Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 40

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 40

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

DUYmak ve UYmak!..Resim

Münir DERMAN kaddesallahu sırrahuu.. Yazılmamış Sohbetleri..

Aziz cemâat Kur'ân-ı Kerim Resûl-i Ekrem sallALLAHu aleyhi ve sellem Efendimizin mübârek dudaklarından dökülen ilahî kelâmlardır bilirsiniz.
Buna “Resûlullahın kelâmı” demediler, “ALLAHın kelâmı” dediler biliyorsunuz.
mübârek dudaklarından çıkan kalb-i mübârekine Cebrail aleyhi's-selâm tarafından vahyedilen manalı ALLAH kelâmı, kendi mübârek ağzından ses haline gelerek teeey bize kadar intikal etmiş ve dünya devâm ettikçe edecektir.
Buna “ALLAH kelâmı” diyoruz. “Resûlullahın kelâmı” demiyoruz dikkat ederseniz.
O halde başka birini olsa, efendim bazı sapıklar vardır “işte bir kitab yazdı Arabistan’da birisi çıkardı ortaya bilmem İsâ kitab yazdı, Musâ kitab yazdı” bunlar tamamıyle küfrün kendisidir. Küfrün de dereceleri kıymetleri vardır. Bir küfür vardır kırbaç yersin! Bir küfür vardır kulağın çekilir! Bir küfür vardır kolunu keserler! Bir küfür vardır kaynatırlar insanı, Bir küfür vardır ki erimeden kaynatırlar insanı! O küfürlerden birisidir!.

Zâten Kur'ân-ı Kerim ALLAHın kendi hıfzındadır.
Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî. İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu. Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu. Summe inne aleynâ beyânehu.
Kıyâme Sûresinde Cenâb-ı ALLAH, Resûl-i Ekrem sallALLAHu aleyhi ve sellem Efendimize buyuruyor ki: Sen ne söylersen oporlör gibi söylediğini söyle! Karışam BİZ bunu cem’ edeceğiz, Kıyâmete kadar devâm ettireceğiz!.


O halde Kur'ân-ı Kerimin muhafızı “fallâhu hayrun hâfizâ ve huve erhamur râhimîn
Her şeyi rahmetiyle hıfzeden Cenâb-ı ALLAHa aiddir, onun üzerine sinek bile konmaz! Kur'ân-ı Kerimin üzerine sinek konmaz efendiler!
Onun kıymetinibilip evinde sakladığın zaman sinek üzerine girmez. Zatı sinek öyle eve girmez. Sinek pis insanların evine girer. Tahta kurusu, pire aynıdır.
İnsanda o kadar güzellik o kadar temizlik vardır ki farkında değildir bunların.
Herkesin kalbinde kainat yaratıldığı zaman Nur-u Resûlullah mevcuddur. Nur-u Resûlullah insanın kalbinde mevcudken, Cenâb-ı ALLAH onu enva’i çeşit güzelliklerle muhafaza etmiştir. Fakat insanlar bunu farkında değillerdir.
Bazı insanlar bilmem Hacı yağı sür üstüne sür dur.
Yahu sen de o kadar güzel kokular, o kadar güzel hasletler vardır ki, çünkü Nur-u Resûlullahı muhafaza için Cenâb-ı ALLAH onu sana vermiştir.
Sen o kukuları bulamağa çalışmak için kendini temizle. İnsan aynaya bakar yüzünü görür, kokusunu göremez, kokunun da aynası vardır.
Gül gülü terk ettiği zaman koku etrafa yayılır, sen kendini temizle o kokular kendiliğinden ortaya çıkar.
Oruçlu insanın ağzı miskten daha güzel kokar!” diyor Cenâb-ı SallALLAHu aleyhi ve sellem. Oruçluyken “hoooh!” deyin koklayın kerih bir koku gelir burnunuza, daha temizlenmemişsiniz, koku bile size tenezzül edip de göstermiyor kendini.
Dışını süslemeğe bakma! İçini süsle dışın kendiliğinden süslenir.
İşte âyet-i kerimede diyor ki “sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd
İçini temizleyenelerin kalbiyle secde edenlerin alnında bir eser belirir” diyor. Halının üzerindeki tozdan eser değil haaa! O kendiliğinden belli olmağa başlar. İşte âyet-i kerime yerine oturdu. Bu âyet-i kerime için 5 tâne hadis vardır. Ömründe bu âyet-i kerimeyi 1 defa okuyan, Resûlü sallALLAHu aleyhi ve selemin İsmi geçen ki 8 satırlık bir şeydir başlayıp sonuna kadar, “Bir defa ömründe okuyana ben şefaat yapmamazlık edemem!” diyor Resûlü sallALLAHu aleyhi ve selem.
''Bunu her gece teheccüd namazından sonra okuyana ben ahrette böyle çatık kaşnan bakmaktan teddüb ederim” diyor Resûlü sallALLAHu aleyhi ve selem.
İşte elimizde 80 türlü hazine.. 1.000 türlü hazine..
Amma bunun bir şartı var, abdestli gzeceksin, su boool, su da yoksa toprak, duvar bul bir şey.. bozuldu abdestin 3 metre ilerde var, 3 metre ileri kadar belki ölürsün teyemmüm et! Gece kalktın uyandın sıkıntı geldi “Efendim siğara içeceğim!” iç siğaranı!. “Helâya gideceği!” git de al abdestini gine yat belki ölürsün!
İşte bu vaziyette olan 1 defa okursa kurtulur. Yoksa “aııııhh!” yağma yook!

Onun için gece namazını terk etmeyin Müslümanlar âhiret yakındır! Âhiret bir sineğin ince kanadından daha yakındır bize! Kıyamet kıyamet de sinek boyu kadar kaldı zâten.
Her işi yapan ALLAHtır. Mucizelerde, hani Cenâb-ı peygamber mucize gösterdi, mübârek parmaklarından su akmağa başladı.
Bundan bir müddet evvel Ankara’daydım ordan bir mühendis: “Efendim bu parmaklardan su nasıl akar?” dedi.
Peki dedim ben sana öğretiyim şimdi bak nasıl akacak!
Bu gün hani naylon borular var ya o zaman hurmanın kökleri vardır ince ince de uçları böyle yuvarlaktır, Araplar ona Kâlemsiveh derler kaf lâm mim sin vav he, Kâlemsiveh.
Onlardan almış 10 tâne, gece kimse görmeden içlerini delmiş, ondan sonra onları eklemiş birbirine, bir de uzun Kâlemsiveh almış böyle koltuğunun altından getirmiş, burada bir kırbaya dikmiş onu küçücük bir tuluma, iki koltuğunun altında, ötekilerini de Hazreti Fatıma vâlidemize demiş ki: “kızım şunu şuaraya sakıznan yapıştır” yapıştırmış onu. Hazır böööyle gelmiş: “gelin ben size su akıtacağım!” demiş. Sahabeler de edebden yüzüne bakmıyorlar. Uzatmış parmağını, yavaş yavaş kollarını sıkmış ordan su başlamış damlamağa..” dedim.
Haa böyle oluncaa!”
Yaa öküz oğlu öküz, işte senin kafana böyle girer!” dedim..
Her şeyde bir şey arıyor. “senin kafana böyle girer! Ama benim kafama başka türlü giriyor!.” dedim.
İllâ boru sokacak oraya hayvan oğlu hayvan.. çekildi gitti tabii daha fazla orda duramaz döverim mânen adamı..

Mucizeler peygamberlerin ALLAHın âletleridir haaa! Peygamberler o âletlerle mucizeleri gösterir. Onlar yani peygamberler, ALLAHın yed’i Kudretinde kâtibin elindeki kâlem gibidir. Kâlemin çizidiği her şeyi haikakette kâtib çizmiştir kâlem değil. Yazı yazacak Kâtibin kafasındaki, peygamberler de ALLAHın elinde kâlem gibi.
İkra’ bismi rabbikellezî halak. Halakal insâne min alak. İkra’ ve rabbukel Ekrem. Ellezî alleme bil kâlem. Alleme’l- insâne mâ lem ya’lem
ALLAH bilmediğini insana kâlemle öğretir. Eline kâlemi alırsın seni dürter içinden elinde oynar, zannediyorsun ki aptal sen sen yazıyorsun!
Ellezî alleme bil kâlem. Alleme’l- insâne mâ lem ya’lem
Namaz, zekat, oruç, tesbih çekmek bunlar amel değildir efendiler, amelin sebebleridir. Bunlar sende bir tesir bırakır da, sende bir başkalık olursa amel olmuş olur.
Namaz, insanı fenalıktan kurtarmıştır!” buyuruyor Cenâb-ı Peygamber.
Namazı kıl hiçbir şey değişme o amel değildir..
Sabunu al cebine koy, “ben temizlendim!” de olmaz! sabunu kullanacaksın ondan sonra ne diyeceksin: “Bak ne kadar temizlendim!”
Namaz, oruç bütün dinî erkanda bir başkalık olursa o başkalık amel. Yatıp kalkmak değildir. Ama değişmezsen beyhude yatmış kalkmış olursun!
İşte butemizlik amel oluuuur, temizlenebilirsen.. eğer bunlardan kendini kurtaramazsan namaz kılmamış olusun, hakiki amel SallALLAHu aleyhi ve sellem buyuruyor: “İç değiştirmektir”.. İçini değiştirebiliyor musun?
Efendim şeytan aklıma giriyor!”
Ulan şeytandan kurtulmak kadar kolay bir şey yoktur.
Efendim işte nefsimi kıramıyorum, nefis nefis nefis!”
Haaa lâ nefis mi? Nefsi kırmak gâyet kolaaaay, yolları bulunmuuuuş, teşvik edilmiiiişş, her yere hak getirilmiş..
Efendim nefsimiii
Sen de nefis denilen bir şey yok ki, nefsini kıracaksın!
şeytan azdırıyooo!.”
Şeytan, abdestlinin yanına sokulamaz!
Şeytan, ALLAHtan uzak kalmışların sıRRıdır… Bahâne arıyor!.
Amelin hakikatı, senin bulunduğun halden, her AN başka bir hale geçmen, ve mânen ilerlersen senin amelin salihtir..

Bakırı dövmekle altın yapamazsıııın! Ammmaaa iksiri b akırın üstüne döküp altın olursa, bu altına dönmek ameldir. Yani amel, “içindeki Nur-u Resûlullah ile konuşmak ondan haberli olamak” demektir.
Onun içün, kıldığımız namazda bir mânevi cebhesi var bir de erkan cebhesi var. Namazdaki erkan, tadil-i erkan farzdır. namazda konuşanın namazı bozuluuur! O halde mânen de bir tarafa bağlanmak lazımdır. Eğer mânen kul bağlanamazsa, hiç olmazsa tadil-i erkan olarak namazı kabul edilsin ki, bilirsiniz melekler dâimâ tesbih taattedir, siz de cebheden meleklere uymuş olursunuz, meleklere uymuş olursunuz. Bu hal başkadır. İksini birden karıştırdığın zaman, o zaman;” sîmâhum fî vucûhihim min eseri's-sucûd” senin yüzündeki “Vucûhun yevme izin nâdıreh. İlâ rabbihâ nâzırah” âyet-i kerimesine kavuşup âhirette onların alnından nuru şey edecek, çıkacak ve Cenâb-ı ALLAHın cemâlini göreceklerdir.
Öyle insan kolunu sallayaaa sallayaaa âhirete gider hiçbir şeyden korkusu yoktur. Çünki kalbindeki Nur-u Resûlullah devri başlamıştır arkasında, önünde, sağında, solunda Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem vardır. Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem ile BİR Olduktan sonra daha neden korkacaksın! ALLAH cümlemizi şefaatına nâil eylesin!

Dağ, taş, yer, gök, yıldızler. Toprak teneffüs ettiğimiz hava, rüzgar, ateş hepsi ALLAHa tapar!
Bizim bilmediğimiz, görmediğimiz, anlayamadığımız bir dille O’nu dâimâ anarlar! ALLAHı bilmeyen tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur!
“Ven necmu veş şeceru yescudân”
Necm, Arapçada, kunuşuş lisânında sokak konuşmasında “yıldız” demektir. Kur'ân-ı Kerim lisânında yıldız, cem’i olarak kullanılır, Kur'ân-ı Kerim lisânında “nücum” olarak kullanılır. Necm, Kur'ân-ı Kerim lisânında bildiğimiz “çimen” demek Arapçada.
Ven necmu veş şeceru yescudân
Görmüyor musun yâ Resûlum, çemen ve ağaç secde ediyor.”
Binlerce kuşlar her şey secde ediyor görmüyor musun?
“nasıl secde ediyor?..

Yahu secde, yatıp kalkmak değildir, emre inkiyaddır.
Bahar geldiği zaman hepisi yeşillenmeğe başlıyor, çiçek açıyor, meyvesini veriyor, evvelden, yaratılıştan kendine verielen emri yeriene getiriyorlar. Leylekler zamanında geliyor, leylekler zamanında gidiyor!

Güneş doğmadan kalkanlarınız çoktur, ortalık ağarmağa başladığı zaman, bir de akşam Güneş gitmeğe zaman ağaçların üstüne hep kuşlar toplanırlar dikkat ederseniz “civv! Civvv! Civvvv!” bu akşam güneş batmağa yakın hepisi öterler. Şöööyle 5-10 dakka öterler. “civv! Civvv! Civvvv!” böööyle öterken bir AN gelir ki sanki bir yerden merkezden Eskişehirin elektiriklerini söndürdüğün gibi “Rabbtt!” hepisi birden susarlar. Bir de sabahtan “civv! Civvv! Civvvv!” güneş çıkmağa başaladımı hepisi birden susarlar!
Bunlar kerahat vaktıdır birlisiniz! Güneş doğarken, batarken…
Güneş doğarken, batarken namaz kılınmaz.
Niye kılınmaz sebeb ne Cenâb-ı ALLAH o zaman bir şeyle mi megul?”
Hâşâ sümme hâşâ!
YUSEBBİHU lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm
Bütün diğer mevcudatının ibadayını kabul ediyor, onların namaz vakti o zaman..
Onun için o kuşlar“civv! Civvv! Civvvv!” güneş battı mı saatleri bitiyor onların.
Bunu anlayan otuz milyon kişide bir kişi anlar bunu.
Benim dediğime inan, kuşça biliyorsan git kuşlarnan konuş, sana söylerler!
fakat siz onların bunu nasıl yaptıklarını anlamayamazsınız” diyor âyet-i kerime.
Sen Cenâb-ı ALLAHla görmeye, Cenâb-ı ALLAHla işitmeye alışırsan onların seslerini de işitirsin zikirlerini de işitirsin, hepisini görmeye başlarsın!
Nasıl Cenâb-ı ALLAHla görürüm?”
Ben kulumla görürüm, kulumla işitirim!” diyor Cenâb-ı ALLAH bir hadis-i kudsîde.
Sen hakiki şah damarından yakın olan Cenâb-ı ALLAHla hembezm olup O’nunlaa karışırsan o zaman işitirsin onların zikirlerini.
Onun için, onların zikirlerini işiten insan, ot koparamaz, çiçek koparamaz, hiçbir şey yapamaz bir üzüntü içindedir, onlar büyük insanlardır.
Onlar, “ Evliyâi tahte kubâbi lâ ya’rifuhum ğayri: Benim velîlerimdiler ki, onlar Benim sütremin altında gizlidirler, onları kimse belli etmeeez, belli etmeeez onları!” yağma mı var!.
Bulalım onları da heriflerin iliğini çıkarırız bee!
Beni kurtar! Seni kutar! Şunu yap! bunu yap!'' Onlargizlidirler!.
Bütün bu varlıklar ALLAHın Sır Perdesi altındadır.
Tatlı yemekler, güzel elbiseler, güzeller ALLAHa yanaşmağa insanları alıkooor! ALLAHın velîsini tanımazlaaar, dil uzatırlar dururlar hatta düşmanlık ederleeer..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 40

Mesaj gönderen kulihvani »

Karaya mensub olan insanlar, denize mensub olan seçkin insanların hallerini anlayamaz! Onlara kendi kuvvetleri vüs’atleri takatları nisbetinde bir ibadet tahsis edilmiştir, yatar kalkar, işte oruç, Ramazan geldi “rakıyı bıraktım, haaa Ramazan geldi be artık namaz kılıyım!.” “Vırrr! Vırrr!” başka yok!
Balıkların suda bulunmaları gibi dâimâ şeriatın içinde bulunmak ve dışına çıkmamak onları ancak kurtarır. Destideki SUyu Fırat’tan, gülü gülbağından ayrı zannediyorsun. Balıkların rızıkları, uykuları, uyanıklıkları hep denizdedir. Destiye koymuş SUyu getirmiş Fırat’tan: “Ben Fırat’tan getirdim!” diyor. Fırat da aynı hepisi de aynıdır.
Onun için bir âyet-i kerimede “ALLAHı ayakta iken, uyuken, yatarken, otururken hülasa her yerde, her zaman ve her halde zikredin!”
Dikenle gül yanayana omuz omuzadır oğlum bu sana bir şey söylemiyor mu? Gül ağacaında dikenle gül birbirine yakındır. Niye arkadaştırlar neden?
Hee işte gül dikenlidir, dikenli güldür felânn
Var ya onda çok hikmet gizli.. niçin Resûlullahın vücud-u mübâreki menekşe kokmadı da gül koktu? Gül de bir şey var o halde? Menekşede bir şey yok. Yalınız çiçeklerden gülde diken vardır.
Bir gittim gül ağacaının yanına, komşuda varıdı.
Konuş onunnan!”
Nasıl konuşulur?” “Konuşulur.”
Nasıl konuşacağım?” “Konuşulur
dedim.
ALLAHı ancak ALLAH adamı gösterir.

Resûlün yaptığı işte i’tiraz etmeee! O’na i’tiraz eden kimse;
O’nu topraktan seni de ateşten yarattık” diyor. Âyet-i kerime. “O’nu topraktan seni de ateşten yarattık” diyor. “Âdemi topraktan seni de ateşten daha iyiden yarattım, sen secde etmedin inad ettin” diyor ona.”
Bunlarda belik ibret dersi vardır, biraz hilminizi açın bunu ben daha açıklayamam, açılırsa kaybolur gideriz.
Gülle Diken omuz omuzadır aziz müveccihler, secdeye başını koyanlar.
ALLAHa i’tiraz eden sınıfından olur insan haaa.. Âyet-i kerimede diyor ki“O’nu topraktan seni de ateşten yarattık
Onun içün, Resûlullahın sözlerine, Resûlullahın şeriatına, Resûlullahın hadislerine, hele ALLAHın kelâmına aksi geidenler bu âyetin sınıfından olur.
Senin attığın Bizim attığımızdır. Senin sözün Bizim sözümüzdür.” Bunlar hep âyet-i kerimedir, hep âyet-i kerime. “Onu sen atmadın biz attık!”
O halde insan hakiki temizlikle yaptığı işi, muhakkak Cenâb-ı ALLAH yapar.
Amma: “Efendim Cenâb-ı ALLAH beni götürdü felân yere!”
Ulan o senin eşşekliğin götürdü! İrade-yi cüziyyeni eşekçe kullandın! ALLAHın onda dahli yok!
ALLAH dâimâ “fallâhu hayrun hâfizâ ve huve erhamur râhimîn
Bu hudud içinde insan iş yapar. Herkesin içinde ALLAH şah damarından daha yakın olduğu halde bu kadar küffara ne dersin? Farkında değiller. İçki almış sarhoş kendinden geçmiş bir takım sözler söyler, mırıldanır durur. Kendisi ayıldığı zaman: “Ulan sen bunları söyledin!”desen: “Yok efendim ben bunları söylemedim!” hatırlayamaz. Söyleyen kendisi değildir o andaaa, içkidir.
Bazısını cin çarpar başlar hezeyan etmeğe.. kendi söylemiyor ona cin peri söyletiyor.
ALLAHın Nuru bir insanda parlarsa “takk! takk!” o da farkında değildiiir..
Söyleyen ALLAH eğer ona tahammül ederse velî olur. eğer ona tahammül edemezse kendinden geçer.
Beyazidî Bestamî Hazretleri bir gün: “Ben kendimi tesbih ederim, ALLAHu lemyezel cübbemin altındadır!” diyor. Dünyanın en büyük velîsi. Kendine geldiği zaman etrafındakiler demişler ki: “Efendi Hazretleri sen böyle söyledin!” demişler. “Ben böyle bir şey söylemedim” demiş. “Bir daha böyle söylerde yaparsam beni kılıçlarla vurun, parçalayın!” demiş. Bir gün yine geçmiş kendinden. Müridleri kılıçlarlan vurmağa başlamışlar kılıç mılıç tesir etmemiş, bakmışlar ki kendi ellerini kesmişler!
Onlar İsmail neslindendir oğlum! o anda İsmail neslinden olur bıçak kesmez onları.
ALLAH adamı ne yaparsa doğrudur, cahiller eğri görür bunu, eğri görür.
Gidiyorsun bir yerde hava bulutlu ikindi namazı kılacaksın, güneşe baktın, oraya baktın ne taraf kıble bilmiyorsun, soracak da yok: “Ulan şu taraf kıble: “ALLAHuekber! ikindi namazının 4 rekat farzına, esselâmu aleykum ve rahmetullah! esselâmu aleykum ve rahmetullah!”
takk! takk!” biri vuruyor: “Yahu sen neyaptın?” “ikindi namazı kıldım ağam!” “Ulan kıble bu taraf değil arka taraf!” senin namazın olmuştur oğlum! yenilemeğe lüzum yok! Amma güneş var iken “ben bu tarafa kılacağım!” derse o namazı olmaz.
Kâbenin içinde olan adam yüzünü ne tarafa çevirirse kıbledir. Kâbeye uzak olan kıbleye dönmezse namazı olmaz. Sen Alllahlan bir olduğun zaman Kâbeyi aramazsın. Madem ki o hengamede sen Cenâb-ı ALLAHa secdeyi aradın, çölün ortasında döndüğün taraf kıbledir, ALLAH kalbinde tecellî edecektir.
ALLAHın yarattıkları dünyada 3 cinsdir. 1, 2, 3..
Birisi her iki âlemden habersizdir, ne dünyada haberi var ne âhiretten, bunlar hayvan zümresidir hayvanlardır. Hayvanlar ahval ve harekat kâleme almaz. Yani makinada yazılmaz bunların sevabı, bilmem nesi hiç kimse karışmaz onlara. Tamamiyle cismanîdirler vücudnan onun için öküz kilo ile satılı, kilo ile satılır. “Bu öküz deli idi Bu öküz haşarı idi, Bu çok halimdi diye kasab sorar mı? Kilosuna bakar.Bu hırçındı tekme atar!” ona hiç balmaz, ağır mı kilosu.. O halde hayvan sınıfında olan kilo ile tartılır.bunun işi uyku, yemekten başka yok!.
ALLAHın ikinci yarattıkları meleklerdir. Suda yaşayan balık gibidirler bunlar. dâimâ taat ve tesbih ile meşgüldürler. Onlarda günah sevab yoktur. Onların tabiatları böyledir.
Üçüncüsü insanlar, yarısı melek, yarısı hayvan , yarısı suflî, yarısı ulvî, yarısı toprak, yarısı temiz olan candan bir parça Nur-u Resûlullah

Hülasa hayvanlar yerde yaşayan yılanlar gibidiiiir.
Melekler suda yaşayan balıklar gibidiiiir.
İnsanlar da yılan vebalık gibidir. Ya sokar yahutta kendinden geçer secdeden başını kaldıramaz.

Kur'ân-ı Kerim, Resûlün ağzından, dudaklarından, dilinden harf ve söz olarak çıktığı halde ona “Hakk’ın kelâmı diyoruz” dedim vaazın başlangıcında “Resûlün sözü” demezler. Hem kim böyle söylerse küfr içindedir, bunu söylediğinde. ALLAHın kelâmıdır. Bu arada bocalayanlar şirke girerleeeeer. Şirk iki türlüdür. Şirk: “ALLAH 5 tir, ALLAH 20 dir!” bu şirk değil bu eşşek şirki bu! Buna “eşşek şirki” derler. ALLAHa 3, 5 denmez bunu hiçç kimse deli bile söylemez!
Şirk iki türlüdür. Birisi SÖZ ile misal “ALLAHın oğlu var!” demek şirk. İkincisi HAL ile, içinde ALLAHdan başka şeylere yer verdi mi şirke gider yaa…
apartumanım olsun!” ulan var kuluben otur aşağı, paran da var akşama çorbanı yiyorsun!
Aman efendim şu da olsun, bu da olsun!” şirk içindesin ağam! İstediğin kadar hacca git! Sabahtan akşama kadar namaz kıl! Eşşeklikten başka bir şey değil!

Böyle insanların, Hakkın celâli, güneşin yüzüne tahammülleri yoktur. Hepsi sinsi karanlık yerde yaşarlar.
Onun için, Cenâb-ı ALLAHın cemâlini, kudretini görmek bu âlemdeki insana nasib değildir. Ancak ahrette bize Cenâb-ı ALLAH başka bir dünya vercek o zaman görebileceğiz…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 40

Mesaj gönderen kulihvani »


Bilirsiniz Hazreti Musâ bir gün Tûra gidiyor, Tûra iniyor vahiy oaradan aksediyor ona. Musanın vücudu bile mütahammül değil o şeye.
Vahy-i İlahî, Cebrail aleyhi's-selâm gidiyor tankerini dolduruyor geliyor Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellemin tahammül edeceği sûrette veriyor. Yoksa esas menba’ından almak kimin haddine!
Onun için bizde de Rasûlullah onun kuvvetini indiriyor bize kadar bizim tahammül hududumuza geçiyor. Artık Rasûlullahın vücudunun yaratılışının kudretini tasavvur edin.
Onun için, peygamberler tahammül edebilirler.
Bazı serseriler var: “Ben rüyada ALLAHı gördüm!” diyor.
Tövbe! Tövbe! Serseriler çok dünyada 3.000 çeşit serseri var!.
Hadi ulan Rasûlullahı gördün amenna sadakna da ALLAHı nasıl görürsün sen?. Var böyle deliler hem bilâkis bana gelip söyleyenleri biliyorum.
İyi oğlum ALLAH mübârek etsin!” diyim ne diyim ona! Böyle diyen adama.. Deveye dersin ki: “Yahu şu bacaklarını kestir boynunu kestir de ikimiz bir adam olalım!” demeğe benzer.
Lev enzelnâ hâze’l- kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh
Biz eğer Kur'ân-ı Kerimi dağa indirseydik dağ haşyetinden, korkusundan değil edebinden burdaki “haşyet” edebdir.
ALLAHa bir kusur mu, ben bunu nasıl tahammül edip de taşıyabilirim bir edebsizlik mi yaparım!” diye paramparça oluyor dağ!. Ordaki “min haşyetillâh” ALLAHa karşı acaba bir, ben bir taş parçası bana âyet iniyor, ben amannn aman!. eriyip gidiyor..
Şimdi bazı adamlar var oturuyor da: “neuzubillâhimine şeytanirracim Tâ, hâ. Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ” ikide birde gözünnen etrafa bakıyor ki, para verecekler mi, para verecekler mi?.
Ulan ALLAHın kelâmınan para toplamak küfrün kendisidir, küfrün kendisidir. ALLAHın verdiği rızka şükretmeyen insan da iman yoktur!
Bir gün Medineli bir Ebu’l- Hasen isminde birisi çocuklarını 6 ay terk etmiş gitmiş, çalışmış çabalamış gelmiş. 364 günlük nafakasını çıkarmış. Gelmiş ama adamda istikau’l- batn olmuş. istikau’l- batn Arapçada bu günkü siroz hastalığı var hani karaciğer büyüyor, karnın içerisi su topluyor, ölecek hani. Çocuklarına demiş ki: “Beni koltuklayın Rasûlullahın huzuruna götürün!” demiş. Götürmüşler Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve seleme: “Ya Rasûlullah ben 6 aydır dışarılarda çalıştım 3 çocuğum var, karım var.. Bunların 364 günlük nafakasını temin ettim.” demiş. “Yalnız ben istikau’l- batn a uğradım herhalde ecelim yakın öleceğim!” demiş. “Emir verin bana beytü’l- maldan 1 günlük yevmiye versinler de şunu 365 yapıyım da veriyim aileme, içim rahat ölüyüm!” demiş.
Peki şu ekmeği al, çocukların seni Nakiyye Mahallesinde bir kadıncağız var, benden selâm söyle, ona götür.. git, gel ver, ben de paranı getirttireyim!” demiş
Koluna girmişler gitmişler varmışlar çalmış kapıyı 40-45 yaşlarında bir kadıncağız, dul bir kadın 2 tâne çocuğu var. Bu adam, Ebu’l- Hasen: “Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellemin selâmı var!” demiş.
Kadın: “Ve aleykümesselân Yâ Rasûlullah!”demiş.
Bu ekmeği sana gönderdi!” demiş.
Kadın başalamış ağlamağa demiş ki: “Rasûlullahın ellerini öperim, ben bu gün çocuklarıma ekmek buldum!” demiş. “Onu götür de başka bir fâkire versin, kusura bakmasın ellerinden öperim, bu günkü rızkımız çıktı!” demiş.
Adamcağız ekmek elinde dönmüş. Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve selemin huzurunda verdiği ekmeği bırakmış, geri geri çekilmiş, Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem: “Ya ebu’l- Hasen, taal gel bakalım senin akçan burada!” demiş.
Yok yâ Rasûlullah! Benim 365 günlük kazandığımı da tasadduk ettim!” demiş…

Çarşıya gidiyorsun lahana alacaksın, sakallı herif namaza gidiyor..
Kaç para bu amuca?”
65 kuruş
Yahu 60 kuruşum var!”
Olmaaaz!”
tartarken buraya parmağını takıyor ben pazarda ne soytarılıklar seyrediyorum, bir şey almak için değil milletin soytarılığını görmek için..
5 kuruş fazla alacak, sakalı da burada.. bunlar insanı cehenneme götürür oğlum, cehenneme götürür.. cehenneme size lakırtı haline geliyor.. yarın hepimiz geçeceğiz oradan. Velîyullah da geçeceeek, dinsiz de geçecek, hepisi geçecek... Bir radde vardır ki onun üzerinden atlayacağız hepimiz kurtuluş yoktur. Amma edebsizliğin olursa kancayı takarlar insana..
Orada ulan 2 dakikada yanar kül olurum!”
Yook.. hiç ölmeyeceksin cayır cayır yanacaksın! Bir edebsizlik olur da, yarın mahkemeye çıkacağım diye uyuyamazsın uykun kaçar.. işte o üzüntüyü dünya kadar büyütün ALLAH muhafaza buyursun!
Hakkın Nuruyla incelenmiştir Rasûlullah, peygamberler ve evliyâların canlarını kendi nuruyla doldurmuştur Cenâb-ı ALLAH.. insanlar o kalıblarla o Nuru ancak alabilirler ve tahammül edebilirler..
Yıldızlar ezelî bir güneş olan peygamberin ve evliyânın hizmetinde birer müridler gibidir. Güneş nasıl bütün Yıldızlar ondan ziyâyı alıyorsa, peygamberin etrafında da bütün ÜMMet-i MuhaMMed Yıldız parçaları gibidir.
Onun için, Cenâb-ı peygamber bir hadiste “Benim ashabım yıldız gibidir, hangisine uyarsanız hidâyete uyarsınız.” buyurmuştur. Sahabeler bir Yıldız gibidir.
ALLAH Hüviyet-i ASLiyesi itibariyle tamamiyle gizlidir. Sanat ve sıfatı bakımından gözükebilir.
Ben bir gizli hazineydim kendimi göstermek için kâinâtı yarattım” demiştir.
Bir AYNayı kırın 100.000 parçaya ayrın AYNa yoktur ortada, fakat her yerde pırıltısı vardır. Ağaca bakarsın ALLAHın el Rezzâk, el Hayy, el Bedi’ Esmasını görürsün..

Er Rezzâku:
Resim
El Hayyu:
Resim
El Bedîü:

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir Derman (k.s) Sohbetleri » SOHBET - 40

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

kuL ihvÂNin >“TEKe TEK”te!
SıRR-ı SES-İZ ->TEK YürEKte!
BİZ BİR-İZ eL ÂN >NÛR-u MîM
NÛRuLLAHız ->“TEK GERÇEK”te!.

ZEVK 6345

“A L L A H AŞKIn ->NAZ-NiYAZı” ->MuhaMMEdî mEŞK MÜNÎRi!
cÂN DERdine DERMÂN Hocamm!. ->SEVenLERi UMUTLu OLsun!
“ÂŞIK ÖLmez! >ÖLen hayvÂN!” ->MÜNİR DERMÂN her ÂN DİRİ!
YUMRUK kadAR ->YÜREĞİMde.. ->“İYD-i KuRB”un KUTLu OLsun!.

kaddesallahu sırrahu

04.10.14. >12:53
brsbrstktktrstkkmdsszısszvdsenszzynbrkrbÂNbyrmm..


Resim

Onun için, Onun için, her yerde hazır ve nazırdır. her yerde hazır ve nazır olan kâinâtın Halikı önünde edebsizlik nasıl edebilirsin?..

Onun için, islamda yalınızken bile çıplak edeb yerini göstermek yasaktır. Çünkü ALLAH her şeyi görür şey eder. Guslederken bile peştamal sarınırlar bilirsiniz. İşte hakiki İslam. Ama zımbırtı İslam çırılçıplak ortasında aynaya kıçına bakar şu tarafa bakar maazALLAHu Teâlâ bunlar berbat işlerdir..
Hazreti Osman radiyALLAHu anh bir defa ömründe edeb yerine bakmamıştır. Yarın ruz-i mahşerde hayâ makamında haşr olunacaktır. Hazreti Osman'a süal yoktur, Cenâb-ı peygamberin hadisi vardır. Huzur-u İlahiye gidecek, döndürülecek doğru makamına gidecek, söz yok!. Bir de Ebu Zerr hakkında Hadis-i peygamberi vardır. Ebu Zerr zamanın milyarderiydi. Bütün servetini tasadduk etti. Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve selemden sonra, beytü’l- maldan Hazreti Ebu Bekir Ömer zamanına kadar yaşamıştır, ay başında 30 günlük parasını 29 unu tasadduk eder 1 ini tutardı. Onun hakkında hadis şudur: "Ebu Zerr yalınız doğdu yalınız ölecek ve yalınız ölecek”dir ALLAHın huzurunda haşr meydanı yalınız Ebu Zerr için şu büyüklüğe bakınız!

Can insanın vücudunda hem aşikâr hem gizlidir. Herif kollarını sallıyor canlı dersin, göster canını bulamazsın. Cenâb-ı ALLAH da kâinâtta böyledir. Hem zâhir hem batındır. Canı vücudsuz olarak görmek mümkün değil.
Vücuda girecek ki can, canlılığın belli olsun. Çıktı mı vücuddan artık can yoktur.. Ben bir gizli hazineydim bilinmek istedim bilinmek istedim bunun için halkı yarattım diyor bir hadis-i kudsîde.
Onun için, Şahdamarımızdan daha yakın ALLAHla hembezm oluruz.
Kâbenin içinde namazı ne tarafa kılarsan kıl doğrudur.
İçi ALLAHla dolu olanın da her işi doğrudur. Ondan yanlışlık südur etmez.
Şekeri bilmiş tadını tatmış olanlar şekerler arasında fark görmez, yediği zaman hepisinden aynı tadı alır, akide şekerinden, baklavasından da, şunda da, bunda da.. Eğer şu şeker bundan daha tadlı derse şekeri hâlâ olduğu gibi bilmediğinden onda hamlık damarı mevcut demek ki.. Daha şüphede demektir. İslamda şüphe yoktuuur..
Meşhur Kaside-yi Tantaranîyye diye bir kaside vardır:

“Ya halli kadde’l- veled bi’l- bali bali bali bal
Bi’n- nevmi’l- zelzelet fi’l- akli zali zali zal..” demiş.

Sana söylenen bir söz de kafanı karıştırıp da: “Ulan bu şöyle midir böyle midir öyle midir?” deme!
Onun kokusunu o ne demek istiyor onu anlamağa çalış!. eğer aklınnan mantığınnan onu örselemeğe çalışırsan karıştırırsan aklının zelzelesi başlar, akıl zelzelesi olan insan da şüphe içindedir şüphe içinde olan küfürdedir, küfürde olan insan, ne ALLAHın yüzünü ne Resûlun şefaatını!. tam cehennemin içine düşer maazaALLAHu Teâlâ!..

Onun için, aziz cemaat şüpheci olmayın!
Ben senelerdir öyle ağızlar gördüm ki sarımsak ile içki arasında bütün pislik kokuları orda.
Ben yine, öyle ağızlar gördüm ki gül ve reyhan kokuyor.
Öyle dudaklar gördüm ki, küf içinde..
Öyle dudaklar gördüm ki, hikmet, güzel sözlerle doğruluk akıyor dudaklarından.
Öyle mideler biliyorum ki, içi haram ile tıklım tıklım dolu.
Öyle mideler biliyorum ki, haram sokmamak için ara kalıyor adam!
Öyle vücudlar gördüm ki, elbisesi ile vücudu arasında pireler, bitler ve ter kokusu içinde.
Yine öyle vücudlar gördüm ki gülbahçesi kokuyor.
Sûreti güzel olanın içi her zaman güzel değildiiiir!
Fakat içi güzel olanın vücud dâimâ nur tecellî eder ve güzeldir.
Dışı süslemek koku sürünmek gösteriştiiiir!
Sen içini süsle sende gizli olan güzellikler, kokular kendliğinden ortaya çıkar. Bu böyledir fazla düşünmeyin!
“Aman efendim felân Hoca şöyle söyledi!”
Bu böyledir. Kalbinde NUR-u Rasûlullah vardır, canlıların onun muhafazasında ne güzellikler yaratmıştır Cenâb-ı ALLAH sen göremiyorsun, bilmiyorsun diye akıl-mantıkla boşuna çifte atma! Sonra görünmeyene birinin tokadını yer insan.
Onun için, aziz cemaat dâimâ söylediğim gibi abdestli gezin! Gece namazına kalkın! Gece namazında hiç olmazsa ömrünüzde Hafız Efendinin mihrabda okuduğu âyet-i kerimeyi yüzünden hiç olmazsa bir defa ömrünüzde okuyun!
ALLAH cümlemizi islah eyleye!. Âmiiin!..

Esselâtü vesselâmü aleyk Yâ Seyyidi Yâ ResûlALLAH!
Huz biyedihi kallet hileti edrikni!
Yâ İlahî! Biz asi değiliz kabahatımız vardı onu Nur-u ResûlALLAH hürmetine def’ eyle Yâ Rabbi!!
Midemize çocuğumuza haram lokma nasîb-i müyesser eyleme Yâ Rabbi!
Evimize, çoluğumuza çocuğumuza helâl lokma nasîb-i müyesser eyle Yâ Rabbi!
Dertlilerimize devâ hastalarımıza şifâ, perişanlarımıza Yâ Rabbi kuvvet ve dirilik, sıkılmış olanlarımıza ferahlık ihsan eyle Yâ Rabbi!
Hükümetimizi muhafaza buyur!
Memleketimizi her türlü âfât-ı semâvîyye, âfât-ı araziyye, âfat-ı belâiyyeden, zelzele, sel, su yangın âfetlerinden sen masun kıl Yâ Rabbi!
Son nefesimizde ki buyurun: “Eşhedu enlâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne muhaMMeden abduhü ve resûluhi kelime-yi tayyibesiynen çene kapamak can vermek nasibi müyesser eyle Yâ Rabbi!
Kalbimizdeki Nur-u ResûlALLAHın penceresini açmada bize yardım eyle Yâ Rabbi!!
Yarın âhirete intikal ettiğimiz zaman huzurunda Resûli Kibriya mübârek yüzünü görerek mübârek ellerinden bize öpmek nasîb-i müyesser eyle Yâ Rabbi!
Bize namazlarımızda, oruçlarımızda her türlü ibadetimizde ind-i ilâhide kabul u makbul eyle Yâ Rabbi!!
Bize dirilik sıhhat afiyet ihsan eyle Yâ Rabbi!!
Lillâhi’l- Fâtiha!..


Resim

Enva’i: (Nev'. c.) Neviler, çeşitler, türler.
Haslet: Huy. Ahlâk. Yaradılıştan olan tabiat.
Kerahat: İğrenme, iğrençlik, mekruh oluş. İslâmiyetçe iyi sayılmayan şey. * İstenmiyerek, zorla. *Fık: Şer'an yapılmaması sevablı ve hayırlı olan bir şeyin terk edilmeyip yapılması.
Müveccih: Doğrultan, bir tarafa döndüren.
Cem’: (c.: Cümu) Hurmanın iyi olmayanı. Farklı şeyleri bir yere getirmek mânasına mastar. * Az olarak cemaat için isim olur. * Toplama. Bir yere getirme, biriktirme. Yığma.
Kerih: İğrenç, tiksindirici. * Muharebe ve cenkte olan şiddet. * Pis, çirkin, fena şey. * Nefse kerahetlik vercek kabah
Tadil-i erkan: Fık: Namazın bütün rükünleri, esaslarını usulüne uygunca yerine getirerek ve namazın tertib ve düzeninin hakkını vererek kılmak.
Cebhe: Yüz, ön taraf. Harp sahası. Muharebe edilen yer. * Alın. * Bir binanın veya o cinsten bir şeyin ön tarafı. * Gökteki ayın menzillerinden birisinin ismi olup arslan suretinin cephesidir, dört yıldız arslan alnına benzetilmiştir. * Bir kavmin ve cemaatin seyyidi.
Mensub: Nasbolunmuş, me'muriyete konulmuş. * Konulmuş, dikilmiş.
Nesl: Soy, sop. Zürriyet, döl, kuşak. * Halk. * Çocuk hâsıl etmek.
Taat: İbadet etmek. Allah'ın (celle celâluhu) emirlerini yerine getirmek. İtaat etmek.
Tesbih: Sübhânallah demek. Cenab-ı Hakk'ı (celle celâluhu) şânına lâyık ifadelerle yâdetmek. Yâni, Allah'ın zâtında, sıfâtında ve ef'âlinde cemi' nekaisten münezzeh olduğunu ifade etmektir.
Beytü’l- mâl: İlk defa Hz. Muhammed (aleyhi's-selâm tarafından kurulan ve gelir kaynaklarıyla sarfiyat yerleri şer'î olarak tayin edilmiş İslâm devletinin mâliye hazinesi.Gelir kaynakları: 1- Zekât ve sadakalar. 2- Ganimetler. 3- Fey=Zekât ve ganimet dışında kalan ve beyt-ül male ait olan mallar.Beyt-ül malden yapılan harcamalar şu kimseleri ihtiva eder:1- Fakirler ve miskinler. 2- Zekât memurları. 3- Borçlular. 4- Yolda kalmış olanlar ve garipler. 5- Azat etmek üzere köle satın alanlar. 6- Allah yolunda cihad edenler. 7- İslâma ısındırmak ve yakınlaştırmak için gönlü hoş tutulması gerekenler.
Nafaka: Yiyecek parası. Geçim için lüzumlu olan şey. * Geçindirmeğe mecbur olduğu kimselere veya çocuklarına mahkeme karariyle verilen iaşe parası.
Tasadduk: Sadaka vermek. Allah rızası için fakirlere ve ihtiyacı olanlara, para veyahut ihtiyaca göre herhangi bir şey vermek. * Sadık ve gerçek olduğu tahakkuk etmek, meydana çıkmak.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlmi olan kimse ilminden, malı olan kimse malından tasadduk etsin.” (Hadis meâli)
Âşikâr: f. Belli, meydanda, açık. Bedihi.


El Bedîü:
Resim

El Hayyu:
Resim

Er Rezzâku:
Resim

El Hâliku:
Resim

Resim

والَّذِي نَفْسُ محَمَّدٍ بِيدِهِ لَخُلُوفُ فَمِ الصَّائمِ أَطْيبُ عِنْد اللَّهِ مِنْ رِيحِ المِسْكِ
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “MuhaMMed’in (aleyhissalatü vesselam) canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.” Buyurmuştur.
(Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim bana sabahladığı zaman on ve akşamladığı zaman on salat getirirse kıyamet gününde şefaatim ona ulaşır." Buyurmuştur.
(Taberanî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cuma günü ve gecesi çok salâvât getirene şefaat ederim.)
(Beyhekî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sabah-akşam on salâvât getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.” Buyurmuştur.
(Taberanî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şefaatime en layık olan, bana en çok salât okuyandır.”
(Tirmizî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cuma günü ve gecesi çok salâvât getirene şefaat ederim.” Buyurmuştur.
(Beyhekî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Üç dua geri çevrilmez babanın çocuklarına yaptığı dua, oruçlunun duası, yolcunun duası.” buyurmuştur.
(Feyzu’l- kadir hadis no 3456)

“Evliyâ-yi tahtet gubâbî la ya’rifu gayri.”:

Kudsî Hadisinde Cenâb-ı ALLAH buyuruyor:
“Evliyâi tahte kubâbi lâ ya’rifuhum ğayri : Benim gök kubbemin altında öyle dostlarım vardır ki onları benden başka kimseler bilmez!”
(Niyâzi Mısrî kaddesallahu sırrahu Hazretleri bunu açıklamıştır.)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz. ” buyurmuştur.
(Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)


---R a s û l u l l a h s a l l a l l a h u a l e y h i v e s e l l e m : “ALLAHu Zü’l- CeLÂL: “Ben, gizli bir hazine idim bilinmek istedim ve beni tanısınlar diye mahlûkatı yarattım.” buyurdu!” buyurmuştur.
(Aclûnî. 2/132; Aliyu’l- Kari. 273)

Resim

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ
“Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî.: Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip durma.” (Kıyâme 75/16)

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ
“İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu.: Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir.” (Kıyâme 75/17)

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ
“Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu.: Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle.” (Kıyâme 75/18)

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ
“Summe inne aleynâ beyânehu.: Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.” (Kıyâme 75/16)

قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
“Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl(kablu), fallâhu hayrun hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn(râhimîne): Dedi ki: "Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir." (Yûsuf 12/64)

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
“Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alâl kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrace şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfiraten ve ecren azîmâ: Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'd etmiştir.” (Fetih 48/29)

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
“Ikra’bismi rabbikellezî halak (halaka).: Yaratan Rabbin adıyla oku.” (Alak 96/1)

خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ
“Halakal insâne min alak (alakın).: O, insanı bir alak'tan yarattı.” (Alak 96/2)

اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
“Ikra’ ve rabbukel ekrem(ekremu).: Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;” (Alak 96/3)

الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ
“Ellezî alleme bil kalem(kalemi).: Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir.” (Alak 96/4)

عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ
“Allemel insâne mâ lem ya’lem.: İnsana bilmediğini öğretti.” (Alak 96/4)

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
“Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).: Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45)

وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ
“Ven necmu veş şeceru yescudân(yescudâni): Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler.” (Rahmân 55/6)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
---Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ
---“İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).: Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (ÂL-i İmrân 3/190)

“O’nu topraktan seni de ateşten yarattık” diyor.:

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ
“Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy (yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn (âlîne).: (Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sâd 38/75)

قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ
“Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn: Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Sâd 38/76)

“Senin attığın Bizim attığımızdır.:

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).: Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” (Enfâl 8/17)

قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl(kablu), fallâhu hayrun hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn(râhimîne).: Dedi ki: "Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir." (Yûsuf 12/64)

لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“Lev enzelnâ hâze'l-kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve tilke'l-emsâlu nadribuhâ li'n-nâsi leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne): Şâyet biz bu Kur'ân'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu ALLAH korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz."
(Haşr 59/21)

طه
“Tâ, hâ.: Tâ, Hâ.” (Tâ-Hâ 20/1)

مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَى
“Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ.: Kur'ân'ı sana meşakkat (güçlük) olsun diye indirmedik.” (Tâ-Hâ 20/2)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 40” sayfasına dön