Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-53

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-53

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Esselâtü vesselâmü aleyke Ya Seyidî Ya Resûlullah!.
huzbiyedî kad dâkat hilleti edrikni yâ Resûlullah!..
Subhâneke Yâ Allâm, tealeyke Yâ Selâm!.
Ecirnâ mine’n- nâr vebi affike Yâ Mücir!.


ALLAHümme entel Mennânü Bediü’s- semâvâti ve’l- ard!. Ze’l-Celâli ve’l-İkram!.
Yâ Hayyu!. Yâ Kayyumu!.
Yâ ALLAHu celle celâlihu!..


Resim
Bismillâhi’r- rahmâni’r- rahîm..

Bu akşam biraz fazla konuşacağız kendinizi ona göre ayarlayın. Gözünüz kapanıp yatakta uykuda kalmasın!.
Geçen buradan çıkarken bir arkadaşımız süâl sormuştu vakit yoktu cevâb vermedim onun hakkında biraz konuşacağım.
Ondan sonra da ne kadar yanaşabilirsek Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem den bahsedeceğim.
Kafaları hayatın sonsuzluğuna inanan, fakat ölmekten ölüm derecesinde korkan insanlar olmuştur. Kelimelere iyi dikkat edin!.
Fen düşünce gücünün en büyük abidelerinden biridir. Aya gidiyorlar. Gözle görülmeyen mikropları görüyorlar.
Fakat fen, kudsal otoriterleri yıkar. İnancı, “batıl” der yıkar.
İnsan bu günkü haliyle bütün dünya Amerikenın en medenî insanından Afrikanın Kotanto maymuna benziyen yamyamına kadar, bu günkü insan traşlı bir maymundan başak bir şey değildir. Günah işle, tekrar işle, çok dikkat edin sözüme oğlum!. hiçbir kitab da bulamazsınız bunu!.
Beni bir rüzgâr attı buraya sizi de evvel attı böööyle bir harman oluyoruz bakalım ne tarafa fırlayacağız!.
Günah işle, tekrar işle, adam öldür, hırsızlık yap, ALLAH bu gibi kimseye yine ulaşır oğlum!..
Fakat serinkanlılıkla ALLAHdan uzak durup varlığını isbata çalışan kimseye ALLAH ulaşmaz oğlum!..
Münkirler, korkaklıklarını örtmeye çalışan korkaklardır.
Günah, insanı ALLAHdan uzak tutan güvensizlik ve korku demektir.
İmansız kendini suya bırakmayan bir ayağıyla dibe kuma basıp yüzmeye çalışan gibidir “ben yüzüyorum!.” der.
Şirkler ALLAHın mezârıdır oğlum!. çünkü bu insanlar ALLAHı öldürdüler haaa!. Anlıyorsunuz ne demek istediğimi. İsaya “ALLAH!.” dediler ve astılar. Kendileri ama asılmadı!. Çirkinlikte gizlenen güzelliği, güzellikte gizlenen çirkinliği göremediler. Papa Hazretleri dahil olduğu halde!.
Bundan dolayı inananların bile kafaları bulandı.
Geçende içinizden bir İslâm kişi bana bir süâl sormuştu. Kendisine cevâb verdim ama kapalı söyledim oğlum!..
Çünkü bu süâli sormak neden içine doğdu bu arkadaşın? Belki içinizdedir şimdi. Süâl İslâmın merhamet ve şefkat derecesi çok olan bir insan tarafından sorulurdu bu süâl. Soduğu süâl bir insanın şefkat ve merhameti çok olan bir insan sorabilir bunu. Amma niçin sorar? Şimdi bu arkadaş içinizdeyse daha memnun olacaktır o kapalı sözümden.
Dedelerimizin devrinde böyle bir süâl sormak hiçbir kimsenin aklına bile gelmezdi.
Çünkü bu süâlin cevâbı sokak marifeti gibiydi, yalan söylemek yoktu. Bilmeme efendim birinin kolundan tutmak vardı, bu gün bunlar yok!..
Bunlar olmadığı için o süâli sordu o arkadaş.
İslâm Dininden olmayanlara Fâtiha-yı Şerîfe okunmamasının sebebini sordu. Okunur mu?. Okunmaz mı?.
İslâm Dininden olmayanlara Fâtiha-yı Şerîfe okunmamasının sebebi dinsiz bir insana okunacak olursa Fâtihaya hürmetsizlik olur. Anlaşıldı mı? Bâzı şeyler tersine söylenir. “Sen okuma!.” dedim geçtim. O da dedi ki: “Hoca her halde atlattı beni!. Yahutta gırgır geçti!..”
Hiç gırgır yoktur İslâmda hiç!..
İslâm Dini akla uyan bir dindir oğlum, bir kimyâger nasıl tahlil ederse öyle tahlil eder en müşkil cevâb tüp içinde bile en dinsize anlatılır!..
Efendim Ehl-i kitâbdır onlar!.”
Evet amma, Hazreti İsâ aleyhisselâm da Rabbın oğludur!.!.. Hâni Ehl-i kitab olmak oğlum hâni!..
Efendim babasız doğdu!..” “Babası kim?.” ->“ALLAH”!...
Öyle olursa Hazreti Âdemin en birinci ALLAH olması lâzım..
Mağfiret ve gufrânı, Cenâb-ı ALLAH kendisine hass kılmıştır. Kime vereceğini biz bilemeyiz. Fakat görünürde Fâtihayı haketmişse ALLAH bir sebebini halk eder okunan bulunur.
Fâtiha-yı Şerîfeyi ağzına alacak temizlik ve tevfîk’a insanlar mazhariyetlerini kaybettiklerinden Cenâb-ı ALLAH kelâmını hıfz için yerine çiçek gönderiyor şimdi.
Fâtihayı koruyor Cenâb-ı ALLAH haaa!.. Anlaşıldı mı?.
Her şeyin bir sebebi vardır.
Bu günkü cemiyyetin Fâtihası, çiçek oğlum!..
Bâzı zenginler, kendileri bilmedikleri için hem çiçek göderiyorlar hem de para vererek Kur'ân-ı Kerim okutuyorlar!..
Efendim mevlûd okunurmuş!..
Kur'ân okut!.. Mevlûd okunmayı Kur'âna tercih etme!.. Kur'ân okuttuktan sonra mevlûd okut!.. Mevlûd de efendim Kur'ân okunurmuş!..
Demek mevlûd olmasa Kur'ân okunmayacak!.?.
Kur'ân mezârlık kitabı değildir oğlum!.
“Efendim mevlûd?”
Evet, bu mevlûd okutma demek değildir.. Evvelâ Kur'ân okuyabilmek için mevlûd var ya..
“Peki Efendim, bu kadar senedir mevlûd okunuyor, bunu sen nereden ortaya çıkardın?” diye kafanızda düşünceler toplanır. Hatta kendikendine tekmeleyen insan olur: “Ne söylüyor bu Efendi, bu Hoca biz mevlûd okutuyorduk!.. Hele dur bakalım!.. Bu kadar ülemâ velî geçti onlar bir şey söylemediler de, sen mi söylüyorsun, be adamm!..” Demeee!.. Dur bakalım altından ne çıkacak!..

