Kul İhvÂNi TÂRIK SÛREsi SOHBEti

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Kul İhvÂNi TÂRIK SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


TÂRIK SÛRESİ SOHBETİ

SoHBeT Tarihi: 28.03.2017 Hakan

Es-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu..

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

Subhâneke allâhumme ve bi hamdike,
Eşhedu en lâ ilâhe ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etûbu ileyke..


Esselâtü vesselâmı aleyke Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem istecartü

Resim'' ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike (MuhaMMediyyeti) ve
NeBîyyike (MahMudiyyeti) , ve
RaSûLike (AhMediyyeti) ve
NeBiYyi’L- ÜMMîyyi (HaBîBiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ÜMMetihi..''



Resim

Aziz Kardeşlerim;
Bütün işlerimiz, Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizle başlar ve onunla biter..

ALLAHümme salli ve sellim ve bârik alâ seydinâ MuhaMMedin Nuru’z- Zât, Sırrı sarii fi’l cemîi’l- esmâi ve’s- sıfat. Bî adedi ilmiken dâimen kesiren mubâreken tayyiben fihi..

ALLAHu zü’L- CeLÂL’in zâtı hariç bütün olaylar, KÛN feyeKÛN.. Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem’de olur.. “feyeKÛN” NÛR-u MuhaMMED aleyhisselâmdır.
Çünkü ZâtuLLAH hariç feyeKÛN; MuRaDuLLAHtır, EMRuLLAHtır, Şe’ÂNuLLAHtır, SüNNetuLLAHtır, NÛRuLLAHtır, NÛR-u MuhaMMeDuLLAHtır, NÛR-u ABDuLLAHtır netice olarak..
ANLAtaBİLmekiçin, bir GÜNEŞ ve bu güneşin IŞIĞI vardır.. Olayların tümü güneşin ışığında olmaktadır. Güneşte ise, güneşlikten başka bir şey yoktur.. O’nda kendine mahsusluk vardır, ZÂTına mahsusluk vardır.. Bütün Oluşlar feyeKÛN dışarıdadır.. ZÂTuLAH olup olmamaktan münezzehtir.. O’nda hiçbir şey olamaz ancak güneşlik olur..
Onun içindir ki, biz Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem’e SALL ve SELL ederiz.. Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem nerde?. Medine’de.. Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem nerde?. Felân yerde!.
Öyle bir şey yok!. Medine’de olan HAKk’a yürüyen beden Toprağıdır..
Başka deyişler maddî düşünmeler, zaman ve mekân boyunca İslam inancının yitirdiği ÖZün yerine oturttuğu kul alışkanlıklarıdır..
Biz komik bir dünyada yaşamaktayız yâni..
Biliyorsunuz on bir 12 km. deniyordu geçen gün bir daha bakmak gerekti ki, ekvatordan yükselsek kaç kilo metre yukarda teknik olarak dünyanın gölgesinden kurtuluruz diye.. 9 km.. yâni 9 km yukarıya çıktığımız zaman gece gündüz mefhumu/düşüncesi, oluşumu ortadan kalkıvermekte..
Artık tüm ölçüler, saatler, yaşlar maşlar, şu gün doğdular, öldüler vs. tümünü sıfırlayıveriyor bu NOKTAda.. bu NOKTA bizim tepemizde ve bizim evden Bursa Terminali kadar da yakın..
Hadi biraz daha ileri Demirtaş kadar Ahmet.. Yâni o kadar yukarıda..
O NOKTAda insanoğlunun aklının sanal oyunu bitiyor..
Dolayısıyla insanoğlu bu ÂLEMde yaşadıkça bu gölge oyunun içerisinde..
İnsan inançlarının çok derli toplu olması lâzım, sağlam olması lâzım, korkuya dayanmaması lâzım.. CeNNete ve CeheNNeme dayanmaması lâzım, A’RAF EHLi olmak lâzım.. Sırr-ı Sıfır Sırat-ı Mustakîm Sırtında olmak lâzım.. EMRolunduğun gibi dosdoğru olmak lâzım..
Lâzım dediğim Lâyıktır ve Lâzımdır anlamında söylüyorum..
Onun için de, bu LÂZIM-LÂYIK-ların temelinde AKIL vardır..
Çünkü AKIL dediğimiz NURuLLAHtır sonUÇta NÛR-u MuhaMMed aleyhisselâmdır insan AKLı..
Hayvanlara da akıl gibi kadarınca kaderince içgüdüler verilmiştir fıtraten yüklenmiştir.. genetik vs. dedikleri.. Güvercinde güvercin aklı vardır ki, güvercinlikten başka bir hayvanlık ya da insanlık bilmemek aklı vardır güvercinlerin tümünde..
Bizim TEKe TEK Terasta bir çift kumru tepemize yuva kurdu ve iki yavru çıkardı hem de kara kışın ortasında.. aradan zaman geçti baktım birkaç gündür yine yatmaya başladı.. Neredeyse akraba olduk artık.. yine yavru çıkaracaklar.. yeniden yumurtlamaya başladı.. biraz önce baktığımda hava soğuktur diye.. belki yumurtası varsa ama var.. orada orada yatıyor üzerinde yatıyor.. yâni yumurtayı soğukta bırakmak istemiyor demek ki.. onca zorluk ve çabayla yumurtayı koruyacağını iyi biliyor.. yâni kumruluğu iyi biliyor.. amma çakallığı hiç bilmiyor.. meselâ kediliği bilmiyor.. güvercinliği de bilmiyor..

Kısacası, her şey her şeyliğini biliyor bu ÂLEMde..
İnsanoğlu ise, AKLından dolayı ki, bütün esmâlar ona yüklendiği için, her şeyi biliyor ve onun için de, her şeyden sorumlu hâle geçiveriyor.. RABBımıza KULLUk yapmaya mükellef olduğu için söylüyorum.. Onun içinde biz, ben böyle konuşurken filan “RABBımızla AKRABAyız!.” derim..

ResimŞAHDAMAR!. AKRABA!. RABBı!.
->“CÂN-cÂNÂN”-sa ->MuhaMMedî.:


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne'l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.”
(Kaf 50/16)

Doğru söylüyorum ben, AKREBiz-AKRABAyız.. çünkü RABB, sıfattır ALLAH değildir, ALLAH celle celâlihunun sıfatıdır.. Rasûliyet de bir sıfattır ALLAH değildir.. Ama bu özellik Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme mahsustur ve sende bende değildir.. yâni sıfattır, esmâ değildir.. Rüsûlîyet de sıfattır.. Onun için Habli’l- VERîd Arakesitinde, Rububîyet ile Rüsûlîyet ,sanki bir elin önü ve arkası gibidir.. yâni böyle yapsam Rüsûlîyet , böyle yapsam Rububîyet gibidir.. bir anlamda soyuttan somuta geçiş, mânâdan maddeye geçiş mekânizmasıdır yâni..
Bu ise, İslam inancının köküdür temelidir.. yoksa hayali bir Rabb ve Resûl arardurur ham akıllar hâşâ!. Bu bu ne demektir?. KÛN feyeKÛN aslında ikise de.. KÛN, ALLAHta “KÛN” dur ve RABBda KÛN dür. aradaki “fe ye” ben ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ise, bu merkezle çember arasındaki yarı çap gibi oluşumuzdur.. bu benim benlik yarıçapımı sıfırladığımda ki, zâten RABBa iç sonsuzuna gittiğinde ALLAH celle celâlihu YUTucudur..

MuhaMMedî >HABLi’L- VERÎD
->BİZe BİZden de ->AKRABa celle celâluhu:

Bendeki “BEN”: Muhitte “ben”.. Merkezde “BEN”:
Âfak Akıl için, Ulaştıkça daha ilerisi OL-AN târifsiz Sonsuz UFUKlar, DIŞımız olup:
MUHiT-te O ALLAH celle celâluhu..


وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---“Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ (muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatan kapsayandır.” (Nisâ 4/126)

Enfüs ise, dıştaki Kâinâttan Bedene YöneLdiğimizde ÖZ –İÇ ÂLeMimizdir..
Beden ->Sadr ->Kalb ->Fuad ->LüB ->LüBbü'L-LüB -> HabL’iL- Verid ve de -> AKDES..
Ama ULaŞıLamayan MERKEZ-de O RABBu’L-ÂLEMîn celle celâluhu..

Aziz Kardeşlerim;
BİZ, ne piyasadaki Tevhid Tüccarlarındanız. Ne de, Tasavvuf Simsarlarındanız hamdolsun!.
BİZ, KELÂMuLLAH’ın HASBî Hizmetkârıyız. RESÛLuLLAH’ın HABİBî Hizmetkârıyız.
BİZ, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ne üstündeyiz nede altındayız.. İmam-ı Mutlah Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in arkasında HAYyat SALÂtına saf tutan MuhaMMedî Mü’minleriz hamdolsun!.

onun içindir ki, eğer inançlar maddî şeylerden kaçıyor, yok sayıyorsa bu ŞEHÂDet ÂLEMini ve yamılıyorsa inanç değildir.. ALLAH celle celâlihu şöyle yapmış/yapmakta buyuyorsa, biz bundan hiç bir şey anlamayalım mı, anlamayacak mıyız.. Oysa böyle buyurmuş Kur’ÂN-ı Kerîm’de.. Niye buyurmuş kardeşim, bir şey anlamayalım diye mi buyurmuş hâşâ!.
“AKLedin, Zikredin, Fikredin, ANLAyın!. Ve YAŞAyıp ŞÂHiDim Olun!.” Buyurmakta açık seçik..
Rahatça, güzelce neyin ne olduğunu bilin, anlayın ki rahatça yaşayın!. Buyurmakta..
“Ben ALLAHtan korkarım!. Ben ALLAHtan korkarım!.”
Neden korkuyorsun yılandan mı?. ALLAH celle celâlihu’ya şükür ve saygı duymak nerede?!.
“ALLAHuekber!. ALLAH büyüktür!. ALLAH büyüktür!.”
İyi de, neye göre büyük?!. Ham Aklınca Keşiş Dağından mı büyüktür?!. Bu senin kıyasın!. KİMi neyle kıyas yâni!.
Bu kısır ve KELÂMuLLAH’sız ve RESÛLuLLAH’sız düşüncelerin tümünün de, ne kadar tehlikeli ve doğru olmadığını söylüyorum!.
Bu düşüncelere neden ihtiyaç duyuyorsun!. Sende olanı niye arıyorsun?. Şimdi önümdeki bilgisayar âletim bana diyecek ki: “Benim elektrik Keban’dan mı geliyor, kaç tane direk değiştirdin, kapıda sigorta var mı?.” Sana ne kardeşim sen şu elektiriği/CERRyÂNı adam kulan da, bilgeleri BİZe ver de, biz de işimize bakalım değil mi?.
Haa böyle bir şey söylüyor mu?. ASLa, hayır söylemiyor!. Peki kim söylüyor?. Elektriksizler söylüyor!. CERRyÂNsızlar CÂNda, CÂNÂN CERRyÂN ALamayanlar söylüyor!. Bıdı bıdı bıdı.. şey gibi teyp gibi konuşuyor, konuşuyor!.
“Bismillahirrahmânirrahîm” güzel, ALLAHın kelâmı çok güzel.. Kur'ÂN-ı Kerîm’e başladık..
“Sadakallahu’l-azîm” Kur'ÂN-ı Kerîm hatim oldu bitti.. Ne hatimi oldu kardeşim ne hatmi oldu, ALLAHını seversen!.
Bu Adamcağız hâlâ besmelenin mânâsını bilmiyor ve bilmemekte de diretiyor.. Ortada gerçek anlamda besmele bile yok..dolar kaç para desen şakk söylüyor ama besmeleyi anlamadan devamm.. her işi başı besmelenin daha ortada mânâsı bile yok, sen neden bahsediyorsun, dalga mı geçiyorsun!. Kur'ÂN-ı Kerîm bunun için mi indi yâni.. türlü türlü makamlarda oku “ben meşhur Kur'ÂN-ı Kerîm Hafızı felânım!.” de ama ne dediğini bilme!. Yuhh bee!.
Böyle bir şey olabilir mi?. Bu kadar câhil, bu kadar geri zekâlı olabilir mi insan?.
Kur'ÂN-ı Kerîm her ÂN yağan RAHMetimiz iken, neden gır gır gır!..
Bu saçmalık bu Kur'ÂN-ı Kerîmi anlamsız okuyuş nasıl âdet olmuşsa ALLAH celle celâlihu korusun..
Benim bu sözlerim işi gücü Kur'ÂN-ı Kerîm imiş gibi gözüken düzenbazlara..YoksaHasan Dağın başındaki Çoban Kilis bilebildiği fâtihasıyla namazını kılmakta elbette çâresi ve okuma yazması bile yok!.

Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem devrinde böyle mânâsını bilmeye tenezzül etmeden sadece güzel sesedönük içi boş hatim telaşı yoktu.
Tüm sahabenin kadın erkek herkesin sorusu “Şu âyet ne demekte yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!. Burada böyle buyruluyor nedir yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!. nedir yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!. nedir yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!.”

Kaçmak için cevabları hazırdır: “Efendim onlar Arapçayı biliyordu!.”
Ulan sen maşALLAH her şeyi biliyorsun, Şeytancayı çok iyi biliyorsun ki, şeytan bile şaşıyor sana!. Ama Arapçaya geldi mi “yALLAH” çekiyorsun!. İkisatır Fâtiha Sûresinin mânâsını öğrenmekten kaçınıp günde 4o kerre güyâ okuyorsun!.
Bu gerçekten çok yanlış bir şey!. Kırk yıldır elli yıldır namaz kılıyorsun bir kere olsun, Fâtiha’nın yedi âyet mânâsı bir kere olsun öğrenmedin bilerek istemedin RABBımız TeÂLÂ’dan..
Ben böyle diyorum diye “Türkçe mânâsıyla namazı kıl!.” Demiyorum.. ANLA!. Diyorum ANLA Lutfen!.
Münir Hocam kaddesallahu sırrahu kürsüden diyor ya: “Ulan öküz!..”
Neden?. Çünkü hiçbir zaman HAKk’a ve Hak SÖZe baş eğmiyorlar!. Çünkü öyle bir şey yok onun için, onun dininden habersiz âdetlerinde..

Aziz Kardeşlerim;
Biz, Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem’i El ÂN hayy bilmek zorundayız HAYy HAYy!. Sigorta sağlamsa CERYÂN nasıl HAYy olmaz Ahmet Canım?. Kapıdaki sigorta atarsa bu evin her tarafı duman olur yâni hiçbir elektrik emmâresi kalmaz ve tüm ÂLETLerin CÂNı ÇIKar ve susar. Artık ne YANdırıcı Fırın Ne DONdurucu Buzdolabı ne de BİLgi KÜPümüz Bilgisayarımız DİRİdir ki, hepsini de çöpe atabilirsin Tahkik İMÂNsız adamlar gibi!.
Bunlar hep BİZBİR-İZ Zinciridir ki, birisini es geçemezsin!.
“Eee Hocam işte Bursa’ya elektrik getiren direğin biri devrilmiş de, teller kopmuş da, amma yine de cereyanda geliyormuş da!.”
Hadi hadi sen git işine kardeşim!.
Ya zom uykudasın, ya uyurgezersin ya da zilzurna serhoşsun!.
Öyle bir şey yok “BİZBİR-İZ”lik “a” dan “z” ye vardır!.
Her YERde, her ZamÂN, her HÂLde ve her NEFESte!.
Mesle “Emîn oldum hamdolsun!.” demekte.
İşte böylesi bir HAYy ZİNcirini feyeKÛN İLK NOKTAsı her ÂN HAYy OLÂN Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!.
Ve böyle bir EL HAYy ALLAH celle celâlihu vardır..
Onun için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem NÛRunda KüLlî ŞEYy’i CEMmü’l-CEM’ eder..
Onun için ALLAHu zü’L- CeLÂL’in RASÛLüne Teslimiyyet -> ALLAHu zü’L- CeLÂL’e İstikâmettir..
Her MuhaMMedî Müslim-Mü’min için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemde Teslimiyet ve İstikâmet Tebliğ, Tenziri, Tebşiri ve Teşhidi vardır..
Onun için Yüce Kitabımız Kur'ÂN-ı Kerîmde ALLAHu zü’L- CeLÂL buyurmakta;

MuhaMMedî TeSLiM OLan KuL ->MuhaMMedî Şuuru BİLir
MuhaMMedî ÎMÂN EDen KuL ->MuhaBBeti
ve MuhaMMedî Nûru BULur
MuhaMMedî TÂBi OLan KuL ->MuhaMMedî Hizmette ve MuhaMMedî Sürurda OLur
MuhaMMedî İTÂAT EDen KuL ->MuhaMMedî Hakîkatı
ve MuhaMMedî O-Nûru YAŞAr.. İn şâe ALLAH

MuhaMMedî Teslim OLup Müslim,
MuhaMMedî İman EDip Mümin,
MuhaMMedî Tâbi OLup VelîYyuLLAH
MuhaMMedî İtâat EDip EHLuLLAH OLuşlar..


Resim Kur'ÂN-ı Kerimimizde;

1-) ALLAH'A ve RESÛLÜNE TESLİM OLUN!:

(Ahzâb 33/56) (Âl-i İmrân 3/20)

إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
Resim---“İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen) : Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.” (Ahzâb 33/56)

ResimKur'ÂN-ı Kerimimizde;

2-) ALLAH'A ve RESÛLÜNE İMAN EDİN!:

(A'raf 7/158) (Nur 24/47, 62) (Fetih 48/9, 13) (Hucurât 49/15) (Hadid 57/7, 19, 21) (Mücâdile 58/4) (Saff 61/11)

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Resim---“Kul yâ eyyuhen nâsu innî resûlullâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne) : De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A'râf 7/158)

Resim Kur'ÂN-ı Kerimimizde;

3- ALLAH'A VE RESÛLÜNE TÂBİ OLUN- istecibü!:

(Âl-İ İmrân 3/172) (Enfâl 8/24)

Resim Kur'ÂN-ı Kerimimizde;

4- ALLAH'A VE RESÛLÜNE İTÂAT EDİN!:

Âl-İ İmrân 3/32, 132; Nisâ 4/13, 59, 69, 80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1, 20, 46; Tevbe 9/71; Nûr 24/47, 52, 54; Ahzâb 33/31, 33, 66, 71; Muhammed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdile 58/13; Tegâbûn 64/12
Âyetlerinde geçmektedir.

قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
Resim---"Kul etîûllâhe ve'r- resûl (resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn (kâfirîne) : De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-İ İmrân 3/32)


Her hususta cin gibi bir Ahmak adam bu hususta da kıvırtıp bana diyor ki: “Sen: “ALLAH ve RASÛLüne İmân Edin!.” diyorsun ama, Resûlullah ALLAHın ortağı mı da öyle diyorsun!.”
Ben bunu yaşadım!. Din adamı ama Kur'ÂN-ı Kerîmden ALLAHın âyetlerinden haberi yok!. O sadece sesiyle okuyor yüreği yok ortada.. Kendisi meşhur hafızmış ama kimin hafızı?. Açıkça cehâletin hafızı.. Adama bak bana: “Öyle anlamamak lâzım!.” diyor.. Nasıl anlamak lâzım be ahmak!.
Âyet-i CeLîLe açıkça buyurmakta.. Arap Kralının pis Vahhabî uşağı!.
“ALLAH ve Rasûlün”ü silelim atalım da senin gibi sadece “ALLAHa imân edin” mi diyelim onun yerine..

Ben bu ÂLeMe Eşyâ olarak geldiysem, ALLAHın NÛRundan yaratıldıysam, NÛR-u MuhaMMed isem, ALLAH celle celâlihunun karşısında düşmanı mıyım, ALLAHın nuru değil miyim yâni?.
Bu ne geri zekâlılık ki, BULUTtaki bir damla GÖZYAŞInın BUZDAĞI olabileceğini, eriyip tekrar bulut olabileceğini anlayamayacak kadar geri zekâlı..
Yok yok zekâsı var da, geri zekâlı değil de, zekâsını başka şeytanlıklara kullanıyor.. Dini emir sonUÇ İŞLerini de mahşere sallıyor mahşere.. burada canı ne isterse yapıp, orada bir mahşer olacakmış, cennet olursa köşkler möşkler oooh çalıp oynamaya devam!.
Sen daha çok beklersin ahmak adam!.
Böyle bir şey!. Yok böyle bir şey yok orada!. Orada olan şeylerin isimleri Kur'ÂN-ı Kerîmde açıktır.. Ev bark çoluk çocuk, Kur’ÂN-ı Kerîm’in her yerinde geçer.. Ancak cennet âyetlerinin içerisinde burası gibi üreme vs nerde!.
“Huri demek kadın demek”miş..
Sen ne diye “huri”ye kadın deyip geçiyorsun ahmak.. Ceylan gözlü oldu mu ona “huri” dermiş Araplar.. Araplar ne derse desin bana ne.. hangi Araplar?. Müslümanlıktan önceki Araplar!.
Bizim Kur’ÂN-ı Kerîm’imizi, Müslümanlıktan önceki Araplardan mı öğreneceğiz?.
Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem öyle mi yapmış, kendisinden önceki Arapların şiirlerine göre mi açıklamış hâşâ!. Öyle saçmalık mı olur!.Haa bunlar kimin işi?. Kur'ÂN-ı Kerîmde lânetlene İsrâilin.. O gündür bugündür tüm İsrailiyat bitmez tükenmez.. Nereden vurup nereden indireceğiz diye.. ondan sonra da kitab yazıyor..
Barbaros biliyor İngiltere'deyken bahsetmişti.. Ne diyor alçaklar: “Onların cennetleri kerhâne gibidir.. oğlan çocukları gılmanlar.. göğsü tomur kız çocuğu huriler.. yetmiş bin tane şu bu..”
Nerde bunlar kardeşim nerden çıkardın bunu?.

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
Resim---Ve kevâıbe etrâbâ (etrâben): Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.(Nebe 78 /33)

وَكَأْسًا دِهَاقًا
Resim---Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).: Ve içi dolu kadehler vardır. (Nebe 78/34)

Ve kevâıbe etrâbâ, eğer kim ki kabını toprak ederse, kendi benlik kabını, yâni benlik kişilik kabını toprak ederse, un-ufak ederse, elerse elde bir şey kalmazsa..

Kab, kevâıb, Kâbe..
Etrab, Turab, en toprak.. UN-Ufak..
KiM ki, 6yüz, 8köşe,12 kollu Ben Kâbesini UN-ufak toz ZeRResi eder de Kader Eleğinden EL-Erse, MuSTaFeyn SıRRında TEK-lerse her ZeRReSîN..

Nereden çıktı göğüsleri yeni tomurcuklanmış kız çocukları verilecek..
ALLAHtan kork be adam!. Kız kelimesi nerde tomurcuk nerde?. Şu bu nerde?. Tepeciklere öyle derlermiş Araplar da.. öyle derlerse demek ki göğüsleri çıkaran çocuklar verilecekmiş adamın aklı fikri neresinde?. Şehvet Şeytanlığında, Şehâdette değil..
Onun için ANAsının Rahmini, “Şehâdet Şehri” görmüyor “Şehvet Çukuru” görüyor!.
Onun için şeytan zâten.. Onun için Rahîm değil de, Cahîm..
Onun için bunu niçin neden söylüyorum: “Benim oğlum ilim okur, döner döner yine okur!.” Bu avara kasnak olmamak için söylüyorum.. Dosdoğru olmak için.. dosdoğru çoğu azı yok.. Orta yolu çizmiş Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem.. bak şöyle diyor bir tek 360 derecenin sadece bir tekinde Kıble ve ALLAH var, ötekilerindeyse Şeytanları var!.

MuhaMMedî MelLÂMette-Tasavvufta uydur kaydır İŞ yoktur hâşâ, konuşacaksak MESNEDli konuşmalıyız İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebu Zer radiyallahu anhu'ya: "Cin ve insan şeytânlarından ALLAH'a sığındın mı?" buyurunca Ebu Zer: "İnsanın da şeytânları var mıdır?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Evet, onlar cin şeytânlarından daha şerlidir!..." buyurdu.
(İ. Ahmed, Müsned I/178,179,265)

Resim---Abdullah İbni Mes'ud radiyallahu anhu: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize düz bir çizgi çizdi ve: "Bu RÜŞd YOLUdur." dedi. Sonra bunun sağından ve solundan bir çok çizgiler daha çizdi: "Bunlar da bir takım yollardır ki her birinde bir şeytân vardır, ona (kendisine) çağırır!" buyurdu ve En'âm 6/151-153 âyetlerini okudu."dedi.
(Buhârî , Rikak 4;Tirmizî, Kıyâmet 22; Ibn. Mâce, Mukaddime 1; Darimî , Mukaddime 23)

Aziz Kardeşim sen sen ol;
KELÂMuLLAH’ı DUY!. RESÛLuLLAH’a UY!.
RESÛLuLLAH sallallahu aleyhi vesellem’in İZine bas yürü!.
Rasûlüllahlığa karışma ALLAHlığa karışma!. işte bütün mesele bu!.
ALLAH celle celâlihu hepimize hayr versin!.Elbette O’ndan hayr isteyelim de hayr versin inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

Târık sûresine geldik.. Târık Târık Sûresi Mekke’de inen sûrelerden birisidir biliyorsunuz. 17 âyettir. Târık iniş sırasına göre 36.ncı Sûre iniş sırasına göre..
Resim
Muhammede sevdalı
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 3
Kayıt: 30 Oca 2017, 03:39

Re: Kul İhvÂNi TÂRIK SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Muhammede sevdalı »

Selamunaleykum hocam nebe süresinin tefsiri varmı sohbeti çok ince noktalara değinmiş idi de Rabbım ilmini artırısın inşallah habibine dost kılsın inşallah
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi TÂRIK SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimAleyküm es selâm ve duânıza âmin adı güzel kardeşimiz,
Yıllardır yapılagelen Kur'ÂNı Kerim Sohbetlerimizin bazıları hizmetkâr kardeşlerimizce yazılmaktalar.
Nebe Sûresi sohbetini bulamadım.. Nebe Sûresinin İniş sırası 80.. Biz ise A'râf Sûresi İniş sırası 39 dayız.. İnşae ALLAH yaparız ve yazarız..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: Kul İhvÂNi TÂRIK SÛREsi SOHBEti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Eûzu billâhi mine’ş-şeytânirracîm.
Bismillahirrahmânirrahîm..

Kur’ÂN-ı Kerîme girerken euzu besmele çekmek zorundayız. Şeytanın şerrinden ALLAHa sığınıyoruz. kendi aklımızın ikiliğinden.. Ham akıl, “İKİ”-liği “TEK”-lese ne olur.. Akıl, Nakil olur, nurlanır, aydınlanır. Ne dediğini, BİLdiğini BULduğunu OLduğunu YAŞAdığını bilir, doğru yolda olur. Onun için Kur’ÂN-ı Kerîmde ALLAHa sığınarak Kur’ÂN-ı Kerîme başlayın.. istiâze edin..” euzu billâhimineşşeytânirracîm” deyin ALLAHa sığınarak girin kendi kabuklarınızı kendi fazlalıklarınızı bırakın.. euzubillâhimineşşeytânirracîm

فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
"Fe izâ kara’te’l- kur’âne festeız billâhi mine’ş- şeytânir racîm(racîmi).: Öyleyse Kur’ân-ı Kerim’i okuduğun zaman recmedilmiş (taşlanmış) şeytandan hemen Allah’a sığın.” (Nahl 16/98)

وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ
"Ve’s- semâi ve’t- târık (târıkı).: Semâya ve Târık’a andolsun.” (Târık 86/1)

Ves semâi ve’t- târık
Ve.. Andolsun, vALLAHi, billahi, tALLAHi gibi yemin harflerindendir. Kesinliği kesindir ALLAHu zü’L- CeLÂL uyarıyor andolsun, yemin olsun buyururken.. ALLAHu zü’L- CeLÂL biriyle bahse girmiyor, birisiyle iddialaşmıyor ve şunu şunu şunu iyi anla ki.. Ve’s- semâi, şu semâ var ya şu semâ, gökyüzü.. semâya andolsun tarığa andolsun.. Semâ, aslında sonsuzluk sonsuz yâni maddiyatın, kelle gözünün göreceği sonsuzluğun, yâni “ve kanelâlahu bi kulli şeyin muhit”in yâni hemzenin MuhaMMedi Sahibliğine “mae” denir “BİLE”liktir ya da SUdur mae.. bu benleşti senleşti onlaştı mı, semâi semâ gökyüzüdür bir şeyde semâ duymaktır.. işitmek başka şeydir duymak başka şeydir.. görmek başka şeydir bakmak başka şeydir..
Ahmet can diyor ki: “Hocam ben bu gün gelirken belki bin kişiye baktım ama bir kişi gördüm. O da tanıdığım felândı.” Ötekiler gelip geçiyor çünkü.. Türlü sesler duyuyor ama, işitmiyor ama duyduğu işitmenin ötesinde.. Ves semâi ve’t- târık.. Semâya ve Târık tarığa andolsun.. Efendim bir yıldız gökyüzünde bir yıldız varmış.. ona Târık diyorlarmış.. ne kadar doğru Tarığa da and olsun.. Târıka and olsun.. yol demektir..
Esmâ, semâ kökündendir.. bu âlem ne âlem basitce düşündüğümüzde biz âyeti tercüme etmiyoruz âyet işte bu kadar “gökyüzüne ve tarığa andolsun” tarığın ne olduğunu da efendim gök yüzünde bir yıldız.. “hangi yıldız?” dersen. bunu ne Araplar ve ne başka millet çıkıp da “arkadaş Târık felân yıldız” diye bir şeyde söylemiyor.. mesele orda değil.. mesele bizim ne anlayacağımız biz bize ne demekte bu.. bu ZÂT, SIFAT, ESMÂ ve EŞYÂ ÂLeminde Esmâ Âleminden bakıyorum, Eşyâ Âlemini görüyorum.. ve’t- târık, buraya giden bir târıkât vardır, bir yol vardırki, ona da yemin olsun.. Kudretullah rüşdüne taraf oluş.. Târık, yol odur.. Sen buradan kalkıp Erzurum’a gidiyorsan senin hedefin o şehir.. ya da Hacca gidiyorsan senin hedefin Mekke’dir bi defa senin târıkın.. yâni Kudretullah rüşdüne sahibliğin kilitlenmiştir orada.. o arada geçen yollar, haller, zamanlar hepsi bunlar ne içindir.. târıkın sonu içindir ve’t- târık.. tarikât dedikleri de aynı şeyden gelmektedir yemin olsun..

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
"Ve mâ edrâke mâ’t- târık (târıku).: Ve Târık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir?” (Târık 86/2)

Ve mâ edrâke mâ’t- târık.
Nedir idrak ettiren şey?. Bu Târık denilen şey neymiş, sana idrak ettirenşey nedir?. nedir senin idrak ettiğin şey.. bu târıkın ne olduğunu sana bildiren nedir?. bildiren midir idrak etmek âlemle midir “efendim bildiren” diyorlar kim diyor.. eee bir şey diyecek alleme değil.. edrake bildiğiniz idrak.. İLİM, İRADE, İDRAK var ya, doruğa çekmek, iğnenin ucuna çıkarmak, daha başkası olmamak, karar ver kardeşim artık uçacaksın ya.. uçacaksın ya, parçalanıp öleceksin çıktın minarenin tepesine.. Ve mâ edrâke mâ’t- târık.. şimdi İŞTİRAK kaldı yâni.. sana idrak ettiren neymiş ki, Târık neymiş.. sana bildiren nedir, tarığın ne olduğunu sana bildiren nedir?. sen nasıl anladın yâni neyimiş bu Târık..

النَّجْمُ الثَّاقِبُ
"En necmu’s- sâkıb (sâkıbu).: (O) parlak ışığı ile karanlığı delen bir yıldızdır.” (Târık 86/3)

En necmu’s- sâkıb..
Öyle bir “necm”dir.. öyle bir yıldızdır ki “sâkib” delen bir yıldızdır.. delen bir yıldız, parıl parıl parlayan, ışığıyla kusar yâni karanlığı delip gelen karanlığı delen bir yıldızdır Târık.. Necm nedir?. MuhaMMedi cemiyet nurunun adına ne denir?. “NeCM” denir niye “ay” denmez elli tane ay olacak yüz tane ay olacak.. yüz tane mi “MuhaMMed aleyhisselâm” olacak.. sonsuz yıldız olacak, evet olacak, büyük küçük şöyle böyle olacak “en necmu” bu CEM’ cemiyet Nurullahı MuhaMMedî CEM’iyet Nuruna ne denir?. NÛR-u MuhaMMede, “en necmu” denir bi anlamda.. Nedir?. Ehl-i Beyt aleyhisselâm cem’idir es sâkıb BİLElik Kudretinin sana kadar gelişidir.. nasıl oluyormuş o iş.. nasıl olacak Keban’dan gelen ceryan gibi geliyor.. güneşten gelen ışık gibi geliyor.. sonsuz mesafeleri yıldızlardan bize gelen ışıklar gibi geliyor, delerek geliyor.. yıldızın kendi gitmiş hâlâ ışığı yol alıyor.. sakıb, cehâlet karanlıklarını, benlik karanlıklarını örtüleri pisi pası delerekten En necmu’s- sâkıb.. bunlara de yemin olsun neymiş tarığın ne olduğu.. o karanlığı delen bir yıldızdır öyle bir Kutup Yıldızı gibi bir yıldız ki, kitlediğin zaman ebedî olarak onun ışığıyla yol alırsın..

إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
"İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız (hâfızun).: Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.” (Târık 86/4)

İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız..
Şüphesiz ki, küllü nefsin, her bir nefis için olmazsa olmaz.. Arapça öyle bir şey ki “in…. Lemmâ” dersiniz.. araya ne koyarsanız o içine koyduğunuz şey olmazsa olamaz yâni.. olmazsa olmaz mutlaka öyle olur.. “in küllü nefsin lemmâ” hiçbir nefis yoktur ki olmazsa olmaz o nefsin varlığı gibi sabittir yâni..
İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız.. onun üzerinde bir hafiz bir gözetleyici olmasın mümkün değil.. hafiz özleyici koruyucu sürekli olarak hafız var.. kim?. kim mi, Keban benim laptopun hafızı şah damarımızdan yakın RABBımız bizim hafızımız, hem de bizden de daha da içinde bizim bizin ötesinde yâni.. İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız.. öyle bir târıktan bahsediyoruz öyle bir Kudretullah Rüşdüne taraf oluştan bahsediyoruz.. ben RABBıma inandım, ben Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem’e inandım, ben RABBıma inandım habli’l- verîde inandım, şah damarımdan da yakın AKRABA olduğunu RABBımın sözlerle geçiştiremeyiz.. nasıl geçiştiririz ki.. kontrol kalemiyle prize dokunduğunda kontrol kalemi sana ne diyor “Ahmet Çakır, bak kardeşim şu noktadan, bu cerayanın yaratıldığı noktaya kadar bütün sistem “BİZBİR-İZ” ve YARATANdan YARATILAN sana kadar.. burada bak ışığı görüyor musun, o nur işte İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız.. asla hiçbir k imse yoktur ki üzerinde korucu bulunmasın, bir muhafız bulunmasın, imkânsız gözetleyici, dışına çıkılamayan, yutucu hafiz.. bize öyle bir ulaşım vardır öyle bir târıkte..

فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ
"Felyanzuri’l- insânu mimme hulıka.: Artık insan neden yaratıldığına baksın.” (Târık 86/5)

Felyanzuri’l- insânu mimme hulıka..
Bu anlatılanlardan mütâkiben şu söylediklerimizden “fe” artık bundan sonra “tarık”ı anlattık ya.. buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL ne olduğunu anladık mı anladık Keban kendisine bağlı bütün sistemin özünden, gözü gözünden görürmüş, hafizmiş hakikaten de el Hafiz ALLAH celle celâlihudur.. el hâfiz de ALLAH celle celâlihudur ..

El Hâfizu:
Resim

El Hafîzu:
Resim

Felyanzuri’l- insânu mimme hulıka..

İnsan niye orda burada kendisi için bir şey arayıp duruyor yâni.. haa baktım gökyüzüne da ALLAH bu sonsuz küreleri de, zerreleri de, atomları da birbirine değmiyor küreleri .. anlaşılmayan bir şekilde bize göre sonsuz dönüp duruyorlar..
Hakikatta ise, yeniden yaratılıyorlar böyle bir şey içerisinde onunla bununla inanmaya çalışıyor insanlar.. ne buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL artık onu bunu bıraksın da “fe” mütâkiben, derhal demektir.. “ve” biraz sonra.. “sümme” daha da sonra..
fe mütâkiben, fe mütâkib ederler.. takip ettirir yâni şu söylenenlerden sonra Felyanzuri’l- insânu, derhal nazar etsin, baksın nazarını kendine çevirsin, bakışlarını insanoğlu baksın mimma, hangi şeyden neden.. hulikâ, yaratılmış.. neden yaratıldığına bir baksın.. hangi şeyden yaratılmış şu insan ki orda burada arayacağına kendine bir baksın bakalım yaratılışına bir baksın, nazar etsin bakalım “hıkliyeti” neymiş.. neydi Hulkiyet.. Kudretullah Lütfunun halıka gelişiydi ya ALLAHın bileceği iş.. ALLAHın bileceği iş de biz de oluşuyuz yalnız ALLAHın bildiği şüphesiz bizim canımızı da Keban üretiyor da, yâni bu ceryanın Keban’da üretildiğini bilmemiz mahsurlu mu.. bütün direkleri söksek Kebana kadar bir tek direk kalsa mahsurlu mu..
Ben girdim oraya.. o türbünlere Keban türbünlere girdim.. dönen dev türbünlere ve altında özel alaşımlardan yapılmış süpürgeler.. yüksekten düşen su, o dürbünleri çeviriyor aynen değirmen gibi o süpürgeler yeri süpürürken sürtünmeden ilginç bir elektrik doğuyor.. bildiğimiz elini eline sürter gibi yâni.. ve bu oluşan elektirik, sistem dışına alınıyor çok büyük voltajlar çok büyük enerjler bunlar regüle ediliyor, depo edilemiyor fazla gelirse toprağa emdiriliyor.. ve regüle edilerek trafolardan geçirilerek yâni süzülerek 50 bin voltlar 30 bin voltlar teee artık trafolarla gele gele nereye kadar geliyor 5000, 3000 V. Bursa’ya geliyor ve biz hâlâ kullanamıyoruz.. Artık eve verecekse 220 V. ne bileyim ben sanayiye verecekte 350 V. ne verecekse ona göre ayarlıyor ..
Hhılkıyeti iyi anlamamız gerektiğini buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL.. câhilce hiçbir şey bilmemize gerek yok hepimizin aklı fikri maşallah yerinde yâni kendimize bakıp da nasıl halk edildiğimizi anlamayacak kadar aklımız az değil yâni..

خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ
"Hulikâ min mâin dâfikın.: Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.” (Târık 86/6)

Hulikâ min mâin dâfikın..
Hulikâ yaratıldı, halk edildi “min mâin” bir sudan yaratıldı.. nedir dâfik, özdeki kudretullahın dâimîyetidir.. haa kuvvetle atılan şiddetle atılan.. cinsi birleşim boşalımı sırasında.. bu boşalım sırasında insan aklı her şeyi unuturmuş.. dâfik buradaki fışkıran fırlayıp çıkan.. kim çıkan?. kim çıkıyor?. kıyamete kadar gelecek ALLAHın Nuru KÛN feyeKÛN fışkırır.. KÛN feyeKÛN fışkırıyor.. Zürriyet Zincir fışkırıyor.. o öyle bir dökülüp öyle bir atalış ki korkunç bir şey yâni.. bir mikroskopta binlerce meninin bir tek yumurtayı döllemek için nasıl şu kadar miktarda olması lâzım.. çok büyük miktarlarda olması lâzım ki dölleyebilsinler.. onun için tüp bebek felân çıkıyor niye?. bütün bunlar yeteri kadar sperm olmadığı için, dâfik olmadığı için, dökülen, şiddetle fışkıran, şiddetle saldıran bir damla “mim mâin” sudan ibârettir.. mâe, su.. sudan halk edildik.. dâfiki bu su nasıl bir şey fışkırıp çıkan yâni erkeğin bel kemiği kadının göğüs kemiği arasından sıçrayarak çıkan bir sudan bahsediliyor.. ikisinde de öyledir efendim.. Âdem aleyhisselâmın zahrından belkemiğinden diye âyet var.. bel kemiğinden, iliğinden yâni yok kadının göğüs kemiklerinden.. kardeşim ne uğraşıp duruyorsun kadının da erkeğinde yumurtalıklarından.. sen o kelimeleri anlayabiliyorsan o şekilde anlama uydurmaya çalışma göğüs kemiğini, kalça kemiğini bırak sende “dâfik” ne onu söyle.. insanın özündeki şah damarından yakın Kudretullah Enerjisinden bahset.. Enerjisinden, can ceryanından bahset.. bunun Dâimîyet Zincirinden bahset.. Dâimîyet Zincirinden bahset ki, kıyamete kadar gelecek Barbaros’un torunundan bahset dâimîyet sonunu söyle.. en sonunu söyle, son nefesi söyle.. Kudretullah icra oluyor çünkü dâfik.. bu geri kalan sen nasıl doğdun ben nasıl doğdun her şey gibi herkes nasıl doğuyorsa, bir keçi nasıl doğuyorsa bizde öyle doğduk.. yâni hiçbir şey yok hatta onlar daha düzenli.. bir keklik yavrusu beş dakika sonra komando gibi saklanabilir, beş dakika bile sürmez.. izliyoruz belgesellerde bir İmpala yavrusu on beş dakika annesini bir kere emerse 70 80 km. hızla annesinin arkasından koşabiliyor çünkü öyle dizayn etmiş ALLAHu zü’L- CeLÂL..
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön