Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-48

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-48

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ResimDERMAN NAMAZI!..

Aziz cemâat, hepimizle beraber namaz kıldık.
Herkesin kendine göre bir tertibi, bir namaz usulü vardır.
Evinde herkes, kimisi ayakta yer, kimisi yerde yer, kimisi yan yatar, kimisi kuş tüyü şeyde yatar. Kimisi ellen yemek yer herkesin bir huyu vardır. Namazda da herkesin bir huyu vardır.
Sizin içinizde en yaşlınız ne kadarsa ben de o vakitten beri 7 yaşından beri namaz kılarım ben de oğlum.
Hiç kimse namaz kıldığınnan iftihar etmesin. Hepimiz müslümanız.
Yarın Huzur-u İlahîyeye çıkacağız, ben namazı iade ettim. Huzur duyamadım namazda?.
Namaz, arkadan seyrettiğiniz zaman doğrudan doğruya soytarı oyununa benziyor!.
vallahi ve Billâhi âyet-i kerime okurum, hepiniz cehennemden çıkmazsınız!.
ALLAH’ın Huzurunda alay olmaz efendiler!
İmam “ALLAHuekber!” demeden ön sırada hep secdeye başlar.
Daha “Es selâmün aleyküm” demeden herif kafasını çeviriyor.
ALLAH rızası için yapmayın bunu!
Benden daha lakırtı istemeyin de, buraya da artık gelmeyeceğim!.
Böyle size yanlışlarınızı ALLAH rızası için öğretmeye çalışıyorum, siz hokkabazlık yapıyorsunuz.
Yapmayın bunu rica ederim, MuhaMMed Mustafa SallALLAHu aleyhi vesellemin aşkına yapmayınız. vallahi yanarsınız hepiniz haa!.
Böyle şey olmaz yahuu. ALLAHnan alay olmaz aziz cemâat ALLAH ile alay olmaz.
Başkası olsa dinsiz vallahi gebertirim ben adamı sokakta.
Ama siz, hepimiz müslümanız, birbirimize söylemek mecburiyetindeyiz bunu, yapmayın ALLAH rızası için!. ALLAH’ın huzurundasın yahu!.
İmam “semi’ALLAHu limen hamideh!” diyor daha içinden herif başlıyor inmeye. Neriye gidiyorsun efendi neriye gidiyorsun?
vallahi de billâhi de Resûlullah’ın şefaatından mahrum kalayım ki bu namaz olmaz efendiler!. Olmaz bu namaz!.
İslamda bir tek namaz kaldı, bari ALLAH rızası için onu kılayım!.
İstersen kılma daha iyi olur, böyle edebsizlikle kılacaksın!.
Secdeye gidiyor herif, sünneti kılıyor: “sebbi semi’ semi’ semi’ALLAHu limen hamideh ALLAHu ekber subhâne rabbiyel azim!” olmaz efendim olmaz. ALLAH Es Semi’ ve El Basîrdir.
Böyle soytarılık olmaz aziz cemâat, böyle soytarılık olmaz. Yapmayın ALLAH rızası için!.
Kılma vallahi daha iyidir, kılma daha iyidir.
Hepiniz yaşını başını almış herifler.
Sonra öne geçiyorsun, imamın arkasındasın Sahabe-yi Kirâmın yerinde duruyorsun, bir de orada bu edebsizliği yapıyorsun çıkta dışarıda yap bâri!. Yapmayın ALLAH rızası için!.
Sonra ben de sizin gibi bir Mü’minim, hepimizin bir Hukuk-i İlahîyemiz var birbirimize karşı. Benim namazımı önümdekinin bozma hakkı selâhiyeti yoktur dinde!.
Benim namazımı bozma hakkı selâhiyeti yoktur.
Bana huzur, ben huzur bulmağa geldim burda imam efendinin arkasında. Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin i taklid eden İmam Efendinin arkasında uydum ALLAH’ıma ibâdet ediyorum.
Benim önümdekinin böyle deyip kafasını eğip benim namazımı bozma hakkı yoktur ve hakkımı da helâl etmiyorum!.
Yaaa benim hakkım da, bu dünyada burnundan fitir fitil fitil insanın gelir!. Yapmayın bunu ALLAH rızası için, öyle namaz kılınmaz!.

