ERENler

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


ERENler!..

ÜFÜRülen HaVa Resim İSRafil Resim SûR-duM
NûRuna Mazhardım MîM-inde Resim NûR-duM
“Be” nin NOKTAsına” BeZM”ini KUR-duM
“BeLâ!” Bayrağını Resim AÇ-tıM
ERENler!..


Resim

RaHMÂNa GEL! RABBına DöN! ALLAHa FiRâR!
DUY-ANLA-r Resim ŞeHâVet ŞiŞeSîN KIRaR!
SîN-inde Resim ŞeHâDet SıRRını SIRaR!
BEŞİK-ten MEZÂR-a KAÇ-tıM
ERENler!..

Resim

KOŞtum EMEKledim Yolun DİZle-dim
Edeb - İlim - İrfan İZin Resim İzle-dim
AŞK İNCİSİn Ahmaklardan GİZle-dim
SEVenelere SEBÎL SAÇ-tıM
ERENler!..


Resim

Şehâdet EYlediM Şartsız Şartına
Sürdüm KIRATımı SIRAT Sırtına
SIRATın SıRTında KoPtu Fırtına
NUHun Gemisiyle GEÇ-tiM
ERENler!..


Resim

ÂDEM-in CeNNette HaVVa NeFeSi
VeSveSe VERenin SıRR OL-AN SeSi
ŞeCeRRe HaBBesîN BiLelik “Be” si
SeHeR-de Resim SEVgiliM SEÇ-tiM
ERENler!..


Resim

BuZ ZeRReler ZİNCiRlerin YOLdu da
ÖZ-ümü ERİtti Resim GÖZ-üm OLdu da
KaLB KâSesi “KûN feyeKûN” DOLdu da
Ben, BeLâ BâDesin İÇ-tiM
ERENler!..

Resim

ZıRRDeLi ÂŞIK-ıM AŞK ANLA-şıldıM
BİL-ye OL-duM Resim Sekiz KöŞe YIKILdıM
ÖL-meden ÖL-düM Dost!.. CeNâZeM KILdıM
KUL-luk KeFeNimi BİÇ-tiM
ERENler!..

Resim

SıRT SıRTa FİRAVUN-MUSÂ-sı İle
SiHiR mi Resim Ejderha ÂsÂ-sı İle
RaHiM-den KoNuŞtum İSÂ-sı İle
HeVesim HEP İken HİÇ-tiM
ERENler!..


Resim

KeVSeR HaVuZunda BUZumu BoĞduM
KeRVÂN KITMİR-iyiM Resim KİRimi KoĞduM
Her ÂN Şe’EN-inde YENİden DoĞduM
ÖL-ümdem ÖL-üme Resim GÖÇ-tüM
ERENler!..

Resim

Kul İhvÂNi SeFîL!. Ne VAR GeRi-de?.
YeDi LeTâiFin CEM’-i Resim GeRi-de
AKL-ı KüLL Resim NûR-u MîM Resim HaBLi’l- VeRiD-e…
ÂFâK-tan ENFüS-e Resim UÇ-tuM
ERENler!..


31.08.11 22:24
glbş..2.rmznbayrm..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

ERENler ZEVKinin HAZZı-ŞERHi:
Resim
Resim

ÜFÜRülen HaVa İSRafil SûR-duM
NûRuna Mazhardım MîM-inde NûR-duM
“Be” nin NOKTAsına” BeZM”ini KUR-duM
“BeLâ!” Bayrağını AÇ-tıM
ERENler!..

ÜFÜRülen HaVa İSRafil SûR-duM:

Âdem aleyhisselâma üfürülen RUH Hüvesi-Hevâsı-Havvasındaydım.
Yaratan ALLAH celle celâluhu ZÂTına Halife
(yer yüzünde ZÂTını Anlayacak Akıl verdiği ve aynı zamanda İhtilaf, Anlaşmazlık, Uyuşmazlık, Karışıklık, İkilikte çıkaracak) olan ÂDEMoğlunu yaratıp, SEVİYEleyip-maddî manevî İNSANlık için lâzım ve lâyık tavır, tarz, düzen, dengesini Ana kartı AKILa yükleyip,bedeni en uygun yaratıp içine RUHundan üfürdüğü NUR İçindeydim.. VARından var ettiği izafî-gölge-geçici “ben” dim.
Burada üfüren ZÂTullahtır.


ZÂT..Sıfat..Esma..Eşya..
ZÂTtan Sıfat-Ruh.. Güneşten Işık-Nur gibidir. Ve süreklidir…

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ
Resim---“Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn(sâcidîne) : "Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr 15/29)

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Resim---“Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne) : Sonra onu “seviyeledi-düzeltip bir biçime soktu” ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?” (Secde 32/9)

فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
Resim---“Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne) : "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sâd 38/72)

İsâ aleyhisselâmın meseli de Âdem aleyhisselâm gibidir..
ÂDEM aleyhisselâmın Cesedine-Havvasına üfürülen Ruh, Meryem aleyhasselâma da üfürülmüşütür..
Burada AKILa tekemmülü için Anlatımda, araya girdiği ZANNedilen melek vs. yi farklı sanmak gerçek TEVHİDullahı anlamamaktır..


وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---“Velletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhâ min rûhinâ ve cealnâhâ vebnehâ ayeten lil âlemîn(âlemîne) : Irzını koruyan (Meryem); biz ona kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir âyet kıldık.” (Enbiyâ 21/91)

وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ
Resim---“Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn(kânitîne) : İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı.” (Tahrîm 66/12)

Belli MüDDedde imkanla İMTİHANa gelen ÂDEM ve onun Mekanı ÂLEM en sonunda İkinci Üfürülüşle yaratılış yolundan RÜCÛ’-geri DÖNüşe geçecek KIYAM edecektir sistem..

İsrafil aleyhisselâmın SûRa üfürdüğü Nâkûr da ben idim Lâ ilâhe illâ HÜVE-de...:

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ وَخَشَعَت الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا
Resim---“Yevme izin yettebiûned dâıye lâ ivece leh(lehu), ve haşeatil asvâtu lir rahmâni fe lâ tesmeu illâ hemsâ(hemsen) : O gün insanlar, dâvetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.” (TâHâ 20/108)

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ
Resim---“Fe izâ nufiha fis sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûn(yetesâelûne) : Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.” (Mu'minûn 23/101)

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ
Resim---“Fe izâ nufiha fîs sûri nefhatun vâhıdeh(vâhıdetun) : Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.” (Hâkka 66/13)

فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ
Resim---“Fe izâ nukıre fîn nâkû(nâkûri) : Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman,” (Muddessir 74/8)

en nâkûri : Nâkûr, Sur Borusu.

وَيَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَاخِرِينَ
Resim---“Ve yevme yunfehu fîs sûri fe fezia men fis semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), ve kullun etevhu dâhırîn(dâhırîne) : Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri “boyun bükmüş” olarak O'na gelmişlerdir. (Neml 27/87)

NûRuna Mazhardım MîM-inde NûR-duM:

ZÂT..Sıfat..Esma..Eşya..
Zâtullah Nurundan Eşya Nurunun zuhuru kademelerini-aşamalarını iyi anlamalıyız..

En dış ZÂHİR Şehadet Âlemindeki EŞYâ-ŞEYler Bazarındakileri kendi başlarına buyruk nesneler sanmamalıyız:

ALLAH celle celâluhu Ez Zâhir ALLAH celle celâluhu..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr 24/35)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde: "ALLAH: "Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım."buyurdu" buyurmuştur.
(Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)

Hepimizin Nuru, O’nun Nuruyuz..

HaMM Akıllarımıza Yaratılış aşamalarını ANlatan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
:

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallahu anhu’dan:
“Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nurundan (Nurullah) senin PEYGAMBERİNİN NURUnu yarattı.” Ve şöyle buyurdu:
“O Nur ALLah’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki:
“ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nuru taksim edip 4 parça yaptı:
İlk parçadan KALEMi yarattı.
İkinci parçadan LEVH’i yarattı.
Üçüncü parçadan ARŞ’ı yarattı.
Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı:
İlkinden GÖKleri yarattı.
İkincisinden YERi yarattı.
Üçüncüsünden CENNET ve CEHENNEMi yarattı.
Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı:
Birincisinden mü’minlerin GÖZlerinin NURUnu yarattı.
İkincisinden KALBlerinin NURUnu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir.
Üçüncüsünden DİLlerinin NURUnu yarattı ki o da Kelime-yi Tevhiddir....”

