Düşünememe hastalığı

Gençlerimizin Şiir, Hikaye ve diğer Konu çalışmaları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Düşünememe hastalığı

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Düşünme; insanın yaşadıkları, gördükleri, hissettikleri haller neticesinde ve öğrendikleriyle harmanladığı, zihninde depolayıp sonradan ihtiyaç halinde bazen sistemsel olarak, bazen de fikir telakkisi ile neticelediği soyut faaliyetlerdir diyebiliriz kaba bir tarifle.

Düşünme; kişinin sorun çözme ve çözüm üretme kabiliyetinin başlangıç noktasıdır.

Somut davranışlardan önce kişi ister istemez mutlaka düşünme meziyetini kullanmak durumundadır.

Algılar, düşüncenin insanda yarattığı etkinin neticesidir nihayetinde.

Düşünme meziyeti insana verilen en büyük haslettir vesselam.

Ancak günümüz dünyasında “düşünce” o kadar kısıtlanmış ve doğru- yanlış ikilemine indirgenmiştir ki, insanlar düşünmekten korkmuş hatta gerek duymaz olmuş bir vaziyete bürünmüştür.

“Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?” (Kamer Suresi, 32)

Neden gerek duysun ki, zaten ondan önce mutlaka birisi düşünmüş, hataları aksaklıkları irdelemiş ve nasıl hareket etmesi gerektiğini nasıl bir algı yaşayacağını tespit etmiştir. Bu tespite uymak varken neden yorsun insan kendini, neden risk alsın ki…

Çoğumuz herhangi bir konu veya bir şey veya bir yer hakkında mutlaka “wikipedia” ya da “ekşi sözlük” ya da başka bu tip kaynaklara başvurup, o konu hakkında ortalama bir fikir sahibi olmaya meyletmişizdir. Yanlış mı? Belki değil ama kesinlikle sakıncaklı…

Kişi, aklını kullanmadıkça, körelmekte, paslanmakta, yavaş yavaş farkında olmadığı bir bataklığa gömülüp gitmekte. Madde bağımlısı gibi başkalarının fikir ve düşüncelerine ihtiyaç duymakta. Beyin kullanılmaya kullanılmaya kendini bekleme moduna alıp, gereksiz yere güç sarfetmemenin keyfini yaşamakta.

“Öyle olmasa, Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş?” (Muhammed Suresi, 24)

Artık başkalarının kendi sevdikleri, inandıkları, hoşlandıkları şeyleri mutlak doğru gibi diğer insanlara pazarlamaya çalıştıkları hatta zorla satmaya çalıştıkları ve
diğer fikirlere hiç yokmuş veya vebalıymış gibi davranılmasından o kadar sıkıldım ki… 5 milyar insan varsa 5 milyar bireysel doğru, 4.999.999.999 yanlış var…

Oysa beyin, o kadar aç ki gerçek doğru bilgiye, o kadar bunalmış ki bu bulanıklık halinden, bir durulsa o berraklık ona ne güzellikler gösterecek kim bilir…

“Böylece Biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.” (Taha Suresi, 113)

“Düşünme” için, insan ne düşüneceğini bilmeli önce… “Olsun-olmasın” çeperini yırtıp “Olan” a boyun büksek düşünceler daha saydam olmaz mı… Bedelini, kıyasını, şartını sümen altı edip, elimizde kalan hammaddeyle şu işi bir deneyebilsek... Maddenin gölgelerinden kurtulup, renklerin aldatıcı güzelliğine kanmadan, yani sınırlı bir “düş” yerine, sınırsız bir “gerçek” i özünden koklayabilsek…

“Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.” (Bakara Suresi, 269)

Şu da bir gerçektir ki, “düşünme” mefhumu insana mahsus olduğundan temelini eşya, olay, zaman ve zanlar oluşturur. Mukayese edilir, öncesi sonrası tartılır… Kişisel tercihler, önyargılar, korkular, örf-adet-gelenek hep belirleyici ve sınırlayıcı unsurlardır düşünme için. En zor olan ise kalıplaşmış ve tortulaşmış gerçek bilgi zannedilen ve beynimizin en derinliklerine kazınmış yalanlar sarmalı… Beyaza kara, güzele çirkin, eğriye doğru dedirten cinsten…

Akıl etmek için, düşünmek gerekir. Akletmek düşüncenin tekamüle gelmiş halidir. Akledebilmemiz için, Kuran’da misaller verilmiş, düşüncenin temelini oluşturacak olaylar ve sebep-sonuç ilişkileri ayetlerle açıklanmıştır. Kişinin gayesi, akletmekse eğer, düşünce dağarcığını kısıtlamamalı, önyargı ve eleştirel tutumundan vazgeçmelidir. Bardağın boş tarafını değil, dolu tarafını görüp, alınması gereken dersi daha sonra uygulamak ve hayata geçirmek üzere beynin bir kenarına not etmelidir. “Puzzle” ın parçaları elbet bir gün birleşir ve idrakimiz iştirak neşesiyle huzur bulur inşeAllah…
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: Düşünememe hastalığı

Mesaj gönderen der-ya »

Düşünme, tefekkür etme ibadettir.

Tüm dinlerde olduğu gibi İslamiyet’te de düşünmenin arınma üzerinde etkileri büyüktür ve tavsiye edilmiştir. Hz. Muhammed (sav) bir hadisinde şunu dile getirmiştir: “Bir saat düşünmek bir sene nafile ibadetten daha üstündür.” Bu zamanlar üstü cümleden ilham alan ecdadımız düşünceye, ilme büyük önem vermiştir. Osmanlı konaklarında içerisinde penceresi olmayan, hamam kubbesi gibi tepeden aydınlatılan “Tefekkür (yani düşünce) Odaları” olurdu. Duvarlarda işlemeli dolaplar içersinde kitaplar yer alırdı. Buraya zaman zaman gönül ehli, güzel insanlar gelir sohbetler yapılır, gönüller arındırılırdı. Kitap okunan rahleler bulunurdu. Bu şekilde düşünce eğitilir, zararlı düşünceler kafalardan atılır, tekâmül etme sürecinde mesafeler kat edilirdi.



Düşünce eğitimi aslında bir duadır. Düşünce eğitiminin en başında iyi niyet olmalıdır. Düşünce eğitiminde yol birdir sonuçlar önemlidir. Yol kendiliğinden size açılacaktır.

“Sen düşünceden ibaretsin, gerisi et ve kemiksin. Güzel düşünür gülistan, kötü düşünür dikenlik olursun” diyen gönül sultanı Mevlana suyun düşünce yönetimindeki, eğitimindeki rolünü anlatıyordu.


İnsan suyun bir parçasıdır, sudan bir parçadır. Her şeyde olduğu gibi insanda özüne, yani suya ulaştığında, suyla bütünleştiğinde mutlu olmaktadır. Küvette, suyun içerisinde, denizle insanın rahatlamasının altında yatan sebep budur. Her şey aslına rücu eder (döner) .

Su canlıdır, akıllıdır ve kendisine önem verip ilgilenenlerle canlı bir diyalog kurar. Dr. Recai Yahyaoğlu’na göre “ Su, düşüncelerimize cevap verir. Su, kristal yapısında olan değişimleri yansıtarak bizimle konuşur. Su sesinin terapi özelliği olup tedavi değeri olan bir sestir. “

Eğer hayatınız yolunda gitmiyorsa bunun sebeplerinden biride negatif düşüncedir.


Bardağın dolu tarafına bakmak, sabrı, şükrü, kanaati elden bırakmamak önemlidir. Güzel insan olmak, iyi niyet taşımak önemlidir. Gönüllerinde kötü niyet taşıyan, öfke, kin, nefret, su-i zan gibi negatif duyguları besleyen ve yanlış işleri yapanların öncelikle kendileriyle, sonra yakın çevreleri ve toplum ile diyalogları kopuktur. Kendilerini, yakın çevrelerini, toplumu sevmezler. Sağlıkları hiçbir zaman yerinde değildir ve erken yaşlanırlar.

Peygamber Efendimiz (sav) bir düşünce şekli olan öfke ile ilgili şöyle buyurmuşlardır: “Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.”



https://www.youtube.com/watch?v=MDOq9yr0iRM
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Cevapla

“►Gençlik Köşesi◄” sayfasına dön