Bir yobazın birisi de gelmiş bir yerde söylemiş. Onu da aha size söyleyim. Çarşı Câmisine gelmiş Konya'dan bir yobaz kim ise. Yobaz doludur Konya zâten.
Kadukameti’s- selah kadekameti’s- selah. ALLAHuekber ALLAHuekber!” Müezzin okumuş, peşine İmam Efendi bakmış “ALLAHuekber!””
Namazdan sonra çıkmış: “Sen demiş gadıgametiselatü gadıgametiselah” “namaz başlamadı” niye bekledin?” demiş
Ulan haydut herif. “Kadukameti’s- selah kadekameti’s- selah, namaz başladı!” değil, namaz başladııı” değiiil!
Hazırsan kalk ayağa kalk!” demektir. “Ayağa kalk!””
Kadukameti’s- selah, artık ayağa kalk!” demektir.
Bunlar yobaz işi, zâten bu memleketi yobazlar yıktı, anladınız mı?
O yarı yarı, yarı, yarı soytarı herifler, bunu söylemek mecburiyetindeyim.
Böyle olduğu için bize herkes hafif görüyor, başını namazı koyanları. Bu yobazlara uymayınız efendim!

Ben size, Kur’ân-ı Kerimin aklımın erdiği bilgim hududu dahilinde Resûlullah’ın söylediği emirleri söylüyorum. İçine cehennem zebanisi, tokmaklar, katıran kazanları sokmuyoruz! Kur’ân-ı Kerimde böyle bir şey yok! Böyle yapa yapa yapa bu milleti bu hale getirdiler. Birisi namaz kıldı mı, başka birisi böööyle bakıyor “Ne yobaz adamdır!” diye. Yobazlık hiç birimizde yok bu yarı câhil insanlar bu hale soktular bunları.
Çarşı Câmisi önünden dün geçiyordum orda bir tesbihçi var orda bir hoş bir adamcağız, bir iki de hacı oturuyor orada. Ne yazıyor amuca burada, baksana Arapça bir şey yazıyor “Kâlû ALLAHu Teâlâ” diye başlıyor.
“vallahi bilmiyorum Efendi” dedi. “Peki!”
Ordan birisi atıldı dedi ki: “Efendi bunu dedi felan Hoca Efendi söyledi” dedi. ”Mescidleri temiz tutunuz” diye.
“Hangi Hoca Efendi söyledi?”dedim.
“Felan Hoca Efendi!””
“O Hoca Efendi öyle söylemez!” dedim.
“Mescidleri temiz tutun!”nerden çıktı?
Bakın bir adam bir şey söylüyor yarım kafalının aklına giriyor.
O gidiyor orda başka söylüyor, o gidiyor orda başka.
Bunlar asırlarca öyle gele gele bizi soytarı haline sokmuştur.
Bir yobazlıktır, bir gericiliktir, bir ilericiliktir gidiyor.

Onun için hakiki namaz kılana oğlum hiçbir şey yanaşmaz. Hiiç bir şey yanaşmaz.
Ama böyle namaz olmaz! vallahi de olmaz Billâhi de olmaz, bu İsveç Cimnastiği bile olmaz. ALLAH’ın huzurunda alay olmaz! Hepiniz alay ediyorsunuz öye kılanlar.
Fe veylun lil musallîn. Ellezîne hum an salâtihim sâhûn
“Vay haline öyle edebsizce namaz kılanların vay haline vay haline!” İşte âyet-i kerime.
Yapmayın bunu, yapmayın ALLAH rızası için!.
Bak çoğumuz bu kadar daha yaşayacak değiliz mezara yanaştık, mezara yanaştık!.

Orda yazıyor ki kapının üzerinde: “Mescidler ALLAH’ın evidir” burada ancak ALLAH’ın BİRliğine ve TEKliğine dua ve ibâdet edilir.”
Câmide kavga olmaz, câmide parti işi olmaz, câmi de dedi kodu olmaz!.
Kapıdan içeri girdin mi âhiret âleminin namzetisin burada ALLAH ile Resûlu ile meşgul olunuz” demek.
“Câmileri temiz tutunuz!”
Dedin de tuttu! Git bak! Gir içeri beyaz pantolunan veyahut mendilini sür şeye simsiyah çıkarsın! Hani Âyet-i Kerime idi?
Öyle Müslümanlık olmaz aziz cemâat! Öyle Müslümanlık olmaz! Olmaaz! olmaaz! olmaaaz!

Yularını nefsine kaptıran insanlar, bu lakırtıdan da bir şey anlamaz. Sizin çoğunuz yularını nefsinize kaptırmışsınız.
Git, Gel, Kıldık, Yattık “ALLAHuekber!” kendinizi kandırıyorsunuz. Yularlarınız nefsinizde, nefsinizde!
Bu dediklerimi içinizde ancak AŞK-ı İlahîynen yanan kıvranan insanlar, bunları kalblerinde seyredip anlarlar o zaman hasret içinde girerler.
Bunları seyredip anlayabilmek için ilk defa ALLAH’ı memnun etmek lâzımdır. ALLAH’ı memnun etmek istersen samimi ol!. Yalandan uydurmasyondan şey yapma!.
“ALLAH’ı memnun etmek mi istiyorsun ağam?”
“Evet!.””
Doğruluktan ayrılma, katiyen yalan söyleme!. ALLAH doğrularla beraberdir.
Servet içinde olup da onu kalbine sokmamak en büyük iştir. Paran olabilir onu kalbine sokma. Ye, iç, sarf et! Yani şudur, ALLAHta kendini yok et, onun aşkıyla doğmuş büyük insan olmağa gayret et!
Bu gayrete girebilmek için de doğru namaz kılmak lâzım ağalar.
Öyle namaz olmaz!. vallahi de olmaz! Billâhi de olmaz!..

Sonra Hacı Efendinin, öteki Hacı Efendinin namazını bozdurmağa hakkı yoktur.
Sen gelmişsin burda Huzur-u Kalb ile namaz kılıyorsun. “ALLAHuekber!” dedin. “Semi’ALLAHulimen hamideh!” dedin.
Mübârek Nur-u İlahî ile dolu Müslüman, Kalbini Kâbe’ye çevirdin.
Öndeki aşağıya giderse sende gayri ihtiyarî öyle yaparsın!
Bilirsiniz koyunların bir tânesini suya atmışlar da hepisi gitmiş, onun gibi.
Namazda herkes dalmıştır ağam dalmıştır, dalmıştır, daldığı için insanın hareketine bakar.
Şuuru ALLAHa doğru yükseliyor, gidiyor böyle onunan hembezm oluyor. Senin onun namazını bozmağa hakkın yoktur.
Ahaaa hep burdan giriyor burdan çıkıyor, yarın belli olur bunlar.
Bu lakırtıları söyleyip söylese hakiki Müslüman kafasının derisini yonmağa başlar: “Ne yapıyorum ben?”diye.
Yonamıyorsunuz değil mi? Kendi inanışınızdan şüphe edin.
Şüphe içindesiniz hepiniz: “Acaba âhiret var mı yok mu?””
Hâlâ şüphedesiniz, ben insanın suratından anlarım işi!.
Gençliğinde ALLAH ile irtibatını kesmeyen, ihtiyarlığında da ALLAH ondan irtibatını kesmez!.
Böyle yapıyorsan, kendini geç bir aynanın karşısında Muhasebe-yi Ruhiyye yap!
Küçükten ananın kucağından ve babanın okşamasından kurtulup da mektebe gitmeye başladığın zaman, aklın ermeğe başladığın zaman bu güne kadar ne haltlar işledin, onların bir hesabını ver!
O haltardan muhakkak bir şeyler vardır insanda ki namazını kılamıyor.

Hasan-ı Basrî Hazretleri, 54 yaşında iken 2 sene namazdan huzur duyamamış, duyamamış huzur. “ALLAHuekber!” diyor kafası başka yerde kılıyor herif. Bir gece Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin Efendimiz rüyasına giriyor.
Biliyorsunuz Hasanü’l- Basrî, Ezvacu’t- Tâhirattan Ümmü Seleme Resûllah’ın zevce-yi muhteremelerinden, bizim vâlidelerimizden, ALLAH şefaatına nâil eyleye!.
Bunun cariyesi Cafer binti Ensarî’nin kölesiyle evlenmiş bundan Hasanü’l- Basrî doğmuştur, 22 hicrî senesinde. Resûlullah’ın kucağında oturmuştur küçükken Hasanü’l- Basrî. Rasulullah kendi bardağınnan su içirmiş bu mübârek adama.
Bu zât-ı muhterem 54 yaşında iken iki sene devâm etmiş, namazda huzur bulamıyor, ağlamağa başlamış.
Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellem, ruhaniyetiyle görünmüş: “Yâ Basrî!” demiş “Sen bundan 2 sene evvel birinden hurma satın aldın” demiş. “Mendiline doldururken yere bir hurma düştü” demiş. “Hurma düştü yere. Hurmacı senin sanarak senin mendiline attı” demiş. “Halbuki o tartıda yoktu, hurmacınındı” dedi. “Bu haram içine girdi senin” dedi, “git ona, helâlaş!””
Ertesi günü sabahtan Hasanü’l- Basrî yollara düşüyor, gidip buluyor hurmacıyı.
Diyor ki: “Ağam diyor ben iki sene evvel senden bir hurma aldım.”
Diyor ki: “vallahi Ağam ben 10 senedir hurma satarım!.””
“Neyise diyor ben senden hurma aldım! Hurmandan 1 tâne yere düştü onu sen benim mendilime koymuşsun!” diyor. “Yanlışlıknan, seninmiş bunu helâl et!”diyor.
Hurmacı bir nara atıyor: “Bu ne biçim iştir bu ne dir, ne büyük fazilettir!””
Hurmacı da ERiyor, Beyim Veliyullah oluyor. Ondan sonra helâl ettikten sonra, Hasanü’l- Basrî namazını düzgün kılmağa başlamış..

Onun için, çocukluğundan beri bu yaşına gelinceye kadar o yanlış kılanlar “ALLAHuekber!” deyip de kendinden geçemeyenler hesab etsin! Çetele tutsun bir bokluk vardır içinde!.
Bir şey vardır, ya hayvan öldürmüştür, ya hırsızlık yapmıştır.
Ya bilmem midesine haram sokmuştur, bir zina yapmıştır.
Yetim hakkı yemiştir, bilmem eşkiyalık yapmıştır bir şey vardır.
Onu tövbeynen yıkatmağa çalış yıkatmağa çalış, Jet Fabrikasında git de yıkat elbiseni.
Geceleyin geçer o Jet Fabrikasının islimcileri, İslamî İslimcileri.
Yoksa: “ALLAHuekber!” dedi mi ALLAH’ın Yed’i Kudretinin denizinin içine girdin seni kimse sarsamaz.
Ama imamı dinlediğin yok senin!. Sen, Bit Pazarında geziyorsun!.
Bunlar maalesef hakikat ağam bunlar maalesef hakikat söylediklerim.

Doğruluktan ayrılmaz, yalan söylemez, midene haram sokmazsan, gençliğinde de başlarsan ALLAH seni ihtiyarlığında da bırakmaz!
Bu hal sıhatte kalmanın, dinç ve faziletli olmanın sırrı budur ağam.
Öyle hakiki Müslümanlar vardır ki 80 sene yaşamış adam 80 sene başı ağrımamıştır. ALLAH’a takmış kancasını be birader! Biz ALLAH’ı göklerde arıyoruz, şah damarımızdan daha yakın. Çünkü kendimizi göremiyoruz, kendimizi göremiyoruz!.

Muhtemelen bir takım mırıltılar ediyor bu adam diyeceksiniz,
bu sözleri herkes söyler. Söylenmeyenlerin veya söylenemeyenlerin esrarı bu söylediklerimde gizlidir arar bulursan, onlarda çok iş vardır.
Sözlerimiz teleskopla laboratuar âletiyle değil, başka bir şeyle anlaşılır. Çünkü öyle sesler vardır ki kulağımız alamaz. Bu güzel sesleri duyuracak Aks-i Seda yaptıracak adam aramak lâzım.
Bir dağa gidersin: “Mehmeeet!” diye bağırırsın ”Mehmet!” diye sesin gelir. Öyle adam aramak lâzım.
Sende koku var koku koku ! Vücunda koku var!..


Resim

İftihar: Övünmek. Kendini beğenircesine kendinden ve yaptıklarından bahsetmek. * Başkasının iyi bir hali ile sevinmek.
Hokkabaz: Elçabukluğu ile birtakım şaşırtıcı oyunlar göstermeyi kendine meslek edinmiş kişi. * Mc: Başkalarını aldatarak yalan ve hile ile iş çeviren kimse.
Soytarı: Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kimse, maskara.
Selahiyet: Bir işe karışmağa veya o işi yapmağa hakkı olmak, vazifeli olmak, bir iş için emir almış olmak. * Bir dâvaya bakabilmek.
İhtiyarî: Mecburi olmayan. İsteğe bağlı. Bir kimsenin isteğine bırakılmış olan.
Gayri ihtiyarî: Elde olmadan, seçemeden.
Hem: f. Birlikte, beraber olmak mânasını ifade eder.
Bezm: f. Sohbet meclisi. Muhabbet yeri. Yiyip içme, îş u nûş. Meclis.
Muhasebe: Hesablaşmak. Hesab görmek. Hesab işi ile uğraşmak. Hesab işini gören resmi makam.
Halt: Karıştırmak. Münasebetsiz söz söylemek. Bir şeyi bir şeye karıştırmak. Hatâ etmek.
İslim: İstim. Buharla işleyen makinaların kazanında birikip makinayı işleten buğu, buhar.
Jet Fabrikası: o zaman orada olan buharla Kuru temizleme yapan fabrika.
Muhtemel: (Haml. den) Olabilir. Mümkün. Ümid edilir. Kabil. Me'mul.
Aks-i Seda: Sesin bir yere çarpıp geri gelmesi. Yankı. Çok evvelden söylenen bir hakikatın sonradan tekrar edilmesi.


ResimÜmmü Seleme radiyallahu anha:

Ümmü Seleme (ra) Resûlullah SallALLAHu aleyhi vesellemin in mübârek hanımlarından. İsmi Hind'dir. Ümmü Seleme künyesiyle Ünlüdur. Babası Ebu Umeyye Süheyl bin Mugire bin Abdullah bin Ömer bin Mahzum; annesi atike binti amir'dir. Mekke'de bi'setten on beş sene kadar önce doğduğu tahmin edilmektedir. Medine'de 667 (H.57) senesinde vefat etti.

İlk önce, halasının oğlu Ebu Seleme bin Abdülesed ile evlendi. Kocasıyla beraber İslamiyeti ilk kabul edenlerdendir. Mekke'deki kâfirlerin, Müslümanlara eziyet ve zararları dayanılmayacak bir hal alınca, Habeşistan'a hicret etti. Habeşistan'da Zeynep, Seleme, Ömer ve Dürre isimlerinde dört çocuğu doğdu. Mekke'ye tekrar geldilerse de, kâfirlerin Müslümanlara zulümleri neticesinde bi'setin on birinci senesinde Medine'ye hicret etmek istediler. Medine yolunda da eziyetle karşılaştılar. Müşrikler yollarını tutarak, Ümmü Seleme'yi, kocası ve çocuklarından ayırıp Mekke'deki evinde yalnız başına bıraktılar. Ümmü Seleme radıyALLAHü anha, hem kocasının hem de çocuklarının ayrılığına çok üzülüyordu. Buna amcasıoğlu fazla dayanamayıp insafa geldi ve Mekkeli müşriklere çok kızarak Ümmü Seleme'yi ve ayrı bir yerde hapsettikleri çocuklarını serbest bıraktırıp Medine'ye dönmelerini sağladı. Ümmü Seleme, Ebu Seleme'ye; “Resulullah'tan bir söz işittim. Ona sevindim; Müslümanlardan musibete uğrayan bir kimse, musibete uğradığı zaman; “İnna lillâhi ve inna ileyhi raciun” der ve sonra da “Ya Rabbi! Uğradığım bu musibetimde bana ecir ihsan et. Uğranılan musibetime karşılık daha hayırlısını bedel kıl! diye dua ederse, muhakkak, ALLAH, bunun mükafatını verir.” buyurduğunu rivâyet etti. Ebu Seleme, Uhud Gazvesinde yaralandı.

Uhud Gazvesinden sonra şehid oldu ve Ümmü Seleme dul kaldı. Peygamber efendimize (sallALLAHü aleyhi ve sellem) hazret-i Ebu Seleme'nin şehidliğini haber verip, nasıl dua edeceğim diye sual buyurunca; “Ya Rabbi! Beni ve onu affeyle! Bana onun ardından, ondan daha hayırlı, daha güzel, bir bedel ihsan et.” duasını öğrenip, hayret etmesine rağmen emrini yerine getirdi. Hayretiyse, hayırlının kim olduğu idi. İddet müddeti bitince; önce hazret-i Ebu Bekr sonra da hazret-i Ömer talip olup, istediyse de, kabul etmedi. Resulullah sallALLAHü aleyhi ve sellem istetince, dünürcü Hatib bin ebi Beltea'ya, Resulullah'a hürmetlerini arz ettikten sonra; kıskançlığını, çocuklarını ve şâhid olarak velisinin bulunmadığını bildirdi. Resulullah da, ALLAHü tealanın kıskançlığı gidereceğini, kendisi çocuklarına bakacağını bildirince, nikah kıyıldı. Mihr ve çeyiz olarak; iki el değirmeni, birer de su testisi, çanak, deri yüzlü ve içi hurma lifi dolu bir yastıkla içi hurma lifi dolu bir döşek verdi. Peygamber efendimizle 626 (H.4) Şevval ayının sonunda evlendi. Hazret-i Ümmü Seleme, Peygamber efendimizin Veda Haccı dahil vefatına kadar yanında kaldı. Pekçok hadiseye şâhid olup, 378 hadis rivâyet etti.
Hazret-i Ümmü Seleme, Peygamber efendimizin en son vefat eden mübârek hanımıdır. 667 (H.57) senesinde vefat etti. Medine-i Münevverede Baki kabristanlığına defn edildi….


Resim

أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ
Resim---E raeytellezî yukezzibu bid dîn (dîne) ini yalanlayanı gördün mü?"” (Mâûn 107/1)

فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ
Resim---"Fe zâlikellezî yedu’ul yetîm(yetîme):İşte yetimi itip kakan,"” (Mâûn 107/2)

وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Resim---"Ve lâ yahuddu alâ taâmil miskîn(miskîni):Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur."” (Mâûn 107/3)

فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ
Resim---"Fe veylun lil musallîn(musallîne):İşte (şu) namaz kılanların vay haline,"” (Mâûn 107/4)

الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ
Resim---Ellezîne hum an salâtihim sâhûn(sâhûne):Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar(Mâûn 107/5)

الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ
Resim---"Ellezîne hum yurâûn(yurâûne):Onlar gösteriş yapmaktadırlar(Mâûn 107/6)

وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
Resim---Ve yemneûnel mâûn(mâûne):Ve 'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da' engellemektedirler."” (Mâûn 107/7)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 48” sayfasına dön