14 Hz Şuayib شُعَيْب Aleyhis selam

Kur'ân-ı Kerim'de ismi geçen 28 peygamberimizin hayatı, risaletleri, mukaddes kitapları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

14 Hz Şuayib شُعَيْب Aleyhis selam

Mesaj gönderen nur-ye »

----KURÂN-ı KERÎM'in RESMÎ sıralamasına göre---

14. Hz. Şuayib: شُعَيْب aleyhi's-selâm....
.
Resim

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyû’l-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ve’s-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...


Resim

ALLAHu Zü'l-Celâl'imizin İZni ve İNAYETi ile RABB'ül Âleminimiz SÖZünü, RESÛLALLAH SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizin SESinden buyuruyor:

Resim


وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمٖيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
Resim---''Ve ila medyene ehahum şuayba, kale ya kavmi'budullahe malekum min ilahin ğayruh, kad caetkum beyyinetum mir rabbikum fe evful keyle vel mizane ve la tebhasun nase eşyaehum ve la tufsidu fil erdi ba'de islahiha, zalikum hayrul lekum in kuntum mu'minîn. :Medyen kavmine de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik: «Ey kavmim Allah'a kulluk edin, O'ndan başka hiçbir tanrınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık bir delil geldi; artık ölçeği ve teraziyi tam tutun, insanların eşyasına haksızlık etmeyin, yeryüzünde, düzen sağlandıktan sonra, yine bozgunculuk etmeyin! Eğer bana inanırsanız bu söylediklerim sizin için hayırlıdır.’’
(A'RAF suresi 85. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)


قَالَ الْمَلَاُ الَّذٖينَ اسْتَكْبَرُوا مِنْ قَوْمِهٖ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَكَ مِنْ قَرْيَتِنَا اَوْ لَتَعُودُنَّ فٖى مِلَّتِنَا قَالَ اَوَلَوْ كُنَّا كَارِهٖينَ
Resim---''Kalel meleullezinestekberu min kavmihi le nuhricenneke ya şuaybu vellezine amenu meake min karyetina ev leteudunne fi milletina, kale e ve lev kunna karihîn. :büyüklenmek isteyen cumhur cemaat dediler ki: «Ey Şuayb, mutlaka seni ve seninle birlikte iman edenleri memleketimizden çıkaracağız, ya da muhakkak dinimize döneceksiniz.» Dedi ki: «İstemesek de mi?»
(A'RAF suresi 88. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)


وَقَالَ الْمَلَاُ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهٖ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا اِنَّكُمْ اِذًا لَخَاسِرُونَ
Resim---''Ve kalel meleullezine keferu min kavmihi le initteba'tum şuayben innekum izel le hasirûn.:Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: «Eğer Şuayb'a uyarsanız andolsun ki, o takdirde mutlaka zarara düşersiniz.»
(A'RAF suresi 90. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)



اَلَّذٖينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا فٖيهَا اَلَّذٖينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَانُوا هُمُ الْخَاسِرٖينَ
Resim---''Ellezine kezzebu şuayben ke el lem yağnev fihellezine kezzebu şuayben kanu humul hasirîn.: Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç safa sürmemiş gibi oldular. Asıl zarara düşenler, Şuayb'ı yalanlayanlar olmuşlardı.’’
(A'RAF suresi 92. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)


فَتَوَلّٰى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ اَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَاتِ رَبّٖى وَنَصَحْتُ لَكُمْ فَكَيْفَ اٰسٰى عَلٰى قَوْمٍ كَافِرٖينَ
Resim---''Fe tevella anhum ve kale ya kavmi le kad eblağtukum risalati rabbi ve nesahtu lekum fe keyfe asa ala kavmin kâfirîn. :Şuayb onlardan öteye döndü ve: «Ey kavmim, Allah biliyor ki, size Rabbimin mesajlarını ilettim, size öğüt de verdim; şimdi kafir kavme nasıl acırım?» dedi.’
(A'RAF suresi 93. ayet) (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: 14 Hz Şuayib شُعَيْب Aleyhis selam

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Hz Şuayib Aleyhis selamın hayatı
Şuayb Aleyhisselâmın Soyu :
Şuayb b. Mîkâil [1], b. Yeşcür [2], b. Medyen, b. İbrahim Aleyhisselâmdır. [3] Şuayb Aleyhisselâmın annesi: Lut Aleyhisselâmın kızı Mîkâil'dir. [4] Şuayb Aleyşhisselâm, Mûsâ Aleyhisselâmın Kayınpederi idi.[5] Şuayb Aleyhisselâmın dili: Arapça idi.[6]

Şuayb Aleyhisselâmın Peygamber Gönderildiği Medyen Ve Medyenliler, Eyke Ve Eykeliler:
Medyen: Kulzum denizinin üst tarafında, Tebük şehrinin hizasında, Tebük'e, altı Merhale kadar uzaklıkta, Tebük'ten daha büyük bir şehirdir. [7]
Medyen ile Tebük, birbirine komşu iki şehirdir. [8]
Mûsâ Aleyhisselâmın, Mısır'dan kaçtığı zaman, Şuayb Aleyhisselâmın davar­larını suladığı kuyu -üzerine, bir bina yapılmış olarak- hâlâ, Medyende bulun­maktadır.
Medyen'e, Medyen b. İbrahim Aleyhisselâm'dan dolayı, Medyen ismi veril­miştir. [9]
Medyen; hem Medyen b. İbrahim Aleyhisselâm oğullarının, hem de, yurtları­nın ismi idi. [10]

Medyen halkının, en büyük günahları:
Allah'a, şerik koşarak [11], çevresi, birbirine sarmaşık meşe ağaçlarıyle sarılı bir meşe ağacına tapmaları [12],
Bir çok günah işlemeleri[13]
Ölçerken, tartarken, tam alıp eksik vermeleri[14]
Hafkın eşyasına karşı, haksızfık etmeleri... [15]
Yolları, keserler, gelen geçenlerin mallarından, onda bir pay alırlar[16],

İnsanları, Şuayb Aleyhiselâmın yanına varmaktan, korkutur[17],
Mü'minleri, ölümle tehdid ederler[18], onları dinlerinden döndürmek is­terlerdi. [19]
"Şuayb, yalancıdır! Sizi, dininizden döndürmesin!" derlerdi. [20]
Eyke de: deniz sahili ile Medyen arasında bulunan[21], sık ağaçlı, meşelik bir yer olup[22] burada oturan halk'a: Eshâb-ı Eyke denilirdi,
Eshâb-ı Eyke; Şuayb Aleyhisselâmın -Medyen halkı gibi- kavmi, değildi. [23]
Gerek Medyen halkı, gerek Eshab-ı Eyke, kendilerine Peygamber gönderilen iki ayrı kavim idi. [24]
Eshabı-Eyke; Ehl-i Bâdiye = Kır halkı idi. [25]
Eshâb-ı Eyke de, müşrik oldukları gibi, aynı zamanda, Medyen halkının kötü âdetlerini de, benimseyip âdet edinmişlerdi. [26]

Şuayb Aleyhisselâmın Peygamber Gönderilişi Ve Bazı Faziletleri:
Yüce Allah; Şuayb Aleyhisselâmı, hem kendi kavmi olan Medyen kavmine, hem de, Eshâb-ı Eyke'ye, Peygamber olarak gönderdi. [27]
Şuayb Aleyhisselâm; Yüce Allah'ın, Âdem, Şis, İdris, Nuh ve İbrahim Aleyhisselamlara indirdiği Sahifeleri okurdu. [28]
Şuayb Aleyhisselâm; kavmini, güzel ve yüksek sözlerle uyarmağa çalıştığı için, kendisine (Peygamberler Hatîbi) denilmiştir.'[29]
Şuayb Aleyhisselâm, onları, Yüce Allah'a, ibadet ve tâata davet etti. [30]
Yer yüzünde fesad çıkarmaktan,
Halkı, Allah yolundan men etmeğe çalışmaktan[31]
Zulümden ve benzeri kötülüklerden[32]
(Eksik veya kalp) para kesmekten... sakındırdı.[33]
Yüce Allah'ın verdiği rızık bolluğu ve geçim rahatlığı, ancak, onların, Allah'a karşı küfürlerini artırıp azaplarını çabuklaştırmağa yaradı. [34]
Azgınlık ve sapkınlıkta devam ettiler.
Şuayb Aleyhisselâmın, onlara, Allah'ı hatırlatması, kendilerini, Allah'ın azabı ile korkutması, bir fayda vermedi. [35]
Şuayb Aleyhisselâm, yalnız halkı değil, Mısır Firavununu bile:
"Ey Firavun! Gök halkı, yer halkı, denizler ve dağlar halkı, kızdığı zaman, Al­lah'ın da, gazaba geleceğinden korkmaz mısın?" diyerek uyarmağa çalışmak­tan geri durmadı. [36]
O zaman, Peygamberlerin Asaları ve bu cümleden olarak Musa Aleyhisselama vermiş olduğu mucize asa da, Şuayb Aleyhisselâmın yanında bulunuyordu. [37]

Medyen Ve Eyke Halkının Helak Oluşu:
Medyen ve Eyke halkı, Şuayb Aleyhiselâmı, yalanladıkları ve onun öğütlerini reddettikleri için, azaba uğradılar. [38]
Yüce Allah; yedi gün, onların üzerlerinden, tatlı yel esintisini kesti. [39]
Üzerlerine, son derecede şiddetli, yakıp kavurucu bir sıcaklık saldı.
Sıcaklık, kendilerini, yakaladı, bunalttı.
Hemen, evlerin içine girdiler.
Sıcaklık, evlerin içinde de, kendilerini, yakaladı, bunalttı. [40]
Yüce Allah, yedi gün, Sam yeli estirdi.
Sıcaklık; kuyuları ve su kaynaklarındaki suları bile kuruttu!
Ayaklarının altındaki yerin sıcaklığından, ayaklarının etleri döküldü.[41]
Sıcaklığa dayanamayarak kendilerini, yere attılar, yanlarının üzerine yattılar. [42]
Kendilerine, ne gölge, ne su, bir fayda vermedi. [43]
Nihayet, evlerden çıkarak Sahra'ya kaçtılar.
Bunun üzerine, Yüce Allah, onlara, güneşten gölgeleyecek bir bulut gönderdi.
O bulutun altında biraz serinlik ve rahatlık bulunca, birbirlerini, bulutun altında toplanmağa çağırdılar.
Hepsi, bulutun altında toplandıkları zaman, altlarından, yer sarsıntısına [44], üst­lerinden de, Cebrail Aleyhisselâmın Sayhasına tutuldular.
Cebrail Aleyhisselâm, üzerlerine inip bağırınca, dağlar ve yer sarsıldı. [45]' Yüce Allah; gölgeyi, onların üzerlerinden kaldırıp açtı, güneşi, alevlendirdi. [46] Sonra da, üzerlerine, ateş saldı, yağdırdı. [47] Çekirgelerin, tava içinde piştikleri gibi yanıp kavruldular! [48]
Medyen halkının helakinden sonra, Eyke halkı da, yedi gün süren şiddetli sı­cak ve ateşle helak edildiler. [49]
Yüce Allah; Suayb Aleyhisselâmla ona, iman edenleri, bu azaplardan Rahmetiyle kurtardı. [50]

Kur'ân-ı Kerim’in Şuayb Aleyhisselâmla Medyen Ve Eyke Halkı Hakkındaki Açıklaması:"Medyen (halkına)da, kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik, Şuayb, onlara):
Ey kavmim! Allah'a, ibâdet ediniz! Sizin, Ondan başka hiç bir ilâhınız yoktur!
Rabb'inizden, size apaçık bir Burhan gelmiştir.
Artık, kileyi, teraziyi, tam tutunuz.
İnsanların eşyasına (karşı) haksızlık etmeyiniz!
Yer yüzünü -o, ıslah edildikten sonra- fesada vermeyiniz!
(Bana) inanıcı iseniz, (bu söylediklerim), sizin için, hayırlıdır.
Siz; Allah'a iman edenleri, tehdid ederek, (onları) Allah'ın yolundan men ederek (o yolun) eğriliğini arayarak, öyle bir caddenin başına tutup oturmayınız!
Düşününüz ki: vaktiyle siz, pek az idiniz de, (Allah) sizi, çoğalttı.
Eğer, içinizden bir kısmı, benimle gönderilen şeye, iman etmiş, bir kısmı da, inanmamışsa, Allah, aramızda hükmünü verinceye kadar, sabrediniz.
O, hâkimlerin en hayırlısıdır." dedi.
Onu kavminden (iman etmeyi) kibirlerine yediremeyen kodamanlar:
"Ey Şuayb! Seni ve yanındaki iman edenleri, ya muhakkak, memleketimizden çıkaracağız, yahud, mutlaka, bizim dinimize döneceksiniz!" dediler.
O:Ya biz, istemesek de mi? dedi.
Allah, bizi, ondan kurtardıktan sonra, yine, sizin dininize dönersek, Allah'a kar­şı, muhakkak, yalan düzmüş, iftira etmişiz (demek)tir ki, ona, dönmemiz, bizim için, olacak şey değildir.
Meğer ki, Rabbimiz olan Allah, dileye!
Rabb'imizin ilmi, her şeyi kaplamıştır.
Biz, ancak, Allah'a güvenip dayandık.
Ey Rabb'imiz! Bizimle kavmimizin arasında, Sen, hakk olanı, hükmet!
Sen, hükmedenlerin en hayırlısısın!"
Onun kavminden kâfir olan ileri gelenleri:
"Şuayb'a uyarsanız, and olsun ki: o takdirde, muhakkak, en büyük zarara uğ­ramış kimseler olacaksınız!" dediler.
Bunun üzerine, onları, o müdhiş zelzele ve sayha yakalayıverdi de, yurtlarında diz üstü çöken (halâke uğrayan) kimseler oldular.
Şuayb'ı, yalanlayanlar, sanki, (yurtlarında) hiç oturmamış gibi oldular. Şuayb'ı yalanlayanlardır ki, en büyük zarara uğrayanlar, onlar, olmuşlardır.
Bunun üzerine (Şuayb), onlardan yüz çevirip (kendi kendine) and olsun ki, dedi, ey kavmim! Ben, size, Rabb'imin gönderdiği (hükümleri) ulaştırdım. Sizin iyiliğinizi istedim.
Şimdi, ben, o kâfirler güruhu üzerine nasıl tasalanırım?" dedi.
Biz, hangi memlekete bir Peygamber gönderdik ise, onun halkını, yalvarıp ya-karsınlar diye mutlaka fakirlikle, şiddetle, hastalıkla (sıkıp) yakaladık.
Sonra, bu sıkıntının yerine, iyilik (selâmet, bolluk) verdik. Nihayet, çoğaldılar:
"Atalarımıza da (gâh böyle) fakirlik, şiddet, hastalık, (gâh böyle) iyilik, genişlik dokunmuştur." dediler.
Bunun üzerine, biz de, kendileri farkına varmadan, onları, ansızın tutup yakalayıverdik!
Eğer, o memleketler halkı, iman edip te (küfür ve isyandan) sakınmış olsalardı, elbette, üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık.
Fakat, onlar, (Peygamberlerini) yalanladılar da, biz de, kazanmakta oldukları (kü­für ve isyan) yüzünden onları, tutup yakaladık!
O memleketlerin halkı, kendileri geceleyin uyurlarken, azabımızın gelip çatma­sından (korkmayıp) emin mi oldular?
Onlar, artık, Allah'ın, (kendilerini) ihmal ettiğinden mi emin oldular?
Fakat, büyük zararı göze alanlar güruhundan başkası, Allah'ın imhalindenemîn olmaz.
(Evvelki) sahiplerinden sonra, yeryüzüne vâris olanlara, hâlâ şu hakîkat belli ol­madı mı ki: Biz, dileseydik, onları da, günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık.
Biz, onların kalbleri üzerine mühür basarız.
Binâenaleyh, (hakîkati) işitmezler.
İşte, o memleketlerin hali!) Sana, onların haberlerinden bir kısmını naklediyoruz.
And olsun ki: Peygamberleri, onlara, apaçık alâmetler (Mucizeler) getirmişlerdir.
Fakat, daha önceden yalanlamış oldukları şeylere iman etmediler.
İşte, kâfirlerin yüreklerine Allah, böyle mühür basar.
Biz, onların çoğunda ahde vefa bulmadık.
Onların çoğunu, muhakkak ki, itâattan çıkmış kimseler bulduk, [51]
"Medyen'e de, kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik):
Ey kavmim! Allah'a ibadet ediniz. Sizin, Ondan başka hiç bir İlâhınız yoktur
Ölçeği, tartıyı, eksik tutmayınız.
Ben, sizi, hakîkat bir nimet (ve refah) içinde görüyorum.
Şüphesiz ki, ben, bir gün, (hepinizi) çepeçevre kuşatıcı bir azabdan kork­maktayım!
Ey kavmim! Ölçekte ve tartıda adaleti, yerine getiriniz!
İnsanların eşyasını (mallarını, haklarını) eksiltmeyiniz!
Yer yüzünde fesadcılar olarak fenalık yapmayınız!
Eğer, Mü'min iseniz, Allah'ın (helâlından) bıraktığı (kâr), sizin için, daha hayırlıdır.
(Bununla beraber) ben, sizin üzerinizde bir bekçi de, değilim." dedi.
"Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı şeylerden, yâhud, mallarımıza ne dilersek, onu, yapmamızdan vaz geçmemizi, sana, namazın mı emr ediyor?
Çünki, sen, muhakkak ki, sen, yumuşak huylu, aklı başında (bir adam)sın!" dediler.
"Ey kavmim! Ya ben, Rabb'imden (gelen) apaçık bir Burhanın üzerinde isem, ve O, bana, Kendisinden, güzel bir rızık ihsan etmiş ise, ne dersiniz?
Size ettiğim yasağa, ben kendim muhalefet etmek istemiyorum ki. Ben gücümün yettiği kadar ıslahdan başka bir şey arzu etmem! Benim muvaffakiyetim, ancak, Allah'ın yardımıyladır. Ben, yalnız Ona güvenip dayandım ve yalnız Ona dönerim.
Ey kavmim! Bana olan düşmanlığınız, Nuh kavminin, ya Hûd kavminin ya da, Salih kavminin başlarına gelenler gibi, size bir musibet yüklemesin!
Lut kavmi da, size uzak değil!
Rabb'inizden, mağfiret dileyiniz! Sonra, Ona, tevbe ile rücu' ediniz.
Çünkü, benim Rabb'im, çok Esirgeyendir, (Mü'minleri) çok sevendir" dedi.
"Ey Şuayb! Biz, senin söylemekte olduğundan bir çoğunu iyice anlamıyoruz.
Seni de, içimizde cidden zaif (âciz) görüyoruz.
Eğer, kabilen olmasaydı, muhakkak ki, seni, taşla öldürürdük!
Sen, bizden üstün bir şeref sahibi değilsin ki..." dediler.
(Şuayb):"Ey kavmim! Size göre benim kabilem mi, Allah'dan daha şereflidir ki onu (tu­tup) arkanıza atılmış (değersiz) bir şey edindiniz?
Benim Rabb'imfin ilmi), şüphesiz, ne yaparsanız, hepsini, çepçevre kuşatıcıdır! Ey kavmim! Elinizden geleni yapınız! Ben de, (vazifemi) yapıcıyım.
Yakında bileceksiniz ki: kendisini rüsvay edecek azab, kimin başına gelecektir ve o yalancı kimdir?
O azabı gözetleyiniz!
Ben de, sizinle birlikte (onu) gözetleyiçiyim?" dedi.
Vaktâ ki, (Azab) emrimiz geldi.
Şuayb'ı ve onun yanındaki iman etmiş olanları, bizden bir Esirgeme olarak, kur­tardık.
Zulümedenleri ise, korkunç bir ses yakaladı da, yurdlarında diz üstü çöke kalakaldılar (helak oldular).
Sanki, onlar, orada zâten hiç oturmamışlardı...
Haberiniz olsun ki: Semud (kavmi), İlâhî rahmetten uzaklaştıysa, Medyen (kavmına) da, öyle bir uzaklık (verildi)[52]
"Eshâb-ı Eyke de, gönderilen Peygamberleri, yalanlamıştır.
O zamada ki, Şuayb, onlara:
(Allah'dan) korkmaz mısınız?
Şüphesiz ki, ben, size gönderilmiş emin bir Peygamber'im.
Artık, Allah'dan korkunuz ve bana, itaat ediniz!
Ben, buna karşı, sizden hiç bir ücret istemiyorum.
Benim mükâfatım, Âlemlerin Rabb'inden başkasına âid değildir.
Ölçeği, tam ölçünüz! Eksiltenlerden olmayınız!
Doğru terazi ile tartınız!
İnsanların hakkından, bir şeyi kısmayınız!
Yer yüzünü, bozgunculukla fesada vermeyiniz!
Gerek sizi, gerek (sizden) önceki ümmetleri yaratan (Allâh)dan, korkunuz!" dedi.
"Sen, dediler, ancak, fazla büyülenmişlerdensin!
Sen, bizim gibi bir beşerden başkası değilsin?
Biz, senin, muhakkak yalancılardan olduğunu sanıyoruz!
Eğer, doğruculardan isen, hemen üstümüze gökten bir parça düşür!
(Şuayb):"Siz ne yapıyorsanız, hepsini, Rabbim, daha iyi bilicidir!" dedi.
Hâsılı, onu yalanladılar da, kendilerini, o gölge gününün azabı yakalayıverdi!
Gerçekten, bu, o günün büyük azabı idi. [53]
"Kendilerini, bir Recfe (korkunç bir Sayha, şiddetli yer sarsıntısı) yakalayıverdi de, hepsi yurdlarında (ölü olarak) diz üstü çöke kaldılar. [54]

Şuayb Aleyhisselâm İle Müminlerin Mekke'ye Hicret Edişi:
Medyen ve Eykeliler, helak olduktan sonra, Şuayb Aleyhisselâm, kendisine iman edenlerle birlikte Mekke'ye gidip yerleştiler ve vefatlarına kadar oradan ay­rılmadılar. [55]
Şuayb Aleyhisselâmla yanındaki Mü'minlerin kabirlerinin, Kabe'nin batısında Dârünnedve ile Benî Sehm kapısı arasındaki yerde bulunduğu rivayet edilir. [56]
Zâten, Peygamberlerden, ümmeti helak olan Peygamber, Mekke'ye gelir, ora­da, Allâha ibadete koyulur, kendisi ve yanındakiler, vefat edinceye kadar orada kalırdı.
Nitekim, Nuh, Hûd, Salih ve Şuayb Aleyhisselâmların kabirlerinin Zemzem'le Hacerülesved arasında bulunduğu bildirilmektedir. [57]
Şuayb Aleyhisselâm, vefat ettiği zaman, yüz kırk yaşında idi. [58] Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere selâm olsun![59]

Şuayb Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:
Şuayb Aleyhiselâm: orta boylu, buğday benizli idi. Son zamanlarında, gözleri, görmez olmuştu. [60] Âmâ idi. [61]
--------------------------------------------------------------------------------


[1] Taberî-Tarih c.1,s.167, Hâkim-Müstedrek c.2,s.568, Sâlebî-Arais s. 164, Muhyiddin b.Arabî-Muhadaratülebrar c.1,s.129, Kurtubî Tefsir c.7,s.247.
[2] Taberî-Tefsir c.8,s.237, Sâlebî-Arais S.1Ş4, İbn.Arabi-Muhadara c.1,s.129, Kurtubî-Tefsir c.7,s.248.
[3] Taberî-Tefsirc.8,s.237, Sâlebî-Arais s.164, Kurtubî-Tefsir c.7,s.248.
[4] Sâlebî-Arais s.164.
[5] Mûsâ Aleyhisselâm Bölümüne bakınız!
[6] Mes'ûdî-Murucuzzeheb c.1 ,s.49.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/327.
[7] Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.77.
[8] Yâkut-Mûcemülbüldan c.1,s.291.
[9] Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.77.
[10] Taberî-Tefsir c.8,s.237, Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.77-78, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.184-185.
[11] ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.319.
[12] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.185.
[13] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.32O.
[14] Sâlebi-Arais s.165, ibn.Asâkir-Tarih C.6.S.319-320
[15] Taberî-Tefsir c.8,s.237, Sâlebî-Arais s.165, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.319-320.
[16] Taberî-Tefsir c.8,s.238, Sâlebî-Arais s.165, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.2O5, Ebülfida-Elbidaye venniha­ye c.1,s.186.
[17] Taberî-Tefsir c.8,s.238, Sâlebî-Arais s.165.
[18] Taberî-Tefsir c.8,s.238.
[19] Taberî-Tefsir c.8,s.239.
[20] Taberî-Tefsir c.8,s.238, Sâlebî-Arais s.165.
[21] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.321.
[22] Taberî-Tarih c.1,s.167, Hâkim-Müstedrek c.2,s.569, Sâlebî-Arais s.164, ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.321.
[23] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.321.
[24] Taberî-Tarih c.1,s.168, Hâkim-Müstedrek c.2,s.569, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.158.
[25] Taberî-tefsir c.19,s.1O7.
[26] ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.321.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/327-328.
[27] Taberî-Tarih c.1 ,s.168, Tefsir c.19,s.1O7, Hâkim-Müstedrek c.2,s.569, Sâlebî-Arais s.164, İbn.Esîr-Kâmil c.1, s.158.
[28] İbn.Asâkir-Tarih c.6, S.322.
[29] Taberî-Tarih c.1,s.168, Hâkim-Müstedrek c.2,s.568, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.2O4, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.185.
[30] Taberî-Tefsir c.8,s.237, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.32O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.185.
[31] Taberî-Tefsir c.8,s.237.
[32] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.32O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.185.
[33] Taberî-Tarih c.1,s.169, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.159.
[34] Taberî-Tarih c.1,s.168, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.157.
[35] Taberî-Tarih c.1,s.168, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.157.
[36] ibn.Asakir-Tarih c.3,s.195, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.129.
[37] Sâlebî-Araiss.175.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/328-329.
[38] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.319, 321.
[39] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.19O.
[40] Taberî-Tarih c.1,s.168, Hâkim-Müstedrek c.2,s.568, Sâlebî-Arais s.165, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.158.
[41] ibn.Asâkir-Tarih c.5,s.321
[42] Sâlebî-Arais s. 165.
[43] Taberî-Tarih c.1,s.168, Sâlebî-Arais s.165, İbn.Esîr-Kâmil c.1s.158, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.19O.
[44] Taberî-Tarih c.1,s.168, Sâlebî-Arais s.165, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.19O.
[45] İbn.Asakir-Tarih c.6,s.32O.
[46] Taberî-Tarih c.1,s.168.
[47] Taberî-Tarih c.1,s.168, Hâkim-Müstedrek c.2,s.569, Sâlebî-Arais s.165, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.158.
[48] Taberî-Tarih c.1,s.168, Hâkim-Müstedrek c.2,s.569, Sâlebî-Arais s.165.
[49] Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.2O6.
[50] Hûd: 94.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/329-330.
[51] Ârâf: 85-102.
[52] Hûd: 84-95.
[53] Şuarâ: 176-189.
[54] Ankebût: 37.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/331-334.
[55] ibn.Kuteybe-Maarif s.19.
[56] ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.322.
[57] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.68.
[58] Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra C.1.S.207.
[59] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/335.
[60] Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.235.
[61] Taberi-Tarih c.1,s.167, Hâkim-Müstedrek c.2,s.568, Sâlebî-Arais s.164, İbn.Asakir-Tarih c.6,s.32O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.157, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.188.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/335.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 14 Hz Şuayib شُعَيْب Aleyhis selam

Mesaj gönderen nur-ye »


وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُ وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمٖيزَانَ اِنّٖى اَرٰيكُمْ بِخَيْرٍ وَاِنّٖى اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُحٖيطٍ
Resim---''Ve ila medyene ehahum şuayba, kale ya kavmi'budullahe malekum min ilahin ğayruh, ve la tenkusul mikyale vel mizane inni erakum bi hayriv ve inni ehafu aleykum azabe yevmim muhît.:Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'i gönderdik. Dedi ki: «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.»
(HÛD suresi 84. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

قَالُوا يَا شُعَيْبُ اَصَلٰوتُكَ تَاْمُرُكَ اَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ اٰبَاؤُنَا اَوْ اَنْ نَفْعَلَ فٖى اَمْوَالِنَا مَا نَشٰٶُا اِنَّكَ لَاَنْتَ الْحَلٖيمُ الرَّشٖيدُ
Resim---''Kalu ya şuaybu e salatuke te'muruke en netruke ma ya'budu abauna ev en nef'ale fi emvalina ma neşa', inneke le entel halimur raşîd.:Dediler ki; «Ey Şu'ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa ki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.»
(HÛD suresi 87. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثٖيرًا مِمَّا تَقُولُ وَاِنَّا لَنَرٰیكَ فٖينَا ضَعٖيفًا وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ وَمَا اَنْتَ عَلَيْنَا بِعَزٖيزٍ
Resim---''Kalu ya şuaybu ma nefkahu kesiram mimma tekulu ve inna le nerake fina daifa ve lev la rahtuke le racemnake ve ma ente aleyna bi azîz.:Dediler ki: «Ey Şu'ayb! Biz senin söylediklerinin çoğundan birşey anlamıyoruz. Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer akrabaların olmasaydı mutlaka seni recmederdik (taşa tutardık). Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur.»
(HÛD suresi 91. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)


وَلَمَّا جَاءَ اَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَاَخَذَتِ الَّذٖينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَاَصْبَحُوا فٖى دِيَارِهِمْ جَاثِمٖينَ
Resim---''Ve lemma cae emruna necceyna şuaybev vellezine amenu meahu bi rahmetim minna ve ehazetillezine zalemus sayhatu fe asbehu fi diyarihim casimîn.:Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu'ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar.’’
(HÛD suresi 94. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)


اِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ اَلَا تَتَّقُونَ
Resim---''İz kale lehum şuaybun ela tettekûn.:Hani Şuayb onlara şöyle demişti: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız?»
(ŞUARA suresi 177. ayet) (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)


وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Resim---''Ve ila medyene ehahum şuayben fe kale ya kavmi'budullahe vercul yevmel ahira ve la ta'sev fil erdi mufsidîn.:Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb, «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!» dedi.''
(ANKEBÛT suresi 36. ayet) (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: 14 Hz Şuayib شُعَيْب Aleyhis selam

Mesaj gönderen der-ya »


O'na ve gönderilen bütün Peygamberlere selâm olsun!

Mucizeleri


Hz. Şuayb'ın altı çeşit mûcizesi vardır:


Hz. Şuayb'ın duâsı bereketiyle, koyunlardan doğmuş siyah kuzuların hepsi beyaz olmuştur.

Hz. Şuayb'ın duâsı bereketiyle taşlar toprak olmuştu. Şöyle ki: Medyen kasabası dağlık, taşlık bir yer olduğundan: “Hak peygamber iseniz, duâ ediniz, şu dağlar, taşlar kalkıp, yerimiz geniş olsun.” diye teklif etmişlerdi. Hz. Şuayb duâ edince, Cenab-ı Hak duâsını kabul edip, elini o dağ ve taşlar üzerine koy, diye emreyledi. Elini koyunca hepsi toprak oluverdi.

Hz. Şuayb'ın duâsı bereketiyle Medyen'de bâzı taşlar koyun olmuştur. Şöyle ki, kendilerinin hiç koyunu olmadığı için kavmi, bizim koyunlarımızı elimizden almak için Hz. Şuayb buraya gelmiştir diye söz etmişlerdi. Hz. Şuayb bunu işitince, çok üzülüp, kendinin de koyunu olması için Cenab-ı Hakka duâ eyledi. Cenab-ı Hak, duâsını kabul edip, orada bulunan taşlara eliyle işâret etmesini emreyledi. Hz. Şuayb işâret ettiği anda o taşlar koyun oluverdi. Bu sûretle koyunları kavminin koyunundan birkaç misli fazla oldu. O koyunları sekiz, yâhut on sene /h.z Mûsâ'ya as güttürüp, kızını da ona verdiği meşhurdur.

Hz. Şuayb, bir yerin taşları etrâfında dönünce, o taşlar hemen bakır olup, ahâli bununla pek zengin olmuştur.

Hz. Şuayb'ın duâsı bereketiyle kum tepeleri yerinden kalkmıştır.

Hz. Şuayb, bir dağa çıkmak istediği zaman, dağ âdeta devenin oturup kalktığı gibi, Hz. Şuayb çıkıncaya kadar küçülür, çıktıktan sonra evvelki hâli gibi büyük bir dağ olurdu.[2]
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Cevapla

“►Kuranda Geçen 28 Peygamber◄” sayfasına dön