Resûl-i Ekremin hadisini, bildirdiği haberlere hürmetsizlik ve günah olmasın diye gelecek nesilleri kurtarmak için sustular onlar.. Şimdi ağızları belde toplandı.. Şimdi ben söylüyorum onların yerine anladın mı?!..
Parayla Kur'ân okunmaz!.. Kur'ân ona lânet eder!.. Cehennemde yerini arasın Hadis-i Peygamberi, buyur!..
O büyük insanlar niçin sustular?.

Mevlûd okuyana mevlûd içün para veriyoruz değil mi?. Hem de Kur'ân okutuyoruz ölümüz için bu sûretle Kur'ândan para alınmıyor. kurtuluyor anladın mı aslanım eski büyükler onun içün seslerini çıkarmadılar..
İmamı Birgivî.. Devir yaptırırlar bilirsiniz.. İslâm Dininde devir yoktur oğlum!.. İmamı Birgivîyi ta ben siz doğmadan okudum.. İmamı Birgivî hazretleri.. Mü’minin mü’mine duası kabul olur.. Sen bana dua edersin benim için temizsin, ben sana dua ederim senin için temizim,
ALLAH bu duasını kabul eder.

Peki.. “Mü’minin mü’mine duası kabul olur.” Gelir ortaya.. Geldik, oturduk, aldık, verdik, verdik, aldık ve herif namazdan, oruçtan kurtuldu!.. Bu demek değildir.
Bu gidişle öyle bir hâl alacak ki nasıl şu arzuhâl yazıcıların bürosu var ya, işte öyle 50 sene sonra bakacaksın “Devir Bürosu” diyecek: “Buyurun Efendim kaç kişi?. Ne kadar parası vardı?.” hesab makinâsı “tıkk’tıkkk”.. şu kadar para, buyurun makbuzu çıktı, bu olacak işte.
Bir zenginin parası varsa çağırır mahâllenin hafızını İmamını: “İmam Efendi, benim babam şu kadar para bıraktı biz şu kadar bin lira veriyoruz, kendine lâzımsa içinden biraz al, mahâllenin fakirlerine dağıt!..
Devir budur!.. Aldım verdim 15 defa, 15 de darbe vurur bu yooo yooo!.. İslâm dininde ruhbanlık yasaktır!..
Cenâze olayı, cenâze merasimi, çiçek, bando cenâze merasimi bu değildir!.
Âhirete intikal etmiş bir insanın ruhuna, yeğâne mağfiret definesi Fâtihadır. Bunun başka türlüsü yoktur oğlum!. yoldur, yoldur, Türkçe ana dilinde yoldur..

Bunlar hakkında süâl sormaaa!.. İnsan olan hatasını anlar, susar tamire gider veya gitmez, daha fazlası azıtır işi..
Çiçek, ölüye faydası olsaydı Cenâb-ı ALLAH çiçekleri aşağı doğru çıkarırdı..
Sen saksıya çiçeği koy, çevir aşağı çiçek yine yukarı, jeotropizm derler buna fende çiçek yine yukarı doğru çıkar..
Çiçek, bu gün doğrudan doğruya tapma, Totem Âdetinin aslî kisveye bürünmüş şeklinden başka bir şey değildir.
Saygı duruşu, heykel önüne çiçek koyup saygı duruşu bunların hepisi küfürdür.
“Ama kime küfürdür?.”
Aha buna, küfürdür, 5 vakit namaz kılana küfürdür.
“Ben İslâmım!.” demeyene hiçbir şey değildir!.
Cenâzesi var gidiyoruz, çiçekleri var, götür çiçekleri, ölüye bir zararı dokunmaz ki, ölüye bir zararı yoktur.
Cenâzenin adına, cenâzenin babası, amcası, dedesi orda, onlar bekliyorlar bizi..
Hee bir defa gittik.. “Biz kılmayacağız, siz yobazlar kılın!..”
Onu demek istiyorlar.
Mâdem öyleydi oğlum, bunların haberleri yok kıldırma namazını!.. Yıkatma!.. Sıkı mı?. Korkuyorlar, ama söyleyemiyorlar!..
Bunların hepisi Âhirete intikal etti. Ölüye hakarettir oğlum!.
Efendim bu söyledilerim 5 vakıt secdeye kapanan, yalan söylemeyen, haram yemeyen, hakiki İslâm için doğrudur oğlum!..
“Efendim ben ölürsem ne yapacağım?.”
Sen de çiçek koy!..

Zâten ben hakiki İslâmsam, ALLAH göndermez o çiçeği, yok bozukluk varsa, çiçekler dolar oğlum!..
“Çiçeğin bir zararı mı var?.”
Hâşâ yok Efendim!.. Ölüye zararı var yahu!.. Hakaret ediyorsun hem arkadaşım diyorsun hem arkasından gıybet ediyorsun!..
Çiçeğin ne zararı var, mezâra dik çiçek.. ağaç dik, mağaç dik ama bunu fazilet vesilesi sayma!..
Bir adam ölüyor yüzbinlerce liralık çiçek gidiyor.
Topla o paraları da 3 yetim okuttur, fenâ mı?.
Ama onu bozduğu için, ölümü insanlar bugün dejenere ettiler!.. Zirâ kitabları dejenere olmuştur. Böyle olanlara da yakışan da ancak budur!..

İnsanlar, ölümü hayvan mertebesine bu sûretle sokmağa çalışıyorlar, amma muvaffak olamayacaklar. Amma muvaffak olsalar, mezâr süâli kendiliğinden ortadan kalkar, hep hayvan oluruz yahu, kurtulduk gittik!.. Kurtulamayacağımız için hayvan yapamayacaklar diyorum.. Yoksa, evvelden bir kerâmetim yok haaa!...
Hâni öyle bir şey oluverse, hayvan oluversek de bitti!.. Ne süâl var ne de bir şey, salla kuyruğunu geçgit!..
Çünkü hayvanlara süâl ve diriltme, cennet ve cehennem, azab gibi mefhumlar lâyık değildir.
Efendim peki, hayvanlara diriltme yok!.” dediniz Eshab-ı Kehf’in; Yemlinâ, Mekselinâ, Mislinâ, Mernuş, Debernuş, Şâzenuş, Kefeştatayyuş.. bir de KITMîR diye köpekleri var bu cennete gidecek.
Bilmem neyin kargası, bilmem neyin devesi, bilmem neyin buzağısı onları karıştırma oğlum!..
Bunları söylersek et yiyemezsin!.. Avcılar tüfeklerini kendi başlarına çevirir atarlar, onları karıştırma!.. Süt yiyemezsin, işi çok karıştırmağa gelmez, deşersen altı çapanoğlu çıkar, titremeğe başlarsın!.. Onun için bildiğiniz kadar yeter!..

Ziynet, inci, altın, konfor, diğer kimselerden üstün olmak arzusunun vazgeçilmez bir tezâhurudur.
“Efendim benim saatim altın olsun!.. şeyim de inci olsun!..”
Bunlar haram değil, dünya malı haram değil!.. Dünya malı sana ALLAHı unutturursa o zaman haramdır!..
Çünkü, bunlar tekebbür eder insanı. Fazla hırs yapar, fazla hırssa haramdır.. Normal arzu fiiller tesbihtir.
Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis.”

Âyet-i kerime..

وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ
Resim---Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis.: Ve fakat, Rabbinin ni’metlerini artık anlat.. Bununla beraber her zaman ve her yerde ve herkese Rabbinin en büyük nimeti olan Kur'ân'ı durmadan söyle, anlat.” (Duhâ 93/11)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-53

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAHın ni’metlerinden bahset!.. Ne güzel insan!.. Ne güzel bıyıkları var!.. Ne güzel gözleri var!.. Ne temiz giyinmiş!.. Ne güzel çiçek!.. Ne güzel meyvalar!.. ALLAHın ni’metlerini methediyorsun: “Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis.”
ALLAHın ni’metlerini methedmek, ALLAHa teşekkür etmek, ALLAHa karşı şükranını göstermek demektir.
Yaz gelip: “yandım efendim ne biçim yaz idi!..” “Kış geldi dondum!..” böyle insanlık olmaz oğlum!..
Başını eğeceksin rıza göstereceksin!.. Esas onda!..

Cennetteki güzellikleri ifâdeye vesile olduğundan ALLAHın ni’metlerini.. cenntte inciler vardır, altınlar vardır, altından muhâllebi ırmakları vardır, hocalar söylerler daha vardır. Ben bir dafa bir hocayı dinledim çok sene, 30 sene evvel, ramazandan da çıktık, ikindi namazından sonra kapıda konuşuyoruz, bir yerde hükümet tabibiyim. Herhâlde hoca denk geldi hatırına, ağutos ayı.. dedi ki “orada dağalar et dedi böyle kızarmış, alırsın tekrar bulurusun!..”
ALLAHuekber, hoca dedim, nerde bu var yavv!..” dedim. Dağ kızarmış et, kesip aldımı yerine oluyoo!...
Oraya insan olarak değil kul olaraka gideceğiz!.. İnsan beşer Cenâb-ı ALLAH Kur'ân-ı Kerimde Nas, Beşer, İnsan, Âdem diye bahseder, kul olarak bahsetmez!.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Ben ALLAHın kuluyum!..” der. Kul olmak çok güç iş!..

ALLAHın ni’metlerini, şunları, bunları methetmek fiilî zikiridir. Fiilî zikir vardır, dille zikir vardır. Zekat vermek fiilî zikirdir. Altın, gümüş, inci bir hikmet düzeni için yaratılmıştır.
Yahrucu min humel lûluu vel mercân.. Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân
Bunlar da mı yalan?” diyor!..
Bir şeye davet ediyor seni, hududuna gel, vitrinden bak, vitrini kırıp da içerdeki halıları çalma!.. Alıyor polis onları!..

Dünyada canlı-cansız her şey’in yekdiğerine bir münasebeti, bir zevceyn alakası vardır, çift yaratılmıştır. Bu da büyük bir hikmettir. Bu günkü cemiyet insanları, bedeni ile ruhî bir gerilim vardır, damar sertliği, yarım başağrısı, mide ülseri, nefes darlığı, kolit, tansiyon, kalb yetersizlikleri iş adamının masasının çekmecesinde çeşitli vitaminlar vardır, seninlen konuşurken çıkarır.. Ne? Vitamin B, vitamin C.. tamam.. içki, spor, deniz, av bunları kaldırmak arzusunda oluşlarındadır. Fakat bunlarla bu ortadan kalkmaz!.. Kalkmayacaktır da!...
Orta çağda beşeriyyet cüzzam hastalığından korkardı.. Rönasans devrinde frengi, napolitan hastalığı, napolitan Kartaca’ya geçmiştir.
Bundan sonraki çağda Gut hastalığı, mafsallarda Gut hastalığı olur, damla hastalığı, enita kondri fazla şişmek..
Romantik çağda, o çağdada da tüberkiloz dan korkulur..

Hep bu “Olmaktan” ne olmak? Aha bunlar oğlum!..
Türkçemizde bir kelime vardır “Olmak” masdarı.
Olmakne olmak? Avukat olmak. Tembel olmak, hasta olmak, olmak deyip de geçmeyin hergün kullanırsınız, ben size bir olmağı anlatayım da bir bakın!..
Almancada Rain değil mi?. Biliyorsunuz.. frasızcada eter, İngilizce de to be, olmak, Türkçede de azîz olmak, usta olmak, doktor olmak, mühendis olmak, bakan olmak, hasta olmak, mesud olmak, bedbaht olmak çok iyi dikkat edin!. Mahkum olmak, rezil olmak, binlerce olmak vardır.
Fakat dikkatinizin üstünde ve her zaman bu kelimeleri kullandığınız hâlde farkına varamadığınız bunların bir inceliğinden bahsedeceğim size iyi dikkat edin!..
Nezle olmak.. İslâm dininde bu kazadır.
Şâhid olmak.. tesadüftür oğlum!..
Fikrin olmak, mârifettir..
Zengin olmak, kısmettir..
Bakan olmak, şanstır..
Usta olmak, sabırdır oğlum!..
Bu “Olmak” lar takdir ve kaderdir..

Yazı gelir, yazı.. Alın Yazısı.. bunlar hep dünyaya aiddir.. Âhiret âlemine aid değildir. Orada ALLAHın rahmeti tecellî ettiğinden takdir ve kader âhirete teşmil edilemez, uygulanamaz!... ALLAHın rahmeti tecellî ettiği zaman hiçbir kader ve kaza olmaz!..
Yangında yanıyoruz, arabanın altında kalıp ölüyoruz, ilahî mağfiret tecellîsi.. Âhirette tecellî eder, âhiretede insan beşer olarak gitmez!..
İslâm olmak ALLAHın bir lütfudur ve fiilîdir. Velî olmak onun olmağı yok.. Velî olmak, o nasıl olur? Onun olmağı yok, söyleyemem onu..
Nihâyet peygamber olmak!... Ancak onu söylerim.. meyvanın oluşu, ağacın mevcudiyeti lâzımdır, ağaç olmasa meyva olmaz.. toprak lâzımdır, SU lâzımdır, güneş lâzımdır, münâsib-uygun hava lâzımdır.. amma bunların meyvayı olduran, gizli pencere, perdeler, olduran bambaşkadır!.. O vesileyle olursa insan velî olur..
peygamber olmak.. o, ALLAHın kendi Zâtına mahsus Zât-i Ecellî Âlâlarının murad ve arzusudur.. Resûl olmak ki o, peygamber değil.. Peygamber başka, Resûl başka.. Resûl olmak, o tektir o.. O, Cenâb-ı ALLAHın tecellî muradının şiddet hâlindeki arzu-yu teâlîleridir o.. yalnız Resûli Ekrem Efendimize aiddir o..
Resûl.. bunları bir defâ anlatalım ki, Resûli Ekrem Efendimize nasıl yaklaşacağız, onu anlatacağız!..
Resûl, tektir oğlum!.. O da, Resûli Ekremdir.. evvelî O’dur sonu yoktur, “hâtemen nebîyyin”dir..
Ruhlarla temâsı O’nunla irade etmiştir Cenâb-ı ALLAH.. Ruh, ALLAHtandır ya..
Sana ruhtan sorarlarsa söyle Habibim: “kulir rûhu min emri rabbîALLAHımın emrindendir.. ALLAHa aiddir o.. ALLAH ruha o kadar kıymet veriyor ki, araya başka birisi girip de onu şeyetmesin diye kendi temiz meleği Azraili şeyediyor.. Azrâil onu alıyor, usulünce götürüyor.. Cenâb-ı Vâcibu’l- Vücûd, Resûlün ruh-u muallâlarına mahsus kılmıştır onu..
Ruh-u Muallâlarına değil.. Ruhları, Resûldür, cesedleri Nebîdir.
Cesed-i muallâlarına Nebîlik verildiği için.. yani Resûllük Âdemiyyetine aiddir, Nebîlik İnsaniyyetine aiddir Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin.
Mühr-ü Nübüvvet de, Cesed-i muallâlarına İnsaniyyet tarafına aid olduğu için, Hatemü’n- Nebîyyi olması dolayısıyla sıfatıyle Nebîlik sıfatı üzerinden kalktı mı Hatemü’n- Nebîyyi Ruh-u Muallâlarını teslim ettiği zaman herhâl kaybolmuştur.
O hâlde Nebîliği, doğrudan doğruya Ehl-i Beytle devâm eder.
Diğer Peygamberler Resûl değil Nebîdirler. Âdem Safiyullah, Musa kelimullah, İbrahim Hâlilullah, İsa Hâlimullah aleyhume's-selâtu vesselâmdır.

