Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-19

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-19

Mesaj gönderen kulihvani »


Münir DERmÂN
kaddesALLAHu sırrahu

MD.TMMSHBTLR-19


Resim

MİN

(TEKKE CÂMi SOHBETi)


(Profosör Doktor Münir Derman Beyin 30 Nisan 1967 Pazar günü Tekke Câmiinde yapmış olduğu derstir.)

Mincumuhu mincâmiii kudretihi.
Mincumuhu mincâmiii kudretihi

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm.


قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Resim---“Kul eûzu bi rabbil felak(felakı): De ki: Sabahın Rabbine sığınırım.” (Felak 113/1)

مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
Resim--- “Min şerri mâ halak(halaka): Yarattığı şeylerin şerrinden,” (Felak 113/2)

وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
Resim---“Ve min şerri gâsikın izâ vekab(vekabe): Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,” (Felak 113/3)

وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
Resim---“Ve min şerrin neffâsâti fîl ukad(ukadi): Düğümlere üfüren kadınların şerrinden,” (Felak 113/4)

وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Resim--- “Ve min şerri hâsidin izâ hased(hasede): Ve hased ettiği zaman, hasedçinin şerrinden.” (Felak 113/5)

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm.

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ

Resim--- “Kul eûzu bi rabbin nâs(nâsi): De ki: İnsanların Rabbine sığınırım.” (Nâs 114/1)

مَلِكِ النَّاسِ
Resim---“Melikin nâs(nâsi): İnsanların mâlikine,” (Nâs 114/2)

إِلَهِ النَّاسِ
Resim---“İlâhin nâs(nâsi): İnsanların (gerçek) ilahına;” (Nâs 114/3)

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Resim--- “Min şerril vesvâsil hannâs(hannâsi): Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden.” (Nâs 114/4)

الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
Resim--- “Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs(nâsi): Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);” (Nâs 114/5)

مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Resim--- “Minel cinneti ven nâs(nâsi): Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan ALLAH'a sığınırım).” (Nâs 114/6)

Aziz Cemâat!
Vaaza başlamadan evvel, bizim iyi kalbli temiz Müezzin Hafızımız yine Kur’ândan güzel bir yerinden, her halde rûhuna doğdu, okudu. O âyeti söylemeden geçemeyeceğim.
O zâten her zaman böyle ediyor, bizim vaazımızı bozuyor, bir şey okuyor söyleyeceklerimizi alt üst ediyor.
O Âyet-i Kerime Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin Efendimizi müşriklerin çok eziyet ettiği devirde ALLAHu Lem-Yezâl Cebrâil Aleyhisselâmı Resûl-u Kibriyâyı gönderdi: “Sen onların, müşriklerin eziyetlerine, işkencelerine hiçbir şeylerine bakma habibim!” diyor.
“Onlara ben öyle bir azab vereceğim ki merhamet bile, karşısında titreyecek!” diyor. “Yalınız sen iyi amel yap, iyi niyet yap, dâima tövbe ve istiğfar getir. Çünkü sana bu vahyi gönderen Cenâb-ı ALLAH Gafuru’r- Rahîmdir!”

Onun için aziz cemâat!
“Kelin ayıbını küllah örter!” derler. İslâmin ayıbı yoktur, her şey ortadadır.
Yalınız bizim haberimiz olmadan üstümüze, sokakta giderken üzerimize toz konar, bunları atmak lâzım.
Tövbe, yalınız günah için yapılmaz ağalar. Zâten günah için tövbe yaparsan, o tövbeyi götürmez.
Üzerine birikip de leke yapacak, birike birike sonra günah olacak şeyleri götürür.
Onun için SallALLAHu aleyhi vesellemin Efendimiz her gün tövbe-yi istiğfar getirirdi.
Tövbe-yi istiğfar mü’minin siyah giymiş elbisesinin fırçasıdır.
Günde mübârek, 70 defa tövbe-yi istiğfar getirirdi.
“Estağfirullah! Estağfirullah! Estağfirullah!” demeknen bir iki üç saymak arasında hiç fark yoktur.
“Ne demek Estağfirullah?”
“Yâ Rabbi! Benim haberim olmadan üzerine bir şeyler kondu amma acaba fenâ ise ben ne yapacağım. Beni ondan koru. Beni mağfiret et!” demek bunu bilerek söyleyeceksin.
Kafan ötede elde: “Estağfirullah! Estağfirullah! SubhanALLAH! SubhanALLAH!”
Yooo! yok onlarda hiç fark yok, bir iki saymak daha kolaydır.
Çünkü öyle yaparsan Cenâb-ı ALLAHnan istihza etmiş olursun, alay etmiş olursun hâşâ hâşâ sümme hâşâ!

“Efendim ben gaflete daldım!”
Gaflette de bir hikmet vardır. Bu kör oluşun da bir hikmeti vardır.
Eldeki sermayenin çabucak uçmaması için gâfillik, hem hikmettir hem insana ni’mettir.
Bu çok büyük lakırtı haaa!. Fakat bu gaflet, insana eziyet vermemeli.
Yalınız burda dikkat edin bu lakırtıyla, bir gülle, bir Gül Bahçesi satın alır insan. Her işini ALLAH için yap!
İnsanın yüreği ALLAH için erirse, şehidler gibi iki âlemde de lütf u ihsana mazhar olur.
Bir katra su, katra su, su, su, su bildiğin su!
Su, Cennet ni’metlerinin Dünyada görünen ve tutulan, elle tutulup yenen, içilen yeğâne ni’metidir.
Başka şeyi yoktur Cennet Ni’metlerinden Dünyada.
“cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ”
Cennetin altında ırmaklar vardır, başka ırmak değil bu, bu, bu akan ırmakların hepisi ordan geliyor, bitmez tükenmez!
Bir katra su ALLAH lütfunu ihsan etti mi inci oluveriyor o sadefin içinde. İnci de altından daha yükseklere uçar.
Katra, SU deyip geçmeyin. Bu karta, denize ulaştı mı? Haaa o katra.
“Nerde o karta? Su. Nerde su?” Gözyaşı, gözyaşı oğlum.
Katra denize ulaştı mı, güneşin hararetinden de kurtulur.
Rüzgar ve topraktan da kurtulur, ne buhar olur, ne emilir, ne savrulur. Zâhiri kaybolur ortadan ama, zâtı yok omaz!.
Buna aid neler var söylenecek amma kulak bulmak çok güç.
Bazı nezneli kulaklar vardır verirsin içine “Mehmet” dersin ötede “Velî” çıkar. “Velî” söylersin ötede “Hasan” çıkar.
Bazen “MaazALLAH!” ın söylersin ötede “Habab” söyler herif!.

Onun için Hadis-i Peygamberide: “Aklınızın erdiği kadar değil, söylediğiniz adamların aklının yettiği kadar söyle! Çünkü hem beni, hem de ALLAH’ı yalancı çıkarırsın.” diyor.
Ben şimdi bir adama deyim ki “Musa attı deyneğini ejderha oldu!”
“Haaa Haaa Haaaa!” Bunu aklı almıyor. “Ulan nasıl olurmuş be?”
Ama İslam inanır buna. Bir katracık aha şu kadar gözle görülmeyen bir pıhtıdan hepimiz ortaya geldik.
Buna niye şaş mıyorsun da, Musa atmış şeyini ejderha olmuş!
Musa’nın Asâsı senin vücudun oğlum, vücudun!
Yoksa, Cenâb-ı ALLAH Kur’ân-ı Kerimde hikaye anlatmaz.
Vücudunu rûhundan at, bak ejderha mı oluyor, şer mi oluyor, yoksa hayır mı oluyor?
Attı ejderha oldu.. “Al Musa korkma!” dedi, aha bu tecrübeyi iyi yap!.
“Ve ilâ rabbike fergab” Ondan sonra ALLAHa yanaş, abdestsiz câmiye giremediğin gibi.

“Bu yaşta ne var?”
“Ed demmi’l- ayni lâ ya’rifu ile’l- ârif.” “Gözyaşını, adam akıllı adam bilir.” En büyüklerin büyüğünü tanıyan adam bilir.
O yaşların katrasını Cebrâil görse kapıverir onu, şakası yok onun.
Bunlar söylenir şeylerdeğildir ağalar.
“Nasıl değildir?”
Yavvv açıyoruz elimizi aha bu vaazın sonunda sağsak hepimiz bir dua edeceğiz değil mi?
“Yâ Rabbi bizi Cehennem azabından koru!” diyoruz, dua ediyoruz.
Cehennemde diyor ki: “Yâ Rabbi şu mü’minden beni koru!” diyor “ateşimi söndürüyor!” diyor
“Bu ne, bu ne? Korkalım mı? Yanalım mı?” Aha mü’min, hepimiz mü’min.
Secdeye başını koydu mu mü’min koymadı mı anlamam o işten.
Ben nüfus kağıt me’muru değilim anlamam.
Secdeye başını koyuyor mu, ama koysun isterse aklı Bozhüyük’te gezsin Van’da gezsin koyuyor mu şu?
“Okuma bilmiyor.”
Bir iki saysın koysun o. Bir defa cesedinin boynunu eğsin ha eğsin!
“Mü’min mi bu?”
Buna diyor ki: “Ben mü’minim.” “Yâ Rabbi beni Cehennem azabından koru!”
“Ötekiler niye demiyor?”
Onların Cehennemi yok ki desin! Bilmiyorlar onu.
Sonrada Cehennem diyor ki: “Aman Yâ Rabbi sen mü’mine söyle çabuk geçsin burdan benim ateşimi söndürecek!”
O halde ne korkuyorsun Korman, o halde bir bir şeyin var içinde bir şey var. Bir hırboluğun var o hırbalığı atarsan kurtulursun, bir hırbalık var içinde.
Şurdan Sivrihisar’a gideceksin, şeker hastalığın da var, yarım saatta bir susuyorsun. Bir kırba su aldın omzuna su haydiii.
“Yav ne yapıyorsun bu sıcakta bu suyu, ne?
“Efendim bende şeker hastalığı var ben yarım saatta bir su içerim!” diyorsun.
“Yav varsa yolda dolu çeşme 500 yüz metrede bir çeşme var!.” “Sahimi dedin haaa!”
Öteki dedi: “Bakma o adamın sözüne hiç çeşme yok!”
Şimdi sen: “O çeşme var mı, yok mu?” “Var-Yok" arasında korku içindesin.
“Korkuyu gidermek için ne yapacaksın?”
Kırbayı alacaksın omzuna, çeşme varısa dökersin onu buna ihtiyat derler, anladın mı?
Ya var, ya yok arasında İslamlık olmaz! O şüphecilik olur.
“Gel de bu işi anla sen!”
Cehennem: “aman geçme buradan!” diyor.
Biz de: “Yâ Rabbi bizi Cehennem ateşinden koru!” diyoruz.
Abdulkadir Geylanî de ordan diyor ki: “Kaside-i Hamriye’de: “Lev şefaatü ceddü MuhaMMedün letefeyte binari Cehennemi teffeti: Benim Ceddimin şefaatı olmasa ben aha böyle demeynen söndürürüm Cehennemi!” diyor Abdulkadir Geylanî Hazretleri.
Gel bu işin içinden çık! Çıkamayız içinden.
“Çıkan var mı?” “Oho ohooo!”
Çıkan olmasa zâten bu lakırtıları uyduramaz kimse.
BİZ-lik, BEN-lik, benim sözüm.
“Ben Hacıyım Efendim! “İyi!”
“Ben efendim zenginim, milyoner, fabrikam var!” “İyi!”
BİZ-lik, BEN-lik, halkın merdivenidir, aha sokakta gezenlerin merdivenidir.
Halk nihâyet bu merdivenden bir gün “gümmm!” diye düşüverir.
Yücelik, ALLAH’a şirk koşmamaktır.
“ALLAH 5 tir, 10 dur!” istediğin kadar de! O şirk değil, o şirk değil!
Aha şurdan giderken etrafına bakıyorsun bir edebsizlik yapacaksın “biri görmesin!” aha şirk o!.
ALLAH’ın görücü ve her yerde nazır olduğunu inkar ettin, aha şirk bu ince nokta orası!.
O’nunla böyle utanıp dirildin mi zâten dirilen O’dur, bu tam “BİZ” liktir. Nerede şirk olursunuz, bul bakalım şirki.
Bunu dedi-koduynan, lakırtıynan anlayamazsın, kendi işlerinin aynasında bakacaksın.
Anlayan varsa iki defa seslenirsin: “Hey hey, var mı yok mu?”
“Yok!”
Göster bana münkirlerin övüldüğü bağırdığı minare, dünyada.
Hep Resûlullah'ın ümmetini çağırıyorlar minareden, göster başka bir minareyi!
“Heeeey hristiyanlar buyurun gelin!” kimseye diyen var mı?
Çünkü onlar öküz de: “Dank! Dank! Dank!”
Hangi insanın boğazına çıngırak takarlar.
Öküze takarlar, Deveye takarlar. Deve de akıllıdır haaa!
Boynuna çıngırak taktılar ki arkasından gelen, öküzler yol bulsun diye, öküzleri çağırır o çıngırak.
Her iş, yapıldığı zaman bir iş için yapılır.
Testici görmüşsünüzdür değil mi, testi yapar.
Testici, yaptığı testinin içine su konmasını düşünmeden sırf testi yapmak için mi yapar bunu? Su konmak için yapar, haaah!
Herkesin gönlünün aydınlığı ve cilâsı nispetinde bu lakırtıyı anlar ve gaybı görür.
Peygamber Efendimiz, zâten bu dünya için kulları ALLAHa ulaştıran bir bağdır BAĞ bağ.
Çünkü o kullarla ALLAH arasında vasıtadır, o olmadan olmaz.
Şu hastânenin önündeki köprü olmadan geçemezsin karşıya.
Ayranın içinde yağ gizlidir, değil mi, yayığa girmeden.
Doğruluk diye satanın içinde de yalan gizlidir.
“Yalan ne? Doğruluğun içinde yalan mı olur?”
VALLAHi de var billâhi de var.! “Nasıl var?”
Yalan tendir, “TEN” aha VÜCUD-umuz.
Doğru da içindeki tenin “CAN” dır.
Yağ, ayranın içinde âdete yok gibi görünür, ayran ortadadır ama!
Âdeta bayrak dikmiştir yağ ben buradayım, şeyim ayran ben burda.
Uyanıkken görüyorsun, gözünü yumduğun zaman hiçbir şey görmüyorsun.
Peki rüyada gözün yumuk; aylar, yıldızlar bilmem neler nereden çıkıyor?
Sen zannediyorsun ki şeye, yağ parçası hepisini görüyor.
Bu vasıta, vasıta araya girmiş bir perde.

Aha onun için tövbeye yığdık değil mi haaa?
Her gün tövbe yapın: “Estağfirullah! Estağfirullah! Efendim cem’-i günahlarıma estağfirullah!”
İmam Efendi geçeriz buraya, namazdan “Cem’-i günahlarıma estağfirullah!”
“Ulan ne günah yaptık namaz kılıyoruz?. Kimin malını yedik, kimin ırzına geçtik. Kimin şey ettik!.”
Bu kadar temizlendin ondan sonra temizliğini muhafaza et!
“Estafirullahul azim el kerim ellezi Lâ ilâhe illâhu El Hayyel kayyumu ve’etuğbu ileyk!” “Ne söyledim?”
“Hiiiç, İmam Efendi söyledi bende söyledim!”
Mü’minin ne günahı olacak, namaz kılıyor.
Sağa dön günah, sola dön günah o halde nasıl mü’min olunur. Dolaba girilir, hiç çıkılmaz mı dışarı?
Mü’minsiniz oğlum, mü’min!
Peygamberin haber verdiği mü’minsiniz hem de 400 dirhem.
Resûlullah'ın mübârek yüzünü gören içinde o’nu inkar edenler var onlar ne yapsın?
“Tubâ le men erani tubâ âmene bî: ne mutlu beni görene ne mutlu beni göreni görene!” demiş.
“Benim kardeşlerim sizden sonra gelenlerdir. Siz benim Ashab ve Ensarımsınız!” demiş Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin.
Eee arkadan Selmanı Farisî Hazretleri kalkmış: “Nasıl olur Yâ Resûl?”
“Asıl benim yüzümü görmeden bana iman edenlerdir.”
1380 sene sonra Resûlullah’ın ismi geçti mi titriyoruz böyle, daha ne istiyorsun?
Kıymetini bil İslam kardaş, kıymedini bil!
Öyle möyle yoktur eğer bir şey olursa sana yarın âhirette gel benim yakama yapış! Resûlullah arkamızda ne korkuyorsun? Sen namaz kıl!.
Duanın kabulu, sevabın faydası, oruçtan, hactan, kelime-i tevhidden, rızıktan ALLAH nezdinde, Resûl indinde makbul olması için ne yapmak lâzım?
Hadis ve Kur’ân-ı Kerim şunu bildiriyor.
“Peki yavvv biz müslümanız dua ediyoruz kabul olmuyor! Hep münkirler sefâda!”
Hatırınıza bu her zaman gelir, Hocalara sorarsınız cevab alamazsınız.
“Neyimiş o?”
Hep Amerikaya bak dünyanın paraları onda, bütün Avrupayı seyirinde.
“Bizim içimizde de namaz kılmayanlar çok, gusülsüz gezenler, apartumanlar içinde paralar, liralar! Biz ekmek almak için uğraşıyoruz, ne biçim Müslümanlık?” diyeceksin içinden.
Haaa “Hoca Efendi cevab verir efendim Hadis-i Resûlullah var”
“Neyimiş Hoca Efendi o hadis?”
“Eddünya sicnü’l- mü’min, Cennetü’l- kâfir!”
Resûlullah demiş ki: “Mü’min için dünya Cehennemdir!. Kâfir için Cennettir!”
“Eeee haa böyle mi söyledi?” “Ahaa böyle söyledi Müslimde yazıyor!”
Evet yazıyor! Peki dünya kâfir için Cennet, mü’min için Cehennem.
Mü’min için âhiret Cennet, kâfir için o tarafı Cehennem, zâten herif Cehenneme inanmıyor.
“Peki Cenâb-ı ALLAH bunları bu kadar refah içinde yaşatmasındaki sebeb ne?”
“Aha o!” “Efendim öyle işte!”
Öyle olur mu yav! Deminki âyette ne diyor: “ALLAH Gafuru’r- Rahîmdir!” diyor.
Müslümanı mü’mine dünyayı nasıl Cehennem yapar!
Sicn yapar Cenâb-ı ALLAH, yapmaz bu âyete göre.
Dünya mü’minin niçin Cehennemi olsun?
“Ama hadis var Efendim var benim de ezberimde hadis, Efendim!”


Resim

Lem-Yezâl: Zâil olmaz, bâki, zeval bulmaz. Dâimî olan.
İstihza: Alay etmek, birisi ile eğlenmek. Birisini gülünç duruma düşürmek, maskara etmek.
Habab: (Habâbe) Son derece muhabbet. Su üzerindeki hava kabarcığı.
Pıhtı: yoğun kan damlası.
Hırbo: Yaramaz adam.
Kırba: (C.: Kıreb-Kırebat) Saka tulumu. Deriden su kabı. Tıb: Çocuklarda karın şişmesi. Süt tulumuna da kırba denir. 13 bin dirhemlik veya 32 okıyyelik bir kab.
Sicn: (C.: Sücun) Hapis, zindan. Cehennem.

Resim

Resim---Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir.” buyurmuşlardır.
(Ebu Hureyre’den; Müslim, Zühd: 1; Tirmizî, Zühd: 16; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 2:197,323)

Katâde bin Nu'man (R.A.)dan rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

Resim---Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “ALLAH Cebrail'i, bana gönderdiği suretlerin en güzelinde indirdi. Cebrail şöyle dedi: "Ey Muhammed, yüce ALLAH sana selâm söylüyor ve şöyle buyuruyor: “Ben dünyaya dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim. Tâ ki, Bana kavuşmayı özlesinler. Ben dünyayı dostlarım için bir zindan, düşmanlarım için de bir Cennet olarak yarattım.” buyurmuşlardır.

(Katâde bin Nu'man’dan; Suyuti, Camiussagir, 3:53, No:2723, (1484)

“Tuba lemen rani tuba amene bi ne mutlu beni görene ne mutlu beni göreni görene!” demiş.
“Benim kardeşlerim sizden sonra gelenlerdir. Siz benim Ashab Ensarımsınız!” demiş Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin .
“Nasıl olur Yâ Resûl?”
“Asıl benim yüzümü görmeden bana iman edenlerdir.”


Resim--- Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “Ey insanlar ALLAH’a tevbe ediniz ve bağışlanmanızı isteyiniz, ben günde 100 defa tevbe ediyorum.” buyurmuştur.
(Egarr b. Yesar (radiyALLAHu anhu)’dan; Müslim)

Resim--- Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “Eğer siz günah işlememiş olsaydınız ALLAH günah işleyen insanları yaratır, onlar günahlarından tevbe ederlerdi de ALLAH da onları bağışlardı.” buyurdu.
(Ebu Eyyub Halid b. Zeyd (radiyALLAHu anhu)’dan; Müslim)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Tûbâ (ne mutlu) beni görene ve bana iman edene! sonra ne mutlu, sonra ne mutlu, sonra ne mutlu beni görmeksizin bana inanana! (Dinleyenler tarafından) denildi ki: Tûbâ ne demektir? O (bu soru üzerine) şöyle buyurdu: “Tûbâ, (altında) yüz senelik yürüme mesafesi olan bir ağaçtır. Onun tomurcuklarından cennetliklerin elbiseleri çıkar”. Buyurdu.
(Râmûzul-Ehâdîs s. 313. 3885. hadis (ibn-i Hıbbân, Ahmed b. Hanbel, Ebû Yala, Dıyâ el-Makdisi, İbn-i Cerir, İbn-i Hatim, Ebû Saidden)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : "İnsanlara akılları ve anlayışları ölçüsünde konuşunuz ve onların hallerine uygun davranınız."
(Müslim, Ebu Davud)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “İnsanlara anlayacakları şekilde konuşunuz.”
(Buhârî, İlim, 49)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Cehennem ateşi mü’minlere der ki: Ey mü’min, üzerimden çabuk geç, senin nurun ateşimi söndürüyor.”
(Taberanî)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Nice kimseler Sırattan geçtiğini bilmeyip, meleklere derler ki: “Sırat ve Cehennem nerede kaldı, biz onlardan geçtik mi?”
Melekler de şöyle cevab verirler: "Siz Cehennem üstündeki Sırattan geçtiniz; fakat Cehennem ateşi sizin nurunuzdan çekilip, örtülmüştü."

(Câmiu’s- Sagir)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet’e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.” Bu sözleri üzerine ona denildi ki: “Ey ALLAH’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?” O şöyle cevab verdi: “Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim” buyurdu.
( Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis (Ebu Nuaym, İbn-i Ömer’den) Ayrıca bk. Hak Dini IV, 2731 (Yuns suresi 62. âyeti ile ilgili olarak Evliyaullah’a havf, hüzün olmayacağı açıklanırken benzer bir hadis-i şerifin mealinden söz edilir): Hayatu’s-Sahabe. II, 567-568 (iki uzun hadisle buradaki hakikata temâs ediliyor.)

Resim--- Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin : “Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler: “Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” O şöyle cevab verdi:
“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir”. Bir zaman geçtikten sonra da şöyle buyurdu: “Ey Ebû Bekir, senin beni sevdiğini duyduklarından dolayı seni seven bir kavmi sevmek istemez misin? Sen de ALLAH’ın kendilerini sevdiği kimseleri sev.” buyurdu.

(Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis, s. 461. 5719 hadis. (İbn-i Asakir Bera b. Azib’den).

Resim

لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَكَانَ ذَلِكَ عِندَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا
Resim---Li yudhilel mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve yukeffire anhum seyyiâtihim, ve kâne zâlike indallâhi fevzen azîmâ: (Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, ALLAH katında büyük bir kurtuluştur.”
(Fetih 48/5)

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim--- “Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne): (Ey MuhaMMed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/25)

قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَى
Resim--- “Kâle huzhâ ve lâ tehaf se nuîduhâ sîretehel ûlâ: Dedi ki: "Onu al ve korkma, biz onu ilk durumuna çevireceğiz."
(Tâ-Hâ 20/21)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Resim--- “Ve ilâ rabbike fergab: Ve yalnız Rabbine rağbet edip (O’ndan) iste...”
(İnşirâh 94/8)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 19” sayfasına dön