(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Nebiyyu’l- ÜMMî Olan Nur-u MîM, Küllî ŞEY’e ANAdır-ÜMMdür..
Küllî ŞEY’le “ben” de İLE-BİLE ve MîM-deydim ve hep de öyle kalacağım..

Cümle HATlar
(hareket, kâinât, eşyâ) ve HARFler (hareke, sözler, ahdler vs.) bu NOKTAnın ŞEENULLAH taki; Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın Hareketi, Mârifeti ve Hünerleridir.

Ve yaratılış fi tarihinde olmuş bitmiş de şimdi bakım onarımı yapılamamaktadır.
ALLAH celle celâluhu yarattığını asla ikinci defa kullanmaktan, plan projeden vs. münezzehtir.
Her AN Şe’enullahta Sünnetullah yeniden
YARATMA devam edip durmaktadır.
Geçmiş, şu an ve yarın insan AKLı içindir..
Nakle EREN Akıl ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile TaMMlanınca TüMMlenirde ALLAH celle celâluhuya ŞÂHİD olur.


يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---“Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard (ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin : Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an YARATMA halindedir.” (Rahmân 55/29)

Ülûhiyyet ZÂTîyyettir, ELİF sanki bundan dolayı müstakildir.
Rübûbiyyet, SIFATiyyettir ve fiilen İŞ başında Oluştur.


RABBü’l-Âlemin Teâlâ’nın İki Ana Vasfı:

1- Medârriyetî:

Küllî şeyi döndüren Merkez NOKTA oluşu (Sabit Nokta).

Medar: Sebeb, vesile. Bir şeyin etrafında döneceği nokta. Bir şeyin devredeceği, üzerinde hareket edeceği yer. Gezegenlerin gezerken hareket noktalarının çizdiği dâire. (Dünya, güneş etrafında seyrederken medar-ı senevîsi bir dâireyi andırır.)

RABBu’l-Âlemîn, Şah damarımızdan daha yakındır.

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.” (A'râf 7/172)

2- Mürebbiyeti:


Tüm terbiye: Ortaya çıkarıp, besleyip, bakıp, büyütüp ne gerekiyorsa yapmak, çekip çevirmek, kaderini kadarınca yaşatıp sonunda kendine çağırmak kısacası Muhit NOKTA oluşu (Sebbaha-Dönen noktada Nurunun Oluşu).

İlliyyinden Esfeline inen insana en Yakın AKRABa RABBu’l-Âlemîn olup cAN Ceryanı gibidir.
Bunu ANlayış, RABBımıza Her AN “Rucû’ et
: DÖN!” EMRini yaşamakladır İnşâallah!

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---Ya eyyetuhennefsu'l-mutmeinnetu : Ey, RABBine, itaat edip huzûra eren nefis!” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrci'iy ilâ RABBiki râdiyeten merdiyyeten : RABBine DÖN-üver, sen râzı, O da senden razı olarak.”
(Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---Fedhulî fî 'ibadî : Gir kullarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---Vedhulî cennetî : Gir cennetime!”
(Fecr 89/30)

Bu BUYURulan RABBine DÖN-üveriş, şu ANda ve ŞE’ENULLAHta her AN Devam etmektedir çok şükür:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ
الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---“Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm (hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih etmektedir.” (Cuma 62/1)

Bu Zâhiri DÖNüşü GÖRemeyen NEFS-Akıl ve AN-layamayan KALB için buyruk,

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Nefsinin Bilen RABBini BİLir” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

Be nin NOKTAsına BeZMini KUR-duM
BeLâ! Bayrağını AÇ-tıM ERENler!..

İnsan AKLına Kur'ân-ı Kerimde buyurulan Anlatım tarzının en UÇ NOKTAsında;

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne): Hani Rabbin, âdem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.” (A'râf 7/172)

ALLAH celle celâluhu AKIL Nuruyla şereflendirdiği ÂDEM aleyhisselâm şahsında kıyamete kadar ZUHURa çıkacak, varlık gösterecek tüm ZÜRRİYETini cem’ ettiği- ELEST BEZMİ-Rübubiyyet Tevhidi Meclisini kurup, İLK HABBede TÜMMüne sormakta:
“Ena birabbikum Ben sizin RABBinizim!” buyurmamakta,
"E lestu birabbikum Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurmaktadır.
Tekten “TEK” cevap ise ne EVET-neam ne de Hayır-lâ..
“Kâlû belâ, şehidnâ: Bilakis RABBimizsin ŞÂHİd olduk! dediler”
İşte bu
BELÂ- بَلَى” nın Be: بَ ” Be-sinin altındaki nokta olan Ehl-i Beyt aleyhumusselâmın İmamı ALİ kerremullahi veche Edebi ile, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem irfanı ile Kur'ân-ı Kerim Nakliyle Nefsim-hamm AKLım;
Hiçbir imkanı yokken verdiği Rübubiyyet Tevhidi-Şehâdetinin bu ŞEYler ŞEHRinde her İMKANı olan “ben” olarak Uluhiyyet Tevhidi-Şehâdeti olarak İKRÂR ve İsbat etmeye gelmiş durumdayım İnşâallah…
Elimizdeki
Be: بَ ” Bayrağ ise ERENlerden el ele gelen “BİZ BİR-İZ” Muhammedî Gayretle Hasbî-Habibî Hizmet Bayrağıdır İnşâallah..

**

RaHMÂN-a GEL! RABB-ına DöN! ALLAH-a FiRâR!
DUY-ANLA-r ŞeHâVet ŞiŞeSîN KIRaR!
SîN-İNde Resim ŞeHâDet SıRRını SIRaR!
BEŞİK-ten MEZÂR-a KAÇ-tıM ERENler!..

RaHMÂN-a GEL! RABB-ına DöN! ALLAH-a FiRâR!:

İlliyyinden Esfeline inen insanoğlu, Ez Zâhir Esmasının zuhuru OL-AN Şu Şe’eN ve Şehâdet Âleminde; Kasıdlı, Kalıplı, Geçici, İğreti ve İzafî MevCÛDiyyet görüntüsüyle KULLuk İmtihanında tanınan İMKÂNla İMTİHAN olur..
AKLen RÜŞDe ERen İnsan NEFSi, NAKlullahı DUYarsa Şu İlahî FermÂNlara UYar inşae ALLAH:

“RAHMÂN'a GEL!”

إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
---''İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir rahmâni abdâ(abden): Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân'ın huzuruna kul olarak çıkmasın.”
(Meryem 19/93)

“RABBine DÖN!”

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten) : Dön Rabbine, ondan râzı olarak ve rızâsını kazanmış bulunarak.”
(Fecr 89/28)

ALLAH-a FiRâR Et!
“ALLAH’a KAÇın!”

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
---“Fe FİRRû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) : (Ey Rasûlüm, de ki: ) O halde hemen ALLAH’a kaçın, (küfrü bırakıb hemen imana gelin). Gerçekten ben, size, ALLAH tarafından (azab ile) korkutan açık bir peygamberim.”
(Zâriyât 51/50)

DUY-ANLA-r ŞeHâVet ŞiŞeSîN KIRaR!:

İşte Kur'ân-ı Kerimimizdeki bu İlahî FermÂNları, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemimizin SîNesinden ve de SESinden DUYup-UYan NEFSler;
AKILLarına Yüklenmiş olan tüm esmalardan Muhalifliği değil de Halifeliği seçerler..
Nefislerinin Kur'ân-ı Kerimi DUYUp da “KÂLÛ SEMİ’N VE ASEYN”

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ
“Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû KÂLÛ SEMİ’NÂ VE ASEYNÂ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne) : Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!” (Bakara 2/93)

Diyerek Nefsî Hevâlarını ilâh edinip gizli ŞİRKe Düşme!


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) : Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? (Furkân 25/43)

ŞiRK ŞİŞElerini taşa çalıp, Benlik BUZlarının ZİNcirlerini ERitip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Kevser Havuzuna AK-ÂN Damlalar Olurlar: “VE KÂLÛ SEMİ’N VE ATA’N” DERler..

SîN-İN-de ŞeHâDet SıRRını SIRaR!:

Sîn.. Yâ SîN.. EY İNS-ÂN.. İNSanlık SıRRı..
Sîn: yaşanılmış olan süre, ÖMÜR, yaş. ölü gömülen yer, gömüt, mezar, kabir, metfen, makber.

"Sana ibret gerek ise / Gel göresin bu sinleri" Yunus Emre.

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
“Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), VE KÂLÛ SEMİ’NÂ VE ATA’NÂ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru) : Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler.” (Bakara 2/285)

“VE KÂLÛ SEMİ’N VE ATA’N”
Diyerek: “Eşhedü en lâ İlâhe İllâllah ve Eşhedü enne MuhaMMede’r- Resûlullah!”
Şerefli Şehâdetine Ererler..
İşte bu Şehâdet; Dünya-Din-Âhiret SON-UÇ-udur bu TEVHİD SÖZü..
Yaratılış Muradı ve EMRidir..
Sünnetullahın Şe’eullahdaki YAŞAyış Şifresi, Şifâsı ve şŞefâatıdır..
Bu Sırra Erişin Adı; SıRR-ı Sıfır ya da Sırr-ı Süveydâ, SıRR-ı Be, ve de tek nokta, doğrusuysa SıRR-ı Ali kerremullahi veche dir…

BEŞİK-ten MEZÂR-a KAÇ-tıM ERENler!..:

Her cÂN Taşıyan ÂDEMoğlu, namı diğer İnsanoğlu;
KûN Muradullah Kazasıyla feyeKûN Kader fezâsına,
BaBa Rahmaniyyetinden-SuLBünden –Sülâle-Zürriyetinden,
ANA Rahimiyyetinden-Rahminden fışkırır çıkar Nereden, Nereye, Nasıl, Niçin, Neden GELdiğini ve de KİMliğin-KİŞİliğini bile BİLmeden…
Herkes GELdi-DoĞdu diye Gülerken tek Ağlayan bu GÜL-BeBeKtir..

İşte bendeniz bu Anamın AK KUŞu, hiç büyümeyen BeBek Kitmir İhvÂNi de sanki;
Ayaklarım ANAmın Rahminde kalmış da şu DivÂNa Başım Toprak ANAmın Mezar Rahmine GİRivermiş gibi YAŞAdım hep..
Beşiğim Mezarım oldu.. Sadece 4 Yarım Nefescik SALLadım çok şükür: “Lâ İlâhe İllâ ALLAH!”

Saatteki HIZı 1600 kilometre/saat olan ve hiç de DÖNmüyormuş gibi çaktırmadan DÖNen şu Yalan Dünyada her cAN;
Korkunç bir hızla ve her AN, DURamadan ÖLÜM-e KOŞan ve fASLından ASLına “taven veya Kerhen” Kaçan KULLar KEVNinde "feyeKÛN" dur..

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ
Summestevâ iles semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve lil ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ(kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn(tâiîne) : Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.” (Fussilet 41/11)

***

KOŞtum EMEKledim Yolun DİZle-dim
Edeb
- İlim - İrfan İZin İzle-dim
AŞK İNCİSİn Ahmaklardan GİZle
-dim
SEVenelere SEBÎL SAÇ
-tıM ERENler!..

Hamm aklımın imkanla imtihan sahasında tekemmülü için;

Herkese-akla açık olan Kur'ân-ı Kerim’in
İLMi-Şeriat-ı MuhaMMediyye’yi BİLmede,
Elden ele kalbden kalbe gelen ERENlerin Ehl-i Beyt aleyhumusselâm’ın
EDEBi-Tarikat-ı MuhaMMediyye’yi BULmada,
cAN ceryanı MERKEZi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
İRFÂNı- Mârifet-i MuhaMMediyye’de OLmada,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem RÜŞDünde-Rotasında
ALLAH celle celâluhu ERKANı- Hakikat-ı MuhaMMediyye’yi YAŞAmada..

Anamdan doğduğum günden beri Kadarımca-Kaderimce, Tercihimde-Takdirimde EMMdiğim SÜT burnumdan geldi..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Fırka-yı NÂCİyye YOLunda;
Şaşmadan taşmadan durabilmek ve yol alabilmek için, koştum, emekledim, dizledim, tırnaklarım söküldü ve nice göz yaşı döküldü canevimdeki ÇİLE ÇÖLümde..
Aslında dökülen gÖZ Yaşı değil de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Şeriat-ı GARRAsına saçılan ışıklı işaret İNCİleriydi kendi DEVRimde..

Kendini bilmemekte inatçı AHmak-Anlayışsızlara sÖZüm yok!
ALLAH celle celâluhu ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi SEVenlereyse Allah rızası için; Bir damla Rahmet Suyu, Bir soluk can Nefesi, Bir kıvılcım Ilıklık, Bir avuç Tevhid Toprağı olsun İnşâallah…



Şehâdet EYlediM Şartsız Şartına
Sürdüm KIRATımı SIRAT Sırtına
SIRATın SıRTında KoPtu Fırtına
NUHun Gemisiyle GEÇ
-tiM ERENler!.

İslam Dinine girişte hiçbir şart koşulamaz!
Katil, fahişe şu, bu sorgulanamaz ve hiçbir şartı olmayan ancak kendisi şart olan TEVHİDi dil ile demesi kalben inanaması yeterlidir.

“Lâ İlâhe İllâ ALLAH!” Tevhidullahtır.
“Eşhedu en Lâ İlâhe İllâ ALLAH ve Eşhedu Enne MuhaMMede’r- Resulullah!” ŞEHÂDETtir.

İşte bende hamm aklımı SİLM Akıl edip son nefesi bu şehadet şerefiyle VEReyim diye HaYYat SIRAT KÖPRÜsüne Beşikteki BeBEmi sürdüm ki kar beyaz yeleli bir KIRAT oluvermişim ZOR YOLda..
Her Alıp VERdiğim nefes her AN SIRAT Köprüm oldu içinde bulunduğum İmtihan Salonu yalan Dünya Cehennem..
Tel CANBAZı gibi Teke Tek Başıma elimde Tevhid Sopamla kalakalınca “VaYYlenâ!” çektiM:


وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ
Resim---“Vakterabel va’dul hakku fe izâ hiye şahısatun ebsârullezîne keferû, yâ VEYLENÂ kad kunnâ fî gafletin min hâzâ bel kunnâ zâlimîn(zâlimîne): Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkâr edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler).” (Enbiyâ 21/97)

Hamdolsun ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESinden ALLAH celle celâluhunun SÖZünü DUYdum-UYdum İnşâallah!

وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَى نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَب مَّعَنَا وَلاَ تَكُن مَّعَ الْكَافِرِينَ
Resim---“Ve hiye tecrî bihim fî mevcin kel cibâli ve nâdâ nûhunibnehu ve kâne fî ma'zilin yâ buneyyerkeb meanâ ve lâ tekun meal kâfirîn(kâfirîne): (Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna seslendi: "Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma." (Hûd 11/42)

Bu amansız İmtihan Ummanında yine derd ve deneme dalgaları-çileleri dağlar gibi ve yine her AN Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in Pâk ve Yüce Yüreği NUHun GEMİSİ ve yine ALLAH DOSTları haykırmakta her cANa:
Eşhedu en Lâ İlâhe İllâ ALLAH ve Eşhedu Enne MuhaMMede’r- Resulullah!

Nuh aynı zamanda AKIL demektir Arapçada:

NUHA:

أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّأُوْلِي النُّهَى
Resim---“E fe lem yehdi lehum kem ehleknâ kablehum minel kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyâtin li ulîn nuhâ : Kendilerinden önce nice nesilleri helâk etmiş olmamız onları yola getirmedi mi? Oysa kendileri de onların kaldıkları yerlerde dolaşıyorlar. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ayetler vardır.” (TâHâ 20/128)


Ulî en nuhâ: nehy sahipleri, Allah'ın yasaklarına riayet edenler.
Selâm olsun Nuh aleyhisselâma ve gönül gemisine!
Selâm olsun AKILlarını Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kalbinde NAKİLleştirenlere!


سَلَامٌ عَلَى نُوحٍ فِي الْعَالَمِينَ
Resim---“Selâmun alâ nûhın fîl âlemîn (âlemîne): Âlemler içinde selam olsun Nuh'a.” (Sâffât 37/79)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂDEM-in CeNNette HaVVa NeFeSi
VeSveSe VERenin SıRR OL-AN SeSi
ŞeCeRRe HaBBesîN BiLelik “Be” si
SeHeR-de SEVgiliM SEÇ-tiM
ERENler!.

ÂDEM-in CeNNette HaVVa NeFeSi:

Hüve-Hevâ-Havva nedir, harf değişikliği değildir AKLın ANlayış merdivenleri-mesnedleri gibidir.

Âdem aleyhisselâmın NEFSi insan aklını maddî-manevî algılayıp ANlaya bildiği;
Âdem aleyhisselâmın Ne, Kim olduğu şekli şemâli, öz varlığı-zâtı, canı-cismi, manevî iç- maddî dış yapısı, niceliği-niteliği, kimliği-kişiliğiyle TÜMMlüğünde Kur'ân-ı Kerimde, Âdem aleyhisselâmın Yaratılıştan fâni oluşuna kadar “Sen” MUHATAB kılınanlığının, İSMi Âdem aleyhisselâmın “NEFS” sidir.
İlliyinden Esfeline indirilen ve geri dönüşü EMRedilen Nefstir.
Nefsin yükseliş dercelerinde;
Kalbî Nefs, Ruhî Nefs, Sırrî Nefse, Hafî Nefs, Ahfaî Nefs ve Habl’il Verid son çenberinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Nefsiyle TÜMMlüğünde
KUDSÎ NEFS olup ZÂTİ Nefsullahla letâif Dakaik (incelikleri) ve Hakaikler ( iç hakikatlar) olduğu ANLA-yışındayım.

Nefsin alçalış derekelerinde; Bedenî Nefs (gaflette) , Hayvanî Nefs (cehalette), Kâfir Nefs (dalalette) ve Münafık Nefs (İhanette) düşünülebilinir.

Elbette en doğruyu bilen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ALLAH celle celâluhudur.

Nefs aklını TERCİH TECELLîsinde Emrullahça kullanabilmesi için MuhaMMedî Tâlim-öğretim ve Terbiye-eğitim Kemâlatından geçmektedir çeşitli yollarla hayatta.
Nefs kendini bilip RÜŞDe erince ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi
DUYup-UYunca Ez Zâhir OL-AN ALLAH celle celâluhuya Şâhidi OLMASI VE DE Bedenen Abdlik-KULluk yapması şarttır yaratılışındaki Muradullah gereği..

Canın Kabı cİSİM için; Nefsin dış diriliği Bedenen, iç diriliği AKLen olduğu açıktır.
Bundan dır ki Bedenen ve Aklen rüşde erenler İslam olmakla mükelleftir.
Nefs; maddî-bedenî-dış nefes ile diriliğini-İLEliğini ve manevî-RABBanî-iç nefes-can cerryanı ile de diriliği diri kılanla BİLE-liğini Şe’enullahta Her AN yeniden YAŞAmaktadır kaderince-kadarınca,
ÂDEM aleyhisselâm ilk Noktasından Kıyamette son canın son noktasına kadar maddî- manevî makas yemeden ve gerçek diri olarak…

ALLAH celle celâluhu Nefsü’z- ZÂT Sahibidir
:

وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي
Resim---Vastana’tuke li nefsî : "(Musa aleyhisselâm a): Seni kendim için seçtim." (TâHâ 20/41)

Âdem aleyhisselâmın NEFSi, Nefsü’z- ZÂT’tan NUR yansıması değil midir?.

Âdem aleyhisselâm şahsında “ben” lik İLK NOKTA-sında tüm insanlık tek NEFİStir CEM’dir.
Âdem aleyhisselâm NEFSinden çıkarılıp izafi ayrılıp HAVVA denilen ve Âdem aleyhisselâm ın HEVÂsı olan Annemizin NEFSi; Rahimiyyet tecellî Tarlası ve tüm nefisleri göbek bağında dirilik olarak toplayan DİŞİL NEFS yaratıldı..


خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
Resim---“Halakakum min nefsin vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en’âmi semâniyete ezvâc(ezvâcin), yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min ba’di halkın fî zulumâtin selâs (selâsin), zâlikumullâhu rabbukum lehul mulk (mulku), lâ ilâhe illâ huve, fe ennâ tusrafûn (tusrafûne) : Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?” (Zumer 39/6)

İşte bu Dişil El Hayy Tezgahı kendisi ve Tohumu (AKL ve Ruh-Nakl) taşıyan Rahmaniyyet ERİLi için Deneme Tahtası oldu-İmtihan Fitnesi kılındı… (düşman, fitne vs..ayetlerini bulabiliriz..)
Âdem aleyhisselâmın NEFSi HAYYat sürekliğinde NEFESler devamında TAMMlayanını Bedenen gördü.
NEFSinin Tek ve Temel Hevâ Hevesi HAVVa aleyhasselâm oldu ki Âdem aleyhisselâm ve eşi için İskan-sakin edildikleri cennette-yerde Yeme- Giyinme-İçme-soğuk-sıcak-Barınma vs sorunu asla yoktu.


إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَى
Resim---“İnne leke ellâ tecûa fîhâ ve lâ ta’râ: Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak.” (TâHâ 20/118)

وَأَنَّكَ لَا تَظْمَأُ فِيهَا وَلَا تَضْحَى
Resim---“Ve enneke lâ tazmeu fîhâ ve lâ tadhâ: Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sıcaktan da bunalmayacaksın.” (TâHâ 20/119)

ÜREme Mefhumu-Bilgi-İlgisi, AKLa yüklü ama pasifti.
Âdem aleyhisselâm bedenen yerde (Rahimiyyeti) iken RUH (Rahmaniyyeti) nefha edilice..
Neğatif-ZIDlık Esmalarının (ubudiyet-abdlik imtihanı gereği) tecellisi ve ZID NOKTA-İBLİS (aslı hakken, bâtılı giyen sahnedeydi itirazda..) henüz daha şahsen “İKİ” lik aracı ŞEYTAN değildi.

Ne zaman ki Âdem aleyhisselâm ve Havva aleyhasselâm NEFSleri Bedenen büründü-göründü ARAya Yaratılış TECELLÎsi gereği İÇ Fısıltı (Havvanın Âdemi CEZB edip CERR Çekişi) İmtihanı BAŞladı..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

VeSveSe VERenin SıRR OL-AN SeSi:

VeSveSe VERenin-Şeytanın-İKİliğin çıkmasına sebeb olanın, SıRR OL-AN (içten aklen gelen fısıltı) SeSi (duyulan ve uyulan etkisi)

Âdem aleyhisselâm tek başına tek ŞEY iken olay olamazdı.
Havva ANA vücuden İKİnci Şey olunca, iki ŞEY ARAsında ALÂKA-münasebet
(cinsî) SeBeBi İKİlik- İKİ ŞEYlik Şey-tÂN-lığı OLAYın yolunu fısıldadı (İKİsininde AKIL Ana kartında yüklüydü zaten)

Âdem aleyhisselâma EMRedilen ANA EMR, Hevvâsına-Havvasına AKRAB-Yakın olmayacaktı ve asla İLAH edinmeycekti!

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) : Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? (Furkân 25/43)

أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Resim---“E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne) : Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz? (Câsiye 45/23)

RABBına ortak koşma İKİlik DUYgusuna Uymayacaktı bu ANA Âhiddi (YâSîn 36/60, 61, 62) çünkü Yakın olacak AKRABası AKRABı Özde RABBıydı.

İlginç olan;
ALLAH celle celâluhu’ya KULLUKta Nefs; EMRullahı DUYar, Şe’enullahta Sünnetullah üzere yaşarsa, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi Duyar, uyar da, onu İmam-ı Mubîn Bilir-bulur-onunla olur ve Allah ve Resulüne imanını amelen yaşayıp Hakka Şâhid olursa sonuç olarak HİZBULLAHta fenâ oluş Selâmeti-Cenneti vardır
:

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءهُمْ أَوْ أَبْنَاءهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ أُوْلَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُوْلَئِكَ حِزْبُ اللَّهِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---“Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike HİZBULLÂH (hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne): Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele 58/22)

وَمَن يَتَوَلَّ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ فَإِنَّ حِزْبَ اللّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ
Resim---“Ve men yetevellallâhe ve resûlehu vellezîne âmenû fe inne HIZBELLÂHi humul gâlibûn(gâlibûne) : Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide 5/56)

Asla unutmamalıyız ki Nefs-Aklımız için HİZBULLAHın İmam-ı Mutlakı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Nefsî HEVÂsından AKLen değil RABBanî HÜVEsinden NAKLen konuşur:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
Resim---“Ve mâ yentıku anil hevâ. : O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.” (Necm 53/3)

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
Resim---“İn huve illâ vahyun yûhâ. : O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.” (Necm 53/4)

ALLAH celle celâluhu’ya KULLUKta Nefs; EMRullahı DUYar da, Şe’enullahta Sünnetullahı terk edip Hevâsını ilah edinerek, ŞEYTANını DUYar UYar da Aduvvün Mubînini (YâSîn 36/60) bilir-bulur-onunla olur ve Allah ve Resulüne imansızlığını amelen yaşarsa sonuç olarak ona HİZBUŞŞETANlıkta fenâ oluş İhaneti-Cehennemi vardır:

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Resim---İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne HİZBEŞŞEYTÂNi humul hâsirûn(hâsirûne) : Şeytan onları sarıp kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücadele 58/19).

Yine Asla unutmamalıyız ki Nefs-Aklımız için HİZBUŞŞETANın görevli-İzinli Lideri şeytan NEFSin HEVÂsına fısıldar VesVese verir durur KÜFRü EMReder:

كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne): Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi, inkâr edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.” (Haşr 59/16)

وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَى
Resim---“Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ : Bir zaman biz meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç. O, diretti.” (TâHâ 20/116)

وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَى آدَمَ مِن قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا
Resim---“Ve lekad âhidnâ ilâ âdeme min kablu fe nesîye ve lem necid lehu azmâ(azmen) : Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.” (TâHâ 20/115)

فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِن سَوْءَاتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلاَّ أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ
Resim---“Fe vesvese lehumuş şeytânu li yubdiye lehumâ mâ vuriye anhumâ min sev'âtihimâ ve kâle mâ nehâkumâ rabbukumâ an hâzihiş şecereti illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel hâlidîn(hâlidîne) : Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." (A’raf 7/20)

فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Resim---“Fedellâhumâ bi gurûr(gurûrin), fe lemmâ zâkâş şecerete bedet lehumâ sev'âtuhumâ ve tafikâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneh(cenneti), ve nâdâhumâ rabbuhumâ e lem enhekumâ an tilkumeş şecereti ve ekul lekumâ inneş şeytâne lekumâ aduvvun mubîn(mubînun) : Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim" (A’raf 7/22)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

ŞeCeRRe HaBBesîN BiLelik Be si:

Cennetin Şeceretu’l- HULD Ebedîlik Soyağacının Tohumu-ASLı-Hakîkati-HaBBesi Ne idi?..
Âdem aleyhi's-selâm Cennetin Şeceretu’l- HULD’undan “zâkâ'ş-şecerete- soyağacı TADına bakınca”;
Yine ZÂKe kökünden gelen ve Cehennemin ZAKKUM Ağacı ile ne ilgisi var acaba?


إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ
Resim---“İnne şecerete'z-zakkûm(zakkûmi): Gerçekten (cehennemdeki) o Zakkûm ağacı,”
(Duhân 44/43)

ALLAH celle celâluhu Âdem aleyhi's-selâma ile haYYat taMMlayanı HAVVa aleyha's-selâma, açıkça düşmanınız diye bildirdiği ŞEYTAN..

فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَذَا عَدُوٌّ لَّكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَى
Resim---“Fe kulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvun leke ve li zevcike fe lâ yuhricennekumâ mine'l-cenneti fe teşkâ : Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!”
(TâHâ 20/117)

Her türlü istediğinizi yapabileceğiniz cennette asla şu “Şecere” ye AKRAB olmayın yaklaşmayın EMRi..
Ve düşmanınızın cennetten çıkarılmanıza sebeb olmasına göz yummayın buyurduğu ŞEYTANın gösterdiği meleklik veya ölümsüzlük ŞECERE-SOY Ağacı ne idi?


وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلاَ مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve yâ âdemu'skun ente ve zevcuke'l-cennete fe kulâ min haysu şi'tumâ ve lâ takrebâ hâzihi'ş-şecerete fe tekûnâ mine'z-zâlimîn(zâlimîne) : Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zâlimlerden olursunuz.”
(A’raf 7/19)

İlk babamız-Anamız nasıl oldu da-nerden bildiler de düşmanları olan Şeytan'ın: “Ben size nasihatçıyım o ağaç sizin ebedi soy ağacınız, sizdeki dirilik en son oğul-kızınızdaki OLACAK!” demesine kandılar?.

فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَى شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَّا يَبْلَى
Resim---“Fe vesvese ileyhi'ş-şeytânu kâle yâ âdemu hel edulluke alâ şecereti'l-huldi ve mulkin lâ yeblâ : Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Âdem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?"
(TâHâ 20/120)

Atalarımız açık Emrullaha rağmen Şeytan'ın yeminine kanmasalardı ne olurdu?

وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ
Resim---“Ve kâsemehumâ innî lekumâ le mine'n-nâsıhîn (nâsıhîne) : Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti.”
(A’raf 7/21)

Bu Şecere ne idi ki İKİsi “BİZ-BİR” likte AKRAB olunca;

Vuriye: gizlenmiş, örtülmüş iken sev'âti-himâ: ikisinin de avret yerleri-ÜREME ORGANları ortaya çıkı verdi!!.

فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَعَصَى آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَى
Resim---“Fe ekelâ minhâ fe bedet lehumâ sev’âtuhumâ ve tafıkâ yahsıfâni aleyhimâ min varakı'l-cenneti ve asâ âdemu rabbehu fe gavâ: Nihâyet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. (Bu suretle) Âdem RABBine âsi olup yolunu şaşırdı.”
(TâHâ 20/121)

Neden bu çıplaklık Şecereden ZEVK edince oldu?
Neden üreme organlarını cennet yapraklarıyla örttüler hemence ve kime karşı?


Şecereden ZEVK etmek ne demek? Şecereyi ZEVK ettikleri
(zâkâ: tattılar (A’raf 7/22) zevk kökünden ve zâikatu’l- mevt: ölümü tadarcasına gibi) ve sonuca ulaştıkları-yedikleri-işledikleri (ekelâ: yediler. (TâHâ 20/121)) ANda Üreme organları ve HÜNERlerinin ortaya çıkması Türkçe ŞEHVET değil mi İnsan Nefsinin HEVÂsının en son UÇu olan!!!

Bu soyağacının TOHUMları her insan Nefsi değil mi hayatta?

Şehvet Kuyusu sanılan ANA RAHMi, ALLAH celle celâluhuya ŞÂHİD Olacak her insanın aynı zamanda ŞEHÂDET Kaynağı değil mi?..


Kısacası;
Lâ ilâhe: Nefsin-Aklın İKİliğinin bir ucundaki HEVÂsında olan EMRullahla yasaklanan İNKÂR Yaratanından şiddetli ÎTİRAZ ile Kaçış ARZUsu-TERCİHi değil mi?
İllâ ALLAH: Nefsin-Aklın İKİliğinin bir ucundaki HUVEsinde olan EMRullahla istenilen İKRÂR Yaratanına şiddetli RIZÂ ile Dönüş ARZUsu-TERCİHi değil mi?

İslâm Dininin Olmazsa Olmazı, Sistemullahın kuruluş MURÂDı ve İnsanın Nefs-Akıl Başlagıç-Sonuç NOKTAsı TEVHİDUllah;
Lâ ilâhe İNKÂRı ile İllâ ALLAH İKRÂRını MuhaMMedî SEViyelemekten ibârettir..
Gübreyi İNKÂR ile GÜLü İKRÂR olmayıp Rasûlî SEViyedeki CANı Anlamak ve şâhidi olmaktır..
haMM AKLın leş zaNNettiği Cisim-Beden ile ulvî zaNNettiği Can-Rûhun HAKîkatını Anlama için;
“SUyun TESTİsi BUZdan!”ı Anlamak lâzım sevgili garibAN cANımız!..


SeHeR-de --> SEVgiliM SEÇ-tiM ERENler!..:

Âdem aleyhi's-selâmın KULlukta ilk ibâdeti TEVBE etmesidir.
Yer yüzüne düşen ilk damla kan da Havva aleyha's-selâmın HAYZ Kanı olmasın?.


ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَى
Resim---“Summectebâhu rabbuhu fe tâbe aleyhi ve hedâ : Sonra RABBi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.”
(TâHâ 20/122)

Ben de Âdemoğlu olarak geçen ÖMRüme EMRullah gereği TEVBE etmek istedim ve seher Anlarını seçtim İnşâe ALLAH!

الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالأَسْحَارِ
Resim---“Es sâbirîne ve's-sâdıkîne ve'l-kânitîne ve'l-munfikîne ve'l-mustağfirîne bil eshâr (eshâri) : Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir.”
(Âl-i İmrân 3/17)

Elhamdu lillâhi RABBi’l-Âlemîn…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »


BuZ ZeRReler ZiNCiRlerin YOLdu da
ÖZ-ümü ERİtti GÖZ-üm OLdu da
KaLB KâSesi “KûN feyeKûN” DOLdu da
Ben, BeLâ BâDesin İÇ-tiM
ERENler!..

ASLım olan Bir DAMLA SU yum-Nefsim, en yüceden-İlliyyinden en alçağa Esfeline indi de ve dondu da..

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî alâ batnih(batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn(ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun) : ALLAH, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı üzerinde yürümektedir. ALLAH, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz ALLAH, her şeye güç yetirendir.” (Nûr 24/45)

BUZ, Suyun her molekülünün donarak kristal zincirleriyle kasıtlı kalıplı zâlim benlik esirliğidir ve en ilkel H2O dur ve BeBek AKILdır..
Eriyip SU, yanıp Buhar, Uçup Buhar olup rahmetenli’l-âlemin Rahmet Buluyuna RÜCÛ’ etemeliyim..
Bunun için BUZ Dağı gibi donmuş kalbim, Yanar Dağ gibi yanıp Erimeli-OLmalı Özümden Gözüme dolmalı..
Kalb Kâsem, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İrfanıyla OL-ANlar-feyeKÛN Nuru Kevser keremi AŞKullah Anlayışı Kaynağı, hasbî Hizmet Çoban Çeşmesi çağlamalı..


Ya da;
Bedenim kadar bir taş-toprak kütlesiyim..
Bu Toprak kütlesi benim ham aklımın benlik Kâbesi gibi..
Bunu un-ufak edip en ince Mustafa aleyhisselâm Mihenginden ve en UN Ufak turab olan Ebu Turab Ali kerremullahi vechenin Edeb Eleğinden geçirmeliyim ki
DUYup-ANlayıp-UYabileyim Kur'ân-ı Kerimimize:

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
Resim---“Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben) : Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.” (Ne’be 78/33; Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

CeNneti yaratanı da CeNneti de erkeklere verilecek eregenliğe ermemiş kız çocuğu verileceğinden tenzih ederim!
Benlik Kâbesinin en toprak edilmesine kalb Kâbesinden RABBülâlemin’e gidilmesine çile çağrısı Anlamakta yüreğim İnşâallah!
İşte bu hâle gelince MuhaMMedî Kalb Kâseme HAKK dolar ve dilini değen ebediyen şehâdet şehidliği şerbetini içer İnşâallah!..


وَكَأْسًا دِهَاقًا
Resim---“Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan) : Dopdolu kadehler.” (Ne’be 78/34)

**

ZıRRDeLi ÂŞIK-ıM AŞK ANLA-şıldıM
BİL-ye OL-duM Sekiz KöŞe YIKILdıM
ÖL-meden ÖL-düM Dost!.. CeNâZeM KILdıM
KULL-uk KeFeNimi BİÇ-tiM
ERENler!..

ZıRRDeLi ÂŞIK-ıM AŞK ANLA-şıldıM
BİL
-ye OL-duM Sekiz KöŞe YIKILdıM:

Rahmetli Derbendli DELi Hasan BaBaM:
Ula Çoban 4 türlüyüz BİZ DELiler de sen hangisindesin BİLemedim DE Hele! derdi..
Ve de Sayardı
: Deli.. Resim ZıRRDeli Resim ZıRZıRRDeli.. Resim HıNZıRDeli!..

Hınzır, Domuz demekti ilk bakışta oysa;
MuhaMMedî Melâmette,
Hakikatul- İNZAR olup Hakikkat-ı MuhaMMediYYesini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin NEZRinde DUYup-UYan demekmiş yaa..

Neyse işte bende onlardan BİRisi OLdum Hasbe’l-Kader..
Bastığım toprak elimde Olmadan AŞK yeşerdi Çilesin verdi ve de çekilmez DERdi..
Bendeniz de Zâhirimde; 6 Yüzü, 8 Köşesi, 12 AYRıtı OL-AN BENlik Kâbe’siydim..
CELLe SELLi SALL ETTikçe, ağzımı burnumu toz-duman etti de ne köşe ne bucak kaldı çok şükür..
Şimdi “BİL-Ye” gibi;
Yüzsüz - SOnsUz Yüzlü
Baş-Ayaksız - her Noktası Baş-Ayak
Ne idüğü belirsiz cascavlak ve yusyuvarlak BiRR ZeRRe-KüRReyim…


ÖL-meden ÖL-düM Dost!.. CeNâZeM KILdıM
KUL
-luk KeFeNimi BİÇ-tiM ERENler!..:

Anam 93 yaşında sağ hamdolsun, ulu bir çınar gibi meşhur Yörük şivesiyel ANlatmıştı:

Ak Kuşum senden önce bir oğlum olmuştu, adını Halil İbrahim koymuştu Hoca EMMin..
Sürmeli gözlüydü.. kimselere baktırmazdım nazar olur diye ben..
Amma Bebeğim Mememi almadı, sütümü EMMedi ve bir şey de yediremedik.
Hoca Babamız çok okudu amma 7 gün sonra açlıktan öldü gitti yavrum!.
Sonra sen doğdun binbir dua ile..
Kaynanam DuDu EBEn evliya karıydı. Sıkmacı EBE derlerdi. Her ekmek yaptığımızda sıcak ekmeklerimizi çaktırmadan çalar da içine çökelek ekeler, DİZliğne doldurup, çeşmeye suya gidiyom banahanasıyla fakirlere, öksüz çocuklara SIKMA atardı yol boyu da kızardık biz 5 gelin birden.

Sen doğdun diye nasıl da şenlendi kocakarı, zil taktı oynadı sankim.
Cuma günü Selâ verilecek vakıtta ne eder eder de seni iki eliyle KIBLeye Kaldırıp:
Bu OĞULumu ÂŞIK Edeceksiniz değil mi Yâ Rabbilâlemin Yâ Rasul-ü EKREM!
diye seslenirdi gök yüzüne!
Ben de:
Deli karı bu oğlumu da sen mi öldürecen! derdim de bana:
Eminem aklın ermiyo! derdi..
İşte taa ozamandan sol kulağıma söynen “Abdullatif” ve sağ Kulağıma çağrılan “Latif EKREM” AŞK Çağrım ve Ağrım olmuştur hamd olsun..

Çocukken DUYurulan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESİ;

“Kendi Nefsini BİL!
Hizmetçi Kâmilini BUL!
ResûLullah Kalbinde Ol!
ALLAH celle celâluhu'ya Şâhid olup YAŞA!” idi..

MuhaBbet Vâdisinde;
Ya YAŞAdım da YAZdım,
Ya da YAZdım da YAŞAtıldımm..


Resim---Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!:
“Mutü kable en temutü : ÖLmeden önce ÖLünüz!” bUYurmuştun ve DUYurmuştun.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Nefsî Cehâletimde ÖLüp Kâmillerimin Kemâlatında Doğmaya,
Ezansız, Kur'ân-ı Kerimsiz, SECDEsiz ve Son DUÂM OL-AN, SaLL Namazımı kendi İmamım-CEM’atım olup sanki son kez diye, her AL-VER yarım nefesimde, her ÂN Yeniden Yaratılış Şe’enimde yeniden KILmaya AZM-sebat u CEZM-kesin karar Çabasına DÜŞtüm elhamdulillahirabbilâlemin…


“Lâ İlâhe” ve “illâ ALLAH” ağızlı MuhaMMedi Mihenk Makasıyla;
Önce: “Eşhedü enne MuhaMMed’r-Rasûlullah!”
Nasibimle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem’e; Şahid oldum, Teslim oldum, İman ettim, Tâbi oldum, İtâat ettim ve de Hamd ettim
TESLİMİYYETime ve sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in "BİZ BİR-İZ" inde ALLAH celle celâluhu'ya Teslim olduk, İman ettik, Tâbi olduk, İtâat ettik ve de Hamd ettik İSİKÂMETimizde..
Böylece AHAD ALLAH celle celâluhunun AHMEDi, ÂLEMlerin RAHMETi SîNesinde İSTİKÂMET Şehâdetine AKLen-NAKlen İştirak ettim:

“Eşhedü en Lâ İlâhe” ve “illâ ALLAH ve Eşhedü enne MuhaMMed’r-Rasûlullah!” Şerefine Erdim ve ERER-İZ BİZ BİR-İZ inşae ALLAH!..

İşte herkesin hayretle baktığı karbeyazı Kırat-Kıtmiri YELesi BULut BULut ak saçlarım, Kerem Kefenim ve Baş tacım oldu çok şükürr..

***

SıRT SıRTa FİRAVUN-MUSÂ-sı İle
SiHiR mi Ejderha ÂsÂ-sı İle
RaHiM-den KoNuŞtum İSÂ-sı İle
HeVesim HEP İken HİÇ-tiM
ERENler!..


SıRT SıRTa FİRAVUN-MUSÂ-sı İle
SiHiR mi Ejderha ÂsÂ
-sı İle

Zât→Sıfat→Esmâ→Eşyâ... oluşumu “Ol !..” emri gereği “VAR” ından varoluştur ki aslında dört âlemdeki tevhidin temelidir...
Dört âlemdeki:

Vahdet-i Vücûd,
Vahdet-i Şühûd,
Vahdet-i Sücûd ve
Vahdet
-i Ühûd Tevhidlerini;
Aklımızın; Çocuk, Genç, Olgun ve Pîr-i Fâni Hâllerinde anlayıp yaşayacağız, ilerde İnşae ALLAH.
İlk halk edilen “Şey” tektir.
Teklik ise Yaratanın vasfıdır.
İlk halk edilen “Şey” kendi başına belirsizdir.
O şeyin zıddını halk etti.
O gün bu gündür akıl, zıdlar âleminde zıdların zevkine erme imtihanındadır...

Bir şey halkedildi, bir şey daha...
İki Şeyin münâsebetinden olay doğdu.
İki olayın münâsebetinden de varlık için zaman doğdu.
İki zamanın münâsebetinden akıllarda zann doğdu.
Zannın ise çoğu çürüktür.
Aklın zann yargısını
“İlâhî Nakl” Terazisinde tartmak gerekmektedir.

Varlık-Yokluk, Işık-Karanlık, İyi-Kötü, İkrâr-İnkâr, Musa aleyhisselâm-Firavun, İbrâhim aleyhisselâm -Nemrud vs. “zıdları” sistemin temel taşlarıdır.
“Lâ İlâhe”: İstisnasız hiçbir İlâh yoktur demek küfür (inkâr), “İllallâh” ise ancak, ALLAH celle celâluhu hariç diyerek HAKK celle celâluhu’yu tasdik yâni ikrârdır.
Bu iki zıddın sulhu tevhiddir.
Bu ise sistemin var ediliş sebebi ve sonucudur.


لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ
Resim---“Lâ uksimu bi hâzel beled (beledi) : Bir de ona, (hak ve bâtılı) iki yol gösterdik.”
Biz ona iki yolu (doğru-eğri) göstermedik mi ? (Beled 90/10)

Buyurarak pozitif ve negatif yolları gösteriyor, kitâblar indiriyor.
Öğretici ve Tatbikedici Peygamberler aleyhisselâm gönderiyor.


وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَى
Resim---“Ve mâ tilke bi yemînike yâ mûsâ : Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?” (TâHâ 20/17)

قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَى غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَى
Resim---“Kâle hiye asây(asâye), etevekkeu aleyhâ ve ehuşşu bihâ alâ ganemî ve liye fîhâ meâribu uhrâ : O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır.” (TâHâ 20/18)

قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَى
Resim---“Kâle elkıhâ yâ mûsâ : ALLAH: Yere at onu, ey Musa! dedi.” (TâHâ 20/19)

فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَى
Resim---“Fe elkâhâ fe izâ hiye hayyetun tes’â : Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).” (TâHâ 20/20)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen kulihvani »

RaHiM-den KoNuŞtum İSÂ-sı İle
HeVesim HEP İken HİÇ
-tiM ERENler!..

فَنَادَاهَا مِن تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا
Resim---"Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ(seriyyen) Altından (bir ses-isâ as) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." (Meryem 19/24)

Göbek Bağıyla bağlı olduğum Meryem aleyhasselâmın her hücresiyle BİZ BİR-İZidik..
Halkın taşlamasına Tahammülde HAKK’ın SıRRına Sabırda sadakakatta, Ruhullahın DOĞum Hüznünde, Söz Orucun Sahurunda ve Tevhid İftarındaydık BİZ BİLEydik..
Cennetlerin tahtından kaynayan Nehirlerin ARKI, Meryem Rahminden geçmekteydi ve geçmekte el AN..

Azize ANA Aziz OĞULa es selam olsun!
Derunî DUYuş ve UYuşlarımı Çile çağlayanları gibi Halka arzda bazen heveslenirim coşarım, bazen de HİÇlik Çölüne düşerim!.
Hamm Akılda hep.. Akl-ı Silmde Hiç olan NEFSim!…


KeVSeR HaVuZunda BUZumu BoĞduM
Kul İhvÂNi KITMİR KİRimi KoĞduM
Her ÂN Şe’EN-inde YENİden DoĞduM
ÖL-ümdem ÖL-üme GÖÇ-tüM
ERENler!.

Ham, ilkel bencil benlik Nefsimin kendini bilmesinde;
Hamm aklımın kör kuyusunda şaşkın ve taşkın inlerken ERENlerden EL Kovası SALLandı Bir DAMLA BUZ AKLımı Rahmet buldu, İlim ve Edeble Tâlim BİLdi-Terbiye BULdu..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İrfan Yüreğinde Kendini bildi BUZluğunu UNuttu..

İğreti, geçici, izafî ve baş BELÂsı “Ben! Ben! Benlik” kirim, pisim, pasım, Rahmet Kevserinde yok olunca, ÖZüm Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gÖZünden RABBini BİLdi
elhamdulillahirabbilâlemin..

Her zerrem zâri zâri inleyerek ve ürpererek niyâz eyledi ki;

“Kemâlât, UBÛDİYYETin ZİLLETinin şuûruna ulaşıp RÜBÛBİYYETin İZZETinin inkişâfına aşînâ olmaktır.”

İşte bu İmtihan Âleminde Zâlim Nefsim, bu Şekil Âleminde Hevasını RABB edinip, RABBu’l-Âlemînin Rübûbiyyet Sıfatları olan;
Azamet, Kudret, Gına, Azîzlik, Dâim ve Kâim oluş ve diğerlerini GİYinince DONMUŞtu-Firavunlaşmıştı!..

ERENlerin Kerem Kevseri EDEB Ocağında damla damla eridikçe-soyundukça,
KULluğumun-Ubûdiyyetin sıfatları olan:
Fakriyet, Acziyet, Zillet ve İlletini GİYindi de gereklerini;

İlim, İrade, İdrak ve İştirakte fiilen YAŞAmak gereğini vicdanımda DUYdum!

Elimi eteğimi gayrısından çekip
;
Aşk u Cezbe,
Zühd-ü Takvâ,
Sıdk-û-Hüşû’,
Havf u Recâ ile Kevser Kucağında Ağladıkça Eridim Eridikçe Ağladım!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” buyurmuştu.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532)

“Nefsini BİLen RABBini BİLdi” müjdesi ile, Kulluk Tevhidini TAMAMladım, Tadını Taddım!

Bu acı gerçeğimle yüzleşip hazm edince;
Ham AKLımın, hâşâ ahrette beni beklediğini ZaNNettiği bir RABB Teâlâdan,
Şahdamarımdan da yakın CAN CERRyanımı her AN Yaratan “ben” den Öte Onda Yaşadığım El Hayy ve HaYYat Diriliği-Dirliği OL-AN ve
KûN-OL! kılan RABBu’l-Âlemîn BİZ BİR-İZ Zevkini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Tebliğinde-Tenzirinde-Tebşirinde ve Teşhidinde yaşadı..

Tüm bunları Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sînesinde;
İlim, İrade, İdrak ve İştirâk bazında
BİLdim, BULdum, OLdum, ANladım ve hayatıma yansıtıp YAŞAyıp; gayrısına kulluktan istifa ettiğimde gördüm ki,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
:

“fe kad arefe Rabbehu: andolsun ki RABB’ini de tanıdı!” Her AN “Rıza Ravzasında HaYY HaYYatına İştirak İştiyakı müjdesine mazhar oluş ne kadar kolaymış bir Muhammedî KUL olarak hamdolsun!..” dedim İçimde İçime..

Her ÂN Şe’EN-inde YENİden DoĞduM
ÖL-ümdem ÖL-üme GÖÇ-tüM
ERENler!.

Ben de sanırıdım ki dün, bugün, yarın ve olmuş, olan olacak var!
Oysa Şehâdet şehrinde Şe’enullahta Her AN Yeniden Yaratış-DOĞuştaymışım!.


Ş’ÂN:
Şe’N..
Şe’eNULLAH:


يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---“Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.” (Rahmân 55/29)

Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!:
Resim---“Mutü kable en temutü: Ölmeden önce ölünüz!” bUYurmuştun ve DUYurmuştun.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

Resim--- وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا: ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ: İşittik-DUYduk! itaat ettik-Uyduk!..” (Bakara 2/285)

Kul İhvÂNi SeFîL!. Ne VAR GeRi-de?.
YeDi LeTâiFin CEM’-i Resim DeRi-de
AKL-ı KüLL NûR-u MîM HaBLi’l- VeRiD-e…
ÂFâK-tan ENFüS-e UÇ-tuM
ERENler!..

Kul İhvÂNi SeFîL!. Ne VAR GeRi-de?:

Sefil Nefsim, sakın sakın geçmişi unutma ve tez elden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in Tevbe-sitiğfar BİZ-BİR-İzliğine katıl ve sakın çıkma!

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
Resim---Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne) : Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.” (Yâ Sîn 36/9)

Sakın sen de; geçmişiyle aralarına sed- baraj, gelecekleriyle aralarına sed-baraj dikip-çekip, şu Anlarına ise BAŞlarına Kibir-Küfür Torbası geçirip kendisi KÖR kalanlardan olma!
Ve unutmaki Ettiklerin yanına kâr kalacak!
Her ÂN OL-Anları Kaydeden, İki Omuzundaki Vâ’ad-OLumlu ve Vâid –Olumsuz Kayda AL-AN Videolarımızı-Meleklerimizi unutma!


إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ
Resim---İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârehum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin) : Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir bir kaydetmişizdir.” (Yâ Sîn 36/12)

Ve İnsaNN SıRRımız Yâ SînimİZi ANLAyarak OKU!..

YeDi LeTâiFin CEM’-i DeRi-de:

ÂDEMoğlunun en mükemmel hâli şu AN Şehâdet âlemindeki İNSAN Hâlidir..
Mevcûd BEDENimİz-Tenimiz-Derimiz İÇİnde maddî-Mânavî Her ŞEYimizi TOPlamış CEM’ etmiştir ve ezel-ebed tektir BEN, SEN, Odur..
Cisim- Can Cem’i.. Ya CeNNete ya da Cehennme KULluk İmtihanındadır..

7 letaif gönül gökkuşağı gibidir NEFSin AŞK Aşamaları, Neslin ASLa DÖNüşünde Nefsî Makamlardır..


Resim

AKL-ı KüLL NûR-u MîM HaBLil- VeRiD-e
ÂFâK-tan ENFüS-e UÇ-tuM ERENler!..:

İnsan AKLına tüm Esmalar Ana KART olarak yüklenmiştir.
Ancak her NEFSin Cüz’i Akıl, Cüz’i İrade, Cüz’i güç-kuvvet verilerek imkanıyla imtihan olduğunu unutmamalıyız.


Akl-ı Maaş: kendini BİLmeyen, sadece yeme-içme aklı olup Nefsin hüküm sürdüğü Hayvanî-Bedensel veya İç Güdüsel olarak da niteleyebileceğimiz akıl.
Akl-ı Maad: Kendini Bilen, Mürşidini Bulan, ALLAHtan korku duyan ve duyduğu korkunun neticesinde dinin emir ve yasaklarına boyun eğen, işin sonucunu maadını-âhirini az-çok düşünen akıldır ki bu akıl da insanı kemale erdiremez.
AKL-ı KüLL: Eşyâ-ŞEY’lerin Hakikat-ı MuhaMMediyyesine ERmiş, kendisinin yaratılış gayesini ve yaratanı Bilmiş, Bulmuş, EMRinde Olmuş Yeryüzünde Halife-Şâhidullah, Rahmetullah olan En Mütekemmül-kendisi kemâle ermiş ve en Mütekemmil-başkasını da kemâle erdibilir OL-AN Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Aklıdır.


Somut-Soyut Küllî Şey’in, Nur-u MiMden Yaratılanlar Olduğunu Anlayan SİLM Akıllar;
En Mekezdeki Dönmeyen, döndüren ve ASLa varılamayan Ezel-Ebed VAR Akılca desek ki ÖZ Noktanın Etrafına-Tavafına ÇizileBİlen; İÇe doğru en son ve Dışa doğru en İLK ÇEMBERin Adı
"Habl’il Verid" dir..
Özden de ÖZdeki RABBu’l-ÂLEMinin sÖZü,
Bu TAYFta Rahmetenli’il Âleminin SESi ve AKL-ı Küllüdür.
Âfak Akıl için, Ulaştıkça daha ilerisi OL-AN târifsiz Sonsuz UFUKlar, DIŞımız olup:
MUHiT-te O ALLAH celle celâluhu TEK kapsayan-yutandır..


وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---“Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ(muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan-kapsayandır.” (Nisâ 4/126)

Enfüs ise dıştaki Kâinâttan Bedene Yöneldiğimizde ÖZ –İÇ Âlemimizdir..
Beden-Sadr-Kalb-Fuad-LüB-LüBb’ül-LüB-Habl’il-Verid ve de AKDES..Ama asla Ulaşılamayan MERKEZ-de O RABBu’l-ÂLEMin celle celâluhu..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min hablil verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

AzîZ Efendimiz İkram Kaynağımız EKREMimiz!
Senin RAHMETenlil-ÂLEMin Ol-AN Ruhul-RUHuna es Selâm olsun!
Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!..

Resim''Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyûl-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...''Resim


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

SİZİN REHBERLİĞİNİZDE,
SEYİRLE, GEZDİRİLİP, GÖRDÜRÜLEN BU HARİKA FREKANSI,
ANLATIMLARINIZLA ULAŞTIRILDIĞIMIZ, "İLMEL YAKÎN" İN,
İNŞAE ALLAH, "AYN EL YAKÎN" VE "HAKK EL YAKÎN " E DÖNÜŞMESİNİ,
SİZİN YAŞADIKLARINIZI DAHA İYİ KAVRAYABİLME VE ŞÂHİD OLABİLME
BAHTİYÂRLIĞINA ERMEYE, NE KADAR İŞTİYAK VE ARZU DUYDUĞUMU
BİLMİYORUM NASIL ANLATAYIM..
BİZ ÖNCE İNANDIK..
ALLAH VE RESÛLUNA DAYANDIK.
(GÜVENDİK)
DIŞTA VE İÇTEKİ DELİL VE ÂYETLERİ FARK EDİP,
ŞÂHİDLER OLDUK.(NASİBİMİZCE)
EREN ELİNDEN, ŞEHÂDET MEYİ İÇİRİLDİK.
İZZET VE İKRAM GÖRDÜK.
EREN DİLİNDEN, MUHABBET BALI TATTIRILDIK.
İZZET VE İKRAM GÖRDÜK.
EREN REHBERLİĞİNDE,
EREN KALEMİNDEN YAZILDI.
GÖNÜL DEFTERİMİZE.
YATIP OKUYORUZ, KALKIP OKUYORUZ.
ELHAMDÜLİLLAH.
GERÇEKTEN BİZLER ÇOK CA İKRAM VE İZZETE UĞRAYANLARIZ.
ALLAH celle celâlhu BİLEMEDİĞİMİZ, BİLEMİYECEĞİMİZ KADAR
ENGİN VE HAYRLI İKRAMLARA UĞRATSIN SİZİ.
MUMNUN VE BAHTİYÂR EYLESİN. İKİ CİHANDA DA
.......
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen simurg »

Sevgili hHocamıza etmiş olduğunuz dualarınıza
bütün kalbimle sonsuzca "âMİN!" diyorum Sevgili HAYY-DOST kardeşim.

Allah daima kendisinden razı ve memnun olsun inşaallah.
Sizlerden de Rabbim razı olsun inşaalah,
satırlarınızda samimiyetle vücud bulan duygu ve düşüncelerinizle,
bizimde duygu ve düşüncelerimizi dile getiren
güzeller güzeli bir sevgili kardeş olduğunuz için çok teşekkür ediyorum.

Yazdığınız her satırda kalbinize muhabbetim artıyor,
Daima Hakk ve Hayr ile yaşayın inşaallah. Âmin!.
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: ERENler

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

KENDİSİNİ "MUHAMMEDİ BİZ "LİKTE GÖREN,
HERKES VE HER KARDEŞİMİZ ADINA ,
DUALARINIZIN KABUL EDİLMESİNİ DİLİYOR,
"MUHAMMEDİ BİZ" KARDEŞLİĞİ GİBİ BİR
MUHTEŞEM ÇATI ALTINDA CEM' OLAN HERKESE,
AYNI DUYGU VE SAMİMİYETLE DİLEKLERDE BULUNARAK,
CAN-İ TENDEN, CAN- GÖNÜLDEN, VE CAN-I RUHTAN,
ŞÜKR-AN LARIMI SUNUYORUM. SEVGİLİ SİMURG KARDEŞİM....
ŞÜKRAN LİLLAH, İYİ Kİ VARSINIZ..
ELHAMDÜLİLLAHİLRABBİ'L- ÂLEMİN
...
Resim
Cevapla

“►Kul İhvÂNi ŞiiR ve ZeVK ŞeRH'leri◄” sayfasına dön