Yâ RESÛLULLAH (sav)
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
Kara GÜL HABBE miz ÇÖL de,
DİRİ lsek ÖLmeden ÖL de,
BİR OLsak Kevser-i GÖL de,
BİZ-iM-İZ Yâ Resûlallah. (sav)
Kelâm-ı KÛN la İLK NOKTA,
ONİKİ den vuran OK ta,
Seyr-î CEMÂL inde HAKK ta,
GÖZ-ümüz Yâ Resûllah. (sav)
SEVEN-SEVİLEN-SEVGİLİ,
Bütün AŞIK ların dili,
Durdurdu Yâ Cebrâili, (***)
KÖZ-ümüz Yâ Resûlallah. (sav)
(***) Cebrâil; Ey Ahmed, bir adım daha atarsam yanarım!
Dört parçamızla DÖRT DAĞ da,
AKIL ı BAĞ layan BAĞ da,
AHİR ZAMAN denen ÇAĞ da
SÖZ-ümüz Yâ Resûlallah. (sav)
Kâbe Kâvseyn KAB ımızda,
İKRA SÎN KİTAB ımızda,
NUR undan GAYR ı YOK BİZ de,
ÖZ-ümüz Yâ Resûlallah. (sav)
HAKK diyen KÂLB ereğinde,
GÖZYAŞI nın gereğinde,
Burnumuzun direğinde,
SIZI-mız Yâ Resûlallah. (sav)
DÜŞ tüğümüz ESFEL DÜŞ te,
Işığımız İÇ te DIŞ ta,
NEFS diyarı kara kışta,
YAZI-mız Yâ Resûlallah (sav)
HÂLimce
08.04.2010 13:02
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- meryemnur
- Özel Üye
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00
Gönül Sızım
Uzun olur gecelerim hep ismini hecelerim
Tütmez oldu bacalarım gönül sızım ah Efendim
Müptelâ-yı mihnet-i mâsivâyım Efendim!
Garîk-i bahr-i isyân u rüsvâyım Efendim!
Açılsın ne olur cemâl-i pâkinden nikâb!
Yüzüne aşinâ-yı pür-vefâyım Efendim!
Varıp bezmine âşıkân bin bir leâl ister
Ben bir garîb-i nâlân u şeydâyım Efendim!
Geçerler candan girenler nur halene bir kez
O dertten bin belâya müptelâyım Efendim..!
Olur Mecnûn görenler ruhsârını a cânân!
Kapında mülk-i serâp bir gedâyım Efendim!
Esîr-i dâm-ı firkatte hep yandım yakıldım;
Her subh u şâm inim inim bir nâyım Efendim!
Seherler bûy-ı huzûrunla tüterken her şeb
Ben neden nâr-ı hicrana yanayım Efendim!
Kerem eyle bırakma bendeni bu hicrânla!
Kerem kılmazsan nasıl dayanayım Efendim!
Köyünün yoluna düşsem yüzümü tozuna sürsem
Günahkarım yandım desem gel dermisin ah Efendim
Ya HabibAllah şu kalbim olsa dahi meskenin
Meskenim cennet olurdu nerde olsam bendenin!
Rahmetel lil alemin mihmanım ol gir kalbime
Büsbütün dünyaya tırnağın değişmem ben senin!
Vasılı cennet olursam istemem bir arka yer
Aşıkın zindanı elbet yar yanından başka yer
Aşıkım maşuka vasıl olduğum yerdir cennetim
Onsuz el vermez saadet Onsuz olmaz aşka yer
Gel dermisin ah Efendim gönül sızım ah Efendim
Ertuğrul Erkişi
Dinlemek için :
http://umutfm.com/izle.php?id=9689
En son meryemnur tarafından 14 Nis 2010, 12:19 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
- meryemnur
- Özel Üye
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00
Rasulullah Efendimiz (a.s.) Kendisinde BİR olan gönüllerimizi AŞK ile sarsın, sarsın da bizi bize bir AN dahi bırakmasın Gül kokulu Minam..MINA yazdı:Gel dermisin ah Efendim ......
*****
GÜL yüreğin daim GÜLsün meryemnurum...
SEVgiyle...
Onda Cem Olan CANlara
SEvgiyle..
En son meryemnur tarafından 14 Nis 2010, 17:28 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
- meryemnur
- Özel Üye
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00
Bugün, İbn-i Arabi hz.lerinin Rasulullah Efendimiz (s.a.v) hakkında değindiği bu muhteşem hakikatleri okuyunca, gönlüm bu zevki siz değerli kardeşlerimle paylaşmak istedi..
sevgilerimle..
HAKİKAT-I MUHAMMEDİYYE
HAKKINDA DÜŞÜNCELER
11. Hz. Peygamber'i -sallallahu aleyhi ve sellem- bu alemde maksadı masum, müşahidliği güvenilir, kendisini muzaffer ve müeyyed, yani ALLAH'ın yardım ettiği ve desteklediği bir Seyyid olarak gördüm. Bütün Peygamberler (rüsul), onun huzurunda saf bağlamış; "en hayırlı ümmet olan" ümmeti de ona bağlamışlardı. Göz kamaştırıcı güzellikte büyüleyici melekler onun makamının arşı etrafında onu kuşatmışlardı; işleri yapmaya hazır öteki melekler de onun önünde saf olmuş, onun emrini bekliyorlardı.
12. Hz. Ebubekir Sıddık en değerli sağ yanındaydı; Hz. Ömer el- Faruk en kutsal sol yanındaydı. Mühür (el-hatm) onun huzurunda diz çökmüştü ve ona Kadın (tarihinden) söz ediyordu; bu arada Hz. Ali de onun diliyle mührün söylediklerini tercüme ediyordu. hz. Osman Zinnureyn ise, haya giysisine bürünmüş, bu durumu seyrediyordu.
13. Sonra, o en yüce Seyyid, o en tatlı Kaynak, o en parlak, en açık görünen Nur, etrafına baktı ve hükümde benimle mühür arasında ortalıktan dolayı, mührün arkasında beni gördü. Sonra, o mühre dönerek Efendimiz şöyle buyurdu: "Bu, senin, eşin, senin oğlun ve senin yakın dostundur. Benim huzurumda ona kayın ağacınadan bir minber kur!"
Sonra, bana işaret etti: "Ey Muhammed, minverin üzerine çık ve beni gönderene (ALLAH'a) hamd ve sena et; ayrıca beni öv! Çünkü sende bana ait bir saç teli (şa'retün), bir parça var ki onun bneden ayrılmaya sabrı ve tahammülü yoktur. işte o saç teli, o parça senin zatındaki sultanlıktır. Öyleyse sen bana bütün varlığınla (bi-kül-liyetike) dön! İleride bütün varlığının mutlaka bana dönmesi gerekiyor. Çünkü o mutsuzluk alemine ait değildir. Çünkü ben gönderildikten sonra, herhangi bir şeyde bana ait olan bir şey varsa, o mutlaka mutlu olur. Mele-i a'la'da kendisine şükran duyulan ve kendisine övgüler dizilenlerden olur" dedi.
14. Daha sonra, o müthiş meşhedde mühür minberi kurdu. Minberin cephesinde parıl parıl parlayan bir nurla yazılmış şu ifadeler vardı: "Bu makam, en temiz Muhammedi bir makamdır. bu minbere çıkan ona mirasçı olur ve Hak Teala, dini (şeriatı) korumak için onu elçi yapar ve onu eliçi olarak gönderir." İşte, o anda, o kararın, o hükmün mevhibeleri, ihsanları bana bağışlandı ve sanki ben o anda "bütün kelimelerin toplamı bana verilmiş" gibi oldum. Aziz ve Celil ALLAH'a şükrettim ve minberin en yüksek basamağına çıktım. Hz. Peygamber'in- sallallahu aleyhi ve sellem- bulunduğu yere ve seviyeye çıktım. Benim bulunduğum basamak üzerinde benim için beyaz bir gömlek kolu serildi sonra onun üzerinde durdum. Hz. Peygamber'in -sallallahu aleyhi ve sellem- iki ayağı ile durduğu yere basmamak, onun bulunduğu dereceyi aşmamak, onu tenzih etmek ve şereflendirmek, kendimizi uyarmak ve kendimizi uyarmak ve kendimizi tanımak amacıyla, o beyaz sergi üzerinde durdum. Hiç kuşkusuz onun Rabbinden müşahede ettiği makamı, onun mirasçıları ancak onun elbisesinin arkasından müşahede edebilir. Eğer böyle olmasaydı, onun keşfettiğini biz de keşfederdik; onun tanıdığını, bildiğini biz de tanır, biz de bilirdik.
15. Onun haberini öğrenmek için, onun izinden gidenleri görmüyor musun? Onun seyr ü süluk ettiği yoldan müşahede ettiği şeyleri sen müşahede ettiği şeyleri sen müşahede edemiyorsun. Ondan vasıfları atmak suretiyle, onu nasıl anlatacağını bilmiyorsun. Hiç kuşkusuz o, mesela, hiçbir sıfatı olamayan düz bir toprak gördü diyelim; sen de onun izi üzerinde olsan (onu değil) ancak onun iki ayağının izini görürsün. işte burada gizli (hafi) bir sır vardır. Eğer sen onu ararsan, onun izini sürersen, ona ulaşırsın. O, ta baştan beri imam, önder olduğu için, -ki imamlık, önderlik ona ta baştan verilmiştir- o, kendi önünde bir iz görememiştir, öyle bir iz tanımamıştır; dolayısıyla onun görmediği şeyi sen görmüş olursun. İşte, bu makam Hz. Musa'nın -aleyhisselam- Hızır aleyhiselam'a karşı gösterdiği tepkide zuhur etmiştir.
16. Kul şöyle dedi: O parlak ışıklı, o aydınlık durakta durduğum sırada, önümde İsra gecesinde Rabbinden "kabe kavseyni ev edna" (Sonra O'na yaklaştı ve sarktı. bir yayın iki ucu kadar O'na yakın oldu) (Kur'an, Necm 53/9), ayetine mazhar olan Hz. Peygamber vardı. Rabbimden razı olarak ve utanarak ayağı kalktım. Daha sonra, Ruhü'l-Kuds beni destekledi, takviye etti ve ben de irticalen şu şiiri söylemeye başladım:
Ey ayetleri ve haberleri indiren Tanrım
İsimlerin işaretlerini indir üzerime benim
Ki olayım senin zatını övmek için kendinde toplayan
Tüm hamdleri darlıkta ve bollukta yapılan
Daha sonra Hz. Peygamber'i -sallallahu aleyhi ve sellem- işaret ederek şöyle dedim:
Bu Seyyid, bu Efendi bir nişan olsun
Peygamberlerin devresinden ayırdığın
Daha Adem "Yaratılışta balçık ve su" arasındayken
Kendisi en güzel bir asıl yaptığın
Zamanı gelinceye dek ondan ona naklettiğin
Sonunu başlangıca atfettiğin
Kendisini zelil bir kul yaptığın
Daima Senden korkan, Hıra mağrasında Sana yalvaran
Senin katında müjdeler getiren Cebrail gelinceye dek
Cebrail ki görevi kutsal haberler getirmek
"Selam sana, dedi Cebrail, sen ey Muhammed!
Kulların sırrı ve peygamberin sonuncusu!"
Ey efendim! Doğru söylüyor muyum? dedim ona.
Doğru söyledin, çünkü sen benim hırkamın gölgesisin, dedi bana.
Öyleyse hamd et Rabbine; çalışarak artır hamdini; et sena;
Çünkü eşyanın hakikatleri bağışlandı sana
Karanlıklarda korunmuş olan gönlüme
Tecelli eden Rabbinin işlerinden anlat, haber ver bize
Satın almadan mülk olarak sana gelen
Hakikatle kaim olan her haktan
İbn-i Arrabi
'MARİFET VE HİKMET' (S.25-28)
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
- dostemin
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 530
- Kayıt: 19 May 2007, 02:00
rehber
REHBER
Şunu şöyle et demem bilemem doğru mudur
Düşün her adımını yanlış mı doğru mudur
Ölçütümüz bir tane ona uyan doğrudur
Rehberimiz Muhammed ne etmişse doğrudur
Sözünü düşün konuş yanlış bir şey konuşma
Cahilden fikir sorma ham insana danışma
Söz ebesi bencilin yakınına yanaşma
Rehberimiz Muhammed ne demişse doğrudur
Yapacağın her işte akıl dışına çıkma
Doğruysa yaptıkların devam etmekten bıkma
Örneğimiz bir tane yolundan hiç ayrılma
Rehberimiz Muhammed ne yapmışsa doğrudur
Dost Eminim diyor ki, Muhammedi doğrudur
Ne ederse doğrudur, ne söylerse doğrudur
Örnektir bize Resûl ne yapmışsa doğrudur
Rehberimiz Muhammed ona uymak doğrudur
_________________
Şunu şöyle et demem bilemem doğru mudur
Düşün her adımını yanlış mı doğru mudur
Ölçütümüz bir tane ona uyan doğrudur
Rehberimiz Muhammed ne etmişse doğrudur
Sözünü düşün konuş yanlış bir şey konuşma
Cahilden fikir sorma ham insana danışma
Söz ebesi bencilin yakınına yanaşma
Rehberimiz Muhammed ne demişse doğrudur
Yapacağın her işte akıl dışına çıkma
Doğruysa yaptıkların devam etmekten bıkma
Örneğimiz bir tane yolundan hiç ayrılma
Rehberimiz Muhammed ne yapmışsa doğrudur
Dost Eminim diyor ki, Muhammedi doğrudur
Ne ederse doğrudur, ne söylerse doğrudur
Örnektir bize Resûl ne yapmışsa doğrudur
Rehberimiz Muhammed ona uymak doğrudur
_________________
- meryemnur
- Özel Üye
- Mesajlar: 943
- Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00
Re: Yâ RESÛLULLAH (sav)
Efendim, Yaman Dede 1887'de Kayseri'nin Talas ilçesinde dünyaya gelir. Babası Kayseri Rumlarından bir iplik tüccarıdır. Ona Diyamandi adını verirler. Diyamand elmas demektir. Diyamandi Kastamonu idadisinde (lisesinde) okurken Arapça ve Farsça derslerine pek ilgi duyar. Rüşdiyenin (ortaokulun) ikinci sınıfında, henüz on dört yaşında bulunduğu sıralarda Mesneviden okudukları birkaç beyit, Diyamandi'nin içine bir ateş düşürür. Kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, "o andan itibaren tatlı tatlı yanmaya başlar. Şiddetiyle yakan, fakat anne busesi kadar tatlı gelen alevler iç alemini kaplar".
Mevlana kapısından geçerek Peygamber kapısına varacak olan Yaman Dede'nin gönlünü bu alevler yaktıkça yakacak, Rasulullah aşkının alevleriyle kendinden geçecek ve sonraki yıllarda, daha fazla yanma arzusuyla ALLAH'ın Rasulü'ne şöyle yalvaracaktır:
Yak sînemi ateşlere efganıma bakma;
Ruhumda yanan ateşe, nîranıma bakma;
Hiç sönmeyecek aşkıma, îmanıma bakma;
Ağlatma da yak, hal-i perîşanıma bakma.
*
Ağlatma ki âlâmımı tahfife de başlar;
Ağlatma, serinletmededir bağrımı yaşlar;
Rahmetme sakın, gerçi dayanmaz buna taşlar;
Ağlatma da yak, hal-i perîşanıma bakma.
*
Yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın;
Ateşle yaşar, yaşar değil, yaresi aşkın;
Yanmaktır, efendim, biricik çaresi aşkın;
Ağlatma da yak, hal-i perişanıma bakma .
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6
O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..
Ahzâb Sûresi, 6