Musaerinî enzur ileyk: Ya Rabbi Bana Kendini göster.” Dedi, düştü bayıladı.
len terânî” diyor. Beni göremezsin Ya Musa!..
fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan” dayanamadı devrildi gitti.
İbrahim va’dini unuttu, İsmâili kurban etmeye gitti, teslim olup koç indirildi, Hâlilullah oldu. Zemzem onun hürmetine dünyaya fışkırdı. İsa Hâlim oldu.
Ama bunların hepisine ALLAH tarafından bir öneri bir mu’cize hediye edildi.
Resûl-i Ekrem bir şey istemedi. mi’râca çıktı bir yay boyu kadar yanaştı. Baş gözüyle görmek ona nasib oldu.
“Niçin göklere çıktı?. ALLAH orada mı?”
Oğlum, kafana sapık düşünceler getirme!. ALLAH gökte değil. Zaman ve mekan yok orada..
Ee dua ederken göğe bakıyoruz Hoca Efendi!..”
Bizi yaratanımıza şükranımızı ifâde ettiği için en temiz yer olarak orayı seçiyoruz yavvv, ondan oraya bakıyoruz..

Dünya yuvarlak ahaa şuradan, Münih’ten kaldırdık yukarısı ne olacak?
Bunun için Hakk gökten bizim için yağmur indirir. Yağmur suyunun terkibinde hiçbir şey yoktur oğlum içinizde kimyager var!..
Sulardaki bulunan madenler, maddeler topraktan alınır, ve topraktan çıkan sularda vardır bu şeyler.
Hatta size bir şey söyleyim, deniz suyu çok geç donar.
Burada Münih’de gidin bakalım kimya laboratuarına sorun bakalım bilecekler mi?
Deniz suyu donduğu zaman buzu tuzsuzdur oğlum!.. Balık bile farkında değildir hah!.. Bu büyük bir hikmettir haaa büyük bir hikmettir bu!.
“Bu hikmeti biliyor musun?”
Biliyorum ya oğlum!..
“Anlat!..”
Anlatamam!.. Anlatsam, burası birbirine karışır, kapıdan zor çıkarız hepimiz.. her şey Anlatılmaz!.. Üniversiteler mahvolur oğlum!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-53

Mesaj gönderen kulihvani »

Sen işte dilini “vırr vırrr!”ını biliyorsun!.
Sen gel bi secdeye kafanı bir sür şöyle, kafanın kemikleri şöyle bi törpülensin ondan sonra bu işler çıkar!.

Onun için insan vücûdu bir elektirik feneridir, içinde pilleri var ampülü var bir de yukarısında şeyi var.
Pil ne?.ALLAHın verdiği rızıktır. Ampül aha işte el fenerini hatırlayın, konuştuğum zaman gözünüzün önüne pili.. er Rezzâk esmasından gelen rızıktır. Ampülü Kalbdir, Nur-u Rasûlullah, Nur-u MîM var ya MîM harfiyle başlayan hah o.
Sîret-i Resûl, Âdâb-ı Resûl?.

“Amuca Peygamberin ahlâkı nasıldı, ne yer ne içerdi, nasıl hareket ederdi, nasıl konuşurdu?.”
Sîret-i ResûlSünnet-i Resûl, yaptığı hareketler ve de şeriat koyan emirleri var. İnsanı âdemiyet mertebesine yükseltmek için kurulmuştur bunlar.
Bir pıhtıdan cüneyn, cüneynden küçük bir çocuk, çocuktan büyük bir insan hâline geldin değil mi?
Şimdi buradaki pili bozan; haram, hased, yalan, dedikodu, gıbta, kanaatsızlık, sabırsızlık, gıybet bu pili bozar.
Eğer bunları yapmazsan yukardaki pile bastığın zaman hâni o noktaya ki o el, “lâ ilâhe illâllah” elidir, piline bastı mı işlem başlar..
Onun için, el sallamaynan ateş sönmez, üfülemek lâzım, üfülemenin de mikdarı vardır az üfülersin ateş alevlenir fazla üfülersin söner..

Salâvât-ı Şerîfe, lâ ilâhe illâllah tayyib kelimeleri de aynen böyledir, bunların ölçüsü kadar lâzımdır insana.
Bütün canlılar Nur-u MuhaMMedi sallallahu aleyhi ve sellemden südur eden Hayy esmasıyla yaratıldığından İnd-i İlahîyyede feyazân eden Nur-u MuhaMMedi herkesin kalbine mütemâdiyen gelmektedir.
Bu Nur, beşerî ve nefsanî perdeyle örtülü olduğundan insanlar bunun farkında değildir. Bu Nur dinsizinde de imansızında da hepisinde vardır ve Bu Nur beşerîdir.
Lâ ilâhe illâllah” demek: “bende bir şey yoktur, Bu Nur vardır, yani ALLAH vardır ben yokum!..” demektir.
Bu Nur da, MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellemin Nurudur demektir.
Tevhid ile bu perdeyi kaldırmak, kendini yok edeBİLmek demektir. O zaman Nur görünmeye başlar bu sözler de cesed-i mübârekin, Resûlün yeri yoktur, cesed ancak bağdadır, cesede bağlanmak için mebde’ ve başlangıçtır onun için “men arafe nefeseh fekad arefe rabbeh” bunu izâh eden veciz kelimelerdir. Yani “nefsini bilen ALLAHını bilir” nefis perdesiyle kapalıdır..
Onun için, Musa’ya: “len teranî: Beni göremezsin!. Bu cesedin olduğu için nefsinle berabersin bununlan beni göremezsin!.” dedi. O iddia etti “kütt!.” diye düştü bayıldı.
İşte bâzı sırlar vardır söylemeyim hepimiz kaçarız buradan oğlum, birbirimizi ezeriz!.
Bir Hadis-i Peygamberîde: “Tubâ le men reanî amene bihi. Sümme Tubâ, Sümme Tubâ, Sümme Tubâ ve men amene bi Kâlemeniha : Ne mutlu beni görene!. Ne mutlu beni göreni, göreni, göreni, göreni görene!.” diyor. Her zaman görürüz..

Kıyamet kadar sahabe vardır oğlum. Sahabe, Resûlullahı gören yahu.. belki içimizde sahabe de vardır, tabiin de vardır, tebatabiin de vardır.
“Nasıl?”
Resûlullahı rüyâsında gören insan Resûlullahı görmüştür. Resûlullahı şeytan temessül edemez. Şeytan, Resûlullahı, bulutu suyu koyunu temessül edemez, diğerlerinin şekline girebilir.
Onun için, birisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi rüyâsında gördü mü dilini kesmeli, kimseye söylemeyeceksin onu, senin kudretin ölçülüyor, o sahada olur işte. Onu da sen söylemedin ben seni gördüm konuştuk, ben habersiz tabiin oldum yahu..
Onun için, kıyamete kadar devâm eder bu Nebîlik.
Elden ele kıyamete kadar sahabe, tabiin, tebetabiin vardır..
“Ne mutlu ne mutlu ne mutlu beni göreni, göreni, göreni, göreni görene!.” buyurmuştur.
“Efendim Hazreti Âdeme secde ettiler!.”
Evet ettiler, bu ta’zim tahiyyat secdesidir, ibâdet secdesi değildir.
Es selât ü vesselâmu aleyke yâ Rasûlullah!.” diyoruz.
Çok dikkat buyurun, “İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebîyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ: Ben ALLAH ve melâikelerim Resûl-i Ekreme, Nur-u Rasûlullaha salâvât-ı Şerîfe getiriyoruz ey mü’minler siz de getirin!.”
O hâlde salâvât-ı Şerîfe farzdır, farz.. İmam-ı Azam bizim mezhebimizde bunu hafiflettirmiştir.
Alen nebîyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ” tamamıyle Rasûlullahın potasında eriyen için farzdır. Velîyullah için farzdır.
Biz 1 defâ söyleriz bu farzdan kurtuluruz. Çünkü getirdiğiniz bu farz Rasûlullaha aiddir doğrudan doğruya, 1 defâ söylenebilir. Gece “ALLAHumme salli ala MuhaMMed ve âl-i MuhaMMed” oğlum.
“Es selâtu ves selâm sana aleyke.. sana olsun yâ Rasûlullah!.”
Ve inneke illâ rahmeten lil âlemîn” demektir bu. ALLAHın duası rahmeti sana olsun!.
ALLAHumme, Cenâb-ı Peygamberden dozajı inerek bende olan Rasûlullah ın Nuruna, kendine dua ediyorsun, haberin olmadan..

Yalınız, çok dikkat edin muhterem İslâm gardaşlar!.
Meselâ Müezzin Efendi: “Alâ Resûlinâ salâvât” “ALLAHumme salli alâ MuhaMMed ve âl-i MuhaMMed” deriz değil mi?
Rasûlullaha salâvât-ı Şerîfe getirdik. O doğrudan doğruya Rasûlullahın cesed-i muallâlarına aiddir. Yani insanî tarafına. Bizde de insanî taraf varsa, O’ndan bize gelir çok dikkat buyurunuz.
Yalınız Müezzin Efendi, teravih namazında salâvât-ı Şerîfe getireceksiniz!. “ALLAHumme salli alâaaaa MuhaMMed!.” dedi mi doğrudan doğruya Nur-u MuhaMMedîdedir bunu getirmek farzdır o anda.
salli alâaaaa MuhaMMed!.” dedi mi Rasûlullahın Nuru.. “ALLAHumme salli alâ MuhaMMed ve âli MuhaMMed” demek mecburiyetindeyiz farzdır orda dikkat buyurun!.

Kur'ân-ı Kerimde bile Rasûlullahın mübârek ismi 2 yerde, biri Rasûlullahın Nur-u Muallâlarına aiddir, bir de cesed-i muallâlarına aiddir. Diğer taraflarda Tâ-Hâ, Elif-Lâm-Mim, el Müddesir bir çok isimlerle hitab eder. ALLAH bile Rasûlullahın MiM harfiyle başlayan ismini her yerde kullanmaz.
Yalınız bir âyet-i kerime vardır Kur'ân-ı Kerimde o aynı zamanda melekutun Salâvât-ı Şerîfesidir, aynı zamanda âyet-i kerimedir. Doğrudan doğruya Resûl-i Ekrem Efendimize aiddir. İçinde MiM harfi yoktur “İnnâ a’taynâke'l- Kevser. Fe salli li rabbike venhar. İnne şânieke huve'l- ebter” bu Doğrudan doğruya Nur-u Resûl-i Ekrem Efendimizedir. ALLAH Rasûlullah Efendimize şey ediyor, içinde MiM harfi yoktur. O, aynı zamanda İlahî Salâvât-ı Şerîfe, aynı zamanda âyet-i kerimedir..

Ki büyükler söyler: “Borçlarını vermiş tamamiyle temiz olmuş bir insan, namaz kılar, oruç tutar, yalan söylemez, İnnâ a’taynâkel Kevser’e devâm ederse Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi rüyâda görmeden ruhları gabz edilmez.” söylenir.. eski kitablarda vardır.
O hâlde, “ALLAHumme salli alâ MuhaMMed” demek, “her AN MuhaMMed, her an alâ MuhaMMed” demektir.
Salâvât hicretin ikinci yılında emrolunmuştur. Peygamberimizin olan hakkı üzerine kaza etmektir..

Meşhur Zîmahşerî vardır, büyük türk İslâm âlimlerinden bu salâvât-ı Şerîfe için “vâcib” der.
İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebîyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-53

Mesaj gönderen kulihvani »

Âl, Arapçada kendisi demektir. Âl-i Musa, Musa’nın kendisi.. Âl-i MuhaMMed Resûl-i Ekremin kendisi..
Burası muhterem cemâat çok incedir incelerin incesi.. Bu inceliği anlayanlar bu tâata mazhar olurlar. Bu gibilere Hakkın kelâmı âdet hilafına yani, harfsiz, savtsız, sessiz, keyfiyetini idrak edemeyerek ve yanız bir cihetten değil bütün cihetlerde sâri olur ve bütün uzuvlarıyla işitirler.. Abdulazîz Debbağ Hazretleriel İbriz” kitabında yazar.
Anlatmıştım Geylanî Hazretleriyle Ahmeder Rufaî Hazretlerinin yanına bir çocuk gelmiş de: “ben gizleniyim de bulun” hikâyesi..

Hadislerden bahsedeceğim biraz da..
Dua eden kimse Resûl-i Ekreme salâvât-ı Şerîfe etmedikçe duası perdelidir oğlum!.
Dergah-ı İlahiyyede icâbet vâki’ olmaz. Tebaranî de İbni Mesud söyledi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Hadisleridir. Her dua semâya çıkmaktan men’ edilmiştir. Yani uruc etmekten Cenâb-ı ALLAH'a varmaktan men’ edilmiştir.
Bana selâtu u selâm olursa dua yükselir” diyor Cenâb-ı Peygamber.
Yanında Ben anıldığım zaman Bana selâtu u selâm etmeyen kişinin burnu yere sürtülsün!.” diyor.
Niçin “kafası sürünsün” demiyor. Burun rüyâya aiddir rüyâda koku yoktur bilirsiniz. “burnu yere sürülsün!.”
Kim bana salâvât getirmeyi unutursa ona cennetin yolu unutturulur” diyor. Rasûlullah Efendimizi söylüyor.
Kim kabrim yanında Bana selât ederse, ben onu ALLAHa kasem ederim ki işitirim” diyor Cenâb-ı sallallahu aleyhi ve sellem.
Kim uzakta bulunursa bana salâvât getirirse, bana ulaştırılır o salâvât-ı Şerîfe” diyor.
ALLAHın yeryüzünde seyahat eden melekleri vardır. salâvât bana onlar ulaştırırlar” diyor.
Cuma günü bana çok salat getirin, o gün salâtlar bana arz olunur” diyor Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.
Sabah namazından sonra iş yaparken “ALLAHumme salli ala MuhaMMed ve âli MuhaMMed
Mayıster geldi “tamam mayıster”.. “ALLAHumme salli ala MuhaMMed ve âli MuhaMMed”..
Sen de.. öyle çekerek çekerek fabrika alt-üst olur hepisi secde etmeğe başlarlar..
Seni bırak da beni dinle, ben senin 2 misli yaşımdayım..
Hazreti Ali kerremullahi veche, Kerremullahi veche ne demektir? Hıııı?
ALLAH onun yüzünü azîz kılsın!.” demektir.
Kerremullahi veche: “ALLAH onun yüzünü azîz kılsın!.” demektir.
Ene nuktatun Taht-ı BâBâ” buyurmuş Hazreti Ali kerremullahi veche.
Çok ince derin bir mânâsı var. “Bnin altındaki sır olan NOKTAya vakıfım ben!.” der.
Bnin altındaki NOKTAyı bilirim!.” der. Bu nedir?
Be”nin yüzü yerdedir oğlum, yere bakar. Elif önünde yüzünü yere koymuştur. Bunları anlamak için çile çekmek lâzım.
İbâdet eden başkadır, bilen başkadır, bilerek ibâdet eden yine başkadır. İbâdet edip bilen daha bambaşkadır oğlum.
Bir hadis-i Resûl-i Ekremde gözün buğusundan, gönlün kaynayışını sezen Sâlihler sözü anıldığı yere rahmet iner feyz ü mağfiret yağar!.” diyor..

Şurada bir Velî hikâyesi anlatsak vallahi de billâhi hadis-i Peygamberiye göre buraya Cenâb-ı ALLAHın mağfiret yağar!.. İslâmda bir kalb ilmi vardır, bu bir deryâdır, bu deryânın içine giren ya batar, battı mı tamamıyle batar, çıktı mı da tamamıyle çıkar. Büyük Alllah dostu velîler. Öyle olanlar nefs-i mutmâinneyi aşmışlardır. Bunlar için büyük müjde âyetleri vardır. Yani nefs-i levvâmeyi aşmış, nefs-i mutmâinneye gelmişlerdir. Onlar için, “Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh. İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh. Fedhulî fî ibâdî. Vedhulî cennetî”
Sen benden hoşnut, Rabbın senden razı sevgili kulum gir cennetime..” işte âyet-i kerime..
“Ben bütün kâinâta sığmaaam, hakiki bana inananın kalbine sığarım” bir hadis-i kudsîde..
ALLAH Dostlarının hâllerini bilmeyenler, onlara saygı duymaz. Onların iç âlemini ve akılalmayan bâzı hâllerini çözemeyen onlara hürmet edemez. Hürmet, saygı bu gün menfaat içindir, yalancı münâfık kimselerin mârifeti hâline gelmiştir.. Onun için bir belâya uğradığınız zaman ALLAH sevgisi için belâ şarttır oğlum!.
Her vilâyet hâlini belâ tâyin eder, sebebi ALLAH sevgisi iddia edilmesin, kul kibre girmesin, tevâzu’ içinde yüzsün diye.

Azîz cemâat,
Bir musibet karşısında, bu felâketten dolayı ALLAHa şikâyet etmeyiniz!. Zirâ ALLAHtan şikâyet etmiş olursunuz.
Bir zarara uğradığınız zaman bundan dolayı öfkelenip sağa sola çarpmayınız!. ALLAHın takdirine isyan etmiş olursunuz!. Hiç kimsenin kadere yüklenerek hak taleb etmeye yetkisi yoktur!.
“Ed-dünya sicnü'l-mümin ve cennetü'l-kâfir: Dünya mümin için bir cehennem azabıdır kâfir için cennettir.”
Asrımızda Dünyayı arayan çooook, Âhireti arayan çok az.. Hakkı arayan azdan da az!.
Hakiki imanda olan, “Neden oldu?” lakırtılarını bilmez. Bunları izâha kalkmış, baş üstüne, hoş geldi sefâlar getirdi. Belâ karşısında Müslüman sabırlı olur.
Dünyada hiçbir prensibe bağlı olmayanlar rahat eder. Onlar da hiçbirine söz vermeyenlerdir oğlum!. Yer onlar gibi çoğunu yuttu oğlum!. Rüzgar onlar gibi nicelerinin külünü dağıttı!. Şimdi arasan onlardan iz bile bulamazsın!.
İşte bunlar için Resûl-i Ekrem ne buyuruyor biliyor musunuz: “Üzüntüm âhir zamanda gelecek ÜMMetim içindir!.”
Bu günün dünyası kâinâta nisbetle çok zeki çok âlim çok akıllı inasanlarla dolu bir dünya.
Müsbet ilim çerçevesinde sıkışıp kalan yalınız insan ruhu Âdemiyyet hamulesidir, hâlbuki diğer taraftan dünya Âhirete nisbetle serseri ve delilerle doludur. Beşeriyet bu günkü kadar tarihte buhran geçirmemiştir. Eski devirlerde ızdırablar mevzi’i idi, bu gün ise cihan şümuldür.
İlimciler “ilmin nazarında dinin kıymeti yoktur” diyorlar. Dinciler de i’tiraz ederler buna. Biribirine “havv havvv!.” gider bunlar!. “Efendim sen kâfir oldun!. O dinsizdir!” “Efendim, çiçek.. Tabiat yarattı!” der âlim.. öteki: “Nasıl tabiat yarattı, ALLAH yarattı!.” der.
İkisi de AYNını söylüyor farkında değiller, farkında değiller. Kuyruk uzunluğu farkı var arada yalnız!. Aralarında mücâdele var demek, ne ilimde ne de dinde hakkıyla bir şey bilmediklerinden bu hâl.. çok dikkat buyurun. Mücâdele din ile ilim arasında yoktur, olamaz. Yarı bilgi ile yarı dinli arasında vardır.
“"Utlubu'l ilme mine'l-mehdi ile'l-lahd" Beşikten mezâra kadar ilim tahsil ediniz!.
Ikra’ bismi rabbikellezî halak. Halaka’l- insâne min alak. İkra’ ve rabbuke’l- ekrem. Ellezî alleme bi’l- kâlem. Alleme’l- insâne mâ lem ya’lem” Kâlemle, kâlem daha dünyada kâlem icadı yokken ALLAH: “kâlemlen yaz!.” diyor.
Beşikten mezâra kadar ilim tahsil ediniz!.” “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” âyet-i kerime..

Şimdiii pekiii, Hoca Efendiyle profösör niye birbirine “havv havvv!” diyor?
Silahı, ilim-fen buldu değil mi makinalı tüfek bastı mı “pıııırrttt!.” diye atıyor.
Bunlar bulundu nasıl bulundu?. İşte kimya makine şöyle böyle bulundu bu kitaplarla bulunmuştur!...
Peki bunu nerde kullanacağız?.” desem o sorana..
Ulan oğlum silah ihtimâlinin hedefini ilim dahi bilmez!. Bunu kullanan kimsenin ahlâk ve mâneviyat şuuru tahrib olur, değil mi? Burdaki kitaplarda yoktur. İlim ışık olduğu dakikadan itibaren dinden başka bir şey değildir.
Bu günkü medeniyet tıpkı bacaklarından biri alabildiğine uzamış diğeri kısa kalmış topal bir insan gibidir.
İnsanın vicdanî ahlâk fazileti onu kullanmasıdır, “onu kullanıyım mı kullanmayım mı?” der. Fen söylemez onu bulur onu.. O hâlde ikisi birbiriynen beraberdir..

Onun için azîz cemâat, hakiki saâdetin anahtarı aha burada asılıdır.
Semâdan rahmet yağar herkesin gönlüne damla damla düşer, yağmuru deniz kuşu da alır, sadef de, sadef bir damla alır İNCİ olur, öbürlerinde damlalar yok olur. İşte ALLAH sevgisi de böyledir. Damlanın düşeceği gönül sedef olur yoksa diğerlerine hiçbir şey olmaz. “Yahrucu min humel lûluu vel mercân. Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân
Gaibden gelen seslere inanmak lâzım, gaib görülemeyen değil, görünmeyendir oğlum.
Efendim gusül temizliktir” “hee!” “ abdest temizliktir” “ona da hee!” “Namaz idmandır” “ona da hee!” “oruç perhizdir!” “Efendim bunların bir çok faideleri vardır
Hep profösörler söylüyor bilmem ne profösörü söylediği gibi, dinen böyle söylemek uygun değildir.
Namaz idmandır, oruç perhizdir, abdest temizliktir, gusül temizliktir!. Dinen yasaktır bu!. Bu nokta çok mühimdir, EMİRdir o kadar!. Nass olan yerde ictihad yapılmaz, şeriatte büyük kaidedir bu!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-53

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Münkir: (Nekr. den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz.
Kisve: Elbise. Kılık. Hususi kıyafet. Küsve. Kisbet.
Totem: Her hangi bir sebep olmadan, hayvanlardan, ağaçlar ve bitkiler gibi diğer canlılardan, şekillerden veya siluetlerden fayda ve iyilik beklemek, menfaat sağlamak esasına bağlı ilkel inanç..
Teşmil: kapsamını genişletmek, kapsamına almak.
Muallâ: Yüksek, yüce, âli. Makamı ve rütbesi yüksek.
Mu’cize: İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika. Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise. * Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir. Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir.(... Mu'cize davâ-yı nübüvvetin isbatı için münkirleri ikna etmek içindir. İcbâr için değildir. Öyle ise davâ-yı Nübüvveti işitenler için ikna edecek bir derecede mu'cize göstermek lâzımdır... S.)
Savt: Ses. Bağırmak.
Cihet: (C: Cihât) Yan, yön, taraf. * Sebeb, mucib. * Vesile, bahane. * Evkafça olan vazife, maaş. * Yer, mahâl, semt.
İcâbet: Kabul olmak. Kabul etmek. * Râzı olma, rızâ gösterme, muvafakat etme.
Vâki’: Olan, düşen, konan. Mevcud ve var olan. * Geçmiş olan, geçen.
Nefs-i Levvâme: Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hâli ve vicdan rahatsızlığı. * İnsanın, kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi.
Nefs-i Mutmâinne: İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl. İnsanı Allah'a yaklaştıran hâl. Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi'nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi. Nefsin, Allah'ın emirleri altına sakin ve şehevâta muâraza ederek ıztırabdan kurtulmuş olma hâli.
Şümul: Kaplamak. İhtivâ etmek. İçine almak. * Hükmü altına almak.
Nass: Kat'ilik, kesinlik, açıklık. Te'vile ihtimali olmayan söz veya delil. * Kur'ân-ı Kerim veya Hadis-i Şerifde bir iş ve mes'ele hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelâm ve âyet. Akide. * Bir haberi kimden aldığını söyleyerek, en nihayet o haberi ilk söyleyene kadar nakledilişi isbat etmek.Bazılarınca istihraç ve izhar mânâlarından me'huzdur. Bir şeyin belâğ ve nihayetine denir. Bundan başka: Delil, haber, seyr-i şedid, ref', hüccet, bürhan, zuhur mânalarına da gelir.
İctihad: Kudret ve kuvvetini tam kullanarak çalışmak. Gayret etmek. Çalışmak. * Anlayış. * Kanaat. * Fık: Şeriatın fer'î mes'elelerine âit hükümleri, İslâm müçtehidlerinin, usulüne uygun olarak, Kur'an ve Hadis-i Şeriflerden çıkarmaları ve bunun için tam gayret etmiş olmaları. Böyle içtihad eden zâtlara Müçtehid denir.

Resim

Şeytan; Resûlullahı, bulutu, suyu ve koyunu temessül edemez. rüyada bu halde gözükemez..

Resim---Ebû Hüreyre (radiyallahu anhu) şöyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Benim adımı (kendinize, yahut birbirinize) takınız. Künyemi (yani Ebü’l-Kāsım künyesini) de takınmayınız. (Şu da mâlûm olsun ki), her kim beni rüyâda görürse gerçekte beni görmüş olur. Zirâ şeytan benim sûretime temessül edemez. Bir de, her kim benim ağzımdan bilerek yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.” buyurdu.
(Buhari, İlim, 30)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Rüyâsında beni gören, (hak olarak) beni görmüştür, çünkü şeytan benim (sûretim) le hayale giremez." buyurdu.
(Buhārî, Ta‘bir, 10/13.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem "Beni rüyâda gören, hakikaten görmüştür, çünkü şeytan benim şeklime giremez." buyurdu.
(Müslim, Rü'yâ, 1/10)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Dua semâ ile arz arasında mevkûftur (durdurulmuş, tutuklu, bağlı). Ta ki senin peygamberinin üzerine salâvât getirinceye kadar-Bana salat okunmadıkça, ALLAH'a yükselmez. “Beni hayvana binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salat okuyun!.” buyurdu
(Ömer radiyALLAHu anhu’dan; Tirmizî, Salat 352, (486)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bana ve benim ehli beytime salat-ü selâm getirmedikçe, dua, Cenâb-ı Hakk’a perdelidir.” buyurdu.
(İbni Mes’ud radiyALLAHu anhudan; Taberanî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ragime enfü raculin zükürtü indehu felem yusallî aleyye: yanında adım zikrolunup da bana salâvât getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün!.” ''buyurmuştur.
(Tirmizî, Daavat 100;İ.Ahmed II/254)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana salâvat okumayı unutursa, ona cennetin yolu unutturulur” buyurdu.
(Beyhakî)

Resim---Ebû Hüreyre'den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kabrimin yanında bana salâvat getiren her kişiyi işitirim; uzaktayken salâvat getiren herkese ise muttali kılınırım” buyurdu.
(Kadı İyâz, eş-Şifâ bi-Ta'rîfi Hukûkı'l- Mustafa, Mısır 1950, II/63-64)

Resim---Ebû Ya'lâ el-Mevsılî, Müsned'inde (Musa b. Muhammed b. Hıbbân - Ebûbekr el-Hânefî - Abdullah b.,Nâfi' - Ala b. Abdirrahmân tarîkıyla) Hasen b. Alî 'den Resûlüllah'ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Evlerinizde namaz kılınız, oraları kabir hâline getirmeyiniz. Benim odamı da (gelegide) bayram yerine çevirmeyiniz. Bana salât ve selâm getiriniz. Şüphesiz getirdiğiniz salât ve selâmlar bana iletilir.” buyurdu.
(Aclunî, Keşfü'l- Hafâ 2/25)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Yeryüzünde ALLAH'ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana tebliğ ederler."
(İbnu Mes'ud’dan; Nesâî, Sehv 46, (3, 43)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Cum'a, en hayırlı günlerinizden biridir. Hz. Âdem aleyhisselâm(ıntoprağı) o gün yaratıldı, o gün kabzedildi. (Kıyamette Sur'a) o gün üflenecek, sayha da o günde olacak. Öyleyse o gün bana salâvatı çok okuyun. Zirâ salâvatlarınız bana arzedilir." Orada bulunanlar: "Salâvatlarımız size nasıl arzedilir? Siz çürümüş olacaksınız!." dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAH Teâlâ Hazretleri, Arz'a peygamberlerin cesedlerini yemeyi haram kıldı" buyurdu.”
(Evs İbnu Evs ‘den; Ebû Davud, Salât 207, (1047); Nesâî, Cum'a 5, (3, 91,92)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâluhu:
مَا وَسِعَنِى سَمَاۤئِى وَلاَاَرْضِى وَلٰكِنَّ وَسِعَنِى قَلْبُ عَبْدِىَ الْمُؤْمِنِ “Ben göklere ve yere sığmam, fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.” buyurdu.”
Buyurdu..
(El-Aclûnî, Keşfü’l- Hafâ 2:165; İmam ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmiddîn, 3:14.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya mü'minin zindanı, kâfirin ise Cennetidir” buyurdu.
(Müslim, Cennet, 1.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:"Üzüntüm, Âhir zamanda gelecek Ümmetim içindir". buyurdu.
(Sırru’l- Esrâr, S.23.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim Çin'de de olsa talep edin!. Öğrenin!.” buyurdu.
(Beyhakî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Beşikten mezâra kadar ilim öğrenmeye çalışınız!.” buyurdu.
(Şir'â)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İmran ibn-i Husayn (radiyallahu anhu)'ın anlattığına göre, İmran Kur'ân okuyan, arkasından buna mukabil halktan dünyalık taleb eden birisine rastlamıştı. “İnna lillâhi ve inna ileyhi râciun” deyip arkasından şu açıklamayı yaptı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in şöyle dediğini işittim: -“Kim Kur'ân okursa (isteyeceğini) ALLAH'tan istesin. Zirâ bir takım insanlar zuhur edecek. Onlar Kur'ân okuyup okudukları mukabilinde hâlktan dünyalık isteyecekler.” buyurdu.
(Kütüb-i Sitte, Cild 3, Hadîs No: 434; Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 2918)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim Kur'ân öğretme karşılığında bir ok yayı alırsa, kıyamet günü ALLAH ona cehennem ateşinden yapılmış bir yay takar.” buyurdu.
(Râmûzu'l-Ehâdîs, Hadîs No: 4928) Kütüb-i Sitte, Cild 16, Hadîs No: 5787)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cehennemde, kendisinden cehennemin her gün dörtyüz kere ALLAH'a sığındığı bir vadi vardır. Bu vadi Ümmet-i MuhaMMed'den olan mürâ-i hafızlar, ALLAH rızası için tasadduk etmeyenler, gösteriş için hacca gidenler, gösteriş için savaşanlar için hazırlanmıştır. İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki, avam hâlk Kur'ân okuyacak ibâdete kendini verecek, (fakat) bid'at ehlinin işleri ile meşgul olacaklar, hissetmediklere yerden şirke sapacaklar. Söz ve ilimleri vasıtası ile rızık elde edecekler, dini âlet ederek dünyalık edinecekler. İşte bir gözü kör deccalın uyduları bunlardır.” buyurdu.
(Râmûzu'l-Ehâdîs, Hadîs No: 1658, 6255)

Resim

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyk (ileyke), kâle len terânî ve lakininzur ile’l- cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu li’l- cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efâka kâle subhâneke tubdu ileyke ve ene evvelu’l- mu’minîn: Musa tâyin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim!. Bana (kendini) göster; seni göreyim!.» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!.» buyurdu. Rabbi o dağa tecellî edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.”” (A’raf 7/143)

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebîyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ: ALLAH ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler!. Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.” (Ahzâb 33/56)

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l- âlemîn: (Resûlüm!.) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ
Resim---İnnâ a’taynâke’l- Kevser: (Resûlüm!.) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik.” (Kevser 108/1)

فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ
Resim---Fe salli li rabbike venhar: Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.” (Kevser 108/2)

إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ
Resim---İnne şânieke huve’l- ebter: Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.” (Kevser 108/3)

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---Yâ eyyetuhen nefsu’l- mutmainneh: Ey iyiden iyiye inanmış, şüpheden kurtulmuş can.” (Fecer 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh: Dön Rabbine, ondan râzı olarak ve rızâsını kazanmış bulunarak.” (Fecer 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---Fedhulî fî ibâdî: Artık katıl kullarımın arasına.” (Fecer 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---Vedhulî cennetî: Ve gir cennetime.” (Fecer 89/30)

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---Ikra’ bismi rabbikellezî halak: Yaratan Rabbin adıyla oku.” (Alak 96/1)

خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ
Resim---Halaka’l- insâne min alak: O insanı bir alakadan (embriyodan) yarattı.” (Alak 96/2)

اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
Resim---İkra’ ve rabbuke’l- ekrem: Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;” (Alak 96/3)

الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ
Resim---Ellezî alleme bi’l- kâlem: Ki O, kâlemle (yazmayı) öğretendir.” (Alak 96/4)

عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ
Resim---Alleme’l- insâne mâ lem ya’lem: İnsana bilmediğini öğretti.” (Alak 96/5)

أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Resim---Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzeru’l- âhırete ve yercû rahmete rabbih (rabbihî), kul he’l- yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn (ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulû’l- elbâb: Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibâdet eden, âhiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resûlüm!.) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahibleri bunları hakkıyla düşünür.(Zümer 39/9)

يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ
Resim---Yahrucu min hume’l- lûluu ve’l- mercân: İkisinden de inci ve mercan çıkar.” (Rahmân 55/22)

فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Resim---Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân: Şu halde Rabbinizin hangi ni’metlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahmân 55/23)

وَأَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ
Resim---Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis: Rabbinin ni’metlerini ise durmayıp söyle!.” (Duhâ 93/11)

يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ
Resim---Yahrucu min humel lûluu ve’l- mercân: İkisinden de inci ve mercan çıkar.” (Rahmân 55/22)

فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
Resim---Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân: Şu hâlde Rabbinizin hangi ni’metlerini yalanlayabilirsiniz?” (Rahmân 55/23)

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
Resim---Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâteme’n- nebîyyin (nebîyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ: Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, ALLAH'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. ALLAH, her şeyi bilendir.” (Ahzâb 33/40)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---Ve yes’elûneke ani’r- rûh (rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum mine’l- ilmi illâ kalîlâ: Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (İsrâ 17/85)
Resim
Cevapla

“SOHBET - 53” sayfasına dön