KuL İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

KuL İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Kul İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti.. 28.03.2017..


ResimEs-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

EÛZU BİLLÂHİ MİNE'Ş-ŞEYTÂNİ'R-RACÎM
Bİ'SMİ'LLÂHİ'R-RAHMÂNİ'R-RAHÎM..

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhâneke allahümme ve bi hamdike, eşhedu en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve’etubileyke!. Ve Huve’r- Rahîmu’l- Vedûd celle celâlihu..
Ve'l-HaMduliLLÂhiraBBu’l-ÂleMîNN!.

Ya RaBBulâlemin, ya Rasûllallah sallallahu aleyhi ve sellem istecertu!.
ALLAH! ALLAH! ALLAH! RaBBî lâ uşrike bî şeyin!
Ve Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billlahi'l- Aliyyi'l- Aziym!.
Es salâtu ve’s- selâmu aleyke Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!.


Resim
Resim''Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nûri'z-Zâti. Ve's-sirri's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri. Ve'l-esmâi ve's-sıfâti Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi. Biadedi ilmiken dâimen kesiren mübâreken tayyiben fîh yâ RaBBu'l -Âlemîn!..



Aziz Kardeşlerim;
Bu KEVNiyyet ÂLEMinde bütün işlerimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizle başlar ve onunla biter..
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in zâtı hariç bütün olaylar, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’de olur. feyeKÛNdur çünkü.. ZâTuLLAH Mutlak KÛN Sahibidir.. ZâTuLLAH hariç feyeKÛN =>Muradullahtır =>Emrullahtır =>Şe’ÂNullahtır =>SüNNetullahtır =>Nurullahtır =>Nur-uMuhaMMedullahtır =>Nur-u Abdullahtır.. Netice olarak ZÂT, bir güneş gibidir. Bir güneşin ışığı vardır, olaylar tüm güneşin ışığında olmaktadır. Güneşte ise, güneşlikten başka bir şey yoktur orada. Kendine mahsusluk vardır, Zâtına mahsusluk vardır ki, bütün mesele dışarıdadır.. Orada hiçbir şey olamaz, ancak güneşlik olur..
Onun içinde biz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e SALL ü SELL ederiz.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şu ÂN nerde?. CESEDen Medine'de..
Oysa Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, El HAYy OLan ALLAH celle celâlihu hükmünce Her ÂSN HAYYdır.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem nerde?. Felan yerde öyle bir şey felan yok bunları hep zaman ve mekân boyunca inançların yitirdiği alışkanlıklardır.. Biz komik bir dünyada yaşamaktayız yâni biliyorsunuz 12 ya da 12 km. yukarımızda gece-gündüzün olmadığı nokta deniyordu.
geçen gün bir daha bakmak gerekti teknik olarak güneş dünyanın gölgesinden ekvatordan yükselsek kaç metrede kurtuluruz diye 9 km.. yâni 9 km yukarıya çıktığımızda zaman mefhumu kalkıverir ortadan.. gece-gündüz, tüm yaşlar vs. şu gün doğdular moğdular tümünü sıfırlayıveriyor..
Buradan bizim terminal kadar hadi biraz daha ileri Demirtaş kadar Ahmet can.. yâni o kadar yukarıda sanal oyunu bitiyor.. Dolayısıyla bu gölge oyunun içerisinde insan inançlarının çok derli toplu olması lâzım, sağlam olması lâzım, korkuya dayanmaması lâzım, cennete ve cehenneme dayanmaması lâzım, ARAF Ehli olmak lâzım, Sırr-ı Sıfır sırat sırtında olmak lâzım, böyle dosdoğru olmak lâzım..
Lâzım dediğim lâyıktır ve lâzımdır anlamında söylüyorum..

Onun içinde biz bunun temelinde akıl vardır diyoruz.. Çünkü akıl dediğimiz Nurullahtır, NÛR-u MuhaMMed aleyhisselâmdır insan aklı.. Hayvanlara da akıl gibi şeyler verilmiştir. Güvercinde güvercin aklı vardır ki, güvercinlikten başka bir hayvanlık yapmayı bilmemek aklı vardır. Güvercinler güvercinliğin tümünü bilir.. Terastaki kumru iki yavru çıkardı kara kışın ortasında.. birkaç gündür baktım yine yatmaya başladı akraba olduk artık yine yavru çıkaracak yeniden yumurtlamaya başladı.. Biraz önce baktığımda hava soğuktur diye belki yumurtası varsa orda orada yatıyor üzerinde yatıyor yâni yumurtayı soğukta bırakmak istemiyor… Demek ki yumurtayı koruyacağını iyi biliyor.. yâni kumruluğu iyi biliyor ama çakallığı bilmiyor mesela.. Kediliği bilmiyor, güvercinliği de bilmiyor..

Bu ÂLemde her şey her şeyliğini biliyor.. İnsan ise, aklından dolayı bütün esmâlar ona yüklendiği için her şeyi biliyor.. Onun için de, her şeyden sorumlu hale geçiveriyor mükellef olduğu için söylüyorum. Onun için de biz, ben böyle konuşurken filan RABBımızla “akraba”yız doğru söylüyorum ben akrabayız.. Çünkü RABB, sıfattır ALLAH değildir sıfatıdır.. Rasûlüllah, Rasûliyet bir sıfattır.. ALLAH değildir ama sen ben de değildir yâni sıfattır esmâ değildir.. Rüsûlîyet sıfattır onun için Rububîyet Rüsûlîyet sanki bir elin önü ve arkası gibidir yâni böyle yapsam Rüsûlîyet böyle yapsam Rububîyet gibidir bir anlamda soyutta somuta geçiş mânâsında maddeye geçiş mekânizmasıdır yâni..
Bu İslam inancının köküdür bu.. Bu ne demektir?. KÛN feyeKÛN aslında ikisi de; KÛN, RABBda KÛN dür ALLAHda “KÛN”dur aradaki “fe-ye” ben ve Rasûlülah ise, bu merkezle çember arasındaki yarı çap gibi oluşumuzdur.. Bu sıfırlandığında zâten RABBa sonsuza gittiğinde, ALLAH yutucudur..

وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Resim---"Ve lillâhi mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ard (ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ (muhîtan).: Ve, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Ve Allah, (ilmiyle ve rahmetiyle) herşeyi kuşatandır.” (Nisâ 4/126)

أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ
Resim---"E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhit (muhîtun).: Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından (ruhlarını hayatta iken Allah’a ulaştıracaklarından) şüphe içindeler, öyle değil mi? O (Allah), herşeyi ihata etmiştir (ilmiyle kuşatmıştır), öyle değil mi?” (Fussilet 41/54)

Onun için zâten inançlar eğer maddî şeylerden kaçıyorsa, yamılıyorsa bu inanç değildir.. ALLAH celle celâlihu, böyle yapmış hiç anlamayalım mı, anlamayacak mıyız?. Böyle buyurmuş Kur’ÂN-ı Kerîm de niye buyurmuş kardeşim?. Bir şey anlamayalım diye mi buyurmuş hâşâ!.
ELbette anlayın diye buyurmuş anlayın ki, şöyle rahatça, güzelce neyin ne olduğunu bilin rahat yaşayın..
“Ben ALLAHtan korkarım!. Ben ALLAHtan korkarım!.” Demekte herkes.. İyi de, neden yılandan mı korkuyorsun?.
“ALLAH büyüktür!. ALLAH büyüktür!.”
İyi de neye göre kıyaslayacaksın?. Hâşâ, Keşiş Dağından mı büyüktür?.
Bu senin kıyasın neyle kıyas yâni bunların tümünün ne kadar tehlikeli ve doğru olmadığını söylüyorum..
KeBiR.. BİRRini KEVNiYyete Çıkaran.. Rububîyet =>Rasûliyet =>BİZ BİR-İZ KEVNiYyeti
Kevn: Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.
KevniYyet: Kâinat ilmi, kozmoloji. * Mevcudat, varlıklar. Vücuda gelmeler..

Buna neden ihtiyaç duyuyorsun?. Sen de olanı niye arıyorsun?.
Şimdi laptop bana tutacak diyecek ki: “Benim elektrik Keban’dan mı geliyor, kaç tane direk değiştirdin kapıda sigorta var mı?.”
Sana ne kardeşim, sen şu âleti kulan da, adam gibi bilgeleri ver bize. Biz de ,işimize bakalım değil mi?.
Haa böyle bir şey söylüyor mu?. Hayır söylemiyor!.Peki kim söylüyor?. Elektriksizler söylüyor, ceryansızlar canda ceryanı alamayanlar söylüyor. “Bıdı bıdı bıdı” şey gibi teyp gibi konuşuyor, konuşuyor!.

Bismillahirrahmânirrahîm.. Güzel ALLAHımızın kelâmı çok güzel..
Sadakallahu’l-azîm.. Hatim oldu.. ne hatim oldu kardeşim, ne hatmi oldu ALLAHını seversen!. ANcak, Besmelenin mânâsı yok ortada, besmele ne desen mânâsı yok.. Sen neden bahsediyorsun, dalga mı geçiyorsun.. Kur'ÂN-ı Kerîm, bunun için mi indi?. Yâni böyle bir şey olabilir mi?. Bu kadar câhil bu kadar geri zekâlı olabilir mi insan?. Böyle Kur’ÂN iner mi “gır gır gır” nerde icâd olmuşsa bu mânâsını anlmadan ha birem okumak..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem devrinde böyle bir hatim felan yok.. Hafızlık ve izah etmek var.. Herkesin sorusu öğrenmek içinidi.. Yâ Rasûlüllah burada böyle buyruluyor nedir ya Rasûlüllah?. Burada böyledir nedir yâ Rasûlüllah!.

Şimdyse.. “Efendim onlar Arapçayı biliyordu!.”
Sen de, maşALLAH her şeyi biliyorsun, Şeytancayı çok iyi biliyorsun.. Hatta sana Şeytan bile şaşıyor.. Ama Arapçaya geldi mi yALLAH çekiyorsun!.
Kur'ÂN-ı Kerîmin sonundaki 10 Namaz âyetinin mânâsını öğrenecek aklın fikrin var da yürek yok!.
Bu çok yanlış bir şey kırk yıldır elli yıldır namaz kılıyorsun, bir kere olsun Fâtiha’nın yedi âyet mânâsı bir kere olsun!.
Böyle diyorum diye kardeşim şu Türkçe mânâsıyla namazı kıl diyeceksin değil..

Onun için biz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i HAYy bilmek zorundayız.. El HAYy İle HAYy..
Kapıdaki sigorta nasıl HAYy olmaz Ahmet can!. Kapıdaki sigorta atarsa, bu evin her tarafı duman olur yâni hiçbir elektrik emmâresi kalmaz.. Bunlar hep BİZBİR-İZ Zinciridir.. Birisini es geçemezsiniz.. Bursa’ya elektrik getiren direğin biri devrilmiş de kopmuş da ama, cereyan da geliyor!. Hadi hadi sen git işine öyle bir şey yok!. “BİZBİR-İZ”lik BAĞI “a” dan “z” ye vardır..
Nerede?. Her yerde.
Ne zaman?. Her zaman.
Hangi halde?. Her halde..
Emin misin?. Evet her nefeste emin oldum hamdolsun!.
Böyle bir HAYy BİLELik ZİNCİRi.. Rasûlüllah NÛRu.. Rasûl ve böyle bir HAYy ALLAH vardır..
Onun için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cem’ eder ALLAH’ı.. Rasûle teslimiyyet ALLAHa istikâmettir.. Rasûlülahta teslimiyet ve istikâmet vardır..
Onun için ALLAHu zü’L- CeLÂL:

ALLAH ve Rasûlüne Teslim olun!.
ALLAH ve Rasûlüne İmân edin!.
ALLAH ve Rasûlüne Tâbi olun!.
ALLAH ve Rasûlüne İtaat edin!. buyuruyor..

Ahmak birisi de, bana diyor ki: “Rasûlüllah, ALLAHın ortağı mı da öyle diyorsun?”
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Kur'ÂN-ı Kerîm âyetinden haberi yok okuyor, hem de kendisi hafızmış!!.
Ama kimin hafızı?. Cehâletin hafızı!. “O, öyle değildir ya da, öyle anlamamak lâzım!.” Diyor. Nasıl anlamak lâzım?. Buu âyetleri Kur'ÂN-ı Kerîmden, ALLAH ve Rasûlünü silelim atalım mı?. ALLAHu zü’L- CeLÂL ne buyurursa buyursun siz sadece ALLAHa imân edin, Rasûlünü es geçin!” mi diyelim..

KüLlî ŞEYy’in ASLı NÛR-u Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.. Ne ortağı açık seçik feyeKÛN OLUŞumu!.
ALLAH ve Rasûlü ortak mı olmuş oluyor!. Öyle saçmalık mı olur!.
bBn burÂLEMe eşyâ olarak geldiysem, ALLAHın Nurundan yaratıldıysam, ALLAHımın karşısında düşmanı mıyım hâşâ.. ALLAHımın Nuru değil miyim yâni?.
Bu ne geri zekâlılık ki; buluttaki bir damla gözyaşının Buz Dağı olabileceğini, eriyip tekrar bulut olabileceğini anlayamayacak kadar geri zekâlı!.Aslında geri zekâlı felan değil de, zekâsını başka şeylere kullanıyor öbür işlerinde!.
EMRuLLAhı ise sallıyor mahşere!. Mahşer ne onun için?. Her şeyi kaybedeceğiz burada el,ayak beden vs. gideceğiz.. Orada bir manşer olacakmış.. cennet olursa köşkler möşkler, ooo çalıp oynamaya devam!. Sen beklersin çok beklersin!. Böyle bir şey yok!. Böyle bir şey yok orada!. Orda olan şeylerin isimleri açıktır; ev, bark, çocuk vs. Kur’ÂN-ı Kerîmin her yerinde geçer ama, cennet âyetlerinin içerisinde yoktur.. Haa “huri” demek kadın demek midir.. Kadın demek “merie” “imree” demek..


فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Resim---"Fe enceynâhu ve ehlehû illâMREEtehu kânet minel gâbirîn (gâbirîne).: Böylece Biz, onun eşi (HANIMı) hariç, onu ve ailesini kurtardık. O, geride kalanlardan oldu.” (A’râf 7/83)

Kur'ÂN-ı Kerîm söylüyor kadınların isimlerini hep.. Sen ne diye “huri”ye kadın deyip geçiyorsun ahmak!. Ceylan gözlü oldu mu ona “huri” dermiş Araplar..
Araplar ne derse desin bana ne?. Hangi Araplar?. Müslümanlıktan önceki Araplar!. Bizim Kur’ÂN-ı Kerîmi Müslümanlıktan önceki Araplarla mı yazmış hâşâ!.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem öyle mi yapmış kendisinden önceki Arapların şiirlerine göre mi açıklamış, öyle saçmalık mı olur!.

Kimin işi bu fitneler?. Elbette İsrailiyyat.. Yahudilerin Siyonizmin dinamitleri.. arkasından da: “Müslümanların Kur'ÂN-ı Kerîmindeki cennetleri, göğsü yeni çıkan kız ve tüysüz oğlan yuvası!” gibi iğren iftiralarla İslam Dinini içten yıkmak veyıktırmala uğraşmaktalar maalesef..
İsrailin o gündür bugündür tüm İsrailiyat bitmez tükenmez nereden vurup nereden indireceğiz diye.. ondan sonra da kitablar yazıyorlar..
Barbaros çok iyi biliyor ki, onlara bize: “onların cennetleri kerhane gibidir, oğlan çocukları gılman huriler yetmiş bin tane şu bu!.” Demekteler..
Kur'ÂN-ı Kerîmde nerde bunlar kardeşim?. Nerden çıkardın bunları..


وَكَأْسًا دِهَاقًا
Resim---“Ve ke’sen dihâkâ (dihâkan).: Dopdolu kadehler- kâseler vardır.” (Nebe 78/34)

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
Resim--- "Ve kevâıbe etrâbâ (etrâben): Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.(Nebe 78 /33)

وَكَأْسًا دِهَاقًا
Resim--- "Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan): Ve içi dolu kadehler vardır.” (Nebe 78/34)

Göğüsleri yeni tomurlanmış kız çocukları verilecek.. mişş.
ALLAHtan kork be adam, “kız” kelimesi nerde “tomurcuk meme” nerde şu nerde?. “tepecik”lere öyle derlermiş Araplarda.. Öyle derlerse demek ki “göğüsleri yeni çıkan körpe kız çocukları verilecekmiş”.. Yoz akıllı adamın aklı fikri neresinde?. Şeytanlık Şehvetinde, şehâdette değil!. Onun için, ANA ALLAH celle celâlihunun RAHMini Şehâdet Şehri görmüyor da, ŞeytÂNın Şehvet Çukuru görüyor!.
Onun için şeytan zâten Rahîm değil Cahîmdir.. Onun için onun için neden söylüyorum: “Benim oğlum ilim okur, döner döner yine okur!.”
Bu avara kasnak olmamak için söylüyorum.. Doğru olmak için.. Dosdoğru.. Çoğu azı yok orta yolu çizmiş Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bak şöyle diyor bir tek 360 derecenin bir tekinde ALLAH KIBLesi KÂBeTuLLAH’..Ötekiler de ise, şeytan var, sağı solu yokmuş..
Sen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in İZİne bas yürü, gerisine karışma, Rasûlüllahlığa karışma ALLAHlığa karışma!.
İşte bütün mesele bu.. ALLAH celle celâlihu, hepimize hayr versin tabi hayr isteyelim de hayr versin şimdi TÂrık Sûresine geldik.. Târık Târık Sûresi mekkede inen MEKkî Sûrelerden birisidir biliyorsunuz. 17 âyettir.. Târık Sûresi, iniş sırasına göre 36. Sûredir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KuL İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm” Başlangıçta bir kere eûzu besmele.. Kur’ÂN-ı Kerîm emrince Kur'ÂN-ı Kerîme girerken eûzu besmele çekmek zorunda kalıyoruz. Hangi şeytanın şerrinden ALLAHa sığınıyoruz. Kendi aklımızın ikiliğinden.. Eee “İKİLik”i “TEK”lese ne olur?. Nakil olur, nurlanır aydınlanır, ne DEdiğini BİLdiğini BULduğunu OLduğunu YAŞAdığını ANLArız.. Doğru Yol Sıat-ı Mustakîmde oluruz. Onun için Kur’ÂN-ı Kerîmde “ALLAHa sığınarak Kur’ÂN-ı Kerîme başlayın, istiâze edin: “Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm” deyin ve ALLAHa sığınarak GİRin!. Kendi “ben”lik kabuklarınızı kırın, kendi fazlalıklarınızı bırakın!.

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm.
Bismillahirrahmânirrahîm..


وَالسَّمَاء وَالطَّارِقِ
Resim--- "Ve’s- semâi ve’t- târık (târıkı).: Semâya ve Târık’a andolsun.” (Târık 86/1)

Ve’s- semâi ve’t- târık..
“Ve”, andolsun vALLAHi, billahi, tALLAHi gibi yemin harflerindendir. yâni kesinliği kesindir. ALLAHu zü’L- CeLÂL uyarıyor..” And olsun, yemin olsun!” derken ALLAHu zü’L- CeLÂL, biriyle bahse girmiyor, birisiyle iddialaşmıyor ve şunu, şunu şunu iyi anla ki, Ve’s- semâi, şu semâ var ya şu semâ gökyüzü.. ve’t- târık.. semâya andolsun.. Tarığa andolsun.. Ve’s- semâi semâ aslında, sonsuzluk sonsuz yâni.. Maddîyatın kelle gözünün göreceği sonsuzluğun..


أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ
Resim--- "E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhit (muhîtun).: Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler, öyle değil mi? O (Allah), herşeyi ihata etmiştir (ilmiyle kuşatmıştır), öyle değil mi?” (Fussilet 41/54)

Yâni hemzenin MuhaMMedi sahibliğine “mâe” denir “bile”liktir ya da, sudur mae.. Bu benleşti, senleşti, onlaştı mı.. semâi.. Semâ, gökyüzüdür.. bir de semâ, işittiğini duymaktır.. İşitmek başka şeydir duymak başka şeydir.. Görmek başka şeydir bakmak başka şeydir.. Ahmet can diyor ki bugün gelirken: “Hocam ben bu gün gelirken, belki bin kişiye baktım ama bir kişi gördüm. O da tanıdığım felandı..”
Ötekiler gelip geçiyor.. Çünkü bir türlü ses duyuyor ama işitmiyor.. Oysa duyduğu, işitmenin ötesinde..

Ve’s- semâi ve’t- târık..
Târık.. Tarığa andolsun! .Efendim bir yıldız gökyüzünde bir yıldız varmış da ona “Târık” diyorlarmış da.. Ne kadar doğru?. Tarığa da and olsun.. Târık and “yol” demektir.. Ve’s- semâi ve’t- târık..
Esmâ, semâ kökündendir bu âlem ne âlem basitçe düşündüğümüzde biz âyeti tercüme etmiyoruz âyet işte bu kadar gökyüzüne ve tarığa and olsun.. Tarığın ne olduğuysa.. Efendim gök yüzünde bir yıldızmışTârık.. “Hangi yıldız?” derssen bunu ne Araplar ve ne başka millet çıkıp da “Arkadaş Târık felan yıldızdır” diye bir şey de söylemiyor..
Mesele orada değil, mesele bizim ne anlayacağımız.. Bize ne demekte bu âyet.. Bu Zât Sıfat Esmâ ve Eşyâ Âleminde, Esmâ Âleminden bakıyorum, Eşyâ Âlemini görüyorum..
ve’t- târık.. Buraya giden bir târıkât vardır, bir yol vardır.. o’na da yemin olsun!. Kudretullah Rüşdüne taraf oluş Târık.. Yol odur ki, sen buradan kalkıp Erzurum’a gidiyorsan senin hedefin Erzurum.. ya da hacca gidiyorsan senin hedefin Mekke’dir.. Senin târıkın, yâni Kudretullah rüşdüne sahibliğin kilitlenmiştir.. O arada geçen yollar, haller, zamanlar hepsi bunlar ne içindir?. Târıkın sonu içindir.. Tarikât dediğimiz de aynı şeyden gelmektedir..


وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
Resim--- "Ve mâ edrâke mâ’t- târık (târıku).: Ve Târık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir?” (Târık 86/2)

Ve mâ edrâke mâ’t- târık.. Ve mâ, nedir.. edrâke, idrak ettiren şey, mâ’t- târık.. Târık denilen şey neymiş, sana idrat ettiren şey nedir?.
Ve mâ edrâke, nedir senin idrak ettiğin şey nedir?. Bu târıkın ne olduğunu sana bildiren nedir?. “Bildiren” midir idrak etmek, “âlem”le midir efendim!. “Bildiren” diyorlar kim diyor eee bir şey diyecek “alleme” değil, “edrâke” bildiğiniz idrak.. İlim İrade İdrak var ya, doruğa çekmek, iğnenin ucuna çıkarmak, daha başkası olmamak!. Karar ver kardeşim artık uçacaksın ya uçacaksın ya parçalanıp öleceksin ki, çıktın minârenin tepesine.. Şimdi “İştirak” kaldı yâni.. Ve mâ edrâke, nedir sana idrak ettiren neymiş et Târık neymiş sana bildiren.. Nedir Târığın ne olduğunu sana bildiren, nedir ki sen nasıl anladın yâni.. Neyimiş bu Târık..


النَّجْمُ الثَّاقِبُ
Resim--- "En necmu’s- sâkıb (sâkıbu).: (O) parlak ışığı ile karanlığı delen bir yıldızdır.” (Târık 86/3)

En necmu’s- sâkıb..
Öyle bir “Necm”dir, öyle bir yıldızdır ki: “Sâkib” delen bir yıldızdır.. “En necmu’s- sâkıb” Delen bir yıldız, parıl parıl parlayan, ışığıyla yâni.. Karanlığı delip gelen, karanlığı delen bir yıldızdır Târık.. yâni “necm” nedir?. “MuhaMMedi Cemiyyet Nuru”nun adına “necm” denir.. Niye “ay” denmez elli tane ay olacak yüz tane ay olacak da, yüz tane mi “MuhaMMed aleyhisselâm” olacak.. Sonsuz yıldız olacak, evet olacak büyük küçük şöyle böyle olacak.. En necmu, bu CEM’ CEM’iyyet Nurullahı, MuhaMMedî CEM’iyyet Nuruna ne denir?. NÛR-u MuhaMMede, En necmu denir bi anlamda.. Nedir Ehl-i Beyt aleyhisselâm CEM’idir.. Es- sâkıb bilelik Kudretinin sana kadar gelişidir.. Nasıl oluyormuş o iş?. Nasıl olacak Keban’dan gelen ceryan gibi geliyor, güneşten gelen ışık gibi geliyor.. Sonsuz mesafelerden, yıldızlardan bize gelen ışıklar gibi geliyor, delerek geliyor.. Yıldızın kendi gitmiş hâlâ ışığı yol alıyor..
Sâkıb, cehâlet karanlıklarını, benlik karanlıklarını örtülerini, pisi pası delerekten En necmu’s- sâkıb bunlara de yemin olsun!. Neymiş Târığın ne olduğu?. O karanlığı delen bir yıldızdır.. Öyle bir Kutup Yıldızı gibi bir yıldız ki kitlediğin zaman ebedî olarak onun ışığıyla yol alırsın.. Sırat-ı Mustakîmde..


إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
Resim--- "İn küllü nefsin lemmâ aleyhâ hâfız (hâfızun).: Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır.” (Târık 86/4)

İn küllü nefsin lemmâ aleyhâ hâfız..
İn.. şüphesiz ki.. Küllü nefsin.. her bir nefis için.. lemmâ.. olmazsa olmaz..
Arapça öyle bir şey ki, “in …. Lemmâ” dersiniz vve araya ne koyarsanız o içine koyduğunuz şey “olmazsa olamaz” yâni “olmazsa olmaz, mutlaka öyle olur.”
İn küllü nefsin.. Hiçbir nefis yoktur ki, olmazsa olmaz o nefsin varlığı gibi sabittir.. yâni İn küllü nefsin lemmâ aleyhâ hâfız, onun üzerinde bir hâfız, bir gözetleyici olmasın ki, bu mümkün değildir.. Hâfız; özleyici, koruyucu, sürekli olarak hafız var.. kim?. Kim mi?. Keban, benim laptopun hâfızı, şah damarımızdan yakın RABBımız, bizim hafızımız hem de bizden de daha da içinde.. bizim, bizin ötesinde yâni..
Öyle bir târıktan bahsediyoruz.. Öyle bir Kudretullah Rüşdüne taraf oluştan bahsediyoruz.. Ben RABBıma inandım, ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e inandım, ben RABBınma inandım.. Habli’l- verîde inandım, şah damarımdan da yakın AKRABA olduğunu RABBımın..
Kuru laflarıyla geçiştiremeyiz!. Nasıl geçiştiririz kontrol kalemiyle prize dokunduğunda kontrol kalemi sana ne diyor: “Ahmet Çakır, diyor bak kardeşim şu noktadan bu cerayanın yaratıldığı noktaya kadar bütün sistem BİZBİR-İZ ve yaratan da burada.. Bak ışığı görüyor musun, o NÛRuLLAH işte, İn küllü nefsin lemmâ aleyhâ hâfız.. asla hiçbir k imse yoktur ki, üzerinde korucu bulunmasın, bir muhâfız bulunmasınki imkânsız..Öylebir gözetleyici ki, HUDUDuLLAH dışına çıkılamayan yutucu El Hâfız.. Ve bize öyle bir ulaşım vardır ki..

El Hâfizu:
Resim

El Hafîzu:

Resim

فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ
Resim--- "Felyanzuri’l- insânu mimme hulıka.: Artık insan, neden yaratıldığına baksın.” (Târık 86/5)

Felyanzuri’l- insânu mimme hulıka ..
Bu anlatılanlardan mütâkiben şu söylediklerimizden fe artık bundan sonra Târığı anlattık ya buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL ne olduğunu.. Anladık mı?. Anladık Keban kendisine bağlı bütün sistemin özünden, gözü gözünden görürmüş, Hâfızmiş hakikaten de el Hâfız, ALLAH celle celâlihudur ALLAHtır El Hafîzu de ALLAH celle celâlihudur..

Felyanzuri’l- insânu mimme hulıka..
İnsan niye orda burada kendisi için bir şey arayıp duruyor yâni!. Haa baktım gökyüzüne da ALLAH celle celâlihu, bu sonsuz küreleri zerreleri yüzdürüyor gözüküyor.. Atomlar da birbirine değmiyor, küreler de.. Anlaşılmayan bir şekilde bize göre sonsuz dönüp duruyorlar.. Hakikatta ise, yeniden yaratılıyorlar her ÂN YENiden Şe’ÂNuLLAHTa.. Böyle birmuhteşem bir sistem içerisinde iken, zavallı ham akıllılar onunla bununla inanmaya çalışıyorlar!. Ne buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL artık onu bunu bıraksın da; “fe” ki, mütâkiben derhal demektir.. “ve” biraz sonra.. “sümme” daha da sonra Ahmet geldi ve diyorsa eğer.. Ahmet geldi “ve” Hakan” da geldi, hemen geldi.. Ahmet geldi “fe Hakan da geldi”, ama sonra geldi. Ahmet geldi “sümme Hakan “da geldi.. ama ne zaman?. Sümme.. Hakan geldi ama bilmiyorum bir hafta sonra mı geldi, ya da ayın sonunda mı ne zaman geldi, gelmiş amma çok çok sonra “sümme”.. Bu yaklaşımları çok iyi bilmek lâzım.. “fe mütâkiben”.. “fe” mütâkib ederler takib ettirir yâni şu söylenenlerden sonra “Felyanzuri’l- insân” derhal nazar etsin, baksın, nazarını kendine çevirsin bakışlarını insanoğlu..
“mimme hulıka”.. Hangi şeyden, neden yaratılmış.. Neden yaratıldığına bir baksın. Hangi şeyden yaratılmış?. şu insanoğlu ki orada burada arayacağına kendine bir baksın bakalım, yaratılışına bir baksın, nazar etsin bakalım.. Hukliyyeti neymiş?. Neydi Hulkiyyet?. Kudretullah Lütfunun halikâ gelişiydi ya.. ALLAHın bileceği İŞ.. ALLAHu zü’L- CELÂL’in bileceği iş de, biz de Oluşuyuz.. Haktır, ALLAHın bildiği şüphesiz.. Bizim canımızı da Keban üretiyor da.. Yâni bu ceryanın Kebanda üretildiğini bilmemiz mahsurlu mu?. Bütün direkleri söksek Keban’a kadar bir tek direk kalsa mahsurlu mu?.
Ben “DSİ”deyken girdim oraya.. O türbünlere.. Keban Türbünlerine girdim, dönen dev türbünlere ve altında özel alışımlardan yapılmış süpürgeler.. Yüksekten düşen su o dürbünleri çeviriyor, aynen değirmen gibi.. o süpürgeler ise yeri süpürürken sürtünmeden ilginç bir elektrik doğuruyor bildiğimiz şey.. elini eline sürter gibi yâni.. ve bu sistem dışına alınıyor çok büyük voltajlar çok büyük enerjiler bunlar regüle ediliyor depo ediliyor değil.. fazla gelirse toprağa emdiriliyor.. ve regule edilerek trafolardan geçilerek yâni süzülerek 50 bin voltlar, 30 bin voltlar teee artık trafolarla gele gele nereye kadar geliyor 5000i Bursa’ya geliyor.. ama biz o yksek voltajı kullanamıyoruz.. artık eve verecekse 220 volt.. ne bileyim ben sanayiye vereceksek 350 volt.. ne vereceksek ona göre ayarlıyoruz..
Ve bu “Hılkıyyet”i iyi anlamamız gerektiğini buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL.. Câhilce hiçbir şey bilmemize gerek yok.. KelâMuLLAH var Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem var.. kendimize bakıp da nasıl halk edildiğimizi anlamayacak kadarda değil şkür aklımız az değil yâni!.


خُلِقَ مِن مَّاء دَافِقٍ
Resim--- "Hulikâ min mâin dâfikın.: Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.” (Târık 86/6)

Hulikâ min mâin dâfikın..
Hulikâ.. yaratıldı, halk edildi.. min mâin.. Bir damla “SU”dan yaratıldı.. “Dâfik” nedir?. Dâfik, ÖZdeki Kudretullahın dâimîyetidir.. Haa kuvvetle atılan, dökülen, şiddetle atılan..

Meselâ Rahmetli Hacı Osman Efendi felan hep söylerdi.. “İnsanda şirk ki RABBını da unutuş.. Ancak cinsî birleşim boşalımı sırasında olabilir” derdi..
“Bu boşalım sırasında ALLAHa unutmam” diyen bir kişinin normal insanlığı şüphe götürür, mümkün değil çünkü..
Dâfik, buradaki fışkıran fırlayıp çıkan kim?. Çıkan kim?. Kıyamete kadar gelecek ZüürriyyetNesil.. ALLAHın Nuru, KÛN feyeKÛN fışkırır KÛN feyeKÛN fışkırıyor.. Zincir fışkırıyor.. O, öyle bir dökülüş, öyle bir atalış ki, korkunç bir şey yâni.. Bir mikroskopta binlerce “meni”nin, bir tek yumurtayı döllemek için nasıl şu kadar miktarda olması lâzım!. Elbette büyük miktarlarda olması lâzım ki dölleyebilsinler.. Onun için “tüpbebek” felan çıkıyorortaya.. niye?. bütün bunlar yeteri kadar olmadığı için, dâfik olmadığı için!. Dökülen şiddetle fışkıran, şiddetle saldıran bir damla “mim” “main” “su”dan ibârettir.. Mâe, su.. SUdan halk edildi.. dafîki bir SU.. Fışkırıp çıkan, yâni erkeğin bel kemiği ile kadının göğüs kemiği arasından sıçrayarak çıkan bir “SU”dan bahsediliyor.. İkisinde de öyledir efendim!. “Âdem aleyhisselâmın zahrı”ndan, belkemiğinden” diye âyet var.. Bel Kemiğinden ki, iliğinden yâni.. yok kadının göğüs kemiklerinden..


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim--- “Ve iz ehaze rabbüke mim beni âdeme min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim e lestü bi rabbiküm kâlû belâ şehidnâ en tekulu yevme’l- kiyameti inna künna an haza ğafilin : Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.” (A’raf 7/172)

"Bezm-i Elest-Elest Meclisi" diye meşhur olan başlangıç, her nefsin ilk defa sahneye çıktığı, “Rububuyiyyet Tevhidi”ni hepsinin de kabul edip kendi kendilerine şâhid olup taahhüd ettikleri antlaşmadır..

Bu âyet-i celîlede SONuç da hemen belirlenmiştir. İlk sözü Elestte verdiniz, imkÂNla imtihÂN Hanı olan şu Cihândan, çıplak girip çıplak çıkarken son sözünüze bakılacak: "RABB'ınızın celle celâluhu ni'metleriyle bir ömür yaşadınız..son nefeste ÖZünüzdeki SÖZ Emânetinize hiyânetiniz oldu mu?. Kısacası, “ULuhiyyet Tevhidi”niz var mı?."

Âdemoğlunun zahrından (arka, sırt, bâtın) çıkarılan zürriyet (nesil-kuşak-soy-döl), esâsında bedensiz gibi, ancak beden içinde bedenler şeklinde bedenlidir.

Yahu kardeşim ne uğraşıp duruyorsun, kadının da erkeğinde yumurtalıklarından.. sen o kelimeleri anlayabiliyorsan.. o şekilde anlama uydurmaya çalışma, göğüs kemiğini kalça kemiğini bırak sen de, dâfik ne?. Onu söyle!. İnsanın ÖZündeki şah damarından yakın Kudretullah Enerjisinden bahset!. Elset Enerjisinden, CÂN CERRyÂNı’ndan bahset.. Bunun Dâimîyyet Zincirinden bahset.. Dâimîyet Zincirinden bahset ki, kıyamete kadar gelecek Barbaros’un torunundan bahset, dâimîyet sonunu söyle.. En sonunu söyle, son nefesi söyle, Kudretullah icrâ’ oluyor çünkü dâfik budur.. Geri kalan sen nasıl doğdun, ben nasıl doğdum?. Her şey gibi!. Herkes nasıl doğuyorsa, bir keçi nasıl doğuyorsa, bir nohut nasıl doğuyorsa bizde öyle doğduk.. Yâni hiçbir şey yok, hatta onlar daha düzenli.. Bir keklik yavrusu, beş dakika sonra komando gibi saklanabilir, beş dakika bile sürmez!. Bir işte izliyoruz belgesellerde bir İmpala yavrusu on beş dakikada annesini bir kere emerse 70-80 km./saat hızla annesinin arkasından koşabiliyor.. Çünkü öyle dizayn etmiş ALLAHu zü’L- CeLÂL!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KuL İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

يَخْرُجُ مِن بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ
Resim---"Yahrücû’ min beyni’s- sulbi ve’t- terâib (terâibi).: (Bu su,) Bel kemiği ile kaburgalar arasında(ki organlar)dan çıkar.” (Târık 86/7)

Yahrücû’ min beyni’s- sulbi ve’t- terâib.
Nerde geliyormuş bu su yahrücû..’ Uruc eder çıkar.. min beyni.. arasından, sülbünden çıkar.. Sulb, sulb omurgadır aslında.. sulb, sert katı taş gibi olan şeyler sulbdur.. omurga kemiği d,e bütün vücudu taşıdığı için omurga kemiğine “sulb” denmiştir. Aynı zamanda sulb, sülâledir, zürriyettir.. Aynı zamanda sulb, “Bilelik Lütfuna Sahib”liktir kardeşim.. Adam kısır ne olmuş?. Zinciri kopmuş adamın tek oğlu vardı o da ölmüş.. Kendisi de, fakir yâni kısır olmuş.. Ne olmuş zincir kopmuş!. öyle olmamış binlerce senelerdir bu güne gelmiş Barbaros.. Kıyamete kadarda zincir yürüyor; kanı, teni, canı, imânı yürüyor sülbiyet.. yâni bu “BİLE”lik Lutfunun Sahibliği aynen devam ediyor.. Hangi “BİLE”likten bahsediyoruz.. Güneşin BİLEliğinden IŞIKtan bahsediyoruz, IŞIKtan konuşuyoruz.. Güneşin BİLEliğinden ne demek?. Ne ne demek Güneşin BİLEliği yoksa, IŞIK yoktur.. IŞIK varsa GÜNEŞ de vardır.. “BİLE”liği çok merak ediyorsan ara kesite git, orada görürsün, kaç santigrat derecede beşbin mi ne idi..

Yahrücû’ min beyni’s- sulbi ve’t- terâib.
Et taraib, göğüs kafesi.. Yâni ana memesi.. yâni turâb, toprak.. yâni yânisi manisi yok.. bir damla erkek menisi nedir?. Yumurta.. dişi yumurtası ne yapar?. tavuk yumurtası ne yapar?. İçerisine giren dölü besler, içerisine giren yaratığı mikrop gibi, girenin besini hazırdır orada.. Başka bir şey yapar mı?. Yapmaz, yâni tarladır, yâni Havva Anadır.. Yâni Rahîmîyettir, Rahmânîyeti büyütür varlık olarak.. “Kevaibi ve etrabâ ve kehsen dihaka”


وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
Resim---"Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).: Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,” (Nebe 78/33)

وَكَأْسًا دِهَاقًا
Resim---"Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).: Ve içi dolu kadehler vardır.” (Nebe 78/34)

Bakınız, “etrâbâya ne diyorlar, “göğüsleri yeni tomurcuklanmış, tepeciklenmiş kız çocukları” diyorlar. göğüs kemiği, omurğa göğüs kemiği.. omurga hepsine bakın bel kemiği.. bel kemiği, Âdem aleyhisselâmın Zürriyet durağı.. Ana göğsüyle-Memesiyle-sütüyle.. Baba sulbü..
turâb nedir?. “BİLE-lik Rüşdünün Senliği”ne turâb denir.. Bin tane kadın olsun bir tek erkek olmasın bin kadın boşunadır ki, mutlaka neslin devamı için bir erkek lâzım.. Kesinlikle tek tohumdan binlerce sürüyebilir bu BİLE-lik, İlahî BİLE-liği, “Rububîyyet ve Rüsûlîyyet senliği”ne turâb denir.. bu Rahîmîyettir..
Yahrücû’ min beyni’s- sulbi ve’t- terâib..
Bu nerden çıkar?. Kardeşim nerden çıkacak erkeklerde sulbunden çıkar.. Âdem aleyhisselâmın Havva Vâlidemizinde terâibinden çıkar.. Onda tohum vardır sülbî dediğim BİLE-lik Lutfuna Sahiblik vardır. TOHUM-Luk..
Çünkü öbüründe de tarâib vardır.. RABBanî Senlik.. yâni TARLA-lık vardır..
Bu tarla da bu tohum ne olur?. HAYy Zinciri yürür de yürür, yürür de yürür tâa kıyamete kadar Göbek Bağlarından çekersek, tümünü Havva Vâlidemizin Ana Rahminde CEM’ Olur..
Sen çekerken beraber toplanır gelirler.. Yâni “Kaç kardeşsin Barbaros?” diyorsun.. Diyor: “İki kardeşim” Göbek Bağlarından çeksek ne olur?. Ana Karnında toplaşırlar.. Onların göbek bağlarından çeksek ninemin karnında toplaşırız.. çeksek ebesinin çeksek Havva Ebesinin/Anasının karnında toplaşıveririz.. daha da çeksek nere gideriz?. kardeşim ötesi bötesi kırmızı beyazı siyahı beyazı bütün insanlık ilk insan dediğin Âdem aleyhisselâm Zahrından zâhirinden, yâni bâtından zâhirî çıkış noktasında sana selâmı çakar.. Bu oluşumun tarlası tohumu yoktur.. Tarlası tohumu ALLAH celle celâlihudur çünkü.. Desen bir türlü demesen bir türlü.. Ama böyle bir aradan çıkmaktadır bir ana ile babanın arasından çıkana bakar mısın Hakan’a sülble taraib arasından çıkan Hakan’a..
Bu sistem hep böyledir Zıtlar Zevkidir.. hep iki şeyden tek şey, iki şeyden tek şey, iki şeyden tek şey böyle gider bu.. sulb.. teraib.. Burada bu sülb ve teraibte erkeğin sülbiyyet tohumluğu, kadının teraibliği, topraklığı..
Türkçesi erkeğinde sulbiyet zürriyet boğumu taşıması Rahmânîyeti.. ve Kadının Rahîmîyeti demek istiyorum..
Bunun “Bismillâhirrahmânirrahîm” dediğin anda ALLAH celle celâlihu: “Rahmânîyyet ve Rahîmîyyette Âdem ve Havva ile buyurun dökülün bakıyım ortaya!.” buyuruyor.. Biz de başlıyoruz..

Bunu bana gösterir misin “bismillâ” nerde başlıyorsun “bi” ile demek başlarımı nerden çıkardın o zaman?. “Rahmân Rahîm ALLAH celle celâlihu ile de” bana da başlarımı nerden çıkardın bu “be”yi bana bir söylesen ya “be” ne oluyormuş.. “be” BİLEliğini bana bir anlatsan ya, nasıl bir BİLE-likmiş bu?. Anlatamam, anlatırsam kâfir olurum!. Niye kâfir olursun?. Çünkü “RABBim şah damarımdan yakın” dersen hâşâ.. Yaa dışarı çıkarıp kâfir olacağım.. O, istediği kadar şah damarından yakınım desen “ve knALLAHi bi külli şeyin muhit.. ben seni hava gibi yuttum” desin “kaçamazsın” desin gibi düşnceler akıl antremanıdır..


إِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ
Resim---"İnnehu alâ rac’ıhî le kâdir (kâdirun).: Muhakkak ki O (ALLAH), onu (insanı) hayata geri döndürmeye (tekrar diriltmeye) elbette kaadirdir.” (Târık 86/8) (Fecr 89/28)

İnnehu alâ rac’ıhî le kâdir..

Şüphesiz ki o, o işi yapan kimse.. O, bu işi yaratan yâni “İnnehu alâ rac’ıhî” ettirmeyi “le kâdir” muhakkak kadirdir.. Kardeşim bu işi kim yaptıysa tekrar çekip “dönün geriye” diyebilir.. Ne kadar ilginç değil mi muhakkak suretle, şüphesiz olan şu ki, o var ya o, bu işleri yapan muhakkak o.. yaşayış lütfunu aynen veren alâ beni kendi nurundan halifesi yaratan ALLAH celle celâlihu’ya bak ya bütün esmâları da yüklüyor “sen benim halifemsin” diyor.. sen “halifemsin”i düşün iyice.. yâni “her türlü yetki etkim sende” diyor yâni kâinât üzerinde ve bunu da görüyorum en akıllı hayvandan da akıllıyız müthiş bir şey.. yâni aklından dolayı ala recihi rücû’ onu rücû’ ettirir neye innehu şüphesiz ki alâ recihi le muhakkak ki muhakkak, mutlaka, elbette, kesinlikle “le kâdirun” kadirdir kudret sahibidir, kâdirdir .. Kâdir bu güç kendisinde olan demektir.. Kadîr ise, “kendisinde güç var bir de uyguluyor” demektir.. öyle biliyorsunuz öyle böyle esmâlar vardır.. Birinci harf elif-fetha çekeri ise; Âlim, çok bilgiye sahbitir.. Alîm dediğin anda, bilgili ve de, bilgisini kullanıyor anlamında.. Burada el Kâdir ALLAH celle celâlihu, buna gücü yeter kudreti vardır şüphesiz ki ALLAHu zü’L- CeLÂL onu yeniden rücû’ ettirip, döndürmeye güç yetirendir. Kâdirdir, buna yâni gücü yetendir tabi ki yetendir..


RAZİYyetEN =>MERZİYyetEN.:

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsu'l- mutmainnetu: Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde Rabbine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---“Fedhulî fî ibâdî: Gir kullarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---“Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir!” (Fecr 89/30)

Yâni ya eyyuhennefsi mutmaine erci ila RABBuke

Haydi RABBine rücû’ et!. Ne zaman?. Öldükten sonra!. Demekteler.
Hayy ölmez olaydın!. Birde ölmeden bir şey yapalım bir kere, hayattayken bir şey yapalım, rücû’ edelim kardeşim!. Ölüm korkusunun kulu, ölümle kaldın gittin ya illâ ölünce rücû’ edecek, şimdi etmeyecek şah damarından yakın olan akrabası olsa da etmeyecek!. Ne yaparsa yapsın etmeyecek!.
Ya ne yapacak?. Oyun oynayacak!. Oyuncak mı hâşâ!. yâni küçümsediğim için söylemiyorum, üzüldüğüm için söylüyorum oyuncak gibi olsun istiyor!. Çünkü etrafına bakıp böyle görüyor!. Biz bunları duyuyoruz.. Bunlar “İmam böyle okuyor!.” diyor adam ya.. “İmam böyle okuyor!.” ne demek kardeşim?. Kur’ÂN-ı Kerîm böyledir..Geri DÖNn!. “Ben dönmem!” diyor yâni neden dönmez?. Anutluğundan, inadından dönmez!. Ne inadından?. Kur’ÂNsız yaşama inadından!. Ben, ben Kur’ÂN-ı Kerîmi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sesinden ve nefesindenDUyup UYmak isterim.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i bırakıp Kur’ÂNa bakarak felan öyle şeyden anlamam.. Benim için Kur’ÂN; Peygamber aleyhisselatı vesselâmın nefesinde ve sesindedir.. Sonra Sahabe aleyhisselâmın yazısındadır bu kadar..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’de kesinlikle böyle yapmamızı isterdi. Şunu bir anlayın ALLAH aşkına derdi ya bir anlayın.. Bu Kur’ÂN, anlayalım diye geldi uygulayalım diye geldi kardeşim.. Böyle gır gır gır makine gibi değil.. Yapmayın ya.. İnnehu alâ rac’ıhî le kâdir.. buraya getiern ALLAH rücû’ ettirecektir, geldiği yere geri götürecektir ki buna gücü yeten ALLAHtır.. Târık içindeyiz yolun yolu.. Anamızın karnından başlayıp mezara kadar giden var ya.. Onun için ben biliyorsunuz çıplak bir insanım.. Çünkü melâmiyim.. Beni Eşyâ Olay Zaman ve Zann giydiremez.. Çünkü deler çıkarım onu yakarım, onları cehennemimle yakarım.. İbrahîm aleyhisselâmın cehennemiyle demek istiyorum.. neden çırılçıplak?. harbi olduğu gibi saf.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’inyarattığı gibi.. Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemin buyurup duyurduğu gibi.. Kur’ÂNca, Hakca, ALLAHca yâni Türkçe söyle desen Rasûlüllahça sallallahu aleyhi ve sellem.. Biz anlamak ve anladığımızı yaşamak zorundayız satlık ve kiralık RABBımız olamaz bizim!. Âhirette orada burada.. Ne âhireti be, ne dünü ne yarını!. ALLAH celle celalehu dünden ve yarından münezzehtir!. Şu ÂN-dan da münezzehtir ALLAH celle celâlihu.. Ahmet çakır can diyor ki: “Hocam ben dün şunu yaptım yarında şunu yapacağım!.
Ben de: “Geç Ahmet can şu anda ne yapıyorsun onu söyle!. Geç dünü yarını bırak. Şu ÂNı söyle.. Şu ÂNı söyle.. Şe’ÂNuLLAH’ı söyle!. “Eşhedu enlâ ilâhe illALLAH hocam!. De.. Şunu bir şehâdete çek, şunu bi Şu ÂNa bir gel!.”

Ben lisede okuyordum Adana’da.. öğrenciler Türkiye genelinde özel bir imtihanla alınmıştı.. İşte çok seçkin insanlardı. Ben de seçkinlerin içindeydim hamd olsun, 636 kişi içinde birinci olarak kazanmıştım.. Ve seçkinler İngilizce, Fransızca ve Almanca birlikte okuyorduk ve o zaman 13 kişi girmişti İstanbul Teknik Üniversitesi'ne ben de girdiydim ama param pulum yoktu gittim Trabzon’da okumak zorunda kaldım, kalacak yer yurt filan feşmekân.. Puanın nereyi dövüyorsa oraya gidebiliyordun, o zamanlar öyle garip bir dönemdi.. Şunu demek istiyorum saman kağıt defterleri vardı uyku tutmadı kalktın aşağıya indim dershaneye.. Yatakhâne üst kattaydı çünkü.. Kimya hocasına sormuştum: “Hocam dedim bu hidrojen.. iki hidrojen birleşip helyumu meydana getiriyor.. güneş ışık veriyor!.” “Evet veriyor!.” dedi.. “Bu helyumu tekrar parçalayabilir miyiz?” dedim. Hoca: “Aldığını verirsen parçalarsın!” dedi.
Oksijeni de parçalarsın dedi 8 tane şey yapar.. Demiri 32 tane hidrojen yapar..

Ve ben oturdum sıraya düşünüyorum..
Ben böyle bir imkân bulsam her elementi ki tümünü hidrojen yapar mıyım?.”
Yaparım, o zaman kâinâtta sadece hirdrojen kalır.. Ve ben şimdi oturdum yazıyorum: “Hidrojeni Hidrojen yarattı.. Hidrojeni hidrojen yarattı.. Hidrojeni hidrojen yarattı.. Yazdım yazdım birkaç sayfa yazdım sanıyorum yâni.. Yazıyorum yazıyorum yazıyorum böyle bir şey yâni.. Normal bir akıl hali değil!.sonra sıkıldım ki: “Yeter ulan!.” diye çaktım şöyle kalemin ucu da kırıldı.. “Haaa en son dediğim hidrojen ALLAHtı.. En son hidrojen, yaratılmayan hidrojen ötekilerini yarattığı için oydu ALLAH.. Ben hidrojen diye söylerim O’na farketmezdi.. “X” desem, “Y” desem, Şu desem, Bu desem fark etmezdi çünkü yaratılmış ve yaratmıştı!. Neriye gittim?. Ben aklımın sınırına gittim!. “Yeter ulan” dediğim aklımdı benim!. Yeter bir kere, yeter ya ALLAHh!. ALLAHh!.
Yâni böyle olmaz.. yâni insanın aklı inanmalı..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KuL İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ
Resim---"(Yevme tuble’s- serâir (serâiru).: Gizli şeylerin açıklanacağı gün.” (Târık 86/9)

Yevme tuble’s- serâir..
O gün çok güzeldir.. Târık Sûresi harikâdır yâni.. ben de çoktan beri okumadım fakat harikâ ve eğer rücû’ ederse.. ne zaman?. Ölünce!. ölmek kelimesini kaldırıyoruz, ölmek diye bir kelime yok Kur’ÂNda “zâikatu’l- mevt” var.. mevti zevk etmek var, zıkımlanmak var zak var.. yâni ölmek diye bir kelime yok mevti zevk etmek var..


كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Resim---"Kullu nefsin zâikatu’l- mevt (mevti), ve neblûkum bi’ş- şerri ve’l- hayri fitneten, ve ileynâ turceûn (turceûne).: Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şer fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)

Şu ölümü bir zevk edelim.. ya her ÂNda doğup ölüyoruz zâten.. bundan korkmayalım demek istiyorum her ÂN yeniden yaratılıyoruz.. şu işi bırakalım şu tosbağanın kabuğundan bir kurtulalım.. kabuk ne zaman kırılacak, ne zaman eriyecek.. zamanı gelince eriyecek hiç dert etme..
Yevme tuble’s- serâir..
Tubla.: Beliğ olacak, ortaya çıkacak, açıklanacak..
o gün.. bu yevm var ya, nehârive leyl değil, gece ve gündüz değil yevm..
Yevm, MuhaMMedi Vücuda Geliş Yaşayışının adı yevmdir.. bunu idrak etti mi kardeşim bu vücuda geliş ve yaşayışın aslında bir NÛR-u MuhaMMed olduğunu anladın mı?.
Ne demek kardeşim, bütün kâinâttaki gıdaların temelinin güneşin ışığı olduğunu anladın mı?. fotosentez, motosentez, cart curt deme bunun ötesinde “Dirilik Enerjisi” getirdiğini anladın mı?. başka şeylerle yapamıyorsun bu işi.. Bu vücuda geliş yaşayışının MERKEZini, anladın mı NÛR-u MuhaMMedin ne olduğunu?.
Haa anladın güneşin ışığı gibi bir şey miş.. haa tamam tuble beliğ kesinlikle beliğ olur, belli olur Zâhir ve Bâtın Yaşayış Nuru BİLEliği ortaya çıkar.. tabi ortaya çıkar.. yâni kadıncağız hamile herkesten saklıyor.. ne zaman saklayamak 9 ay doldu mu, karnı burnuna değer saklayamaz beliğ olur..
Yevme tuble’s- serâir.. bütün sırlar tuble olur, beliğ olur ortaya çıkar açıklanır dost düşman görür .. o günkü yevm.. o günkü tuble’s- serâir.. bütün sırlar beliğ olur.. nerde olur efendim?. işte ben onlara itiraz felan etmiyorum beni doğru anlayın arkadaşlar.. yâni mahşerde vardır, mezar da varddır, berzahta vardır, kalkmakta vardır başım gözüm üstünedir.. ben şu ÂN daki Elest’ten şu andaki Mahşerden şu ÂN daki ölüp dirilmekten şu ÂN daki hesaba çekilmekten, şu ÂN daki dirilişten, şu ÂN daki içimin dışına çıkışından, bütün sırlarımın ortaya dökülüşünden ki, ben bu yevmi yaşamaya çalışıyorum.. bu bir hayal değil, bu bir rüyâ değil masal değil hakikat sırlar böyle ortaya seriliverir, bütün sırlar böyle uyuklamış olur.. vayy der uyandı ya sırların orta yere çıkacağı gün uykusundan uyanıyor.. şöyle olmuş böyle olmuş diyor, görüyor çünkü.. yaşamaya geçince Yevme tuble’s- serâir bütün sırlar ortaya dökülür böyle bir uyanış olursa böyle bir rücû’ olursa ölmeden önce ölüş olursa diriliş olursa ve ANLArsan Şe’ÂNuLLAHta..


فَمَا لَهُ مِن قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ
Resim---"Fe mâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır (nâsırın).: Artık onun bir gücü, kuvveti olmaz ve bir yardımcı da yoktur.” (Târık 86/10)

Fe mâ lehu min kuvvetin ve lâ nâsır..
Fe mâ lehu.. artık onun için.. kuvvetin kuvvet felan yoktur.. yâni ben vurdum mu şöyle yaparım böyle çarparım.. ve lâ nâsır.. bir yardımcısı da yoktur kendisine.. işte şu devlet bana, işte şu millet bana, şu adam bana yardım edecek felan bunların tümü, kuvvet ve yardımcı da yoktur.. kendi kuvveti de yok.. bir yardımcısı da olamaz.. onu görür bu sırları açıyor şimdi ne gücünün olduğunu ne de bir yardımcısının olduğunu.. ahh annen sever mi seni Hakan?. çok sever Babanda çok sever.. “E ben can veriyorum!.” desen ne derler.. valla kuzu kuzu bakarlar başka ne yapacaklar canlarını verirseler canlarını verirse onlarda ölmüş olur bir şey yapmış olmazlar işte bunu bunu anlamak..


وَالسَّمَاء ذَاتِ الرَّجْعِ
Resim---"Ve’s- semâi zâti’r- rac’ı.: Ve dönüş sahibi semâya andolsun.” (Târık 86/11)

Ve’s- semâi zâti’r- rac’ı
Bak nerden başladıydık semâya yoldan başlamıştık değil mi.. vessemâi târık yoldan târıktan başlamıştık nereye geldik Ve’s- semâi zâti’r- rac’ı e.. ve and olsun essemâi o semâya ki o zâti sahibdir reci e sahibdir rücû’ ile sahibdir sen şimdi uydurmaya çalış efendim ne yapayım şimdi yağmurlu göğe andolsun deyim yok yörüngesinde dönen göğe andolsun deyim yok efendim burada rücû’yu gördü ya dönen dünyaya and olsun deyim göklere and olsun deyim felan neden neden Zâttan Sıfata Sıfattan Esmâya geçerken buradaki Sıfatın Rububîyet ve Rüsûlîyet olduğunu türkçe olarak söylüyoruz.. ALLAHa bakan yönünün RABBu’l- âlemin olduğunu Esmâya bakan yönünün de Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu.. bütün esmâ yükü dediğimiz şeyin NÛR-u MuhaMMed’den ibâret olduğunu.. bu paydanın bu aklımızın da ondan tümüne bile sahib olabiliriz gerçek MuhaMMedîysek Hakikat-ı MuhaMMedîyye ulaştıysak Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemin neyi varsa BİZBİR-İZlik olur ya.. bir damla gözyaşı gibi düşersek oraya olur hakikaten olur ALLAH yemin ediyor benim yemin etmeme gerek yok.. O esmâ sahibi ne olur rücû’ sahibi olur rücû’ edişe sahibdir bizzât kendisi.. yâni “arkadaş benim gözyaşım Marmara’ya düştü” diyorum sen diyorsun ki “gözyaşın ayrı Marmara ayrı!.” Ya ne diyorsun kardeşim “git bul gel” diyorsun neyi buluyum geliyim Marmara’nın içinde gözyaşını sor Marmara’ya gözyaşım orda “BİZBİR-İZ” diyor peki var yok yok var!. haa sen bu yok ve çok arasında TEKETEKe hasret geberip gidecek yâni bu şeytanlığın arasında hiçbir zaman ARAF arakesitinde: “Merhaba Cennetçiler.. Merhaba Cehennemciler ALLAHa ısmarladık!. Biz Cemâlullaha gidiyoruz!.” diyecek kadar yiğit değildirler.. yürekleri yiğit değildir neden?. ben kimseyle uğraşmıyorum ben sadece MuhaMMedî Melâmet Yolunu anlatmaya çalışıyorum..
Ve’s- semâi zâti’r- rac’ı..
Bu esmâ yüklü insanlar, akılları nakil bulmuş insanlar rücû’ sahibidirler, mutmaindirler, tatmin olmuştur, idminân tamamlanmışlardır, tümlenmişlerdir.. Halis Muhlis Sıddık ve Adil MuhaMMedîdir Hakan!. Alevere dalevere değil bizzât öyledir, bin kurşun sıksak da öyledir, yüzbin sene yaşasa da öyledir, bir saniye yaşasa da öyled.. çünkü, İÇ İnancı öyledir..
Bu İNANÇta; bir BEDEL yoktur, bir KIYAS yoktur, bir ŞART yoktur, bir SEBEB yoktur Bir Sonuç da yoktur..
Çünkü , bir muhatab değildir;
Dâvâ, ALLAHındır
Dâvet, Rasûlüllahındır
Duâ o KULundur..
Duâsı nedir?. Lâ İlâhe İLLâ ALLAH.. kim söyledibu SÖZü?.
MuhaMMede’r- Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem söyledi.. sen nerdeydin Hakan?.
Dayı ben de orada Gönül Deryasının içinde DAMLAydım.. Elinden ayağından gözünden öperim Hakan.. ben de oradaydım çok şükür bitti.. bitti gerisi teyyare..
Ve’s- semâi zâti’r- rac’ı..
Rücû’ eden şimdi bu rücû’ edişle bakın bakın insanların geri zekâlığına bak Barbaros buradaki rücû’ ile rücû’ edişin dönüşü ile atomun döngüsü arasında bir fark var mı ne alâkası var birisi tekerin dönmesidir ya birisi adamın Bursa’ya dönmesidir.. birisi tekerin dönmesidir sen türkçe dönmek kelimesiyle ikisini de karşılıyorsun rücû’ “ASL” a dönüştür.. Ayniyet Cem’inin RABBanîyyet kazanması ve Uluhiyyete gitmesidir hocam.. Rububîyette kalsa Rüsûlîyette kalsa ne olur?.
Cennet, cehennem bir şeyler olur.. ee ne olur?. orda ne olacak?. buradaki gibi çokluk teklik felan işte anlatıyorlar ya köşkler möşkler huriler şunlar bunlar fela!.
Ula kardeşim neden bahsediyorsun hani “Vâhidu’l- Kahhar ALLAH”tan başka kimse kalmayacaktı!.
Ssen neyden bahsediyorsun!. Bu bir panayır da oraya mı kuruyorsun?. nerden çıkardın öyle bir şey yok âyetlerde uyduruyor adam.. çünkü burada eksiklerini orda tamamlayacak!.


قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Resim---Kul innemâ ene munzirun ve mâ min ilâhin ilallahul vâhıdul kahhâr: De ki: "Ben sadece uyarıcıyım. Vahid (tek), Kahhar (kahredici) olan Allah'tan başka bir İlâh yoktur."(Sâd 38/65)

قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُلِ اللّهُ قُلْ أَفَاتَّخَذْتُم مِّن دُونِهِ أَوْلِيَاء لاَ يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ أَمْ جَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء خَلَقُواْ كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ قُلِ اللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Resim---Kul men rabbus semâvâti vel ard(ardı), kulillâh(kulillâhu), kul e fettehaztum min dûnihî evliyâe lâ yemlikûne li enfusihim nef’an ve lâ darrâ(darren), kul hel yestevil a’mâ vel basîru em hel testevîz zulumâtu ven nûr(nûru), em cealû lillâhi şurekâe halakû ke halkıhî fe teşâbehel halku aleyhim, kulillâhu hâliku kulli şey’in ve huvel vâhidul kahhâr: “Semaların ve yeryüzünün Rabbi kimdir?” de. “Allah'tır” de. Artık ondan başka kendilerine bile fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz? “Gören ve görmeyen bir olur mu? Veya karanlıklar ile nur bir olur mu?” de. Yoksa onlar, onun yaratması gibi yaratan ortaklar kıldılar da, böylece bu yaratma onlara benzer mi göründü? De ki: “Allah, herşeyin yaratıcısıdır.” Ve O, tek Kahhar (kahreden), herşeye gücü yeten, en kuvvetli olandır.”(Ra’d 13/16)

وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ
Resim---"Ve’l- ardı zâti’s- sad’ı.: Ve yarıklara sahib arza andolsun.” (Târık 86/12)

Ve’l- ardı zâti’s- sad’ı..
Arza yemin olsun.. hangi arza?. sad'i.. sad sahibi arza nedir sahibi kardeşim sad’ın yarıktı,r çatlaktır patlaktır deliktir.. deliklerin sahibi arza yemin olsun.. yarık yarık çatlamış arza yemin olsun.. yeryüzüne yemin olsun.. peki de benim arz nereydi bi söyler misin?. anladım dünyanın arzı, yeryüzü de.. benim arz neydi, benim semâ neydi?. benim zâhirim ve bâtınim neydi?. benim madde ve mânâm neydi?. somutun soyutum neydi kardeşim?. gözüken gözükmeyen neydi?.
Aksaçlı adamı herkes biliyor Latif Yıldız’ı.. Ama aklımı bilen var mı, canımı gören var mı? Mânâmı gören var mı?.

Ve’l- ardı zâti’s- sad’ı..
Bu çatlak patlak olan dokuz delikli arz kimin arzı acebâ?. Bu ney kimin neyi Barboros?. Bu ney kimin neyi öndeki sekiz delik arkadaki dokuzuncu delik ne demek?. Ne demek sekiz azanın secdesi ne demek.. İki göz, iki kulak ,iki burun, bir ağız, bir de kapatılmış göbek deliği,, ya da boş ver öndeki delik ya da kadın erkek arkadaki deliğe ne demeli?.
“Bu çatlak Arz sahibine yemin olsun” buyuruyor ALLAH celle celâlihu.. kadın erkek ayırmıyor hiç Ve’l- ardı zâti’s- sad’ı.. öyle deme efendim işte yarıklara sahib olan yeryüzüne.. iyi kardeşim öyle diyor yarıklara sahib olan,, hangi yarık bi gösterir misin bana ne yarığı derelere taşlara mı buyuruyor buradaki mesele yarılan yere de and yemin olsun..
Kur’ÂN-ı Kerîm’in bu âyetleri, bu sûreleri, zevk sûreleridir oku.. hani var ya bi böyle “kapıldım gidiyorum bahtımın ufuklarına ey kumrular diyorum yolculuk var yarına” mesela alır götürür beni Keşiş Dağının üstünden aşağıya salıverir.. bir şey yok bunda halbuki.. ya öyle değil kardeşim öyle değil sen kapılmadın gitmiyorsun bahtıyın rüzgârına, sen görmedin oraları, sen yaşamadın, sen görmedin, sen duymadın, sen konuşmuyorsun “summun bukmun umyun”sun adam bile değilsin, hayvan bile değilsin.. belhum e dallunsun.. o akla da yazıklar olsun.. o bedene de yazıklar olsun.. çatlağına patlağına da yazıklar olsun.. diyorum Hakan.. yâni çünkü yazık oldu.. yâni yazık oldu.. hayvan bile bunu idrak edebiliyor.. onu demek istiyorum.. ben onlara öyle saygı duyuyorum ki bazen gözümden yaş dökülüyor yâni.. gerçekten bu kadar Beyefendi kuşlar olur mu?. Saygılı sevgili.. yâni onu demek istiyorum Hayvancalığı bu kadar iyi biliyor ve yapıyorlar ki, taslarındaki su bitti gidip uzaktan yem getiremiyorum taşıyamadım diye yem yok, sularını vereyim bari dedim suyun başına kavga kıyamet koşuştular hemen teşekkür ediyorlar.. şunu demek istiyorum işte bu bir anlayış meselesidir.. ne varmış kardeşim.. çatlaklı yeryüzüne yemin ederim buyurmuş ALLAH celle celâlihu..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KuL İhvÂNi TÂRIK Sûresi Sohbeti

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ
Resim---"İnnehu le kavlun faslun.: Muhakkak ki o, gerçekten (hakkı bâtıldan) ayıran bir sözdür.” (Târık 86/13)

İnnehu le kavlun faslun..
Kesinlikle o bir sözdür ki fasl.. bir fasıl sözüdür.. yol nereye çıktı görüyor musun?. bir fasla çıktı.. bir Lütfullah Sahibliğinin, Hizbuşeytan mı Hizbullah mı olduğunu yâni, Lütfun Sahibinin ALLAH mı, Şeytan mı olduğu noktasına!. SALL mı ettik?!. SALLımız, ALLAH adına mı?. Yoksa, Şeytanı mı oldu!. ALLAH diye diye şeytana mı gittik!. Kur'ÂN-ı Kerîmimizi iyi okuyup anladık mı?.


RasûLuLLAH SALLallahu aleyhi ve SELLeme ulaşmayan bir kişi, “ALLAH celle celâlihu’ya Ulaştım!.” diyorsa dediğine iyi bakması lâzım..
Sakın “ALLAH ile kandırılanlardan olmasın!.”
Kur'ÂN-ı Kerîmimizde; Lokmân 31/33; Fâtır 35/5; Hadîd 57/14..


يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ قَالُوا بَلَى وَلَكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّى جَاء أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Resim---"Yunâdûnehum e lem nekun meakum, kâlû belâ ve lâkinnekum fetentum enfusekum ve terabbastum vertebtum ve garratkumu’l- emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve garrakum billâhi’l- garûr (garûmu).: (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o garur (aldatanlar, şeytan ve avaneleri) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu." (Hadîd 57/14)

Dikkat edin sizi “ALLAH!.” diye diye de kandırır o şeytan ve uşakları!.
İşte bu gün İslam Âleminin baş derdi bu buuu!.
Onun için ALLAH celle celâlihu korusun ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden ayrılmayalım dememin sebebi hep budur…

İyi ANLA!.mamız lâzım SALLı!. SALL nereye gitti.. SALL ucu nereye çıktı?. Hizbuşeytan mı Hizbullah mı?.. Âyetleri verdik biliyorsunuz dikkat edelim!. Diye..
Bakıyorsun ki, Ulu Câmi insanları almıyor, tepeliyor seni adam yahu.. Süt dökmüş kedi gibi giriyor da, çıkarken var ya yedi başlı ejderha gibi yalan dolan kavga kıyamet gırla gidiyor!. Yuh!. Yuh!. Niye yuh çekiyorsun kardeşim adamlara yahu!.
Onlara çekmiyorum şah damarlarından yakın akrabalarından habersiz oldukları için onlara değil uyandıramadığım için kendime yuh çektim!. Ama benim böyle bir görevim yok yân!.i Müfettiş değil Müftü değilim.. Zâten beni tanıyan da olmaz, kim olduğumu bilen de olmaz... ölsem ölümü bilen olmaz yâni.. “birisi ölmüş!.” Derler..

İnnehu le kavlun faslun..
Şüphesiz mutlak olan bir şey var ki, O kim O?. O kim, O ASLını fasl eden.. Fasıl sözü olan O kim?. Ayırıcı sözü, kavli taşıyan Kim?. Lutfullah Kudretini Lutuf olarak bize getiren.. en net getiren.. “Bismillâhirrahmânirrahîm” desem ben sondaki” mim”i söylemeden ALLAH celle celâlihu bunu buyurmaktadır.” Desem; vALLAHi, billahi, tALLAHi doğru söylüyorum.. Nasıl mı?. Aynen Kebandan cereyanın geldiği gibi.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin elinden ayağından gözünden her yerinden öperim kardeşim!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benden ayrı değil ben ondan ayrı değilim.. Benim RABBım benden AYRı değil ben ondan ayrı değilim.. Evet AYNı da değilim, AYRı da değilim!. Var mı Türkçesi Arapçası.. Güneşin ışığı, güneşin AYNı değildir AYRı da değildir.. Anla anla anla anla!. “BİZBİR-İZ”i anla!. “NAHNU”yu anla!. “EN”lığa kalkışma!.

İnnehu le kavlun faslun..
Şüphesiz ki bu sözler neymiş, bir ayrılık sözleriymiş.. Ayıran sözleri, kimi ayırıyormuş?. Hakkı, Bâtıldan.. Hayrı, Şerrden ayıran şüphesiz ki o bir sözdür.. Bu söz kimin?. Bu söz ALLAHu zü’L- CeLÂL’in sözü.. yâni KeLâMuLLAH.. “İyi de ben Kur'ÂN-ı Kerîmi nasıl duyarım?.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Sesinden ve Nefesinden duyarsın!. “ Emin olayım mı?.” “Emin ol! Kanlı Kafesinden duyarsın!. Şah damarımdan yakın habli’l- verîd dediğin şah damarın, habli’l- verid çemberin MuhaMMed aleyhisselatı vesselâmın Nurudur..
Senin zerren onun nurundan halk edilmiştir ki, NuRuLLAHtır!. ALLAH celle celâlihu’dandır.. Boşuna hiç kafanı yorma, buralarla uğraşma..
Bu söz gerçekten o insanın vicdanındaki Hizbuşeytanlık ve Hizbullahı ayırır!. Nasıl ayırır?. Şeytanını öldürür cenâzesini kılar!..
Yok kardeşim öyle bir şey yok!. Olan ise, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem YOLudur.. Şeytanını müslüman eder.. Müslüman eder, teslim eder AKLının iki ucunun İKİliğini birbirine kardeş yapar el kenetler gibi dÂireyi TAMMlar TÜMMler, KÜREleştirir KÂBE’sini ki, her noktası ALLAH çeker ayağı başı da ALLAH çeker Barbaros!. Her noktası “ALLAH!.” Çeker.. Sonsuz Merkezde sıfır.. Sırr-ı Sıfır..


وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ
Resim---"Ve mâ huve bi’l- hezli.: Ve o, sıradan, boş, anlamsız, saçma bir söz değildir.” (Târık 86/14)

Ve mâ huve bi’l- hezli..
Hâşâ sakın, sakın ALLAH korusun bunu bir hezeyan sanmayın!. yâni birileri şey gibi yalancı peygamber gibi.. ALLAHın Lutfuna sahib çıkmış da O’nun Rububîyetini kendi lütfu olarak ortaya sürüyor felan gibi.. Hâşâ bu bizzât ALLAHu zü’L- CeLÂL’in kendi SÖZüdür Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SESidir, senin benim NEFESimdir.. Doğrudur!. Güneşin ışığına bir şey söylemekle, “Işık değil!.” Demekle, “karanlık” demekle sadece kendi ahmaklığını ortaya koyar..insan güpegündüz yaşarken gözünü kapatmakla kendisine cehennem yapar, karanlık yapar!.

Ve mâ huve bi’l- hezli..
Kesinlikle saçma değildir bu söz!. Bu söz ALLAHu zü’L- CeLÂL’in buyruğu KeLâMuLLAH’ın Sözü =>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Sözü =>Ehlullah’ın Sözü =>Velîyullah’ın Sözü =>ALLAH ALLAH diyen ANDuLLAHların Sözü ki, hâşâ bir hezeyan değildir.. saçma anlamsız şaka şuka alevera dalevere işi değildir.. Bir hezil değildir ah kardeşim ah ne şeyler oldu ciddi uydurma saçma sapan gibi dalga geçer gibi her sözü ciddiye alış.. Şimdi bir anons duysak bilgisayardan, televizyondan bütün millet alarma geçer!. ALLAHu zü’L- CeLÂL’e istediği kadar ne derse desin bakan yok, umurunda da değil zâten!. Onun için Kur’ÂNın mânâsını okumak istemiyorlar!.
Ey Ahmaklar, ALLAHtan korkun!. Kur'ÂN-ı Kerîm, ALLAHın “ALLAHuekber!. ALLAHuekber!.” çekiyor niye duymuyorsun!” diye adamın yakasına mı yapışayım yâni.. Bu söz gerçekten muhteşem bir sözdür!. Haa hangi söz?. “Vessemâi vettârık” o Gönül Ülkesinden, o Enfus Âleminden.. Rububîyetten Rusûlîyet.. Daha söyleyemediğim şeyler var.. Cennet, Cehennem hepsi de, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Nurunun içindedir, Nurundan yaratılmıştır ki yaratıktır.. Oralara gidersek kafanızı karıştırırız.. zâten kendi kafam karışıyor bir de senin kafanı karıştırmayayım.. Ama hakikat budur.. Yalnız O ALLAHın Kudretinden Azametine geçiş.. vALLAHa ben canım ciğerim kardeşim gözünü severim kardeşim Cennet sizin olsun.. İster huri ister gılman!. Neyiniz varsa alın sizin olsun!. Cehennem sizin olsun ister çıkın ister girmeyeyin!.

Şu ARAFtan, Ara Yoldan biz bir geçip gidelim de!. “Nere gidiyorsunuz?”
“UYUNa gidiyoruz!.” yâni Vâhidu’l- Kahhâr ALLAH’a gidiyoruz!. Mutlak BİZBİR-İZ-liğe gidiyoruz!. RABBu’l- âlemin’e gidiyoruz!. Emrettiği gibi RÜCÛ’ edip gidiyoruz ve dosdoğru gidiyoruz!
Biz =>Melanetten =>Melâmete.. Melâmetten =>Selâmete yolcularıyız çünkü!. Biz Sırat-ı Mustakî YOLU süpürücüsüyüz!. Bizim azığımız, bizim mutfağımız olmaz!. Bizim azığımızı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gönderir, getirir!. Çünkü biz çalışmak zorundayız!. Biz karnımızın derdine düşüp de mutfak kuramayız!. Biz düzen tutamayız, biz dernek tutamayız!. Biz onun bunun uşağı olamayız!. Biz şu iş bu işi felan bilmeyiz!. Biz garip bir kader yaşarız ki, görüyorsunuz değil mi?. Onun için ama işimiz var, Deniz Feneri dikeriz!. Deniz Feneri dikilmiş de Keşiş Dağının Tepesine!. Onun için buralarda KuL İhvÂNi böyle harmandalı dönüyor!. boynunda bok torbasıyla takip ediyor!.
İşte mesele budur!. Onlar Bulut gibi, Rüzgâr gibi, Güneşin ışığı gibi, Halktan habersiz ama HAKk TeÂLÂ ile BİZBİR-İZ, NAHNU yaşıyoruz ve’s- SELÂMm!.


إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا
Resim---"İnnehum yekîdûne keydâ (keyden).: Muhakkak ki onlar, hile yaparak tuzak kuruyorlar.” (Târık 86/15)

İnnehum yekîdûne keydâ..
Onlar var ya onlar, keyd yapıyorlar öyle ki, hile tuzakları üzerine tuzak kuruyorlar.. Keyd üstüne keyd atıyorlar, düğüm üstüne düğüm atıyorlar.. yâni çok zalım adamlar..
Keyd: tuzak, kötülük, hile ile men etmek, kusmak, çakmağın tezce ateşi çakmak, geçmek, cenk etmek, dövüşmek, karganın ötmesi bile keydmiş..

Yâni keyd, aslında nedir onlar iç içe düğüm üstüne düğüm kör düğüm atarcasına keyd kurarlar ve kendi tuzaklarından kendileri kurtulamaz.. Aslında kendilerine kurarlar tuzaklarını.. Ama bu ahmaklara hiç anlatamazsın.. “Yapma, etme, gitme!.” Desen de, dinletemezsin başına çorap örer..
Bu kadar anlatıldı bakın on beş âyet okuduk ALLAHu zü’L- CeLÂL bir çocuğun bile anlayabileceği şekilde buyurdu ama onlar, keydan keyda ha bire tuzak üstüne tuzak peşinde..
Ama ALLAHu zü’L- CeLÂL ne buyuruyor bakın;


وَأَكِيدُ كَيْدًا
Resim---"Ve ekîdu keydâ (keyden).: Ve Ben de hile yaparak tuzak kurarım.” (Târık 86/16)

Ve ekîdu keydâ..
ALLAHu zü’L- CeLÂL: “BEN de hile yaparak onlara karşı tuzak kurarım!.”
BEN de tuzak üstüne tuzak kurarım!. bunlar öyle mi yapıyorlar BEN YARATANım, BENim hükmümü dinlemeyenlerin onların tuzaklarını başlarına geçiririm!.

Barbaros: Hocam mekri mekretmek âyetiyle ilişkisi yok mu?.
Kulivhani: Aynen mekri mekretmek, keydi keyd etmek.. Buradaki keyda yalnız bu insanın bakın bir daha geri dönüyüm on altıya.. Keyd, dâimîyet yaşayışının kevniyete gelişidir.. bu çok mekirden de fenadır.. Yâni dâimîyet yaşayışını insan nerden alır?. RABBından alır değil mi?. Bizim laptop nerden alır ceryanı?. Yüreğinden alır, Keban’dan alır.. Bu dâimîyet yaşayışının kevniyete gelişini yapar çünkü.. Bir ÂNda ceryÂNımızı ister Keban kessin, ister şurdan trafodan kessinler, ya da Ahmet gelsin sigortayı artırsın bu “keyda” olur ki, dâimiyet yaşayışı kevniyeti durur..
Bu insanlar öyle bir berbat düğüm atıyorlar ki anayı öldürüyorlar, omur iliği kesiyorlar ya!. Mekrden farkı budur onu demek istiyorum..

Ve ekîdu keydâ..
Aslan avlamıyoruz!. ALLAH celle celalehu ne tuzağı kuruyor?. Kendi şah damarından yakın olan RABBısını.. Habli’l- veridi bulamıyor, tek ipi..
Yûsuf aleyhisselâm gibi inanıp, tevekkül edip kuyudan çık çıkarım!. Demiyor..
İllâ başına çorap örecek!. HasbinALLAH veni’me’l-vekîl!.
Böyle zalımlığı seçebilir insanoğlu..
Öyle zamanlar olmuştur ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme böyle tuzaklar kurulmuştur maddî manevî çok şeyler var yâni..


فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا
Resim---"Fe mehhili’-l kâfirîne emhilhum ruveydâ (ruveyden).: Artık kâfirlere mühlet ver, onlara biraz sûre tanı.” (Târık 86/17)

Fe mehhili’-l kâfirîne emhilhum ruveydâ..
Artık kâfirlere mühlet ver, onlara biraz sûre tanı.. Biraz mehil ver, sûre ver.. yâni el kâfirine kendilerinde bu hakikat olduğu halde herkeste olduğu gibi onun üstünü örtüp: “Şah damarından yakın RABBım felan yok! Ben kendim Firavun’un tekiyim!.” diyor..
Kendilerinde herkeste olan HAKk ve HAYR var ama, örtüyorlar!. Onlara biraz muhlet ver o kâfirlere onlara meyil ver, muhlet ver onlara.. zâhirde ve bâtında o kâfirlere biraz muhlet ver.. rüvâyda biraz zaman tanı.. bu rüveyda kelimesi de aslında zaman değil de bir dilim.. bunun üzerinde bir ara çalışmıştım bu ruveyda üzerinde yâni rüveyda bu rüveyda öyle bir muhlet ki, yâni son şans diyelim.. Hadi mühlet ama, öyle bir mühlet ki, bir nefeslik daha tanı!.
Evet bütün haklarını kullandılar ama, yine de biraz muhlet ver onlara.. Kendi hallerine bırak da, ne halt ederlerse etsinler değil!.
Eğer derse ki “kurtulacağım” diyorsa.. Buyur kardeşim MeLÂMetin kapısı sonuna kadar açık!. Bursanın bir numaralı kötüsüne de açık dünyanın en günahkar insanına da açık!. Onun için, Dâimîyet Yaşayışının Vücuda Gelişinin Rububîyetvve Rüsûlîyet hakkı için ne yapalım kardeşim!. Ne yapalım sen kimin adamını kimin adamından şöyle böyle diyorsun, ALLAH’ın adamını ALLAHtan mı korumaya çalışıyorsun hâşâ!. Ya da kimi kime şikâyet ediyorsun, kimin kaderini beğenmiyorsu!. Boyayı mı beğenmedin yoksa boyacısını mı beğenmedin yâni!. Ne oldu kalem misin kağıt mısın?. Kader misin, Halk mısın HAKk mısın?. Nesin sen?!.
Burada şunu söylemek istiyorum Mutlak Dâimîyet Yaşayışının Vücuda Gelişindeki RÜŞD var.. Bunun için mühlet tanı yâni ben şöyle anlıyorum: “İyi ama Hocam atmış yaşına gelmiş yav kabuğu atmış yaşına gelmiş içerdeki altı aylık kalmış.. Nereye yaptığını bildiği yok!.”
Bekle!. Belki de yedi aylık olduğunda aklı başına gelecek içerdeki.. Dışardaki kabuğa bakma dışardakine bir mühlet ver!.

Biliyorsunuz ben heyecanlı bir insanım ama, mühlet veririm de konuşurum..
Âyet sonları sanki şiir gibi.. Onun için “Rüveyda” zâten okusanız yukarıdan aşağıya sonları harikâdır.. Ve bütün bunlar Gönül Semâsına giden yolun hikâyesidir.. Habli’l- Verîd Yolunun hikâyesidir.. Kulun “ben”den “BİZ”e Geçiş Yolunun Hikâyesidir.. “ben” dediğim şu yâni teyyare var ya yarım nefeslik teyyarelikten, Rüsûlîyete geçiş, Rububîyete geçiş, Nurullaha geçiş ve Zâtullahta yok oluş!.
“El Vâhudu’l- Kahhâr ALLAHtan başka kimsenin olmayışı” bütün bunlar için bir mühlet ver buyuruyor..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde böyle yapıyor zâten..


Resim---Münafıkların başı olan Übey b. Selûl hastalanınca Hz. Peygamber onu ziyaret etti. Bunun üzerine Abdullah b.Übeyy, Hz. Peygamberden, öldüğünde namazını kıldırmasını ve kabri başında duâ etmesini istedi. Daha sonra da Resûlullah’a, kendisine kefen olsun diye, gömleğini istetmek üzere birisini yolladı. Hz. Peygamber Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde ona gömleğini gönderdi. Bunun üzerine Hz. Ömer: “O pis, necis kimseye, gömleğini niçin veriyorsun? deyince, Hz. Peygamber: “Benim gömleğim, ondan, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi savuşturamaz. Fakat umulur ki, Cenâb-ı Hakk bu sayede o münafıkların bin adedini İslâm’a girdirir.” dedi. Zîra münafıklar Übeyy’den ayrılmazlardı. Onlar onun, bu gömleğin peşinde olduğunu ve ondan bir fayda umduğunu görünce, o gün onlardan bin adedi müslüman oldu..
(Bu konuyla ilgili farklı rivâyetler için bkz: Taberî, Tefsîr, 10/260-262; Vâhidî, a.g.e, s. 255-257; Râzî, Tefsîr, 16/121-122; Kurtubî, a.g.e, 8/218-222; Suyûtî, Esbab-ı Nüzûl, s. 152-153.)

O muhlet verilmiştir ki, o muhlet verildiği için Ebu Cehil’in oğlu gelmiş demiştir ki: “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gömleğini ver de babama örtü yapmak istiyorum, kefen yapmak istiyorum!.” Demiştir. Verdiği için de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi biliyorsunuz sahabeden tenkid edenler olmuştur nasıl olur en büyük kâfire nasıl olur gömleği verir diyenler olmuştur ama onların aklının ermediği şeyler vardır

Sahabeden yedi Abdullah vardır.. dokuz Abdullah vardır.. Abdullahlar vardır.. Onlar hiçbir şeye karışmamışlardır o Abdullahlar; Abdullah ibni Ömer, Abdullah ibni Abbas, Abdullah ibni Mesud.. bütün Abdullahlar.. İlimle irfânla Kur’ÂNla uğraşmışlardır..

Ben bir şey söylüyorum dikkat ederseniz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi sevenler inananlar lütfen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme Hasbî Hizmet etsinler.. Bir harf, bir selâm, bir kelâmla.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aç bırakmaz susuz bırakmaz yeter ki O’nun yolunda Hasbî Hizmetçi olalım!. Ne demek bu?. Türkçe şu demek Hakan Kardeşim, sen ALLAHın kullarına MuhaMMedî Hasbî Hizmet et!.

Biz hepimiz biriz Hasbî Hizmet Neşemiz İnşâe ALLAH Şe’enullahta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Şehâdet Şerefine ve Şefaat Şifâsına kavuşsun!
ALLAHu zü’L- CeLÂL bizi affetsin bağışlasın!. Bize merhamet buyursun ve bizi daima Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Şevkiyle Neşesiyle İnşeâ ALLAH Merhametine Muhabbetine ve Hakikatına; her yerde, her zaman, her hâlde ve her nefeste Hasbî ve Habibî Hizmetçileri kılsın!.
Bizi şeytan ve şeytanlaşmışların şerrinden korusun, onlardan uzak yapsın!.
Çünkü bizim işimiz gücümüz var onlarla uğraştırmasın!. Zâten de ALLAHa şükür hiç ölsek ölümüz kalır üç beş kişi var hiç neden çok şükürler olsun, sonsuz şükürler olsun!.
Ama bir şey var; her yerde, her zaman, her hâlde ve her nefeste alnının çatında secde izi gibi MuhaMMeder Rasûlullah AY gibi parlamalı Hakan!. İnşeâ ALLAHu’r-RahmÂN!.
Gerisi ALLAHu zü’L- CeLÂL’in bileceği iş, bizim işimiz hiç değil..
HasbuhALLAHi ve ni’mel Vekîl!.

Bir şey soracak söyleyecek varsa buyurabilirsiniz..
Hepinize hayırlı geceler olsu!. ALLAH celle celalehu; İŞinizi hayrlı kılsın, AŞınızı hayr kılsın, EŞlerinizi sâliha kılsın, BAŞlarınızı ve Kalblerinizi MuhaMMedî kılsın, yâr ve yardımcımız olsun İnşeâ ALLAH!. Birbirimize gaybî duâlar edelim.. Katiyyen birbirimizi elbiseleriyle, kablumbağa kabuklarıyla yargılamayalım.. şah damarından yakın RABBımızla BİZBİR-İZ diye görelim!. Hasbî ve Habibî Kardeşliği hazmedelim demek istiyorum Ahmet Canım!. Fiilen yaşadığımız hamdu senâ olsun ve bunun sonuçlarını İnşeâ ALLAH BİZlere da yaşatacaktır.. Çünkü insan aklı ve vicdanı onları gördükçe ve yaşadıkça tatmin olacaktır!.
Beni eğer siz lisede okurken felan görseydiniz derdiniz ki hayret yâni.. Kerâmet, şuymuş buymuş felan mu’cizeymiş bunlar vız gelir tırıs giderdi bana.. Ama öyle şeyler fiilen yaşadım ki birlikte yaşadığımız olmuştur.. Hakan gibi başkaları gibi daha da dahaları da o zaman gördüm ki, meğer aynanın arkası varmış!. Aynanın arkası varmış!. Ben nerden bileyim aynanın arkasındaki sır olduğu için ben hep kendimi görürürmüşüm!. SIRR kalkınca AYNam CAMa DÖNüşünce, BİZBİR-İZi gördüm!.
ALLAHu zü’L- CeLÂL hepimizi “BİZBİR-İZ NaHNu BİLEliği”nde NÛRu OLan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Işığında Nurunda “BİZ” bir kılsın!.
Es Selâmu aleyküm ve Rahmetullah cemân cümlemize İnşeâ ALLAH..



Resim Es-Selâmu aleykum ve Rahmetullâhi ve Berekâtuhu.

istiğfar antivirüsüMüz:
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.
Subhâneke Allâhumme ve bi hamdike eşhedu en Lâ ilâhe illâ ente vahdeke la şerîke leke estağfiruke ve etûbu ileyk.


Eûzu billâhi's-semîi'l-alîmi min e'ş-şeytâni'r-racîm
Bi'smi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm

Resim'' Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammediyyeti) ve
Nebiyyike (Mahmudiyyeti) , ve
Rasûlike (Ahmediyyeti) ve
Nebiyyi’l-Ummiyyi (Habîbiyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve sahbihi ve ummetihi... ''
Resim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön