
Bir de iki tâne kütükten yapılmış kovan arı beslerlerdi.
Anam: “Hey gidi oğlum hey. Bu küçük basit gibi görünen yaşamayı hayal bile edemiyoruz. Ne güzel günlerdi onlar, gitti bir daha gelmeyecek. Fakat sana vasiyetim olsun, benden gördüğün aza kanaat et! Sadelikten ayrılma! Açta kalsan, mânevî gururunu kaybetme! Başka kapı çalma, Hakk Kapısı dururken. Bir yoksula imkan bulup da yardım edeceksen o yoksulun gururunu okşa! Zedelemeyeceğini anladığın zaman yardım et! Başa kalkarsan verdiğin her türlü yardım ne sana helâl olur ne arkana. Bu sözüm çok ince bir hikmettir. Hakk’ın Rezzâk-ı Âlem olduğunu bu hareketinle tesbih et. Cömerd ol, Hâsid olma!. Cömerd olursan el Ganiyy Esmâsı seni zırh gibi içine alır.

Oğul, bir gün öğle üstü Hasan eve geldi, yemek yedi, odada öğle namazı kıldı. O sırada Koca Mehmet geldi: “Ana şehre ineceğim bana bir parça ekmek veya bazlama ver hemen gideceğim!”dedi.
Koca Mehmet anasının pişirdiği ve yaptığı yemek ve ekmekten başka kimseden yemek yemezdi.
“Ana Hasan gelmedi mi?”
“Geldi oğlum içerde öğle namazı kılıyor. Kılmamış onu kılıyor.
Mehmet odanın kapısını araladı Hasan’a baktı, Hasan namaz kılıyor. Mehmet kapıdan baktı, içini çekti: “Hayy kardeş hayy!” dedi kapıyı çekti. Anasının elini öptü, gitti.
Mehmet gittikten sonra Hasan namazı bitirdi. Geldi anasının elini öptü gidiyor. Birden geri döndü: “Ana kapıyı açan Ağam mıydı?”
“Evet oğlum Koca Mehmet idi!””
“Niye güldü ağam, benimle alay mı etti?””

Emine Hatun: “Yok oğlum sen çıldırdın mı, Ağan hiç seninle alay eder mi? O hiç kimseyle alay etmez, bilmez, ben size bunları öğretmedim.
O halde, yavrum seni namazda gördü kardeşin Mehmet gülerek farkında değil, yanındaki seninle namaz kılan melekleri gördü de ondan sevindi, ondan dolayı güldü!”
“Görülür mü?””
Görülür oğlum!. Aha bunu göremezsin, onu görürsün. bir yere sür elini gel o vakit dolu mikrobu görürsünn. Elini yere sürüp de ağzına götürmüyorsun, mikroskop arıyorsun. Hep mikroskopu da sen buldun, senin gözünde onun için, biraz aç gözünü. Hepimize söylüyorum, ben 70 yaşındayım oğlum.
“Peki Ana, ben niçin göremiyorum da ağam melekleri görüyor?” …. Niçin ana?”
“Oğul sana bir gün çok ağlıyordun, namaz abdestsiz mememden süt verdimde ben, ondan beni bağışla oğul. Bunu sana söylemezdim. Hakk ile aramda SIRR idi.”
demiş Emine Hatun!
Benim gözlerim dolmağa başladı. Anamın gözleri de doldu.
Geldi anam: “Oğlum niye dolsun gözlerin, ben ne sana ne rahmetli ağabeyine namaz abdestsiz süt vermezdim.
Büyük Nenemiz söylerdi: “Sütün abdestle süslenmesi lâzımdır!”
Abdestiz ne babana, ne size ne de hizmetçiye yemek pişirmedim!” dedi.
Kalktım anamın ellerine sarıldım: “Hakk senden razı olsun ana!”dedim.
Oğul bu benim vazifemdir. Analık kolay şey değil zor oğlum, anladın mı sen söyledinHakk cenneti ayağının altına sermiş.” Analar bu Hakk’ın verdiği kıymetini nasıl ödeyebilir. Sütün musluğu memedir amma oğlum, o çok uzak pınarlardan gelen ALLAH’ın büyük bir lütfudur.. Analar! Gül Hatun Ninemizin sözüdür bu… Hele bil sen sen bile…”…[/b]


Resim

Hamule: f. Yük. Yük taşıyan nakil vasıtalarının yükü
Mütekaid: Tekaüd olan. Emekli.Yobaz: Dinde bağnazlığıaşırılığa vardıran, başkalarına baskıyapmaya yönelen (kimse). Bir düşünceye, bir inanca aşırıölçüde bağlıolan (kimse). Kaba saba, inceliksiz (kimse).
İstihza: Alay etmek, birisi ile eğlenmek. Birisini gülünç duruma düşürmek, maskara etmek.
Vahy: Bir fikrin, bir hakikatın veya emrin ALLAH (C.C.) tarafından Peygambere bildirilmesi.
Muhacır: Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen. Mc: ALLAH'ın yasak ettiğinden uzaklaşan.
Ceseden: Bedenen.
Defn: Gömmek, gömülmek. Cenazenin mezara gömülmesi.
Hass: (C.: Havass) Hususî. Hâlis.
Meziyyet: (Meziyyet. C.) Meziyyatlar. Üstünlük vasıfları.
Ta’zim: Hürmet. Riâyet. İkramda bulunmak. Bir zât hakkında büyük sayıldığına delâlet edecek sûrette güzel muâmelede ve hürmet ifade eden tavırda bulunmak.
Himmet: Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. ALLAH indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. Tabiî şevk ve meyil ve heves. Lütuf, yardım.
Aklın derir: aklını derer-toplar götürür.
Manga: Ask. Tek bir kumandanın kolaylıkla sevk ve idare edebileceği kadar erden kurulu küçük askerî birlik.
Edâ: Yerine getirmek. Ödemek. Borcunu vermek. Vazifesini yapmak.
Mertebe: Derece. Basamak. Rütbe. Pâye.
Hayz: (C.: Hiyaz) Kadınlara mahsus aybaşı. Kadının âdet hâli. Böyle bir kadına hayize denir. (Kadını döl yatağı denen rahminden, bir hastalık veya çocuk doğurma sebebi olmaksızın, muayyen müddetlerde kan gelmesine o kadının "aybaşısı" denir. Buna ve kan geldiği müddete de hayız müddeti denir. İslâmiyetçe, bu halde bulunan bir kadın, namaz kılamaz, oruç tutamaz ve cinsî münasebette bulunamaz, haramdır.)
Tezgâh: f. Dokuma âleti. Ticaret masası. İş yeri.
Heybet: Hürmetle beraber koruk hissini veren hal. Sakınıp korkulacak hal. Azamet.
Rezzâk: Bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyaçları karşılayan. (ALLAH).
Hâsid: Hased eden, kıskanan.
Kerrü vakit: Bir vakit.
Ganiyy:Ganî, Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
El Ganiyy: (Gani-yi ale-l ıtlak) Cenab-ı Hak. Her şeye sahib ve hiç kimseye hiçbir cihetle ihtiyacı olmayan gani.
Varyoz: Balyoz, Taşlarıkırmak, kazık çakmak gibi işlerde kullanılan, çok iri ve ağır çekiç, varyos.


Er Rezzâku :
Resim

El Ganiyyü :
Resim

Resim

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : " Men tereke’s- salate mutaammiden fekad kefere: Kim namazı terkederse "kâfir" olur" dedi.
(İbnu Mes'ud (ra)'dan; Taberâni Kebir de (8939) ve Âcurri Şeria da (133) sahih olarak)

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "Şübhesiz ki, kişi ile "şirk ve küfür" arasındaki şey sâdece namazı terketmektir."
(Câbir (ra)'dan; Müslim (82) Ebû Davut (4678) Tirmizî (2619) Nesei (465) ve ibnu Mâce (1078)

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "Her kim ki, kasten "namazı" terkederse "açıkça küfre" düşmüştür."
(Enes İbnu Mâlik (ra)'dan; Taberâni Evsat; Heysemi Mecmau-Zevaid'de (1/295)

Resim---Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "Her kim ki namaz'ı kılmazsa o kâfirdir." (Ali İbnu Ebi Talib (Ali kerremullahi veche)’den; MuhaMMed İbnu Nasr Kitabus-Salat'ta (933) Acurri Şeria'da (135) İbnu Ebi Şeybe Musannaf da (10485) ve İman'da (126) Beyhaki Şuabul' İman'da (41) ve Buhâri Tarihul' Kebir'de sahih olarak rivâyet etmişlerdir.)

Resim---Muâviye İbn Câhime’nin anlattığına göre; Câhime radıyALLAHu anh Peygamber aleyhissalâtu vesselâma gelir ve: “Yâ Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin , ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare etmeye geldim” der. Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Annen var mı?” diye sorar. ''“Evet” deyince, “''Öyleyse ondan ayrılma, zira cennet onun ayağının altındadır.''” buyurur.
(Nesâî, Cihâd, 12)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 11” sayfasına dön