Esma-i Nebi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Esma-i Nebi

Mesaj gönderen Gul »

Resim

Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adı ile,

Resim "Andolsun, Allah'ın Resülü'nde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb-33/21)

Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem

"İnsanlar kulaklarının pek alışık olmadığı böyle bir ismi duyunca Abdülmuttalib'e dediler ki; Niçin O'na, halkının ve atalarının taktığı isimlerden bir tanesini takmadın?

Abülmuttalip dedi ki; O'nu gökte Allah, yeryüzünde ise insanlar övsün istedim..."

"Muhammed ismi, pekçok övülmeye layık kimse demektir."


Resim Muhammed de ancak bir Resuldür ondan evvel Resuller hep geldi geçti, şimdi o ölür veya katledilirse siz ardınıza dönüverecek misiniz? Her kim ardına dönerse elbette Allah'a bir zarar edecek değil, fakat şükredenlere Allah yarın mükâfat verecek. (Âli İmrân-3/144)

Resim Muhammed sizin ricalınızdan hiçbirinin babası değil ve lâkin Allahın Resulü ve Peygamberin hatemidir, Allah, her şeye alîm bulunuyor.(Ahzâb-33/40)

Resim Muhammed Resulullahdır, onun maıyyetindekiler ise küffara karşı çok çetin, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları görürsün cemâatle rükû', sücud ederek, Allahdan fadl-u rıdvan isterler. Sîmaları secde eserinden yüzlerindedir. Bu onların Tevrattaki meselleri. İncîldeki meselleri de bir ekin gibidir ki filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, derken sapları üzerinde bir düze istikamet almış, zürrâın hoşuna gidiyor. Onlarla kâfirlere gayz vermek için, onlardan iyman edib de salih salih ameller yapanlara Allah hem bir mağfiret va'd buyurdu hem de bir ecr-i azîm.(Fetih-48/29)

Resim Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükua varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnudluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vadetmiştir.(Fetih-48/29)

Resim Ve onlar ki iyman etmekte ve salih salih ameller işlemekte ve Muhammed'e indirilene iyman eylemektedirler -ki rablarından gelen hak da odur- taraflarından kabâhatlerini örtmekte ve hal-ü şanlarını düzeltmektedir. (Muhammed-47/2)
Resim
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

kulihvani yazdı:Resim

YÂ MUHAMMED!.. (sav)

Elest Bezmin baharısın
İlk “ŞEY”sin İlkin “VAR”ısın
Kalb kovan - Ana Arısın
BALın güzeli SENde Dost!..


*

Yavşan yeşili yoncası
O’ndandır O’na O’ncası
Tevhid Tomuru-Goncası
DALın güzeli SENde Dost!..


*

Nûrullah Enfüs-Afakın
Şemsin şâhidi şafakın
İman-Amelin-Ahlâkın
HÂLın güzeli SENde Dost!..


*

Seni Sırrımca severim
Salât ü selâm ederim
Edeble öpmek isterim
ELin güzeli SENde Dost!..


*

AYRı GAYRı Olmaz BİZde
Bir DAMLAyız bu DENİZde
Seherlerde Sînemizde
YELin güzeli SENde Dost!..


*

İlm ü Edebi dokuyan
Cennet kokusu kokuyan
Kelâmullahı OKUyan
DİLin güzeli SENde Dost!..


*

Rahmetenlilâlemin’sin
Hakk Muhammedü’l-Eminsin
Devran döndüren zeminsin
MİLin güzeli SENde Dost!..


*

Şefâat Şeref OLmakla
Yüreğimize DOLmakla
Hakk’ta Hakk’tan Hakk’a Hakk’la
KULun güzeli SENde Dost!..


*

Hayyu’l- Kayyum OL-AN Kaim
Nurullah - Nur-u MİM daim
BİZe Sırat-ı Müstakim
YOLun güzeli SENde Dost!..


*

KUL İhvanî’min CANısın
Şeenullahın şanısın
Sen Gönüller Sultanısın
GÜLün güzeli SENde Dost!..


[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

halimkok yazdı:Resim

EVVEL desem, AHÎR’in VAR,
BATIN desem ZAHİR’in VAR,
SEN’inle YEŞİL her BAHAR,
DOST’um diye BİL-dim SEN’i,

EL-MELÎK’imin MÎM’isin,
SEN AŞIK’ların “KİM?” isin,
SEN HER AN’daki YENİ’sin,
NURULLAH’tan aldım SEN’i

SEN ki RAHÎM’deki RAHMET,
SEN, AHAD’da MÎM li AHMED
SEN GÖNÜL’de AŞK-ı ZAHMED,
Yüreğimde BUL-dum SEN’i,
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

kulihvani yazdı:Resim

ZEVK 1648

İlminde MAHV u MÜSTAĞRIK- El EVVEL’in HABİBİ DOST! (sav)
Cümle CİSM u CANı CÂMİ’ – El ÂHİR’in AHMED’isin! (sav)
El BÂTIN MERCİ’-i MAHMUD –MAKAMATın SÂHİBİ DOST! (sav)
MUHİTin MERKEZ Mesnedi – Ez ZÂHİR MUHAMMED’isin DOST! (sav)


13.04.2000 02:00
ytkta..
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

kulihvani yazdı:Resim

Yâ MUHAMMED (sav) !..

Benim değil bunca efkâr
Bunca AŞK bunca Ah ü zâr
İçimdeki ESen rüsgâr
Sırr Nefesin Yâ MUHAMMED (sav) !..


*

Medine à Muhabbet, doğru
AŞKla YAN-AN Ârif Bağrı
AYNı Anda yedi Çağrı
SENin SESin Yâ MUHAMMED (sav) !..


*

SEVen SEVilen SEVgili
TEVHİDin Tacıdır SEVgi
Gece-gündüz Göğsüm gibi
AŞK KAfesin Yâ MUHAMMED (sav) !..


*

GAYRı GÖsteRme gÖZümü
Sırrınla SIRRla sÖZümü
VECHine çevir ÖZümü
“Lebbeyk!..” desin Yâ MUHAMMED (sav) !..


*

KUL İhvanî AKLın Atsın!
Varını VARına KATsın!
BURAda ORAda TATsın!
AŞK Neşesin Yâ MUHAMMED (sav) !..


26.03.97 12:55
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

"Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ilâhi tekemmûl sistemindeki zâti makamları, sıfatları ve isimlerini tesadûfî sanma..."

*Kul İhvani*

Resim

Azîz kardeşim;
Bizim şiârımız Muhammed (aleyhi's-selâm)'ı iyice bilmek, tanımak, anlamak ve yaşamaktır.
Bu ise dinde ve Muhammedî tasavvufta ilk noktadır.
Sonraki harfler ve hatlar bu noktanın Hakta ve hayrdaki hareke ve hareketleriyle oluşan hasenâtlarıdır!
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ilâhi tekemmûl sistemindeki zâti makamları, sıfatları ve isimlerini tesadûfî sanma... Tesadüfler aklını kullanmayanların bâhânesidir.
Yukarıdaki Cuma' salâvâtındaki ünvânları seyreyle:

Resim

Şunu iyice anlamalıyız ki;
En mütekâmili Muhammed (aleyhi's-selâm) olarak bir beşer özellik ve güzelliğinde zâhir âleminde zuhûrudur.
Abdullah olarak 40 yaşındaki Muhammed (aleyhi's-selâm)'ın Nebîliği, Resûllüğü ve Nebîyyü'l-Ümmîyyîliği aynı anda kulluk kişiliği içine ilâhî görev olarak derc edilmiş ve zamanı gelince de ortaya çıkmıştır.
Portakalın kabuğu gibi kulluk diğer tüm sıfatlarını kapsamıştır.

1-) Zâhirde :

Bilmeyenin, herhangi bir insan sûretinde gördüğü Abdullah olan Muhammed (aleyhi's-selâm); Tıpkı bizler gibi yer, içer, konuşur ve bize en güzel örnek olduğu için akla fikre gelmez her türlü olayları yaşamıştır.
Uğruna canlar fedâ edilmiş, övülmüş, dövülmüş, iftiraya uğramış ve yerilmiştir. Bu hâliyle normal bir beşerdir.

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kendisine "Efendimiz!" diyenlere: "Efendi, ancak ALLAH dır!" buyuruyor.
(Buharî, Fezâilü ashabû'n Nebîyy, 5; Ebu Dâvud, Edeb 9) "Efendi" denilince şeyhlerini anlayanların kulakları çınlasın...

Beşer dediysek sıradan bir kimse de sanma...
Dağlardaki rastgele taşlarda taştır, yakut ve elmas da taştır...
İsimleri ortak ancak, kadr-ü-kıymetini bilen sarraflarca çok çok farklıdır. Derler ya "Altının kıymetini sarraf bilir!"


Kul İhvani

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1292
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

Âlem Sana Hayran

En seckin ifadeler, kâinatin iftihar tablosu Hz. Muhammed (sas) icin devsirilmistir. Sairler, O’na (sas) olan sevgi ve saygilarini guzel kasidelerle ifade etmislerdir. Allah Celle Celâluhu’nun “ilka” ve “ilham” etmesiyle, sairlerin ruhunda mayalanip dillerinde mukemmel hâle gelen siir, bu yonuyle en cok, “ekmel” ve “ecmel” olan Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm’a yakisir. Kendini biraz bilen ve taniyan her insan, Hazreti Muhammed’e (sas) yazilmis siir karsisinda yumusamis, kuculmus ve erimistir. O Sultanlar Sultani’nin karsisinda nice soz sultani, birer dilenci kesilmis ve O’ndan (sas) sefaat dilenmistir. Âlemler, O Zât’in yuzu suyu hurmetine yaratilmistir. O (sas), âlemlere rahmet olarak gonderilmistir. Yaratilmislarin en sereflisi olan insanin her yonden zirvedeki timsali olan O Zât’i, sadece insanlar degil; tas, agac, hayvan gibi diger mahlûkat da cok iyi tanimis ve O’nun peygamber olduguna, kendilerine mahsus dilleriyle sahadet etmislerdir. Israilogullarinin âlim sahsiyetlerinden Abdullah ibni Selâm, O Zât’in simasini gorur gormez: “Vallahi bu simada yalan yok.” demis ve Musluman olmustur. O gunden bugune milyonlarca insan, binlerce âlim, bircok devlet adami ve edip O’nun buyuk oldugunu itiraf etmistir.

Insanligin ovunc kaynagi O Zât, bir insandi. Ashabinin arasinda oturup sohbet ediyor, her insan gibi acikiyor, aci cekiyor, Uhud’da disi kiriliyor, Taif’te taslaniyordu; ama O bazi hususiyetleriyle de insanlardan farkliydi. Cunku miracta Cebrail’i cok gerilerde birakiyor ve Allah’in mukaddes cemalini goruyordu. O’nun gidip gordugu âlemleri, hicbir insan gormemis, kiyamete kadar da goremeyecektir. O (sas) “hatemu’l-enbiya”dir; O’ndan (sas) sonra peygamber gelmemis ve kiyamete kadar da gelmeyecektir. Itri, meshur na’tinda Efendiler Efendisi’nin “golgesinin yere dusmedigini” soyler. O mubarek bedenin, “tecessum” etmis bir nur oldugunu dusunursek, Itri’nin bu degerlendirmesinin bir “husn-u talil” olmaktan ote bir gercek oldugu kendiliginden ortaya cikar. O’nun golgesi var miydi ve yere duser miydi bilmiyoruz; ama bildigimiz bir sey var ki O’nun (sas) nurunun, bereketinin ve dirilten soluklarinin golgesi, surekli ummetinin uzerindedir.

Hazreti Muhammed Aleyhisselâtu Vesselâm, Rabb’imizi bize tarif eden kullî bir muarriftir ve kâinat kitabinin en buyuk âyetidir. Yeryuzu o Zât icin bir mescit, Mekke bir mihrap, Medine bir minberdir. O Zât, butun ehli imana imam ve butun insanliga hatip olarak gonderilmistir.

Insanlik, her donemde zihnini mesgul eden: “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” sorularinin cevabini, Hz. Muhammed’den (sas) ogrenmistir. O’nun nuranî halkasinin disindan kâinata bakanlar, kâinati buyuk bir matemhâne, onun icindeki canlilari da aglayan birer yetim gibi gorurler. O Zât’in dunyayi tesrifiyle, yetimlerin aglastigi bir matemhâne gibi gorulen su dunya, sevk ve cezbe icinde bir zikirhâne hâlini almistir. Birbirine dusman yaratiklar, dost ve kardes olmustur. Hazreti Aleyhisselâtu Vesselâm’in nuru sayesinde kâinat aydinlanmis, her varligin vazife ve degeri ogrenilmistir.

O Zât’in mubarek parmaklarindan bir “cesme-i pakize” gibi su akmis ve o suyu bir ordu icmistir. O’na (sas) gelen mecnunlar akillanmis, ona sirtini donen nice akilli, mecnun olmustur. Fuzûli, Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’in parmagindan akan âb-i hayati, “Hayret ilen parmagin disler kim etse istima/Parmagindan verdigi siddet gunu ensare su.” sozleriyle tablolastirir. Evet, O Zât’in mucizelerini gorenler ve duyanlar, hayretten parmaklarini isirmislardir.

Fuzûli, sairlik kudretini gosteren harika bulusuyla soyle der: “Tiynet-i pâkini rusen kilmis ehl-i âleme/iktida kilmis tarik-i Ahmed-i Muhtare su.” Elhak oyledir. Su, butun maddî kirleri temizleme vasitasidir; ama suyun bu hususiyeti, Hazreti Muhammed’in (sas) yoluna girmesindendir. Zîrâ O Zât (sas), butun insanligin en “ekmel”i, en “ecmel”i, en “ekrem”i ve en “esref”idir. O “ekmelu’t-tahaya”dir. Mukemmeller, O’nun yaninda kusurlu; devler, cuce; zenginler, fakir; sahlar, dilenci kalir. Zîrâ O (sas), yine Fuzûli’nin ifadesiyle: “Seyyid-i nev’-i beser, derya-yi durr-i istifa”dir. Yani insanligin efendisi, deryanin en seckin incisidir. O, her zaman “evc-i melahat”in gunesi olmustur.

Efendimize yazilan siirler (na’t), âdeta yeni bir edebiyat turu meydana getirmistir. Sairler, na’tlara siirin zirvesi gozuyle bakmislardir. Insanligin zirvesi olan Zât’a (sas), zirve siirler yazmaya calismislardir. Bu yonuyle en mukemmel diyebilecegimiz siirler, na’tlardir. Farkli bir degerlendirmeyle buna: “Efendimiz aleyhisselatu vesselamin guzelligi, siirlere aksediyor” da denebilir.

Nice dertli gonul, ona karsi duydugu sevgiyi, aski, hasreti ve hicrani siirlerle ifade etmeye calismistir. Muhtedî ve Mevlevî bir sair olan Yaman Dede (Diyamandi) bu dertli sinelerden biridir. Icindeki hasreti, figâni soyle dile getirir: “Gonul hûn oldu sevkinden boyandim ya Resulallah/Nasil bilmem bu nirana dayandim ya Resulallah/Ezel bezminde bir dinmez figândim ya Resulallah/Cemalinle ferahnâk et ki yandim ya Resulallah.”

Âlemin karanliklar icinde kaldigi, adalet ve yardimlasmanin yerini, zulum ve haksizligin aldigi bir devirde, O Zât’in soluklariyla insanlik yeniden kendine geldi. Mehmet Akif’in ifadesiyle: “Bir kerre de mamure-i dunya o zamanlar/Buhranlar icindeydi, bugunden de beterdi/Sirtlanlari gecmisti beser yirticilikta/Dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi.” Her turlu kotulugu isleyen, yirticilikta sirtlanlari aratmayan bir toplumdan, insanlik semasinin yildizlari hukmunde kimseler cikarmak, O Zât’in (sas) peygamberliginin acik bir ispatidir.

Onun icindir ki beseriyet, her turlu hayirli tekâmulu, tekevvunu, tasavvuru ve tahayyulu O Zât’a (sas) borcludur. Yine Mehmet Akif’in ifadesiyle: “Medyun ona cemiyyeti, medyun ona ferdi/Medyundur o masuma butun bir beseriyet/Ya Rab! Bizi mahserde bu ikrar ile hasret!”

Insanlik; o Zât’in yuzu suyu hurmetine, kiyamete kadar tukenmeyecek bir bereket, bir nur, bir “feyz-i sermed” elde etmistir. O’nun (sas) bir isaretiyle ay ikiye bolunmus, agaclar huzuruna gelip peygamberligine sahadet etmistir. Mucizeler zuhur ettikce imanlar ziyadelesmis, peygamberlik nurunun karsisinda zulumat dagilmis ve insanlik, yaratilis gayesini ogrenmistir. Diller onu zikretmek, “hafiza onu anmak odevinde”dir. O, hafizalarimizda surekli tazeligini korursa, Rabiatu’l-Adeviyye gibi: “Ey bad-i saba! Yolun semt-i Haremeyn’e duserse benden o resule selâm soyle.” diyebilirsek, yakamozlarin serinliginde onun atesi yuregimize kor gibi duserse; deniz kiyilarinda, sabirla onu beklerken, ruhlarimizin heyecanini ve coskusunu: “Ey sevgililer mahseri!” diye seslendirebilirsek, “veda tepeleri”ne cikip her kervandan onu sorabilirsek, “Ruhum sana, varlik sana hayrandir efendim/Bir ben degil âlem Sana hayrandir efendim.” deyip hicran ile inleyebilirsek, onunla kalbî ve ruhî bir bagimizin olduguna kendimizi inandirabiliriz.

O’nun askiyla yanan, O’nun askiyla oturup O’nun (sas) askiyla kalkan her ruh uludur. O’nun (sas) harimine girenler: “Girdik reh-i sevdaya cununuz/Bize namus lâzim degil” diyerek mecnun gibi inlemis, O’nu andikca asklari ziyadelesmistir. “Andim yine Sen’i her sey yâdimdan silindi.” diyerek, mecnunca bir tavir sergileyen Hak dostlari, hep O Zât’in (sas) feyiz, bereket ve merhamet havuzunda arinmak icin cirpinmislardir. “Keske hep askinla oturup askinla kalksam/Ruhlar gibi yukselip de ufkunda dolassam Bir yolunu bulup gonlunden iceri aksam/Keske hep askinla oturup askinla kalksam.” diyerek hicran ile inleyen Allah Resulu’nun âsiklari, gonullerinin en temiz sesini ona takdim etmislerdir.

“Ey kupkuru colleri cennetlere ceviren gul!” Yillar var ki bizler “seniye-i veda” turkuleriyle, gonullerimize dokulecegin zamani umit ve hayal edip durduk. Cani bogazina gelmis yetimler misâli hep ruhlarimiza esecegin ani bekledik. Sahilden cok uzaklara gitsek de gozumuz hep sahilde oldu. O “girye nikap” cehreni acacagin gunu bekledik. O “fusun perver” cehreni gorme umidiyle yasadik. Sen’in “cehre-i handan”ina ruhlarimiz feda olsun! Sensizligin boslugu, ucuruma; hasreti, yangina; susuzlugu, kurakliga donustu. Ey Sultanlar Sultani! Ey baslarimizin taci, ruhlarimizin ilâci! Catlamis dudaklarimiza “ab-i hayat” ol! Cehrelerimizdeki bu “pejmurde”ligin sebebi, senden uzak kalis hasretidir. Ruhlarimiz, Sen’in gibi bir gunesi kaybedeliden beri “bezm-i nadan”da, “cerag” olmaktan ote gidemedi. “Bir gozun hatirina cok gozler sevilir.” deyip sadece seni “cesm-i dilber” bildik. Kesrette bogulma derecesine gelmis ruhlarimiza meltem ol! Nefesini bizlere duyur, bizleri soluklarina doyur! Ey gonullerimizin en sevgilisi! Ruhlarimiz Sana feda olsun! Bayiltan renklerinle gonullerimize dokul! “Derd-i isyana muptelâ baht-i kara”lar olarak kapina geldik. Gedalardan sultanlik mulkunu esirgeme!

Yillar var ki hep bahari solukladik. Bir omur gecip gitti serapa; adini sorarak tasa, duvara… Karsimiza hep hazan vurmus baglar cikti. Ne zaman diriltici soluklarina kostuysak Sana giden yollari hep gulyabaniler tuttu. Bahara dâir en ufak bir emarede hep gelecegin gunleri bekledik. Yillar yili bahar sarkilariyla oturup kalktik. Aklimizda sen, ruhumuzda sen, dilimizde sen! Sensizlik; cesme baslarinda, dere kenarlarinda, sahillerde sadece susuzlugumuzu arttirdi. Sensizligin, ruhlarimizda meydana getirdigi boslugu, hicbir sey dolduramadi.

“Gel ey Muhammed bahardir! Dudaklar ardinda sakli âminlerimiz vardir. Hacdan doner gibi gel; miractan iner gibi gel; bekliyoruz yillardir.” Ey insanlik bahcesinin “gul-i rana”si! Sen’in bayiltici renklerin, nice bulbulu, “nalân u giryan” eyledi. Senin “fusunkâr” tavrin ve gonul yakan edan, nice bulbulu, “suride makal” eyledi.

Ey ruhlarimizin gokkusagi! Gedalarinin ah u efgânini, bir “arz u hâl” bilip imdatlarina kosacagin âni bekliyoruz. Sen ruhumuzun sancisi, suyumuzun sarnici, gonlumuzun gulusun! Biliyoruz ki Sen’in meltemin, sefkat bulutlarini gonlumuzun semasina suruklemezse, ruhumuza merhamet damlalari dusmez. Renklerini, Sen’in gokkusagindan alan her ruh uludur ya Resulallah! Nice dilberi oguturken fânîlik degirmeni; sadece Sen’in renklerin “ter u taze” kaldi ya Resulallah!

Sefkati, barisi, merhameti, huzuru, kisacasi insanligi arayan dunyamiza yeniden dogacagin gunu bekliyoruz. Sadece ummetin degil, butun insanlik soluklarina muhtac! “Sana muasir olamadigim icin uzgunum ya Muhammed!” diyen Bismark, isigina kosmak icin kanat cirpan “pervane”lerden sadece bir tanesidir. Insanlik, Sen’i kaybedeliden beri ates boceklerini gunes sandi. El fenerleriyle karanliklari dagitmaya, cakip kaybolan simseklerle yolunu aydinlatmaya calisti. Sen’in disinda, Sen’den uzak carelerle hayatini tanzim edemedi. Simdilerde buyuk bir “acziyet” icinde, Sen’in havuzunda arinmaya kosuyor. Soluklarina muhtac kapi kullarindan, gunesine kosan kelebeklerden himmetini esirgeme sultanim!

Ey sultanlarin kapisinda merhamet dilendigi ulu Sultan! Dirilten soluklarindan uzaklastikca, ruhlarimiz porsudu, renklerimiz soldu. Senin cennetten ikliminde dolasmislarin yuzu suyu hurmetine, altin halkana tutunmuslarin askina bize himmet eyle; bizi sefaatinden mahrum etme! Hazan vurmus yapraklara, “sitazede” bulbullere donen hâlimizle, agir aksak tavrimizla, yarim kalmis sevdalarin ruhumuzda hâsil ettigi yaralarla bir kere daha gul bahcene girip gonul yakan nagmelerinle, cennetten ikliminde yeniden dirilmek istiyoruz. Bizleri kendinden uzak tutma! Sultanlik mulkunu gedalarindan esirgeme! Liyakatimize, daginik zuluflerimize, kirlenmis “damen”imize, “cesm-i siyahkâr”imiza bakma, ihtiyacimiza gore muamele et! Kirik dokuk ifadelerimizi, sana bir “berguzar-i muhabbet” olarak takdim ediyor, kabul buyurmani diliyoruz.

Niyetlerimizi, varligin tek yaraticisi olan “Cenab-i Allah'a havale edip gunahkâr ellerimizle yine ona yalvariyoruz! Ey her seyin dizgini elinde, her seyin anahtari yaninda olan hazineler sultani yuce Yaratici! Bizleri “sevgilim” dedigin -mukaddes sevgine layik olan- Hazreti Muhammed Aleyhisselatu Vesselâm’in yuzu suyu hurmetine bagisla! Insanlarin en sereflisi olan Efendiler Efendisi’nin (sas) cennet ikliminden bizleri burada ve otelerde mahrum etme!
ALINTI

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

"Mâsivâ (ALLAHU Tealâ'dan gayrısı)'nın mânâsı Muhammed Aleyhis selâmdır ve merkezindeki Muhammedî Nurullah noktasıdır. Habibullah, merkezdeki "AN"dır. Muhammedullah, muhitteki "ZAMAN"dır. Şe'an: "AN"ın zaman içindeki şühûdudur. Ahmed Aleyhis selâmın "mim"i, masdar mimi olup Muhammedî masdar (südur merkezi,çıkış noktası) dır.

Muhammed ismi şerîfindeki birinci mim; Muhammedî nur mim'i,

ikinci mim; mahviyet mim'i,

üçüncü mim; masdar mim'idir.

Âletlerin elektrikle çalışması gibi insan letaiflerinin de Nur-u Muhammed'le canlandığını anlamak ve yaşamak kâmillik, canla cereyanı karıştırmak ise câhilliktir."

Kul İhvani


http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1030
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

"Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ismi: Efendimizin, sahibimizin ve herşeyimizin Zât ismidir. Diğer isimleri sıfati isimleridir. Muhammed ismi şerîfi ile bedenen bir beşer olarak diğer isimleri de câmi'dir..."

Resim
Resim
Kul İhvani

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... ge&pid=955
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

"O (sav) kalblerin karanlığını dağıtmak, cehaleti ve kibri yok etmek, ayrılık ve gayrılığı kaldırmak, birlik, huzur ve barışı getirmek için geldi."
Resim
"Allah, Hz. Muhammed (sav)’i bu sıfatlarla süsleyerek insanları Resûlullah (sav)’a aşkla bağladı. "


Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (K.S.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adı ile,

Bir vakıt da Meryemin oğlu İsâ şöyle dedi: Ey İsraîl oğulları! Ben size Allahın Resulüyüm, önümdeki Tevratın musaddıkı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmeddir, sonra o onlara beyyinelerle gelince «bu apaçık bir sihir» dediler. (Saff, 61/6)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »


Ahmed (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)
Resim
AHMED : Hamd sancağının tek sahibi... Ençok hamdeden.Kur'ân-ı Kerîm'le candan gönülden dosdluk kurulursa sizi muhatab kabul eder ve kendisi de mutekellim olur... Gaib olan bilgileri konuşur, dinler, anlar ve yaşarsınız. "Noktanın harketinden harf veya hat oluşur." demiştik ya... Harflerin de dili vardır. Biz ise bir harfin 7 dilinden birisini hep birlikte konuşup anlaşırız. Birazcık Aşk antremanı yapalım : Had : hududdur. Ehad : en hudud yâni hududu kendi kudretiyle kaim olan, başkasının bilmesi, gelmesi, bulması hatta düşünmesi imkansız bir bilinemezlik perdesi arkasındaki Zâtullah... AHAD (celle celâluhu) kelimesi ile AHMED kelimesi arasında "Mim"ilişkisi vardır. Hududullahı en iyi bilen Muhammed (aleyhi's-selâm)'dır. Ahmedîyyet...

Kul İhvani

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1030
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Resim

3-) Âhirde :

Tek ve eşsiz hamdeden Ahmed (aleyhi's-selâm), Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Muhammedî imân, hamd ve sâlih amelden sonra ulaşılan kemâlât (olgunluk) ve Ahmedî ahlâk (hulkû'l-Azîm: Ahlâkullah) eğitim, öğretim ve tatbikatı yapılan Mârifetullah okuludur. Âhirde Hatemü'r Resûl olan Muhammed (aleyhi's-selâm) evrensel ve tüm sistemin ilâhî elçisidir.


"(Habibim!) Seni de ancak bütün insanları içeren bir elçilikle rahmetimizin müjdecisi (beşiren), azabımızın habercisi (neziren) olarak gönderdik, başka değil! Fakat insanların çoğu bilmezler" (Sebe' 34/28)

Bu noktada salâvâtımız; Azîm ahlâkına kavuşma (sıla) dileğimiz, duamız ve uzanımımızdır. Hamd bir bakıma kullukta dâimiliğin Muhammedî hakk oluşudur... Harflerin diliyle böyledir. Baş dili, kuş dili, harf dili çoktur. Çooook...


Kul İhvani

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1292
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

Mahmud Sallallahu Aleyhi Vessellem

Resim

Resim


"Ve biz ona İshak ile Ya'kubu da ihsan ettik ve nübüvveti, kitabı zürriyyetinde kıldık ve kendisine hem dünyada ecrini verdik hem Âhırette o şübhesiz salihînden" (Ankebût 27)

2-) Bâtında :

Hamdin edicisi ve habercisi Hamîdullah olan Nebîyyullahtır.
Makam-ı Mahmuddur.
Rahmetenli'l-âlemindir.
Âhirdeki Ahmedîyyetinin bâtına yansıması ilk ve tek hamdeden olan Ahmed (aleyhi's-selâm) ın, hamd makamında (Makam-ı Mahmud); insan sûretinde yaratılıp, akıl nûru verilen hakkı ve hayrı tercih eden herkese (her nefes) hamd nâsibi ve imkânı Sünnetullah da (ALLAH celle celâluhu nun tavır, tarz ve sitilinde) vardır.
Kısmet olması ise, kişisel tercih ve işleme bağlıdır.
Adâletin gerçeği de budur.
Nâsib o ki:Herkesin balık avı serbest ve kendi adı üzerinde yazılı balıkları avlayabileceği, her an akan bir ırmak gibidir.
Kısmet ise: kendi isminizle damgalanmış balıklarınızı (maddî-manevî rızk) avlama şartı olarak size bildirilen (kulluk görevleri) oltayı atmanız kuralıdır.
Önünden balıkları geçip giderken olta atmayan veya atamayan ahmaklara sadece acınır ve "yuh olsun!" denir (tefrit).
Hiç durmadan sağa-sola saldırıp başkalarının balıklarını gasba uğraşan sözüm ona açık gözlerin gözlerini doldurmaya bir avuç toprak fazla gelir... Ve hava alırlar...
Bunlara da "yazıklar olsun!" denir (ifrat).

Bir de, doyacağı kadar ve kendi balığına razı olup emredileni yaparak helâl rızkını temin için her yerde her zaman ve her hâlde Muhammedî Metodu uygulayarak azmeden (oltasını atan) ve gerisinde yaratanı ALLAH Tealâyı vekil kılan tüm sistemle entegre olmuş protez olmayan özü diriler vardır. İşte bunlar i'tidâl (adâlet) üzere hâlis muhlis Muhammedîlerdir.
Fırka-i Naciyedirler.
İşte bunların bâtınları, Muhammedî hamde kavuşmuştur.
İçlerinde (bâtınlarında) Nebîyyullah (sallallahu aleyhi ve sellem) muhabbeti, merhameti, nûru ve şuûru vardır.
Dışlarında (zâhir) ise halka hasbî hizmet surûru ve onuru vardır.

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1292
Resim
Kullanıcı avatarı
HAS-AN
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 570
Kayıt: 02 Tem 2009, 02:00

Mesaj gönderen HAS-AN »

MUHAMMEDÎ OLAN

Muhabbet mestlik mihengi
MUHAMMEDÎ AŞK âhengi
"RABB RIZASI"n yedi rengi
AL'ı... MUHAMMEDÎ olan...



RABBÜ'l-VEDÛD'dan verilen
"SIR SOFRASI"na serilen
Birbir çiçekten derilen
BAL'ı...MUHAMMEDÎ olan...



Kök ELEST, Meyvesi HAŞİR
ARZ'dan ARŞ'ına ulaşır
Salât- ü-salâvât taşır
DAL'ı... MUHAMMEDÎ olan...



Âyet- ü- Hadis: Akvâli
Sâlih a'mâli - ef'âli
Hûsnü'l-Hulûk'un Kemâli
HÂL'i... MUHAMMEDÎ olan...



Kalbler muhabbetle erir
AŞK, Âşığa yol gösterir
HAKK'tan alır halka verir
MAL'ı... MUHAMMEDÎ olan...



Muhabbetin "Meşk Mir'ât"ın
"Sırr-ı sıfır"ı SIRAT'ın
Dört mıhı, Tevhid KIRAT'ın
NAL'ı... MUHAMMEDÎ olan...



TEVHİD, tohum... Şehâdet, taç
ARZ'dan ARŞ'a... Âşık , ağaç
Cihândan Cennet'e araç
"Sal"ı!... MUHAMMEDÎ olan...



Dizilerler katar katar
HAKK'la doğar-HAKK'la batar
Kendi atmaz ALLAH atar
"El"i... MUHAMMEDÎ olan...



"Semiğnâ!" sesin uyanır
"Ateğnâ!"sın Sistem tanır
Câhil cehâlette, sanır
DELİ... MUHAMMEDÎ olan...



Ciddîyet, işin başıdır
Yüreği, sabır taşıdır
KERBELÂ'ya göz yaşıdır
SELİ... MUHAMMEDÎ olan...



"RESÛLULLAH AHDİ"n korur
"HAKK"ın hududunda durur
Muhabbet mızrabın vurur
TEL'i... MUHAMMEDÎ olan...



HAKK'ın Halkın, sesin keser
"RESÛL RIZASI"n müyesser
Her seher RAVZA'dan eser
YEL'i... MUHAMMEDÎ olan...



AŞK ile AKL'ını aşar
ARZ'dan ARŞ'a AŞK'la taşar
Korkusuz-hüzünsüz yaşar (Zuhruf 43/68)
VELÎ... MUHAMMEDÎ olan...



HASANÎ: Hûlefâ câmî'
HÛSEYNÎ'ler: AŞK İMÂMI
"SILA"ya, salât-selâmı
DİL'i. MUHAMMEDÎ olan... (Duhân 44/58)



"Hevâ - Heves"inden iner
"RIZA BURAKI"na biner
HAKK'tan HAKK'a, HAKK'la döner
MİL'i... MUHAMMEDÎ olan...



Sinesinde yanardağ var
"Tecrimen tahtihe'l..." kaynar
Tevhid ile çalar-oynar
ZİL'i... MUHAMMEDÎ olan...



HAKK'tan HAKK'a, HAKK'ı taşır
Dokunana HAKK bulaşır
El-elele HAKK'a ulaşır
YOL'u... MUHAMMEDÎ olan...



Cümle cisim cemi' CAN'da
CAN'ın canıysa, CÂNÂN'da
Sanırsın ki şu cihânda
ÖLÜ... MUHAMMEDÎ olan...

RABB-Ü-BİRRUN'a, "belâ!"sı
Dârü's-selâm'a, selâ'sı
Kün fe- yekûn Kerbelâsı
ÇÖLÜ... MUHAMMEDÎ olan...



Seven-sevilen biridir
Sözü, özünde diridir
Bencileyin KITMİRÎ'dir
ÇULU... MUHAMMEDÎ olan...



KIYAM Kevseri sevilen
RIZA RÜKÛ'un eğilen
SUBHAN'a SECDE'sin bilen
KULU... MUHAMMEDÎ olan...



HABİBULLAH, HAKK Hamuru
CAN bulan çile çamuru
RAZVA'sın RIZA TOMURU
GÜLÜ... MUHAMMEDÎ olan...



Başkasın sırtın dayanmaz
HAKK'tan gayrin adın anmaz
Burda yandı, orda yanmaz
KÜLÜ... MUHAMMEDÎ olan...



KUL İHVÂNÎ izin izler
Gölgeliler gölgesizler
İz sürer izini gizler
TÜLÜ... MUHAMMEDÎ olan...
_________________
KULİHVANİ
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/soyres/gullu.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Mesaj gönderen Gul »

MAHİ Sallallahu Aleyhi Vessellem

"O zat-ı nurani kısa bir zamanda, o kavimlerin( kötü alışkanlıklarını) iyi ahlak ile değiştirdi. Hatta telkin ettiği iman nuru sayesinde, o vahşi insanlar, insan aleminde insanlara muallim oldular."
Bediüzzaman Said Nursî

Küfrün karanlıklarını, Allah(c.c.)'ın izni ile yok eden, Peygamberimiz(s.a.v.)'den başka kim alemlere rahmet olabilir ki?
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Esma-i Nebi

Mesaj gönderen Gul »

ŞAFÎ sallallahu aleyhi ve sellem

Resim

Resim---Ebû Hureyre (r.a): " Ey Allah'ın Rasûlu, kıyamet günü şefaatinle insanların en mutlusu kimdir?" dedim: " Ey Ebû Hureyre, zaten ben de hadise/bilgiye olan ilginden dolayı senden önce hiçbir kimsenin bu hadisi/bilgiyi sormayacağını tahmin etmiştim. Kıyamet günü şefaatimle insanların en mutlusu kalbiyle-veya içten- samimi olarak " Lâ ilahe illallah" Allah'tan başka ilah yoktur diyen kimsedir" buyurdu. (Buhari,hadis no:85)


Allah Teâlâ bu gecede (Berat gecesinde) peygamberine, şefaat yetkisinin tamamını vermiştir. Çünkü Hz. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Şaban ayının onüçüncü gecesinde, ümmeti için şefaat yetkisi istedi ve kendisine, şefaatin üçte biri verildi. Ondördüncü gecesi, yine aynı istekte bulundu ve kendisine, şefaatin üçte ikisi verildi. Onbeşinci gecede de yine aynı istekte bulundu ve böylece, tıpkı ürkmüş develer gibi Allah'dan kaçanlar müstesna, bütün ümmete şefaat etme yetkisi verildi. Bunu Keşşaftan naklettim.
(Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu'l-Gayb, Akçağ Yayınları: 19/566-567)


"Sen alemlere tabîb, ben kalbi gayet hasta, şifa bulmak ümidi ile sana getirdim."
Halid-i Bağdadi (ks)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: Esma-i Nebi

Mesaj gönderen Gul »

NEBİYYU'T-TEVBE sallallahu aleyhi vessellem

Bismillahirrahmânirrahîm
"...Ben onların tevbelerini kabul ederim. Çünkü ben tevbeleri kabul eden sonsuz rahmet sahibiyim." ( Bakara suresi, 160)

"Peygamber Aleyhisselam insanların en çok tevbe edeni ve mağfiret dileyeni idi. Ashabı ile birlikte olduğu zamanlarda bile, o kadar çok tevbe ederdi ki, bir defasında onun her tevbe edişini saydılar ve gördüler ki, NEBİYYU'T TEVBE (sav), meclise geldiği ve gittiği vakit içinde tam yüz kere: " Kendinden başka ilah olmayan, Hayy ve Kayyum olan Allah'a istiğfar ve tevbe ederim! dedi."

Esma-i Nebi'den

Resim

AFUVV sallallahu aleyhi vessellem

"Gönül nur-u cemalinden habibim bir ziya ister.
Gözüm hâk-ı rehinden ey tabibim, tûtiya ister."
Esad Efendi

"Affetmek, büyüklüğün şanındandır derler. Peygamber Aleyhisselam, insanların en çok affedeni ve affedenlerin en hayırlısıydı. Kimleri affetmemiş ki? Mübarek cismini taş yağmuruna tutan koskoca Taif şehrini affetmekle kalmamış, onlara hidayet dilemişti. Gizlice yanına sokulan ve kılıcını çekip üzerine saldıranlardan tutun da, sevgili amcası Hz. Hamza'yı şehit eden Hz. Vahşi'yi, Vahşi'ye bu zalim vazifeyi veren Hind'i de affetmişti."
Esma-i Nebi'den
Resim
Cevapla

“Peygamber Efendimiz (S.A.V)” sayfasına dön