KUL İHVANÎ ASR SÛRESİ SOHBETİ -II

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KUL İHVANÎ ASR SÛRESİ SOHBETİ -II

Mesaj gönderen kulihvani »

kuL ihvÂNi ASR Sûresi SOHBEti_2

10.07.2009

Resim

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah


Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!
RABBâNî RUHuna ve Yüce Yüreğine!
Yeni DOĞmuş BeBeKlerin GÜLücükleriyle,
AÇan Can COŞkulu ÇiÇek ToMuRcuklarıyla,
İÇ-imin; SıFıR-SONsuz ve KoRKu-UMUT HİÇkırıklarıyla
Şimdi Şu ÂN
-da, El ÂN ŞEÂN-da,
OKU-nan ve HEP OKU-makta OL-duğun EZÂN-ından!
DeVR-ÂN-ından!
SeYR-ÂN-ından!
CeVL-ÂN-ından!
HaYR-ÂN-ından!
BENce-SENce GÖNlüne GÖNLümce,
Es SaLLât ü ves-SELLâm OLL-SîNNN!


Resim

48. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Muhyiddin İbni Arabî'nin SALAVAT-ı KÜBRÂsı

Euzubillâhissemiul âlimi mineşşeytanirracim min hemazitihi ve nefhahihi ve nefsihi..
Aklımın içerden dürtüştürdüğü ve nefhahihi dışarıdan üfürdüğü ve nefsihi bizzat kendisinden benim böyle oluşumdan Allah’a sığınırım.

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Resim---Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni) : Ve de ki: «Ey Rabbim, şeytanların dürtüştürmelerinden (kışkırtmalarından) sana sığınırım!'' (Mu’minûn 23/97)

Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni âyettir.

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Resim---Ve eûzu bike rabbi en yahdurûn(yahdurûni) : Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim." (Mu’minûn 23/98)

Hazırımda olmasından da..

Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahumme salli ve sellim alâ Seyyidinâ Muhammedini’n- Nebiyyi’l-Ummiyyi’l- Arabiyyi’l- Kureyşiyyi’l- Hâşimiyyi’l- Mekkiyyi’l- Medeniyyi.
Sâhibi’t- Tâc ve’l- Mi’râc.
Sâhibi’l- Şeriat ve Atâyâ.
Sâhibi’l- Makâmi’l- Mahmûdi ve’l- Havdi’l- Mevrûdi.
Sâhibi’s- Sucûdi li Rabbi’l- Ma’bûd.

Mânâsı:

ALLAHım Efendimiz;
Nebiyyil-Ummî, Arabî, Kureyşî, Haşimî, Mekkî, Medenî olana,
Tâc ve Mirâcın Sâhibine,
Şeriat ve Atâ Sâhibine,
Makâm-ı Mahmud ve Havz-ı Mevrûd Sâhibine,
Tek Mabud-İbâdet edilen RABB celle celâluhu için SECDEler Sâhibine,
Salât ve Selâmımızı ulaştır.
Teslimiyet ve Sıla ulaşımımızı sağla İnşâallah..
Âmin Yâ Muîn celle celâlihu


Not: Muhyiddin İbni Arabî (radi Allahu anhu) Salavat-ı Kübrâsının çok önemli olduğunu bildirmiştir.

MuhaMMedî Muhabbetle..

Resim

MUTLAK HÂKİMİYET KİMİNDİR?..

Aziz kardeşlerim,
Yüz yıllârdır İslâm’ın kanayan, BİZlerce çok açık bilinen ve İç-Dış İslâm Düşmanlarının körük attığı bir konuya; Her milletin ve her fırkanın kendi doğurduğu“HÂKİMİYET BİZİMDİR!”Kör Düğüm Savaşına; Kur’ân-ı Kerim ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i Ortak Payda alan "BİZ-BiR-İZ" bazında bakmalıyız İnşâe ALLAHu Teâlâ!.

Ham AKLın MuhaMMedî Metodla, İlâhi NAKL içinde Öğretimi ve Eğitimiyle Akl-ı Selim olgunluğuna erdirilmesini terk etmiş,
Dinî İnançlarını basit alışkanlıklara dönüştürmüş,
MuhaMMedî İlim, Edeb, İrfÂN ve ErkÂNdan uzaklaşmış,
Geçmişten gelen, Müslümanların iliklerine işleyen ve,
Akl-ı Selim’le bakılınca görüleceği gibi, aslında MuhaMMedî de olmayan içi boş sen-ben çekiş ve çelişkileriyle de uğraşmak gibi bir niyetimiz asla yoktur!

Ancak, HAKK İnancımız olan İslâm Dînimizi ve ALLAHU ZU’L-CELÂL’in MUTLAK HÜKÜMRANLIĞInı savunmaktan da âciz değiliz şükürler olsun RABBımız Teâlâ’ya!.

Biz, ŞERİAT dediğimiz zaman ne Emevîlerin Arap Irkçılığına dayanan Kralken Halifelik adıyla SÜNNÎ düşüncesine,
Ne de Fars Irkçılığına dayanan Îranlı’ların kendilerince İmamlık adıyla ŞİÎ düşüncesine ŞERİAT dememekteyiz.

Irak’ta her gün yüzlerce zavallı müslümanı birbirine kırdıran, bir kısmına siz SÜNNÎsiniz bir kısmına da siz ŞİÎsiniz diyerek aralarına girip sırayla tetik çeken ve çektiren SİYONİST SİLAHı çok iyi tanımaktayız baştan beri.
İki tarafın da ölenlerine:“Şehidullahımız!..”diye göklere haykırmasına ve ANAların yüreklerinin yanışına: “İki din iki Kur’ân-ı Kerim mi var ?” diye sorup içimiz kan ağlamakta..

Tarih boyunca çeşitli asırlarda kökü kazınan, ama yine de türeyen İnsanlığın ZULM Makinası âletleri Siyonistler hep olsa da;
BİZ’e hitâbeden şu HÜKMULLAHI görmeyecek miyiz?
Gafletin, Cahâletin, Dalâletin ve İhânetin;
Zom uykusunda, Uyurgezerliğinde ve Sersem sarhoşluğunda bırakılan zavallı Müslümanların biribinin kanını dökmelerine seyirci kalıp:“Biz, hangisinin ŞERİATına tarafız?!.”mı diyeceğiz hâşâ!

نْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاء تْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ
Resim---Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fî’l ardı fe keennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe keennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bi’l-beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fî’l-ardı le musrifûn(musrifûne) :Bu nedenle, İsrâiloğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insÂNları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insÂNları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.” (Mâide 5/32)

Bu âlemde hiçbir hükümdarca cesâret edilemezken adını Kur’ân-ı Kerîm’imizin İlk Sayfasına yazdırıp her hacıya hediye eden,
Yıkılası Evini-KÖŞkünü ALLAHU ZÜ’L-CELÂL’in EVİ Kâbetullah dibinde göklere çıkaran,
Dünyâ’nın her yerinde açıkça Müslüman kanı dökerken 6.ıncı Haçlı Seferi Baş Komutanı Amerikan Kralı BUSH ile sarayında Ananevî Arap Dansı diye Kılıç-Kalkan oynayan,
İslâm’ın amansız ve sinsi düşmanı iğrenç İngiliz Siyâsetinin doğurduğu, yaşattığı ve uşak edindiği ve bir avuç Yahudi elinde oyuncak olan MuhaMMedî Kimlik ve Kişilik Şuurunu çoktan kaybetmiş Suud Kralının Şahsî Şeriatını, yüce İslâm DİNine mi yamatacağız hâşâ!..

Afganistan’da bir kadına değil de, bir hayvana bile uygulanamayacak ZULMü İslâm olan kadına uygulayanların görüşlerini İslâm Şeriatı mı sayacaktık?.

Dışarılara kaçtığımız asla sanılmasın, Ülkemizdeyse ciğerler acısı hallerdeyiz!
Neredeyse tüm mânevî, millî ve dinî değer yargıları elinden alınan ve onların yerine “sınırsız ve sorumsuz özgürlük” adı altında bir milleti ve nesli kökünden iğdiş (dölsüz) edici her türlü egoistlik, kötülük, çirkinlik, yok edicilik ve yok oluşun konduğu gençlerimizin hâlini Müslüman bir Türk olarak içimiz yana yana yaşamaktayız!..

İlahî, Kur’ânî ve MuhaMMedî İlim ve Edeb’den gittikçe uzaklaşan, şahsîleşen, âileselleşen, şirketleşen ve bilerek ya da bilmeyerek yol kesicileşen dinî gruplaşmaları, tarikat ve cemaat tekellerini görüp durmaktayız!..
İlkokul kapısına dayanan içki, uyuşturucu, fuhş ve vahşet içinde çırpınan çocuklarımızı körler bile görebilmekte sağırlar bile duya bilmekteler..
Ekonomik özgürlüğün de varsa her şey sana serbest ye, iç, yaşa zihniyetiyle iç-dış çırılçıplak sokaklara salınan ve feryâdı ARŞa çıkan Anamız, Eşimiz, Kızımız, Gelinimiz ve Kız kardeşlerimizi duymuyor değiliz!..

Bir yerlere: “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız MİLLETindir!” yazabilirsiniz..

Gerçek Hâkimiyet nedir?
Millet nedir ve hangi ırk kudsaldır?
Kayıt ve Şart da nedir ki?..

İnsanlığın İlâhî ve Beşerî Ana Değer Yargılarını, içini boşaltarak köşe bucak yapıştırırsanız, yıktık diyebilirsiniz, ama bu âlemde boşluk olamaz yerine ne geldiye bakamazsanız veya baktırmazlarsa, ÖZünü ÖLdüren Toplumların ergeç başkalarına kul-köle olacağı Temel Kuralını kulak ardı ederseniz vs. vs…

Ve BİZ çıkar da Kur’ân-ı Kerim’imizden bir âyeti aynen yazarsak:“İşte Şeriatçı kaçırmayın!”gibi bir zihniyetiniz varsa ve kötülük yapmaya muktedir iseniz..
Sadık ve samimi inanç sâhibi Şeriat-ı Garra savunucusuyla, yine Siyonist Uşağı ve Ülkemizi ve Devletimizi onların hesâbına İçten yıkmaya çalışan “Düşman Şeriatçısı”yla “BİZ” i karıştırırsanız,
BİZ de deriz ve yüreklerimize yazarız ki: “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız MÜLKün Ve HÜKMün Sâhibi ALLÂHu Zü’L-CELÂL’indir!

BİZ-BİR-İZ MuhaMMedî MeLÂMet Yolunda ve AZMimiz ne mi?

BİZce MuhaMMedî ŞERİAT-ı GARRÂ;
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in AKVÂLİ
Ki, Sözleri; tebliğ ettiği Kur’ân-ı Kerîm, uygulamada buyurduğu sahih hadisleri ve kısacası ŞERÎATıdır.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in A’MÂLİ
Ki, Fiilleri, tatbikatı, Sünnet-i Seniyyesi ve kısacası TARİKATıdır.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in AHLÂKI
Ki, Kur’ânî, Ahlâkullah olan Hulku’l-Azîmi ve kısacası MÂRİFETidir.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in AHVÂLİ
Ki, Hâlleri, İlahî ve Fıtrî Habibî Huyu, değişmez ahlâkı kısacası HAKİKATıdır..

Bu gerçeği “BİZ-BİR-İZ” Paydasında;
Kur’ân-ı Kerîm ve Sahih Hadis Kaynaklarında;
MuhaMMedî Şuûrda İLİMle-BİLmek,
MuhaMMedî Nûrda İRADEyle-BULmak,
MuhaMMedî Sürûrda İDRAKla-ANLAmak-İÇinde OLmak ve
MuhaMMedî O-Nûrda İŞTİRAKla-KULLuk Gereğini bizzât YAŞAmak ve YAŞAtmak olarak İNANmaktayız.

BİZi Bu HÜKME; Muhtaç, Mecbur, Me’mur ve Mahkum kılan ise bizzât ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’imizdir.
ŞerîatMuhaMMediyye,
TarikatMuhaMMediyye,
Mârifet-i MuhaMMediyye ve
HakikatMuhaMMediyye’nin,

İNSAN Sûretinde yaratılan ve AKLı olan her insÂNın kaderince ve kadarınca anasının sütü gibi helâl hakkı olduğu inancındayız...
BİZler de onlardan birisi ve bu Kudsî Yolun Habibî ve Hasbî Hizmetçileriyiz!..
İmam-ı Mutlak ve Mürşid-i Mutlak Rahmetenl'i-âlemin olan Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in arkasında kulluk imtihanı SALLâtında saf tutmuş RABBÜ'L ÂLEMİN’in kullarından birisiyiz…
Sanılmasın ki; duşamaya, el yordamıyla ve ahmakça çırpınıp durmaktayız!.

Yetmişiki saat içinde 251.000 seçkin yiğidimizi Şehâdet Şerefine yükselten Çanakkale Çilesininin Çilekeş Çiçekleriyiz!

“Tek suçlu FIRINdır!...”deyip de Ekmek Fırınını, Fırıncı ve Çocuklarına TAŞ-latan ve İslam Dinimizi, Çocuklarımıza YIKtıracağına inanan Hâin ve Hırslı HAÇLI ZİHNİYETİne kör, sağır ve dilsiz de değiliz…
Elbette birilerinin adına sokağa da dökülmeyiz!..
Çok şükür İlk önce Sırat-ı Mustakîmi; BİL-ip, BUL-up, OL-up da YAŞA-maya ve Yaşatmaya AZMetmekteyiz!. Kimsenin Reçetesine de ihtiyacımız yok!
Kur’ân-ı Kerimimiz ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’imiz Hayy ve BİZ-BİR-İZ!..
Elhamdülillâhirabbilâlemîn!..


Aziz kardeşlerim,

Müslüman ve azıcık aklı olan her kişi dahi bilir ki kaynağını Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’den almayan veya alıyor görünüp de Kur’ân-ı Kerîm ve onun tatbikatçısı Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in kurallarıyla çelişen hiçbir inanç ve düşünce aslında ve asla İSLAMÎ-KUR’ÂNÎ değildir.
Bu acı gerçekle yüzleşmenin faturasını şu anda dünyanın her köşesinde suçsuz ve günahsız müslüman bebekleri kanlarıyla ve canlarıyla ödüyorlar!..

Ne kadar akıllı olursanız olun anlaşılmaz karanlıkla lâf labirentleri hâline sokulan islamî Değer yargıları MuhaMMedî Şuur Süzgecinden geçmedikçe çâre olmamaktadır!
Tüm İslam Âleminde bu güne kadar, bilerek-bilmeyerek ya da isteyerek-istemeyerek bu hâle gelişimizdeki dıştan mededumuşluk ve içimizi çökertiş, neticeyi değiştirmemiş ve üstüne üstlük problemi kördüğüm hâline getirmiştir...

İslam Dininde İNSAN AKLının; İLÂHÎ NAKL ile BİR-leşerek, İslam İnancının ÖZünü Bilmesine, Bulmasına, Anlamasına ve Yaşamasına Hasbî Hizmet Sistemi OL-AN MuhaMMedî Şuuru yeniden düşünmesi ŞARTtır..

Bize Kur’ân-ı Kerîm’i getiren, Sistemin Subhân Sahibi ve Ustası olan RABBÜ'L ÂLEMİN’i ve O’nun İslam Dinini Tebliğ edip örnek olarak bizzat yaşayan MUHAMMED aleyhisselâm’ın Şerîat Şuûru, Nuru, Sürûr u Ve Onurunu ANlamadan İslam Âlemi ortak payda ve güc kaynağında BİRleşmeden;
Dünyanın her ülke ve ikliminde yaşayan milyarlarca müslümanın Yüce Kitabımızın, Dinimizin ve Peygamberimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELL’in;
İnanç, Amel, Ahlâk ve Hâllerinden habersizce;
Kendi içlerindeki Dinî, Siyasî ve Fikrî Çatışmalarıyla beraber dışardan da Tahrik, Tahriş ve Tahrib edici-yıkıcı HİZİBlerin oyuncağı oluşunu,
İlimsiz, bilimsiz ve sonuçsuz geçen asırların elden kaçan fırsatlarını ve,
Hâlihazırdaki yürekler acısı hâllerini de bir müslüman olarak acı acı düşünmek zorundayız hepimiz!..

Şu Muazzam Sistemin Sahibi ve Ustası olan RABBÜ'L ÂLEMİN ile Sisteminin Sırrı ve Mahlûkatı içinde HALİFEsi olan İNSAN arasındaki her can için şart, lâzım ve lâyık olan ilişkinin gizemleştirilmesi ve bu Şahâne Resmin RESSAMının, Resmin Şah Damarından da yakın-akraba oluşu hakikatinin Hayal Âlemine çekilmesini de İzin vermemeliyiz!.

İnsan Vücûdunda ve Vicdanındaki: “BİZlik-BiLElik-BİRlik BİLeşkesi” olan İLÂHÎ AŞK’ın ASLI ve FASLI;
Habibî Hazzı, Havzı ve Ravzı OL-AN Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i bilinçli anlama ve yaşamaktır.
Tevhidî Tasavvufun getiricisi, tatbik edicisi ve kısaca temeli, aslı, anası ve esası olarak O’na;
Teslim Olup, İmân Edip, Tâbi’ Olup ve İtâat Ediştir.

Bu ise “MuhaMMedî OlŞuûru”na, Nuruna, Sürûruna Ve Onuruna ulaşımın (SILA) Sağlam Mesnedlerini (Kur’ân ve sahih hadis) Hasbî Hizmete SUNmakla mümkündür..

Sözün özü o ki MuhaMMedî Tasavvuf’un Edeb ve Erdemi Sözde, Sohbette, Zevkte Ve Hazda:

DİNgin bir BEDENLle ->Zikret ve Üzme!
İNgin bir NEFiSLle -> Fikret ve ÜzüLme!
YUNgun bir GönüLLe ->Şükret ve >Sev!
YANgın bir RuhLa -> Sabret ->ve SeviL!..

HÜKM; MURADULLAHın, KELÂMULLAHta Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’in DİLinden DUYulduğunda UYulması Kesin ve MUTLAK OLAN EMRULLAHtır.
Bu ise İSLAM DİNİ-ni Kabul edenlerce ASLa değişemez YARATAN ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’in YASASIdır.

İLK ve ANA MADDEsi İse:

1- ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e TESLİM OL-unuz- Müslüman OL-unuz!:

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen): Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere Salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona Salât edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” (Ahzâb 33/56)

Teslîmen: Teslim olarak.

2- ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e İMAN ED-iniz- Mü’min OL-unuz!:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَإِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلَى أَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتَّى يَسْتَأْذِنُوهُ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ فَإِذَا اسْتَأْذَنُوكَ لِبَعْضِ شَأْنِهِمْ فَأْذَن لِّمَن شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---İnnelmel mu’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî ve izâ kânû meahu alâ emrin câmiın lem yezhebû hattâ yeste’zinûh(yeste’zinûhu), innellezîne yeste’zinûneke ulâikellezîne yu’minûne billâhi ve resûlih(resûlihi), fe izeste’zenûke li ba’dı şe’nihim fe’zen li men şi’te minhum vestağfir lehumullâh(lehumullâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun) : Mü'minler o kimselerdir ki, Allah'a ve Resûlü'ne iman edenler, onunla birlikte toplu(mu ilgilendiren) bir iş üzerinde iken, ondan izin alıncaya kadar bırakıp gitmeyenlerdir. Gerçekten, senden izin alanlar, işte onlar Allah'a ve elçisine iman edenlerdir. Böylelikle, senden kendi bazı işleri için izin istedikleri zaman, dilediklerine izin ver ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nûr 24/62)

Kur’ân-ı Kerim’imizde diğer ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e İMAN âyetleri:
Nur 24/62; Hucurât 49/15; Hadid 57/7,19,21; Mücâdele 58/ 4-Saff 61/11…

3- ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e TÂBİ OL-unuz - Velîyullah OL-unuz!:

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---Yâ eyyuhennebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu'minîn(mu'minîne) :Ey Peygamber; Allah, sana ve sana TABİ OLAN-UYAN-ARKANDAN GELEN-İZLEYEN- mü'minlere yeter.” (Enfâl 8/64)

Kur’ân-ı Kerim’imizde diğer ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e TÂBİ OL-un âyetleri:

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun) : (Rasûlüm), şöyle de: “-Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Âl-i İmrân 3/31)

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Resim---Kul yâ eyyuhen nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne) : De ki; ey insÂNlar! Ben sizin hepinize Allah'ın resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öldüren de, dirilten de O'dur. Bundan dolayı gelin, Allah'a ve resulüne iman edin. Allah'a ve Allah'ın bütün kelâmlarına iman etmiş bulunan o ümmî peygambere, evet ona uyun-TÂBİ OLun ki, hidâyete erebilesiniz.(A'râf 7/158)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne) :Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne UYUN-İcabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.” (Enfâl 8/24)

4- ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e İTÂAT ED-iniz- Ehlullah OL-unuz!:


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ
Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû etîûllâhe ve etîûr resûle ve lâ tubtılû a’mâlekum :Ey inananlar, itâat edin Allah'a ve itâat edin Peygambere ve yaptıklarınızı boşa çıkarmayın.” (Muhammed 47/33)

Kur’ân-ı Kerim’imizde diğer ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’e ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’e İTÂAT âyetleri:

Âl-i İmrân 3/132; Nisâ 4/59,69,80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1,20,46; Tevbe 9/71; Yûsuf 12/109; Nur24/52,54,56; Ahzâb 33/71; Muhammed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdele 58/13; Tegâbûn 64/12.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ ASR SÛRESİ SOHBETİ -II

Mesaj gönderen kulihvani »

Hamd olsun Koca ÖMRümüz bu ÇÖPlüğün çirkef köşeleri de dâhil olamk üzerer insÂNların Felsefe ve Tasavvuf denklemelerini ÇÖZmekle ve ÖZümüzü SÜZmekle geçti..
Kendi HAM AKLınca kendisinden daha az akledenleri KANDIRma sistemi olan Materyalist Felsefe yi fiilen gördük ve görmekteyiz..
İyi bilriz ki Ham AKILın en zekîsi sonunda kendini İLÂH ilan eder ve etmiştir.
Ya da kendisinden daha zeki zeki bir Ham AKILa ABD olur RABB edinir.

اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُواْ إِلَهًا وَاحِدًا لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---İttehazû ahbârehum ve ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ (vâhiden),lâ ilâhe illâ huve, subhânehu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne) : Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilâhlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de.. Oysa onlar, tek olan bir ilâh'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Tevbe 9/31)

Elbette Laf Ebeliğinde hünerliler ve BİZim DİNimizi BİZe öğretmeye nedense meraklılar; Temelinde TEVHİDsizleri, İnsan kılığında prof. vs cübbeli cübbesizleri,
KELÂMULLAH’ı keyfince evirip çevirerek te’vile durmadan çalışanları,
Şimdi Şu “ÂN” da ve ŞE’ÂN-da El HAYY OL-AN; ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’i, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i ve ALLAH Dostlarını ölü, hayal ve aklın ürünü ZANNedicileri,
Genç ve dinç ZEKÂ Sahibi MuhaMMedî Genç AKILLarımız PUTlarına çeldiriciler hususunda BİZi ikaz için bakınız;

Resim---Adiy b. Hatem de der ki: "Boynumda haç asılı olduğu halde Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’e gittim. Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem: "Ey Adiy! Şu putu boynundan çıkar at!" buyurdu.
Tevbe Suresini okuyordu: "Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler..." âyetine gelince:
"Tâ Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem! Biz onlara ibadet etmedik!" dedim. Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Hayır, dediğin gibi değil. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kıldıklarında siz de bunlara itaat etmiyor muydunuz?" buyurdu.
"Elbette!" dedim. "İşte bu, onlara ibadet etmektir!" buyurdu.
(Tirmizi Tefsir: 3094, İbni Cerir et-Taberi: 14/210, Suyuti ed-Dürrü'l-Mensur: 3/230.)

Mesnedsiz ve-ya BİZim mesnedlerimizi akillârınca esneterek veya keyflerince yorumlayarak çıkmaz labirentlerine çekmeye uğraşanlar karşı şükür ki TEBLİĞ-İ KEBİR OL-AN MUHAMMEDÎ ŞUUR ŞAFAĞI SÖKmüştür Elhamdülillâhirabbilâlemîn!..

İşte İSLAM DİNİne Karşı; Şaşkın, Taşkın ve Azgın YIKım Çabası İçinde olanlar karşı;
Kişinin kendisine, başka bir kulca hiç bir şey verip almadan, o kimsenin kendi Akıl Kartına yüklenmiş OL-AN İlâhî-Fıtrî EMÂNETi orataya çıkarıp, İNANDIRmaya Hasbî Hizmet OL-AN MuhaMMedî Tasavvuf DİNizin Özünü Yaşamayı Anlamaktır.

BİZ MuhaMMedî Tasavvuf’u;
MuhaMMedî Şuur İçinde BİL-mek
MuhaMMedî Nur İçinde BUL-mak
MuhaMMedî Sûrur İçinde BUL-mak
MuhaMMedî O-Nur İçinde YAŞA-mak

OL-arak ANlamakta ve ANlatmaktayız..
Bunu da ancak ve ancak Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Adına, HESABına ve ŞEREFine YAPmaktayız..
Kendi hesabımız asla olmaz ve olamaycaktır İnşâe ALLAHu Teâlâ!.
Çünkü, Halis, Muhlis, Sıddık ve Âdil MuhaMMedîyiz hamdolsun!..

ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’in; Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ’in SESinden Zât’ının SÖZü OLAN Kelâmullah Kur’ân-ı Kerim’inde:
DUYun ve UYun!” buyurduğu Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem’i tanımadan, anlamadan ve yaşamadan tasavvuftan dem vurmak sadece ilkel bir hayaldir ve HÜSRANdır!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ ASR SÛRESİ SOHBETİ -II

Mesaj gönderen Hakan »

Resim GÜLümce Yüreğimdeki YÂRim..

.
Kur'ân-ı Kerimimize ANLAmaya ÇALIŞarak ASR Sûremize BAKalım inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Asr Sûresi, Mekke-i Mükerrem’e de inmiştir ve Üç âyettir.

وَالْعَصْرِ
Resim---Ve’l- asr (asri): Asra yemin olsun,” (Asr 103/1)

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
Resim---İnne’l- insâne le fî husr (husrin).: Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.” (Asr 103/2)

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Resim---İllâllezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti ve tevâsav bi’l- hakkı ve tevâsav bi’s- sabr (sabrı).: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.” (Asr 103/3)

Asr: (Asır) Bir devrelik zaman. * İkindi vakti. * Zamanın bir cüz'ü. * Konuşan kimselerin başkaları ile beraber yaşadığı müddet. * Yüz yıl. * Eskiden bazılarınca kırk, elli veya altmış yıllık müddet. * İnsanın ortalama yaşayış zamanı. * Gece ve gündüzden her biri.
Masdar olarak sıkıp suyunu çıkarmak mânâlarına gelir.
Ve bir şeyin özel “vakt”ine, aynın üç harekesi ile "asr, ısr, usr, usur" denilir ki, bitkilerin ÖZ Suyuna da usare denir. Dilimizde "asr" mutlak zaman ve özellikle içinde bulunulan zaman ve "karn" (yani seksen veya yüz senelik bir zaman) mânâlarında yaygın olmuştur..
Husr:Zarar.*Ele avuca girmemek.*Dalâlete gitmek.*Noksan.*Sapıtmak.
HÜSRÂN: Mahrumiyet. Kayıp. Çok büyük ziyan.
Tavsiye: Vasiyet bırakma.*Ismarlama, sipâriş etme.*Birini iyi tanıtma. Öğütleme.
Tevâsi (Vasiyet. den) Vasiyetleşme. Birbirine tavsiye etme.:
Tevâsa: tavsiyeleşmek.



Bu İslam Dini tavsiyeleşmesi-Vasiyetleşmesi MuhaMMedî “BİZ BİR-İZ”liği, birbirlerine destek olmak, hak ve sabır ile tavsiyeleşmek aslında toplumsal dayanışma içinde yaşayışıtır..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar." buyurmuştur.
(Numan ibni Beşir radıyallahu anhüma' dan: Buharî; benzeri Müslim; İ.Ahmed b. Hanbel)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müminin mümine karşı durumu, birbirini destekleyerek ayakta duran iki bina gibidir.” buyurmuştur.
(Buharî; Müslim)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müslüman, müslümanların elinden ve dilinden selamette olduğu kişidir.” buyurmuştur.
(Buharî; Müslim; Tirmizî)

İslâm âlimlerimiz “Asr” kelimesinin; zaman, güneşin tam tepeye yükselmesinden sonra batımına kadar olan zaman, ikindi namazı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmetinin içinde bulundukları zaman.. anlamına geldiğini bildirmişlerdir..

Gönül gözümüzün HaKkça Baktığında gördüğü ise;
AYN-> Sad ->Ra.. İnsÂNoğLunun ÖZünden de ÖZ AKRABAsı, RABBısının RUbubiyyet-her ÂN Yaratışına İlim-İrade-İdrak-İştirakla ki AYNnen ve de Sabit olan AYNeniyle SÂHİB ÇIKış NEFEsidir, SESidir ve’s- SeLÂM.. A’YÂN-ı SÂBitesi ki Hakikat-ı MuhaMmediyyesi de BUdur.. AÇILImıysa; Tahkik İman, Salih Amel, Hakkta vâsiyetleşmek/ Hakkı tavsiye etmek ve Sabırda vâsiyetleşmek/Sabrı tavsiye etmek tavsiye etmek.. BUyurulmuştur Kur'ân-ı Kerimimide..

Daha doğru ANLAyaBİLmek için HÜSRÂN o ki,
Hani bir baba oğluna sermâye-ANA mal verir ki ticâret etsin kâ kazansın da geçimini yapsın.. bu oğul AKIL nimetini NAKLen KULLanamaz da, bırak kâr etmeyi ANA sermâyeyi de yer bitirirse yâni toptan iflâs bayrağını çekerse işte buna, tasavvufta HÜSRÂN denilir ALLAH celle celâluhu korusun BİZleri inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Asr, Akl-ı Silm sahibi bir müslümanın Özündeki Rububiyyetin gereği olan Ubidiyyetine AYNen Sahib çıkması için tanınan sorumlu sınırlı bir zaman dilimidir. EMRuLLahın Yaşanması için biçilen ÖMÜR Süresidir ve’s- SeLÂMm!.

ALLAHu zü’L- CeLÂL, söze başlarken yemin harfleri olan, vav-Vallahi, fe-Fallahi, te-Tallahi vardır. Bu âyet de “vav” harf-i yeminiyle başlamıştır.
Sözünü peşinen te’kid etmekte/ kuvvetlendirmete, sağlamlaştırmakta, üstelemektedir.
El insÂN, harf-i târifli insan, bilinen ve insan olduğunu bilen insan anlar ki, “HÜSRÂN”dadır hem de tam göbeğinde-İÇİndedir.
el ÂN Şimdi şu ÂNda ŞeÂNuLLahta her ÂN “HÜSRÂN”dadır..

Bu çok doğaldır ki, insan oğlu ASLî yeri İLLiyyinden fASLî ki KULLUK imtihÂN Sahası ESFELÎne Tevhid Ticâreti için İNDİRİLmiştir!.
Elest BEZMinde henüz Beden, Nefis, Kalb ve RUH denge ve Düzeni Madden kurulmamışken Şahdamarından da YAKÎN-AKRABA Rabu’L- ÂLEMîne ŞÂHÎD Olmuştur AHD ETmiş-SÖZ vermiştir..
Ve AKLen ceNNet NÛRu-İLLiyyin gibi gözüken ve ebedî zannettiği DÜN-yâ HaYyatının gerçekte NAKLen bir ceheNNem NÂRı-Esfelin olduğunu bu cendereden ancak İBRAHiMî MuhaMMedîlerin kaçarak değil de İÇİne ATLAyarak;

NÂRını -> NÛR ki,
şeytÂNını ->MüslümÂN,
ceheNNemini ->ceNNet
Lâ İLâheİnkâRını -> “İLLâ ALLAHİkRÂRı
EDerek ve de yAŞAyarak, Şâhidi Olarak Ebedî MuhaMmedî SaLÂHa ve İLâhî FeLÂHa SELL-ü-SALL EYyLer inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Aziz kardeşlerim dikkat buyurunuz ki,
Kim ki insÂN kılığında ve insÂN AKLı verilerek yaratılmışsa, tümü de bu HüsrÂN içindedir ki NÂRdadır. Ve HüsrÂNda Oluşumuz haktır ve İmtihÂN KitÂBımız-Defterimiz ALıN Yazımızdır..
Onun içinde Kur'ân-ı Kerimde âyet vardır “hepiniz cehenneme uğrayacaksınız” diye.. Peygamberler aleyhumu's-selâmlar da dahil HEPimİZ ceheNNeme uğrayacağız ki ->zâten şu ANda içindeyiz ki!..

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim---''Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ : Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrıyacakdır. Bu, Rabbinin üzerine kat'i olarak aldığı, kazaa etdiği (bir şey) dir.” (Meryem 19/71)

Ve ancak, ancak şu KİMseler harîç OLacaktır.. işte kimseler İbrahimî HANİf OLan İsLÂM Dinini MuhaMMeDî ŞuÛr-NÛR-SüRÛR-ONûrLa bİLen-BUKan-OLan ve YAŞAyan/YAŞAtanlar KURTULup Çıkacaktır ve ONLar EBeDî HÜSRÂN NÂRından EZEL’i VuSLÂt NÛRuna ATLAr SELL-ü-SALL EYyLerler inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

ONLar ki,
Hadis İmamı Taberânî "Evsat"da ve Hadis İmamı Beyhakî "Şuab"da Ebu Huzeyfe radiyallahu anhu’nun: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından iki kişi birbiriyle karşılaştıklarında biri diğerine Ve'l-Asrı Sûresi'ni okumadan, sonra da biri diğerine selâm vermeden ayrılmazlardı." dediğini rivâyet etmişlerdir.

Hadis imamlarımızdan Beyhakî de, “Hz. Peygamber Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından iki kişinin buluştukları zaman, birinin diğerine Asr Suresi’ni okumadan ayrılmadıklarını” rivâyet eder.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından iki kişi bir araya geldiklerinde ikisinden biri diğerine Asr Sûresi'ni okumadan birbirlerinden ayrılmazlardı. (İbn Kesir Tefsiri.)

İmam Şafiî Hazretleri, “ALLAH celle celâluhu, bu sûreden başka bir sûre indirmeseydi, yine de insanlara yeterdi!.” buyurmuştur.

İmam-ı Şafî kaddesallahu sırrahu: "İnsanlar bu sûreyi tefekkür edip tedebbür etseler, onlara yeterli gelir
” buyurmuştur. (İbn Kesir Tefsiri.)
Tedebbür: Bir şeyi incelemek ve sonunu düşünmek, tefekkür etmek. Müdebbir olmak, tedbirli olmak. * Arkasını dönmek.
Sâlihât: Dine uygun iyi hareketler. Cenab-ı Hakk'ın ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın beğeneceği işler, iyilikler. * Hayır ve hasenat sâhibi müslüman kadınlar.
Sâlih Amel: Allah rızâsına uyan hayırlı amel. Günahlardan uzak olan iş, fiil. Maddî veya Mânevî KULLuk Hukunu yerine getirip ifâ etmektir.


Kur'ân-ı Kerim BUYuruğunca;
ALLAH ve RESÛLüne Teslim olup, imân edip, Tabî OLup İtâat etmektir kısacası..
Halis Muhlis Sıddık ve Âdil bir MuhaMmedî KUL oluş yanında;
Allah yolunda cihad, zulüm ve zâlimlerle mücadele, canı ve malı bu yolda fedâ etmek
hak ve adalete sarılmak, insaf etmek, doğruluk , eminlik, iyilik ve takvada yardımlaşma, toplumu ilgilendiren işleri yapmak, yardımcı olmak, helâl yoldan kazanmak, kişinin ailesine, çocukları ve yakınlarına yönelik görevlerini yerine getirmesi ve daha pek çok Ahsenlikler Amel-i Sâlihtirler..

İbnü Cerîr'in rivayet ettiği üzere imam Ali kerremullahi veche'den: yani "Asra ve dehrin belâlarına, nöbet nöbet gelen musibetlerine yemin olsun ki, doğrusu insÂN bir hüsrÂN içindedir ve zamanın sonuna kadar onun, o hüsrÂNın içindedir." diye okuduğu işitilmiş ve bu, bir tefsir sayılmıştır.

Elbette sağlanan İmkÂNlarla KuLLuk İmtihÂNında;
Tahkik-Hakikat-ı MuhaMmedîyyesi olan imÂNını Sâlih AMELe dökmek için çalışacaktır ki SünnetULLAHtır:

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Doğrusu, gerçekten, şüphesiz bilsin ki, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm 53/39)

Maddî-Manevî Somut-Soyut bu böyledir bu HaYyatta:

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ
Resim---''Vellezîne âmenû vettebeathum zurriyyetuhum bi îmânin elhaknâ bihim zurriyyetehum ve mâ eletnâhum min amelihim min şey’in, kullumriin bi mâ kesebe rehînun.: İman edenler ve soyları da kendilerini imanda izleyenler (var ya); biz onların soylarını da kendilerine katıp ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. HER KİŞİ, KENDİ KAZANDIĞINA KARŞILIK BİR REHİNDİR.” (Tûr 52/21).

Mer’: (C: Müru') Er, erkek.
İmree-t-: Kadın. Hâtun. Avrat.
İmriin: kişi, insan.
Kullî imriin: herkes.


Bundan dolayı Fahreddin Razî der ki: "Bu âyet insanda ziyan ve sıkıntının asıl olduğuna delalet eder." Bunun açıklaması şudur: İnsanın gerçek saadeti, ahireti sevmek, dünyanın acı ve tatlısına iltifât etmemektedir. Bununla beraber âhirete çağıran vesileler ise açıktır ki o beş duyu, şehvet ve kızmadır. Onun için halkın pekçoğu dünya sevgisi ile meşgul ve onu talebde boğulmuştur. Bundan dolayı zarar ve helâktedirler.

Ki iman etmişler, husnâyı tasdîk etmişlerdir.:

وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى
Resim---Ve saddeka bil husnâ.: Ve husnâyı/ engüzeli, en iyiyi, en doğruyu, hakkı tasdîk eylerse(Leyl 92/6)

Ve bu hususta denenmişlerdir:

Ve iman ile güzel ameller işlemişler. "Hanginizin daha güzel iş yaptığınızı denesin için."

وَهُوَ الَّذِي خَلَق السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاء لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلاً وَلَئِن قُلْتَ إِنَّكُم مَّبْعُوثُونَ مِن بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُّبِينٌ
Resim---''Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin ve kâne arşuhu alâl mâi li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve le in kulte innekum meb’ûsûne min ba’dil mevti le yekûlennellezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).: O'nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Andolsun onlara: "Gerçekten siz, ölümden sonra yine diriltileceksiniz" dersen, inkâr edenler mutlaka: "Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" derler.” (Hûd 11/7)

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---''Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).: O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.(Mülk 67/2)

Ve Hakk'a ve sabra vasiyetleşmişlerdir:

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Resim---İllâllezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti ve tevâsav bi’l- hakkı ve tevâsav bi’s- sabr (sabrı).: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.” (Asr 103/3)

Namazı kıl, iyiliği emret, kötülüğü yasakla, sana isabet edene sabret, kuşkusuz bunlar (Allah'ın yapmanı emrettiği) kesin işlerdendir."

يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
Resim---''Yâ buneyye ekımıs salâte ve’mur bil ma’rûfi venhe anil munkeri vasbir alâ mâ esâbek(esâbeke), inne zâlike min azmil umûr(umûri).: "Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma'rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.” (Lokmân 31/17)

İnsÂNoğlu KuLLuk İmtihanı bedinde yaratılmaktadır:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
Resim---''Lekad halaknel insâne fî kebed(kebedin).: Andolsun, biz insanı bir zorluk içinde yarattık.” (Beled 90/4)

Bâtıl ve Şerle denenmeye tahammül edilir.
Sabır ise Hakka ve Hayra devam mesnedidir ve ALLAH celle celâluhu ile BİZ BİR-İZ İLEliği/bİLEliğidir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Resim---''Yâ eyyuhâllezîne âmenustainû bis sabri ves salât(salâti), innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).: Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 2/153)

Ve imÂN edeler ki ücretleri ebediyen verilecektir CeMÂLULLAHta:

قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
Resim---''Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ haseneh(hasenetun), ve ardullâhi vâsiah(vâsiatun) innemâ yuveffas sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb(hisâbin).: (Resûlüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.(Zümer 39/10)

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
Resim---''Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).: Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara 2/155)

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
Resim---''Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).: Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara 2/156)

أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
Resim---''Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne).: Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.” (Bakara 2/157)

Bu ise İlahî ve MuhaMmedî Sırat-ı Mustakîm YOLudur:

قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَاْ وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللّهِ وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim---''Kul hâzihî sebîlî ed’û ilâllâhi alâ basîratin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).: De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yûsuf 12/108)

وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
Resim---"Vesteiynu bis sabri ves salah, ve inneha le keiratün illa alel haşiiyn: Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.''” (Bakara 2/45)

Sabır Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemle BİZ BİR-İZ Oluştur..
Muhammedî OLuş ise; Şuuruna, Nuruna, Sururuna, Onuruna SABIRdır.
Bilirsiniz ki İmanı, Ameli, Ahlâkı ve Hâlleridir…

Kur’ân-ı Kerim’i, HiLKULLAH AHLÂKI’na kavuşmadan, matbaaların bastığı kağıt üzerinde sözler sananlar sadece Ham AKILLarının zannınca zahmet çekip RAHMETe hasret kalcaklardır.

Bakınız;
Ashabtan Sa’d, Hz. Âişe Annemize: “Ey mü’minlerin annesi! Bana Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in ahlâkını anlat!” dedi. Hz. Aişe: “Sen, Kur’ân okuyorsun değil mi?” deyince Hz. Sa’d: “Evet okuyorum!” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Âişe: “İşte Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’ân’dı!’dedi.”
(Müslim, Müsâfirûn, 139; Tirmizî, Birr, 69; İbn Mâce, Ahkâm, 14; Ahmed b. Hanbel, VI, 54, 91.)

Her hücrem ebedîyen şükretse az gelir ki, Yüce SULTAN ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’imiz bu zavallı Kıtmirine ömrünce Kur’ân-ı Kerim Yüreğinden İçmek ve Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve selem SEVİYE-sinde i’tidal nasib buyurdu!.
Bu ise asla bir yükseklik değildi benim nefsim için böyle olmasaydı alçaklıktı..

İslam Dininde DAVA Tektir ve TEVHİD-dir!.
Tevhid ise Hakka ve Hayra SABrdır..

TEVHİDi, ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL ilan etmiştir ve itirazı TEVHİDsizlik-İKİ ŞEYLİK-ŞEYtANlık olarak rteddetmiştir.
İslam Dininde DAVET de Tektir ve TEVHİD-dir!
Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem Tebliğ-Tenzir-Tebşir-Teşhidini yapmıştır ve yapmaktadır..

İslam Dininde DUÂ da Tektir ve TEVHİD TERCİHİ içindir!
BİZ-BİR-İZ DUÂmız enterkollektedir ve Bileşik kaplar gibi ancak Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in SEVİYEsinde kemâl bulur.

Onun için BİZ BİR-likte Duamızda;
Yâ RABBımız!
Geçen Zaman için Tevbe İstiğfarımızı Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in TEVBE İSTİĞFARInda BİZ-BİR-İZ-de Kıl!.
Yâ RABBımız!
Gelecek Zaman için Dualarımızı Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in DUASInda BİZ BİR-İZ de Kıl!
Şu ANki Zaman için Rızalarımızı Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in RIZASInda BİZ BİR-İZ de Kıl!
Son AN-Son Nefes için Şehâdetimizi Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve sellem’in ŞEHÂDETİnde BİZ BİR-İZde Kıl!..

Deyip ALLAHÜ ZÜ’L-CELÂL’in Kelâm-DUÂsıyla bitiryoruz:

رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Resim---Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne):"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat!" (Şuarâ 26/83)

Sadakallahuhulazîm!
Elhamdulillâhirabbilâlemîn!..


Resim

AllâhuMMe saLLi ve seLLim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- UMMîyi ve aLâ âLihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet->CEMmü'l- CEM’ et cÂNımızı ->cÂNÂN'ımıza İnşae ALLAH!..

Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.


Kul İhvÂNi

Resim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön