NAZAR

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

NAZAR

Mesaj gönderen nur_umim »

NAZAR

Nazar, Gözdeğmesi haktır ve etkilidir.
Peygamber efendimizin zamanında Esed oğullarından nazarı değen bir kimse var idi.
Üç gün bir şey yemez, sonra çadırın bir tarafını kaldırıp oradan geçen bir deveye bakıp, (Bunun gibi bir deve hiç görmedim) der demez, deve yere düşer hastalanırdı.
Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber efendimizi nazarla öldürmesini istediler.
Cenab-ı Hak da Resulullahı bunun nazarından korumuştur.
Bu hususta Kur'ân-ı Kerim’de:


وَإِن يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ

“Ve in yekâdullezîne keferû le yuzlikûneke bi ebsârihim lemmâ semîûz zikra ve yekûlûne innehu le mecnûn (mecnûnun) : Kâfirler, Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle ye rinden devirecekler ve: «Bu elbette delinin biridir» diyorlardı.” (Kalem 68/51)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.” buyurdu.
(İbn Adiyy, El-Kâmil)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “İnsanların yarısı nazardan ölür.” buyurdu. (Taberanî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Nazar haktır.” buyurdu. (Buharî tıp: 36; Müslim)

HADİS ÂLİMLERimizden:

İbn Adiyy (891-976):

Onuncu asırda yaşamış İslam âlimlerindendir.
Daha çok el-Kâmil adlı eseriyle tanınıp meşhur olmuştur.
Ünlü bir hadis hafızı ve hadis münekkitlerindendir (eleştirmen).
İlim tahsil etmek için memleketinden ayrılmış, aralarında Mekke, Medine, Suriye, Mısır ve Anadolu’nun bazı vilayetleri olmak üzere bir çok beldeyi dolaşmış ve çok sayıda âlimden ders almıştır.
Asıl adı Abdullah’tır. İbn Adi(yy) olarak tanınıp meşhur olmuştur.
Güçlü hafızası ile dikkat çekmiştir. Ehli Sünnet itikadında olup, Şafii mezhebine mensuptur.
Risale-i Nur’da ismi zikredilmekte olup, naklettiği bir hadis-i şerife yer verilmiş, kendisinden “mühim imamlardan İmam İbn Adiyy” şeklinde söz edilmiştir.
Kısa künyesi Ebu Ahmed olup, tam künyesi Ebu Ahmed Abdullah bin Adi bin Abdullah el-Cürcanî şeklindedir.

Abdullah, 891 yılında Cürcan’da doğdu.
İlim iştigal eden bir aile ortamında gözünü açtı.
Babası Ebu Zür’a er-Razi’nin talebelerindendir.
Annesi tarafından da ilmi birikimi olan bir soydan gelmektedir.
Gerek baba tarafından gerekse anne tarafından ünlü âlimler yetişmiştir.
İlk eğitimini gördükten sonra hadis eğitimi almaya başladı ve on üç yaşına kadar hadis eğitimini memleketinde sürdürdü.
Daha sonra eğitimini sürdürmek maksadıyla Mısır’a gitti (910).
Burada pek çok yeri gezip İskenderiye, Semerkant, Suriye, Horasan, Cibal, Mekke ve Medine’nin de aralarında bulunduğu bir çok bölgeyi gezdi.
Anadolu’nun bazı vilayetlerini de dolaşan Abdullah; Antakya, Harran, Nusaybin ve Adana, eğitim görmek ve ilmi birikimini tekmil etmek için dolaştığı yerlerdendir.

Abdullah, ilim için bu kadar memleket dolaşıp gezmesinden ötürü, “tahsil için diyar diyar dolaşan âlim” olarak tanınıp tavsif edildi.
Dolaştığı yerlerde bulunan âlimlerin ilminden istifade ederken, bir çok âlimden de hadis topladı.
Bir çok ünlü hocadan ders aldı.
Kendisi bu ilmi birikimi elde ederken, dolayısıyla bir çok kişi de ilminden istifade edip ders aldı.

Abdullah ibn Adi, güçlü bir hafızaya sahip olması ve hadis ilminde ulaştığı seviyeden dolayı otorite sayılan âlimler arasında yer aldı.
Güçlü hafızası ile hayran bırakırken, bazı âlimler; kendisinden daha güçlü hafızaya sahip hadis âlimini görmediklerini dile getirdiler.
Çok sayıda hadisi tek başına nakletti.
Üç oğlu da kendisine dayanarak ve ondan öğrendikleriyle hadis rivayet ettiler.
İlmi terminolojiye de hakim olduğundan ilk defa kendisinin kullandığı terimler olduğu gibi, bazı terimleri de farklı manalarda kullandı.
İlmi tespitlerinde çoğu zaman cumhur ile aynı hükme vardı.
Bir çok hadis âlimi tarafından görüşleri delil olarak kabul gördü.
Hakkında önemli iltifatlarda bulunan Zehebi, kendisini insaflı hadis münekkitleri arasında sayarken bu konu ile ilgili olarak adını Ahmed bin Hanbel, Buhari ve Darekutni gibi büyük âlimlerle birlikte zikretmektedir.

Abdullah ibn Adi, ehli sünnet âlimlerinden olup Şafii mezhebine mensuptu.
Kendisi için büyük bir hafız, güvenilir bir imam, diyen İbn Nasırüddin’in bu tarifine karşılık, hadisinde bir sakınca yok deyip ikinci derecede güvenilir âlim diyenler de olmuştur. Hakkında tenkitte bulunan olmakla birlikte, bunlar eleştiriyi, ravilerin kusurlarını tesbitte aşırılığa kaçmasını gerekçe göstermişlerdir. Bu tenkidin en önemli sebebi; El-Kâmil adlı eserinde zayıf ravileri ele alırken bazı sahabe ve imamların da ismine yer vermesi olmuştur. Kendisine yöneltilen tenkitlerden bir tanesi de ait olduğu mezhep âlimlerinin kusurlarını görmemesine karşılık, Hanefi âlimlerini fazla tenkit ettiği şeklindeki iddiadır.

İlim tahsili için birçok beldeyi dolaşan, çok sayıda âlimden ders alan ve çok sayıda talebe yetiştiren Abdullah ibn Adi, 976 yılında memleketi Cürcan’da vefat etti.
Naaşı Kürz bin Vebre Mescidi’nin yakınına defnedildi.

Risale-i Nur’da ismi zikredilen Abdullah’tan “İmam İbn Adiyy” şeklinde söz edilmekte, İmam Beyhaki, ile birlikte mühim imamlar olarak tarif edilmektedir (Mektubat, 1994, s. 155).
Ayrıca bu iki imamın Enes ibn Malikten rivayet ettikleri bir hadis-i şerife yer verilmektedir; “Enes demiş: Bir ihtiyare kadının bir tek oğlu vardı, birden vefat etti. O saliha kadın çok müteessir oldu. Dedi: ‘Yâ Rab! Senin rızan için, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın biatı ve hizmeti için hicret edip buraya geldim. Benim hayatımda istirahatımı temin edecek tek evlâtçığımı, o Resulün hürmetine bağışla.’ Enes der: O ölmüş adam kalktı, bizimle yemek yedi.”

Abdullah ibn Adi, hikmetin mevcudiyetini izah ederken Keşfü’l-Hafa adlı eserinde; “Hikmet on parçadır. Dokuzu uzlette, diğer biri de sükûttadır. Yâni mâlâyâniden, kendisini ilgilendirmeyen ve lüzumsuz bulunan şeylerden hıfz eylemektedir.” ifadelerine yer vermiştir.

Eserleri:

En ünlü ve kendisine şöhret kazandıran eseri El-Kâmil adını taşımaktadır. Bu eserde hadis nakletmiş bulunan 2200’den fazla ravinin biyografisi yer almaktadır.
Eserinin başında hadis uydurma ve yalancılık hakkındaki hadis ve haberlere geniş bir şekilde yer vermiştir.
Akabinde haklarında bazı tenkit ifadeleri bulunan bir çok ravinin isimlerine alfabetik bir şekilde yer vermiştir.
Daha sonra söz konusu şahıslarla ilgili olarak ileri sürülen tenkitlere yer vermiş ve bazı zayıf hadislerden de örnekler vermiştir.
Haklarında çok küçük tenkit bulunan ravileri dahi listeye dahil edilmesi, bu kişiler hakkında şüphenin oluşabileceği endişesine sebebiyet vermesinden dolayı eleştirilmiştir.

El-Kâmil adlı eserden evvel başka müellifler tarafından da zayıf raviler ele alınmış olsa bile, bu eser kadar geniş muhtevalı olmamış ve dolayısıyla eser, sahasında en geniş muhtevalı olma özelliğine sahip olmuştur.
Daha sonraki dönemlerde bu eserden önemli nakiller yapılmıştır.
Eserde yer alan çok sayıdaki hadisin ilk harflerine göre yarı alfabetik ve ravilerin isimlerinin ise tam alfabetik şekilde hazırlanan fihrist sonradan ek cilt olarak yayımlanmıştır.

İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye ait olduğuna dair nakil yapılan on beş müsnedden altıncısı İbn Adiyy tarafından derlenen eser Müsnedü Ebi Hanife adını taşımaktadır.
Kendilerinden ders aldığı hocalarının isimlerinin alfabetik şekilde sıralandığı ve bazıları hakkında kısaca bilgi verdiği eseri, Esami men reva anhum Muhammed bin İsmail el-Buhari min meşayihihi ellezine zekerahüm fi Cami’ihi’s-sahih’tir.
Bir diğer eseri Esmaü’s-sahabe’dir.
Bunların dışında birkaç eser daha kaleme almıştır.
Resim
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön