ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DOĞRU ve GEÇERLİ İMAN
"İlim bir nurdur; bu nur kalbe indiği zaman, ışığını bilinecek şeylere ulaştırır ve onunla bir irtibat kurar. Gözün nurunun görülen şeyle irtibat kurup görmeyi temin ettiği gibi, ilim de ulaştığı şeyi bilmeyi sağlar.
Sahih (doğru) ve Hak katında geçerli itikad, şu anlayışlardan uzak olmalıdır: Ta'tîl, ilhâd, teşbih, tecsîm, tekyif, nakz, hulul, ittihâd, ibâha ve diğerleri.
Ta'tîl, Allahu Teâlâ'nın sıfatlarını varlığını inkâr eden görüştür.
İlhâd, hak ile bâtılı karıştırıp bozuk inanca sahip olmaktır.
Teşbih, Allahu Teâlâ'yı varlıklara, varlıkları da Allah'a benzetmektir.
Tecsîm, Allahu Teâlâ'nın cisim olduğunu söylemektir.
Tekyif, Allahu Teâlâ'nın nasıl ve nice olduğunu bilmenin akıl ve araştırma yoluyla mümkün olduğunu söylemektir.
Nakz, doğru inanca ters görüşlere sahip, olmaktır.
Hulul, Allahu Teâlâ'nın varlıkların içine girdiğine inanmaktır.
İttihâd, Allahu Teâlâ'nın varlıklar ile birleşip bütünleştiğine inanmaktır.
İbâha, belirli bir dereceye yükselen kula her türlü haram işlerin serbest olduğuna, onun mükellefiyet bağından kurtulduğuna inanmaktır.
Sahih bir imanda, Allahu Teâlâ'yı her türlü ayıp ve kusurlardan, varlıklara benzeme hallerinden uzak tutma, O'nu yüceltme ve akılla idrak edilemeyecek bir ululuğa sahip olduğu inancı bulunmalıdır; Sahâbe-i Kiramın (r. anhüm) sahip olduğu iman böyleydi."
Bu imanın delili, Kur'an, sünnet ve ümmetin ittifakıdır.
Sonra bu âlim şöyle demiştir: "Kulun şunu bilmesi gerekir: Allahu Teâlâ zâtı ve sıfatlarıyla birdir, tektir, hiç kimseye bir ihtiyacı yoktur; her şey O'na muhtaçtır.
O'nun zâtında ve sıfatlarında kendisine benzeyen, ortak olan hiçbir varlık yoktur. O'nun mülkünde kendisine ortak olan bir varlık da mevcut değildir.
Sıfatları, sonradan yaratılmamıştır.
Varlığının bir evveli yoktur; O, ezelîdir. Varlığının bir sonu olmayıp, ebedîdir. O'nun için bir son düşünülemez.
Bütün varlıkları hayatta ve ayakta tutan O'dur.
O, ezelî ve ebedî olarak celâl (yücelik) ve cemâl (güzellik), kemâl sıfatlarına sahiptir. O'nun ululuğunun, yüceliğinin, bir sonu ve bitiş noktası yoktur.
Yüce Allah cisim, cisme bağlı, cisimle irtibatlı bir varlık değildir.
O, ruh ve onunla irtibatlı bir varlık da değildir.
Yüce Allah, şekil ve ölçüsü belirli bir cevher olmadığı gibi, cevherler O'nun vücuduna girmiş de değildir; O, bütün varlıkları yoktan yaratandır.
Yüce Allah, tektir, hiçbir varlığa muhtaç değildir, kimseyi evlat edinmemiş ve kimse tarafından da doğrulmamıştır.
Hiçbir varlık, O'nun dengi ve benzeri değildir.
Yüce Allah hareket etmekten, bir yerden bir yere intikalden, yönden, bir mekânda bulunmaktan uzak ve yücedir. Bununla birlikte O, bütün varlıklara yakındır; kuluna can damarından daha yakındır. O'nun yarattığı varlıklara yakınlığı, varlıkların birbirlerine olan yakınlığı gibi değildir. O, bütün varlıklara, yüce zâtına uygun bir şekilde yakındır."
Cüneyd-i Bağdâdî'ye, "Allahu Teâlâ'nın yakınlığının nasıl olduğu?" sorulunca şöyle demiştir:
"O, kullarına bir bitişme olmadan yakındır; onlardan bir ayrılma olmadan uzaktır. O'nun yakınlığının ve beraberliğinin nasıl olduğunu akılla bilmek, dille ifade etmek mümkün değildir.
Hiçbir şey O'nun benzeri ve dengi olmadığı gibi, O'nun yakınlığı ve beraberliği de hiç kimsenin beraberliği ve yakınlığına benzemez. Yüce Allah, var iken, O'nunla birlikte hiçbir varlık yoktu; O şu anda da ezelde olduğu haldedir."
Kaynak: Hak Yolunun Esasları-İmam-Gazalî (k.s)