TARİHTEKİ İLKLER!

Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTE İLKLER!

EBU HAMİD MUHAMMED İMAM-I GAZALÎ HAZRETLERİ

HORASAN BÖLGESİNDE TUS ŞEHRİNİN GAZELE KÖYÜNDE 1058 YILINDA DÜNYAYA GELMİŞTİR.
1111 YILINDA HAKK'A YÜRÜMÜŞTÜR

İSLAM DÜNYASINDA ''HÜCCETÜ'L-İSLAM'' (İSLAMIN İSPATLAYICISI) OLARAK TANINIR.
SELÇUKLU DÖNEMİNDE YAŞAMIŞ İSLAMA YÖNELEN HÜCUMLARA,
DİNE YAPILAN TAARRUZLARA KARŞI MÜDAFALARDA BULUNMUŞ,
DİNİN ANLAŞILMASI İÇİN TARTIŞMAYA AÇILMIŞ OLAN MESELELERE ÇÖZÜM GETİRMİŞ BİR MÜCCEDDİDDİR.
DİNİN YENİLEYİCİSİDİR.

İMAM-I GAZALİ HAZRETLERİNİN İSLAM EĞİTİM VE AHLAKI ÜZERİNDE GETİRMİŞ OLDUĞU YENİLİK İSLAMIN ÖZÜNDEN UZAKLAŞMA YOLUNA GİRMİŞ OLAN MÜSLÜMANLARI;
AHLAKİ EĞİTİME TABİ TUTMUŞTUR.
EN MÜHİM VE ÇOK ÜNLÜ ESERİ İHYA-I ULUMİ'D-DİN BAŞTA İMAN VE İBADET ÜZERE AHLAK SAHASINDA ÇOK CİDDİ BİR HİZMET GÖRMÜŞ 9 ASIRDIR TAZELİĞİNDEN BİR ŞEY KAYBETMEMİŞTİR.

İMAM-I GAZALİ HZ. HALKA TANITAN HACİMCE KÜÇÜK FAKAT TESİRİ BAKIMINDAN BÜYÜK OLAN ESERİ ''EYYÜHE'L-VELED'' OLARAK BİLİNEN VE DİLİMİZDE ''EY OĞUL!'' ŞEKLİNDE BİLİNEN ÖNEMLİ ESERİDİR.
BİR ÇOK DÜNYA DİLİNE ÇEVRİLEN UNESCO TARAFINDAN YAYINLANAN EY OĞUL BATIDA VE DOĞUDA OKUMA REKORU KIRAN BİR ESERDİR.

''MÜSLÜMANIN 24 SAATİ'' DEMEK OLAN BU KİTAP AYRICA BİR ÖĞÜT VE NASİHAT BÜTÜNÜDÜR.
EY OĞUL; ÇALIŞMASI YAPANLARIN İLKİ VE EN MÜHİMİDİR.

ESERE ÖRNEK OLARAK;

ALLAH'TAN KORK
EY OĞUL!
ALLAH'TAN NASIL KORKULMASI GEREKİYORSA ÖYLE KORK:
O'NA KULLUK GÖREVİNİ, GEREGİNİ YAP!
HARAM KILDIĞI ŞEYLERDEN MÜMKÜN OLDUĞU NİSBETTE KAÇIN.
ALLAH'IN SAADETE UZANAN YOLUNDAN AYRILMA.
HAYATINI DÜZENE SOKAN EMİRLERİNİ SAKIN İHMAL ETME Kİ!
YAŞAYIŞIN SIHAT BULSUN.
GÖZLERİN AYDIN OLSUN.
ÇÜNKİ; GİZLİ VE KAPALI HİÇ BİR ŞEY ALLAH'TAN GİZLİ VE KAPALI DEĞİLDİR!
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

Batıda Ne Öğretiliyor: Pusula Çinliler tarafından keşfedilmiştir ki onlar bunu yön bulma hususunda 1000 ve 1100 yılları arasında kullanıyorlardı.
Onun en erken tarihte yön bulmak için kullanımı, İngiliz Alexander Neckam tarafından 1157 ile 1217 tarihleri arasında olmuştur.


Ne Öğretilmeli: Müslüman coğrafyacılar ve kaşifler manyetik iğneyi Çinlilerden öğrendiler ve bu iğneyi yön bulmada kullanan ilklerdir.
Pusulayı onlar icat edip onun kullanım bilgisini batıya onlar öğretmiştir.
Avrupalı kaşifler, yön bulmada bilinmeyen yerlere giderken müslüman pilotlardan ve onların âlet ve ekipmanından yararlanmışlardır.
Hatta Gustav Le Bon manyetik iğnenin ve pusulanın ikisinin de müslümanlar tarafından icat edildiğini Çinlilerin bununla çok az bir ilişkisi olduğunu iddia eder.
Neckam, Çinliler birlikte, belki onu Müslüman tüccarlardan öğrenmiştir.
Şunu not etmek lazım ki Çinliler yön bulma uzmanlığını 8.yy da müslümanlar ile kaynaşmalarından sonra elde etmişlerdir.


Batıda Ne Öğretiliyor: Irkları sınıflara ayıran ilk kişi alman Johann F.Blumenbach dir.
O insanlığı beyaz, sarı, esmer, siyah ve kızıl insanlar grupları ile sınıflandırdı.


Ne Öğretilmeli:Müslüman alimler 9.yy dan 14.yy a doğru etnoğrafya bilimini icat ettiler.
Bir çok müslüman coğrafyacı ırkları eşsiz kültürel tabiatları ve fiziksel görünümleri ile sınıflandırdılar.
Bu konu üzerine binlerce sayfa yazı yazdılar.
Blumenbach'in çalışmaları bunlara kıyasla önemsizdir.


Batıda Ne Öğretiliyor: Coğrafya bilimi 15.,16. ve 17. yüz yıllar esnasında Ptolemy'nin eski yapıtlarının keşfedilmesiyle canlandırıldı.
Haçlı seferleri ve Portekiz/İspanyol seyahatleri bu uyanışa katkıda bulundular.
Coğrafya'daki ilk bilimsel temelli tez bu periyodda Avrupa'lı akademisyenler tarafından uretilmiştir.


Ne Öğretilmeli:Müslüman coğrafyacılar, Afrika, Asya, Hindistan, Çin ve Hint Adaları coğrafyası üzerine tahmin edilemeyecek kadar çok sayıda ciltlerle kitaplar yazmışlardır.
Bu yazılar dünyanın ilk coğrafya ansiklopedilerini, almanaklarını ve yol haritalarını içermiştir.
İbni Batuta'nın 14.yy eserleri eski dünyanın detaylı görüntülerini temin eder.
10.yy dan 15.yy a doğru müslüman coğrafyacılar , Avrupalıların bu kentlerin coğrafyasına ilişkin 18.yy civarındaki eserlerini büyük ölçüde asmışlardır.
Haçlı seferleri eğitim enstitülerinin, alimlerin ve kitapların yıkımına sebep olmuştur.
Batı dünyasına coğrafya ile ilgili hiç bir önemli şey getirememişlerdir.


Appendix B of 'The Miracle of Islamic Science' by Dr. K. Ajram, Copyright © 1992


Dr.K.Ajram'in İslami bilimin mucizesi adlı kitabının Appendix B kısmından Gariban tarafından çevrilmiştir.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTEKİ İLKLER!

ALİ BİN ABBAS (?-994)
BATIDA HALY ABBAS ADIYLA ŞÖHRET BULMUŞTUR.

İLK KANSER AMELİYATINI YAPAN İRANLI MÜSLÜMAN BİLİM ADAMIMIZDIR.

KILCAL DAMAR SİSTEMİNİ İLK DEFA ORTAYA ATAN BİLİM ADAMIDIR.
ALİ BİN ABBAS ADI;
İBN-İ SİNÂ (980-1037), ER RAZÎ (844-925), İBN-İ ZUHR (1091-1162) GİBİ MÜSLÜMAN DOKTORLARIN ADIYLA BİRLİKTE ANILIR.

BU DOKTORLAR ASIRLAR BOYUNCA AVRUPALILARA ''DOKTORLUK!'' ÖĞRETMİŞLERDİR.
BÜTÜN İLİMLERİMİZDE OLDUĞU GİBİ AVRUPALIYA ÖRNEK! VE ÖNDER! OLMUŞLARDIR
ESERLERİ AVRUPALILARIN ELLERİNDEN DÜŞMEMİŞTİR!.
DERS KİTABI OLARAK YÜZYILLARCA FAKÜLTELERİNDE OKUTULDU VE OKUTULMAKTADIR.
ALİ BİN ABBAS ÇOK İYİ BİR CERRAHTI, ZAMANINA GÖRE EN ZOR AMELİYATLARI BAŞARIYLA GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR.
HÂLÂ ONUN TEKNİĞİNLE TÜMÖRLER ALINMAKTADIR.
DOKTOR ADAYLARINA İLK SORULARDAN BİRİ ALİ BİN ABBAS'IN ANATOMİSİ VE CERAHİSİYDİ.
ONUN KİTABINI BİLMEYEN CERAH OLAMAZDI.
KENDİSİNDEN ÖNCE YAŞAMIŞ HİPOKRAT (M.Ö:460-377) TENKİT ETMEKLE KALMADI BİR ÇOK YANLIŞLIKLARINI DA TESBİT ETTİ.
BATI'DA ''SULTAN KİTAB''I OLARAK BİLİNEN ''KİTAB-ÜL MELİK'' İ ELİNE GEÇİREBİLEN DOKTOR KENDİNİ BAHTİYAR SAYARDI.

MEŞHUR KİTABININ YAZMA NEDENİ HİPOKRATIN YANLIŞLIKLARINI DÜZELTMEK İÇİNDİ.

ÖRNEK OLARAK:
* HİPOKRAT VE ONDAN SONRAKİLER; ÇOCUĞUN KENDİ HAREKETLERİYLE ANA RAHMİNDEN DÜNYAYA GELDİĞİNİ KABUL EDERLERDİ.
* ALİ BİN ABBAS; BU GÖRÜŞÜ YIKTI, DOĞUM OLAYININ BEBEĞİN HAREKETLERİYLE DEĞİL, RAHİMDE Kİ ADALELERİN KASILIP GERİLMESİYLE GERÇEKLEŞTİĞİNİ KEŞFETMİŞTİR.

ASIRLAR ÖNCESİ BU GÜNÜN AMELİYATLARINI GERÇEKLEŞTİREN MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARI NE YAZIK Kİ UNUTULMUŞLARDIR.
''AVRUPALILARA ÖNDER VE ÖRNEK OLMUŞLARDIR!''


* GÜNEŞ DOĞUDAN DOĞAR,
BATIDA SON BULUR!. (mu?) *
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

İLİM ''HIRSIZ''I KONSTANTİN

11. YÜZYIL İDİ.
UZUN SENELER İSLAM ÜLKELERİNDE TIP TAHSİLİ YAPAN KONSTANTİN(1016-1087) SALERNO'YA DÖNDÜ VE ORADA ESERLER VERMEYE BAŞLADI.
BİR SÜRÜ LATİNCE KİTAPLAR KALEME ALDI.

GÖZ TABABETİ, CERRAHİ, KİMYA, PERHİZ, İDRAR VE SITMA HAKKINDA YAZDIĞI ESERLER BİRER BİLGİ HAZİNESİYDİ

* LİBER PANTEGNİ ADINI VERDİĞİ TIPLA İLGİLİ BÜYÜK ESERİ ÇOK GÖZ KAMAŞTIRACAK KADAR HARİKAYDI!

BU ESERLER KONSTANTİN'Nİ ÜSTÜN ZEKAYA SAHİP BİR BİLGİN OLDUĞUNU GÖSTERMEYE YETİYORDU.
FAKAT ŞÖHRETİ UZUN SÜRMEDİ ARADAN 40 YIL GEÇMEDEN
KONSTANTİN'NİN NE KADAR KURNAZ BİR ''HIRSIZ'' OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI.

BATIDA, İLK HAÇLI SEFERLER VESİLESİYLE MÜSLÜMANLARI TANIYAN ARAPÇA'YI BİLEN ŞAHISLAR YETİŞMEYE BAŞLADI.
UZUN MÜDDET UZMAN SANILAN KONSTANTİN'NİN ''HIRSIZLIĞI'' ORTAYA ÇIKMIŞTI. İTABARI SARSILMIŞTI.

* PİZA'Lİ STEPHA, İLK HAÇLI SEFERLERİNDE ANTAKYA'YA UĞRADI.
ORADA ''ALİ BİN ABBAS'' (HALY ABBAS)'IN
''KİTAB-ÜL MELİK''İNİ ELE GEÇİRDİ
ONU LATİNCEYE ÇEVİRİP HIRİSTİYAN DÜNYASINA KAZANDIRMAK İSTİYORDU.

ANCAK O ZAMAN KONSTANTİN'İN MEŞHUR KİTABI -LİBER PANTEGNİ'NİN- ORJİNAL ESER DEĞİL

''KİTAB-ÜL MELİK''DEN ÇALINMIŞ OLDUĞU ANLAŞILDI

NOT: ''KİTAB-ÜL MELİK'' 1294 YILINDA KAHİRE'DE BASILMIŞTIR.
LATİNCEYLE BİRLİKTE, FRANSIZCA, ALMANCA
ESERİN BUGÜN TEK NÜSHASI MEVCUT OLUP BERLİN KÜTÜPHANESİNDEDİR

* BERGAMA KADISI TARAFINDAN TÜRKÇEYE KISMEN ÇEVRİLMİŞTİR.
2 CİLT OLAN BU TERCÜME BUGÜN BURSA ULU CAMİ KÜTÜPHANESİ 2 NODA KAYITLIDIR.
KİTAP 1453'TE TİMUTPAŞAOĞLU UMUR BEY TARAFINDAN KÜTÜPANEYE VAKFEDİLMİŞTİR.

''BU KİTAP TÜRKÇE YAZILMIŞ EN ESKİ TİP KİTAPTIR.''
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTE İLKLER!

İBNÜ'L HEYSEM(960-1039)

İSLAM DÜNYASININ ÜNLÜ FİZİK ALİMİDİR.
BU GÜN FİZİĞİN OPTİK (IŞIK BİLİMİ) SAHASINDA TEMEL OLARAK NE GÖRÜLÜYORSA İLK KEZ KENDİSİ ORTAYA ATMIŞTIR.
OPTİK HAKKINDA PEK ÇOK ESERİ VARDIR.
EN ÖNEMLİ ESERİ ''KİTABÜ'L-MENAZİR''(GÖRÜNTÜLER KİTABI)DIR.

ORTA ÇAĞDA EN SAĞLAM KİTAP SAYILIRDI
1270 YILINDA LATİNCEYE ÇEVRİLMİŞ ÇOK ÖNEMLİ BİR ESERDİR.
KEPLER VE NEWTONNA OPTİK DAİR ESERLERİNE ''KAYNAK'' OLMUŞTUR.

IŞIĞIN; HAVA VE SU GİBİ SAYDAM CİSİMLER İÇİNDEN KIRILIŞINI İNCELEMİŞ BARON, WİTELO VE DİĞERLERİNE MİKROSKOP VE TELESKOP İCATLARINDA KAYNAK OLMUŞTUR.

*GÜNEŞ TUTULMASI ESNASINDA PENCERENİN KEPENGİ ÜZERİNE MİNİK BİR DELİK AÇARAK GÜNEŞİN YARIM AY ŞEKLİNDE Kİ GÖRÜNÜŞÜNÜ KARŞI DUVARA DÜŞÜRMÜŞTÜR Kİ
BU GÜN FOTOĞRAFÇILIKTA TEMEL OLAN ''KARANLIK ODA'' PRENSİBİNİN TEMELİNİ ATMIŞTIR.

FİZİK BİLİMİNDE;''ALHAZEN PROBLEMİ'' VARDIR. KÜREVİ AYNA İLE İLGİLİDİR.
ALHAZEN: İSMİNİN LATİNCE OKUNUŞUDUR.
İBNÜ'L HEYZEM'İN
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

İmam Muhammed el-Gazali; ''Her kim dünyanın dönmediğini söylerse ALLAH'a isyan etmiş olur.'' derken

Aradan 350 yıl geçtikten sonra ''Dünya dönüyor diyen'' Galile'yi kilise hapsederek mahkemeye verdi.
Galile mahkemede ilmini 'inkar' ederek ölümden kurtuldu.

Ama Bruno 1600 yılında dünyanın döndüğünü söylediği için kilise tarafından diri-diri ateşte yakılarak öldürüldü.
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ!



Tarihte İlk Dispanserleri,
İlk Eczaneleri açanlar ''Müslüman''lardır.
10. Asırda Kurtuba Şehrinde 50 Hastane vardı.
Bağdat'ta ki doktor sayısı 860'ı buluyordu.



Oysa; batıda ilk Hastane 15. asırda kurulmuştur.


Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

İngilizce yazılmış ilk metinler 11.asra
Fransızca ilk metinler 14. asra
Almanca ilk metinler ise 15. asra aittir.


Bizim ise ilk metinlerimiz 6. asra aittir.
''Binbir gece masalları'' ilk metinlere örnektir.


Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTEKİ İLKLER!

---MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İFTİHARI: MUCİT EL- CEZERÎ---

EL- CEZERÎ 1153 YILINDA CİZREDE DOĞMUŞTUR.
BABASI PİRİNÇ TÜCCARIDIR.
13 YÜZYIL İLK YARISINDA ARTUK HÜKÜMDARI NASİRETTİN HİZMETİNDE DİYARBAKIR'DA YAŞAMIŞTIR.
SARAYIN BAŞ MÜHENDİSİ OLARAK ÇALIŞMIŞTIR.

GERÇEK İSMİ;''BEDİU'Z-ZAMAN EBU'L İZ İSMAİL BİN ER RAZZAZ EL-CEZERÎ'' DİR.
AVRUPALI; AL JAZARİ OLARAK TANIR.

TARİHTE OTOMATİK MAKİNELERLE UĞRAŞAN İLK MEKANİK BİLİM ADAMIMIZDIR.
YAPTIĞI OTOMATİK MAKİNELER (SU GÜCÜYLE) GÜNÜMÜZDE MEKANİK VE SİBERNETİK BİLİMLERİNİN TEMEL TAŞLARINI OLUŞTURMUŞTUR.

ÖYKÜSÜNÜN TEK KANITI YÜZYILLARA DAYANMIŞ VE MÜTHİŞ İCATLARIN RESİMLERİYLE DOLU ORİJİNAL KİTABIN EL YAZMASI KOPYALARIDIR.
GÜNÜMÜZE KADAR HALA RENKLERİ CANLILIĞINI KORUR.

