KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


ASL-ı İSLÂM DİNi=>Kur'ÂN,
fASL-ı İSLÂM DİNi>-AHMED!.
vASLın hASLı MEŞKi>Kur'ÂN,
AŞk Ak GÜVERCİNi=>AHMED!.

aleyhisselâm..Resim

KeLÂMuLLAH-ta ve->RESÛLuLLAH-ta
Kur'ÂN-ı Kerîm =>RAHMEt ve ŞİFÂdır.:


ALLAHu zü’L- CELÂL’imizin;
KUR'ÂN-ı KERÎM’i =>RESÛL’üne ve KULLarına RAHMEt ve ŞİFÂdır..
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’i =>KÂİNÂtına RAHMEt ve ŞİFÂdır..


RAHMet=>R-H-M =>MuhaMMedî HAKİKAtın=>RUBUBîYyet RIZASInda
=>Kur'ÂN-ı Kerîm’i DUYup=>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem RAVZAsında =>UYmamız RÜŞDüne ERİŞimizdir!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


RAHM.: Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek. Hısımlık, karabet, akrabalık.
RAHMEt.: Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. Mc: Yağmur
MERHAMEt.: (Rahm. den) Acımak, şefkat göstermek. Korumak, iyilik etmek. Biçârelere yardımda bulunmak. Esirgemek..


Kur'ÂN-ı Kerîm =>ALLAHu zü’L- CELÂL’imizinn KULLarına bir İRŞad Kitabıdır..

İrşad.: Doğru yolu göstermek. Akli ve Kalbi, ikna edici ve te'sirli/uygulatıcı eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp Hidâyet Yolunu göstermek..

Cadde-yi Kübrâ-yı Kur'ÂNîyye YOLUnda SELÂMETLe devam ettirmekte;
ALLAHu zü’L- CELÂL’imize ve RESûLü’ne;
TESLiM OLmayı,
İMÂN ETmeyi,
TÂBİ OLmayı,
İTÂAt ETmeyi,
HeR ÂNda-Şu ÂNda-ŞE’ÂNuLLAHta,
=>Her Yerde, Her ZamÂN, Her HÂLde ve Her NEFeste
YAŞAyarak
ALLAHu zü’L- CELÂL’imizin MuhaMMedî ŞÂHİDi OLmaya kavuşurmaktır..

1-) KUR'ÂN-ı Kerîm’in ŞİFÂ YÖNü.: Hizbu’ş- ŞEYtÂN Ehl-i Dalalet SapıkLarı ve Fesad-Fitneciler tarafından insanlara empoze etmekte OLdukları Şek-Şüphe ve Tereddütleri ortadan kaldırıp insanları bu hastalıklarından kurtulmasında tek TUTunacağı ŞİFÂ ELİ OLan RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellemin ŞEFAAt ŞİFÂsı ELİni ELde etmektir..

2-) KUR'ÂN-ı Kerîm’in RAHMET YÖNü.: İnsÂNLara HİZBULLAH İLiM-EDEB-İRFÂN-ERKÂN AHLÂKını, HULUki’L- AZîM RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem UYGULama MuhaMMedî TÂLim ve TERBİYesinde; İLİM-İRADe-İDRAk-İŞTİRAkLa MuhaMMEDî NAHNU-BİZ BİR-İZ-Liği DENİZi İÇinde RAHMET DASMLası OLUŞumuz ŞEHÂDEt ŞERFimizdir..

Çok geniş bir KONU Olmasına ve pek çok eser yazılmış olmasına rağmen; YAŞamamızın sonUÇ’unda Ebdî SeLâHımız ve FELÂHımız OLduğu için GönüL VERdik DİLe getirdik..


ResimMuhaMMedî MuhaBBetLerimLe...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
KELÂMuLLAH <-> RESÛLuLLAH

RAHMEttir=>ŞİFÂdır KUR’ÂN,
=>SUBHÂNî SEFÂ dır KUR’ÂN,
NEFSLErin=>RABB’in DÖNüşü,
VUSLÂttır..=>VEFÂ dır KUR’ÂN!.


ZEVK 9543

ECEL =>KOĞAR.. =>EMEL=>KAÇAR.. DOĞum=>ÖLüme ULAŞır,
ŞERRden->HAYRa KAPı AÇAR.. HeR BAŞ=>MeZÂR TAŞIn TAŞIr!.
SELÂH<->FELÂH KUŞu=>KUR’ÂN=>RAHMEt<->ŞİFÂ KANATLarı,
KALB’in “HAYy!.” VURUŞu=>KUR’ÂN===>DOLAŞır=>KÂiNATLarı!.


20.01.20 20:20
brsbrsm...tktktrstkkmdKur’ÂNnn..


KUR’ÂNa HİZMettir HASBî
RASÜLüne HİZMet HABİBî
HABîBULLAH KALB KÂSEsi
KUR’ÂN’dır TEVHiD TABİBî!.


Resim

>SEBİLİLLAHı ÇIKma SAKın,
KUL İHVÂNim HİZMet EYyLe!.
LİVECHİLLAH TÂCI’n->TAKın,
HALKI’nı=>EL HAKk’a hEYyLe!.


Resim

=>KELÂMULLAH TEMELİnde,
=>RESÛLULLAH’ın=>ELİnde,
BİZ BİR-İZ NAHNU SIRRInda,
=>TEVHİDULLAH TEMELİnde!.


Resim

=>EHL-i BEYt EDEBin===>İZLe,
=>HAKk ERENLer SIRRIn=>GİZLe!.
=>AYIRmadan!.===>GAYIRmadan!.
GÜBRE de<->GÜL de>BİZ BİR-İZ-Le!.


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


Resim
ResimResim

1-) KUR’ÂN-ı KeRîM'in ŞİFÂ-ŞEFÂAt YÖNü.:

Hizbu’ş- ŞEYtÂN Ehl-i Dalalet SapıkLarı ve Fesad-Fitneciler tarafından insanlara empoze etmekte OLdukları Şek-Şüphe ve Tereddütleri ortadan kaldırıp insanları bu hastalıklarından kurtulmasında tek TUTunacağı ŞİFÂ ELİ OLan RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellemin ŞEFAAt ŞİFÂsı ELİni ELde etmektir..

ŞİFÂ.: Maddî ve Manevî Hastalıktan iyi olma, iyileşme. Hastalıktan kurtulma..İnsÂNın Şahdamarından da ÖZde ŞEHÂDetuLLAHa Kavuşumudur..
ŞİFÂ-BAHş.: f. Şifâ veren, iyilik veren, iyileştiren. Kur’ÂN-ı Kerîm ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem..
ŞİFÂYÂB.: f. Şifâ bulma, iyileşme..
ŞEFÂAt.: Şefaat etmek. Af için vesile olmak. Fık: Âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin affedilmeleri ve itaatli mü'minlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve diğer büyük zâtların ALLAH TEÂLÂ'dan niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır..
ŞEFÂAt-ı UZMâ.: MakaM-ı MahMud.: En yüksek şefaat makamı. Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in kavuşacağı, ALLAH celle celâlihu tarafından vaad edilen makam..
NeBîYyü’L- ÜMMî ReSûLuLLAH sallallahu aleyhi vesellem’e Makam-ı Mahmud verilmesi, umum ÜMMete şefaat-ı kübrâsına işârettir. MakaM-ı MahMud, CÜMMLe ÜMMetinin İki ÂLEMde de Ebedî Saadetiyle alâkadardır. Onun için ReSûLuLLAH sallallahu aleyhi vesellem’in hadsiz salâvat ve rahmet duâlarını bütün ÜMMetten istemesi SıRR-ı HiKMettir..

Resim
ResimResim
KUR’ÂN-ı KeRîMde BİLdiriLen ŞİFÂ ÂYETLeri.:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min RABBikum ve ŞİFÂun limâ fî’s- sudûri ve HUDen ve RAHMEtun li’l- mu'minîn (mu'minîne).: Ey insanlar! Size, RABBinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) ŞİFÂ ve mü'minlere HİDÂYEt ve RAHMEt gelmiştir.” (Yûnus 10/57)

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Resim---“Summe kulî min kulli’s- semerâti feslukî subule RABBiki zululâ (zululen), yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi ŞİFÂun li’n- nâs (nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn (yetefekkerûne).: Sonra meyvelerin (çiçeklerin) hepsinden yeyin! RABBinin emre âmade kılınmış yollarında sülûk edin (uçun, dolaşın). Onun karnından muhtelif (çeşitli) renklerde içecek (bal) çıkar. Onda insanlar için ŞİFÂ vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.” (Nahl 16/69)

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
Resim---“Ve nunezzilu minel Kur’ÂNi mâ huve şifâun ve rahmetun li’l- mu’minîne ve lâ yezîdu’z- zâlimîne illâ hasârâ (hasâran).: Kur’ÂN'dan indirdiğimiz şeyler, mü'minler için ŞİFÂdır ve RAHMEttir. Ve zalimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.” (İsrâ 17/82)

وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Resim---“Ve lev cealnâhu Kur’ÂNen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh (âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy (arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû HUDen ve ŞİFÂun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ (amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd (baîdin).: Ve eğer O'nu (Kitab'ı), yabancı dil bir Kur’ÂN kılsaydık, mutlaka: “O'nun âyetleri açıklanmalı değil miydi?” derlerdi. Araba yabancı dil mi? De ki: “O, iman edenler için HİDÂYEt ve ŞİFÂdır. Ve mü'min olmayanların kulaklarında vakra vardır. O (Kur’ÂN), onlara karşı körlüktür (şifâ ve hidâyet değildir). İşte onlara uzak bir yerden seslenilir.” (Fussilet 41/44)

Resim
ResimResim
KUR’ÂN-ı KeRîMde BİLdiriLen ŞEFÂAt ÂYETLeri.:

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
Resim---"ALLAHu lâ İLÂHe illâ huve’l- HAYyu’l- KAYyum (kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm (nevmun), lehu mâ fî’s- semâvâti ve mâ fi’l- ard (ardı), menzellezî YEŞFEU indehû illâ bi iznih (iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhu’s- semâvâti ve’l- ard (arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huve’l- ALİYyu’l- AZÎM.: ALLAH... O'ndan başka İLÂH yoktur. DİRİdir, KÂİMdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında ŞEFAATte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek YÜCEdir, pek büyüktür.” (Bakara 2/255)

مَّن يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُن لَّهُ نَصِيبٌ مِّنْهَا وَمَن يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُن لَّهُ كِفْلٌ مِّنْهَا وَكَانَ اللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقِيتًا
Resim---“Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ ŞEFÂATen seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânALLÂHu alâ kulli şey’in mukîtâ (mukîten).: Kim güzel bir ŞEFAATle (iyilik yapılmasına) yardım ederse, ondan (o iyilikten) onun bir nasibi olur. Ve kim kötü bir şefaatle (günah işlenmesine) yardım ederse onun da ondan (o şerrden) bir payı olur. Ve ALLAH, herşeye mukayyed olandır (gözetendir).” (Nisâ 4/85)

هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ
Resim---“Hel yanzurûne illâ te'vîleh (te'vîlehu), yevme ye'tî te'vîluhu yekûlullezîne nesûhu min kablu kad câet RUSULu RABBinâ bi’l- hakk (hakkı), fe hel lenâ min ŞUFEÂe fe YEŞFEû lenâ ev nureddu fe na'mele gayrellezî kunnâ na'mel (na'melu), kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn (yefterûne).: Onlar sadece onun tevîline (yorumuna) mı bakıyorlar. Onun tevîlinin geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar.: “RABBimizin resûlleri hak ile gelmiştir. Artık bize ŞEFAAT edecek ŞEFAATçiler var mı ki; bize ŞEFAAT etsinler. Veya (dünyaya) döndürülmüş olsaydık, yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık.” derler. Nefslerini hüsrana uğrattılar. Ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldılar.” (A'râf 7/53)

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ
Resim---“Kâtilûhum yuazzibhumULLÂHu bi eydîkum ve yuhzihim ve yansurkum aleyhim ve YEŞFi sudûre kavmin mu'minîn (mu'minîne).: Onlarla savaşın. ALLAH sizin ellerinizle onları azablandırır ve onları alçaltır. Ve onlara karşı size yardım eder (zafere ulaştırır). Ve mü'minler kavminin göğüslerine ŞİFÂ verir (iyileştirir, ferahlatır).” (Tevbe 9/14)

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَى وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Resim---“Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ YEŞFeûne illâ li menirtedâ ve hum min haşyetihî muşfikûn (muşfikûne).: Onların önünde ve arkasında olan şeyleri (muhafız melekleri) bilir. Ve onlar, (ALLAH'ın) rızasına ermiş olanlardan başkasına ŞEFAAT etmezler. Ve onlar, O'nun (ALLAH'ın) haşyetinden korkanlardır.” (Enbiyâ 21/28)

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Resim---“Ve izâ maridtu fe huve yeşfîn (yeşfîni).: Ve hastalandığım zaman bana ŞİFâ veren, O'dur.” (Şuarâ 26/80)



Resim Es SeLÂMmm.:

Kur'ÂN==>RABB'ini DUYUŞtur,
Kur'ÂN=>RASÛLü'ne UYUŞtur,
=>GÜVERCİNLer YÜREĞİ-nde,
OKUNUŞtur!. =>OKUYUŞtur!.


ResimMuhaMMedî MuhaBBetLerimLe...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm..

ALLAHu zü’L- CELÂL’in =>SÜNNEtu’LLAH ÜZeRe hER ÂN=>ŞEÂNuLLAHta Mahlukâtını YENidEN YARAtmaktadır.:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---”Yes’ eluhu men fi's-semâvâti ve'l-ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, HER AN YARATMA hâlindedir.” (Rahmân 55/29)

ALLAHu zü’L- CELÂL, hER ÂN YENidEN YARAtıpdurmakta OLduğu ve HaLifesi KILdığı ÂDEMoğLunaşahdamarından daha AKREB-AKRABadır/YAKINdır.:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---”Ve lekad halakne'l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli'l-verîdi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”(Kaf 50/16)

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Resim---”Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî KARÎB (karîbun) ucîbu da’vete’d- dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).: Kullarım BENİ sana soracak olursa, muhakkak ki BEN (onlara) pek yakınım. BANA duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevab veririm. Öyleyse, onlar da BENİM çağrıma cevab versinler ve BANA iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”(Bakara 2/186)

KÜLLî ŞEyyi Yaratan ve ŞEyy Olmaktan münezzeh ALLAHu zü’L- CELÂL’imiz =>KÜLLî ŞEyyLe-HERKESLe NAHNU=>BİZ BİR-İZ’dir>BİLEdir.:

هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---“Huvellezî halaka’s- semâvâti ve’l- ardafisitteti eyyâmin summestevâ ale’l- arş (arşi), a’lemu mâ yelicu fî’l- ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mine’s- semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vALLAHu bi mâ ta’melûne basîr (basîrun).: Gökleri ve yeri 6 günde yaratan O'dur. Sonra arşın üzerine istiva etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semadan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve ALLAH, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir.” (Hadîd 57/4)

Zâhir-Bâtın Her ŞEYYve HÂLi hER ÂN YENidEN YARAtmakta ALLAHu zü’L- CELÂL’imiz KULu İLe KALBi ARAsına GİRer.:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Resim---”Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennALLAHe yehûlu beyne’l- mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne).: Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, ALLAH'a ve RESÛLÜ'ne icâbet edin. Ve bilin ki muhakkak ALLAH, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız..” (Enfâl 8/24)

ALLAHu zü’L- CELÂL’in iki NÎMEt-i UZMÂsı olan=>Kur'ÂN-ı Kerîmimizi DUYup=>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemimize UYmak Kadrini ve Kıymetini BİLip =>Gereken Edeb-İLim-İrfÂN-ErkÂNı=>BİLip-BULup-OLup-YAŞAyaBİLmek=>DUÂLarımza İcâbet Eden RABBımız TeÂLÂ’ya Hamd OLsun!.

فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا
Resim---“Fe teâlALLAHul MELİKu’l- HAK(hakku), ve lâ ta’cel bi’l- kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul RABBi ZİDNÎ ILMÂ (ılmen).: İşte HAKk ve MELİK olan ALLAH, Yüce'dir. Ve Kur'ân'ın tamamlanması hususunda O'nun vahyi, sana kada edilmeden (tamamlanmadan) önce acele etme. Ve “RABBİM, BENİM İLMİMİ ARTIR.” de.” (TâHâ 24/114)

Elbette ALLAH celle celâlihu’ya KULLuk İmtihÂNı DÜNYÂmızda MuhaMMedî Gayret GÖStereceğiz ve SOnUÇta SELÂMete ULAŞacağız elbette İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---”Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insan için, çalışmasından başka bir şey yoktur.”(Necm 53/39)

وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى
Resim---”Ve enne sa’yehu sevfe yurâ.: Ve onun yaptığı çalışma (amel), yakında görülecektir.”(Necm 53/40)

ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاء الْأَوْفَى
Resim---”Summe yuczâhu’l- cezâe’l- evfâ.: Sonra onun karşılığı eksiksiz olarak ödenecektir."(Necm 53/41)

Resim---RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem de Hadis-i Şeriflerinde, KULLuk İmtihÂNında Sırat-ı Mustakîm YOLumuzu DUYurmuş ve Buyurup UYgulamıştır.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“Hiç kimse ALLAH celle celâlihu’nun kendisine takdir ettiğini elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse ALLAH celle celâlihu’nun emirlerine karşı gelmekten sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helâl olanı alın, haramdan kaçının.” buyurmuştur.

