Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-13

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-13

Mesaj gönderen kulihvani »



MD.TMMSHBTLR-13

Resim

Münir DERmÂN
kaddesALLAHu sırrahu


KURBAN

(TEKKE CÂMi SOHBETi)

(Sesi Kayda Alan kimse: "Bu ders, 21 Mart 1967 senesi Kurban Bayramı sabahı Tekke Câmiinde Dr. Münir Derman Beyin yapmış olduğu derstir.")

Sonsuz semâları masmâvi bir nur ile dolduran ALLAHa hamd ederim!.
Sabahın bu vaktında yataklarından kalkıp Huzûr-u RABBâniye duran nûr yüzlü İslâm'lara salât u selâm ederim!.

Aziz cemâat sesim biraz kesik onun için herhalde duyurmağa çalışacağım sesimi size.
Bu gün biliyorsunuz gök aylarının yani
Cenâb-ı ALLAHın gökte seyreden ayına göre Zilhicce Ayıdır. Zilhicce Ayının onuncu günü Hacılar Bayramı yahut Kurban Bayramı'dır.
Ben size: Kurban şöyle kesilir, kurban böyledir”” bunları anlatacak değilim. Hepiniz İslâm'sınız, kurbanın ne olduğunu bilirsiniz.
İmâmı Yusuf, İmâmı MuhaMMed, İmâmı Şâfiî, İmâmı Ahmed’e göre sünnet-i müekkededir. Yâni
Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin terk etmediği bir âdettir kurban. Diğer imamlara göre vâcibdir. İster vâcib olsun ister şey, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz yapmış mı bunu? Keseceksin!..
Efendim fakire et mi vereceğiz?.”” Etin de değil oğlum, bir parça etnen insan doymaz.
Bu gün üçyüz dörtyüz bin koyun kesilecek Hac'da, bu gün bu gün.
Oralara gidenler bilir, hepisi kumda karışır gider bunların yiyen yok, eden yok. Kesilmede iş!. Kan akma da.

Kan akarsa ne olur?” Onu söylerse insan, hepimiz çıldırırız.
Kes!.
Resûllullah kesti, kes sen bakma!. Kanı akması lâzımdır ALLAH için.
Kestikten sonra istersen sucuk yap, kavurma yap. Ne yaparsan yap!.
Eh işte ha sen fakire verirsin. Asıl kan akmalıdır
ALLAH için, kan akmalı, kan akmalı!. Dağıtmak müstehabtır iyidir dağıtırsınız.
Besmelesiz kesilen koyun da haramdır haaa!. Koyuna bir şey olmaz, Cebrâîl kucaklamıştır, senin edebsizliğindir,

ALLAHın ismini anmadığın için: Yeme bunu!”” emri çıkar. Pislik sende, mübârek hayvana kabahat bulma!.

Namaz için haram gün yoktur oğlum. İstediğin zaman kıl!. Bâzı ibâdetler için vardır.
Meselâ bu bayramın dört günü oruç tutamazsın. Niçin tutamazsın?

Efendin hayvan gibi et mi yiyeceksin?”” Yok oğlum yok!. Onların hikmeti hep söylenmez, çıldırır insan.
ALLAH öyle kazıklar koymuş ki, mânevî kazıklar: Onların etrâfına tutunun!diye hepiniz aha şuna!.
Şimdi milletin çoğu uyuyor oğlum, uyuyor.
ALLAH rahatlık versin!. Şöyle yanına şeyinden.
Efendim adam Ramazan da geliyor namaza bi de bayramdan bayrama.””
Gelsin oğlum kafasını secdeye koyuyor mu, içinde nûr var mı bunun. Kınama onu kınama!.
Ya hiç kılmayan ya
“Lâ ilâhe illâllah”demeyen ne olacak.
Elhamdulullah! Elhamdulillâh! ki başınızı şuraya koymak için geldiniz. Ne mutlu size!.

Kurban kelimesi ağam, Arapça bir lakırtıdır. Cem’i,
karabi cem’i ne lüzum var der kurbanlar deriz geçeriz.
Mânâsı
Etekarrebu bihi ilALLAH””ALLAHa yanaşmak usûlu bu. Yakınlık, kurbet kelimesinden müştaktır.
Mânâsı rahîm cihetiyle, hilmiyyet cihetiyle
ALLAHa yanaşmak. Bunlar yapılmadan sonra yanaşamazsın ALLAHa.

Abdest almadan câminin içine giremiyorsun.
Daha câminin içi, girdikten sonra
ALLAHa yanaşmak. Neler olacak?.

E lem neşrah leke sadrek.. Biz onun göğsünü yardık.
Efendim nasıl, mânen?”” Mânen değil mânen değil!. Bıçaknan yardılar!.
Nasıl bıçak?” Bıçaklannn bıçak!. Konuşmaaa! Konuşmaaa!
Makine yatağının arasına kum koymağa benzer. Ben burdan kitabtan okumuyorum.
Kafamın arasına koydu mu, durur kafam. Zâten o kadar akıl yok. İşte durdu iki saat.

E lem neşrah leke sadrek ..O’nun göğsünü yardık. Bıçaknan yardı Cebrâîl Aleyhisselâm.
Ben kulum ben ameliyat yapıyorum da, Cebrâîl nasıl yapmaz?
Efendim?”” Efendimi yok. İslâm'da Efendim yok, "Eğer" kelimesi İslâm'da yasaktır.
Cenâb-ı Peygamber Efendimiz buyurmuştur: "Eğer kelimesini kullanan münâfıktır””demiştir. Hadis-i peygamberi.
Eğer şöyle olursa, eğer böyle olursa”” Eğer yok, kasıt gibi lakırtı var.
ALLAHın kaderi, evet böyle yarılmış: E lem neşrah leke sadrek. Ve vedagnâ anke vizrek. Ellezî enkada zahrek. Ve refanâ leke zikrek..
Anlatıyor anlatıyor da bunlar yapıldıktan sonraVe ilâ rabbike fergab.. Ondan sonra ALLAHa yanaş!.
İşte bu koyunu kesmek de
ALLAHa yanaşmanın bir yönüdür. O halde dinde mânâsı nedir kurbanın?
Dinde mânâsı ibâdet niyyetiyle, fakire yardım niyyetiyle değil, kavurma niyyetiyle değil.

Efendim Eskişehir'deki fakirler biraz et yesin!”diye değil.
Et yer hepisi ishal olurlar, bırak sen onu!. İbadet niyyetiyleeee.

Cenâb-ı ALLAH, Resûli Ekrem Efendimiz, Ve ilâ rabbike fergab ALLAHa nasıl yanaştı, nasıl etti, o usul üzere ibâdet niyyetiyle vakt-ı mahsûsunda, muayyen hayvanı kesip kanını akıtmaktır.”

("Sen vakit geldi mi bana haber ver oğlum!." )

Kendisine fitre vâcib olan herkese kurban vâcibdir. Bu vâcib şahsa aiddir, bizim ev halkına değil.
Efendim param yok!.” Kesme!. Param var!”” Kes!..
Efendim kaç tâne keseyim?.”” Ne kadar kesebilirsen kes!.
Resûllullah kesmiş mi? Kes!. O halde vâcibdir. Vâcib neymiş?
Vâcib, farz gibi açık ve kat’î bir delile dayanmayıp, farz gibi her halda olması lâzım olan şeye derler vâcib.

Vâcibi işlemeyenler ne oldu?. Ben yapmayacağım vâcibi.” Azâba dûçar olurlar.
Sigaranı yakacaksın da maşan yok.
Maşasız al!” diyecekler sana maşasız. Azab olur. Kıyma yapılmazsın korkma, ALLAH Rahîmdir. Edebsizlik yaptın orda ateşi maşasız al!” diyecekler, Azâba duçar olanlara.

İnkâr edenler, inkâr edenler büyük günah işlemiş olurlar fakat dinden çıkmazlar haaa!. Dinden öyle kolay kolay çıkmaz.

Dinde vâcib yoktur dersin!.”” O zaman tamam işte. O zaman tam mareşal oldun, küfür mareşalı. Gittin!.
Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen bizim câmimize yaklaşmasın!diyor sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz.
Şimdi bize bu kadar yeter kurbanda. Ohooo onlar kurbanlar gider.


Bir zaman namazlar nasıl kılınır onu anlatacağım.
Şimdi Aziz Müslümanlar! Lafı kes de beni dinle!. Sesim kesildi!.
O da anamı 3 gün evvel gömdüm. Gömdüm anamı rahmetli oldu.
Herhalde sesim ondan kısıldı. Ağlamadım! Neye ağlayacağım
ALLAHın emri.
Hepimiz öleceğiz. Her nefis şeyi tadacaktır ölümü, âyet var:
Küllü nefsin zâikatu'l-mevt.””

Yavv bu en büyük teselli daha ne ağlayacaksın. Ağladın mı ALLAHa isyan olur.
86 yaşında gömdüm anamı. Üzüntü oluyor insanda. Üzüntü şu, 40 senedir hizmetinde sabahtan namaza kalktığı zaman hepinize nasib olsun. Suyunu döker ayağını yıkardım işte başını tarardım, şunu ederdim! Yaşlandıkça yemeğini yedirir her gün bu devâm ederdi.
Şimdi o işten aylak kaldım, emekliye ayrıldım, üzüntüsü orada oğlum üzüntüsü orada.
Onun için sesim kesildi, ama açılır yahutta açılmaz onun bileceği
ALLAH.
Efendim ilaç al!”.” Kes ilacı!. İlaçlı iş değil bu. Ağam bakarım: ne vuruyor şeye?”
Bir odun, odun!. Odunu oyarlar. Şöyle makinaynan. Ondan sonra üzerine de kurumuş bir sinir, et siniri gererler, tel yaparlar ondan. Ne diyorlar buna saz oluyor, saz, ondan tatlı sesler çıkıyor.

Bir kamışı oyuyorlar, içine üflüyorlar, kamış âdeta konuşuyor.
İnsanda gönül olduğu için gönül. Gönül,
ALLAHın sevgili mahlûkudur.

Kâinat da insan için yaratıldı,
ALLAH'da insan gönlünde, ALLAH'da insan gönlünde ses şeklinde tecellî ediyor.
O halde bu vücuuuud mukaddeslerin mukaddesiiii İlâhî bir lem’a, bir nûr var içinde.
Vücud, bu nûrun muhafazası içindir. O vücûdu, nasıl temiz tutmazsın. Nasıl onu fenâ tutarsın oğlum bunu düşünürsen?.
Ama düşünmezsen o nûr gine ordadır, sabırlı olduğu için seni patlatmaz.
ALLAH, Es Sabûr dur.
Felancıya efendim edebsizlik yaptı yaptı yaptı bir şey vermedi.””
O senin sabrın tükendi de kızdın, ALLAHın sabrı karşısında hiçbir şeydir o.
Kulaaak; kirli sözlere, dedi kodulara açılırsa, içeri kir dolar.
Göz; iğrenç manzaralara dönerse, gördüklerinin içindeki güzellikler çıkar ortadan.
Burun, güzel kokulardan ayrılırsa vücud taaffün eder, kokar.
Dil; ALLAH’ı ve onun güzelliklerini övmezse, güzellikten nasîbi kesilir, hiçbir şey göremez.
Dilinen acıları yemesini bilmezsen lezzeti bilemezsin, dâima tatlı yiyen bir şey anlamaz.
Dilin paslı olduğu zaman suyun tadını bile alamazsın hasta oldun du, mübârek suyun tadı değişir.
Dudak; ALLAH’ı eksik edersen dudaktan, nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin haaa!.
Dudağında uçuk olursa, hanı bazen uçuk olur; Ananın elini anacağının, sevgilinin yüzünü, çocuğunun yanağını öperken hiçbir şey duymazsın. Bir uçuk sana her şeyi...

Yaa yaa kalbindeki mânevî uçuk olursa, ne olacaksın?. Serseri bile olamazsın. Serserilikde bir hünerdir.
Hepisinden ayrı ayrı tad vardır onlarda, böylelikle bütün yolların gittiği ana yol, gönlün bomboş kalır.
Nasıl kalır?”
Adana’dan Ceyhan’ı, Seyhan Nehrini, Mezopotamya’dan Fırat-Dicle’yi, Mısır’dan Nil’i kaldırınız, Anadolu yaylalarından pınarları kaldırınız, bir gözünüzü yumunuz, çorak olur çoraaak!..
İnsanın içinden bu mânevî
ALLAH Sevgisini, Peygamber Nûrunu kaldırın atın, insan bomboş çuval bile olamaz!. Çuvalı 5 liraya veriyorlar şimdi, çuval bile olamaz.

Kafanın içindeki kandil, nûr söner, gönül yurdu virâneye döner.
Kötülüklerin, fenâlıkların günahların bir değeri yok mudur? Vardır, nasıl yok dur?.
Çirkinlik, gurûru yener, böylelikle güzellerin başına gelen dertlerden uzak kalır.
Bir ağaç kışın kurur bahar geldiği zaman tekrar filiz vermeğe başlar.
Yapraklarını göğe kaldırır, bilir ki ışık ve rızık gökten gelir.
Ne diyor
size rızık gökten gelir âyet-i kerimesi...

Gaybe inanan, ruhunun derinliğinde yanan kudsî ateşi yakabilirse herkesin harukulade nazarıyla baktığı hadisenin altında velilerin gösterdiği kerâmetlerin altında bir sebebler zinciri olduğunu anlar.
Büyük yangınlar ve infilaklar olur, bilirsiniz.
Bir kıvılcım yakar bunu, koskoca barut mahsenine bir kıvılcım düştü mü ve bu allak bulluk eder. Bir saniyede ve bir ANda.
Zâten onun tutuşturduğu saha alev almağa hazırlanmıştır.
Barut olmasa orda kıvılcım bir şey yapmaz.
İşte sen kendini hazırlarsan, MÜRŞİD bir kıvılcımdır.
Bir gün sana bir lakırtı söyler içinde bir infilak seni tutuşturur, tutuşturur.
Ama sen kendini o tutuşturacak azayı hazırlamak lâzım.
Bunlar izah edilemez, işte bu kadar anlatırız.

İzaha kalk!”
Henüz görülmeyen bir rüyayı tâbire kalkmak gibidir oğlum. Anlatılmaz öyle.
Mutlak olarak gaybe inananın gönlünde fikrinde bir çok hazine kapıları, bir çok teleskoplar, bir çok dürbünler husule gelir. Gayb Âleminin suları burdaki dediğimiz sulara benzemez.
O zaman başka tarafı başka türlü görmeğe çalışırsınız. Onun için, o taraf bildiğimiz gibi değildir.

Cenâb-ı Resûlullah’ın bize giydirmeğe, bütün beşeriyete giydirmeğe çalıştığı Atlas Elbiseyi kirletmeyiniz oğlum! Bu sözleri bir yerde bulamazsınız.
Cenâb-ı ALLAH rahmetinin azizliğine hepimizi iliştirsin! Bunun için secdeden başınızı eksik etmeyin...

Bak yarın bir iki gün sonra bayram geliyor.
Bu seferki kurban bayramı ki haaaaa bildiğin kurban bayramlarından değil.

Ne olmuş?”” Cumaya tesadüf ediyor. Cumaya tesadüf ediyor.
Haccul- Ekber. Haccul- Ekber ne?Büyük Hacc!
Yaaaa, ötekiler Küçük Hacc mı?. Yooo.
Ne olur bu Haccta?”” Onlara dil yetmez ki söylensin.
Oğlum Hacc günü, Cuma’ya tesadüf ederse
Haccul- Ekber ismini alır.
O gün canı gönülden namazda Kâbe’ye teveccüh eden insan.
Nasıl ki
Resûlullah SallALLAHu aleyhi vessellem Efendimizi rüyasında gören sahabe olur, Mantikî Sahabe olur, hacı olursun hacı hacııı.
Bu sefer hacıya gidenler zındıka hacı da olsa, günahları affedilir. İşte tesüdüf ettiler oraya.
İçinizde hacılar var
ALLAH hacılığını devâm ettirsin.
Bu Kurban Bayrımının birinci günü akşamı bilhassa dönsün Kâbe’ye sabaha kadar.
Oraya
Rahmet-i İlahîye ye iniyor faşır faşır faşır iniyor. Senin ruhuna da iner.
Gözünde hatırla Arafat’ı, hatırla Kâbe-yi Muazzamayı, oo basit basit iki üç taş parçası.
Ona kıymet verme oralarda Cebrâil, âyet-i kerimeleri indirdi.
Resûlullah’ı havadan nefes aldı, mübârek ayaklarını oraya bastı. Dünyaya orada teşrif etti.
Bu Resûlullah hürmetine,
ALLAHın Kâbe’si hürmetine yoksa taşında toprağında değiliz biz.
Resûlullah oralara bastığı için hürmet ediyoruz biz. Onun için dönüyoruz.
Onun için bayram yanaşıyor Tövbe!
ALLAHuekber!””çekin! ALLAHı tesbih edin! Gece namazı kılın!
Çok değil iki dakikacık gitte ondan sonra yat yine. Abdestli gezin! Bu günler mübârek günlerdir.
Elimizden tutup birbirimize maddî yardım yapamıyorsak bir hepimiz aynı tarafa dönersek, ruhen yine birbirimize:
ALLAH Ümmeti MuhaMMedî doğru yoldan ayırmasın!” desen bile kâfidir.
Onun için dünya güneşin etrafında dönüyor, bir de kendi etrafında dönüyor.
Her an her saniye dünyada Kâbe-yi Mazama’ya dönüp başını secdeye koyan muhakkak bir kul vardır. Her an namaz vardır.
Tasavvur edin ki biz de dünyanan beraber dönüyoruz. Bir yerde dursaydık başımızı secdeden kaldıramayacaktık. 5 vakit namaza şükret oğlum. 500 vakit olunca yandın oğlum.
Sonra kaçırdığın zaman şeyi de var kazada yapmıyon bu ne kolay.
ALLAH cümlemizi islah etsin!

Âmin!
ALLAHümme salla alâ MuhaMMedîn ve alâ ali Ehl-i Beytihi MuhaMMed.
Subhâneke Yâ Allam Taaleyke Yâ Selâm!
Ecirnâ minen-nar vebi affike Yâ Mücir.
ALLAHümme entel- Mennan Bediüs- semâvati vel- ardı zelcelâlı vel- ikram.
Yâ Hayyu Yâ Kayyumu Yâ ALLAHu Celle Celâlehu.

Yâ İlahî bize giyindirdiğin MuhaMMedî Kumaşın kıymetini bize takdir eyle Yâ Rabbi!
Bize azizliğini eriştir Yâ Rabbi!
Ahrete intikalımizde Resûli Kibriyânın yüzünü görmek, elinden öpmek nasib-i müyesser eyle Yâ Rabbi!
Bütün ev halkımızı, bütün Ümmet-i Muhamemdin midesine girecek lokmaları helâl tarafından nasib-i müyesser eyle Yâ Rabbi!
Memleketimize her türlü afat-ı semâviye, afaz-ı araziye, afaz-ı belâiyeden zelzele, sel su yangın afetlerinden sen masun kıl Yâ Rabbi!
Ordumuzu icab ettiği zamanlarda Mansur u müzaffer eyle Yâ Rabbi!
Sırat-ı müstakîmden bizi ayırma Yâ Rabbi!
Evimize helâl lokma sok Yâ Rabbi!
Sıhhat, afiyet, dirilik ver Yâ Rabbi!
Kabre intikal ettiğimizde kabir meleklerinen bize iltifat nasib eyle Yâ Rabbi!
Son nefesimizde ki buyurun:
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve Eşhedü enne MuhaMMeden Abduhu ve Resuluhu kelime-yi tayyibesinnen ruhumuzu Azrâil’e vermek nasibi müyesser eyle Yâ Rabbi!
Lillâhil- Fâtiha!


Resim

Hâlisen: Hâlis ve katıksız olduğu halde. Hilesizce, doğru olarak.
Fî Sebîlillah: ALLAH celle celâluhu Yolunda.
Mânen: Mânâca. Mânâ cihetiyle. Ruhca. Esasca. Bâtınen. İç varlık bakımından.
Şirk-i hafî: Gizli şirk.
Hafî: Gizli. Açıkta olmayan. Saklı.
Ref’: Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. Lağvetme, hükümsüz bırakma.
Def’: Ortadan kaldırmak, Öteye itmek. Mâni' olmak. Savmak. Savunmak. Himâye etmek.
Reff’-i def’ olur: Kalkar gider, kaybolur.
Târumâr: f. Dağınık, karmakarışık, perîşan.
Tafsil: Etraflı olarak bildirmek. Açıklamak, şerh ve beyan etmek. Îzah etmek.
SADR: Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi. Kalb, göğüs, ön. Meclisin önü ve en mûteber yeri. Reisin oturduğu yer.
Vâcib: (Vücub. dan) (C.: Vâcibât) Lüzumlu, mecbûrî olan. Fık: Yerine getirilmesi her müslüman için gerekli ve borç olup, yapılmadığı takdirde büyük günah olan ALLAH'ın emirleri. Yapılması zannî delil ile belli olan. Terki câiz olmayan. Yapılması şer'an kat'i derecede bir delil ile sâbit olmamakla beraber, her halde pek kuvvetli bir delil ile sâbit bulunan şeydir. (Vitir ve Bayram namazları gibi.) İlm-i Kelâm'da: Varlığı zarûri olup, olmaması imkânsız bulunan.
Müstehab: Sevilmiş şey. Yapılması sevaplı olan. Fık: Peygamber efendimizin (A.S.M.) bazen yapıp bazen terkeylediği şeydir. Farz ve vâcibin dışındaki sevaplı iş, sevap olduğu bilinen iş. Nâfile, mendub, fazîlet, tatavvu, edeb namları da verilir.
Müştakk: (Müştak) (Şakk. dan) Gr: Başka kelimeden ayrılmış, başka kelimeden çıkmış, türemiş. İştikak etmiş, aralarında mânâ ve terkib ciheti ile münâsebet; siga ciheti ile mugayeret olmak üzere diğer kelimeden ihraç olunmuş kelime.
Kat’î: Mutlak. şüphesiz. Tereddütsüz.
Teveccüh: Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme. * Mânen üzerine düşme. * Aid olmak. * Hoşlanmak. * Sevgi, alâka.
Tâbir: (Tâbir) İfade, anlatma. Söz. Mânası olan söz. Deyim. * Terim. * Rüya yorma. (Ubur. dan) Herhangi bir şeyden ve hâdiseden, başka bir hak ve faydalı mânaya geçmek, intikal etmek ve ibretlendirmek ve ders almak.
İntikal: Bir yerden bir yere nakletmek. Tebdil-i mekân etmek. * Göçmek, geçmek. * Sirâyet. Bulaşmak. * Bir şeyin miras olarak kalması. * Bir mes'eleden diğer bir hususu veya neticeyi anlama
İltifat: Güzel sözle samimi olarak okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek. * Dikkat, itina
Mansur: Yardım edilen, yardım görmüş. * Gâlib, muzaffer. (Bak: Mensur)
Masun: Korunan, mahfuz, emin, muhafaza olunan. * Sâlim, sağlam
Es Sabûru :
Resim

Resim

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Maldan bir genişlik bulup da Kurban kesmeyen bizim câmimize yaklaşmasın."
(İmam Ahmed ve İbnü Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kuvvetli (iman, azim, teşebbüs kabiliyeti bakımından güçlü) mümin, zayıf müminden Allah’a daha sevimlidir. Her birinde hayır vardır. Senin için (her iki dünyada) faydalı olan şeylere rağbet et; Allah’tan yardım iste, âcizlik/tembellik gösterme! Şayet başına bir musibet gelirse; “eğer şöyle yapsaydım, şöyle şöyle olurdu (veya; keşke şöyle yapsaydım, o zaman şöyle şöyle olurdu)” şeklinde bir şey söyleme! Bilakis şöyle de; “Bu Allah’ın takdiridir, o neyi isterse onu yapar.” Çünkü, “LEV” (eğer, şayet, keşke) kelimesi şeytanın işine yarar/iş yapmasına kapı açar.” buyurdu.
(Ebu Hüreyre’den; Müslim, kader, 34; İbn Mace, Mukaddime, 10; Ahmed b. Hanbel, 2/366, 370)

Abdullah İbni Mesud radiyallahu anhu: “Olan bir işe keşke olmasa idi, olmayan bir işe keşke olsaydı demektense, ağzıma ateş almayı, kor yemeyi tercih ederim.” buyurmuştur.

Resim

وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

Resim---" Ve lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul a’levne in kuntum mu’minîn(mu’minîne).: Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.””(Âl-i İmrân 3/139)

أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
Resim---“E lem neşrah leke sadrek: Göğsünü senin için şerhetmedik mi (yarıp genişletmedik mi)?”
(İnşirah 94/1)

وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
Resim---“Ve vedagnâ anke vizrek: Ve senden yükünü kaldırdık (kaldırmadık mı?).”
(İnşirah 94/2)

الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
Resim---“Ellezî enkada zahrek: Ki o (yük) senin sırtını bükmüştü.”
(İnşirah 94/3)

وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ
Resim---“Ve refa’nâ leke zikrek: Ve senin için, zikrini yükselttik.”
(İnşirah 94/4)

فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Resim---“Fe inne maal usri yusra: Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.”
(İnşirah 94/5)

إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Resim---“İnne maal usri yusrâ: Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.”
(İnşirah 94/6)

فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
Resim---“Fe izâ feragte fensab: Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et-hemen intisab et!.”
(İnşirah 94/7)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Resim---Ve ilâ rabbike fergab: Ve öyleyse Rabbine rağbet et (O'nu öv, hamdet, zikret, tesbih et).”
(İnşirah 94/8)

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
"Kullu nefsin zâikatu'l-mevt(mevti), ve neblûkum biş şerri ve'l-hayri fitneh(fitneten), ve ileynâ turceûn(turceûne).: Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.”
”(Enbiyâ 21/35)

وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاء مِن رِّزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ
Resim---"Vahtilâfi'l-leyli ve'n-nehâri ve mâ enzelallâhu mine's-semâi min rızkın fe ahyâ bihi'l-'arda ba’de mevtihâ ve tasrîfi'r-rîyâhı âyâtun li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).: Gecenin ve gündüzün değişmesinde, ALLAH'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.””
(Câsiye 45/5)

“size rızık gökten gelir”:

وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Resim---“Ve fîs semâi rızkukum ve mâ tûadûn: Ve semada sizin rızkınız ve va'ad olunduğunuz şeyler vardır.”
(Zâriyât 51/22)

Vâ’ad (olumlu) Vâid (Olumsuz) VA’dedilenler konusunda;
İnsanlar için göklerde birçok imkân ve nimet bulunduğu bir gerçektir ki, rüzgarların sürüklediği BULutlar dolusu RAHMetler-cAN Suyumuz.. ve GÜNEŞin her AN Maadî RızkınGIDAnın ASLı ve ANAsı Olan Işık, Isı ve DİRİlik İksiri Fışkırıp durması..
sonucuna götürür; ikinci izah ise nimet ve rızkın yanında birçok cezanın da göklerden geldiğini ve gelebileceğini gösterir. Bu ifade "cennet ve cehennem", "hayır ve şer" ve "kıyametin kopması" gibi mânalarla da açıklanmıştır.
(Taberî, XXVI, 205-206; İbn Atıyye, V, 176; İbn Âşûr, XXVI, 354-355; bu konudaki âyetlere toplu bir bakış için bk. Celâl Yeniçeri, Uzay AyetleriTefsiri, İstanbul 1995,406-416) (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:V/75.)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 13” sayfasına dön