YAPTIĞI ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ AVRUPALILAR TARAFINDAN FARK EDİLDİĞİNDEN KÜTÜPHANEMİZDEN KİTABIN ORİJİNAL SAYFALARI ÇALINMIŞTIR.
DAHA SONRA ÇOĞALTILAN BU NÜSHALAR AVRUPANIN MUHTELİF KÜTÜPHANELERİNDE SAKLANMIŞTIR.

DÜNYANIN ÇEŞİTLİ KÜTÜPHANELERİNDE SADECE 11 KOPYASI BULUNAN KİTABIN KOPYALARINDA BİRİ TOPKAPI SARAYI MÜZESİ KÜTÜPHANESİNDE 3472'DE KAYITLI BULUNUYOR

KİTAP BOSTONDA 1973'TE ''AL JAZARİ'S BOOK OF KNOWLEDGE OF INGENİOUS MECHANİCAL DEVİCES'' ADIYLA İNGİLİZCE OLARAK BASILMIŞTIR

FAKAT SON YILLARDA BİZDE DE BU TÜR ESERLERİN KIYMETİ! ANLAŞILINCA EBU'L-CEZER'İN KİTABI ''İTÜ'' DE BASILMIŞ HATTA KİTAPTAKİ MAKİNALARDAN NUMUNE OLARAK İMAL EDİLMİŞTİR.

EL-CEZERİ ÇAĞIMIZDA YÜZYILLAR ÖNCE KESKİN ZEKASI İLE ''ELEKTİRİK'' KULLANMADAN SADECE SU VE MEKANİK PARÇALARLA ÇALIŞAN MAKİNELER YAPMIŞ VE GÜNLÜK HAYATA GEÇİRMİŞTİR.

SİBERMATİK ROBOT BİLİMİNİN VE MEKANİĞİNİN BABASI, HİDROMEKANİK DEHASIDIR.
OTOMASYON'NUN TARİHİ GELİŞİMİ İÇİNDE ÇOK ÖNEMLİ YERİ VARDIR.
MEZARI CİZRE'DE NUH PEYGAMMER CAMİİ AVLUSUNDADIR.


Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

Allah rahmet eylesin!
Ruhu şâd olasun
Ellerinize sağlık cankardeşimiz...
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »


---MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İFTİHARI: MUCİT EL- CEZERÎ---

EL-CEZERİ
KİTAB'ININ MUKADDİME'SİNDE 50 ŞEKİL VE 6 BÖLÜM ÜZERE HAZIRLADIĞINI YAZAR.

KİTABINDA Kİ BÖLÜMLER SIRASIYLA;

--SU SAATLERİ
--MECLİSLERDE KULLANILAN OTOMATİK KAPLAR
--İNSAN VE HAYVAN ŞEKİLLERİNDE Kİ MAKİNALAR
--İBRİKTARİK ROLUMLU OYNAYAN MAKİNALAR
--HAYVAN VE İNSANLI OTOMATLAR
--ÇEŞİTLİ FISKİYELER
--KENDİ KENDİNE DÜDÜK VE SAZ ÇALAN MAKİNALAR
--KUYU VE IRMAKLARDAN SU ÇIKARAN MAKİNALAR
--MUHTELİF SARAY HİZMETİ GÖREN MAKİNALAR
--ŞİFRELİ KİLİTLER VE OYMACILIK
--OTOMATİK YÜZEN KAYIK VE ÇALGICILAR
--BİRBİRİNE ŞERBET İKRAM EDEN İKİ ŞEYH
--DÖRT ÇIKIŞLI İKİ ŞAMANDIRALI OTOMATİK SİSTEM
--İKİ BÖLÜMLÜ TESTİ(TERMOS)
--OTOMATİK SU AKITMA, İKRAMDA BULUNMA VE KURULAMA MAKİNASI
--SU ÇARKI KEPÇE MEKANİZMASI
--MOTOR-KOPRESÖR MAKİNASI
--SU ÇARKI-SU DOLABI

EL-CEZERİ TARAFINDAN TASARLANAN VE YAPILAN MEKANİK ARAÇLARIN
HEMEN HEPSİ ''SU GÜCÜ''
VE ÇEŞİTLİ MALZEMELERDEN ELDE EDİLEN ''BASINÇ''LA ÇALIŞMAKTAYDI.



Resim
En son nur-ye tarafından 20 Şub 2008, 14:21 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »



GÜZEL DUALARINIZI ALDIK GÖNLÜMÜZE KOYDUK *nur_umim* CANIMIZ

''BİZ'' OLARAK ''BİR''LİĞİMİZİN ''BİRLİKTE''LİĞİ İÇİN
RABBİMİZİN BİZ'E VERDİĞİ NİMETLERE ŞÜKREDEREK,
ACİZANE ATALARIMIZI İŞLEMEYE AZİM EDİYORUZ

BU GÜZEL ''MUHAMMEDİ DOST'''LARI ANMAYA ÇALIŞIYORUZ.
ALLAH'IM TEALA HEPSİNE RAHMET EYLESİN
RUHLARI ŞAD OLSUN

BİZ'LERDE MANEVİ FEYİZLERİNDEN İSTİFADE EDERİZ İNŞAALLAH
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ


Selçuklu döneminde vatandaşın soyulan malı devlet tarafından derhal karşılanırdı.

1600'lü yıllarda İstanbul asayiş yüzünden dünyanın en güvenli şehriydi.



Aynı dönemlerde 39 yılda ingilterede hırsızlıktan 7200 kişi asılmıştır.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTEKİ İLKLER!

---MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İFTİHARI: MUCİT EL- CEZERÎ---

EL-CEZERİ DÖNEMİNDE VE DAHA ÖNCESİNDE VE SONRASINDA DA İSLAM BİLGİNLERİNİN ERİŞTİĞİ YÜKSEK İLİM SEVİYESİNİ GÖSTERİR.


İSLAM'DA BİR GÜN 24 EŞİT SAATE BÖLÜNÜP BUNA EL SAAT-EL MUSTEVİYE (EŞİT SAAT) YADA GÜN VE GECE AYRI AYRI 12 EŞİT KISMA BÖLÜNÜP BUNA ''ZAMANİYE'' DENİRDİ

ZAMAN HAKKINDA BU TANIM AVRUPADA ANCAK 18. YÜZYILIN SONLARINDA KULLANILMIŞTIR.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

---MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İFTİHARI: MUCİT EL- CEZERÎ---

BEDİU'Z-ZAMAN EL- CEZERİ HAZRETLERİNİN SÖZÜ:
''UYGULAMAYA DÖNÜŞMEYEN BİLİM,
DOĞRU İLE YANLIŞ ARASINDA BİR YERDEDİR!.''
DER.


SU SAATİ İCAT'I

KİTAPTA YER ALAN PEK ÇOK SU SAATİNİN İÇİNDE ÖZELLİKLE DAKİKALARIN,
SAATLERİN,
GÜNLERİN
VE AYLARIN YANİ SIRAYLA
GÜNEŞİN VE AYIN
GÖKYÜZÜNDE Kİ HAREKETLERİNİ GÖSTEREN SAAT ÇOK DİKKAT ÇEKİCİDİR.

SU İLE ÇALIŞAN SAATİN ÜSTÜNE HER BİRİ AYRI RENKTE 24 ADET KAPI BULUNUYOR.
KAPILARIN ARKASINDA ÖTEN KUŞLAR VARDIR.
SAAT BAŞLARINDA OTOMATİK ADAM FİGÜRÜ ÜST KAPIDAN ÇIKIP
BAŞKA KAPIYA GEÇEREK DOKUNUR
VE BU KAPIDAN ÇIKAN KUŞ KANATLARINI ÇIRPARAK ÖTMEYE BAŞLAR.
AYNI ANDA DA SAAT SAYISI KADAR MADENİ BİLYEYİ AĞZINDAN AŞAĞIYA BIRAKIR.
BİLYELER MADENİ BİR ÇANAĞA DÜŞEREK OLDUKÇA GÜÇLÜ SES ÇIKARIR.
HER BİLYE SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLDİRİR.

AYRICA SAAT BAŞLARINDA SAATİN ALTINDA BULUNAN OTOMATİK ÇALGICILAR DAVUL-ZİL VE DÜDÜK ÇALAR.

GÜNDÜZ SAATE BAKINCA GÜNEŞ'İN GÖKYÜZÜNDE Kİ KONUMUNU,

GECE İSE RENKLİ CAMLAR ÜSTÜNDE AY'IN KONUMUNU GÖRMEK MÜMKÜNDÜR.


ÜSTAD'IN İLMİNE HAYRAN KALDIK
RABBİM NE GÜZEL BİR AKIL NİMETİ VERMİŞ İCATLARINI YAZMAYA ÇALIŞACAĞIZ.

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTE İLKLER!

BEDİU'Z-ZAMAN EL-CEZERİ

MÜSLÜMAN TÜRK MUCİT'İN KAYIP OLAN ÖZGÜN KİTABI BİR ŞAHESERDİR.

ROBOT YAPTIK DİYE ÖVÜNEN BATILILAR KOPYALARINI BİZDEN ÇALINDIĞI İSBATLIDIR.

LEONARDO DA VİNCİ:'' DOĞUDA YAŞAYAN ADINI ANIMSAYAMADIĞIM BİR BİLGİNİN BU KONUDA Kİ ÇALIŞMALARINDAN YARARLANDIM!'' DİYOR KENDİ KİTABINDA DA İTİRAF EDİYOR.

ROBOT VE BİLGİSAYAR ANA TEMELLERİNİ ATAN
SELÇUKLULAR ZAMANINDA YAŞAMIŞ MÜSLÜMAN TÜRK EL-CEZERİ'Yİ VE DİĞER ECDADIMIZI RAHMETLE ANIYORUZ


BUGÜN BU NİMETTEN YARARLANABİLİYORSAK ''BİLGİSAYARLARDAN'' BİZE BU İMKANI SAĞLAYAN
GECELERİNİ GÜNDÜZLERİNE KATAN GÜZEL İNSANLAR, ZORLUKLARLA BAŞ ETMİŞLER
İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNEN O DEVİRDE Kİ OLANAKLARA GÖRE ŞAHESER İCATLAR YAPMIŞLAR. VE İNSANOĞLUNUN HİZMETİNE VERMİŞLERDİR.
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

Batılılar haçlı seferleriyle cami kervansaray kütüphane ve köprü yakıp yıkarken,
Osmanlılar kitaplarını altınla kaplatıyorlardı.


Kardinalin emriyle, Endülüs medeniyetinin kayıtları olan Gırnata'daki 500 bin el yazma kitap yakılarak kül edilmiştir.


[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ


Müslümanlar 7.yy'dan itibaren ölçülü olarak yazarlardı.
Bugünün NOTA isimleri
Arapça orijinlidir.

--''Dal, Ra, Mim, Fa, Sad, Lam, Sin''

Batı majör gamda 5-4
minör gamda 6-5
fasıla münasebetlerini İBN-İ SİNA ve FARABİ'den öğrenmiştir.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

TARİHTE İLKLER

İLK DENİZALTI

1719 YILINDA SULTAN III. AHMED HAN, ŞEHZADELERİYLE İSTANBUL'DAN 5000 FAKİR ÇOCUĞU SÜNNET ETTİRMİŞTİ.
BU VESİLEYLE İSTANBUL'DA ONBEŞ GECE ŞENLİKLER YAPILMIŞ, HALKIN YÜZÜ GÜLMÜŞTÜ.
BU ŞENLİKLERDE BÜTÜN HALKA YEMEK VERİLMİŞ. HERKESE HEDİYELER DAĞITILMIŞTIR.
OSMANLI TARİHİNDEKİ SÜNNET DÜĞÜMLERİNİN EN MUHTEŞEMİ OLARAK BİLİNEN BU DÜĞÜNDE SANATKARLAR VE ESNAFTA ONLANCA HÜNERLERİNİ GÖSTERMİŞTİR.

BU GÖSTERİLERDEN BİRİ VARDI Kİ ŞÖYLEYDİ:
DÜĞÜNÜN SON GÜNLERİNDE PADİŞAH AYNALIKAVAK KASRI'NDAYDI.
HERKES KAYIKLARLA HALİÇ'E DÖKÜLMÜŞTÜ.
DENİZİN ÜSTÜ KAYIKLARLA ÖRTÜLMÜŞTÜ.
KÜREKLERİ KIPIRTANMANIN MÜMKÜNATI YOKTU.
GEMİLERİN ÜZERLERİDE MAHŞER GİBİYDİ.
BU GÖSTERİDE MİMARBAŞI İBRAHİM AĞA'NIN YAPTIĞI GEMİ BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR TİMSAH MODELİ, ÜST ÇENESİNİ AÇIP KAPAYARAK YARIM SAAT DENİZİN YÜZÜNDE DOLAŞTIKTAN SONRA DENİZE DALDI.
ZEVKLE SEYREDİLEN BU GÖSTERİ ÇOK DA TAKTİR TOPLAMIŞTI.
FAKAT O DA NE?
BİR SAAT SONRA BATTIĞI YERDEN TEKRAR DENİZ YÜZÜNE ÇIKINCA, TAKTİR BU SEFER HAYRETE DÖNÜŞTÜ.
TİMSAH AĞZINI AÇIP DURUYORDU, AĞZINDAN RENGARENK KIYAFETLİ BEŞ TANE ÇOCUK ÇIKIP OYNAMAYA BAŞLADI.

MİMARBAŞININ BU TİMSAHI DÜNYANIN BUNDAN ÜÇ ASIR KADAR ÖNCE TECRÜBE EDİLMİŞ İLK DENİZALTI GEMİSİ SAYILMAKTADIR.
Resim
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

---8.Asırda Harun Reşid'in Şarlman'a hediye ettiği kendi kendine çalışan saat,
Avrupalıları öyle şaşırttı ki, içinde cin olduğunu iddia etmişlerdi.


---Tarihte ilk defa 837'de mektup taşıma işinde, güvercinlerden faydalananlar Müslümanlar olmuştur.


---Kağıdı ilk defa Uygur Türkleri icad etmiştir.
En son mim tarafından 05 Mar 2008, 14:13 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

1090 yılında Nizam'ül Mülk devrinde Bağdat, İsfhan, Basra, Amul, Nişabur, Herat, Belh, Merv ve Musul'da açılan NİZAMİYE MEDRESELERİ, isimli dünyanın ilk üniversitelerinin kütüphaneleri, misafirhaneleri, vakıfları ve hastaneleri vardı.

Batının ilk üniversitesi Oxford 1214
Kembriç 1284'de açılmıştır.

[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

Fatih Sultan Mehmet Han'ın yaptırdığı İstanbul'daki Kapalıçarşı, dünyada ki emsallarinin en büyüğüdür.



Dünya sanat tarihinin en büyük eseri TAC MAHAL 1629 yılında Osmanlı Mimarı MUHAMMED İSA EFENDİ tarafından inşa edilmiştir.
En son mim tarafından 05 Mar 2008, 14:12 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

Nervürlü kubbe, çan kulesi, çömlekçilik, cam ve metal sanatlar, ciltçilik, ve zırh sanatlarını;
Avrupalı hep müslümanlardan öğrenmiştir.


Mimar Sinan, Sedefkar Mehmet Ağa ve Sultan Ahmet Camii, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşı Veli, Nasrettin Hoca, Evliya Çelebi, Farabi, İbni Sina, Katip Çelebi, Battani , Piri Reis......
Tüm bu büyüklerimizin seviyesine hangi batılı yetişebilmiştir?
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
mim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2416
Kayıt: 07 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen mim »

& FARKIMIZ

Avrupa'da Kadınlar insandan sayılmazken,
Osmanlı'da insan hakları üst seviyedeydi.
Hayvanlara çok önem veriliyordu.


Hayvan haklarında, at ve eşeklerin çalışma satleri ve çalışma şekilleri dahi Padişah Fermanı ile düzenleniyordu.
Göçmen kuşlar için dinlenme yerleri, yaralı kuşların tedavisi, hasta ve yaşlı hayvanların bakımı ve tedavisi için vakıf ve hayvan hastaneleri kurulmuştu.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/mimimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

NASREDDİN HOCA

Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim'in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu.


Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır. Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. Onun olduğu ileri sürülen gülmecelerin incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre o, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. O, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur. Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur. Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir.Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer.

Hoca soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez. Sözgelişi onun tanıştığı söylenen Selçuklu sultanlarıyla ilgili gülmecesi yoktur. Timur'la ilgili "hamam, Timur ve peştemal" gülmecesi de, Timur'dan çok önce yaşadığı için, sonradan üretilmiştir. Halk beğenisi Hoca'yı Timur gibi çevresine korku salan bir imparatorun karşısına hamamda çıkarak, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit" türünden bir yergi yaratmıştır. Burada yerilen, dolaylı olarak, kendi toplumun, halkın üstünde gören saray insanlarıdır.

Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz, oysa at geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir. Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. "Fincancı Katırları", "Ben Sağlığımda Hep Burdan Geçerdim" başlıklı gülmeceler katı bir inanç karşısındaki duyguyu açığa vurur. Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.

Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, "İncili Çavuş", "Bekri Mustafa", "Bektaşi" gibi çok değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır.


Nasreddin Hoca; gerek yaşadığı döneme ve gerekse çağlar sonrasına damgasını vuran, toplumsal yergi ustası ve bir halk önderidir. Nasreddin Hoca Akşehir'de yaşamış ve döneminin Akşehir insanından yola çıkarak bütün insanlığa mesajlar göndermiştir.

Hoca; Akşehir Gölü'ne çaldığı umut mayasıyla, Dünyanın Ortası'nı Akşehir'e taşıyan eşeğiyle, sert rüzgarlı Tekke Deresi'ne gerdirmek istediği hasırıyla Akşehir'e aittir.

Akşehir ve Akşehirliler ise yüzyıllar boyunca Nasreddin Hoca'nın bıraktığı tarihi ve manevi mirasa sahip çıkmış ve korumuşlardır. Nasreddin Hoca, Akşehir'in her köşesinde varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Akşehir'de karşılaşacağınız insanlar, gözlerindeki ışıltı, yüzlerindeki gülümseme, tatlı bir aksanla süslü konuşmalarındaki esprileriyle size Nasreddin Hoca'nın torunlarıyla karşılaştığınızı kanıtlayacaktır.

Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar pek çok ülkede birbirine benzer öyküleriyle anlatılan Nasreddin Hoca ve ilettiği mesajlar son derece önemlidir. O, hem toplumu ve kişileri eleştirir ve çözümler önerir hem de tüm insanlığa hoşgörü, kardeşlik, barış, iyimserlik önerileriyle seslenir.

Resim
Cevapla

“Tarih” sayfasına dön