(İbn Mâce, Ticâret, 2.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hiç kimse kendi el emeğinin karşılığından daha hayırlısını yememiştir.” buyurmuştur.
(Buhâri, Büyû, 15)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizden birinizin urganını alıp dağa giderek bir bağ odun getirip satması ve böylece ALLAH celle celâlihu’nun onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.” buyurmuştur.
(Buhâri, Zekât, 50.)

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Resim---”Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb (karîbun) ucîbu da’vete’d- dâi izâ deâni, felyestecîbû lî velyu’minû bî leallehum yerşudûn (yerşudûne).:Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”(Bakara 2/186)

وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Resim---”Vebtegı fîmâ âtâkellâhud dâre’l- âhırate ve lâ tense nasîbeke mine’d- dunyâ ve ahsin kemâ ahsenALLAHu ileyke ve lâ tebgıl fesâde fî’l- ard (ardı), innALLAHe lâ yuhıbbu’l- mufsidîn (mufsidîne).:ALLAH’ın sana verdiği şeylerin içinde bulunan âhiret yurdunu iste. Ve dünyâdan nasibini (de) unutma. ALLAHû TeÂLÂ’nın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsan et (karşılıksız ver). Ve yeryüzünde fesat isteme (çıkartma). Muhakkak ki ALLAH, müfsidleri (fesat çıkaranları) sevmez.”(Kasas 28/77)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAHu zü’L- CELÂL SUBHÂNehu ve TeÂLÂ, RAHMÂN ve RAHÎM'dir. O, MERHAMET edicilerin en MERHAMETLisidir. O'nun rAHMEti, her şeyi kuşatmıştır.
Nitekim ALLAH TeÂLÂ bu konuda şöyle buyurmuştur.:


وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Resim---Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fî’l- âhırati innâ hudnâ ileyke, kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’in, fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûne’z- zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn (yu’minûne).: Bize bu dünyâda da, âhirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: “Azâbımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; onu korkup sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım.” (A’râf 7/156)

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem de Hadis-i Şeriflerinde, bu konuda şöyle buyurmuştur.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Hiç şüphesiz ALLAH TeÂLÂ'nın yüz RAHMETi vardır. Bunlardan sadece bir RAHMETi cinler, insanlar, hayvanlar ve zehirli hayvanlar arasına (yeryüzüne) indirmiştir.İşte bütün mahlukat bu bir RAHMET vesilesiyle birbirlerine şefkât gösterirler. Bu RAHMET vesilesiylebirbirlerine merhamet ederler. Bu RAHMET vesilesiyle yabanî hayvanlar yavrularına şefkât gösterirler. ALLAH TeÂLÂ doksan dOKUz RAHMETi ise, onunla mü'min kullarına merhamet etmek için kıyâmet gününe saklamıştır.” buyurmuştur.
(Müslim, hadis no:6908.)

Resim---Ömer b. Hattab radiyallahu anhu'tan rivâyet olunduğuna göre.:
“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e esirler getirildi. Aralarında çocuğunu arayan bir de kadın vardı. Esirler arasında bulduğu bir çocuğu bulunca onu hemen kapıp bağrına bastı ve onu doyasıya emzirmeye başladı.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize.: “Ne dersiniz, bu kadın, bu çocuğunu ateşe atar mı?” buyurdu.
Biz.: “Hayır, ALLAH'a yemîn olsun ki, bu kadın ateşe çocuğunu atmamaya gücü yetiyor bir halde iken, onu ateşe atmaz!.” dedik.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH'a yemin olsun ki, ALLAH TeÂLÂ'nın mü'min kullarına olan MERHAMETi, bu kadının çocuğuna olan MERHAMETinden daha büyüktür.”
buyurdu.

(Buhârî; hadis no: 5653. Müslim; hadis no: 6912.)

ALLAH TeÂLÂ'nın kullarına olan RAHMETinden birisi de, Rasûller/peygamberler göndermesi, kitaplar indirmesi ve sıkıntı, zorluk ve darlıktan uzak, dosdoğru bir yol üzere olan bir hayata sahip olmaları için onlara şeriatler göndermesidir..
Nitekim
ALLAH TeÂLÂ bu konuda şöyle buyurmuştur.:


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---”Ve mâ erselnâke illâ RAHMETen li'l-âlemîn (âlemîne).: Biz seni âlemler için yalnızca bir RAHMET olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

ALLAH TeÂLÂ'nın RAHMETi, kıyâmet günü mü'min kullarını cennete girdiren RAHMETidir. Hiç kimse ameli sayesinde asla cennete giremeyecektir.
Nitekim
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hiç kimseyi (sâlih) ameli cennete girdiremez!.” uyurunca,
(Sahâbe).: “Seni de mi girdiremez Yâ Resûlullah?” diye sordular.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hayır, beni bile...Ancak ALLAH TeÂLÂ'nın kendi katından bir İHSANı ve RAHMETi ile beni bürümesi bundan müstesnâdır. Elinizden geldiği kadarıyla doğru ve istikâmet üzere amel etmeye çalışın. Sizden biriniz ölümü temenni etmesin. Zirâ kişi iyi biri ise, yaşadıkça iyiliğinin artması; günahkâr biri ise, tevbe edip günahlarından arınması umulur.”
buyurmuştur.

(Buhârî; hadis no: 5349. Müslim; hadis no: 7042.)

MuhaMMedî Mü'min’in, ALLAH TeÂLÂ'nın RAHMETini ÜMİT etmek ve O'nun azâbından KORKmak (ümit ve recâ) arasında olması gerekir..
Nitekim
ALLAH TeÂLÂ bu konuda şöyle buyurmuştur.:


نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim---“Nebbî’ ibâdî ennî ene’l- GAFÛRu’r- RAHÎM (rahîmu).: Kullarıma haber ver. Muhakkak ki; Ben GAFÛR'um (mağfiret edenim) ve RAHÎM'im (RAHMET edenim, RAHMET Nûru gönderenim).” (Hicr 15/49)

وَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الأَلِيمَ
Resim---“Ve enne azâbî huve’l- azâbu’l- elîm (elîmu).: Ve muhakkak ki; BENİM azâbım; o, elîm (çok acı) bir azâbdır.”
(Hicr 15/50)

Şefkat.: Başkasının kederiyle alâkalanmak, acıyarak sevmek. Yardıma, sevgiye muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgiyle yardıma koşmak. Karşılıksız, sâfi, karşılıksız sevgi beslemek gibi mânâlara gelir.

Merhamet.: “Rahm” kökünden “acımak, şefkat göstermek, korumak, iyilik etmek” anlamında masdar, “acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lutuf” anlamında isim olarak kullanılır..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Cenâb-ı HAKk’ın rahmeti kendisine “farz kıldığı” ve yaratmakta OLduğu Kainâtta Merhameti ilke edindiği Kur'ÂN-ı Kerîminde BUYRuLmuştur.:

وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Resim---"Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fî’l- âhırati innâ hudnâ ileyke, kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve RAHMETÎ VESİAT KULLE ŞEY’in, fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûne’z- zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn (yu’minûne).: Bize bu dünyâda da, âhirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz SANA yöneldik. Dedi ki: “Azâbımı dilediğime isâbet ettiririm, RAHMETİM İSE HER ŞEYİ KUŞATMIŞTIR; onu korkup sakınanlara, zekâtı verenlere ve bizim âyetlerimize iman edenlere yazacağım.” (A’râf 7/156)

الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Resim---"Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi RABBihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, RABBenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm(cahîmi).: Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: “RABBimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azâbından koru.” (Mü’min 40/7)

قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
Resim---“Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).: De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah'ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler.” (En‘âm 6/12)

وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Ve izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe RABBukum alâ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun).: Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: “Selam olsun size. RABBiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehâlet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (En‘âm 6/54)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH celle celâlihu.: “Benim rahmetim gazâbımı aşmıştır” buyurdu.” buyurdu.
(Buhârî, “Bedʾü’l-halḳ”, 1, “Tevhîd”, 55; Müslim, “Tevbe”, 14-16)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH RAHMETi yüz parça yarattı. Bu RAHMETten doksan dOKUzunu yanında tuttu. Yeryüzüne (bu RAHMETin) sadece bir parçasını indirdi. İşte bu bir parça sebebiyledir ki yaratıklar birbirine acımaktadırlar. (Öyle ki) at, süt emen yavrusuna engel olmaması için ayağını bu RAHMET sayesinde kaldırır.”buyurmuştur.
(Buharî, “Edeb”, 78)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Allah, merhametli olanlara RAHMETle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size RAHMET etsinler…” buyurmuştur..
(Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ağlamak Rahmet-i RahmÂNdan, bağırmak, çağırmak ise şeytanın azdırmasındandır!.” buyurmuştur..
(el-Müttekî, Kenzü'l-ummal, XV, hadis no: 42415)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allahtan korkun!.” buyurmuştur..
(Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 44)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yüzüne damga vurulmuş bir merkebin yanından geçti. Hayvanın bu haline çok acıdı ve üzüntüsünü şu sözlerle dile getirdi.: “Bu hayvanı yüzünden dağlayana Allah lânet etsin.” buyurmuştur..
(Müslim, Libâs 107. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 52)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Haksız yere bir serçeyi öldürenden Cenab-ı Hak kıyamet gününde hesap soracaktır.” buyurmuştur..
(Nesâi, “Dahâyâ”, 43)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Vedâ Hutbesiʼnde şöyle buyurmuştur:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözlerine devâmla.:
“Bilesiniz! Şurası muhakkak ki mallarınız, kanlarınız birbirinize karşı haramdır, tıpkı şu ayınızın şu belde ve şu gündeki haramlığı gibi. Bilesiniz! (Kıyamet günü) Havz’ın başına hepinizden önce ben geleceğim. Ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar edeceğim. Sakın benim yüzümü kara çıkarmayın. Haberiniz olsun! Ben pek çok kimseyi (şefaatimle) ateşten kurtaracağım. Bazı kimseler de benden kurtarılacak (zebaniler onları götüreceklerdir). Ben: “Ey RABBim! (Zebanilerin benden kaçırdıkları) benim sahabeciklerimdi (niye cehenneme götürülüyorlar?)” diyeceğim. Allah Teala hazretleri şöyle buyuracak: “Senden sonra onların neler ihdas ettiklerini sen bilmiyorsun!..
…Ey mü’minler! Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emânetler, ALLAH’ın kitâbı Kur’ân ve O’nun Peygamberinin Sünnetiʼdir…”
buyurmuştur..

(Müslim, Hac, 147; Ebû Dâvûd, Menâsik, 56)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in RAHMETenli’l- Âlemîn MERHAMEt ve ŞEFKAtı;
gariplerin, miskinlerin, kimsesizlerin, her canlının ve her şeyin MuhaMMedî Mü’minlerin üzerinde bir EMÂNET ve CeNâB-ı HAKk’a YAKINLığımız için;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“Bütün mahlûkâtı kaplayan, ŞEFKAT” buyurmuştur..

(Hâkim, IV, 185/7310)

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
Resim---“Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrİLLÂHi ve ikâmi’s- salâti ve îtâi’z- zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhi’l- kulûbu vel ebsâr (ebsâru).: Ticaretin ve alışverişin, onları ALLAH'ın zikrinden, namazı ikâme etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalblerin ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.” (Nûr 24/37)

وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Resim---“Ve kul RABBigfir veRHAM ve ente hayru’r- RÂHIMîn (râhımîne).: Ve de ki: “RABBim, bağışla ve MERHAMET et, sen MERHAMET edenlerin en hayırlısısın.” (Mü’minûn 23/118)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “HAKk TeÂLÂ’nın RAHMETi yüz hissedir; bunun doksan dOKUz hissesini kendisine alıkoymuş, yalnız bir hissesini yeryüzüne indirmiştir. Bu sâyededir ki, insanlar birbirlerine MERHAMET etmekte, acımaktadırlar. Bunun için atlar yavrularını korumak için bacaklarının arasına alırlar.”buyurmuştur..
(Buhârî, Îman, 16)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “MERHAMEt edenlere, RAHMÂN MERHAMET edecektir. Siz yeryüzündekilere MERHAMET ediniz ki, göktekiler de size MERHAMET etsin.” buyurmuştur..
(Tirmizî, Birr, 16)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem =>SEVinçte Kederde MuhaMMedî Mü’MiNLeri; Her YERde, Her ZamÂN, Her HÂLde ve Her NEFeste =>BİZ BİR-İZ-Likte TEK-BİR VüCÛD Oluşumuzu;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mü’minler birbirini SEVmekte, birbirlerine ACImakta, birbirlerini KORUmakta BİR VüCÛD gibidir. VüCÛDun herhangi bir uzvu rahatsız olursa, diğer uzuvları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır!.” buyurmuştur..
(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

ALLAHu zü’L- CELÂL =>Biz KULLarına MERHAMETİnden Bedenen ve Ruhen sıhhat ve selâmet İÇİnde TAKVÂ Sahibi-Kavi-Sağlam OLmamızı emretmiş ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem de DUYup-UYmamızı Buyurmuştur.:

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
Resim---“Ve nunezzilu minel Kur’ÂNi mâ huve şifâun ve rahmetun li’l- mu’minîne ve lâ yezîdu’z- zâlimîne illâ hasârâ (hasâran).: Kur’ÂN'dan indirdiğimiz şeyler, mü'minler için ŞİFÂdır ve RAHMEttir. Ve zalimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.” (İsrâ 17/82)

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Resim---“Ve izâ maridtu fe huve yeşfîn(yeşfîni).: Ve hastalandığım zaman bana şifâ veren, O'dur.” (Şu’arâ 26/80)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH'a göre kuvvetli mü’min, zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlıdır”buyurmuştur.
(Müslim, Kader, 34)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İki ni’met vardır ki insanların bir çoğu onların kıymetini gerektiği gibi bilemediğinden aldanmışlardır. Bunlar, sıhhat ve boş vakittir” buyurmuştur.
(Buharî, Rikak, 1; Tirmizî, Zühd; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 258)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH'ım! bedenime, gözlerime ve kulaklarıma sıhhat ver!.”buyurmuştur.
(Ebu Davûd, Edeb, 101)

İçinde bulunduğumuz Siyonist kökenli.: “Herkes kafasına göre hürdür istediğini yaşar!.” çılgınlığı nice Müslüman Çocuklarının İNTİHÂR çığlıkları olarak yüzlercesi her gün göklerde çınlamaktadır.

Halbuki
ALLAHu zü’L- CELÂL, Kur'ÂN-ı Kerîmde intiharı, merhametini inkar kabul edip yasaklamıştır.:

İnsanın sağlığına dikkat etmemesi de bir nevi kendisini ölüme terk etmesidir. Bu ise dinimizde kesin olarak yasaklanmıştır.
Yüce RABBimiz TeÂLÂ:


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
Resim---”Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı, illâ en tekûne ticâraten an terâdın minkum, ve lâ taktulû enfusekum. İnnallâhe kâne bikum rahîmâ(rahîmen).: Ey îmân edenler! Birbirinizin mallarını batılla (haksızlıkla) yemeyin, ancak sizin rızanızla yaptığınız ticaret hariç. Ve kendinizi (ve birbirinizi) öldürmeyin (İNTİHÂR etmeyin). Muhakkak ki ALLAH, size karşı Rahîm'dir.” (Nisâ 4/29)

Dinimizde ölümü temenni etmek de yasaklanmıştır.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz.: “Sizden biri ölümü dilemesin!.” buyurmuştur.
(Buharî, Merdâ, 19)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanların en hayırlısı ömrü uzun ameli güzel olanıdır!.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 21)

İlk planda sağlığın korunmasını, sağlıklı olmak için bütün tedbirlerin alınmasını emreden Islâm dini, hastalanıldığı zaman tedavî olmayı da emretmiştir.:

Resim---Üsame b. Şerîk'den nakledildiğine göre bedevîler Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e gelip.: “Yâ Resûlullah! Tedâvi olalım mı?” diye sorduklarında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tedâvi olunuz. Çünkü ALLAH yaratmış olduğu her derdin devâsını da yaratmıştır. Ancak bir dert hariç. O da ihtiyarlıktır.”buyurmuştur.
(Ebû Davûd, Tıb, 1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her derdin bir devâsı, her hastalığın bir ilacı vardır. Hastalığın ilacı bulunduğu zaman AZîZ ve CeLîL olan ALLAH'ın izniyle iyileşir.” buyurmuştur.
(Müslim, Selâm, 69)

Bu hadis-i şeriflerinde insanı, tedavî olmaya teşvik ettiği gibi, henüz tedâvisi bilinmeyen hastalıkların da mutlaka tedâvilerinin olduğunu, tabîblerin bu konuda usanmadan, bıkmadan araştırma yapmaları gerektiğine de işâret etmektedir.

Bazı kimselerin.:
“ALLAH'ın mübtela kıldığı her belâ ve musibete razı olmadıkça velâyet mertebesi tamam olmaz. Binaenaleyh velî için tedâvi câiz olmaz!.” sözü doğru değildir.”
(Tecrid-i Sarih Terc. XII, 75)

Bir kısım hadis-i şeriflerde mü’mine isabet eden hastalığın, onun manevî dereceşinin yüklenmesine ve günahlarının affına sebep olacağı bildirilmiştir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir müslümana hastalık isabet ederse, hazan vakti ağaç yapraklarının döküldüğü gibi ALLAH onun hata ve günahlarını döker” buyurmuştur.
(Buharî, Merda, 13)

Ancak Peygamber Efendimiz aleyhisselâm;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Haram ile tedâvî olmayınız!.” buyurmuştur.
(Ebû Davûd, Tıb, 11)

Resim---Tarık b. Süveyd, ilaç için şarab yapmanın hükmünü sorunca Peygamber Efendimiz, Şüphe yok ki o devâ değil, bir derttir” buyurmuştur.
(Müslim, Eşribe, 12)

Şu kadarı var ki bazı fâkihlere göre başka bir ilaç bulunmadığı zaman, Müslüman ve mütehassıs bir tabîbin göstereceği lüzum üzerine câiz olabilir. Ameliyat olacak hastaların bayıltılmasında zaruret olduğundan uyuşturucu madde kullanılmasında mahzur yoktur..

Resim---Ebû Saîd el-Hudrî radiyallahu anhu'dan rivâyete göre bir kişi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e gelerek.: “Yâ Resûlullah! Kardeşimin karnı ağrıyor, (ishal oldu)” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bal şerbeti içir” buyurdu. Sonra adam Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e ikinci defa geldi (hastalığının geçmedığını söyledi). Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bal şerbeti içir” buyurdu. Daha sonra adam üçüncü defa geldi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bal şerbeti içir” buyurdu. Adam tekrar gelip “İçirdim (fakat geçmedi)” deyince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH SÖZÜ’nde doğrudur, fakat kardeşinin karnı yalancıdır!.” buyurdu. Dördüncü defa içirince iyileşti” buyurdu.
(Buharî, Tıb, 4)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH sözünde doğrudur” ifâdesinde;

وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ
Resim---“Ve evhâ RABBuke ilen nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mine’ş- şeceri ve mimmâ ya’rişûn (ya’rişûne).: Ve senin RABB’in, BAL ARISI’na, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.” (Nahl 16/68)

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Resim---“Summe kulî min kulli’s- semerâti feslukî subule RABBiki zululâ (zululen), yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvânuhu fîhi şifâun li’n- nâs (nâsi), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn (yetefekkerûne).: Sonra meyvelerin (çiçeklerin) hepsinden yeyin! RABBinin emre âmade kılınmış yollarında sülûk edin (uçun, dolaşın). Onun karnından muhtelif (çeşitli) renklerde içecek (bal) çıkar. Onda insanlar için şifâ vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.” (Nahl 16/69)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Resim---Âîşe radiyallahu anha Vâlidemizden şöyle rivayet edilmiştir.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hastalandığında kendi üzerine Muavvizât (İhlâs, Felak, Nâs) sûrelerini OKUrdu. Hastalığı şiddetlendiği zaman ona ben OKUr ve elinin bereketini ümit ederek kendi eliyle kendisini mesh ederdim.”buyurmuştur..
(Müslim, Selâm, 51)

Resim---Âîşe radiyallahu anha Vâlidemizden rivâyet edildiğine göre bir kimse hastalandığı zaman Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onu sağ eliyle mesh ederek şöyle derdi.: “Ey insanların RABBi! Şu hastalığı gider, şifâ ver. Ancak SEN şifâ vericisin. SENin şifândan başka hiçbir şifâ yoktur. Bu hastaya öyle bir şifâ ver ki, onun üzerinde hiç bir hastalık izi kalmasın!.” buyurmuştur.
(Müslim, Selâm, 46)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçların en iyisi Kur’ÂN-ı Kerimdir.” buyurmuştur.
(İbni Mâce)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN-ı Kerim’den şifâ beklemeyen, şifâya kavuşamaz!.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Fâtiha her derde devâdır.” buyurmuştur.
(Beyhekî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Fâtiha Sûresi ALLAH TeÂLÂ’nın gadabını önler.” buyurmuştur.
(İmamzâde Muhammed b. Ebû Bekir’in, Şir’â)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ÖLüLerinize Yâsîn OKUyun!.” buyurmuştur.
(İ. Ahmed)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Asıl devâ Kur’ÂNdır.” buyurmuştur.
(İbni Nasr)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
***RESÛLî DUÂ..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
FÂTİHA iLe ÂYEt-eL KÜRSîyi OKUyana, o gün nazar değmez." buyurmuştur.

(Deylemî.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “LÂ İLâhe İLLâ ente sübhÂNeke, İnnî küntü mine'z- zâLimin’i OKUyan, dert ve belâdan kurtulur.” buyurmuştur.
(Hâkim.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yûnus’un balığın karnındaki duası لَۤا اِلٰهَ اِلَّۤا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ى كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ şeklinde idi. Sıkıntıya düşmüş ve başı belâya düçâr olmuş hangi müslüman bu duayı yaparsa, ALLAH TeÂLÂ mutlaka onun duasını kabul buyurur.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Deavât 81; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 170.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Duâ mü’minin silahı, dinin de direğidir.” buyurmuştur.
(İbni Ebi’d- Dünyâ.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dert belâ gelince, Yunus peygamberin duâsını OKUyun! Allah, o belâdan kurtarır. Duâ şudur.: “Lâ İLâhe İLLâ ente SubhÂNeke, innî küntü mine'z- zâlimîn.” buyurmuştur.
(Hâkim.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Lâ HavLe ve Lâ Kuvvete İLLâ BİLLAH.: Gözüken Azamet Kuvveti ve Gözükmeyen potansiyel HavL Kudreti ALLAH celle celâlihu’dan başkasında yoktur.” OKUmak, 99 derde devâdır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.” buyurmuştur.
(Hâkim.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH TeÂLÂ, istigfara devâm edeni, her sıkıntıdan, her dertten kurtarır, ummadığı yerden rızıklandırır.” buyurmuştur.
(Nesaî.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sabah-akşam İhlâs ve Muavvizeteyni (iki kul eûzüyü) üçer defa OKU!. Bunlar, bütün belâları, âfetleri, sıkıntıları ve istemediğin şeyleri giderir.” buyurmuştur.
(Tirmizî.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Evinde, Fâtiha ve Âyet-el kürsî OKUyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez.” buyurmuştur.
(Deylemî.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sabah-akşam, üç defa “Bismillahillezi lâ yedurru ma’asmihi şey’ün fi’l- erdi velâ fi’s- semâi ve hüve’s- SEMİü’l- ÂLiM..: İsmi sâyesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği ALLAH’ın adıyla. O her şeyi işitir ve bilir.” derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” buyurmuştur.
(İbni Mâce; Ebû Dâvûd, Edeb, 101/5088; Tirmizî, Deavât, 13.)

Resim

Resim---Ebu Davûd'un süneninde rivâyet olunduğuna göre; Ebu'd-Derdâ Hazretleri demiştir ki.: Hasbiyallahü lâ ilâhe İLLâ ALLAHu, aleyhi tevekkeltü ve hüve RABBü’l- Arşi’l- Azîm" Her kim sabah ve akşam yedi kere bu âyeti okursa, Allah Teâlâ o kulun önemsediği şeylere kifâyet eder." buyurmuştur.
(Ebu Davûd; bk. Suyuti, ed-Dürrü'l-mensur, 4/334; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini, ilgili âyetlerin tefsiri)

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Resim---“Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).: Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah'a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.” (Tevbe, 9/129)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH TeÂLÂ, her gün sabah-akşam yedi defa, “Hasbiyallahü lâ ilâhe İLLâ ALLAHu, aleyhi tevekkeltü ve hüve RABBü’l- Arşi’l- Azîm..” diyenin dünyâ ve âhiret işlerine kâfidir.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezân, sol kulağına da ikâmet OKUnursa, "Ümmü sibyân" hastalığından korunmuş olur.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)

Ümmü sibyân.: Çocuklara bir çeşit cinlerin musallat olma hastalığıdır.. Cinlerden korunma âyet ve hadisleriyle Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin DUÂLarı vardır.
Bizce, şekli ne olursa olsun çocuk rahatsızlığında, önce mutlaka bir çocuk uzmanı doktora göstermek gerekir. İcâb ederse, daha sonra bir psikiyatriste götürmek lâzımdır. Çünkü, diğer metotlarda çok suistimaller olur, teşhislerin büyük çoğunluğu -tecrübeler göstermiş ki- yanlıştır. Örneğin çocuğun kusması, ağzından salyanın akması bu hastalığın belirtisi olarak kabul edilmektedir..
(bk. Er-Rahmetu fi’t-Tbbi ve’l-Hikme, s.249).

Resim

Resim---İbni Abbas radiyallahu anhu rivâyet ediyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ”İlaç kullanmak da kaderdendir. ALLAH'ın izniyle bâzen fayda verir.” buyurdu.
(Câmiu’s- Sağir - 4287.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Ey ALLAH'ın kulları tedâvi olunuz. Yüce ALLAH ihtiyarlığın dışındaki her hastalığın şifâsını da yaratmış." buyurmuştur.
(Buhârî, Tıb, 1; et-Tirmizî, Tıb, 2.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlaçların en iyisi Kur’ÂN-ı Kerimdir.” buyurmuştur.
(İbni Mâce.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN-ı Kerimden şifâ beklemeyen, şifâya kavuşamaz.” buyurmuştur.
(Deylemî.)

Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hafızasında Kur’ÂN-ı Kerimden bir şey bulunmayan, harâb bir eve benzer.” buyurmuştur.
(Tirmizî.)

Resim

Resim---Ebu'd Derda radıyallahu anhu anlatıyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH TeÂLÂ Hazretleri hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç varetmiştir. Öyleyse tedâvi olun. Ancak haram olan şeyle tedâvi olmayın.” buyurdu.
(Ebu Dâvud, Tıbb 11, (3874).)

Resim

Resim---Ebu Hüreyre radıyallahu anhu anlatıyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şâfi-i Kerim ALLAH TeÂLÂ Hazretleri, her ne hastalık indirmişse onun devâsını da indirmiştir.” (Ebu Dâvud ve Tirmizî'de şu ziyâde var.: “Tek bir hastalığın ilacı yoktur.” dedi. Kendisine: “O hangi hastalıktır?” diye soruldu da: “İhtiyarlık!” cevabını verdi.” buyurdu.
(Buhârî, Tıbb 1, Ebu Dâvud, Tıbb 1, (3855); Tirmizî, Tıbb 2, (2039); İbnu Mâce, Tıbb 1, (3436.)


ResimMuhaMMedi MuhabbetlerimLe...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

2-) KUR’ÂN-ı KeRîM'in =>RAHMET YÖNü.:

İnsÂNLara HİZBULLAH'ın;
=>İLiM-EDEBRFÂN-ERKÂN AHLÂKını, HULUki’L- AZîM RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem UYGULama MuhaMMedî TÂLim ve TERBİYesinde;
=>İLİM-İRADe-İDRAk-İŞTİRAkLa MuhaMMEDî NAHNU-BİZ BİR-İZ-Liği DENİZi İÇinde RAHMET DAMLası OLUŞumuz ŞEHÂDEt ŞERFimizdir..

Kur’ÂN-ı Kerîmde =>RAHMEt ÂyetLeri.:

Bakara 2/64,178,218,247,268; Âl-i İmrân 3/8,73,74,107,157,159; Nisâ 4/83,96,113,130,175; Mâide 5/54; En'âm 6/12,133, 147, 154, 157; A’râf 7/49,52,56,57,63,72,151,154,156,203; Tevbe 9/21,61,71,99; Yûnus 10/21,57,58,86; Hûd 11/9.17.28,58,60,63,66,68.73,94,95,119; Yusuf 12/56. 87 111; Nahl 15/64 89; İsrâ 17/28,57,82,87,100 ; Kehf 18/10,16,58,65,82,98; Meryem 19/2,21,50,53; Enbiyâ 21/75,84,86,107; Nûr 24/10,14,20,21,56; Furkân 25/48; Neml 27/19,63,77.; Kasas 28/43,46,73,86; Ankebût 29/23,51; Rum 30/33,36,46,50; Lokmân 31/3; Ahzâb 33/17,43; Fâtır 35/2; Yâsîn 36/44; Sâd 38/43; Zümer 39/9,38,53; Mü'min 40/7,9; Fussilet 41/50; Şûrâ 42/8,28,48; Zuhrûf 43/32; Duhân 44/6,42; Câsiye 45/20,30; Ahkâf 46/12; Fetih 48/25; Kaf 50/9; Hadîd 57/13,28; Mülk 67/11; İnsân 76/31..

Kur’ÂN-ı Kerîm =>RAHMEtttir ÂyetLeri.:

A’râf 7/203; Yûnus 10/57; Nahl 15/64; Nahl 15/89; İsrâ 17/82; Neml 27/77; Kasas 28/86; Lokmân 31/3; Câsiye 45/20..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Kur'ÂN-ı Kerîm RAHMettir ÂYetLerimizden.:

قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
Resim---“Kul li men mâ fî’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), kul LİLLÂH (lillâhi), ketebe alâ nefsihi’r- RAHMEh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmi’l- kıyâmeti lâ reybe fîh (fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn (yu’minûne).: De ki : “Semâlarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi ALLAH'ındır!” de. ALLAHû TeALÂ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler.” (En'âm 6/12)

وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Ve izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe RABBukum alâ nefsihi’r- RAHMete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm (rahîmun).: Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şöyle de: “Selâm üzerinize olsun. RABBiniz, kendi üzerine “RAHMETi” yazdı. Öyle ki; sizden, kim câhillikle bir kötülük yapar, sonra onu yaptıktan sonra tövbe eder ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi yaparsa), o taktirde muhakkak ki O (ALLAH), GAFÛR'dur (mağfiret edendir), RAHÎM(rahmet nurunu gönderen)'dir.” (En'âm 6/54)

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Resim---“Kâle RABBıgfirlî ve li ahî ve edhilnâ fî RAHMEtike ve ente erhamu’r- râhımîn (râhımîne).: (Musa aleyhisselâm) şöyle dedi: “RABBim, beni ve kardeşimi mağfiret et ve bizi RAHMETinin içine al (dahil et). Ve Sen, RAHMET edenlerin en çok RAHMEt edenisin.” (A’râf 7/151)

وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Resim---"Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fî’l- âhırati innâ hudnâ ileyke, kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve RAHMETÎ VESİAT KULLE ŞEY’in, fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûne’z- zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn (yu’minûne).: Bize bu dünyâda da, âhirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz SANA yöneldik. Dedi ki: “Azâbımı dilediğime isâbet ettiririm, RAHMETİM İSE HER ŞEYİ KUŞATMIŞTIR; onu korkup sakınanlara, zekâtı verenlere ve bizim âyetlerimize iman edenlere yazacağım.” [/color] (A’râf 7/156)

قُلْ بِفَضْلِ اللّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُواْ هُوَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ
Resim---“Kul bi fadlillâhi ve bi rAHMEtihî fe bi zâlike felyefrehû, hûve hayrun mimmâ yecmeûn (yecmeûne).: De ki: “ALLAH'ın fazlı ve O'nun RAHMEti ile artık ferahlasınlar (sevinsinler). O, onların topladıkları şeylerden (dünya mallarından) daha hayırlıdır.” (Yûnus 10/58)

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
Resim---“Ve nunezzilu mine’l- kur’âni mâ huve şifâun ve RAHMEtun li’l- mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ (hasâran).: KUR'ÂN'dan indirdiğimiz şeyler, mü'minler için şifadır ve RAHMEttir. Ve zâlimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.” (İsrâ 17/82)

وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ
Resim---“Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve RAHMEtuhu ve ennellâhe tevvâbun hakîm (hakîmun).: Ve eğer sizin üzerinize ALLAH'ın fazlı ve RAHMEti olmasaydı (cezâya uğrardınız). Ve muhakkak ki; ALLAH, tövbeleri kabul eden ve HAKÎM'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).” (Nûr 24/10)

وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّه رَؤُوفٌ رَحِيمٌ
Resim---“Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve RAHMEtuhu ve ennallâhe raûfun rahîm (rahîmun).: Ve eğer ALLAH'ın RAHMEti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (size azâb ederdi). Ve muhakkak ki ALLAH, RAÛF'tur (çok MERHAMETli, çok şefkatlidir) RAHÎM'dir (Rahîm esmâsıyla tecellî edendir).” (Nûr 24/20)

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim---“Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min RAHMETİLLÂH (rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- GAFÛRU’r- RAHÎM (rahîmu).: De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! ALLAH'ın RAHMEtinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki ALLAH, günahların hepsini mağfiret eder (sevâba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), RAHÎM'dir (RAHMEt nuru gönderen)." (Zümer 39/53)

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِي رَحْمَتِهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ
Resim---“Fe emmellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti fe yudhıluhum RABBuhum fî RAHMEtih (rahmetihî), zâlike huve’l- fevzu’l- mubîn (mubînu).: Artık iman edip de sâlih ameller yapanlara (ALLAH'a ulaşmayı dileyerek nefs tezkiyesi yapanlar) gelince, RABB'leri onları RAHMEtinin içine koyar. İşte bu, fevz-ül mübîndir (apaçık kurtuluştur).” (Câsiye 45/30)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِ وَيَجْعَل لَّكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenût tekûllâhe ve âminû bi resûlihî yû’tikum kifleyni min RAHMEtihî ve yec’al lekum nûren temşûne bihî ve yagfir lekum, vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun).: Ey iman edenler, ALLAH'a karşı takva sahibi olun. Ve O'nun RESÛL'üne îmân edin ki, size RAHMEtinden iki kat versin. Ve sizin için, onunla beraber yürüyeceğiniz nur kılsın (versin). Ve sizi mağfiret etsin (günahlarınızı sevâba çevirsin). Ve ALLAH; GAFÛR'dur, RAHÎM'dir.” (Hadîd 57/28)

يُدْخِلُ مَن يَشَاء فِي رَحْمَتِهِ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Resim---“Yudhilu men yeşâu fî RAHMEtih (rahmetihî), vez zâlimîne eadde lehum azâben elîmâ (elîmen).: O dilediği kişiyi, RAHMEtinin içine dahil eder. Ve zâlimler, onlar için elîm azâb hazırladı.” (İnsân 76/31)


Resim

MuhaMMedî MuhaBBetLerimLe...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RAHMETENLi’L- ÂLEMîN RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in Kur'ÂN-ı Kerîm RAHMEttir HADİS-i ŞERîFLeRi.:

Resim---Ebu Ümame radiyallahu anhu radiyallahu anhu.: “Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i.: “Kur’ÂN OKUyunuz, çünkü Kur’ÂN kıyamet gününde kendisini OKUyanlara ŞEFAATçi olarak gelecektir” buyururken işittim demiştir..
(Müslim, Müsafirin 253.)

Resim---Nevvas ibni Sem’an radiyallahu anhu şöyle demiştir.: “Ben, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i.: “Kur’ÂN ve hayatlarını Kur’ÂNa göre ayarlayanlar kıyamet günü mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri kendilerini OKUyup amel eden kimseler Hakkında hayırlı şehadette bulunup savunabilmek için mücadele ederek o kimselerin önlerine gelirler” buyururken işittim.
(Müslim, Müsafirin 253.)

Resim---Osman ibni Affan radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizin en hayırlınız Kur’ÂNı öğrenen ve öğretendir.” buyurdu.
(Buharî, Fezâilü’l- Kur’ÂN 21)

Resim---Aişe radiyallahu anha’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂNı gereği gibi güzel OKUyan kimse ALLAH celle celâlihu’nun peygamberlerine gönderilen elçi itaatkar meleklerle beraberdir. Kur’ÂNı kekeleyerek zorlukla OKUyan kimseye de iki kat sevâb vardır.” buyurdu.
(Buharî, Tevhid 52, Müslim, Müsafirin 243)

Resim---Ebu Musa el-Eş’ari radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN OKUyan mü’min turunçgiller gibidir. KOKUsu hoş, tadı güzeldir. Kur’ÂN OKUmayan mü’min hurma gibidir. KOKUsu yoktur, tadı güzeldir. Kur’ÂN OKUyan münafık reyhan (fesleğen) gibidir. KOKUsu hoş fakat tadı acıdır. Kur’ÂN OKUmayan münafık Ebu Cehil karpuzu gibidir, kOKUsu yoktur ve tadı da acıdır.” buyurdu.
(Buharî, Et’ıme 30, Müslim, Müsafirin 243)

Resim---Ömer ibni Hattab radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Allah şu Kur’ÂN’la, amel edip hayatlarını onunla ayarlayan toplumları yükseltir. Onun izinden gitmeyip onu arkalarına atanları da alçaltır.” buyurdu.
(Müslim, Müsafirin 269)

Resim---İbni Ömer radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sadece şu iki kimseye imrenilebilir, onlar gibi olmak istenebilir. Veya bu iki kimseye hased edilir ve bunlardaki bu ni’metin yok olması istenir. Biri ALLAH celle celâlihu’nun kendisine Kur’ÂN bilgisi verdiği onunla gece gündüz meşgul olup gereğiyle amel eden kimsedir. Diğeri de ALLAH celle celâlihu’nun kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz onun yolunda harcayan kimsedir.” buyurdu.
(Buharî, İlim 15, Müslim, Müsafirin 266)

Resim---Bera ibni Azib radiyallahu anhu şöyle demiştir.: “Bir adam Kehf Sûresini OKUyordu. Yanında atı da iki iple bağlı duruyordu. Bu adamın üzerine bir bulut geldi ve ona yaklaşmaya başladı. Atı da bundan ürktü. Sabah olunca adama Peygamber aleyhisselâm.: “O sekînedir = Rahmet ve huzurdur. Kur’ÂN OKUduğun için inmiştir” buyurdu.
(Buharî, Fezâil Kur’ÂN 11, Müslim, Müsafirin 240)

Resim---İbni Mes’ud radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim Kur’ÂN-ı Kerimden bir harf OKUrsa onun için bir iyilik sevâbı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevâbtır. Ben size Elif, lâm, mim, bir harftir demiyorum. Bilakis elif başlı başına bir harf, lâm aynen bir harf, mim de ayrıca bir harfdir.” buyurdu.
(Tirmizî, Fezâilü’l- Kur’ÂN)

Resim---İbni Abbas radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kalbinde kafasında hafızasında hiçbir âyet bulunmayan kimse harab olmuş bir ev gibidir.” buyurdu.
(Tirmizî, Fezâilül Kur’ÂN 18)

Resim---Abdullah ibni Amr ibni As radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN OKU da yüksel, OKUduğun nisbette cennet basamaklarından yukarı çık. Dünyâda ağır ağır OKUduğun gibi şimdi de ağır ağır OKU. Şüphesiz senin cennette yerleşeceğin yer OKUduğun âyetin son noktasıdır. Ne kadar OKUrsan o kadar yükselirsin” buyurdu.
(Ebu Davûd, Vitir 20, Tirmizî Fezâilü’l- Kur’ÂN 18)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ölülerinize Yâsîn OKUyun!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Geceleyin Yâsîn OKUyan kimse, affedilmiş olarak sabaha çıkar.” buyurmuştur.
(Buharî

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her gece, Yâsîn OKUmaya devâm eden kimse, şehid olarak ölür.” buyurmuştur.
(Taberanî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ÂNın kalbi de Yâsîndir.” buyurmuştur.
(Tirmizî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir defa Yâsîn OKUyan, on defa Kur’ÂN-ı Kerimi OKUmuş sevâbına kavuşur.” buyurmuştur.
(Tirmizî)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RAHMETENLi’L- ÂLEMîN RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in,
=>KUR’ÂN-ı KERİM OKUMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİS-i ŞERîFLeRi.:


KUR’ÂN-ı KERİM OKUmanın fazileti nedir? KUR’ÂN-ı KERİM OKUmanın insan üzerinde ki maddi ve manevi etkileri nelerdir? KUR’ÂN-ı KERİM OKUmanın fazileti ile ilgili hadis-i şerifleri istifâdenize sunuyoruz.

KUR’ÂN-ı KERİM Şefaat Edecektir.:

Resim---Ebû Ümâme radıyallahu anhu ben.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i.: “Kur’ÂN OKUyunuz. Çünkü Kur’ÂN, kıyamet gününde kendisini OKUyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir..
(Müslim, Müsâfirîn 252)

KUR’ÂN-ı KERİM OKUmanın Sevâbı.:

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim Kur’ÂN-ı Kerîm’den bir harf OKUrsa, onun için bir iyilik sevâbı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevâbtır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” buyurdu..
(İbni Mes’ûd radıyallahu anh‘den; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 16)

KUR’ÂN-ı KERİM SûreLeri BirbiryLe YarışırLar.:

Resim---Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anhu ben şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i.: “Kıyamet gününde Kur’ÂN ve dünyâdaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’ÂN ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’ÂN’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini OKUyanları müdafaa için birbiriyle yarışırlar” buyururken işittim.” demiştir..
(Müslim, Müsâfirîn 253)

En HayırLınız KUR’ÂN-ı KERİMi ÖĞrenen ve ÖĞretendir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizin en hayırlılarınız, Kur’ÂN’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” buyurdu.
(Osmân İbni Affân radıyallahu anh’den; Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 21)

KUR’ÂN-ı KERİMi KekeLeyerek ZorLa OKUmanın Sevâbı.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN’ı gereği gibi güzel OKUyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’ÂN’ı kekeleyerek zorlukla OKUyan kimseye de iki kat sevâb vardır.” buyurdu..
(Âişe radıyallahu anhâ’dan; Buhârî, Tevhîd 52)

KUR’ÂN-ı KERİM OKUyan Mü’min PortakaL Gibidir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN OKUyan mü’min portakal gibidir: KOKUsu hoş, tadı güzeldir. Kur’ÂN OKUmayan mü’min hurma gibidir: KOKUsu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’ÂN OKUyan münâfık fesleğen gibidir: KOKUsu hoş fakat tadı acıdır. Kur’ÂN OKUmayan münâfık Ebû Cehil karpuzu gibidir: KOKUsu yoktur ve tadı da acıdır.” buyurdu..
(Ebû Mûsa el-Eş’arî radıyallahu anh’den; Buhârî, Et’ime 30 Fezâilü’l-Kur’ÂN 17, Tevhîd 36)

ALLAH TeÂLÂ KUR’ÂN-ı KERİM iLe YükseLtir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Allah şu Kur’ÂN’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” buyurdu..
(Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den; Müslim, Müsâfirîn 269)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Gıpta EdiLecek İki Kişiden Biri de KUR’ÂN-ı KERİM İLe MeşguL OLandır.:

Resim---İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri ALLAH celle celâlihu’nun kendisine Kur’ÂN verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri ALLAH celle celâlihu’nun kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.” buyurdu.
(Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den; Buhârî, İlm 15, Zekât 5, Ahkâm 3, Temennî 5, İ’tisâm 13, Tevhîd 45)

KUR’ÂN-ı KERİM Huzur VeRiR.:

Resim---Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ’dan; şöyle dedi.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Bir adam Kehf Sûresini OKUyordu.Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamberimiz:
“O sekînedir; OKUduğun için inmiştir”
buyurdu.

(Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ’dan; Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 11)

KUR’ÂN-ı KERİM OKUnmayan Ev Harabedir.:

Resim---İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan; rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kalbinde Kur’ÂN’dan bir miktar bulunmayan kimse harâb ev gibidir.” buyurdu.
(İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan; Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ÂN 18)

KUR’ÂN-ı KERİM'i OKU ve YükseL.:

Resim---Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan; rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Her zaman Kur’ÂN OKUyan kimseye şöyle denecektir: OKU ve yüksel, dünyâda tertîl ile OKUduğun gibi burada da tertîl ile OKU. Şüphesiz senin merteben, OKUduğun âyetin son noktasındadır.” buyurdu.
(Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan; Ebû Dâvûd, Vitr 20)

EzberLediğiniz SûreLeri Unutmayın.:

Resim---Ebû Mûsa radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Şu Kur’ÂN’ı hâfızanızda korumaya özen gösteriniz. Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan ALLAH celle celâlihu’ya yemin ederim ki, Kur’ÂN’ın hâfızadan çıkıp kaçması, bağlı devenin ipinden boşanıp kaçmasından daha hızlıdır.” buyurdu.
(Ebû Mûsa el-Eş’arî radıyallahu anh’den; Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ÂN 23)

KUR’ÂN-ı KERİM İLgisiz KaLmaz.:

Resim---İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kur’ÂN hâfızı, bağlı devenin sâhibine benzer. Deve sahibi devesini sürekli gözetirse elinde tutar. Eğer onunla ilgilenmezse kaçıp gider.” buyurdu.
(Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh’den; Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 23)

KUR’ÂN-ı KERİM'i GüzeL OKUmak.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Allah, güzel sesli bir peygamberin, Kur’ÂN’ı tegannî ile yüksek sesle OKUmasından hoşnut olduğu kadar hiçbir şeyden hoşnut olmamıştır” buyururken işittim, demiştir..
(Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den; Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 19; Tevhîd 32)

Dâvûdî SesLi Sahabe.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz Dâvûd’a verilen güzel seslerden bir nağme de sana verilmiştir.” buyurdu.
(Ebû Mûsa el-Eş’arî radıyallahu anh’den; Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 31)

KUR’ÂN-ı KERİM'i Peygamberimizden Daha GüzeL OKUyan Biri Yoktur.:

Resim---Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle dedi: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i yatsı namazında “Ve’t-tîni ve’z-zeytûni” sûresini OKUrken dinledim. Ondan daha güzel sesli bir kimse işitmedim.”
(Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ’dan; Buhârî, Ezân 102)

"KUR’ÂN-ı KERİM'i Tegannî İLe OKU!.".:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kur’ÂN’ı teganni ile/tecvide uyarak OKUmayan kimse bizden değildir.” buyurdu.
(Ebû Lübâbe Beşîr İbni Abdülmünzir radıyallahu anh’den: rivâyet Ebû Dâvûd, Vitr 20)

Peygamberimizin.: "Bana Kur’ÂN OKU!." DEdiği Sahabe.:

Resim---Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh der ki.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bana Kur’ÂN OKU” buyurdu.
Ben de.: “Yâ Resûlallah! Kur’ÂN sana indirilmişken ben sana nasıl Kur’ÂN OKUrum?” dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben Kur’ÂN’ı başkasından dinlemeyi gerçekten çok severim” buyurdu. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ sûresini OKUdum. “Her ümmetten gerçek bir şâhid, seni de bunlara HAKkıyla şâhid getirdiğimiz zaman halleri nice olur” (âyet 41) anlamındaki âyete gelince:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şimdilik yeter” buyurdu. Kendisine dönüp baktım, iki gözünden yaşlar boşanıyordu.”
buyurdu.

(Buhârî, Tefsîru sûre(4), 9; Fezâilü’l-Kur’ÂN 33, 35)

فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِن كُلِّ أمَّةٍ بِشَهِيدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلَى هَؤُلاء شَهِيدًا
Resim---“Fe keyfe izâ ci’nâ min kulli ummetin bi şehîdin ve ci’nâ bike alâ hâulâi şehîdâ (şehîden).: Artık her ümmetten bir şâhid (resûl) getirdiğimiz zaman ve seni de onların üzerine şâhid olarak getirdiğimiz zaman (halleri) nasıl olacak?” (Nisâ 4/41)

KUR’ÂN-ı KERİM'i Tercih EDiniz.:

Resim---Peygamber Efendimiz, Tebük Seferi’ne çıkarken Neccâr Oğulları’nın bayrağını Umâre bin Hazm’a vermişti. Daha sonra Zeyd bin Sabit’i görünce, bayrağı Umâre’den alıp ona verdi. Umâre radıyallahu anh.: “Yâ Rasûlallah! Bana kızdınız mı?” diye sorunca,
Peygamber aleyhisselâm.:
“Hayır! VALLAHi kızmadım! Fakat, siz de Kur’ÂN’ı tercih ediniz! Zeyd, Kur’ÂN’ı senden daha çok ezberlemiştir! Burnu kesik zenci köle bile olsa, Kur’ÂN’ı daha çok ezberlemiş olan kimse başkalarına tercih edilir!” buyurdu.
Evs ve Hazrec kabîlelerine de, bayraklarını Kur’ÂN’ı daha çok ezberlemiş olan kimselere taşıtmalarını emretti. Bunun üzerine Avfoğulları’nın bayrağını Ebû Zeyd, Benî Selime’nin bayrağını da Muâz -radıyallahu anh- taşıdı.

(Vâkıdî, III, 1003)

Hiçbir Peygambere VeriLmeyen İki NÛR .:

Resim---İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, bir keresinde Cebrâil aleyhisselâm Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturmakta iken, Resûl-i Ekrem yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işitti ve başını kaldırdı.
Cebrâil aleyhisselâm.:
“Bu, şimdiye kadar hiçbir şekilde açılmayıp sadece bugün açılan bir gök kapısıdır.” dedi. Peşinden o kapıdan bir melek indi.
Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm.: “Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemişti, dedi. Melek selâm verdi ve Peygamberimiz’e şöyle dedi: "Müjde! Sana, senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur verildi. Biri Fâtiha sûresi, diğeri Bakara sûresi’nin son âyetleri. Bunlardan OKUyacağın her harfe karşılık sana sevâb ve ecir verilir.
buyurdu.

(Müslim, Müsâfirîn 254)

KUR’ÂN-ı KERİM OKUnan Evi Rahmet KapLar.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir cemâat ALLAH celle celâlihu’nun evlerinden bir evde toplanır, ALLAH celle celâlihu’nun kitabını OKUr ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. ALLAH TeÂLÂ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” buyurdu.
(Müslim, Zikr 38)

KUR’ÂN-ı KERİM'e Sımsıkı SarıLın.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size, sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız iki mühim emânet bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür. O da ALLAH’ın Kitâbı’dır! Kur’ÂN, semâdan yeryüzüne uzâtılmış sağlam bir ip gibidir. Diğer emânet de âilem, Ehl-i Beyt’imdir. Kur’ÂN ve Ehl-i Beyt’im cennette Havuz’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muâmelede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!” buyurmuştur..
(Tirmizî, Menâkıb, 31/3788)

HuzûR-i KaLb İLe KUR’ÂN-ı KERİM OKU.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizden birisi RABBi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse huzûr-i kalb ile Kur’ÂN OKUsun.” buyurmuştur.
(Suyûtî, I, 13/360)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

KUR’ÂN-ı KERİM OKU ve OnunLa AmeL Et.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim KUR’ÂN-ı KERİM'i OKUr ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, KUR’ÂN-ı KERİM ile bizzât amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)


Ticaretten Daha KÂRLı Şey.:

Resim---Ebû Ümâme -radıyallahu anh- da şöyle anlatıyor:
Birisi Peygamber Efendimize geldi ve:
“–Yâ RasûlALLAH! Falan oğullarının hisselerini alıp sattım, şöyle şöyle kâr elde ettim.” dedi.
ALLAH Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Sana bundan daha kârlı bir şeyi haber vereyim mi?” dedi. Adam:
“–Öyle bir şey var mı?” diye sordu.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–
[/color]KUR’ÂN’dan on âyet öğrenen bir kimse senden daha kazançlıdır!” buyurdu.
Bunun üzerine adam gitti ve hemen on âyet öğrenip geldi ve bunu Rasûlullâh’a bildirdi.

(Heysemî, VII, 165)


KUR’ÂN-ı KERİM, ALLAH'ın Ziyâfetidir.:

Resim---Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştu:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her ziyâfet çeken, ziyâfeti-ne (insanların) gelmesini ister ve bundan memnun olur.
KUR’ÂN da ALLAH'ın ziyâfetidir. Ondan uzak durmayınız.” buyurmuştur.
(Dârimî, Fezâilü’l-KUR’ÂN, 1)


KUR’ÂN EhLi KİMdir?.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz insanlardan ALLAH'a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm.:
“Yâ Rasûlullâh! Onlar kimlerdir?” diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem .: “Onlar,
KUR’ÂN Ehli, ALLAH Ehli ve ALLAH'ın Has Kullarıdır!” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)


KUR’ÂN BİLenLerin ÖNceLiği.:

Resim---Uhud Harbi sonunda ashâb-ı kirâm.: “Yâ RasûLALLAH! Şehidlerimiz pek çok. Bize ne yapmamızı emir buyurursunuz?” diye sordular.
Rasûl-i Ekrem sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Derin ve geniş kabirler kazınız, her kabre ikişer, üçer koyunuz!” buyurdu.
Ashâb.: “Önce hangilerini koyalım?.” diye sorunca,
Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm.: “En çok
KUR’ÂN bileni önce koyunuz!”[/color] buyurdu..
(Nesâî, Cenâiz, 86, 87, 90, 91)


KUR’ÂN'ı YAŞAyana CeNNet VARdır.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim KUR’ÂN'ı OKUr, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, ALLAH bu sâyede o kimseyi cennetine koyar. Âilesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme HAKkı verir.” [/color] buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilü’l-KUR’ÂN, 13/2905; Ahmed, I, 148)


KUR’ÂN OKUyunuz.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, birgün KUR’ÂN Âşıklarından Übey bin Kâ’b radıyallahu anh’a hitâben.: "ALLAH TeÂLÂ “lem yekünillezine keferû” Sûresini sana OKUmamı emir buyurdu.” dedi.
Übey bin Kâ’b -radıyallahu anh.:
“ALLAH TeÂLÂ benim ismimi zikretti mi?” dedi. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet!” buyurdu.
[/color] Übey bin Kâ’b, bu ikrâm-ı İlâhî karşısında çok duygulandı ve içli içli ağladı...
(Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 16, Tefsîr, 98/1, 3; Müslim, Müsâfirîn, 246)


لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ مُنفَكِّينَ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُ
Resim---“Lem yekunillizîne keferû min ehlil kitâbi vel muşrikîne munfekkîne hattâ te’tiye humu’l- beyyineh (beyyinetu).: Kitap ehlinden ve müşriklerden kâfir olanlar, kendilerine beyyine (açık delil) gelinceye kadar (küfürlerinden) ayrılacak değillerdir.” (Beyyine 98/1)

KUR’ÂN BULunan Bir KALBe AzâbediLmez.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “KUR’ÂN OKUyunuz... Çünkü ALLAH, içinde KUR’ÂN bulunan bir kalbe azâb etmez...”[/color] buyurmuştur.
(Dârimî, Fezâilü’l-KUR’ÂN, 1)


ÜMMetin EN ŞerefLiLeri.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ümmetimin en şereflileri, KUR’ÂN-ı Kerîm'i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ edenlerdir.” [/color] buyurmuştur.
(Suyûtî, I, 36/1063)


KUR’ÂN Bir ZenginLiktir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “KUR’ÂN bir zenginliktir ki ondan sonra fâkirlik olmaz (yâni ona sâhip olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni o İlâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” [/color] buyurmuştur.
(Heysemî, VII, 158)


KUR’ÂN-ı KERİM OKUmak ALLAH TeÂLÂ'yı ZİKİrdir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHu zü’L- CeLÂL.: "KUR’ÂN-ı KERİM OKUmak ve Ben’im zikrim, her kimi, Ben’den bir şey istemekten meşgul eder, geri bırakırsa, Ben ona, isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm.” buyurdu.”
buyurdu..
(Tirmizî, Fedâilu’l-KUR’ÂN, 25/2926)


Şifâ KUR’ÂN'dadır.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Devânın en hayırlısı KUR’ÂN’dır.”
buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Tıb, 28)


ALLAH TeÂLÂ KUR’ÂN OKUyanı DİNLer.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH, geceleyin iki rekat namaz kılan (ve KUR’ÂN OKUyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. ALLAH’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, KUR’ÂN’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman ALLAH’a yaklaşmış olamazlar.” [/color] buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilu’l-KUR’ÂN, 17/2911)


KUR’ÂN YerYüzünde NÛR, GökYüzünde AZIKtır.:

Resim---Ebû Zerr radıyallahu anh.: “Yâ RasûLALLAH! Bana nasihatte bulun!” dediğinde Âlemlerin Efendisi aleyhisselâm.: “KUR’ÂN OKUmaya ve ALLAH’ı zikretmeye bak, çünkü KUR’ÂN yeryüzünde senin için bir nûr, gökyüzünde de bir azıktır.” [/color] buyurmuştur.
(İbn-i Hibbân, II, 78)


ÇocukLarınızı ÜÇ Hususta Yetiştirin.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin.: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt SEVgisi ve KUR’ÂN kıraati… Çünkü Hamele-i KUR’ÂN (yâni KUR’ÂN Hafızları) hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde peygamberler ve asfiyâ (yâni safâya ermiş olan ALLAH Dostları) ile birlikte Arş’ın gölgesindedir.” [/color] buyurmuştur.
(Münâvî, I, 226)


KUR’ÂN'ı Küçük YaşLarda ÖĞrenmek.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim KUR’ÂN'ı küçük yaşlarda öğrenirse KUR’ÂN onun etine ve kanına işler (Yâni KUR’ÂN'ın feyziyle nûrlanır.)”[/color] buyurmuştur.
(Ali el-Müttakî, I, 532)

Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KUR’ÂN-ı KERİM OKU ve OnunLa AmeL Et.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim KUR’ÂN-ı KERİM'i OKUr ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir tâc giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyâdaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, KUR’ÂN-ı KERİM ile bizzât amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)


Ticaretten Daha KÂRLı Şey.:

Resim---Ebû Ümâme -radıyallahu anh- da şöyle anlatıyor:
Birisi Peygamber Efendimize geldi ve:
“–Yâ RasûlALLAH! Falan oğullarının hisselerini alıp sattım, şöyle şöyle kâr elde ettim.” dedi.
ALLAH Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Sana bundan daha kârlı bir şeyi haber vereyim mi?” dedi. Adam:
“–Öyle bir şey var mı?” diye sordu.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–
KUR’ÂN’dan on âyet öğrenen bir kimse senden daha kazançlıdır!” buyurdu.
Bunun üzerine adam gitti ve hemen on âyet öğrenip geldi ve bunu Rasûlullâh’a bildirdi.

(Heysemî, VII, 165)


KUR’ÂN-ı KERİM, ALLAH'ın Ziyâfetidir.:

Resim---Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştu:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her ziyâfet çeken, ziyâfeti-ne (insanların) gelmesini ister ve bundan memnun olur.
KUR’ÂN da ALLAH'ın ziyâfetidir. Ondan uzak durmayınız.” buyurmuştur.
(Dârimî, Fezâilü’l-KUR’ÂN, 1)


KUR’ÂN EhLi KİMdir?.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz insanlardan ALLAH'a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm.:
“Yâ Rasûlullâh! Onlar kimlerdir?” diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem .: “Onlar,
KUR’ÂN Ehli, ALLAH Ehli ve ALLAH'ın Has Kullarıdır!” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)


KUR’ÂN BİLenLerin ÖNceLiği.:

Resim---Uhud Harbi sonunda ashâb-ı kirâm.: “Yâ RasûLALLAH! Şehidlerimiz pek çok. Bize ne yapmamızı emir buyurursunuz?” diye sordular.
Rasûl-i Ekrem sallâllâhu aleyhi ve sellem.: “Derin ve geniş kabirler kazınız, her kabre ikişer, üçer koyunuz!” buyurdu.
Ashâb.: “Önce hangilerini koyalım?.” diye sorunca,
Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm.: “En çok
KUR’ÂN bileni önce koyunuz!” buyurdu..
(Nesâî, Cenâiz, 86, 87, 90, 91)


KUR’ÂN'ı YAŞAyana CeNNet VARdır.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim KUR’ÂN'ı OKUr, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, ALLAH bu sâyede o kimseyi cennetine koyar. Âilesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme HAKkı verir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilü’l-KUR’ÂN, 13/2905; Ahmed, I, 148)


KUR’ÂN OKUyunuz.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, birgün KUR’ÂN Âşıklarından Übey bin Kâ’b radıyallahu anh’a hitâben.: "ALLAH TeÂLÂ “lem yekünillezine keferû” Sûresini sana OKUmamı emir buyurdu.” dedi.
Übey bin Kâ’b -radıyallahu anh.:
“ALLAH TeÂLÂ benim ismimi zikretti mi?” dedi. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet!” buyurdu.
Übey bin Kâ’b, bu ikrâm-ı İlâhî karşısında çok duygulandı ve içli içli ağladı...
(Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 16, Tefsîr, 98/1, 3; Müslim, Müsâfirîn, 246)


لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ مُنفَكِّينَ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُ
Resim---“Lem yekunillizîne keferû min ehlil kitâbi vel muşrikîne munfekkîne hattâ te’tiye humu’l- beyyineh (beyyinetu).: Kitap ehlinden ve müşriklerden kâfir olanlar, kendilerine beyyine (açık delil) gelinceye kadar (küfürlerinden) ayrılacak değillerdir.” (Beyyine 98/1)

KUR’ÂN BULunan Bir KALBe AzâbediLmez.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “KUR’ÂN OKUyunuz... Çünkü ALLAH, içinde KUR’ÂN bulunan bir kalbe azâb etmez...” buyurmuştur.
(Dârimî, Fezâilü’l-KUR’ÂN, 1)


ÜMMetin EN ŞerefLiLeri.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ümmetimin en şereflileri, KUR’ÂN-ı Kerîm'i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ edenlerdir.” buyurmuştur.
(Suyûtî, I, 36/1063)


KUR’ÂN Bir ZenginLiktir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “KUR’ÂN bir zenginliktir ki ondan sonra fâkirlik olmaz (yâni ona sâhip olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni o İlâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” buyurmuştur.
(Heysemî, VII, 158)


KUR’ÂN-ı KERİM OKUmak ALLAH TeÂLÂ'yı ZİKİrdir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHu zü’L- CeLÂL.: "KUR’ÂN-ı KERİM OKUmak ve Ben’im zikrim, her kimi, Ben’den bir şey istemekten meşgul eder, geri bırakırsa, Ben ona, isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm.” buyurdu.” buyurdu..
(Tirmizî, Fedâilu’l-KUR’ÂN, 25/2926)


Şifâ KUR’ÂN'dadır.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Devânın en hayırlısı KUR’ÂN’dır.” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Tıb, 28)


ALLAH TeÂLÂ KUR’ÂN OKUyanı DİNLer.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH, geceleyin iki rekat namaz kılan (ve KUR’ÂN OKUyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. ALLAH’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, KUR’ÂN’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman ALLAH’a yaklaşmış olamazlar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Fedâilu’l-KUR’ÂN, 17/2911)


KUR’ÂN YerYüzünde NÛR, GökYüzünde AZIKtır.:

Resim---Ebû Zerr radıyallahu anh.: “Yâ RasûLALLAH! Bana nasihatte bulun!” dediğinde Âlemlerin Efendisi aleyhisselâm.: “KUR’ÂN OKUmaya ve ALLAH’ı zikretmeye bak, çünkü KUR’ÂN yeryüzünde senin için bir nûr, gökyüzünde de bir azıktır.” buyurmuştur.
(İbn-i Hibbân, II, 78)


ÇocukLarınızı ÜÇ Hususta Yetiştirin.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin.: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt SEVgisi ve KUR’ÂN kıraati… Çünkü Hamele-i KUR’ÂN (yâni KUR’ÂN Hafızları) hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde peygamberler ve asfiyâ (yâni safâya ermiş olan ALLAH Dostları) ile birlikte Arş’ın gölgesindedir.” buyurmuştur.
(Münâvî, I, 226)


KUR’ÂN'ı Küçük YaşLarda ÖĞrenmek.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim KUR’ÂN'ı küçük yaşlarda öğrenirse KUR’ÂN onun etine ve kanına işler (Yâni KUR’ÂN'ın feyziyle nûrlanır.)”buyurmuştur.
(Ali el-Müttakî, I, 532)

Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

BAZI SÛRELERİ OKU!.MANIN FAZİLETİ HAKKINDA HADİSLERİ.:

Fâtiha Sûresi'nin FaziLeti.:

Resim---Ebû Saîd Râfi‘ İbni Muallâ radıyallahu anh şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana.: “Mescidden çıkmazdan önce sana Kur’ÂN’daki en büyük sûreyi öğreteyim mi?” buyurdu ve elimi tuttu. Çıkmak istediğimizde ben.: “Yâ Resûlallah! Bana Kur’ÂN’daki en büyük sûreyi sana öğreteyim mi demiştiniz?” dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Elhamdülillâhi RABBi’l-âlemîn’dir. O Sebu’l- Mesânîdir; bana verilen Kur’ÂN-ı Azîmdir” buyurdu..
(Buhârî, Tefsîr 1; Fezâilü’l-Kur’ÂN 9)


وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ
Resim---“Ve le kad âteynâke seb’an mine’l- mesânî ve’l- kur’âne’l- azîm (azîme).: Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'ÂNı verdik.: Ve andolsun ki; sana mesânî(ikinci)den 7'yi (7'liyi, 7'li olarak) ve Kur'ÂNu’l - Azîm'i verdik.” (Hicr 11/87)

İhLâs Sûresi'nin FaziLeti.:

Resim---Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Kul hüvallahü ahad” sûresi HAKkında.: “Canımı gücü ve kuvvetiyle elinde tutan ALLAH celle celâlihu’ya yemin ederim ki, bu sûre Kur’ÂN’ın üçte birine denktir.” buyurdu..
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 13)


Kur’ÂN’ın Üçte Biri.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına.: “Sizden biriniz bir gecede Kur’ÂN’ın üçte birini OKUmaktan âciz mi kalıyor?” Bu onlara gerçekten zor geldi ve.: “Buna hangimizin gücü yeter ki, yâ Resûlallah!.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kul hüvellahü ahad Allahü’s-samed, Kur’ÂN’ın üçte biridir” buyurdu..
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 13)


Resim---Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, bir adam başka bir adamın.: “Kul hüvellahü ahad”’ı tekrar tekrar OKUduğunu duydu. Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu durumu anlattı. Adamın kendisi bunu azımsıyordu.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde bulunduran ALLAH celle celâlihu’ya yemin ederim ki, o sûre Kur’ÂN’ın üçte birine denktir”
buyurdu.
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ÂN 13)


FeLâk ve Nâs SûreLeri'nin FaziLeti.:

Resim---Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh‘den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Bu gece indirilen âyetleri görmedin mi? Onların benzerleri asla görülmemiştir: “Kul eûzü biRABBi’l-felak ve kul eûzü biRABBi’n-nâs.” buyurdu..
(Müslim, Müsâfirîn 264)


Resim---Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cinlerden ve göz değmesinden ALLAH celle celâlihu’ya sığınırdı. Nihâyet Muavvizeteyn “Kul eûzü biRABBi’l-felak ve kul eûzü biRABBi’n-nâs” nâzil oldu. Ondan sonra Muavvizeteyn ile ALLAH celle celâlihu’ya sığınmaya başladı ve diğer duâları bıraktı.." buyurdu..
(Tirmizî, Tıb 16)


Tebâreke Sûresi'nin FaziLeti.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kur’ÂN’da otuz âyetten ibaret bir sûre bir adama şefaat etti; neticede o kişi bağışlandı. O sûre.: “Tebârekellezî biyedihi’l-mülk’dür.” buyurdu..
(Ebû Dâvud, Salât 327)


تَبَارَكَ الَّذِي بِيَدِهِ الْمُلْكُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Tebârekellezî bi yedihi’l- mulku ve huve alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: Mülk elinde (kudretinde) olan O (ALLAH) Mübârek'tir. Ve O, herşeye Kadîrdir.” (Mülk 67/1)

Amene’r-rasüLü'nün FaziLeti.:

Resim---Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Bakara sûresinin sonundan iki âyeti geceleyin OKUyan kimseye bunlar yeter.” buyurdu..
(Buhârî, Fezâilü’l- Kur’ÂN 10, 27, 34)


آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Resim---“Âmene’r- resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve’l- mu’minûn (mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih (rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih (rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr (masîru).: Resûl, RABBinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi ALLAH'a, O'nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O'nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve RABBimiz, SENin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) SANA'dır (Sana doğru yola çıkarız ve SANA ulaşırız).” dediler.” (Bakara 2/285)

لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Resim---“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih (bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ ale’l- kavmi’l- kâfirîn (kâfirîne).: ALLAH kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). RABBimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (RAHÎM esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). SEN bizim MEVLÂmız'sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et.” (Bakara 2/286)

Bakara Sûresi'nin FaziLeti.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan, içinde Bakara sûresi OKUnan evden kaçar.” buyurdu..
(Müslim, Müsâfirîn 212)


Âyete’l- Kürsî'nin FaziLeti.:

Resim---Übey İbni Kâ’b radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Ebü’l-Münzir! ALLAH celle celâlihu’nun kitabından ezberinde bulunan âyetlerden hangisinin daha büyük olduğunu biliyor musun?” diye sordu.
Ben: “ALLAHü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyu’l-kayyûm.” dedim.
Bu cevâbım üzerine elini göğsüme vurdu ve.: “İlim sana mübarek olsun, ey Ebü’l-Münzir”
buyurdu..
(Müslim, Müsâfirîn 258)


Âyetü’l-Kürsî tüm KötüLükLerden Korur.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi.: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ramazan zekâtı olan sadaka-i fıtrı korumakla görevlendirmişti. Bir adam gelip yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı.
Adamı tuttum ve.: “Vallahi seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna götüreceğim!” dedim.
Adam.: “Şüphesiz ben muhtacım, çoluğum çocuğum ve pek çok ihtiyacım var!.” dedi. Bunun üzerine ben adamı salıverdim.
Sabaha çıkınca, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Yâ Ebâ Hüreyre! Dün gece tutsağını ne yaptı?.” buyurdu.
Ben de.: (Yâ Resûlallah! İhtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim.” dedim.
Resûl-i Ekrem.: “O sana yalan söyledi, tekrar gelecek” buyurdu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu sözü üzerine tekrar geleceğini anladım ve onu gözetlemeye koyuldum. Adam geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı.
Bunun üzerine: “Seni Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıkaracağım!.” dedim.
Adam.: “Beni bırak, çünkü ben gerçekten muhtacım. Çoluk çocuğum da var. Bir daha gelmem!.” dedi. Ben de acıdım ve salıverdim.
Sabah olunca yine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana.: “Yâ Ebâ Hüreyre! Dün gece tutsağın ne yaptı?” diye sordu.
Ben de.: “Yâ Resûlallah! Bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim!” dedim. Peygamberimiz aleyhisselâm.: “O kesinlikle sana yalan söyledi, ama tekrar gelecek” buyurdu. Ben de üçüncü defa gelmesini bekledim.
Gerçekten geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı.
Onu tekrar yakaladım ve.: “Seni mutlaka Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna çıkaracağım; artık bu üçüncü ve son gelişindir. Bir daha gelmeyeceğine söz veriyorsun sonra tekrar geliyorsun!.” dedim.
Bu defa bana: “Beni bırak! ALLAH celle celâlihu’nun seni faydalandıracağı bazı kelimeleri ben sana öğreteyim!.” dedi.
Ben.: “O kelimeler nelerdir?” dedim.
O.: “Yatağına girdiğinde Âyetü’l-kürsî’yi OKU. O takdirde, senin yanında ALLAH tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz!.” dedi. Bunun üzerine ben onu salıverdim.
Sabah olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana.: “Tutsağın dün gece ne yaptı?” diye sordu.
Ben de.: “Yâ Resûlallah! ALLAH celle celâlihu’nun beni faydalandıracağı birtakım kelimeleri bana öğreteceğini söyledi, ben de onu salıverdim.” dedim.
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm.: ““O kelimeler neler?” diye sordu, ben de o kimsenin bana: “Yatağına girdiğin zaman Âyetü’l-kürsî’yi, “ALLAHü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm” âyetini başından sonuna kadar OKU; senin yanında ALLAH tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana asla yaklaşamaz!.” dediğini söyledim.
Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Bak hele! Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğruyu söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun, ey Ebû Hüreyre?” dedi.
Ben.: “Hayır, bilmiyorum!.” dedim.
Resûl-i Ekrem aleyhisselâm.: “O şeytandır”
buyurdu..
(Buhârî, Vekâlet 10, Fezâilü’l-Kur’ÂN 10, Bed’ü’l-halk 11)


Kehf Sûresi'nin FaziLeti.:

Resim---Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh ‘den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kehf Sûresi’nin başından on âyet ezberleyen kimse deccâlden korunmuş olur.” buyurdu.
Bir rivâyette: “Kehf sûresi’nin sonundan”
buyurdu.
(Müslim, Müsâfirîn, 257)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem DİLİ’nden KUR'ÂN-ı KERÎM.:

Resim
ResimResim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizin en hayırlınız Kur’ÂN’ı öğreteniniz ve öğreneninizdir.” buyurmuştur..
(Darimî, 2/437)


Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH celle celâlihu yeryüzünde azâbı hak etmiş olanları azâblandıracağı zaman, Kur’ÂN’ı öğrenmeye çalışan çocukların yüzü suyu hürmetine azâb etmekten vazgeçer.” buyurmuştur..
(Darimî, 2/439)


Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim Kur’ÂN’dan bir âyet dinlerse, dinlediği âyet onun için (dünyada ve âhirette) nûr olur.” buyurmuştur..
(Darimî, 2/444)


Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz Kur’ÂN’ı okuyana bir sevâb, onu dinleyene iki sevâb vardır.” buyurmuştur..
(Darimî, 2/444)


Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:Kur’ÂN’ı seslerinizle süsleyiniz.” buyurmuştur..
(Ebu Davûd, 2/74; Nesaî, 2/79)


Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İçinde Kur’ÂN’dan bir şey olmayan kişi harab eve benzer.” buyurmuştur..
(Sünen-i Tirmizî; 5/177)


gENiş BİLgi.: https://muhammedinur.com/forum/viewtopi ... =4&t=10676
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KUR’ÂN-ı KERÎM’de KUR’ÂN-ı KERÎM'in İSİMLERi.:

Resim Kur’ÂN-ı Kerîm =>Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem’e;

=>ALLAHu zü’L-CELÂL Katı'ndan.:


تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Tenzîlun min RABBi’l- ÂLeMîn (âlemîne).: Âlemlerin RABBi tarafından indirilmiştir.” (Hâkka 69/43)

Resim Arapça olarak.:

إِنَّا أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Resim---“İnnâ enzelnâhu Kur’ÂNen arabiyyen le allekum ta’kılûn (ta’kılûne).: Muhakkak ki BİZ, O'nu Arapça Kur’ÂN olarak indirdik. Böylece siz akıl edersiniz.” (Yûsuf 12/2)

Resim Peygamberimiz aleyhisselâm’a peyderpey 23 yılda indirilen.:

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا
Resim---“Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhi'l- Kur’ÂNu, cümleten vâhideh (vâhideten), kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rettelnâhu tertîlâ (tertîlen).: Ve kâfirler.:Kur’ÂN ona, bir defada bütün (toplu) olarak indirilmeli değil miydi?” dediler. İşte bu, O'nu (Kur’ÂN'ı) senin idrakine tesbit etmemiz (sabitlememiz) içindir. Ve O'nu, kısım kısım tertipleyerek beyan ettik (okuduk).” (Furkân 25/32)

Resim ALLAH celle celâlihu'nun SÖZü olduğunda şüphe olmayan.:

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ
Resim---“Zâlike’l- kitâbu lâ reybe fîh (fîhi), huden li’l- muttekîn (muttekîne).: İşte bu Kitab ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takvâ sâhibleri için bir hidâyettir.” (Bakara 2/2)

تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Tenzîlu’l- kitâbi lâ reybe fîhi min RABBi’l- ÂLeMîn (âlemîne).: Hakkında şüphe olmayan Kitab'ın indirilişi, âlemlerin RABBindendir.” (Secde 32/2)

Resim Nesilden nesle BİZe kadar sapasağlam gelen,
Resim Mushaflarda yazılı,
Resim DUYulup/OKUnup-ANLAşıLıp UYuLması ile ibâdet edilen,
Resim Fâtiha Sûresi ile başlayıp Nâs Sûresi ile sona eren,
Resim 323.015 Harf, 77.439 kelime (İ. Süyutî, I, 184)
Resim 6236 âyet ve 114 sûreden oluşan,


Resim

KUR’ÂN-ı KERÎM =>ALLAHu zü’L-CELÂL KELÂMı OLarak İNDİRiLen,
Veciz ve Mûciz Yüce Kitabımız'ın ÖZEL İSMi'dir..


KUR’ÂN-ı KERÎM’de =>KUR’ÂN-ı KERÎM’in ZİKREDİLDİĞİ DİĞER İSİMLERi.:

1-) ACEB.:
Hayrete düşüren, hoşa giden, hayranlık veren ve emsâli bulunmayan, harikulade güzel, çok hayret verici anlamında Kur’ÂN-ı Kerîm.:


قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
Resim---“Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun mine’l- cinni fe kâlû innâ semi’nâ Kur’ÂNen ACEBâ (aceben).: De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler:. “Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran/ACÂİB bir Kur’ÂN dinledik!" (Cin 72/1)

يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا
Resim---“Yehdî ile’r- ruşdi fe âmennâ bih (bihî), ve le’n- nuşrike bi RABBinâ ehadâ (ehaden).: “O (Kur’ÂN), irşada ulaştırır, artık BİZ, O'na îmân ettik ve artık kimseyi RABB’imize asla ortak koşmayız.” (Cin 72/2)

Kur’ÂN-ı Kerîm'in emsâlsiz ve hayranlık verecek niteliği; lafzının beliğ ve fasih, anlamının derin ve bilgilerinin doğru olması ÖZELLiği ve GÜZELLiği sebebiyledir.: Kaf 50/2; Sâd 38/5; Sâffât 37/12..

بَلْ عَجِبُوا أَن جَاءهُمْ مُنذِرٌ مِّنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ
Resim---“Bel ACİBû en câehum munzirun minhum fe kâle’l- kâfirûne hâzâ şey’un ACÎBun.: Hayır, kendilerinden bir nezirin onlara gelmesine şaşırdılar. Bunun üzerine kâfirler.: “Bu şaşılacak bir şey.” dediler.” (Kâf 50/2)

أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَهًا وَاحِدًا إِنَّ هَذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ
Resim---“E ceale’l- âlihete ilâhen vâhıdâ (vâhıden), inne hâzâ le şey’un UCÂB (ucâbun).: İlâhları bir tek ilâh mı kılıyor? Muhakkak ki bu, gerçekten ACAYİB (şaşılacak) bir şey.” (Sâd 38/5)

بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
Resim---“Bel ACİBte ve yesharûn (yesharûne).: Evet, sen hayret ettin ve onlar (ise) alay ediyorlar.” (Sâffât 37/12)

2-) ADL.:
Dosdoğru olmak, doğru davranmak, adaletle hükmetmek; eşitlemek.. Kur’ÂN-ı Kerîm’in koyduğu hükümlerde tam ve mükemmeldir, zulüm ve eğrilikten uzaktır..:


وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---“Ve temmet kelimetu RABBike SIDKan ve ADLa (adlen), lâ mubeddile li kelimâtih (kelimâtihî), ve huve’s- semîu’l- alîm (alîmu).: Ve RABBinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O'nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.” (En’âm 6/115)

3-) AHSENü'l-HADİS.:
Sözün; en özeli, en güzeli, en doğru-iyi- hak-hayr Olanı Kur’ÂN-ı Kerîm.:


اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Resim---“ALLAHu nezzele AHSENE’L- HADÎSİ kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne RABBehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh (zikrillâhi), zâlike hudALLAHi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd (hâdin).: ALLAH, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitab olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalbleri de ALLAH'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu ALLAH'ın rehberidir. ALLAH, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de ALLAH şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.” (Zümer 39/23)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

4-) ALî.: Çok yüce, yüksek şerefli, kıymetli, kadri yüce Olan..

وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ
Resim---“Ve innehu fî UMMİ’L- KİTÂBİ ledeynâ le ALÎYyun HAKÎM (hakîmun).: Ve muhakkak ki O (Kur’ÂN), katımızda Ümmülkitab'tadır. Gerçekten Âli'dir (yücedir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).” (Zuhrûf 43/4)

5-) ARABî.: Arab’a mensub; Arapça.. Yûsuf 12/2; Ra'd 13/37; Nahl 16/103; Tâhâ 20/113; Şûarâ 26/195; Zümer 39/28; Fussilet 41/3; Şûrâ 42/7; Ahkâf 46/12..

وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَامًا وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ
Resim---“Ve min kablihî kitâbu mûsâ imâmen ve rahmeh (rahmeten) ve hâzâ kitabun Musâddikun lisânen ARABİyyen li yunzirellezîne zalemû ve buşrâ li’l- muhsinîn (muhsinîne).: Ve O'ndan (Kur’ÂN'dan) önce îmâm ve rahmet olarak Hz. Musâ'nın kitabı (Tevrat) vardır. Bu, Arap lisanı ile (Hz. Musâ'nın kitabını) tasdik eden bir kitabtır. Zalimleri uyarmak ve muhsinleri müjdelemek içindir.” (Ahkâf 46/12)

ALLAHu zü’L-CELÂL, her Peygamberi kendi kavminin dili ile indirmiştir.:

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Resim---“Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’ (yeşâu), ve huve’l- azîzu’l- hakîm (hakîmu).: Hiçbir resûlümüz yoktur ki; BİZ, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse ALLAH, dilediğini (ALLAH'a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (ALLAH'a ulaşmayı dileyenleri) hidâyete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir.” (İbrahîm 14/4)

Dolayısıyla ALLAHu zü’L-CELÂL, Kur’ÂN-ı Kerîm’i da Arap dilinde indirmiştir.:

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ
Resim---“Ve kezâlike enzelnâhu hukmen ARABİyyâ (arabiyyen), ve le initteba’te ehvâehum ba’de mâ câeke mine’l- ilmi mâ leke minALLAHi min veliyyin ve lâ vâk (vâkın).: İşte böyle O'nu, Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana ilimden bunca şey geldikten sonra eğer onların heveslerine tâbî olursan, elbette senin için ALLAH'tan başka bir dost ve bir koruyucu yoktur.” (Ra'd 13/37)

6-) AZÎM.: Ulu, yüce, büyük, azametli..

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ
Resim---“Ve le kad âteynâke seb’an mine’l- mesânî ve’l- Kur’ÂNe’l- AZÎM (azîme).: Ve andolsun ki; sana mesânî(ikinci)den 7'yi (7'liyi, 7'li olarak) ve Kur’ÂN-ul AZÎM'i verdik.” (Hicr 15/87)

Kur’ÂN-ı Kerîm’in büyüklüğü, hacmi itibari ile değil emir, yasak, farz, haram, hüküm, ilke, bilgi, rahmet, hidâyet, şifâ, uyarı ve müjde itibari iledir. Kur’ÂN-ı Kerîm’de insanlık âlemi için gerekli olan her hüküm ve ilke vardır.:

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
Resim---“Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ (hâulâi), ve nezzelnâ aleyke’l- kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve buşrâ li’l- muslimîn (muslimîne).: Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şâhid beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şâhid olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidâyete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara (ALLAH'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.” (Nahl 16/89)

7-) AZÎZ.: Çok izzetli, şerefli, eşsiz, çok güçlü, çok değerli, hükmü galip, kendisine bâtıl karışmayan, hükümleri hiçbir şekilde iptal edilemeyecek derecede doğru ve sağlam.

Kur’ÂN-ı Kerim; bir benzerinin meydana getirilememesi demek olan mu'cizeliğini ve eşsizliğini dil ve üslubuyla, tutarlı ve çelişkisiz oluşuyla, prensiplerinin canlılığıyla, günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmesiyle, bilinmeyenleri bildirmesiyle, ilmi buluşlara ışık tutan âyetleri ... vb. birçok yönlerden isbat etmiştir. O, kendisiyle zıtlaşanları yenen, eşi ve benzeri olmayan bir Kitabtır.:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ
Resim---“İnnellezîne keferû bi’z- zikri lemmâ câehum, ve innehu le KİTÂBUN AZÎZ (azîzun).: Gerçekten onlar, kendilerine zikir (Kur’ÂN) geldiği zaman (O'nu) inkâr ettiler. Ve muhakkak ki O, Azîz (yüce ve şerefli) bir Kitab'tır.” (Fussilet 41/41)

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

8-.) BELAĞ.: Tebliğ, dâvet, duyuru; yeterli ve beliğ nasihat; yetecek şey, yetecek miktar; yetişmek, kifâyet, istenen şeye ulaşmak; yetiştirilen nesne; yetiştirmek, eriştirmek Kur’ÂN, bütün insanlara bir tebliğ ve duyurudur, doğru yola çağrıdır. ALLAH celle celâlihu’nun azâbına karşı insanların uyarılması, insanların ondaki açık ve kesin deliller sâyesinde ALLAH’tan başka ilâh olmadığını anlamaları ve akl-ı selim sâhiblerinin düşünüp öğüt almaları için insanlara gönderilmiş bir bildirimdir.:

هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Resim---“Hâzâ BELÂGun li’n- nâsi ve li yunzerû bihî ve li ya’lemû ennemâ huve ilâhun vâhidun ve li yezzekkere ûlu’l- elbâb (elbâbi).: Bu (Kur’ÂN-ı Kerim), O'nunla uyarılmaları ve O'nun (ALLAH'ın) tek bir İlâh olduğunun bilinmesi ve ulûl'elbabın (sırların sâhiblerinin) tezekkür etmesi için insanlara bir açıklamadır.” (İbrahîm 14/52)

9-) BESÂİR.: Basîret'in çoğuludur. Basîret; gerçeğin ortaya çıkmasını, açıklığa kavuşmasını sağlayan şey, bilgi, kesinlik, delil, kanıt, kalb göz. Basîret; hakla-bâtılın, hidâyetle-dalaletin, hayırla-şerrin, doğru ile yanlışın birbirinden ayrıldığı marifet, bilgi ve kalb nurudur. Kur’ÂN-ı Kerîm, mü’minler için hakikati ve doğruyu görmeye yarayan KALB GÖZÜ mesâbesindedir.

Onda gerekli her türlü açıklama yapılmıştır. ALLAH celle celâlihu’nun sınırlarını, hükümlerini gösteren işaretlerle, gerçekleri gösteren delillerle doludur.:


وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُواْ لَوْلاَ اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Resim---“Ve izâ lem te’tihim biâyetin kâlû lev lectebeytehâ, kul innemâ ettebiu mâ yûhâ ileyye min RABBî hâzâ BESÂİRu min RABBikum ve huden ve rahmetun li kavmin yu’minûn (yu’minûne).: Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman “Onu derleyip toplasaydın (bir âyet düzseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “RABB’imden bana ne vahyolunursa ben ancak ona tâbî olurum.” Bu, RABBinizden basiretler (kalb gözlerinizin görmesini sağlayacak olan yardımlar)dır. Ve hidâyete erdiren (ALLAH'a ulaştıran)dır. Ve mü'min olan (kalbine îmân yazılan) bir kavim için rahmettir.” (A'râf 7/203)

10-) BEŞÎR.: Müjdeci, müjdeleyen, birini bir şeyle sevindiren, birine sevineceği bir haber veren. 5
Beşîr, hem Peygamberimiz aleyhisselâmın hem de Kur’ÂN-ı Kerîm'in bir niteliğidir. Kur’ÂN, iman edip sâlih amel işleyenler ALLAH celle celâlihu’nun rahmeti, mağfireti, rızası, büyük lütfu ve büyük mükâfat, cennetler, tükenmez ni’metler, temiz eşler, doğruluk makamı ile müjdeler.:


قُلْ مَن كَانَ عَدُوًّا لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللّهِ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi Musâddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve BUŞRÂ li’l- mu’minîn (mu’minîne).: Kim Cibril'e düşman oldu ise (ona) de ki: “Halbuki muhakkak ki o (Cebrail aleyhisselâm), onların ellerindeki (kitabları) tasdik eden O (Kur’ÂN'ı), ALLAH'ın izniyle, mü'minlere bir hidâyet (rehberi) ve müjde olarak senin kalbine indirdi.” (Bakara 2/97)

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
Resim---“Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ (hâulâi), ve nezzelnâ aleyke’l- kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve BUŞRÂ li’l- muslimîn (muslimîne).: Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şâhid beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şâhid olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidâyete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara (ALLAH'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.” (Nahl 16/89)

وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Resim---“Ve ennellezîne lâ yu’minûne bi’l- âhıreti a’tednâ lehum azâben elîmâ (elîmen).: Ve onlar, muhakkak ki ahirete (ALLAH'a mülâki olmaya ve kıyâmet gününe) inanmayan (kalblerinde îmân yazmayan) kimselerdir. Onlar için elîm azap hazırladık.” (İsrâ 17/10)

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا
Resim---“El hamdulillâhillezî enzele alâ abdihi’l- kitâbe ve lem yec'al lehu ıvecâ (ıvecen).: ALLAH'a hamdolsun ki O, kuluna Kitab'ı (Kur’ÂN-ı Kerim'i) indirdi. Ve O'nda, bir eğrilik kılmadı.” (Kehf 18/1)

قَيِّمًا لِّيُنذِرَ بَأْسًا شَدِيدًا مِن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًا
Resim---“Kayyimen li yunzire be'sen şedîden min ledunhu ve yubeşşire’l- mu'minînellezîne ya'melûne’s- sâlihâti enne lehum ecren hasenâ (hasenen).: (Kur’ÂN-ı Kerim), kayyum (kıyâmete kadar devam edecek) olarak, katından şiddetli azapla uyarmak ve salih amel yapan mü'minlere en güzel ecrin onların olduğunu müjdelemek için (indirildi).” (Kehf 18/2)

كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Resim---“Kitâbun fussilet âyâtuhu Kur’ÂNen arabiyyen li kavmin ya’lemûn (ya’lemûne).: (O), bilen bir kavim için, âyetleri tafsil edilmiş (fasıl fasıl açıklanmış) bir Kitab olan Arapça Kur’ÂN'dır.” (Fussilet 41/3)

بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Resim---“Beşîren ve nezîrâ(nezîren), fe a’rada ekseruhum fehum lâ yesmeûn (yesmeûne).: Müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Fakat onların çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar işitmezler.” (Fussilet 41/4)

وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَامًا وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ
Resim---“Ve min kablihî kitâbu mûsâ imâmen ve rahmeh (rahmeten) ve hâzâ kitabun Musâddikun lisânen arabiyyen li yunzirellezîne zalemû ve buşrâ li’l- muhsinîn (muhsinîne).: Ve O'ndan (Kur’ÂN'dan) önce îmâm ve rahmet olarak Hz. Musâ'nın kitabı (Tevrat) vardır. Bu, Arap lisanı ile (Hz. Musâ'nın kitabını) tasdik eden bir kitabtır. Zalimleri uyarmak ve muhsinleri müjdelemek içindir.” (Ahkâf 46/12)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

11-) BEYÂN.: Açıklama; bildiri, duyuru, delil; şüpheyi ortadan kaldırarak kastedilen mânâyı muhataba açıklamak, mânâdaki kapalılığı giderip, ona muhatabın biçimde açıklık kazandırmak, açık seçik olmak.
Kur’ÂN-ı Kerîm’in bütün insanlar için hak ile bâtılı, yanlışla doğruyu birbirinden ayırt eden, açıklayan ve doğru yola ileten bir kitab, özellikle takvâ sâhibleri için bir ibret ve öğüttür.:


هَذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ
Resim---“Hâzâ BEYÂNun li’n- nâsi ve huden ve mev’ızatun li’l- muttekîn (muttekîne).: Bu (âyetler), insanlar için bir açıklama ve bir hidâyet ve takvâ sâhibleri için bir öğüttür.” (Âl-i İmrân 3/138)

12-) BEYYİNE.: Bir davayı açıkça isbat eden, kendisi açık, başkasını açıklayıcı delil..

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---“Şehru ramadânellezî unzile fîhi’l- Kur’ÂNu huden li’n- nâsi ve BEYYİNÂTin mine’l- hudâ ve’l- furkân (furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fe’l- yesumh (yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar (uhara) yurîdullâhu bikumu’l- yusra ve lâ yurîdu bikumu’l- usra, ve li tukmilû’l- iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn (teşkurûne).: Ramazan ayı ki, insanlar için hidâyete erdirici (hidâyete erme, ALLAH'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur’ÂN, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şâhid olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. ALLAH sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Size bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâyet erdirdiği şeye karşılık (sizin de) ALLAH'ı tekbir etmeniz (yüceltmeniz) içindir. Umulur ki böylece siz (bütün bu kolaylıklara) şükredersiniz.” (Bakara 2/185)

أَوْ تَقُولُواْ لَوْ أَنَّا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّا أَهْدَى مِنْهُمْ فَقَدْ جَاءكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَّبَ بِآيَاتِ اللّهِ وَصَدَفَ عَنْهَا سَنَجْزِي الَّذِينَ يَصْدِفُونَ عَنْ آيَاتِنَا سُوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُواْ يَصْدِفُونَ
Resim---“Ev tekûlû lev ennâ unzile aleyne’l- kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum BEYYİNETun min RABBikum ve huden ve rahmeh (rahmetun), fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûe’l- azâbi bimâ kânû yasdifûn (yasdifûne).: Veya “Eğer bize de bir kitab indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidâyete ererdik.” dersiniz. İşte size RABBinizden hidâyet (hidâyete erdiren), beyyine (delil) ve rahmet gelmiştir. Öyleyse kim, ALLAH'ın âyetlerini yalanlayandan ve O'ndan yüz çeviren kimseden daha zalimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiş olmalarından dolayı ağır (kötü) bir azapla cezalandıracağız.” (En’ âm 6/157)

13-) BÜŞRÂ.: Müjde, sevindirici haber; müjdelik, muştuluk. Kur’ÂN mü'minlere, kendileri için dünya ve âhirette hazırlanan ni’metleri bildirmekle bir müjdedir..

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
Resim---“Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ (hâulâi), ve nezzelnâ aleyke’l- kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve BUŞRÂ li’l- muslimîn (muslimîne).: Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şâhid beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şâhid olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidâyete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara (ALLAH'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.” (Nahl 16/89)

طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُّبِينٍ
Resim---“Tâ sîn, tilke âyâtu’l- Kur’ÂNi ve kitâbin mubîn (mubînin).: Tâ, Sîn. Bunlar, apaçık bir Kitab olan Kur’ÂN'ın Âyetleri'dir.” (Neml 27/1)

هُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Huden ve BUŞRÂ li’l- mu’minîn (mu’minîne).: Mü'minler için hidâyete erdirici ve müjdeleyicidir.” (Neml 27/2)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

14-) FASL.:
Gerçek ve kesin söz; hak ile bâtılın arasını ayıran hüküm; aralık, engel; bir şeyi kesip ayırmak, kesmek, açıklamak.:


إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ
Resim---“İnnehu le kavlun FASL (faslun).: Muhakkak ki o Kur’ÂN, gerçekten (hakkı bâtıldan) ayıran bir sözdür.” (Târık 86/13)

Kur’ÂN-ı Kerîm'in fasl olması, iman ile küfrü, hidâyet ile dalaleti, hak ile bâtılı, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini, itaat ile isyanı, adalet ve takvâ ile zulmü birbirinden ayırt eden bir kitab olması ve bu konularda insanlara rehberlik etmesidir. Bu tâbir aynı zamanda Kur’ÂN-ı Kerîm’in sûre sûre âyet âyet, parça parça indirilmesini ifâde eder. Bu husus şu âyette de bildirilmektedir.:


وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا
Resim---“Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhi’l- Kur’ÂNu, cumleten vâhideh (vâhideten), kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rettelnâhu tertîlâ (tertîlen).: Ve kâfirler: “Kur’ÂN ona, bir defada bütün (toplu) olarak indirilmeli değil miydi?” dediler. İşte bu, O'nu (Kur’ÂN'ı) senin idrakine tesbit etmemiz (sabitlememiz) içindir. Ve O'nu, kısım kısım tertipleyerek beyan ettik (okuduk).” (Furkân 25/32)

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Resim---“Ve lekad vassalnâ lehumu’l- kavle leallehum yetezekkerûn (yetezekkerûne).: Ve andolsun ki, tezekkür etsinler diye sözü (âyetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.” (Kasas 28/51)

15-) FURKÂN.:
Îmânı küfürden, ihlâsı riyadan, tevhîdi şirkten, hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden, iyiyi kötüden, helâlı haramdan, tayyîbi habîsten... ayıran ve gerçekleri açıklayan. Kur’ÂN-ı Kerim; hak ile bâtılı, helâl ile haramı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı birbirinden ayırdığı ve insanları kurtuluşa götürdüğü için, ona bu isim verilmiştir..


مِن قَبْلُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ الْفُرْقَانَ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ
Resim---“Min kablu huden li’n- nâsi ve enzele’l- FURKÂN(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd (şedîdun), vALLAHu azîzun zuntikâm (zuntikâmin).: Daha önce insanlar için, hidâyete erdirici olarak (Tevrat'ı ve İncil'i indirdi) ve (sonra da) Furkân'ı (Hak ile bâtılı ayıran Kur'ân'ı) indirdi. Muhakkak ki onlar, ALLAH'ın âyetlerini inkâr ettiler. Onlar için şiddetli azap vardır. Ve ALLAH Azîz'dir, intikam sahibidir (intikam alandır).” (Âl-i İmrân 3/4)

تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا
Resim---“Tebârekellezî nezzelel FURKÂNe alâ abdihî li yekûne lil âlemîne nezîrâ (nezîren).: Âlemlere uyarıcı olması için kuluna Furkan'ı indiren (ALLAH), mübarek'tir.” (Furkân 25/1)

16-) HABLULLAH.:
Habl: İp, urgan; âhid, tutulacak söz, yemin; eman, güven; bir şeyi iple bağlamak demektir.
Hablullah.: ALLAH' ın ipi, ALLAH' a vuslât sebebi olan delil ve vasıta demektir.:


وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Resim---“Va’tasımû biHABLillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metALLAHi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ (ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin mine’n- nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn (tehtedûne).: Ve hepiniz, ALLAH'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve ALLAH'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalblerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (ALLAH'ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte ALLAH, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidâyete erersiniz.” (Âl-i İmrân 3/103)

Sözlükte.: "İp, bağ; sebep, vasıta; damar" gibi mânalara gelen habl kelimesi mecazî olarak.: "âhid, zimmet, emân" anlamlarında da kullanılmaktadır.

(Lisânü'l-ʿArab, "hbl" md., Tâcü'l-ʿarûs, "hbl" md.)

İbnü'l-Cevzî.:
"Habl, Kur’ÂN-ı Kerîm'de ikisi çoğul (hibâl) olmak üzere 7 âyette geçmektedir.
Bunlardan üçü.: "ip" .:


قَالَ بَلْ أَلْقُوا فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى
Resim---“Kâle bel elkû, fe izâ HIBÂLuhum ve ısıyyuhum yuhayyelu ileyhi min sıhrihim ennehâ tes’â.: (Musâ aleyhisselâm): “Hayır, (siz) atın!” dedi. Böylece (onları attıkları) zaman onların ipleri ve asaları, kendisine, onların sihirlerinden dolayı “hızla hareket ediyor” gibi göründü.” (Tâhâ 20/66)

فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Resim---“Fe elkav HIBÂLehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnu’l- gâlibûn (gâlibûne).: Böylece iplerini ve asalarını attılar. Ve “Firavunun izzeti için muhakkak ki gâlip gelenler elbette bizleriz.” dediler.” (Şu’arâ 26/44)

فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِّن مَّسَدٍ
Resim---“Fî cîdihâ HABLun min mesed (mesedin).: Onun boynunda mesedden (bükülmüş liften) bir ip vardır.” (Tebbet 111/5)

İkisi.: "âhid ve zimmet".:


ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُواْ إِلاَّ بِحَبْلٍ مِّنْ اللّهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ وَبَآؤُوا بِغَضَبٍ مِّنَ اللّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُواْ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ الأَنبِيَاء بِغَيْرِ حَقٍّ ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ
Resim---“Duribet aleyhimu’z- zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minALLAHi ve HABLin mine’n- nâsi ve bâû bi gadabin minALLAHi ve duribet aleyhimu’l- meskeneh (meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûne’l- enbiyâe bi gayri hakk (hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn (ya’tedûne).: Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vuruldu. Ancak ALLAH'ın ipine (Sıratı Mustakîm'e) ve insanlardan bir ipe (ALLAH'a ulaştıracak olan mürşide) tutunanlar (ulaşanlar) hariç. (Onlar) ALLAH'tan bir gazaba uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bu, onların ALLAH'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları sebebiyledir. İşte bu, onların (ALLAH'a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandır.” (Âl-i İmrân 3/112)

Biri de.: "damar" .:


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min HABLi’l- verîdi.: Ve andolsun ki insanı BİZ yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve BİZ, ona şah damarından daha yakınız.” (Kāf 50/16)

Mânâsında kullanılmıştır.."

(İbnü'l-Cevzî, Nüzhetü'l-aʿyün, s. 242)

Kur’ÂN-ı Kerîm, ve Hükümleri, tıpkı derin bir çukura düşmüş insana tutunup kurtulması için yukarıdan sarkıtılan ip gibi semâdan arza uzatılmış bir hidâyet nurudur. Başka bir açıklamaya göre ise Kur’ÂN, insanın tehlikeli bir yolda yürürken düşmemek için tutunup güvenlik içinde ilerlemesini sağlayan bir emniyet bağıdır. Ona sarılan yani Kur’ÂN-ı Kerîm’e iman edip emir, yasak, hüküm ve tavsiyelerini uygulayan insan tehlikeden ve helâk olmaktan kurtulur, selâmete ulaşır .


Resim---Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ALLAH celle celâlihu’nun kitabının semâdan arza uzatılan bir ip olduğunu, ona sarılan kişinin hidâyete ereceğini, onu terkedenin ise sapıklığa düşeceğini, onda akla durgunluk veren tükenmez hârikalar bulunduğunu ifâde etmiştir..
(Müsned, II, 3, 14, 17; Müslim, Fezâîilü’s-sahâbe, 37; Ebû Dâvûd, Fezâîlü’l-Kur’ÂN, 1; Tirmizî, Menâkıb, 32)

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size, uyduğunuz takdirde benden sonra asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum. Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür. Bu, ALLAH celle celâlihu’nun Kitabı’dır. Semâdan arza uzatılmış bir “İP” durumundadır. (Diğeri de) kendi neslim, Ehl-i Beytim’dir. Bu iki şey, cennette Kevser Havuzu’nun başında bana gelip (hakkınızda bilgi verinceye kadar) birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Öyleyse bunlar hakkında, ardımdan bana nasıl bir halef olacağınızı siz düşünün!.” buyurdu.
(Yezid bin Erkam radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Menâkıb 77.)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

17-) HAKÎM.: Çok hikmetli, hikmeti söyleyen, muhkem (sağlam), hâkim (hüküm veren), kendisi ile hükmedilen ve hükmü kesin olan, hikmet sâhibi, işlerini en güzel biçimde yapan. Kur’ÂN-ı Kerîm, hakîmdir; hakkı bâtıldan ayırma hükmünü veren, kendisinden hükümler elde edilen, lâfız ve mânâsıyla hikmetlerle dolu bir kitabtır. Kur’ÂN-ı Kerîm; gerçekten çok muhkem, sağlam, her emir ve yasağı, her hüküm ve ilkesi doğru ve hikmet doludur. Kur’ÂN-ı Kerîm'de akla, fıtrata ve gerçeğe aykırı hiç bir bilgi, hüküm, emir ve yasak yoktur.:

الر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ
Resim---“Elif lâm râ, tilke âyâtu’l- KİTÂBi’l- HAKÎM (hakîmi).: Elif, Lâm, Râ. işte bunlar o HAKÎM kitabın âyetleri” (Yûnus 10/1)

18-) HAKk.: Gerçek, gerçek olan şey, inkârı câiz olmayan, gerçekten var olan, doğru, adalet, hikmet, hikmete uygun olan hüküm, varlığında şüphe bulunmayan, asılsız, hayal ve yalan anlamındaki bâtılın zıddı, hakikat, gerçeklik.
İçerdiği bütün bilgilerin doğru, bütün emir ve yasaklarının, hüküm ve ilkelerinin, fert ve toplumların lehine; uyarı, müjde, vaat ve va'îdlerinin gerçek olması, Kur’ÂN-ı Kerîm’in hak olmasıdır.
İçerdiği bütün bilgilerin doğru, bütün emir ve yasaklarının, hüküm ve ilkelerinin, fert ve toplumların lehine; uyarı, müjde, vaat ve va'îdlerinin gerçek olması, Kur’ÂN-ı Kerîm’in HAK OLmasıdır..: Nisâ 4/105; Zümer 39/2, 41; Şûrâ 42/17..


إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا
Resim---“İnnâ enzelnâ ileyke’l- kitâbe bi’l- HAKkı li tahkume beyne’n- nâsi bimâ erâkALLAH (erâkALLAHu). Ve lâ tekun li’l- hâinîne hasîmâ (hasîmen).: Muhakkak ki insanlar arasında ALLAH'ın sana gösterdiği şekilde hükmetmen için BİZ, sana Kitab'ı HAKk olarak indirdik. Ve ihanet edenlere taraftar olma.” (TNisâ 4/105)

وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ
Resim---“Vellezî evhaynâ ileyke mine’l- kitâbi huve’l- HAKku Musâddikan limâ beyne yedeyh (yedeyhi), innALLAHe bi ibâdihî le habîrun basîr (basîrun).: Ve sana kitabtan vahyettiğimiz, onların ellerindekini tasdik edici olarak HAKktır. Muhakkak ki ALLAH, kullarından mutlaka haberdar olandır, (onları) görendir.” (Fâtır 35/31)

ALLAH celle celâlihu’nun güzel isimlerinden biri de “el-HAKk”tır.: Mâide, 5/48; Hac 22/6; Nûr 24/25; Fâtır 35/31..

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Zâlike bi ennALLAHe huve’l- HAKku ve ennehu yuhyi’l- mevtâ ve ennehu alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: Muhakkak ki ALLAH, işte O, HAKk'tır. Ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve muhakkak ki O, herşeye kaadirdir.” (Hac 22/6)

19-) HİKMET.: İlim ve Akıl ile gerçeğe ulaşmak, Eşyânın Hakikatini bilmek, anlayış, Hak ile Bâtılı ayırmak; dinde derin kavrayış ve onunla amel etmek; söz ve işte isâbet etmek; ALLAH celle celâlihu’ya itaat, ALLAH korkusu, takvâ; ilim; adalet; hilim; nübüvvet ve risâlet; Tevrat; İncil; Kur’ÂN-ı Kerîm..

ذَلِكَ مِمَّا أَوْحَى إِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِ وَلاَ تَجْعَلْ مَعَ اللّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتُلْقَى فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَّدْحُورًا
Resim---“Zâlike mimmâ evhâ ileyke RABBuke mine’l- HİKMeh (hikmeti), ve lâ tec’a’l- meALLAHi ilâhen âhare fe tulkâ fî cehenneme melûmen medhûrâ (medhûren).: İşte bunlar, RABBinin sana HİKMETten vahyettiği şeylerdendir. ALLAH ile beraber başka ilâh kılma (edinme)! Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.” (İsrâ 17/39)

حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ
Resim---HİKMETun bâligatun fe mâ tugni’n- nuzur (nuzuru).: (Bu haberler), son derece baliğ (açık) HİKMETlerdir. Buna rağmen uyarıların bir faydası olmadı.” (Kamer 54/5)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

20-) HÜDÂ.: Yol göstermek, iyi yola güzellikle rehberlik etmek, istenilene kavuşturmak, lütuf ile olan rehberlik; hidâyet eden rehber; doğru yola gitmek, hidâyet bulmak; yol, hidâyet olunan doğru yol; itaat ve kulluk.:

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Resim---“Şehru ramadânellezî unzile fîhi’l- Kur’ÂNu huden li’n- nâsi ve beyyinâtin mine’l- HUDÂ ve’l- furkân (furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fe’l- yesumh (yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar (uhara) yurîdullâhu bikumu’l- yusra ve lâ yurîdu bikumu’l- usra, ve li tukmilû’l- iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn (teşkurûne).: Ramazan ayı ki, insanlar için hidâyete erdirici (hidâyete erme, ALLAH'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur’ÂN, HUDÂ tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şâhid olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. ALLAH sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Size bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâyet erdirdiği şeye karşılık (sizin de) ALLAH'ı tekbir etmeniz (yüceltmeniz) içindir. Umulur ki böylece siz (bütün bu kolaylıklara) şükredersiniz.” (Bakara 2/185)

وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِم مِّنْ أَنفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلاء وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
Resim---“Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ (hâulâi), ve nezzelnâ aleyke’l- kitâbe tibyânen likulli şey’in ve HUDEN ve rahmeten ve buşrâ li’l- muslimîn (muslimîne).: Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şâhid beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şâhid olarak getirdik. Ve sana, herşeyi beyan eden (açıklayan), hidâyete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, müslümanlara (ALLAH'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.” (Nahl 16/89)

Şüphesiz Kur’ÂN-ı Kerîm, elbette mü’minler için bir hidâyet ve bir rahmettir.: Neml 27/77; Yûnus 10/57; İsrâ 17/82.:

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
Resim---“Ve nunezzilu mine’l- Kur’ÂNi mâ huve şifâun ve rahmetun li’l- mu’minîne ve lâ yezîdu’z- zâlimîne illâ hasârâ (hasâran).: Kur’ÂN'dan indirdiğimiz şeyler, mü'minler için şifâdır ve rahmettir. Ve zalimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.” (İsrâ 17/82)

Kur’ÂN-ı Kerîm, insanın özel, aile ve toplum hayatında yemesinden içmesine.: A’râf 7/31,
Evlenmesinden boşanmasına.: Nisâ. 4/3; Bakara 2/221-232,
Ticaretinden mirasının taksimine.: Bakara 2/275; Nisâ 4/7,10-12,176,
Konuşmasından yürümesine.: Lokmân 31/19,
Çocuğun kaç sene emzirilmesinden, birisinin evine nasıl girileceğine.: Bakara 2/233; 24/27,
Çocukların ana babalarının yatak odalarına ne zaman ve nasıl gireceklerinden.: Nûr 24/58-59,
Yemeğin birlikte veya ayrı ayrı yenmesine.: Bakara 2/61..
Varıncaya kadar fert, aile ve toplum hayatı ile ilgili temel 8 kurallar getirmiş ve insana yol göstermiştir.

Kur’ÂN-ı Kerîm, toplumları her alanda en doğru yola götürür, rehberlik eder.:


إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
Resim---“İnne hâze’l- Kur’ÂNe yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşiru’l- mu’minînellezîne ya’melûne’s- sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ (kebîren).: Muhakkak ki Bu Kur’ÂN, en kuvvetli olanı hidâyete erdirir (ALLAH'a ulaştırır). Ve amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller) yapan mü'minlere, onlar için büyük ecir olduğunu müjdeler.” (İsrâ 17/9)

21-) HÜKÜM.: İlim, hikmet, anlayış; Kur’ÂN-ı Kerîm; adaletle hüküm vermek, hükmetmek; emretmek; menetmek; ata gem vurmak. O, hak ile bâtılı, helâl ile haramı ayıran hükümdür. ALLAHu zü’L-CELÂL, insanların Kur’ÂN-ı Kerîm’i kabul edip, onunla amel etmelerine hükmetmiştir.:

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ
Resim---“Ve kezâlike enzelnâhu HUKMen arabiyyâ (arabiyyen), ve le initteba’te ehvâehum ba’de mâ câeke mine’l- ilmi mâ leke minALLAHi min veliyyin ve lâ vâk (vâkın).: İşte böyle O'nu, Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana ilimden bunca şey geldikten sonra eğer onların heveslerine tâbî olursan, elbette senin için ALLAH'tan başka bir dost ve bir koruyucu yoktur.” (Ra'd 13/37)

22-) HÜKÜM/İLİM.: Bilgi, kesin bilgi, marifet; irfân; şuur, bir şeyi hakkıyla bilmek, bir şeyin hakikatini bilmek, anlamak; bir şeyi sağlam ve güvenilir yapmak; öğrenmek; cehlin zıddı. Kur’ÂN-ı Kerîm, gerçek bir ilim hazinesidir. Genel olarak ilimler, kesinlikten uzak, değişebilir olduğu ve bazen de çelişkiye düştüğü halde, Kur’ÂN-ı Kerîm’in ihtivâ ettiği ilimlerde yanılma, değişme ve çelişki yoktur.

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ
Resim---“Ve kezâlike enzelnâhu HUKMen arabiyyâ (arabiyyen), ve le initteba’te ehvâehum ba’de mâ câeke mine’l- ilmi mâ leke minALLAHi min veliyyin ve lâ vâk (vâkın).: İşte böyle O'nu, Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana ilimden bunca şey geldikten sonra eğer onların heveslerine tâbî olursan, elbette senin için ALLAH'tan başka bir dost ve bir koruyucu yoktur.” (Ra'd 13/37)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta Kur'ÂN-ı Kerîm..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

23-) KAVL.: Söz, kelâm; bir mânâ ifâde eden düzgün söz; görüş, inanç, hayır olan söz, tam ve mükemmel söz; ilhâm; zann; kahr; galebe; hadd; kati; bir şeye delalet; söz söylemek, hayır ve şer söylemek; ictihad etmek; görüş ileri sürmek. Kur’ÂN-ı Kerim, sözlerin en güzelidir; en güzel davranış da bu en güzel söze kulak verip ona itaat etmektir..

وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Resim---“Ve lekad vassalnâ lehumu’l- KAVLe leallehum yetezekkerûn (yetezekkerûne).: Ve andolsun ki, tezekkür etsinler diye sözü (âyetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.” (Kasas 28/51)

24-) KAYYİM.: Doğru, dosdoğru; müstakîm, düzgün; kıymetli; hak ile bâtılı delilleriyle apaçık ortaya koyan; tam, kâmil; başkan, idareci, efendi, veli. Kur’ÂN-ı Kerîm, her alanda bütün insanlar için rehberdir. Kur’ÂN-ı Kerîm’in rehberliği dosdoğrudur, onda bir eğrilik ve yanlışlık yoktur, insanları en doğru olana iletir..

إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
Resim---“İnne hâze’l- Kur’ÂNe yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşiru’l- mu’minînellezîne ya’melûne’s- sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ (kebîren).: Muhakkak ki Bu Kur’ÂN, en kuvvetli olanı hidâyete erdirir (ALLAH'a ulaştırır). Ve amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller) yapan mü'minlere, onlar için büyük ecir olduğunu müjdeler.” (İsrâ 17/9)

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا
Resim---“El hamdulillâhillezî enzele alâ abdihi’l- kitâbe ve lem yec'a’l- lehu ıvecâ (ıvecen).: ALLAH'a hamdolsun ki O, kuluna Kitab'ı (Kur’ÂN-ı Kerim'i) indirdi. Ve O'nda, bir eğrilik kılmadı.” (Kehf 18/1)

قَيِّمًا لِّيُنذِرَ بَأْسًا شَدِيدًا مِن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًا
Resim---“KAYYİMEN li yunzire be'sen şedîden min ledunhu ve yubeşşire’l- mu'minînellezîne ya'melûne’s- sâlihâti enne lehum ecren hasenâ (hasenen).: (Kur’ÂN-ı Kerim), kayyum (kıyâmete kadar devam edecek) olarak, katından şiddetli azapla uyarmak ve salih amel yapan mü'minlere en güzel ecrin onların olduğunu müjdelemek için (indirildi).” (Kehf 18/2)

25-) KELÂMULLAH.: Kelâm; söz, mânâ ifâde eden söz, isnadı sağlam ve faydalı söz demektir. Kelâmullah, ALLAH SÖZÜ demektir. Kur’ÂN-ı Kerim tamamen ALLAH SÖZÜdür. Onda bir kelime dâhil insan sözü yoktur.:

وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلاَمَ اللّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْلَمُونَ
Resim---“Ve in ehadun mine’l- muşrikînestecâreke fe ecirhu hattâ yesmea KELÂMALLAHi summe eblighu me'menehu, zâlike bi ennehum kavmun lâ ya'lemûn (ya'lemûne).: Ve eğer müşriklerden birisi senden yardım isterse, o taktirde, ALLAH'ın kelâmını işitinceye kadar onu himaye et. Sonra onu emin olduğu yere ulaştır. İşte bu, onların bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.” (Tevbe 9/6)

26-) KERİM.: Mertebesi yüksek, çok şerefli, çok faydalı, çok yüce, gâyet güzel, hoş, yüceltmeye ve hürmete layık ve ALLAH katında çok değerli. Kur’ÂN-ı Kerim; çok yüce ve değerlidir. Çünkü ALLAH SÖZÜdür, nazım ve mânâ itibariyle mükemmeldir, yüksek ahlak ilkeleri içerir, insan ve toplumları en iyi ve en doğru olana iletir.:

إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا
Resim---“İnne hâze’l- Kur’ÂNe yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşiru’l- mu’minînellezîne ya’melûne’s- sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ (kebîren).: Muhakkak ki Bu Kur’ÂN, en kuvvetli olanı hidâyete erdirir (ALLAH'a ulaştırır). Ve amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller) yapan mü'minlere, onlar için büyük ecir olduğunu müjdeler.” (İsrâ 17/9)

Dünya ve âhirete dâir birçok önemli ilmî esasları ihtivâ eder, gönüllere şifâ ve rahmettir. Sihir, şiir, kahin ve her hangi bir insan sözü değildir, yaratılmamış, veciz, mûciz ALLAH KELÂMIdır. Böyle değerli bir kitabı okuyan, anlayan, ezberleyen ve hükümlerini uygulayan itibar ve değer kazanır, dünya ve âhiret saadetini elde eder.:

إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
Resim---“İnnehu le KUR’ÂNUN KERÎM (kerîmun).: Muhakkak ki O, gerçekten Kerim olan Kur’ÂN'dır (Kur’ÂN-ı Kerim'dir).” (Vâkı’a 56/77)

27-) KİTAB.: Kitab, yazı yazılmış sayfa, mektup; yazmak; kendisine yazı yazılacak şey; toplamak; farz; hüküm; kader; kaza; ecel; Tevrat; İncil; Kur’ÂN-ı Kerîm..

وَهَذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Resim---“Ve hâzâ KİTÂBun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn (turhamûne).: Ve indirdiğimiz bu kitab mübarektir. Öyleyse O'na tâbî olun. Ve takvâ sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız).” (En’âm 6/155)


Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön