HADİSLERLE İSLAM...

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

DOSTLUK!.

Resim---2403-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’min cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur." buyurmuştur.
(ibn Hanbel, II, 400)

Resim---2404-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd , 45; Ebu Davûd, Edeb, 16)

Resim---2405-) Ebu Musa'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın! "buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 146; Buharî, Sayd, 31)

Resim---2406-) Ebu Said'den rivayet edildiğine göre o, Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem: "Sadece mü’minle arkadaş ol! Yemeğini de ancak takvâ sahibi olan yesin!" buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 55; Ebu Davûd, Edeb, 16)

Resim---2407-) Abdullah b. Amr'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır. Allah katında komşuların en hayırlısı ise komşusuna karşı hayırlı davranandır. "buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 28; Darimî, Siyer, 3)

Resim---2408-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır." buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 159)

Resim---2409-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’min bir delikten iki here sokulmaz!" buyurmuştur.
(Müslim, Zühd, 63; Buharî, Edeb, 83)

Resim---2410-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Üç haslet vardır ki onlar kimde bulunursa Allah onun hesabını kolaylaştırır ve onu rahmetiyle cennetine sokar. " buyurmuştur. Meraklanan ashabı: "Bunlar nedir ya Resulallah?" diye sorduklarında Peygamberimiz aleyhisselâm: "Sana vermeyene vermen, sana zulmedeni affetmen ve sana gelmeyene gitmendir." der. "Bunları yaptığımda elde edeceğim şey nedir?" diye soran sahabiye ise: "Kolayca vereceğin bir hesab ve Allah'ın rahmetiyle cennete girmen." diye cevap verir.
(Beyhakî, es Sünenü'l- Kübra, X, 396)

Resim---2411-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kimse biriyle arkadaşlık kuracağı zaman ona ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü bu, dostluğu pekiştirir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 28; Darimî, Siyer, 3; Tirmızî, Zühd, 51)

Resim---2412-) Abdullah b. Ömer, Mekke yolunda karşılaştığı bir bedeviyi kendi bineğine oturtmuş ve başındaki sarığı da ona giydirmişti. Çünkü bu bedevînin babası Hz. Ömer'in arkadaşıydı. Yanında bulunanlardan biri: "Bu adama iki dirhem para versen ona yetmez miydi?" dedi. Bunun üzerine İbn Ömer, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem’in şu sözlerini nakletti: "Babanın dostunu gözet, onunla ilgini kesme. Yoksa Allah senin nurunu söndürür. "buyurmuştur.
(Buhârî, el Edebü’l- Müfred, 29)

Resim---2413-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kardeşinle tartışmaya girme, onunla incitici biçimde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 58)

Resim---2414-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır. " buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 159; Buhârî, Enbiya, 2)

Resim---2415-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’min, mü’minin aynasıdır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Edeb, 46)

Resim---2416-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kişi dostunun dini üzeredir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 45; Ebu Davûd, Edeb, 16)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

SELÂMLAŞMA!.

Resim---2417-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın." buyurmuştur.
(Müslim, İman, 93)

Resim---2418-) Ebü Hüreyre' den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman'ın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır." "Onlar nedir Yâ Resûlullah?" diye sorulunca: "Onunla karşılaştığın zaman selâm ver, seni dâvet ettiğinde ona icâbet et, senden nasihat istediğinde nasihat et, aksırıp Allah'a hamd ettiğinde ona duayla karşılık ver, hastalandığında onu ziyâret et ve öldüğünde cenâzesine katıl." buyurmuştur.
(Müslim, Selâm, 5)

Resim---2419-) Abdullah b. Amr'dan (radiyallahu anhu) rivâyet edildiğine göre, bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e: "İslam' da hangi davranış daha hayırlıdır?" diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "(Başkalarına) yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermen." buyurmuştur.
(Buharî, İman, 6)

Resim---2420-) Ebü Ümame'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanların Yüce Allah katında en hayırlısı, önce selâm verenleridir." buyurmuştur.
(Ebü Davûd, Edeb, 132-133)

Resim---2421-) Enes (b. Mâlik) diyor ki, "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana şöyle buyurdu: “Yavrucuğum! Ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, senin ve ailen için bereket olur."'
(Tirmizî, İsti'zan, 10)

Resim---2422-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey insanlar! Selâmı aranızda yaygınlaştırın, yemek yedirin, insanlar uykuda iken namaz kılın ki selâmetle cennete giresiniz. '' buyurmuştur.
(Tirmizî, Sıfatu'l- kıyâme, 42; İbn Mâce, Etime, 1)

Resim---2423-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım, Selâm sensin; selâmet de ancak sendendir. " diyerek dua etmiştir.
(Müslim, Mesâcid, 35)

Resim---2424-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Medine'nin kabristanı Baki'e gidip: "Selâm size ey müminler diyârı! Size yarın verileceği vaad olunan şey verilmiştir. Sizler bekletilmedesiniz, inaallah biz de size katılacağız. Allah'ım Baki'de yatanlara mağfiret et." diye selâm vermiştir.
(Müslim, Cenâiz, 102)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HEDİYELEŞMEK!.

Resim---2425-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hediyeleşin. Çünkü hediye, gönülden kini söküp atar..." buyurmuştur.
(Tirmizî, Velâ, 6)

Resim---2426-) Abdullah b. Mes'üd'un naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dâvet edene icâbet edin ve hediyeyi reddetmeyin..." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, 1, 405)

Resim---2427-) Ebu Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey Müslüman kadınlar! Hiçbir komşu kadın, bir koyun paçası bile olsa komşusunun verdiği şeyi küçük görmesin!" buyurmuştur.
(B2566 Buharî, Hibe, l ; M2379 Müslim, Zekat, 90)

Resim---2428-) Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Ya Resülallah, benim iki komşum var; hangisine hediye vereyim?" diye sordum. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Kapısı sana en yakın olana!" buyurdu.
(Buharî, Şuf'a, 3)

Resim---2429-) İbn Ömer'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah için sizden bir şey isteyene verin, sizi dâvet edene icâbet edin, size hediye verene karşılık verin. Karşılık verecek bir şey bulamazsanız, onun için dua edin." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, 11, 96)

Resim---2430-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Musafaha edin (tokalaşın) ki içinizdeki kin gitsin; hediyeleşin ki birbirinizi sevin ve (aranızdaki) düşmanlık gitsin." buyurmuştur.
(Muvatta, Hüsnü'l- hulk, 4)

Resim---2431-) Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir şey taşıyarak Hz. Aişe'nin yanından çıkan bir kadınla karşılaştı ve ona: "Bu nedir?" diye sordu. Kadın: "Bunu Aişe'ye hediye ettim ama kabul etmedi." dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Aişe'nin yanına girince ona: "O kadının hediyesini kabul etseydin ya!" dedi. Aişe: "Yâ Resûlallah, o muhtaç birisi ve getirdiği hediyeye benden daha çok ihtiyacı var." diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Peki hediyesini kabul edip ona daha iyi bir şey veremez miydin?" buyurdu.
(Abdurrezzâk, Musannef, X, 449)

Resim---2432-) Meymune validemizin azatlısı Ata' b. Yesar'm naklettiğine göre: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Ömer b. Hattab'a bir hediye göndermiş, Hz. Ömer de hediyeyi iâde etmişti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onu niçin reddettin?" diye sordular. Hz. Ömer: "Yâ Resûlullah! Bizden biri için en hayırlı olanın, hiç kimseden hiçbir şey almamak olduğunu sen bize haber vermemiş miydin?" dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu dilenmek sûretiyledir. Ama dilenmeksizin olursa, o, Allah'ın sana verdiği bir rızıktır." buyurdular. Hz. Ömer (radiyallahu anhu) şöyle dedi: "Öyleyse bu canı bu tende tutan Allah'a yemin ederim ki bundan böyle hiç kimseden bir şey istemem; istemeksizin bana gelen her şeyi de alırım."
(Muvatta, Sadaka, 2)

Resim---2433-) Enes b. Malik'in naklettiğine göre; "Çöl halkından Zâhir adında bir adam vardı. Zâhir, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem her gelişinde hediyeler getirirdi. Döneceği zaman da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sevdiği bu zâtın heybesini doldurur ve: “Zâhir bizim köyümüz, biz de onun şehriyiz.” buyurmuştur.
(İbn Hanbel, lll, 162, Abdürezzak, Musannef, X, 454)

Resim---2434-) Bir keresinde Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem ipek bir kaftan hediye edilmişti. O da bunu giydi ve namaz kıldı. Namaz bitince kaftanı üzerinden çıkardı ve: "Takvâ sahiblerine bu yakışmaz." buyurdu.
(Buharî, Salat, 16; Müslim, Libâs ve zînet, 23)

Resim---2435-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün, o sıralar küçük bir çocuk olan Nu'man b. Beşir'i (radiyallahu anhu) yanına çağırarak, Taif'ten hediye olarak getirilen üzümün içinden bir salkım almış: "Al bu salkımı, annene (Abdullah b. Revaha'nın kız kardeşi Amraya) götür!" diye tembihlemiş ancak küçük Nu'man onu daha eve varmadan yemişti.
(İbn Mâce, Etime, 61)

Resim---2436-) Bedevîlerden biri Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem genç bir deve hediye etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bunun yerine ona altı deve vererek hediyesine karşılık verdi. Fakat bedevî bunları yeterli görmeyerek kızdı. Durum Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem ulaşınca o, Allah'a hamdetti ardından: "Falan kişi bana bir deve hediye etti. Ben de ona altı deveyle karşılık verdim; fakat yine de memnun olmadı. Bundan dolayı Kureyş, Ensar, Sakif ve Devslilerin dışındaki kimselerden hediye kabul etmemeyi düşündüm." buyurmuştur.
(Tirmizî, Menâkıb, 73; Ebu Davûd, Buyü' (İcâre'), 80)

Resim---2437-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, zekat toplama memuru olarak görevlendirdiği ibnü'l- Lütbiyye'nin, dönüşte: "Yâ Resûlallah şu sizin, şu da bana hediye edildi!" şeklinde sarf ettiği sözlere son derece üzülmüş: ''Anne babanın evinde otursaydın da bir baksaydın bakalım; sana hediye veriliyor muydu verilmiyor muydu!" diyerek onu azarlamıştı.
(Buharî Eyman ve nuzür 3; Müslim, İmâre, 26)

Resim---2438-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kimse, bir kardeşi için aracılık yapar da kardeşi de sırf aracılığı karşılığında kendisine hediye verir, o da bunu kabul ederse, faiz kapılarından büyük bir kapının önüne gelmiş demektir." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Büyû (icâre) 82)

Resim---2439-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Biriniz borç verdiğinde, (borcu alan kişi) kendisine hediye verir veya onu bineğinde taşımak isterse, ona binmesin ve hediyeyi kabul etmesin. Ancak aralarında bu durum borçlanmadan önce gerçekleşirse bunları yapabilir." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Sadakât, 19)

Resim---2440-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz daha önce kendisinden yarım vesk (yaklaşık 100 kg.) yiyecek aldığı bir adam borcunu istemeye geldiğinde ona bir vesk olarak geri ödeme yapmış: "Bu yarım vesk senin alacağın, bu yarısı da benden sana (hediye). " buyurmuştu.
(Heysemî, Mecmati’z- Zevaid, IV, 251; Rezzâr, Müsned, II, 474)

Resim---2441-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hediyeyi hediye olduğu sürece alın. Borç üzerinden bir rüşvete dönüşünce onu sakın almayın'' buyurmuştur.
(Taberâni, el Mücemü’s-sağir, II, 42; Taberâni, el Mücemü'l- kebir XX, 90)

Resim---2442-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Vallahi ben bir kimseye hediye verirken bir başkasına vermem. Halbuki vermediğim kimse, verdiğim kimseye göre nazarımda daha sevimlidir. Bazılarına kalblerinde sabırsızlık ve endişe gördüğüm için veriyor; bazısını da Allah'ın kalblerine koyduğu zenginlik ve hayra havâle ediyorum! " buyurmuştur.
(Buhâri, Cum'a, 29)

Resim---2443-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Benim onlara hediye verdiğim gibi siz de heyetlere hediye verin! " buyurmuştur.
(Buharî, Meğazi, 84, Müslim, Vâsiye, 20)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HASTA ZİYARETİ!.

Resim---2444-) Enes b. Mâlik'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim güzelce abdest alır ve sevabını ALLAH'tan umarak (hasta olan) Müslüman kardeşini ziyâret ederse, yürünerek yetmiş yılda kat edilecek bir mesafe kadar cehennemden uzaklaştırılır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Cenâiz, 3)

Resim---2445-) Câbir b. Abdullah'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kimse hastayı ziyâret ettiğinde rahmetin içine dalar; onun yanında oturunca da rahmet onun gönlüne yerleşir." buyurmuştur.
(Muvatta', Ayn, 7)

Resim---2446-) İbn Abbas'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her kim eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyâret eder de onun yanında iken yedi defa: “Büyük arşın Rabbi Yüce ALLAH' tan sana şifâ vermesini dilerim.” diye dua ederse, ALLAH o hastaya âfiyet ihsân eder." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Cenâiz, 8 )

Resim---2447-) Hz. Aişe radiyallahu anha'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir hastayı ziyâret ettiğinde: "Ey insanların RABBi! Hastalığın sıkıntısını gider! Ona şifâ ver, şifâ veren SENsin. SENin vereceğin şifâ dan başka şifâ yoktur. Öyle bir şifâ ver ki ardında hiç hastalık izi bırakmasın!" derdi.
(Müslim, Selâm, 47)

Resim---2448-) Ebü Said el-Hudrl'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ziyâret için bir hastanın yanına girdiğinizde iyileşeceğini söyleyerek moralini yükseltin. Gerçi bu söz hiçbir şeyi önlemez fakat onun gönlünü hoşnut eder. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Tıb, 35)

Resim---2449-) Ömer b. Hattab'dan rivayet edildiğine göre, "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana: 'Ziyâret için bir hastanın yanına girdiğinde ondan senin için dua etmesini iste. Zira onun duası, meleklerin duası gibidir.” dedi.
(İbn Mâce, Cenâiz, 1)

Resim---2450-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Abdullah b. Ömer, Sa' d b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mes'ud'un da içinde bulunduğu sahabilerle birlikte oturuyordu. O esnâda Medineli Müslümanlardan biri içeri girip selâm verdi ve geri döndü. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona seslendi: "Ensarın kardeşi! Kardeşim Sa'd b. Ubade nasıl?" Medineli zât: "İyi!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yanındakilere dönerek: ''Aranızdan kim onu ziyâret edecek?" diye sordu ve ayağa kalktı. Resûlullah'la sallallahu aleyhi vesellem birlikte ayağa kalkan Abdullah b. Ömer bundan sonraki gelişmeleri şöyle anlatmaktadır: "On küsur kişiydik. Üstümüzde başımızda ayakkabı, mest, takke ve gömlek de yoktu. Bu çorak toprakta yürüyerek hasta olan Sa' d b. Ubade'nin evine vardık. Başına toplanan yakınları hemen etrafından çekildiler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve beraberindekiler yanına yaklaştı. Sa'd'ın etrafındaki kalabalığı gören Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: 'ALLAH'ın (ölüm) hükmü gerçekleşti mi! emr-i hak vaki oldu mu?” diye sordu. “Hayır, Yâ Resûlullah!.” dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ağlamaya başladı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in ağladığını gören sahabiler de ağladılar. Bunun üzerine: “İşitmiyor musunuz? ALLAH gözyaşından ve kalbin hüzünlenmesinden dolayı kimseye azab etmez. Ancak -diline işaret ederek-işte bundan dolayı azab eder veya merhamet eder.” buyurdu."
(Müslim, Cenâiz, 12-13)

Resim---2451-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Aç olanı doyurun, hastayı ziyâret edin, esiri hürriyetine kavuşturun." buyurmuştur.
(Buhârî, Merdâ, 4)

Resim---2452-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, âhiret gününde kul ile Rabbi arasındaki konuşmayı şu şekilde aktarmaktadır: ''ALLAHu TeÂLÂ kiyâmet günü: “Ey âdemoğlu! Ben hasta oldum da sen beni ziyârete gelmedin!” diyerek kuluna sitem eder. Buna şaşıran insan: “Ya RABBî! SEN âlemlerin RABBisin. Ben SENi nasıl ziyâret edebilirdim ki?” der. HAKk TeÂLÂ: “Bilmiyor muydun? Falan kulum hasta oldu ama sen onu ziyârete gelmedin. Ziyâret etseydin, beni onun yanında bulacağını bilmiyor muydun?” buyurur. "buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 43)

Resim---2453-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''ALLAH'ım bu kuluna şifâ ver ki senin uğrunda bir düşmanı yaralasın veya senin rızan için bir cenâzenin ardından yürüsün. " buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Cenâiz, 8 )

Resim---2454-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, rahatsızlandığında kendisini ziyârete gelen Abdullah b. Mes'ud: "Çok ızdırabın var. Bu durum senin için iki kat ecre vesile olacaktır." dediğinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle cevap vermiştir: "Evet. Başına bir sıkıntı gelen hiçbir Müslüman yoktur ki ALLAH (bu sıkıntı sebebiyle) ağacın yapraklarının dökülmesi gibi onun günahlarım dökmesin." buyurmuştur.
(Buhârî, Merdâ, 2)

Resim---2455-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Zeyd b. Erkam'ı ziyârete gittiklerinde: "Eğer gözündeki bu rahatsızlık devam eder de sen de sabredip karşılığını ALLAH'tan beklersen, kesinlikle Yüce ALLAH'a günahsız bir şekilde kavuşursun." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, III, 156)

Resim---2456-) Şeddad b. Evs bir hastayı ziyârete gittiğinde: "Günahlarına kefâret olduğu ve hataların döküldüğü için sevin. Zirâ ben Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem ALLAH'a ait şu cümleleri naklettiğini işittim: “Ben kullarımdan mü’min bir kulu bir sıkıntı ile denediğimde, onu denediğim sıkıntıya karşılık bana şükrederse, annesinin onu dünyaya getirdiği gün gibi hatalarından arınarak yattığı yataktan kalkar..." buyurdu.
(İbn Hanbel, IV, 124)

Resim---2457-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Tedâvi olmasak bize günah olur mu?" diye soran insanlara şu cevabı vermiştir: ''ALLAH'ın kulları! Teâavi olun. Zira Yüce ALLAH yaşlılık dışında bir dert verdiyse, mutlaka beraberinde şifâ(sını) da vermiştir."
(İbn Mâce, Tıp, 1)

Resim---2458-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ziyâret ettiği hastaya: "Canın ne çekiyor?" diye sormuş, adam: "Buğday ekmeği istiyor." diye cevap verince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yanındakilere: "Kimde buğday ekmeği varsa kardeşine göndersin." demiştir. Ardından da: "Birinizin hastası bir şey yemeği arzuladığı zaman onu kendisine yedirsin." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Cenâiz, 1)

Resim---2459-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''ALLAH kime hayır vermeyi murad ettiyse, onu musibetlerle imtihan eder." buyurmuştur.
(Buhârî, Merdâ, 1)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

YÖNETEN VE YÖNETİLEN!.

Resim---2460-) Ebu Hüreyre'nin (radiyallahu anhu) naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yönetim işi ehil olmayan kimselere verildiği zaman kıyameti bekle!" buyurmuştur.
(Buharî, Rikak, 35)

Resim---2461-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yüce Allah dört kimseye öfkelenir: Çok yemin eden satıcı, kibirli fakir, zinâ eden ihtiyar ve zâlim yönetici." buyurmuştur.
(Nesâi, Zekât, 77)

Resim---2462-) Amr b. Mürre, Muaviye'ye Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Herhangi bir idareci, kapısını ihtiyaç sahibine, yoksula ve elinde hiçbir şeyi olmayan fa hire kapatırsa, ihtiyaç ve fakirlik içine düştüğünde Allah da göğün (cennetin) kapılarını onun yüzüne kapatır."
(Tirmizi, Ahkam, 6)

Resim---2463-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Devlet otoritesi en büyük hamidir. Haksızlıklarla onun vasıtasıyla (yani hukuk yoluyla) mücadele edilir ve onun vasıtasıyla (tehlikelerden) korunulur. Şayet bu otoriteyi kullanan(lar), Allah'tan sakınmayı emreder ve adaletle hükmeder(ler)se bu yaptıklarından sevap kazanır(lar). Bunun aksine davranır(lar)sa (vebalini) çeker(ler)." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 43)

Resim---2464-) İbn Ömer'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman bir kimsenin hoşlandığı ve hoşlanmadığı her hususta (yöneticisini) dinleyip itaat etmesi gerekir; ancak kendisine Allah'a isyanı gerektiren bir şey emredilmesi hariç. Eğer kendisine Allah'a isyanı gerektiren bir emir verilirse, bunu dinleme ve buna itaat etme yoktur." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 38 )

Resim---2465-) Ebu Zer Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem yanına yaklaşıp: "Yâ Resûlullah! Bana idarî görev vermiyor musun?" diye sordu. Bu isteği karşısında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem eli ile Ebü Zerr'in omuzuna vurdu ve ona: "Ebu Zer! Sen zayıfsın. İdarecilik ise emânettir. Gerçekten hakkıyla yerine getirmeyen ve gereğini edâ etmeyenler için bu vazife kıyamet gününde rezillik ve pişmanlıktır." buyurdu.
(Müslim, İmâre, 6)

Resim---2466-) Başka bir rivâyette ise Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Ebu Zerr'e : "Ebu Zer! Senin gerçekten zayıf olduğunu görüyorum. Kendim için ne istiyorsam senin için de onu isterim. İki kişiye bile olsa sakın başkan olma! Yetim malını da yönetmeye kalkma!" buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 17)

Resim---2467-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zerr'd.en daha doğru sözlü kimse yoktur.'' buyurmuştur.
(İbn Mâce, Sünnet, 11; Tirmizî, Menâkıb, 35)

Resim---2468-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz yöneticiliği çok isteyeceksiniz. (Oysa) o, kıyamet gününde pişmanlık olacaktır. Süt emenin hali ne güzeldir ama sütten kesilenin hali ne kötüdür! " buyurmuştur.
(Buhâri, Ahkâm, 7)

Resim---2469-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hepiniz birer çobansınız/ sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Köle de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür." buyurmuştur.
(Buhâri, Cum'a, 11; İstikrâz, 20)

Resim---2470-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Biz yönetim işimize, görevlendirilmek isteyeni tâyin etmeyiz." buyurdu.
(Müslim, İmâre, 14-15; Buhâri, İstitabetü’l- Murteddin, 2)

Resim---2471-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Vallahi, biz bu yönetim işine ne onu isteyen birini tâyin ederiz, ne de ona hırs gösteren birini!." buyurdu.
(Buhâri, Ahkâm, 7; Müslim, İmâre, 14)

Resim---2472-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kişinin mal ve makama düşkünlüğünün dinine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha büyüktür." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 21; Dârimî, Rikâk, 21)

Resim---2473-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah bir idareci hakkında hayır dilediği zaman, ona dürüst bir yardımcı verir. Eğer o idareci yapılması gereken bir işi unutursa bu yardımcı, ona hatırlatır. Eğer idareci işi kendisi hatırlarsa o zaman da bu yardımcı işin yapılması hususunda idareciye yardımcı olur. Eğer Allah onun hakkında hayır dilememişse ona kötü huylu bir yardımcı verir. Eğer yapılması gereken bir işi unutursa yardımcısı ona hatırlatmaz. Eğer idareci işi kendiliğinden hatırlarsa o zaman da işin yapılmasında ona yardımcı olmaz. " buyurmuştur.
(Ebu Davûd, İmâre, 4)

Resim---2474-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " ... Ben Allah'a, hiç kimsenin benden ne mal ne de kan konusunda isteyeceği bir hakkı olmadığı halde ulaşmak isterim." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Büyu, (İcâre) 49; Tirmizî, Büyu, 73)

Resim---2475-) Mahzumoğulları kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının affedilmesi için, Kureyşlilerin talebi üzerine, aracılık yapmak üzere gelen Üsame'ye, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sen, Allah'ın koyduğu cezâlardan birinin affı için aracılık mı ediyorsun?" diye kızmış ve sonrasında halka hitap ederek: "Sizden öncekilerin helâk olmalarının sebebi şuydu: Onlardan güçlü bir kimse hırsızlık yaparsa onu cezâlandırmazlar, zayıf bir kimse hırsızlık yaptığında ise ona cezâ uygularlardı. Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapmış olsaydı mutlaka onun da elini keserdim. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Hudud, 6; Tirmizî, Hudud, 8 )

Resim---2476-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken ondan halka adil davranmasını isteyerek: " ... Sakın (zekât olarak) onların mallarından en iyilerini seçip alma. Mazlumun bedduasından sakın, çünkü onunla Yüce Allah arasında hiçbir engel/perde yoktur." buyurmuştur.
(Müslim, İmân, 29)

Resim---2477-) Abdullah İbnü'l-Lütbiyye, topladığı zekâtlar ile birlikte Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem huzuruna gelmiş ve: "Bu sizin payınız; bu ise bana verilen hediyelerdir." demişti. Hz. Peygamber ise onun hediye almasını hoş görmemiş, aldığı hediyelerin zekât memuru olduğu için verildiğini ima ederek, ''Anne babanın evinde otursaydın bu hediye sana verilir miydi, verilmez miydi?" buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 26)

Resim---2478-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ım, bir kimse ümmetimin yönetimi konusunda bir vazife alır da onlara zorluk çıkarırsa sen de ona zorluk çıkar! Bir kimse ümmetimin yönetiminde görev alır da onlara hoş muamele ederse, sen de ona hoş muamele eyle! " diyerek Allah'a yal varmıştır.” buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 19)

Resim---2479-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslümanların idaresini üstlenip de onlar için çalışmayan ve onları doğruya yönlendirmeyen yönetici, /onlarla birlikte cennete giremez." buyurmuştur.
(Müslim, İmân, 229)

Resim---2480-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ın, bir gruba yönetici yaptığı kişi, o grubu doğruya yönlendirmek için çaba sarf etmezse, cennetin kokusunu dahi alamaz. " buyurmuştur.
(Buhârî, Ahkâm, 8 )

Resim---2481-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlal edenler, bir gemiye yerleşmek üzere kura çeken topluluğa benzerler. (Bu kuranın sonucunda) onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşirler. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçmek durumundadırlar. Alt katta oturanlar: “Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz.” derler. Şâyet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar." buyurmuştur.
(Buhâri, Şirket, 6; Buhâri, Şehâdat, 30)

Resim---2482-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İdarecileriniz iyi kimselerden, zenginleriniz cömert kişilerden olduğunda ve işleriniz, aranızda istişare ile yürütüldüğünde, yeryüzünde yaşamanız toprak altına girmenizden daha hayırlıdır. " buyurmuştur.
(Tirmizi, Fiten, 78 )

Resim---2483-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden herhangi bir kimseyi görevli tayin edersek ve o da bir iğneyi hatta daha küçük bir şeyi bizden gizlerse bu hıyanet olur, kıyamet gününde o gizlediği şeyle gelir!" buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 30)

Resim---2484-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Muaz b. Cebel (radiyallahu anhu): "Resulullah (sav) beni Yemen'e vâli olarak gönderiyordu. Yemen'e hareket edeceğim sırada peşimden bir haberci göndererek beni geri çağırdı ve şöyle dedi: “Seni niçin geri çevirdiğimi biliyor musun? Benim iznim olmadan (ganimetten) hiçbir şey alma! Çünkü bu bir hainliktir. Her kim bu dünyada böyle bir hâinlik yaparsa kıyamet günü (Allah'ın huzuruna), yaptığı o hâinlikle getirilir. İşte seni bunun için çağırmıştım, şimdi vazifene gidebilirsin.”
(Tirmizî, Ahkâm, 8 )

Resim---2485-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ın bir gruba yönetici kıldığı kimse, idaresi altındakilere ihanet üzere ölürse, Allah ona cenneti haram kılar. '' buyurmuştur.
(Müslim, imâre, 21)

Resim---2486-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir yönetici, idâresi altında bulunan kimselere su-i zan ile muamele yapmaya kalkışacak olursa onları fesada sürükler." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Edeb, 37; İbn Hanbel, VI, 4)

Resim---2487-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yönetici bir kalkandır. Onun ardında savaşılır, onunla tehlikelerden korunulur. Şayet o, Allah'a karşı sorumluluk bilincini emreder ve adaletle hükmederse bütün yaptıklarından sevap kazanır. Bundan başka bir şey emrederse yaptıklarının karşılığını (vebalini) çeker.” buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 43; Nesâî, Biât, 30)

Resim---2488-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "... Her kim emire (yöneticiye) itaat ederse şüphesiz bana itaat etmiş olur. Her kim de ona isyan ederse şüphesiz bana isyan etmiştir. '' buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 32)

Resim---2489-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Vedâ Haccı'nda toplanan büyük kalabalığa da: "Ey insanlar! Allah'a karşı sorumluluk bilinci içerisinde olun. Sizin başınıza kulağı kesik Habeşli bir köle bile getirilmiş olsa Allah'ın Kitabı'na göre hareket edip size de onu uyguladığı sürece emirlerini dinleyin ve itaat edin!" buyurmuştur.
(Tirmizî, Cihâd, 28; Buharî, Ahkâm, 4)

Resim---2490-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cihadın hangisi daha üstündür?" diye soran bir kişiye de: "Zâlim idarecinin karşısında hakkı söylemektir." buyurmuştur.
(Nesâî, Biat, 37; İbn Mâce, Fiten, 20)

Resim---2490-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Ka'b b. Ucre'ye şöyle söylemiştir: "Ya Ka'b! Benden sonra gelecek bazı devlet adamlarından seni Allah'a sığındırırım. Her kim onların kapılarından girer, yalanlarını doğru sayar, yaptıkları zulümlerine yardımcı olursa ne o benden sayılır, ne de ben ondan. O kimse mahşer günü havzımda benim yanıma gelemez. Her kim de onların kapılarından girsin veya girmesin onların yalanlarını doğrulamaz, yaptıkları zulümlere yardım etmezse o bendendir, ben de ondanım. Mahşer günü bu kişi havzımın yanına gelecektir... " buyurmuştur.
(Tirmizî, Cum'a, 79; Nesâî, Biât, 36)

Resim---2491-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir seriyye hazırlayıp, onlara ensardan Abdullah b.Huzafe'yi komutan olarak tayin eder. Ordu hareket etmeden önce de askerlerin ona itaat etmesini emreder. Yolda ilerlerken, askerler bir şekilde komutanı kızdırırlar. Bunun üzerine şakacı bir kişiliğe sahip olan Abdullah b. Huzafe onlara: "Hz. Peygamber bana itaat etmenizi emretmedi mi?" der. Askerler de "Evet." diye cevap verirler. Bunun üzerine onlara odun toplayıp ateş yakmalarını emreder. Askerler de odun toplar ve ateşi yakarlar. Komutan askerlerine bu ateşe girmelerini emreder. Askerler komutan emrettiği için ateşe girmeye niyetlendiklerinde birbirlerine bakarlar. Bunun üzerine bazıları: "Biz Hz. Peygamber'e ateşten kaçmak için tabi olduk, şimdi ateşe mi gireceğiz?" derler. Bunun üzerine komutanın öfkesi diner ve ateş söndürülür, dolayısıyla hiç kimse ateşe girmeden dönerler. Olay Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem intikal ettiğinde: "Eğer ateşe girmiş olsaydınız, oradan ebedî olarak çıkamazdınız. İtaat ancak meşru olan hususlarda olur." buyurur.
(Buhâri, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 40; İbn Hişam, Sîret, VI, 53)

Resim---2492-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'a isyan olan yerde itaat yoktur." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 39)

Resim---2493-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman bir kimsenin hoşlandığı ve hoşlanmadığı her hususta (yöneticisini) dinleyip itaat etmesi gerekir; ancak kendisine Allah'a isyanı gerektiren bir şey emredilmesi hariç. Eğer kendisine Allah'a isyanı gerektiren bir emir verilirse, bunu dinleme ve buna itaat etme yoktur." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 38 )

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ADALET!.


Resim---2494-) Hacib b. Mufaddal b. Mühelleb'in, babasından naklettiğine göre o , Nu'man b. Beşir'i Resûlullah'tan sallallahu aleyhi vesellem şöyle naklederken işitmiştir: "Çocuklarınız arasında adaletli davranın, çocuklarınız arasında adaletli davranın!"
(Ebu Davûd, Büyü' (kare), 83)

Resim---2495-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Devlet otoritesi en büyük hamidir. Haksızlıklarla onun vasıtasıyla (yani hukuk yoluyla) mücadele edilir ve onun vasıtasıyla (tehlikelerden) korunulur. Şayet bu otoriteyi kullanan(lar), Allah'tan sakınmayı emreder ve adaletle hükmeder(ler)se bu yaptıklarından sevap kazanır(lar). Bunun aksine davranır(lar)sa (vebalini) çeker(ler)." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 43)

Resim---2496-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yedi sınıf insan vardır ki Allah onları gölgesinden (himayesinden) başka gölgenin (himayenin) olmadığı günde, bizzat kendi gölgesinde (himaye edecektir) gölgelendirecektir: Adil yönetici..." buyurmuştur.
(Buharî, Ezân, 36)

Resim---2497-) Abdullah b. Amr b. As'tan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman'ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar." buyurmuştur.
(Nesâî, Adâbü'l-kudat, 1)

Resim---2498-) Hevazinliler savaş meydanında bozguna uğrayıp dağılınca bütün mallar Müslümanlara kalmıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem savaştan elde ettikleri ganimetleri Müslümanlara paylaştırmaya başladı. Beni Temim Kabilesine mensup Zülhuveysıra adlı bir bedevı: geldi ve "Ya Resulallah! Adaletli ol! " dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Yazıklar olsun sanal Ben de adaletli olmazsam kim adaletli olabilir? Eğer adaletli olmazsam, sen hüsrana uğrarsın, bütün umutların boşa çıkar." diyerek bu kişiye sitemde bulundu.
(Müslim, Zekât, 140; Buhârî, Enbiyâ, 28)

Resim---2499-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her hak sahibine hakkını ver. " buyurmuştur.
(Buhârî, Savm, 51; Tirmizî, Vesâyâ, 5)

Resim---2500-) Nu'man b. Beşir'in annesi Anıra bint. Revaha, eşinden, çocuğu için bir miktar mal ister. Nu'man'ın babası Nu'man'a bağışta bulunmayı kabul eder. Ancak bu sefer de annesi, yapacağı bu hibeye Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem şâhid göstermedikçe ikna olmayacağını ifâde eder. Babası, o zaman henüz bir çocuk olan Nu'man'ın elinden tutarak Efendimize gider ve durumu şöyle arz eder: "Yâ Resûlallah bu çocuğun annesi Bint Revaha, ona yaptığım bağışa şâhid olmanı istiyor." Hz. Peygamber hemen sorar: "Başka çocuğun var mı?" "Evet, var." yanıtını alınca tekrar sorar: "Peki, hepsine aynı miktarda mal verdin mi?" Baba, "Hayır, Yâ Resûlallah! " diye cevaplar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bunun üzerine: "O zaman beni şâhid tutma. Çünkü ben adaletsizliğe şâhid olamam!" buyurur. Ayrıca: "İyilik yapmaları konusunda çocuklarının sana eşit davranmalarını istemez misin?" diye ekler. Nu'man'ın babası: "Elbette isterim Yâ Resûlallah! " diye cevap verir. "O halde bu yaptığın olmaz! Çocuklarınız arasında eşitliği gözetin. Onların sana iyi davranmaları nasıl senin onlar üzerindeki hakkın ise aralarında adaletli davranman da onların senin üzerindeki haklarıdır." buyurur.
(Müslim, Hibe, 14,17,18)

Resim---2501-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "(Herhangi bir konuda) hakemlik yaptığınız zaman adil olun. " buyurmuştur.
(Taberânî, el- Mucemü'l- evsat, 40-41)

Resim---2502-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her kim Müslümanlar arasında hakimlik yapmak ister ve bunu elde ettikten sonra adaleti zulmüne baskın gelirse cennetlik olur. Zulmü adaletine baskın gelen kimse ise cehennemlik olur." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Kadâ (Akdiye) 2)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HAKLARA RİÂYET!.

Resim---2503-) Ebu Ümame el-Bahill anlatıyor: "Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem Vedâ Haccı senesinde verdiği hutbede şöyle derken işittim: “Şüphesiz Yüce Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir..."
(Tirmizî, Vesaya, 5)

Resim---2504-) Muaz b. Cebel anlatıyor: "Ufeyr denilen bir eşeğin üzerinde (yolculuk ederken) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem terkisinde idim... Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: 'Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, Allah'a ibâdet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Yüce Allah üzerindeki hakkı ise kendisine ortak koşmayan kimselere azap etmemesidir” buyurdu.
(Müslim, iman, 49)

Resim---2505-) Hz. Aişe radiyallahu anha'den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem (kendisini ibâdete vererek dünyadan el etek çektiğini duyduğunda) Osman b. Maz'ün'u çağırmak üzere birini göndermiş ve geldiğinde ona: "... Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde hakkı vardır.." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Tatavvu', 27)

Resim---2506-) Ebü Hüreyre'nin (radiyallahu anhu) işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman'm Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye katılmak, davete icabet etmek ve aksırana Allah'tan rahmet dilemek." buyurmuştur.
(Buharî, Cenâiz 2)

Resim---2507-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim kardeşine haksızlık etmişse, onunla helâlleşsin..." buyurmuştur.
(Buharî, Rikak, 48)

Resim---2508-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müflis kimdir bilir misiniz?" Ashabdan söz alan biri: "Bizim aramızda müflis, malı mülkü olmayan kimsedir." dedi. Bu cevap üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Asıl müflis, kıyamet gününde kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını da dövmüştür. (İhlal ettiği bu hakların karşılığı olarak) iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Şâyet hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır." buyurdu.
(Müslim, Birr, 59)

Resim---2509-) Ebu Said el-Hudri, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin şöyle buyurduğunu rivâyet etmişti: "Kıyamet günü mü’minler ateşten kurtulurlar ve cennetle ateş arasındaki bir köprü üzerinde durdurulurlar. Orada, dünyada iken aralarında meydana gelmiş haksızlıklar için kısas yapılır. Nihayet haksızlıklardan temizlendikleri ve pak oldukları zaman cennete girmelerine izin verilir."
(Buharî, Rikak, 48)

Resim---2510-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem başka bir konuşmasında: "Âhiret gününde ne altın ne de gümüş para vardır. Bu nedenle haksızlık yapanın iyilik ve sevabları varsa bunlardan alınıp hak sahibine verilir. Şâyet sevabı yoksa mağdur ettiği kişinin günahlarını yüklenir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Sıfatı'l- kıyame, 2)

Resim---2511-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ın huzuruna, hiç kimseye haksızlık yapmadan çıkmayı umuyorum." buyurmuştur.
(Ebü Davûd, Buyü (İcare), 49)

Resim---2512-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ya Rabbi, sen Hak'sın. Vaadin de haktır. Senin sözün de haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler de haktır. Kıyametin kopması da haktır." buyurmuştur.
(Buhârî, Tevhid, 35)

Resim---2513-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah yolunda cihad eden, hürriyetini elde etmek için uğraşan ve zinaya düşmemek için evlenmek isteyen kişiye yardım etmek Allah'ın hakkıdır." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Ifk, 3 )

Resim---2514-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her yedi günde başını ve bedenini yıkamak, Müslüman üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. " buyurmuştur.
(Mülim, Cum'a, 9)

Resim---2515-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şüphesiz Yüce Allah, her hak sahibine hakkını vermiştir ... " buyurmuştur.
(Tirmizî, Vesâyâ, 5)

Resim---2516-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ibâdete düşkünlüğünden dolayı Abdullah'ı çok severdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Abdullah'a: "Hiç ara vermeden, peş peşe sürekli oruç tutuyor, geceleri de sürekli namaz kılıyormuşsun. Aman böyle yapma. Çünkü senin üzerinde gözünün hakkı var, nefsinin hakkı var, âilenin (eşinin) hakkı var. Bazı günler oruç tut, bazen tutma. Namaz kıl, uykunu da uyu. On günde bir oruç tutsan, diğer dokuz gün için de sevap alırsın."buyurdu. Abdullah: "Ya Resulallah! Ben dediklerinden daha fazlasını yapabilecek kadar güçlüyüm! " dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "O zaman Davûd Peygamber'in orucu gibi oruç tut." dedi. Abdullah sordu: "Davûd Peygamber nasıl oruç tutardı ki Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Davûd Peygamber bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığı zaman da kaçmazdı. " cevabını verdi. Abdullah: "(Böyle oruç tutup takatsiz kalınca) kim savaştan kaçmamamı garanti edebilir ki!" dediğinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz sözünü üç kere tekrarladı ve: "Hiç ara vermeden, sürekli, her gün oruç tutan, oruç tutmuş sayılmaz." buyurdu.
(Müslim, Siyâm, 186)

Resim---2517-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bütün insanlığa hitaben şöyle buyurur: "(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde, bu (arefe) gününüz nasıl saygın ise, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namuslarınız) da aynı şekilde saygın (dokunulmaz)dır. "
(Buhârî, ilim, 9; Müslim, Kâsame, 30)

Resim---2518-) Bir gün, Yahudi olduğu söylenen bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize borç verdiği deveyi kaba bir tavırla ister. Onun bu tavrını beğenmeyen ashabdan bazıları onu paylamak isterler. Ancak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hak sahibinin, söz söyleme hakkı vardır." buyurmuştur.
(Müslim, Musâkat, 120)

Resim---2519-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizin, hanımlarınızın üzerinde haklarınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde haklan vardır. Sizin hanımlarınız üzerindeki hakkınız, hanımlarınızın namuslarını muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimsenin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin! Hanımlarınızın sizin üzerindeki hakkı onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılanmasıdır." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Nikah, 3)

Resim---2520-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir evlâdın anne ve babasının hakkını ödemesi gerçekten zordur.'' buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 8 )

Resim---2521-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Rabbin hoşnutluğu anne babanın hoşnutluğuna, O'nun öfkesi ise anne babanın öfkesine bağlıdır." buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 3)

Resim---2522-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse akraba ilişkilerini sürdürsün.'' buyurmuştur.
(Buhâri, Edeb, 85)

Resim---2523-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Akrabalarla ilişkiyi kesen kimse cennete giremez." buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 11)

Resim---2524-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'a ve âhiret gününe iman eden kişi, komşusuna eziyet etmesin. " buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 85)

Resim---2525-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Zulümden sakının! Çünkü zulüm kıyamet gününde karanlıklar olacaktır." buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 56)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

BARIŞ!.

Resim---2526-) Hz. Aişe' den (radiyallahu anha) rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem (namazın sonunda) selâm verdiği zaman: ''Allahümme ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebarekte ya ze'l-celâli ve'l-ikram." (Allah'ım! Sen barış ve esenliksin, barış ve esenlik senden gelir. Yücelik ve ikram sahibi olan Allah'ım! Sen ne mübareksin.) buyurudu.
(Ebu Davûd, Vitr, 25)

Resim---2527-) Abdullah b. Amr'dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Düşmanla karşılaşmayı dilemeyin. Allah'tan afiyet isteyin..." buyurmuştur.
(Darimî, Siyer, 6; Buharî, Temenni, 8 )

Resim---2528-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bilesiniz ki! Kim Allah'ın ve Resûlü'nün güvencesi altında bulunan anlaşmalı bir kimseyi öldürürse, Allah'a verdiği sözü bozmuş olur ve cennetin kokusunu dahi alamaz." buyurmuştur.
(Tirmizî, Diyat, 11)

Resim---2529-) Sehl b. Sa'd (radiyallahu anha) anlatıyor: "Kuba’lılar birbirleriyle (taşlı sopalı) kavga ettiler. Kendisine bu olay haber verilince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hemen: “Haydi gidelim de onları barıştıralım.” buyurdu."
(Buharî, Sulh, 3)

Resim---2530-) Amr b. Abese Resûlullah'dan sallallahu aleyhi vesellem şu sözleri işittiğini nakleder: "Kimin herhangi bir toplumla arasında bir anlaşma varsa süresi sona erinceye kadar ya da karşılıklı olarak anlaşmayı vaktinden önce bozduklarını birbirlerine bildirinceye kadar bu bağı ne yeniden bağlasın ne de çözsün. " buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Cihad, 152; Tirmizî, Siyer, 27)

Resim---2531-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem amcası Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani'nin emân/güvence verdiği bir kimsenin emniyet içerisinde olacağını beyân etmiştir. Ümmü Hani gelerek: "Ya Resûlallah! Annemin oğlu (kardeşim) Ali, benim kendisine emân vererek himayeme aldığım (eski kocam) İbn Hübeyre'yi öldüreceğini söylüyor." demiş, Resûlullah da ona,: "Ey Ümmü Hani, senin emân verdiğin kişiye biz de emân vermişizdir." buyurmuştur.
(Buhâri, Cizye, 9)

Resim---2532-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bilesiniz ki! Kim Allah'ın ve Resûlü'nün güvencesi altında bulunan anlaşmalı bir kimseyi öldürürse Allah'a verdiği sözü bozmuş olur ve cennetin kokusunu dahi alamaz. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Diyât, 11; Nesâî, Kasâme, 14)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ŞİDDET!.

Resim---2533-) Hz. Aişe' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey Aişe! Allah, rıfk (nezâket ve yumuşaklık) sahibidir ve rifktan hoşlanır. Sertlik, kabalık ve nezâket dışı diğer davranışlara vermediği ecri rifk sâyesinde verir." buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 77)

Resim---2534-) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem sahabisi Ebu Sırma'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim zarar verirse Allah da ona zarar verir. Kim (insanlara) güçlük çıkarırsa, Allah da ona güçlük çıkarır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Kada' (Akdiye), 31)

Resim---2535-) Hişam b. Hakim b. Hizam' dan rivayet edildiğine göre o, Şam bölgesinde bazı insanlara rastladı. Onların güneşe karşı dikilmiş ve başlarına zeytinyağı dökülmüş olduğunu görünce: "Bu nedir?" diye sordu. Kendisine "Vergi (vermedikleri) için cezâlandırılıyorlar." denildi. Bunun üzerine dedi ki: "Haberiniz olsun! Ben Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem şöyle derken işittim: “Bu dünyada insanlara işkence edenlere şüphesiz Allah da azab edecektir."'
(Müslim, Birr, 117)

Resim---2536-) Hz. Aişe şöyle demiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Allah yolunda cihad hariç eliyle hiç kimseye vurmadı. Ne bir kadına, ne de bir hizmetçiye!.. "
(Müslim, Fedâil, 79)

Resim---2537-) Enes (b. Malik) tarafından rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kolları iki adamın omuzunda olduğu halde zorla yürüyen bir adama rastladı ve: "Bu adama ne oldu?" diye sordu. "(Kâbe'ye) yürüyerek gitmeyi adadı." dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu adamın kendine eziyet etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur. Ona söyleyin de bineğine binsin! " buyurdu.
(Nesâî, Eyman, 42)

Resim---2538-) Ensardan Ebü Mes'ud el-Bedri, bir gün kölesini elindeki kırbacıyla hiddetle dövüyordu. O sırada arkasından birisi: "Bilmiş ol ey Ebu Mes'ud!" diye kendisine seslendi. Ebü Mes'üd o kadar öfkeliydi ki sesin kime ait olduğunun farkına bile varmadı ve kölesine vurmaya devam etti. Fakat arkasındaki kişi kendisine doğru yaklaşıyor, bir yandan da: "Bilmiş ol ey Ebu Mes'ud!" diyerek uyarmaya devam ediyordu. Ebü Mes'ud arkasına dönüp baktığında kendisine seslenenin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem olduğunu fark etti. Elindeki kırbacı hemen bırakıverdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bilmiş ol ey Ebu Mes'ud! Allah'ın senin üzerindeki gücü, senin kölenin üzerindeki gücünden daha fazladır." buyurdu. Ebü Mes'üd, bu durum karşısında kendini mahcub hissetti. Bundan böyle hiçbir köleyi dövmeyeceğine dair söz verdi ve: "Yâ Resûlullah! Allah rızası için bu köle artık hürdür." dedi.
(Müslim, Eyman, 34; Ebu Davûd, Edeb, 123-124)

Resim---2539-) Yâsir Âilesine türlü türlü eziyetler yapıldı. Bu aileyi kızgın kumlara yatırıp, günlerce aç susuz bıraktılar. Bedenlerini korlarla dağlayıp, sopalarla dövdüler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında onlara işkence yapılırken gördü ve: "İmrân Âilesi'ne ve Yâsir Âilesi'ne müjdeler olsun! Sizin kavuşacağınız yer cennettir." buyurdu.
(Hâkim, Müstedrek, VI, 2075)

Resim---2540-) Ammar b. Yasir işkence altında bitkin düşmüşken müşriklerin zor kullanması sonucu onların taptığı ilâhlar hakkında olumlu sözler söyleyerek kurtulabildi. Daha sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize durumu anlatınca o: "Tekrar ederlerse sen yine böyle söyle!" diyerek Ammar'ı teskin etti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Ammar iliklerine kadar iman ile doludur." buyurmuştur.
(İbn, Saad, Tabakat, III, 249; İbn Mâce, Sünnet, 11; Nesâî, İmânü, 17)

Resim---2541-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem : "Sizden biri nasıl olur da hanımını köle döver gibi döver? Sonra bir de günün sonunda onunla aynı yatağı paylaşır!" buyurmuştu.
(Buhârî, Tefsir (Şems) 1)

Resim---2542-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem : "Biriniz hizmetçisine vurur da o da Allah'ı hatırlatırsa derhal elini çeksin!" buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 32)

Resim---2543-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim bir zimmîye (anlaşmalı gayri müslim vatandaşa) zulmedip onun hakkını vermezse, ona gücünün yetmediği bir yük yüklerse veya rızası olmaksızın ondan bir şey alırsa kıyamet günü ben onun hasmı olacağım." buyurmuştur.
(Ebü Davûd, lmare,31 -33: Beyhakî es Sünenü'l- kübra IX, 342)

Resim---2544-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem : "Haya imandandır, iman ise kişiyi cennete götürür. Kötü söz söylemek insanlara sıkıntı verip onları incitir. Sıkıntı vermek ise kişiyi cehenneme götürür.'' buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 65; İbni Hanbel, II, 502)

Resim---2545-) Bir adam hac ibadetini yürüyerek yapmayı adamış, fakat yürümeye mecâli kalmadığı için iki kişinin omuzlarına tutunarak yürümeye başlamıştı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem adamı bu halde görünce: "Bu adama ne oldu?" diye sormuş, adamın Kâbe'ye yürüyerek gitmeyi adadığı kendisine söylenmişti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu adamın kendine eziyet etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur. Ona söyleyin de bineğine binsin!" buyurmuştu.
(Nesâî, Eymân, 42)

Resim---2546-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir gün insanlara hitab ederken bir adamın güneşte ayakta beklediğini görmüştü. Adamın güneşte bekleme sebebini sorunca: "Bu adamın adı Ebu İsrail'dir. Oruçlu iken ayakta durup oturmamayı, güneşte dikilip gölgelenmemeyi ve konuşmamayı adamış." dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ona söyleyin, konuşsun, gölgeye geçsin, otursun ve orucunu tamamlasın!" buyurdu.
(Buharî, Eyman ve nüzur, 31; Ebu Davûd, Nüzur, 19)

Resim---2547-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem "İçinde can taşıyan hiçbir şeyi hedef yapmayın!" buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zebâih, 10; İbni Hanbel, 1, 298)

Resim---2548-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Rifktan (yumuşak huyluluk ve nezaketten) mahrum kalan, hayırdan da mahrum kalmıştır." buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 74)

Resim---2549-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bindiği deve ağır hareket ettiği için onu öteye beriye sürmeye başlayan Hz. Aişe Vâlidemizi, yumuşak davranması konusunda uyarmış ve şöyle buyurmuştur: "Rifk (zârif davranış) işe güzellik katar, rifktan (zerâfetten) yoksunluk ise, işi kusurlu kılar."
(İbn Mâce, Zebâih, 3; Müslim, Birr, 78-79)

Resim---2550-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu (zarar görmediği) kimsedir. Mü’min de halkın canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir." buyurmuştur.
(Tirmizî, İman, 12; Nesaî iman, 8 )

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

EMR-İ Bİ'L- MÂ'RÛF NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER!.

Resim---2551-) Ebu Said el-Hudri'nin işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kötülük gören kişi, eli ile değiştirmeye gücü yetiyorsa onu eli ile değiştirsin. Buna gücü yetmez ise dili ile değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbi ile (o kötülüğe) tavır koysun, (onu hoş görmesin). Ve bu da imanın asgari gereğidir. " buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Salât, 239-242)

Resim---2552-) İbn Abbas'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen ve iyiliği emredip/teşvik edip kötülükten sakındırmayan! uzaklaştırmayan bizden değildir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Birr, 15)

Resim---2553-) Said b. Ebü Bürde b. Ebu Musa el-Eş'ari'nin, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her Müslüman sadaka vermelidir." Oradakiler: "Peki, ya verecek bir şey bulamazsa?" deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "O zaman çalışır ve (kazandığından) hem kendisi faydalanır hem de sadaka verir." buyurdu. "Buna da güç yetiremez ya da yapamazsa?" dediler. "Yardıma muhtaç mazlum ve mağdur bir kimseye yardım eder!" buyurdu. "Bunu da yapamazsa?" dediler. "İyiliği/hayrı emretsin/teşvik etsin." buyurdu. "Bunu da yapamazsa?" dendiğinde, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kötülükten uzak dursun. Bu da onun için sadakadır." buyurdu.
(Buharî, Edeb, 33)

Resim---2554-) Huzeyfe b. Yeman'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu canı bu tende tutan Allah'a yemin ederim ki ya iyiliği emredip/teşvik edip kötülükten sakındırırsınız/uzaklaştırırsınız ya da Allah size bir cezâ gönderir de O'na dua edersiniz ama O, duanıza karşılık vermez." buyurdu.
(Tirmizî, Fiten, 9)

Resim---2555-) Ubeydullah b. Cerir'in, babasından naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Aralarında günahlar işlenip durduğu halde bu günahları işleyenlerden daha güçlü ve onları engellemeye muktedir iken bunu yapmayan topluluğun hepsine birden Yüce Allah azab verir." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, IV, 366)

Resim---2556-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dikkat edin. Allah'a yemin olsun ki, siz (ya) iyiliği emreder/teşvik eder kötülükten menedersiniz/uzaklaştırırsınız, zâlimin elinden tutup onu hakka döndürürsünüz ve onu hak üzere tutarsınız (ya da sizin sonunuz da onlar gibi olur)." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Melâhim, 17;

Resim---2557-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e gelerek, "Bana ne yapmamı emredersin?" diye soran Harmele'ye Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ma'rufu yap ve münkerden sakın." buyurmuştur.
(Beyhakî, Şuabü'l- İman, VI, 501)

Resim---2558-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hayra vesile olan kişi onu yapmış gibidir." buyurmuştur.
(Tirmizî, İlim, 14; İbn Hanbel, V, 357)

Resim---2559-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "En üstün/iyi cihad, zâlim yöneticinin karşısında hakkı dile getirmektir." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Melâhim, 17)

Resim---2560-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kıyamet günü bir adam getirilip, cehenneme atılacaktır. Bağırsakları dışarı dökülen bu adam, eşeğin değirmen taşının etrafında döndüğü gibi cehennemde, bağırsaklarının etrafından dönecektir. Cehennemdekiler etrafına toplanıp: “Sen iyiliği tavsiye edip, kötülüklerden insanları uzaklaştırmaz mıydın (bu ne hal)?” diye soracaklardır. Bunun üzerine o adam: 'Evet. İyiliği emrederdim, ancak kendim yapmazdım; kötülüklerden insanları sakındırırdım, ancak onları kendim yapardım." der!.”buyurmuştur.
(Müslim, Zühd, 51)

Resim---2561-)Câhil bir bedevinin mescidin içinde idrarını yapması üzerine, ashab hiddetlenerek ona doğru yürümüş, ancak Şefkat Peygamberi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara: "Onu bırakın, işini görsün. Sonra idrarının üzerine bir kova su döküp onu temizleyin, çünkü siz zorluk çıkarmak için değil kolaylık göstermek için gönderildiniz." buyurmuştur.
(Buharî, Vudü', 58; Tirmizî, Taharet, 112)

Resim---2562-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kötülüğü önleme hususunda bir gemide yaşayan iki grup insana benzetir. Kura sonucu bu iki gruptan biri geminin alt katına, diğeri ise üst kata yerleştirilmiştir. Alt kattakiler su ihtiyaçlarını gidermek için üst kata çıkmak zorunda kaldıklarından geminin alt tarafına bir delik açmaya karar verirler. Böylece üst kattakileri rahatsız etmeden ihtiyaçlarını giderebileceklerini düşünürler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem der ki, "Eğer üsttekiler, alttakileri, yapacakları bu işten vazgeçirmezlerse hepsi birden helâk olur. Fakat onlara engel olurlarsa hepsi birden kurtulur."
(Buharî , Şirket, 6)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

CİHÂD!.

Resim--- 2563-) Amr b. Mâlik el-Cenbi diyor ki: "Fedale b. Ubeyd bana Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem Vedâ Haccı'nda şöyle buyurduğunu nakletti: “...Mücâhid, Allah'a itaat yolunda nefsi ile cihâd edendir..."
(İbn Hanbel, VI, 22)

Resim--- 2564-) Enes (b. Mâlik)'in rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihâd edin." buyurmuştur.
(Nesâî, Cihâd, 48)

Resim--- 2565-) Ebu Said el-Hudrî'nin rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "En değerli cihâd, zâlim yöneticinin karşısında hakkı dile getirmektir." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Fiten, 20; Dâvud, Melâhim, 17)

Resim--- 2566-) Zeyd b. Halid el-Cühenî'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her kim Allah yolunda savaşacak bir askeri (savaş için) donatırsa kendisi de savaşmış gibi olur. Kim de Allah yolunda savaşa çıkan gazinin arkasından ailesine iyi bir şekilde göz kulak olursa o da savaşmış gibi olur." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 135; Buhâri, Cihâd, 38)

Resim--- 2567-) Ebu Zer (radiyallahu anhu) anlatıyor: "Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem , 'Hangi amel daha faziletlidir?” diye sordum. “Allah'a inanmak ve O'nun yolunda cihâd etmek.” buyurdu.
(Buharî, Itk, 2)

Resim--- 2568-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihâd için izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın gücü onlara yardım etmeğe yeter. " buyurmuştur.
(Hac, 22/39; Nesâi, Cihâd, 1; Tirmizî, Tefsirü'l- Kur'ân, 22)

Resim--- 2569-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " ...Mücâhid, Allah'a itaat yolunda nefsi ile cihâd edendir... " buyurmuştur.
(İbn Hanbel, Vl, 22; Tirmizî, Fedailü'l- cihâd, 2)

Resim--- 2570-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Hassan b. Sabit'i: "Onları (şiirinle) hicvet, Cebrâil seninle birliktedir. " buyurmuştur.
(Buharî, Bed'ü'l- halk, 6; Müslim, Fedailü's- sahabe, 153)

Resim--- 2571-) "Şâirlere ancak azgınlar uyar." âyeti inince Ka'b b. Mâlik, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gelerek: ''Allah Teâlâ şiir hakkında bildiğin âyeti indirmiştir, sen bu konuda ne dersin?" diye sormuş, bu soruya Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiç şüphesiz mü’min (hem) kılıcı, (hem de) dili ile cihâd eder." buyurmuştur.
(Şuarâ, 26/224; İbn Hanbel, III, 456)

Resim--- 2572-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah yolunda malından çifter çifter harcayan bir Müslüman'ı mutlaka cennet bekçileri cennete girmeye dâvet edecektir." buyurmuştur.
(Darimî, Cihâd, 13; İbn Hanbel, V, 152)

Resim--- 2573-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yularlı bir deve ile kendisine gelerek: "Bu, Allah yoluna fedâ olsun! " diyen bir sahabiye: "Buna karşılık âhirette hepsi yularlı yedi yüz deve senin olacaktır." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 132)

Resim--- 2574-) Beşir b. Hassasiye de bağlılığını sunmak üzere Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelenlerdendi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılıp zekât vermek, hac ibadetini yerine getirmek, Ramazan ayında oruç tutmak ve Allah yolunda cihâd etmek koşulu ile kendisinden biat alacağını bildirmiştir. Bunun üzerine Beşir b. Hassasiye: "Yâ Resûlullah! Bunlardan ikisine vallahi gücüm yetmez: Cihâda ve zekâta. Çünkü savaşta sırtını dönüp kaçanın Allah'ın gazabına uğrayacağını söylüyorlar. Ben ise savaş meydanında hazır bulunursam içimi bir korku kaplar ve nefsim ölmeyi istemez. Sadakaya gelince, vallahi benim malım, küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibârettir. Bunlar da âilemin geçim kaynağı ve bineğidir." karşılığını verir. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun elini tutup sallayarak: "Cihâd yok, zekât yok ... O halde cennete nasıl gireceksin?" buyurur. Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem bu kararlılığını gören İbnü'l-Hassasiye: " Yâ Resûlullah! Sana biat ediyorum." der ve Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem saydığı bütün şartlar üzerine biat eder.
(İbnü'l-Esir, Üsdu'l-gabe, I, 396; İbn Hanbel, V, 224)

Resim--- 2575-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah yolunda savaşmadan yahut da bunu (en azından) gönlünden geçirmeden ölen kimse bir çeşit münâfıklık üzere ölür. " buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 158)

Resim--- 2576-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem : "Sabah ya da akşam, Allah yolunda (yapılacak) bir sefer, dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 112)

Resim--- 2577-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "... Ümmetime sıkıntı vermeyecek olsaydım, cihâda çıkan hiçbir askeri birliğin arkasında oturup kalmazdım. Allah yolunda öldürülüp diriltilmeyi, ondan sonra öldürülüp diriltilmeyi, ondan sonra öldürülmeyi ne kadar isterdim! " buyurmuştur.
(Buhâri , Cihâd, 5)

Resim--- 2578-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah, yalnızca kendi yolunda cihâd etmek ve O'nun sözlerini (Kur'ân'ı) doğrulamak üzere cihâda çıkan kimseyi cennete sokmaya veya çıktığı evine sevap ve ganimet ile döndürmeye kefil olmuştur. " buyurmuştur.
(Buharî, Tevhid, 28)

Resim--- 2579-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah yolunda (cihâda dair) bir iz taşımadığı halde ölen kimse kıyamet günü kendisinde bir eksiklik bulunarak Allah'ın huzuruna çıkar. " buyurmuştur.
(İbn Mâce, Cihâd, 5)

Resim--- 2580-) Nu'man b. Beştr, bir Cuma günü minberin yanı başında Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem beklerken bu tarz bir konuşmaya tanık olmuştu. Bir adam: "Müslüman olduktan sonra hacılara su verme dışında hiçbir iş yapmamış olsam aldırış etmem." derken diğeri: "Ben de Müslüman olduktan sonra, Mescid-i Haram'ı onarmak dışında hiçbir iş yapmamış olsam aldırış etmem." karşılığını vermişti. Zirâ sikâye ve imâre diye isimlendirilen bu görevleri üstlenmek o dönemde kişilere çok büyük şeref ve saygınlık kazandırmaktaydı. Bu iki şahsın konuşmasını dinleyen bir başkası: "Allah yolunda cihâd etmek sizin söylediklerinizden daha faziletlidir." diyerek tartışmaya katılmıştı. Orada bulunan Hz. Ömer: "Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin. Bugün cuma. Cuma namazını kıldıktan sonra (Hz. Peygamber'in) huzuruna girer, ihtilafa düştüğünüz şey hakkında kendisine danışırım." diyerek bu tartışmaya engel olmuştu. Bu olay üzerine şu âyet-i kerime nazil oldu: "Hacca gelenlere su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda cihâd eden kimse ile bir mi tutuyorsunuz? Onlar asla birbirine denk olmazlar. Allah, zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez. "
(İbn Abdülber, İstiab, s , 72 -724; Tevbe, 9/1 9; Müslim, İmâre, 111)

Resim--- 2581-) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem: " Yâ Resûlullah, amellerin hangisi daha faziletlidir?" diye soran bir kişiye Hz. Nebî sırasıyla: ''Allah'a inanmak, O'nun yolunda cihâd etmek ve Allah katında makbul olan hac." şeklinde cevap vermişti.
(Müslim, İman, 135; Buharî, Hac, 4)

Resim--- 2582-) Adamın biri Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem huzuruna gelerek: "Hem sevap hem de şöhret için savaşan bir adam hakkındaki görüşün nedir? Bu adam ne kazanır?" diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiçbir şey kazanamaz." cevabını vermişti. Ancak adam ısrarla sorusunu üç defa tekrarlamış bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiç şüphe yok ki Allah ancak samimî bir şekilde ve kendi rızasını kazanma niyeti ile yapılan ameli kabul eder. " buyurmuştur.
(Nesâi, Cihâd, 24; Müslim, İmâre, 149)

Resim--- 2583-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize: " Yâ Resûlullah, bir adam ganimet için savaşıyor, bir başkası meşhur olmak için savaşıyor, bir diğeri ise gösteriş için savaşıyor. Allah yolunda savaşan kimdir?" diye sorulmuş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kelime-i tevhidi en yüce kılmak için savaşan kimse Allah yolundadır." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 149)

Resim--- 2584-) Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem başarılı komutanlarından Amr b. As'ın oğlu olan Abdullah b. Amr: " Yâ Resûlullah, bana cihâdı ve gazayı anlat..." diyerek cihâdı en iyi şekilde kavrama arzusunu dile getirmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey Abdullah b. Amr! Eğer sen sabrederek ve sevabını sadece Allah'tan bekleyerek savaşırsan, Allah da seni sabreden ve yaptığı mücadelenin karşılığını sadece Allah'tan bekleyen bir kişi olarak diriltir. Eğer gösteriş ya da övünmek için savaşırsan, Allah seni gösteriş yapan ve övünen bir kişi olarak diriltir. Yâ Abdullah b. Amr! Sen hangi hal üzere savaşırsan Allah da seni o hal üzere diriltir." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Cihâd, 24)

Resim--- 2585-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey insanlar düşmanla karşılaşmayı dilemeyin Allah'tan afiyet isteyin. Onlarla karşılaştığınız zaman da sabırlı/dirençli olun ve bu durumda bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır.'" buyurmuştur.
(Müslim, Cihâd ve siyer, 20; Buhârî, Cihâd, 112)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

SAVAŞ HUKUKU!.


Resim--- 2586-) Muaz b. Cebel'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Savaş iki türlüdür: Allah'ın rızasını kazanmak isteyen, komutanına itaat eden, değerli malını bu yolda harcayan, arkadaşına kolaylık gösteren ve bozgunculuktan kaçınan kimsenin uykusu da uyanıklığı da tamamıyla sevap olarak yazılır. Gösteriş ve başkalarına duyurmak için savaşan, komutanına isyan eden ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimse ise bundan hiçbir karşılık göremez. " buyurmuştur.
(Nesâi, Cihad, 46)

Resim--- 2587-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah'tan afiyet isteyin. Fakat onlarla karşılaştığınız zaman da sabredin. Ve bilin ki cennet kılıçların gölgeleri altındadır." buyurmuştur.
(Müslim, Cihad ve siyer, 20; Buharî, Cihad, 156)

Resim--- 2588-) Ebü Hüreyre' den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Harp, hiledir."
(Müslim, Cihad, 18; Buharî, Cihad, 157)

Resim--- 2589-) Süleyman b. Büreyde, babasının şöyle dediğini naklediyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir orduya veya birliğe kumandan tayin ettiği zaman öncelikle ona Yüce Allah'tan sakınmasını ve beraberindeki Müslümanlara iyi davranmasını tavsiye ettikten sonra: “Allah yolunda Allah'ın adıyla savaşın! Allah'ı inkar edenlerle çarpışın! Savaşın, ama ganimet malına ihânet etmeyin. Ölülere (uzuvlarını keserek) müsle yapmayın! Çocukları öldürmeyin!.." derdi.
(Müslim, Cihad ve siyer, 3)

Resim--- 2590-) Şeddad b. Evs şöyle demiştir: "İki hususu Resûlullah'tan sallallahu aleyhi vesellem öğrendim. O buyurdu ki: “Allah her işte ihsanı (güzel ve zarif davranmayı) emreder. Savaşta/yahut hayvan boğazlarken dahi) öldürmeyi en güzel biçimde (acı çektirmeden ve hunharca görüntülere meydan vermeden) yapın..."'
(Müslim, Sayd, 57; Ebü Davûd, Dahaya, 10, 11)

Resim--- 2591-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ordu hazırlanıp savaş için yola çıkacağı esnada, ordunun komutanına şu tavsiyelerde bulunurdu: "Müşrik düşmanlarınla karşılaştığın zaman onlara şu üç seçeneği sun. Bunların hangisinde sana olumlu cevap verirlerse kabul et ve onları bırak. Onları İslam'a çağır; kabul ederlerse bunu kabullen ve onları serbest bırak. Onları kendi yurtlarından muhacir diyarına göç etmeye çağır. Eğer bunu yaparlarsa muhacirlerin haklarına ve sorumluluklarına sahip olacaklarını haber ver. Ama yurtlarından göç etmeyi kabul etmezlerse Müslüman bedeviler gibi olacaklarını, Allah'ın onlar için belirlediği hükümlerin kendileri için de geçerli olacağını söyle. Bu durumda ancak Müslümanlarla birlikte cihada katılırlarsa ganimet ve fe'y elde edebileceklerdir. Şâyet bunu da reddederlerse cizye vergisi vermelerini teklif et. Eğer cizye vermeyi olumlu karşılarlarsa bunu kabullen ve onlara dokunma. Son olarak bunu da reddederlerse Allah'tan yardım dileyerek onlarla savaş... "
(Müslim, Cihad ve siyer, 3; İbn Mâce, Cihad, 38)

Resim---2592-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz savaşın ne getireceğini kestiremezsiniz." buyurmuştur.

Resim---2593-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dikkat edin! Allah'ın ve Resûlü'nün güvencesi altında bulunan anlaşmalı bir kimseyi öldüren Allah'a verdiği sözü bozmuş olur ve cennetin kokusunu dahi duyamaz." buyurmuştur.
(Tirmizî, Diyât, 11)

Resim---2594-) Müseylime isimli yalancı peygamberin mektubunu kendisine getiren iki elçinin ifadelerine öfke duyduğu halde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elçileri öldürmemiş ve: "Elçilerin öldürülmemesi gerektiği bir kural olmasaydı ikinizin de boynunu vururdum." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Cihad, 154)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ESİRLERİN HUKUKU!.

Resim---2595-) Ebü Musa'nın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Esiri özgürlüğüne kavuşturun, davet edenin (davetine) katılın, hastayı ziyaret edin." buyurmuştur.
(Buharî, Nikah, 72)

Resim---2596-) Mus'ab b. Umeyr'in kardeşi Ebü. Aziz b. Umeyr anlatıyor: "Bedir günü esirler arasındaydım. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, 'Esirlere iyi davranın! ' buyurdu. Ben bir ensar grubunun elinde esirdim. Ensar, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem emrine uyarak sabah ve akşam ekmek ve yemeklerini bana ikram ederler, kendileri de hurmayla yetinirlerdi."
(Taberani, el-Mu'cemü'l-kebir, XXII, 393)

Resim---2597-) Ebu Eyyüb anlatıyor: Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem şöyle dediğini işittim: "Her kim (esirler arasındaki) anne ile çocuğunu birbirinden ayırırsa Allah da o kimseyi kıyamet gününde sevdiklerinden ayırır."
(Tirmizî, Siyer, 17; İbn Hanbel, V, 413)

Resim---2598-) Ali kerremallahu vechehu anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana kardeş olan iki yardımcı genç hibe etti. Ben de onlardan birini sattım. Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bana: “Ey Ali! Gençten ne haber?” diye sordu. Ben de ona (sattığımı) söyledim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Onu geri al! Onu geri al!.” buyurdu.
(Tirmizî, Büyü', 52; İbn Mâce, Ticâret, 46)

Resim---2599-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: " ... (Köle) kardeşleriniz, Allah'ın sizin emrinize verdiği hizmetçilerinizdir. Her kimin kardeşi emri altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerini aşan işler yüklemeyiniz. Eğer ağır işler yüklerseniz onlara yardım ediniz. "
(Buhârî, İmân, 22)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

GAZİLİK!.


Resim---2600-) Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah yolunda yaralanan her bir yaralı muhakkak kıyamet gününde yarası kanayarak gelir. Rengi kan rengi, kokusu ise misk kokusudur." buyurmuştur.:
(Buharî, Sayd, 31)

Resim---2601-) Ebu Ümame'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sadakaların en değerlisi, Allah yolunda(ki mücahidlerin) gölgelenmesi için çadır (bağışlamak), bir hizmetçiyi Allah yolunda (çalışmak üzere) hibe etmek veya at, deve gibi binilmeye uygun bir hayvanı Allah yolunda (kullanılmak üzere) bağışlamaktır." buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedailü'l-cihad, 5)

Resim---2602-) Zeyd b. Halid'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her kim Allah yolunda savaşacak bir askeri (savaş için) donatırsa kendisi de savaşmış gibi olur. Kim de Allah yolunda savaşa çıkan gazinin arkasından ailesine iyi bir şekilde göz kulak olursa o da savaşmış gibi olur." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 135)

Resim---2603-)Ebü. Ümame' den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim savaşa katılmaz veya savaşa katılan bir gaziyi donatmaz ya da savaşa giden gazinin ailesine iyi bir şekilde göz kulak olmazsa Allah onu bir felakete uğratır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Cihad, 17)

Resim---2604-) Abdullah el-Hatmi'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir orduyu uğurlamak istediği zaman: "Sizin dininizi, geride bıraktıklarınızı ve amellerinizin sonuçlarını Allah'a emanet ediyorum." buyururdu.
(Ebü Davûd, Cihad, 73)

Resim---2605-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim bir gazinin gölgelenmesi için (çadır bağışlarsa) Allah da kıyamet günü onu gölgelendirir. Kim bir gaziyi başkasına muhtaç olmayacak şekilde donatırsa, ölünceye kadar gazi gibi sevap kazanır." buyurmuştur.
(İbn Hanbel, l , 21; İbn Mâce, Cihad, 3)

Resim---2606-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Savaşa çıkan mücahidlerin (geride bıraktıkları) hanımlarının namusu, geride kalan erkekler için annelerinin namusu gibidir. Geride kalanlardan kim bir mücahidin ailesine bakmayı üstlenip sonra da ona ihanet ederse kıyamet günü o mücahid için durdurulur ve mücahid onun amelinden dilediğini alır. Siz ne düşünüyorsunuz? (Yaptığı işin cezasız kalacağını mı zannediyorsunuz?)" buyurmuştur.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ŞEHİDLİK!.

Resim---2607-) Humeyd diyor ki, "Enes b . Malik'ten (ra) işittiğime göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen kullar içinde, şehidden başka hiç kimse kendisine içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile- yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehid, şehidliğin ne kadar üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için, dünyaya dönüp bir kez daha şehid olmayı arzular..”
(Buharî, Cihad, 6)

Resim---2608-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Canım elinde bulunan Allah'a yemin ederim, istedim ki Allah yolunda savaşıp öldürüleyim sonra diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, daha sonra tekrar öldürüleyim ve diriltileyim!" buyurmuştur.
(Buharî, Temenni, 1)

Resim---2609-) Sehl b. Ebü Ümame b. Sehl b. Huneyf'in, babası aracılığıyla dedesinden rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim içtenlikle Allah'tan şehid olmayı dilerse yatağında bile ölse Allah onu şehidlerin makamlarına ulaştırır." buyurmuştur.
(Müslim, İmâre, 157)

Resim---2610-) Abdullah b. Abdullah b. Cebr'in, babasından naklettiğine göre, hasta olan (dedesi) Cebr'i ziyârete gelen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "... Allah yolunda savaşırken ölmek şehidliktir. İç hastalıklarından ölmek şehidliktir. Yanarak ölmek şehidliktir. Boğularak ölmek şehidliktir. Yıkıntı altında kalarak ölmek şehidliktir. Aklını kaybederek ölmek şehidliktir. Hamile iken ölen kadın da şehiddir." buyurmuştur.
(Nesaî, Cihad, 48; İbn Mâce, Cihad, 17)

Resim---2611-) Saîd b. Zeyd 'in işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim malını korurken öldürülürse şehiddir, kim dini uğruna öldürülürse şehiddir, kim canı uğruna öldürülürse şehiddir, kim ailesi uğruna öldürülürse o da şehiddir." buyurmuştur.
(Tirmizi, Diyat, 21)

Resim---2612-) bedevinin biri Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem geldi. Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu. Sonra yurdunu terk edip Medine'ye yerleşti ve çobanlık yaparak geçimini kazanmaya başladı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ashabından birini bu kişiyle ilgilenmesi için görevlendirdi. O günlerde bir savaş olmuştu ve Hz. Peygamber düşmandan alınan ganimetleri taksim ediyordu. O kimseye de hissesini gönderdi. Ashab kendisine hissesine düşen ganimeti verince onlara bunun ne olduğunu sordu. Onlar da: "Peygamber aleyhisselâm'ın sana ayırdığı hissedir." dediler. O, hissesine düşen ganimeti Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem getirdi ve bunun ne olduğunu ona da sordu. O esnada orada bulunan sahabiler de Efendimizle bu kişinin arasında geçen konuşmayı dinliyorlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bunu senin için ayırdım." buyurdu. Adam: "Ben sana ganimet elde etmek için değil -eliyle boğazını göstererek- şuramdan ok ile vurulup ölmek ve cennete girmek için uydum." dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Eğer gerçekten doğru söylüyorsan ve Allah'a verdiğin sözü tutarsan Allah da sana istediğini verecektir. " buyurdu. Bu kişi, yapılan bir savaşta tam da işâret ettiği yerden okla vurularak şehid oldu. Sahabiler onu bu halde Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem getirdiler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu, o adam mı?" diye sordu. "Evet." dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "O, Allah'a verdiği sözü tutmuş, Allah da ona dilediğini vermiş." buyurdu. Sonra onu kendi cübbesi ile kefenledi ve önüne koyarak namazını kıldı. Ardından ona şöyle dua etti: ''Allah'ım! Bu kulun senin yolunda hicret ederek şehid oldu. Ben de buna şâhidim." buyurmuştur.
(Nesâî, Cenâiz, 61)

Resim---2613-) Medine'ye göç eden müslümanlara aman vermeyen ve onları her bakımdan zorda bırakmak için çaba gösterenlerin başında yer alan Ebu Süfyan'ın idaresindeki kervan Bedir'e doğru ilerliyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kervanı gözetlemek üzere bir gözcü göndermişti. Ashabından da onlarla karşılaşmak üzere hazırlık yapmalarını istemiş ve ardından yola revan olmuşlardı. Müşriklerden önce Bedir'e vardıklarında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben başınızda olmadıkça sakın hiç kimse bir işe kalkışmasın!" buyurdu. Derken müşrikler kendilerine yaklaşmaya başladılar. Onları fark eden Peygamber aleyhisselâm: "Haydi, kalkın! Genişliği göklerle yer kadar olan cennete!" buyurdu. Umeyr b. Hümam el-Ensari: "Ya Resûlallah! Genişliği göklerle yer kadar olan cennet mi?" dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Evet!" cevabını verdi. Bunun üzerine Umeyr: "Vay be!" diyerek hayretini gizleyemedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Seni “Vay be!” demeye sevk eden nedir?" diye sordu. Umeyr: "Hayır, vallahi ya Resûlallah! Cennet ehlinden olmayı ümit etmekten başka bir derdim yok." dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Muhakkak ki sen cennet ehlindensin." buyurdular. Bunun üzerine Umeyr ok kılıfından birkaç hurma çıkararak yemeye başladı. Sonra: "Bu hurmalarımı yiyinceye kadar beklemek gerçekten uzunca bir süre hayatta kalmak demektir!" diyerek elindeki hurmaları attı ve şehid oluncaya kadar müşriklerle çarpıştı.
(Müslim, İman, 145)

Resim---2614-) Enes b. Mâlik'in anlattığına göre, Harise b. Süraka'nın annesi ve Enes'in halası olan Rubeyyi', Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize geldi. Oğlu Harise Bedir günü kim tarafından atıldığı belli olmayan bir ok ile öldürülmüştü. Rubeyyi' dedi ki: "Yâ Resûlullah! Harise'nin gönlümdeki yerini bilirsin. Eğer o cennetteyse onun için ağlamam. Ama değilse ne yapacağımı (nasıl yas tutup ağlayacağımı) göreceksin. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ona: "Sen aklını mı yitirdin? Cennet bir tane mi? Birçok cennet var ve senin oğlun en yüce (olan) Firdevs cennetindedir." buyurdu.
(Buharî, Rıkak, 51)

Resim---2615-) Uhud Savaşı öncesiydi. Daha çok Usayrım lâkabıyla bilinen Amr b. Sabit b. Ukayş henüz iman etmemişti. Yüzündeki demir zırhı ile Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gelip: " Yâ Resûlullah! Önce harbe katılıp sonra mı Müslüman olsam?" diye sormuştu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: "Önce Müslüman ol, sonra harb et!" dedi. Bunun üzerine o zât hemen orada Müslüman olup harbe katıldı ve çarpışmada şehid düştü. Bu kişinin şehid olduğu haberini alan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Az amel işledi, fakat fazlasıyla mükafatlandırıldı." buyurdu.
(İbn Hacer, İsâbe, IV, 608)

Resim---2616-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şehidlerin ruhları (âdeta) yeşil kuşların içindedir. Bu kuşların arşa asılı kandilleri vardır. Onlar cennette istedikleri yerde dolaşır sonra arşa asılı kandillere inerler. Allah onlara şöyle seslenir: “Herhangi bir şey arzu ediyor musunuz?” Onlar da, “Cennette dilediğimiz gibi dolaşabilirken başka ne arzu edebiliriz ki?” Yüce Allah onlara bunu üç defa sorar. Onlar Rablerinden bir şey dilemedikçe bırakılmayacaklarını anlayınca şöyle derler: “Ya Rab! Ruhlarımızı bedenlerimize geri döndürmeni ve senin yolunda bir defa daha şehid olmayı diliyoruz." buyurmuştur.
(Müslim, imâre, 121; Ebü Davûd, Cihad, 25)

Resim---2617-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen kullar içinde, şehidden başka hiç kimse -kendisine içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile- yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehid, şehidliğin ne kadar üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için, dünyaya dönüp bir kez daha şehid olmak için can atar. " buyurmuştur.
(Buharî, Cıhad, 6; Tirmizî, Fedailü'l- cihad, 13)

Resim---2618-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah katında, şehid için altı ayrıcalık vardır: Kanının ilk damlası ile beraber günahları bağışlanır ve cennetteki yeri kendisine gösterilir, kabir azabından korunur, en büyük korkudan (cehennem azabından) emin olur, imanın elbisesi ile süslenir, hurilerle evlendirilir ve akrabalarından yetmiş kişi için şefaat etmesi kabul olunur." buyurmuştur.
(lbn Mâce, Cihad, 16)

Resim---2619-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şehidin başındaki kılıç parıltısı, imtihan olarak ona yeter!" buyurmuştur.
(Nesai, Cenaiz, 112)

Resim---2620-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah yolunda öldürülmenin bir benzeri yoktur... " buyurmuştur.
(Muvatta, Cihad, 14)

Resim---2621-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu canı bu tende tutan Allah'a yemin ederim ki Allah yolunda savaşıp öldürüleyim sonra diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, daha sonra tekrar öldürüleyim ve diriltileyim! (Bunu ne kadar da çok isterdim)" buyurmuştur.
(Buharî, Temenni, 1)

Resim---2622-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Düşmanla karşılaşmayı asla istemeyin, ancak karşılaştığınızda da sabırlı olun!" buyurmuştur.
(Buharî, Cihad, 156; Müslim, Cihad ve siyer, 19)

Resim---2623-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Ancak, kelime-i tevhidin en yüce olması için çarpışan Allah yolundadır. " buyurmuştur.
(Buhârî, Tevhid, 28)

Resim---2624-) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellemşehid olduğu bildirilen bir kimse hakkında da Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ''Asla! Ganimet malından aşırdığı bir elbise içinde onu cehennemde gördüm!" buyurmuştur.
(Tirmî, Siyer, 21)

Resim---2625-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onları kanlarıyla sarıp defnedin. Çünkü Allah yolunda yaralanan her bir yaralı muhakkak kıyamet gününde yarası kanayarak gelir. Kanı kan rengi, kokusu ise misk kokusudur. " buyurmuştur.
(Nesaî, Cihad, 27)

Resim---2626-) Abdullah b. Cebr'in aktardığına göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Abdullah'ın babası Cebr'i hastayken ziyâret etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Cebr'in yanına girince kadınların: "Biz senin ölümünün Allah yolunda şehidlik şeklinde olacağını zannediyorduk?" diye ağlaştıklarını görünce: "Siz sadece Allah yolunda (çarpışırken) öldürülmeyi mi şehidlik sanıyorsunuz. O zaman sizin şehidleriniz gerçekten azdır! Allah yolunda savaşırken ölmek şehidliktir. İç hastalıklarından ölmek şehidliktir. Yanarak ölmek şehidliktir. Boğularak ölmek şehidliktir. Yıkıntı altında kalarak ölmek şehidliktir. Aklını kaybederek ölmek şehidliktir. Hamile iken ölen kadın da şehiddir.” buyurdu.
(Nesaî, Cihad, 48; lbn Mâce, Nikah, 17)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

MUSİBETLER ve MÜ’MİN!.

Resim---2627-) Ümmü Seleme'nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Birinizin başına bir musibet/acı bir şey geldiği zaman: “Biz Allah'a aidiz ve biz O 'na döneceğiz. Allah'ım! Başıma gelen musibetin acının mükafatını senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu daha hayırlısıyla değiştir.” desin." buyurmuştur.
(Ebü Davûd, Cenâiz, 17-18; Müslim, Cenâiz, 3)

Resim---2628-) Hz. Aişe'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Batan bir diken bile olsa başına gelen her musibet/acı, Müslüman'ın günahlarına kefâret olur." buyurmuştur.
(Müslim, Birr, 49; Muvatta', Ayn, 3)

Resim---2629-) Enes b. Mâlik'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım! Gam ve kederden, tembellik ve cimrilikten, korkaklıktan, borca batmaktan ve halkın taşkınlığından sana sığınırım. " derdi.
(Nesâi, İstiâze, 25; Buharî, Deavât, 40)

Resim---2630-) Enes b. Malik'in (ra) naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hiçbiriniz başına gelen bir sıkıntıdan dolayı ölümü istemesin. Eğer mutlaka isteyecek olursa, 'Allah'ım, yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat, ölüm benim için hayırlıysa canımı al!“ desin. " buyurmuştur.
(Buharî, Merda, 19)

Resim---2631-) Suheyb'in naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’minin hali ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mü’mine mahsustur. Başına güzel bir iş geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ise sabreder; bu da onun için hayır olur. " buyurmuştur.
(Müslim , Zühd, 64)

Resim---2632-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün bazı sahabilerle Medine' de dolaşıyordu. Kabristanın yanından geçerken, çocuğunun kabri başında feryat ederek ağlayan bir kadına rastladı. Evlat acısına yüreği dayanmayan kadıncağızın bu halini gören Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona: ''Allah'tan sakın ve sabret!" dedi. Kederinden onun Peygamber olduğunu fark edemeyen kadın: "Bana ilişme! Benim başıma gelen senin başına gelmedi (de ondan böyle rahat konuşuyorsun)!." deyiverdi. Bir müddet sonra oradakilerden biri kadına, onun Allah'ın Resûlü olduğunu söyledi. Kederli anne özür dilemek üzere Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in kapısına geldi. Yaptığına pişman olan kadın: "(Kusurumu bağışla) Allah'ın Elçisi olduğunu bilemedim." diyerek mâzeret beyan etti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona şu karşılığı verdi: "Esas sabır, musibetin ilk başa geldiği anda gösterilmelidir. "buyurmuştur.
(Buharî, Cenâiz, 31, Müslim. Cenâiz, 15)

Resim---2633-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, oğlunun vefatına ağlamasına şaşıranlara şu cevabı vermişti: "Bu, merhamettendir. Zira göz ağlar, kalb hüzünlenir. Ama biz ancak Rabbimizin razı olacağı şeyleri söyleriz. Ey İbrahim, biz senin aramızdan ayrılışından dolayı çok hüzünlüyüz. "
(Buhâri, Cenâiz, 43)

Resim---2634-) Hasta olan oğlunun ölmek üzere olduğunu hisseden Zeyneb babasına haber göndererek gelmesini istemiş. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kızına selamla beraber şu mesajı göndermişti: ''Alan da veren de Allah'tır. Her şeyin O'nun katında belirli bir süresi vardır. Sabretsin ve sabrının ecrini Allah'tan beklesin." Akabinde kızı tekrar haber yollayıp bu sefer mutlaka gelmesini isteyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yanındakilerle beraber kızının evine gitmişti. Kucağına aldığı çocuk can çekişiyordu. Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem gözleri yaşarmıştı. Sa'd b. Ubade, "Bu nedir ya Resûlallah?" diye sorunca, Peygamber Efendimiz: "Bu, Allah'ın, dilediği kullarının kalbine koyduğu merhamettir. Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder. " buyurdu.
(Buharî, Eyman ve Nuzur, 9, Ebu Dâvud, Cenâiz, 23-24; Azimabadi, Avnu'l- mabud VI, 275)

Resim---2635-) Abdullah b. Mes'üd'un naklettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün ashabıyla sohbet ederken elindeki değnekle kumun üzerine bir kare çizer. Karenin ortasına bir çizgi çizerek iki yanına ona bitişen küçük çizgiler ekler. Karenin dışına da başka bir çizgi çizerek bunun ne olduğunu ashabına sorar. Sahabe: "Bunu en iyi bilecek, Allah ve Resulü' dür." deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kumun üzerine çizdiği bu şekli şöyle açıklar: "Bu karenin ortasındaki şu çizgi insandır. Onun yanındaki küçük çizgiler, insanı her yönden saran musibetlerdir. Bunlardan birisi ona isabet etmezse diğeri isabet eder. Kareyi oluşturan kenar çizgileri, insanı kuşatan ecelidir. Karenin dışında kalan çizgi ise insanın ümit ve hayalleridir."
(İbn Mâce, Zühd, 27; Buharî, Rikak, 4)

Resim---2636-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslümanlar benim başıma gelen musibetlere baksınlar da kendi musibetleri karşısında güçlü olsunlar. " buyurmuştur.
(Muvatta, Cenâiz, 14)

Resim---2637-) Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Kabe'nin gölgesinde cübbesini başının altına almış uzanıyordu. Habbab b. Eret sahabeden bir grupla onun yanma gelip müşriklerin eziyetlerinden yakındılar ve şöyle dediler: "Bizim için Allah'tan zafer kazanmamızı isteyemez misin? Bizim için Allah'a dua edemez misin?" Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şunları söyledi: "Sizden önceki ümmetlerden öyle bir kimse vardı ki, (onun için) yerde bir çukur kazılır ve o çukura atılırdı. Sonra testere getirilip başının üzerine konur ve başı ikiye kesilirdi. Yapılan bu işkenceler onu dininden döndürmezdi. (Bir başka kişinin) etinin altındaki sinir ve kemikler demir taraklarla taranırdı. (Bu işkenceler) o kişiyi dininden döndürmezdi. Allah bu dini kesinlikle tamamlayacaktır. Öyle ki bir kimse biniti üzerinde San'a'dan, Hadramevt'e kadar gidecek de sadece Allah'tan veya koyunlarına (saldırma tehlikesinden dolayı) kurttan korkacak. Fakat siz (müşriklerin eziyetlerinden kurtulmak için) acele ediyorsunuz. "
(Buharî, Menakıb, 25; Ebu Davûd, Cihad, 97; İbn Hacer, Fethu'- Bari, VII; Azimabadi, Avnulmabid VII, 222)

Resim---2638-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, inananlara şu tavsiyede bulunmuştur: "Birinizin başına bir musibet/acı bir şey geldiği zaman: 'Biz Allah'a aidiz ve biz O'na döneceğiz. Allah'ım! Başıma gelen musibetini acının mükafatını senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu daha hayırlısıyla değiştir. ' desin."
(Ebu Davûd, Cenâiz, 17-18; Müslim, Cenâiz, 3)

Resim---2639-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kul salih amel işlemeye devam ederken, hastalık veya yolculuk gibi bir engel onu bundan alıkoyarsa, sağlıklı ve mukim iken işlediği salih amel gibi kendisine sevap yazılır. " buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Cenâiz, 1)

Resim---2640-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "halk arasına girip de onların eziyetlerine sabreden mü’minin sevabının, onların arasına karışmayıp eziyetlerine sabredemeyen mü’minin sevabından daha fazla olacağını" buyurmuştur.
(İbni Mâce, Fiten, 23; Tirmizî, Sıfatü’l- Kıyame, 55)

Resim---2641-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Mü’minin hali ne hoştur! Her hali kendisi için hayırlıdır ve bu durum yalnız mü’mine mahsustur. Başına sevinecek bir hal geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ona da sabreder; bu da onun için hayır olur. "
(Müslim, Zühd, 64)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

TİCARET AHLAKI!.

Resim---2642-) Hakım b. Hizam' dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemşöyle buyurmuştur: ''Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider. "
(Ebu Davud, Büyü', 51)

Resim---2643-) İsmail b. Ubeyd b. Rifaa'nın, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, dedesi (Rifaa b. Rafi') Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte namazgaha gitmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem insanların alışveriş yaptıklarını gördü ve "Ey tüccar topluluğu! " diye seslendi. Onlar da Resülullah'a karşılık verdiler. /Başlarını kaldırıp gözlerini ona çevirdiler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Allah'tan sakınan, iyilik yapan ve dürüst davrananlar hariç, tüccarlar kıyamet günü günahkarlar olarak diriltileceklerdir."
(Tirmizi, Büyü', 4)

Resim---2644-) Cabir b. Abdullah'ın (ra) naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Tarttığınızda fazlasıyla (tartarak) verin. "
(İbn Mace, Ticaret, 34)

Resim---2645-) Cabir b. Abdullah'tan (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Satarken, satın alırken, alacağını talep ederken hoşgörülü davranıp kolaylık gösteren kimseye Allah rahmetiyle muamele eylesin."
(Buhari, Büyü', 16)

Resim---2646-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "... Bizi aldatan, bizden değildir."
(Müslim, İman, 164)

Resim---2647-) Ümmi Beni Enmar diye bilinen Kayle, ticaret ile uğraşan yaşlı bir hanım sahabi idi. Alışveriş yaparken uyguladığı bir yöntemin doğru olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Konuyu Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem sormaya karar verdi. Bastonunu eline alıp Hz. Peygamber ile görüşmeye gitti. Onu (sav) umre için sa'y yaparken gördü. Merve Tepesi civarında ona (sav) yaklaştı ve sordu: "Ey Allah'ın Elçisi! Ben ticaretle uğraşan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman verebileceğim miktardan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş artırarak düşündüğüm fiyata çıkıyorum. Bir şeyi satacağım zaman da, önce satabileceğim fiyattan daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum, bu uygulamaya ne dersin?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istediğin zaman, sana verilse de verilmese de, düşündüğün fiyatı söyle." diye karşılık verdi ve sözlerine şöyle devam etti: "Bir malı satmak istediğin zaman, versen de vermesen de yüksek fiyat değil satmak istediğin fiyatı söyle. "
(İbn Mace, Ticaret, 29)

Resim---2648-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah (demek) mizanı (teraziyi) doldurur. " buyurmuştur.l
(Müslim, Taharet, 1)

Resim---2649-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bütün insanlar sabahleyin kalkarlar, kimisi nefsini satar, kimisi de onu ya azat eder yahut da helak eder. " buyurmuştur.
(Müslim, Taharet, 1)

Resim---2650-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu dünya malı, tatlı ve çekicidir. Kim onu tok gözlü bir şekilde alırsa o mal bereketlenir. Kim de onu açgözlülükle ve ihtirasla alırsa bereketi kaybolur. Hırslı insanlar yiyip yiyip de bir türlü doymayan obur kimseler gibidir. Veren el, alan elden daima daha üstündür. " buyurmuştur.
(Buhârî, Zekat, 50)

Resim---2651-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider." buyurmuştur.
(Ebu Davud, Büyu, 51)

Resim---2652-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helal olmaz. " buyurmuştur.
(İbn Mâce, Ticâret, 45)

Resim---2653-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem uzun yolculuklar yapmış, üstü başı tozlanmış, saçı başı dağılmış, ellerini göğe uzatarak, "Ya Rab, ya Rab!" diye yalvarıp yakaran bir adamdan söz etti ve "Fakat onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdı. Haram ile beslenirdi. Peki, böyle birisinin duası nasıl kabul edilsin?" buyurdu.
(Müslim, Zekat, 65; Tirmizi, Tefsirul Kur'an 2)

Resim---2654-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kusurunu açıklamadığı bir malı satan kimse, daima Allah'ın gazabı altındadır ve melekler ona sürekli lanet ederler. " buyurmuştur.
(İbn Mâce, Ticâret, 45)

Resim---2655-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sözü ve muamelesi doğru, dürüst tüccar; (kıyamet gününde) peygamberler, peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehitlerle beraber olacaktır." buyurmuştur.
(Tirmizî, Buyü', 4)

Resim---2656-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'tan sakınan, iyilik yapan ve dürüst davrananlar hariç, tüccarlar kıyamet günü günahkarlar olarak diriltileceklerdir." buyurmuştur.
(Tirmizî, Buyü' 4; İbn Mâce, Ticâret, 4)

Resim---2657-) Ebu Hüreyre'nin anlattığına göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün çarşıda dolaşırken bir ekin yığınının yanına gelmişti. Elini kontrol amacıyla ekin yığınının içine daldırınca parmakları ıslanmıştı. Bunun üzerine, sahibine hitaben, "Bu ne?" diye sormuş, o da, "Malım yağmurda ıslandı ey Allah'ın Elçisi! " diyerek durumu izah etmeye çalışmıştı. Ancak Rahmet Peygamberi bu izahı yeterli bulmayarak, "Madem öyle, ıslak kısmını insanlar görsün diye yığının üstüne koysaydın ya! " diye uyardıktan sonra, "(İnsanları) aldatan benden değildir. " buyurarak tepkisini ifade etmişti.
(Müslim, iman, 164)

Resim---2658-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Malınızı sattığınızda yemin etmekten sakının. Çünkü yemin malınıza rağbeti artırmasına artırır, ancak onun bereketini yok eder." buyurdu.
(İbn Mâce, Ticâret, 30)

Resim---2659-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizler, daha önceki toplumların helakine sebep olan iki işi (ölçü ve tartı) devraldınız." buyurmuştur.
(Tırmızi, Buyü', 9)

Resim---2660-) Abdullah b. Abbas'ın bildirdiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Medine'ye geldiği zaman, ölçü ve tartı konusunda Medinelilerin yanlış davranışlar sergilediklerini gördü. Ancak Allah Teala, "Ölçüde ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun. Onlar insanlardan bir şey ölçüp aldıklarında tam, fakat onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksik ölçer ve tartarlar. Onlar tekrar diriltileceklerini düşünmezler mi ki! '' ayetlerini indirildikten sonra Medineliler ölçülerini daha dikkatli yapmaya başladılar. Resûlullah'da sallallahu aleyhi vesellem "Ya Rabbi, bunların ölçü ve tartılarını bereketli kıl.''diye dua etti.
(Buhari, Buyü ', 53)

Resim---2661-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Zahirenizi ölçün ki sizin için bereketli olsun. '' buyurdu.
(İbn Mâce, Ticâret, 39)

Resim---2662-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Tarttığınızda biraz fazla (tartarak) verin.''buyurdu
(İbn Mâce, Ticâret, 34)

Resim---2663-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Alışveriş yapanlar birbirlerinden memnun olarak ayrılsınlar. '' buyurmuştur.
(Tirmizi, Buyü', 27)

Resim---2664-) "Her ümmetin bir fitnesi/imtihanı vardır. Benim ümmetimin fitnesi (imtihanı) de mal ile olacaktır."
(Tirmizi, Zuhd, 26)

Resim---2665-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kişinin, malı helal bir yolla mı, haram bir yolla mı kazandığına aldırış etmeyeceği bir zaman gelecektir. " buyurmuştur.
(Darimî, Buyü, 5)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HELÂL KAZANÇ!.

Resim---2666-) Hz. Aişe radiyallahu anha'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanın yediği şeylerin en güzeli, kendi kazancından olandır ve kişinin çocuğu onun kazancındandır.” buyurmuştur.
(Nesâi, Büyü', 1)

Resim---2667-) Hz. Ali kerremallahu vechehu'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allah'ım! Ümmetim için (günün) erken vakitlerini bereketli kıl!" buyurmuştur.
(ibn Hanbel, I, 153)

Resim---2668-) Zübeyr b. Avvam radiyallahu anhu'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden birinizin urganını alıp (dağa gitmesi), sırtında bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah'ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Buharî, Zekât, 50)

Resim---2669-) Abdullah b. Amr radiyallahu anhu'dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Zekât, 45)

Resim---2670-) Mikdam'dan (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah'm Peygamberi Davud (as) da kendi elinin emeğini yiyordu. "
(Buharı, Büyü', 15)

Resim---2671-) Enes bin Malik radiyallahu anhu’n anlattığına göre, Medineli bir sahiibi birkaç kez Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek ihtiyacını dile getirmiş ve her defasında o cömert Peygamber'den karşılıksız ikramlar alarak evine dönmüştü. Bir gün yine bir şey istemeye geldiğinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Evinde hiçbir şeyin yok mu?" diye sordu. Sahabi: "Hayır, evimde sadece bir örtü var. Bunun bir kısmını elbise olarak kullanıyor, diğer kısmını da evde altımıza seriyoruz. Bir de su içtiğimiz bir bardak var." diye dert yandı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onları bana getir. " diyerek onu evine gönderdi.
Sahabi hemen evine gitti ve bahsettiği eşyâları getirdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onun getirdiği eşyâları eline alarak orada bulunanlara: "Kim bunları satın almak ister?" diye sordu. Topluluk içinden birisi: "Ben onları bir dirhem karşılığında alırım." diyerek öne çıktı.Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem iki veya üç defa: "Kim bir dirhemden fazla verir?" diye sorunca bir başka sahabi: "Ben iki dirhem veririm." diye ortaya atıldı.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem adamın getirdiği eşyâları iki dirhem karşılığında satın almak isteyene verdi. Alışveriş sonucu kazandığı iki dirhemi de adama vererek: "Bu dirhemlerin birisiyle yiyecek satın al ve ailene götür. Diğer dirhem ile de bir keser satın alıp yanıma gel." dedi.
Sahabi keseri getirince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona bizzat kendi eliyle bir sap taktı ve keseri ona uzatarak: "Git, bununla odun topla ve sat. Seni on beş gün boyunca da görmeyeyim." diye tembihledi. Medineli sahabi, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem bu emri üzerine hemen gitti ve çalışmaya koyuldu. Günlerce odun toplayıp sattı. On beş gün sonra, on dirhem biriktirmiş olarak çıkageldi. Çarşıda kazandığı paranın bir kısmı ile elbise, geri kalan ile de ailesine yiyecek satın almıştı. On beş gün önce muhtaç bir halde yanına gelen ve âilesini geçindirmeyi bilemeyen bu sahabinin ekmek parasını kazanmayı başardığını gören Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ona şu çarpıcı öğüdü verdi: "Bu (şekilde çalışarak başkalarına muhtaç olmadan geçinmen) senin için, kıyamet gününde yüzünde dilencilik lekesi ile gelmenden daha hayırlıdır." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Zekât, 26; İbn Mâce, Ticâret, 25)

Resim---2672-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ın gönderdiği her peygamber koyun gütmüştür." deyince yanındaki dostları: "Ya sen?" diye sormuşlar, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: "Evet, ben de bir miktar ücret karşılığında Mekkelilerin koyunlarım güttüm." cevabını vermiştir.
(Buhâri, .....3)

Resim---2673-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, ashabı ile otururken güçlü ve heybetli bir adamın geçtiğini görürler. Oturanlardan bazıları: "Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem! Keşke bu kimse gücünü Allah yolunda kullansa!" diye temennide bulunur. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Eğer bu kimse çocuklarının geçimi için çalışırsa, Allah yolundadır. Eğer yaşlı ana babasının ihtiyaçlarını gidermek için çalışırsa, onun yaptıkları yine Allah yolunda hizmettir. Eğer kendi izzet ve erdemi için çalışırsa, onun yaptıkları yine Allah yolundadır. Fakat riyâ ve gösteriş için çalışmaya koyulursa, işte o zaman o, şeytanın yolundadır. " buyurur.
(Taberâni, el Mucemü’l- evsat, VII, 56)

Resim---2674-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dul kadınların ve yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye çalışan kimse, Allah yolunda cihad eden veya geceleri namazla, gündüzleri oruçla geçiren kimse gibidir. "buyurmuştur.
(Buhârî, Nafaka, 1)

Resim---2675-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Âdemoğlunun bir vâdi dolusu malı olsa, bir vâdi dolusu malı daha olmasını arzu eder. Âdemoğlunun gözünü ancak toprak doldurur. Allah tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder." buyurmuştur.
(Buhârî, Rikak, 10)

Resim---2676-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, savaş sonrası elde edilen ganimetlerden payına düşeni aldığı halde, birkaç defa daha gelip kendisine verilenin artırılmasını isteyen Hakım b. Hizam'a: "Ey Hakim! Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala engin bir gönülle ve göz dikmeksizin sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalble bu malı arzularsa, tıpkı doymak bilmeyen obur bir kimse gibi onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden üstündür." buyurmuştur.
(Buhârî, Zekât, 50)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim
FÂKİRLİK VE ZENGİNLİK!.

Resim---2677-) Muaz b. Abdullah b. Hubeyb, babası aracılığıyla amcasının (Yesar b.Abdülhayy'ın) şunları anlattığını nakletmektedir: "Bir mecliste bulunuyorduk. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem başı ıslak bir halde geldi. İçimizden birkaç kişi ona: "Bugün seni huzurlu gördük." dedi. Bunun üzerine "Evet, Allah'a hamdolsun." diye cevap verdi. Sonra o topluluk, zenginlikten bahsetmeye koyuldu. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Takvâ sahibi kimse için zenginliğin bir zararı yok! Sağlık ise takvâ sahibi için zenginlikten daha hayırlıdır. Gönül huzuru da (gerçek) nimetlerdendir.” buyurdu.
(İbn Mâce, Ticaret, l; Hakim, Müstedrek, III, 807 (2/3))

Resim---2678-) Mus'ab b. Sa' d anlatıyor: "Sa' d (radiyallahu anhu) kendisinin diğerlerinden daha üstün olduğu düşüncesindeydi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Size ancak zayıflarınız sebebiyle yardım ediliyor ve rızık veriliyor, değil mi?” buyurdu.
(Buharî, Cihad, 76)

Resim---2679-) İbn Mes'üd'un (radiyallahu anhu) işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Ancak iki kişiye gıpta edilir: Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah'ın kendisine verdiği ilim ve) hikmete göre karar veren ve onu başkalarına öğreten kimse." buyurmuştur.
(Buharî, Zekat, 5; Müslim, Müsafirin, 268)

Resim---2680-) Hz. Aişe (radiyallahu anha) diyor ki: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle derdi: 'Allah'ım, cehennemin fitnesinden ve azabından, kabir fitnesinden ve azabından, zenginlik fitnesinin şerrinden ve fakirlik fitnesinin şerrinden sana sığınırım..”buyururdu.
(Buharî, Deavât, 46)

Resim---2681-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Zenginlik, mal çokluğu değildir; asıl zenginlik, gönül tokluğudur. " buyurmuştur.
(Buhari, Rıkak, 15; Müslim, Zekat, 120)

Resim---2682-) Bir gün zengin bir adam Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem yanından geçti. Ashabına dünya ve âhiretle ilgili nasihatlerde bulunmak için her fırsatı değerlendiren Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yanında oturmakta olan arkadaşına, önlerinden geçen bu kişi hakkında ne düşündüğünü sordu. Halinden ona önemli şeyler söyleyeceği anlaşılabiliyordu
"Bu, eşraftan bir adamdır. Vallahi, bu zât bir kadınla evlenmeye tâlib olsa nikahlanmaya, birisi hakkında aracılık etse aracılığı kabul edilmeye lâyık bir kimsedir." cevabını alınca biraz duraksadı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem. Hiçbir şey söylemeden bir müddet öylece bekledi.
Az sonra önlerinden bir başka adam daha geçti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yine yanındaki kişiye önlerinden geçen adam hakkındaki düşüncesini sordu. "Yâ Resûlallah! Bu adam fâkir Müslümanlardandır. Bu kimse, bir kadına tâlib olduğunda nikahlanmaması, aracılık ettiğinde aracılığının kabul edilmemesi ve konuştuğunda sözüne itibâr edilmemesi beklenen biridir." dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İşte bu (fâkir) zât, öteki zengin gibi dünya dolusu insandan hayırlıdır!" buyurdu.
(Buhârî, Rikak, 16)

Resim---2683-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem evinde bir hasırın üzerinde uyuyordu. Bir gün uyandığında hasırın vücudunda iz bıraktığını gören ashab: "Yâ Resûlullah! Sizin için bir yatak temin etsek." dediler. Bunun üzerine, dünya hayatına bakış açısını özetleyen şu mübarek sözler Efendimizin dudaklarından dökülüverdi: "Benim dünya rahatlığı ile işim yok. Ben dünyada, bir ağacın altında bir süre gölgelenen ve sonra oradan ayrılarak yoluna devam eden bir yolcu gibiyim. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 44; İbn Mâce, Zühd, 3)

Resim---2684-) Ebu Zer el-Gıfarı bir gün Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelip şunları söyledi: " Yâ Resûlullah! Servet sahipleri sevapların hepsini silip süpürdüler. Onlar, bizim gibi namaz kılıyorlar ve oruç tutuyorlar. Onların sadaka verecek kadar malları var ama bizim sadaka verecek hiçbir şeyimiz yok!”
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ona şöyle cevap verdi: "Sana bazı cümleler öğreteyim mi? Bunları söylediğin zaman, yaptığının aynısını yapanlar hariç, seni geçmiş olan kimselere ulaşırsın, arkanda kalan kimseler ise sana ulaşamazlar. "Evet, (öğret) Yâ Resûlullah! " deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmuştu: "Her namazın ardından otuz üç defa 'Sübhanallah' diyerek Allah'ı tesbih edersin, otuz üç defa 'Elhamdülillah' diyerek O'na hamdedersin, yine otuz üç defa 'Allahü ekber" diyerek tekbir getirirsin. Sonra da bunları: “Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ küllî şey'in kadîr.” cümleleri ile bitirirsin. Günahın denizin köpükleri kadar da olsa bağışlanır.”
Bir süre sonra Ebu Zer ile bu fâkir Müslümanlar Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem tekrar ziyâret ederek: "Servet sahibi kardeşlerimiz yaptıklarımızı duydu, onlar da bizim gibi yapmaya başladılar." deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bu, Allah'ın ikramıdır. Onu dilediğine verir." buyurdu.
(Müslim, Mesâcid, 142; Ebu Davûd, Vitr, 24; Darimî, Salat, 90)

Resim---2685-) Bir gün Medine-i Münevvere'ye Mudar Kabilesinden bir grup insan gelmişti. Pejmürde kıyafetler içindeki bu insanların ayakları da çıplaktı. Onların ihtiyaç içerisindeki hallerini görünce Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem yüzünün rengi değişti. Bilâl'e ezân okuttu ve namazdan sonra cemaate, ahiret hayatını ve kardeşlik bağlarını hatırlatan sözlerle hitap etti. Ashab-ı kiram, para, elbise, buğday ve hurma cinsinden yardımlarını getirdiler. İki öbek halinde toplanan yardım, Efendimizi çok mutlu etmişti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ilk ve büyük yardımı yapan sahabiyi kastederek: "Kim İslam'da güzel bir işe öncülük ederse hem kendi yaptığının sevabını, hem de kendisinden sonra o işi yapanların sevaplarını alır. Üstelik onların sevaplarından da bir şey eksilmez. Kim de İslam'da kötü bir davranışa önayak olursa hem kendi günahını, hem de kendisinden sonra onu yapanların günahını alır. Yine onların günahından da bir şey eksilmez..” buyurdu.
(Müslim, Zekat, 69; Nesâî, Zekat, 64)

Resim---2686-) Bir günResûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Amr b. As'a haber gönderip savaş için kuşanarak yanına gelmesini emretti. Amr b. As da bu emre uyup çok geçmeden Hz. Peygamber'in yanına geldi. O sırada abdest alan Rahmet Elçisi, Amr'a baktı, sonra gözünü ondan ayırdı ve şöyle buyurdu: ''Amr! Ben seni bir orduyla savaşa göndermek istiyorum. Allah sana ganimet nasip eder, ben de sana bir yığın iyi mal veririm. " Amr b. As şöyle cevap verdi: "Ben mal istediğim için Müslüman olmadım. Ben sadece İslam'ı sevdiğim için ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile beraber olmak için Müslüman oldum." Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Salih kişi için salih (iyi) mal ne güzeldir! " buyurdu.
(Buhârî, el Edebü'l Müfred, 112)

Resim---2687-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Çok sadaka verin. Çünkü öyle bir zaman gelecek ki bir adam elinde sadakasıyla gezecek fakat onu kabul eden birini bulamayacak. (Sadaka verilmek istenilen) kişi, 'Bu sadakayı dün getirseydin kabul ederdim. Fakat bugün benim bu sadakaya ihtiyacım yok.' diyecek.” buyurmuştur.
(Buhârî, Zekat, 9)

Resim---2688-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, tamamını sadaka olarak vererek bütün malından kurtulmaya teşebbüs eden Ka'b b. Malik'e: "Malının bir kısmı sende dursun. Bu senin için daha hayırlıdır." buyurmuştu.
(Buhârî, Eymân ve nuzûr, 24)

Resim---2689-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mekke' de hasta olan Sa'd b. Ebu Vakkas'ı ziyârete gitti. Sa'd b. Ebu Vakkas, Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem şöyle dedi: "Malımın tamamını vasiyet edeyim mi?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Hayır. " cevabını verdi. Sa'd b. Ebu Vakkas: "Yarısını (vasiyet edeyim mi)?" diye yeniden sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yine, "Hayır. " cevabını verdi. Sa'd b. Ebu Vakkas bu kez: "Üçte birini (vasiyet edeyim mi)?" diye son kez sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu soru üzerine: "Üçte bir bile çoktur. Senin vârislerini zengin bırakman, onları fâkir ve insanlara el açar bir halde bırakmandan daha hayırlıdır. " buyurdu .
(Buhârî, Nafakât, 1)

Resim---2690-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "...Vallahi, ben sizin için fâkirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden önceki ümmetlerin önlerine dünyanın (imkanları) serilip onların dünya için yarıştıkları gibi, sizin de yarış etmenizden, dünyanın onları helak ettiği gibi, sizi de helak etmesinden korkuyorum. " buyurdu.
(Müslim, Zühd, 6)

Resim---2691-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'ım, küfürden, fâkirlikten sana sığınırım.” sözleriyle dua ettiğini duyan bir sahabi kendisine: "İkisi (küfür ve fakirlik) birbirine denk mi?" diye sormuştu ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Evet. " diye cevap verdi.
(Nesâî, İstiâze, 9)


Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

Resim
DİLENCİLİK!.

Resim---2692-) Enes b. Mâlik'ten nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem : "...Yalnızca şu üç kişi dilenebilir: Çok fakirlik çeken, ağır bir borç altında bulunan ve han bedelinin altında ezilen. " buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Zekât , 26)

Resim---2693-) Hakım b. Hizam'dan (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır. Sen, (vermeye) geçimini sağladığın ailenden başla!.." buyurmuştur.
(Buharî, Zekât, 18; Müslim, Zekât, 95)

Resim---2694-) Zübeyr b. Avvam'dan (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sizden birinizin urganı alıp (dağa giderek) bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah'ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır. " buyurmuştur.
(Buharî, Müsakat, 13)

Resim---2695-) Mikdam'dan (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah'ın Peygamberi Davûd (aleyhisselâm) da kendi elinin emeğini yiyordu. " buyurmuştur.
(Buharî, Büyü.', 15)

Resim---2696-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Servetini artırmak için dilenen, istediği az ya da çok olsun, gerçekte kor ateş dilenir. " buyurmuştur.
(Müslim, Zekât, 105)

Resim---2697-) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem biat etmiş Medineli hanım sahabilerden Ümmü Büceyd (radiyallahu anha), kapısına dayanıp bir şeyler isteyen yoksul kimselere verecek bir şey bulamadığı zaman ne yapması gerektiğini Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e sorar. Hz. Nebi'nin verdiği cevap yoksulu doyurmaktan ziyade onun onurunu korumayı hedefler gibidir: "Yanmış bir paçadan başka verecek hiçbir şey bulamasan bile onu eline ver." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zekât, 29; Ebu Dâvud, Zekât, 33)

Resim---2698-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanlardan dilenip duran kişi, sonunda kıyamet gününde (Allah'ın huzuruna) yüzünde bir parça bile et kalmamış vaziyette gelir." buyurmuştur.
(Buharî, Zekât, 52; Müslim, Zekât, 103)

Resim---2699-) Basralı sahabi Kabisa b. Muharîk kefil olmuş, önemli miktarda bir borcu üstlenmiş ancak ödemede zorlanınca Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem’e gitmişti. Ancak o sırada zekât fonunda bir şeyler olmadığı için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona zekât gelinceye kadar beklemesini söyledi. Ardından da bu vesileyle (ihtiyaç arzında bulunacak olan herkese) şu uyarıyı yaptı: "Ey Kabısa! İstemek/dilenmek ancak üç grup insan için helâldir: (Birincisi) Kefil olup (veya ara bulmak için diyet verip) borçlanan kimsedir ki bu parayı elde edene kadar istemesi helâldir. Borcu kapatılınca artık isteyemez. (İkincisi) Başına bir musibet gelen ve bir malını kaybeden kimsedir ki hayatını sürdürebilecek kadar para bulana dek istemesi helâldir. (Üçüncüsü) Fakir kalan ve fakirliği komşularından üç güvenilir kişi tarafından doğrulanan kimsedir ki onun da hayatını sürdürebilecek miktarda mala kavuşana kadar istemesi helâldir. Bu üç grup insandan başkasının istemesi/dilenmesi haramdır ey Kabisa. Bu şekilde elde edilen malın sahibinin yediği de haramdır."
(Müslim , Zekât, 109; Ebu Davûd, Zekât, 26)

Resim---2700-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; "İsteme konusunda ısrarcı olmayın. Vallahi, sizden biriniz benden bir şey ister de bu isteği sayesinde bu durumdan hoşlanmadığım halde benden bir şey alırsa, ona verdiğimin bereketini görmez. " buyurmuştur.
(Müslim, Zekât, 99)

Resim---2701-) Mekke'nin fethiyle birlikte İslam'la şereflenen ve Huneyn Gazvesi'ne katılan Hz. Hatice'nin yeğeni Hakim b. Hizam Huneyn Gazvesi bittikten sonra, sıra ganimetlerin dağıtılmasına gelmiş, Hakim de istediği yüz deveyi almıştı. Fakat o bunu yeterli görmedi ve daha fazlasını istedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem isteğini yerine getirdi. Bu kadarıyla da yetinmeyen Hakim bir kez daha isteyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yüz deve daha verdi. Fakat ona şu nasihati yaptı: "Ey Hakim! Bu mal göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalple bu malı arzularsa, onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden hayırlıdır." Bu uyarıyı alan Hakim dünyadan ayrılıncaya kadar bir daha kimseden bir şey istemeyeceğine dair Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem huzurunda yemin etti. Gerçekten Resülullah'ın bu sözleri onu o kadar etkilemişti ki daha sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde devletin kendisine verdiği hiçbir malı almadı..
(Vakıdî, Meğazi, III, 945; Buhârî, Zekât, 50; Tirmizî, Sıfatü'l- Kıyame 29)

Resim---2702-) Uyeyne b. Hısn ve Hındıf kabilesi başkanı Akra' b. Habis de Resûlullah'dan sallallahu aleyhi vesellem’den mal istemişlerdi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Muaviye'ye, bunlar adına birer mektup yazmasını (zekât memurları geldiğinde bunu onlara vermesini) emretti. Uyeyne, mektupta ne olduğundan emin olmadığını ifâde eden sözler söyleyince, Muaviye bu durumu Peygamberimize iletti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Kim kendisine yetecek kadar mala sahip olduğu halde dilenirse, cehennem ateşinin artmasını istemiş olur.'' Orada bulunan sahabiler, "Yâ Resûlullah! Kişiye yetecek malın miktarı nedir? " diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Ona öğle ve akşam yemeğinde yetecek miktardır." karşılığını verdi.
(İbn Mâce, Diyat, 4; Ebu Dâvûd, Zekât, 24)

Resim---2703-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Vedâ Haccı'nda Arafat vakfesindeyken ridasını yani ihramının üst parçasını kaba bir şekilde isteyen bir bedeviye yönelik olarak yapmış ve onu verdikten sonra: "Dilenmek, zengin, güçlü kuvvetli, sağlam kimseye helâl değildir. Ancak aşırı derecede fakir veya borç altında ezilen kimse için helâldir. Malını artırıp zenginleşmek için insanlardan dilenen kimsenin kıyamet günü yüzünde tırmalama izi ve cehennemden alıp yiyeceği kızgın bir taş olacaktır. Artık dileyen az, dileyen çok istesin. " buyurmuştur.
(Tirmizî, Zekât, 23)

Resim---2704-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim başkalarından bir şey dilenmeyeceğini garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim." buyurmuştur.
(Ebu Dâvud, Zekât, 28; Nesâî, Zekât, 84)

Resim---2705-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; "Yoksul, bir iki hurma veya bir iki lokma verilip gönderilen kimse değildir. Asıl yoksul, (ihtiyaç sahibi olsa da insanlardan bir şey istemeyen) iffetli kimsedir. " buyurmuş ve ardından da "... Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler ... " âyetini hatırlatmıştır.
(Bakara Suresi 2/273; Müslim, Zekât, 102; Nesâî, Zekât, 76)

لِلْفُقَرَٓاءِ الَّذ۪ينَ اُحْصِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ لَا يَسْتَط۪يعُونَ ضَرْبًا فِي الْاَرْضِۘ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ اَغْنِيَٓاءَ مِنَ التَّعَفُّفِۚ تَعْرِفُهُمْ بِس۪يمٰيهُمْۚ لَا يَسْـَٔلُونَ النَّاسَ اِلْحَافًاۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ۟
Resim---“yahsebuhumu-lcâhilu aġniyâe mine-tte’affufi ta’rifuhum bisîmâhum lâ yes-elûne-nnâse ilhâfâ(en)(k) vemâ tunfikû min ḣayrin fe-inna(A)llâhe bihi ‘alîm(un).: (Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”( Bakara 2/273)

Resim---2706-) Medine'de en çok hurma ağacı olanlardan biri olan Ebu Talha, sahip olduğu malların en iyilerinden vermenin bilincini kavramış Medineli bir sahabidir. Onun en çok sevdiği mal, Mescid-i Nebevi'nin kıble tarafında bulunan Beyruha' isimli hurma bahçesi idi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu bahçeye gider ve tatlı suyundan içerdi. İşte Ebu Talha, "Sevdiğiniz şeylerden /(Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz..." ayeti inince kalkıp Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin yanına gitti. Efendimize, "Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem! Yüce Allah: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz...” buyuruyor. Benim en çok sevdiğim mülküm Beyruha'dır. O, Allah yolunda sadakadır. Ben, Allah katında onun sevabını ve âhiret için biriken azığım olmasını dilerim. Yâ Resûlullah, onu Allah'ın sana işâret buyurduğu yerde kullan!" diyerek bahçeyi Allah yolunda infak etti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Aferin! İşte bu kazançlı bir maldır. İşte bu kazançlı bir maldır. (Bahçe hakkında) Daha önce söylediklerini duymuştum. Bahçeyi akrabalarına vermeni uygun görüyorum. " diyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Ebu Talha bahçeyi yakınları ve amcasının oğulları arasında paylaştırdı.
(Âl-i İmrân 3/92; Buharî, Zekât, 44)

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ
Resim---“Len tenâlû-lbirra hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn(e)(c) vemâ tunfikû min şey-in fe-inna(A)llâhe bihi ‘alîm(un).: Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân 3/92

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

**
ALIŞVERİŞTE ÖLÇÜ!.

Resim---2707-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, aldatma/aldanma (riski) olan alışverişi yasakladı.
(Ebu Davûd, Büyü', 24)

Resim---2708-) Enes b. Mâlik'ten nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ortaya çıkıncaya kadar meyveleri, olgunlaşma belirtileri görülünceye kadar yaş üzümü, taneleri sertleşip kuvvetleninceye kadar tahıl ürünlerini satmayı yasakladı.
(İbn Mâce, Ticaret, 32; Ebu Davûd, Büyü', 22)

Resim---2709-) İbn Abbas (radiyallahu anhu) anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Medine'ye geldiğinde Medineliler hurmaları (henüz ürün vermeden) iki üç sene önceden (parasını peşin alarak) selem akdiyle satıyorlardı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Kim herhangi bir şeyde selem akdiyle (peşin para ile veresiye mal almak sûretiyle) alışveriş yaparsa bilinen ölçekte, bilinen tartıda, belirli bir vakte değin anlaşma yapsın.”
(Buharı, Selem, 2; Müslim, Müsakat, 127)

Resim---2710-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şehir dışından mal getirenleri (pazara gelmeden) yolda karşılamayın. Kim bu şekilde yolda karşılayarak (ucuza) bir şey satın alırsa, mal sahibi pazara gelince (piyasayı öğrenince alışverişi bozma veya kabul etme konusunda) serbesttir." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Ticaret, 16; Nesaî, Büyü', 18)

Resim---2711-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "...Birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın ve müşteri kızıştırmayın!.." buyurmuştur.
(Müslim, Büyü', 11)

Resim---2712-) Ebu Said'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddıklar (dosdoğru kimseler) ve şehidlerle beraberdir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Büyü', 4)

Resim---2713-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yoksul bir kimsenin sahip olduğu örtüyü ve su kabını satıp ona yiyecek parası ve sermâye yapmak istemiş ve: "Bu örtüyü ve su kabını kim satın alır?" diyerek ashabına seslenmişti. Bir adam: "Onun ikisini bir dirheme ben alırım." deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir dirhemden fazla veren var mı? Bir dirhemden fazla veren var mı?" diyerek tekrar ashabına seslendi ve neticede iki dirhem veren bir sahabiye bu eşyaları sattı.
(Tirmizî, Büyu, 10)

Resim---2714-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanında bir adam, bir çiftçiyle pazarlık yapıp hurma bahçesinden o sene elde edilecek mahsulün kendisinin olması karşılığında peşin para vererek anlaşmıştı. O sene hiç mahsul alınamayınca müşteri: "Bu hurmalık meyve verinceye kadar bana aittir." diyerek hurmalık üzerinde hak iddia etmişti. Satıcı ise: "Ben sana hurmalığın sadece bu yılki meyvelerini sattım." diyerek bu duruma itiraz etmişti. Sonra müşteri ile satıcı anlaşmazlıklarını Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem arz ettiler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çiftçiye: "(Bu adam) senin hurmalığından herhangi bir şey aldı mı?" diye sordu. Çiftçi: "Hayır." cevabını verince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona: "O halde sen müşterinin malını neyin karşılığında kendine helâl sayıp sahipleniyorsun?" diyerek müşteriden aldığı parayı iâde etmesini istedi ve ardından şöyle buyurdu: "Olgunlaşma belirtileri ortaya çıkana kadar hurma ağaçlarının meyvesinde selem akdiyle (peşin para ile veresiye mal almak/satmak sâretiyle) alışveriş yapmayınız."
(İbn Mâce, Ticâret, 61)

Resim---2715-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem zamanında bazı insanlar (ağaç dalındaki) henüz olgunlaşmamış yaş hurmaları alıp satarlardı. Hasat dönemi geldiğinde bazen müşteri, "Mahsul kararıp çürüdü, ürünleri hastalık vurdu, hurmalar olgunlaşmadan döküldü." derdi, bunun üzerine alıcıyla anlaşmazlığa düşerlerdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bu şekilde dava ve anlaşmazlıklar çoğalınca: "Bu şekilde alışverişi bırakmayacaksanız, o zaman meyvenin ağaç üstünde olgunlaşma belirtileri görülmeden alım satım yapmayın." buyurmuştur.
(Buhâri, Büyu, 85)

Resim---2716-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin gençlik arkadaşlarından olan Hakim b.Hizam, ona şöyle dedi: "Yâ Resûlallah! Birisi bana geliyor ve bende olmayan bir şeyi (satmamı) istiyor. Onu (bu kimseye satmak için) çarşıdan satın alayım mı?" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sende olmayan bir şeyi satma. " buyurdu.
(Ebu Davûd, Büyu (İcare) 68)

Resim---2717-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şehirli, köylü adına satış yapmasın! Bırakın, insanları Allah birbirlerinden rızıklandırsın! " buyurmuştur.
(Müslim, Büyu, 20)

Resim---2718-) Sahabllerden Kays b. Ebu Garaze'nin şöyle anlatır: "Medine' de bize “simsar” denirdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün yanımıza geldi. Bize daha güzel bir isim vererek: “Ey tüccar topluluğu!” diye hitap etti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Şeytanın ve günahın alışverişe karışma ihtimali pek yüksektir. Siz alışverişinize sadaka karıştırın (ki günahlarınız temizlensin)!”
(Tirmizî, Büyu, 4; Ebu Davûd, Büyu, 1)

Resim---2719-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: "Biriniz, din kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın." buyurmuştur.
(Buhârî, Büyu, 58)

Resim---2720-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "... Develerle koyunların sütlerini memelerinde biriktirmeyin! .." buyurmuştur.
(Müslim, Büyu, 11)

Resim---2721-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: "Bizi aldatan bizden değildir." buyurmuştur.
(Müslim, İman, 164)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

HELÂL ve HARAM!.

Resim---2722-) Selman'ın naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yağ, peynir ve hayvan derisinden yapılan elbise hakkında soru sorulduğunda o şu cevabı vermişti: "Helâl, Allah'ın Kitabı'nda helâl kıldıklarıdır. Haram da Allah'ın Kitabı'nda haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey demedikleri ise müsamaha gösterdiği (mubah) şeylerdendir. "
(Tirmizî, Libas, 6; İbn Mâce, Et'ıme, 60)

Resim---2723-) Nu'man b. Beşir, parmaklarıyla iki kulağını göstererek, Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem şöyle derken işittiğini nakletmektedir: "Helâl bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını (namus ve haysiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur..."
(Müslim, Müsakat, 107)

Resim---2724-) Cabir b. Abdullah' dan nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Allah'tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç kimse (Allah'ın kendisine takdir ettiği) rızkı -geç de olsa elde etmeden ölmeyecektir. ôyleyse Allah'tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helâl olanı alın, haram olanı terk edin! "
(İbn Mâce, Ticaret, 2)

Resim---2725-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Öyle bir zaman gelecek ki kişi malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacak!"
(Buharî, Büyü', 23)

Resim---2726-) Ebu'l-Havra' es-Sa'di anlatıyor: Hasan b. Ali'ye (ra): "Resûlullah'tan sallallahu aleyhi vesellem ne ezberledin?" diye sordum. Dedi ki, "Ondan şunu ezberledim: 'Seni şüphelendiren şeyleri bırak, şüphelendirmeyenlere bak! '"
(Nesaî, Eşribe, 50)

Resim---2727-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün ashabına şöyle buyurdu: "Yüce Allah şöyle bir benzetme yapıyor: Bir yol düşünün! Dosdoğru bir yol. Her iki taraf boydan boya duvar. Her iki duvarda da yerlere kadar sarkmış asılı perdeleri bulunan açık kapılar var. Yolun başında bir uyarıcı yola girenlere şöyle bağırıyor: 'Ey insanlar! Şu doğru yola hep birlikte girin, ayrılmayın!' Yolun ortasında başka uyarıcılar da bulunmakta ve kapıların perdesini açmaya çalışanları ikaz ediyor: 'Ne yapıyorsun! Açma orayı sakın. Eğer açarsan oraya düşer, yoldan çıkarsın! “ diyorlar."
Daha sonra AResûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu tasviri şöyle izah eder: "İşte bu yol, İslam'dır. İki taraftaki duvarlar Allah'ın sınırları, açık kapılar ise O'nun yasaklarıdır. Yolun başındaki uyarıcı, Yüce Allah'ın Kitabı; yolun ortasındaki davetçiler de Yaratan'ın her Müslüman'ın kalbine yerleştirdiği vaizdir. "
(İbn Hanbel, IV, 183)

Resim---2728-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Helâl bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını (namus ve haysiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözlerini şu benzetmeyle sürdürmektedir : "Bu, tıpkı bir koruluğun etrafında hayvan otlatan çobanın durumuna benzer, sürüsü her an oraya girebilir. Bilin ki her hükümdarın bir koruluğu vardır. Allah'ın koruluğu ise O 'nun haramlarıdır. Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır. O sağlam olursa bütün beden sağlam olur, ama bozuk olursa bütün beden bozulur. Dikkat edin! O et parçası, kalptir!" buyurmuştur.
(Müslim, Musakat, 107; Buharî, İman, 39)

Resim---2729-) Adı b. Hatim, boynundaki altın haçı ile Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem huzuruna gelmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ona boynundaki putu atmasını söyledi. Ardından Adı b. Hatim Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem, "Onlar, Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i Rableri olarak kabul ettiler..." ayetini okuduğunu işitti. Ayet-i kerimeyi açıklayan Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Doğrusu onlar din adamlarına ibadet etmiyorlardı. Ancak din adamları bir şeye helâl dedikleri zaman helâl, haram dedikleri zaman da haram kabul ediyorlardı."
(Tevbe Suresi 9/3; Tirmizî, Tefsiru'l- Kur'an 9)

Resim---2730-) İbni Abbas: "Bir gün Resûlullah'ı sallallahu aleyhi vesellem Kabe'de Hacerülesved'in (rükn) yanında otururken gördüm. Başını kaldırıp gökyüzüne bakarak güldü ve üç defa: “Allah Yahudilere lânet etsin! “ dedi. Daha sonra da: “Allah, onlara iç yağını haram etmişti, ama onlar yağları satıp parasını yediler. Halbuki Allah bir topluma bir şeyi yemeyi haram ettiğinde, onların parası da haram olur.” buyurdu."
(Ebu Dâvud, Buyü (icâre) 64; Müslim, Musâkât, 73)

Resim---2731-) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem sahabılerden birisi gelerek: "Yâ Resûlullah! Ben et yediğim zaman şehevi hislerim kabarıyor, bu yüzden et yemeyi kendime haram kıldım." demişti. Bunun üzerine şu âyet-i kerime inmiş ve ilahî hitap o zatın şahsında inananları şöyle uyarmıştı: "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez. " buyâ
5)[/i]

Resim---2732-) Sahabilerden bir grup Hz. Peygamber'in eşlerine gelerek onun geceleri yaptığı ibadetleri sormuşlar, fakat aldıkları cevabı azımsamışlardı. Bunun üzerine onlardan biri: "Ben evlenmeyeceğim.", diğeri: "Ben et yemeyeceğim.", bir diğeri de: "Ben artık yatakta uyumayacağım." demişlerdi. Onların böyle söylediklerini haber alınca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir hutbe irat etmiş ve şu uyarıda bulunmuştu: "Bazılarınız neden böyle sözler söylüyor? Halbuki ben, geceleri hem namaz kılarım hem uyurum. Bazı günler oruç tutar, bazen de tutmam. Evlilik hayatı da yaşarım. Kim benim sünnetimden ayrılırsa benden değildir! " buyurmuştur.
(Müslim, Nikah, 5)

Resim---2733-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hanımı Zeyneb bnt. Cahş'ın yanında bal şerbeti içmiş ve bu yüzden de yanında biraz fazla kalmıştı. Bu durumu kıskanan Hz. Aişe ve Hz. Hafsa'nın, aralarında anlaşarak, Peygamberimizi gördüklerinde: "Sende megafir (arıların şerbet topladıkları ağaç) kokusu var! " demeleri üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir daha bal şerbetini içmeyeceğini söylemişti. Bu olayla ilgili Yüce Allah, indirdiği şu âyetle Resulü'nü uyarmıştı: "Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi kendine niçin haram ediyorsun?" buyurmuştur.
(Buhârî, Talâk, 8; Nesâî, Talâk, 17; Tahrim 66/1-2)

Resim---2734-) Sa' d b. Ebü Vakkas'a Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Yediklerinin helâl olmasına dikkat et ki duaların kabul olsun." buyurmuştur.
(Taberanî, el Mucemu'l evsat, VI, 310)

Resim---2735-) Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gelerek: " Yâ Resûlullah!! Yeni Müslüman olan kimseler kesilmiş et getiriyorlar. Ancak bu hayvanlar kesilirken besmele çekilip çekilmediğini bilmiyoruz." diyen sahabllere Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz, “Bismillah” deyin ve yiyin." buyurmuştur.
(Buhârî, Buyü, 5)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

MÜLKİYET!.

Resim---2736-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim hakkı olmadığı halde bir karış yeri alırsa, Allah kıyamet günü yedi kat yeri onun boynuna dolar." buyurmuştur.
(Müslim, Müsakat, 141)

Resim---2737-) Abdurrahman b. Ebı Bekre'den nakledildiğine göre, babası (Ebü Bekre) şunları anlatmıştır: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem (Veda Haccı'nda) devesinin üstüne oturdu, bir adam da devenin yularını tutuyordu. Sonra insanlara şöyle hitap etti: "(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (arefe) gününüz nasıl mukaddes ise, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı şekilde mukaddestir."
(Buharî, İlim, 9; Müslim, Kasame, 30)

Resim---2738-) Abdullah b. Ömer'den (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sakın bir kimse izni olmadan bir başkasının davarını sağmasın! Sizden biriniz yiyecek ve içeceklerinin saklandığı mahzenine gelinmesini, dolabının kırılmasını ve oradaki yiyeceklerinin götürülmesini ister mi? Hayvanlar da insanlar için onların yiyeceklerini muhafaza ederler. Onun için hiç kimse diğerinin hayvanının sütünü, onun izni olmaksızın asla sağmasın." buyurmuştur.
(Buharî, Lukata, 8 )

Resim---2739-) Abdullah b. Amr'ın (radiyallahu anhu) işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Malını savunurken öldürülen kimse şehiddir." buyurmuştur.
( Buharî, Mezalim, 33; Müslim, İman, 226)

Resim---2740-) Ebü Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Biriniz (din) kardeşinden duvarına ağaç dayamak için izin isterse (duvar sahibi) onu(n bu isteğini) reddetmesin." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Kada' (Akdiye), 31; Tirmizî, Ahkam, 18)

Resim---2741-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Veda Haccı'nda hastalanan Sa'd b. Ebu Vakkas'ı ziyareti esnasında Sa'd bir tek kızından başka kendisine varis olacak kimse olmadığını, bu nedenle malının çoğunu sadaka olarak dağıtmak istediğini söyler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ise: "Varislerini zengin bırakman, insanlara el açan fakirler olarak bırakmandan daha iyidir. Allah'ın rızasını kazanmak için vereceğin her nafaka, hatta hanımının ağzına koyduğun her lokma, sana sevap kazandırır." buyurmuştur.
(Buharî, Meğazi, 78)

Resim---2742-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, el-Kabeliyye isimli bir nahiyenin madenlerini deresiyle tepesiyle Bilal b. Haris el-Müzenl'ye bağışlamıştır. Ayrıca ona Kuds Dağı'nın ziraate elverişli olan yerlerini de vermiştir. Rivayette Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem: "Bismillahirrahmanirrahım. Bu, Allah'ın Resûlü MuhaMMed'in, Bilal b. Haris el-Müzent'ye verdiği yerleri bildiren bir vesikadır. Deresiyle tepesiyle el-Kabeliyye nahiyesini ve Kuds Dağı'nın ziraate elverişli olan yerlerini ona bağışlamıştır. Ona hiçbir Müslüman'ın hakkını vermemiştir." ifadelerini içeren yazılı bir belgeyi Bilal'e vermiştir.
(İbn Hanbel, 1, 306; Ebu Davûd, lmare, 34, 36)

Resim---2743-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, annesine bağışladığı hurma bahçesini, annesi öldükten sonra diğer kardeşlerine paylaştırmadan tekrar kendi üstüne almak isteyen birine: "O bahçe, hayatında da ölümünde de kadına aittir." buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Büyü' (icare), 86)

Resim---2744-) Ashabdan Semüre b. Cündeb'in, Medineli bir Müslüman'ın bahçesinde yeni dikilmiş bir hurma ağacı vardı. Semüre o hurma ağacının bakımıyla ilgilenmek için bahçeye girip çıkıyordu. Ancak bahçede ailesiyle birlikte yaşayan bahçe sahibi bir zaman sonra Semüre'nin, bahçesine bu şekilde girip çıkmasından rahatsız olmuş ve bu durum zoruna gitmeye başlamıştı. Semüre'den, bu hurmayı kendisine satmasını istediğinde o, bu teklifi kabul etmemiş, bu defa bahçe sahibi ağacı oradan söküp başka bir bahçeye götürmesini teklif etmişti. Semüre bunu da reddetti. Bunun üzerine bahçe sahibi Resûlullah'a sallallahu aleyhi vesellem gidip durumu anlattı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de öncelikle Semüre'ye, bu ağacı bahçe sahibine satmasını, daha sonra da ağacı bahçeden başka bir yere taşımasını teklif etti. Semüre her iki teklifi de reddedince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Onu bu bahçenin sahibine bağışla, karşılığında sana şu kadar sevap var." tavsiyesinde bulundu. Semüre yine kabul etmeyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sen zarar göreceksin!" dedi ve bahçe sahibine de Semüre'nin hurmasını sökmesini söyledi.
(Ebü Davûd , Kadâ' (Akdiye). 31.)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

ALIŞ VERİŞ ÂDABI!.


Resim---2745-) Ebu İshak'ın işittiğine göre, Ebu Abdullah el-Cedell şunları anlatmıştır: "Hz. Aişe'ye, Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem ahlâkını sordum. Şöyle dedi: “O, haddi aşan, sözlerinde ve fiillerinde taşkınlık yapan bir kimse değildi. Çarşıda çığırtkanlık yapmaz, kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Aksine, affeder ve hoşgörülü davranırdı."'
(Tirmizî, Birr, 69)

Resim---2746-) Ukbe b. Amir'in işittiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Kusurunu açıkça söylemeden, bir Müslüman'ın diğerine herhangi bir ayıplı malı satması helâl değildir. "
(İbn Mâce, Ticâret, 45)

Resim---2747-) Ebu Hüreyre anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem (Medine pazarında dolaşırken) bir buğday yığınının yanına geldi. Elini o yığının içine daldırınca parmaklan ıslandı. Satıcıya: “Bu (ıslaklık) da nedir buğday sahibi?” diye sordu. O da: “Üzerine yağmur yağmıştı Yâ Resûlullah!”dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Öyleyse insanların görmeleri için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez miydi? Aldatan benden değildir!.”
(Müslim, İman, 164)

Resim---2748-) Kays b. Ebu Garaze anlatıyor: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem biz çarşıda iken yanımıza geldi ve şöyle buyurdu: “Bu çarşı işlerine boş söz ve yalan karışabilir. Öyleyse alışverişinizi sadaka ile temizleyin.”
(Nesaî, Eyman, 23; İbn Hanbe l, IV, 7)

Resim---2749-)Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir bayram günü ashabından bazılarıyla birlikte bayramlaşmaya çıkmıştı. Ebu Kesir'in evine vardıklarında, avluda kasabların toplandığını ve câhiliye günlerini yâd ettiklerini gördü. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara: “Alım satım işlerinizi nasıl yaparsınız?" diye sordu. Onlar da: "Şöyle alır, şöyle satarız." diye ticarî usullerini anlattılar. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara: "Dilediğiniz gibi alın satın fakat sakın kendi kendine ölmüş hayvanın etini, kesilen hayvanın etine karıştırmayın!." buyurdu ve sözüne şöyle devam etti: "Ey insanlar! Şu söyleyeceklerimi iyi belleyin: Karaborsacılık yapmayın. Müşteri kızıştırmak için fiyat artırmayın. Satış için pazara mal getiren yabancı tüccarın malını, pazara girip fiyatları öğrenmeden satın almayın. Şehirde oturan (piyasayı bilen) kişi, (piyasayı bilmeyen) köylü namına satış yapmasın. Hiç kimse kardeşinin pazarlığı bitmeden müşteriye yeni fiyat teklif etmesin!"
(Taberanî, el Mucemü'l- kebir XXII, 382)

Resim---2750-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sakın çarşı karmaşasına düşmeyin!. " buyurmuştur.
(Müslim, Salât, 123; Tirmizî, Salât, 54)

Resim---2751-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem çarşı pazara girildiğinde şöyle dua edilmesini buyurdu. "Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerıke leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemut. Biyedihi'l-hayr. Ve hüve alâ küllî şey'in hadır (Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O tektir. O 'nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O diriltir ve öldürür. O ise hep diridir, ölmez. Her hayır O'nun elindedir. O her şeye kadirdir) ."
(Tirmizî, Deavât, 36; Dârimî, İsti'zan, 57)

Resim---2752-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Alışverişte bulunanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece kararlarını değiştirme hakkına sahiptirler. Eğer doğruyu söyler ve (malın ayıbını) açıkça dile getirirlerse, alışverişleri bereketlenir. Ama kusurları gizler ve yalan söylerlerse alım satımlarının bereketi yok olur gider. " buyurmuştur.
(Buharî, Büyu, 19; Müslim, Büyu, 47)

Resim---2753-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Malını satışa arz eden kimse rızıklandırılır, karaborsacı ise lânetlenir." buyurmuştur.
(İbn Mâce, Ticaret, 6; Dârimî, Büyu, 12)

Resim---2754-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ''Allah'a en sevimsiz gelen yerler çarşılardır. " buyurmuştur.
(Müslim, Mesâcid, 288)

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: HADİSLERLE İSLAM...

Mesaj gönderen Hakan »

BORÇ!.

Resim---2755-) Abdullah b. Amr b. As'tan nakledildiğine göre,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bμyurmuştur: "Allah yolunda ölmek, borç dışında her şeye kefaret olur!"
(Müslim, İmare, 120)

Resim---2756-) Ebü. Hüreyre'nin naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Ödeme güçlüğü çeken borçluya zaman tanıyan ya da alacağını bağışlayan kimseyi Allah, kendisininkinden başka hiçbir gölgenin(himayenin) olmadığı kıyamet gününde arşının gölgesinde gölgelendirecektir (özel olarak himaye edecektir)."
(Tirmizi, Büyü, 67)

Resim---2757-) Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Maddi imkanı olan kişinin borcunu bekletmesi zulümdür. Biriniz (alacağının ödenmesi için) durumu iyi olan birine havale edildiğinde,
bunu kabul etsin."
(Müslim, Müsakat, 33; Buhari, Havalar, 1)

Resim---2758-) Ebu Hüreyre'den (ra) nakledildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kim insanların mallarım geri ödeme niyetiyle alırsa Allah onun ödemesini kolaylaştırır. Kim de bir malı tüketip (geri ödememek) niyeti ile alırsa Allah da onu(n malını) telef eder. "
(Buhari, İstikraz, 2)

Resim---2759-) Ebu Hüreyre'nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Sizin en hayırlınız, borcunu en iyi şekilde ödeyeninizdir. "
(Buhari, Vekalet, 5)

Resim---2760-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ödeme güçlüğü çeken borçluya zaman tanıyan ya da alacağını bağışlayan kimseyi Allah, hiçbir gölgenin (himayenin) olmadığı kıyamet gününde kendi arşının gölgesinde gölgelendirecektir (özel olarak himaye edecektir)."
(Tirmizi, Buyü, 67; Müslim, Zühd, 74)

Resim---2761-) Şiirleriyle tanınan Ka'b b . Malik ile Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem ordu kumandanı olarak da görevlendirdiği sahabelerden olan Abdullah b. Ebu Hadred mescitte tartışıyorlardı. Tartışma esnasında sesleri yükselince, eşleri ile birlikte Mescid-i Nebl'nin hemen bitişiğinde bulunan odalarda ikamet eden Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onları işitmişti. Odasının perdesini aralayarak Abdullah'tan borcunu isteyen Ka'b'a seslendi ve alacağının yansından vazgeçmesini istedi. Ka'b'ın, bu isteğine hemen rıza göstermesi üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Abdullah'a da, "Sen de kalk ve (kalan) borcu öde!" dedi.
(İbn Abdulber, İstiab, s 439; Buhâri, Salât, 71)

Resim---2762-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ödeme güçlüğü çeken birine (borç tahsiline) gittiğinde onun borcunu affediver! Belki Allah da bizi affeder." buyurmuştur.
(Müslim, Musakat, 31; Buhari, Enbiya, 54)

Resim---2763-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Dilenen kimse (bazen) yanında bir şey bulunduğu halde dilenir. Ancak borç isteyen, sadece ihtiyaçtan dolayı borç ister."
(İbn Mace, Sadakat, 19)

Resim---2764-) Seleme b. Ekva' anlatıyor: "Bir gün, 'Ey Allah'ın Peygamberi! Bu kimsenin cenaze namazını kıldırıver.' dediler. O da (sav) sordu:
'Arkasında borç bıraktı mı?'
'Evet.'
'Borcuna karşılık gelecek bir şeyler bıraktı mı?'
'Hayır bırakmadı.'
'Öyleyse siz kılın arkadaşınızın cenaze namazını! '
Bunun üzerine cenazede hazır bulunanlardan biri: 'Siz namazı kıldırın, onun borcu bana aittir ben ödeyeceğim! ' diye seslendi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Müminin ruhu, ödeninceye kadar borcuna takılı kalır."buyurdu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cenaze namazını kıldırmıştı.
(Nesâî, Cenaiz, 67; Buhâri, Kefâlet, 3)

Resim---2765-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında da cenaze namazını neden kıldırmadığım, ''Allah, kendisini kıyamet günü diriltip de hesaba çekinceye kadar kabrinde rehin tutulacak olan bir adamın cenaze namazını kılmam size ne fayda sağlayacak! " buyurdu.
(Beyhaki, es Sünenü'l kübrâ, VI, 118)

Resim---2766-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Üzerinde bir başkasının hakkı bulunan kimse, ya sahibine o hakkı ödesin ya da onu kendisine helal etmesini sağlasın." buyurmuştur.
(Buhâri, Hibe, 21)

Resim---2767-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben, Yüce Allah'ın Kitabı'nda (da belirtildiği üzere) müminlere herkesten daha yakınım. Dolayısıyla herhangi biriniz (ödeyemediği) bir borç veya himayeye muhtaç çoluk çocuk bırakırsa beni çağırın! Zira onun velisi benim. Fakat herhangi biriniz arkasında mal bıraktığında, baba tarafından akrabaları (asabesi) kim ise onlar tercih edilsin!" buyurmuştu.
(Müslim, Feraiz, 16; Ebu Davud, Buyü, 9)

Resim---2768-) Sa'd b. Etval'in kardeşi vefat etmiş, geriye üç yüz dirhem para ve evlatlarını bırakmıştı. Bunun üzerine Sa' d, bu parayı kardeşinin çocuklarının nafakasına harcamak istemişti. Ama Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Senin kardeşin, borcundan dolayı rehindir. Onun borcunu öde." buyurmuştu. Sa'd, "Ya Resülallah, ben onun borcunu ödedim. Bir kadının delili olmadığı halde (alacağı olduğunu) iddia ettiği iki dinar hariç." demişti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Sen o kadına borcunu ver, o gerçekten hakk sahibidir. " buyurmuştu.
(lbn Mace, Sadakat, 2 0; Beyhaki , es Sünenül Kübra, X, 239)

Resim---2769-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Ebu Ümame'ye, "Allah'ım her türlü borç sıkıntısından, düşmanın üstün gelmesinden ve sevinmesinden sana sığınınm.' şeklinde dua etmesini buyurmuştur.
(Nesâî, İstiâze, 31)

Resim---2770-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "(Allah'ım!) Bana borcumu ödeme imkanı ver ve beni fakirlikten kurtar!'' diye dua edilmesini öğütlerdi.
(Tirmizî, Deavat, 19; Muvatta, Kur'an, 8 )

Resim---2771-) Hz. Aişe validemizin bir gün, "Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne kadar da çok Allah'a sığınıyorsun! " demesi üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, "Borçlu kişi, (belki) konuşurken yalan söyler, söz verdiğinde sözünü yerine getirmez'' buyurdu.
(Nesâî, İstiaze, 9)

Resim---2772-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün ayağa kalkarak ashabına Allah yolunda cihad ile imanın, amellerin en faziletlisi olduğunu söylemişti. Bunu duyan bir adam kalkarak, "Ya Resulallah! Şayet ben Allah yolunda öldürülsem, günahlarım affolunur mu, ne dersin?" demişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da ona, "Sabırla, ecrini Allah'tan umarak, ilerleyip geri dönmeyerek Allah yolunda öldürülürsen evet! " buyurmuştu. Ancak hemen sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Nasıl demiştin?" diye sormuş, adam da, "Ya Resulallah! Şayet ben Allah yolunda öldürülsem günahlarım affolunur mu, ne dersin?" diye sözünü tekrarlamıştı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Sabırla, ecrini Allah'tan umarak, ilerleyip geri dönmeyerek Allah yolunda öldürülürsen evet! Yalnız borç hariç! Bunu bana Cibril aleyhisselam söyledi. " buyurmuştu.
(Müslim, İmâre, 117)

Resim---2773-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bedevinin birinden genç bir deve almıştı. Resûlullah'tan sallallahu aleyhi vesellem alacağı olan bu adam huzuruna gelerek ona ağır sözler söyledi. Adamın bu sözlerini işiten sahabiler onun üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, "Bırakın onu, şüphesiz hak sahibinin söz söyleme hakkı vardır! " dedi ve onlara, "Onun için genç bir deve satın alın da kendisine verin!" buyurdu. Ashab, "Fakat biz onun devesinden daha iyisini bulabildik!" dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz, "Öyle ise onu satın alın da kendisine verin! " buyurdular. Sözü edilen deve kendisine verilince bu defa adam, "Sen bana (alacağımı) fazlasıyla verdin, Allah da sana bol versin!" dedi. Onun bu sözü üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Sizin en hayırlınız, borcunu en iyi şekilde ödeyeninizdir."
(Buhâri, İstikraz 4; Müslim, Musakat, 120; Buhari, vekalet, 5)

Resim---2774-) Tabünden Yahya b. Ebu İshak el-Hünaı, bir gün Enes b.Malik'e şöyle demişti: "Bazen aramızdan biri din kardeşinden borç alıyor ve bu arada ona hediye veriyor?" Enes de bu konuda Resûlullah'ın sallallahu aleyhi vesellem şu sözlerini nakletti: "Biriniz borç verdiğinde, (borcu alan kişi) kendisine hediye verir veya kendisini bineğinde taşımak isterse, ona binmesin ve hediyeyi kabul etmesin. Ancak aralarında bu durum borçlanmadan önce gerçekleşirse bunları yapabilir."
(İbn Mace, Sadakat, 19)

Resim---2775-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Huneyn Savaşı'na giderken Abdullah b. Ebü. Rebıa'dan otuz veya kırk bin dinar borç almış ve dönüşünde bu parayı ödedikten sonra mal sahibine, ''Allah senin için ailene ve malına bereket ihsan eylesin. Borcun karşılığı, onu tam olarak ödemek ve (borç verene güzelce) teşekkür etmektir." buyurmuştu.
(İbn Mace, Sadakat, 16; Nesâî, Buyü, 97)

Resim---2776-) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir hayvan rehin alındığında rehin alan kişinin onun yemini vermesi gerekir. Rehin hayvanın sütü içilebilir. Sütü içen kişinin hayvanın bakımını sağlaması gerekir, aynca ona binebilir. " buyurmuştur.
(İbn Hanbel, II, 229)

Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön