ERENLERin SOHBETi

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

ERENLERin SOHBETi

Mesaj gönderen nur_umim »

ERENLERİN SOHBETİ..Resim

MuhaMMedî Şeriatta KuL SÖZü
MuhaMMedî Tarikatta PîR SoHbeti
MuhaMMedî Mârifette ReSÛL ZeVki
MuhaMMedî Hakikatta El HAKk HaZzı..

MuhaMMedî Tarikatta PîR SoHbeti:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn (sâdikîne).:Ey İman ednler! Allah’a karşı takva sahibi olun ve sadıklarla beraber olun.(Tevbe 9/119)

O PîR kaddesallahu sırrahum ki,
MuhaMMedî Sadakat
MuhaMMedî Samimiyyet
MuhaMMedî Sabırda kat
MuhaMMedî SeLÂMet Sâhibleri ve ReHBerleridirler..

Muhteşem MuhaMMedî MeLÂMî Ümmî Sinan
kaddesallahu sırrahu
BUYurdu..:

Erenlerin sohbeti
Ele giresi değil
İkrÂr ile gelenler
Mahrum kalası değil..

İkrar gerek bir ere
Göz açıp didÂr göre
Sarraf gerek gevhere
Nâdan bilesi değil..

Bir pınarın başına
Bir testiyi koysalar
Kırk yıl anda durursa
Kendi dolası değil..

Ümmî Sinan yol a’yan
Oluptur belli beyân
Dervişlik yolu heman
Tâc-u Hırkası değil..


Ümmî Sinan
kaddesallahu sırrahu


Mübârek MuhaMMedî MeLÂMî Eşref Rumî
Kaddesallahu sırrahu
BUYurdu..:

Dervişin Kulağı Sak
Hakk’tan Alır Ol Sebak
Deprenmeden Dil Dudak
SÖZü İŞİTen GELsin!..


Eşref Rumî
Kaddesallahu sırrahu


Sak: Sağlam duyucu..
Sebak: Ders, t’âlim-terbiye..
Deprenme: Kıpırdamadan..
Nâdan: Cahil, bilmez, haddini bilmez.
A’yan: (İyân) Aşikâr. Belli. Herkesin bilebileceği ve görebileceği..

*

SÖZ-SOHBet-ZeVk-Haz EYyLemek
HaKK NÂZına ->NiYÂZ EYyLemek
->EhL-i BeYt-i R e S û L U L L A H
->E D E B -ince ->SÖZ SÖYyLemek!.
Aleyhumusselâm..

SÖZ, Sesle ANLAtım..
Derlerdi ya köylerimizde hep.. İnsanlar konuşa konuşa.. hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır!.
Yürek Yaylasının esen yeli sözlerimiz.. bazen yareye merhem olur, aranırız.. bazen de kurşunn..
Tek bir SÖZ, bazen baş kurtarır, bazen de başı kestirir..
SÖZ, ağzı olan herkesin, herkese söylediği kelimelerdir..
Oysa “KÛN!..OL!.” SÖZüyle, feyeKÛN-derHÂL OLÂN bu ÂLemde SÖZündür tüm YASALar Somut-Soyut..

Kibâr-ı keLÂM Bahçemiz KeLÂMuLLahta,


ALLAH celle celâlihu Kur'ÂN-ı Kerîmde:

وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا
Resim---“Ve kul li ibâdî yekûlûlletî hiye ahsen(ahsenu), inneş şeytâne yenzegu beynehum, inneş şeytâne kâne lil insâni aduvven mubînâ(mubînen): Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.(İsrâ 17/53)

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Resim---“Ve minen nâsi men yeşterî lehve’l- hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ (huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn (muhînun).: Ve insanlardan bir kısmı boş sözleri satın alırlar, ilimleri olmaksızın Allah’ın yolundan saptırmak için. Ve onu eğlence (alay konusu) edinirler. İşte onlar için muhin (aşağılayıcı) bir azap vardır.(Lokmân 31/6)

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Resim---“Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.: Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.(Kaf 50/18)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ(sedîden).: Ey iman edenler, Allah’a karşı takvâ sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin!(Ahzâb 33/70)

يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
Resim---“Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ(azîmen).: (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, Allah’a ve O’nun Resûl’üne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.(Ahzâb 33/71)

وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَدًا
Resim---“Ve lâ tekûlenne li şey'in innî fâılun zâlike gadâ (gaden).: Bir şey hakkında “Ben, bunu yarın mutlaka yapacağım deme!.(Kehf 18/23)

إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا
Resim---“İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ reşedâ (reşeden).: Ancak Allah’ın dilemesiyle (yapacağım de). Ve unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Rabbimin beni (Allah’a) bundan daha yakın (daha üstün) bir irşad seviyesine ulaştırmasını umarım.(Kehf 18/24)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: ERENLERin SOHBETi

Mesaj gönderen nur_umim »

Sohbet, bir olmak, beraber olmaktır. BİZ BİR-İZliktir HAKK ile SEVİYElenmektir.. Arkadaş, dost olmaktır. İrşad etmek, nasihat etmektir. Yani sohbet, ayrıca kalbin bir fiilidir ve kalbten kalbe irtibatı da sağlar. Şüphesiz böyle bir irtibat, sağlıklı sonuç verirse anlamlıdır.

Halk dilinde sohbet deyince vaaz ve nasihat türü konuşmalar anlaşılır. Dinimizde ise dille yapılan nasihattan çok, aynı mecliste bulunmak, yan yana durmak, kalblerle kaynaşmak, sözden çok davranışlarla anlaşmak, halden anlamak, hal ve tavırlarla biribirini etkilemek, içten içe dertleşmek, gönülden gönüle haberleşmek kastedilir. HÂL İÇİnde HALLenmektir ve’s- SeLÂMm..

Resim---Hanzala radiyallahu anhu: “Bir defa Resul-i Ekrem’in huzurunda bulunuyorduk. Bize öyle bir öğütte bulundu ki, kalblerimiz yumuşadı, gözlerimiz yaşardı ve kendimizden geçtik. Eve döndüm, ailem bana yaklaştı. Onunla dünya sohbetine daldık ve Resulullah’ın huzurunda bulunduğumuz o durumu unuttum. Sonra hemen o durumu hatırladım, derhal sokağa çıkarak: “Hanzala münafık oldu” diye bağırmağa başladım. Tam bu anda Ebu Bekr ile karşılaştım. Ebu Bekr radiyallahu anhu: “Hayır, Hanzala hiçbir vakit münafık olmaz” dedi. Ben bu sözü tekrar eder olduğum halde Resul-i Ekrem’in huzuruna girdim ve durumu anlattım: “Senin huzurunda böyle ağlarken eve gidince hepsini unuttuk” dedim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Hanzala, eğer siz devamlı olarak o durumu koruyabilseydiniz, sokakta ve yataklarınızda melekler sizinle musafaha ederdi. Fakat haliniz değişir, ara sıra öyle olursunuz” buyurdu.
(Müslim, Tevbe, 3; Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyame, 59; İbn-i Mace, Zühd, 28.)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu anlatıyor: “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedik, senin yanında iken kalblarimiz maneviyatta gelip inceliyor, dünyaya karşı alakamız kesiliyor ve âhireti sanki görmüş gibi oluyoruz. Yanınızdan ayrılınca ailemizle ünsiyet edip çocuklarımızı kokladık mı, önceki hâlimizi inkar ediyoruz, bunun sebebi nedir?”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: “Eğer siz, ayrıldıktan sonra da yanımdaki halinizi devam ettirseydiniz, melekler, sizi evlerinizde ziyâret eder, yollarda sizinle müsafahada bulunurdu. Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi toptan yok eder, günah işleyip istiğfar edecek yeni bir mahluk yaratır ve onları mağfiret ederdi.”
(Tirmizî, Cennet, 2; İmam Ahmed, Müsned, 2, 304.)

Ashab-ı Güzinin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin SOHBET Terbiyesi Tebih SEViyelemesini ANlatan,
Abdullah bin Mes’ud radiyallahu anhu:“Biz boğazımızdan geçen lokmaların tesbihlerini duyar hale gelmiştik!”
(Buharî, Menakıb, 25.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İyilerle aynı mecliste bulunan kimse, misk kokusu satanla beraber bulanan kimse gibidir. Ya ondan güzel koku satın alır ya güzel kokunun etkisi üzerinde kalır. Kötü insanlarla beraber olan kimse de körükçü dükkânında oturan kimse gibidir. Ona ya körükçünün elindeki ateşten bir kıvılcım sıçrar, bir tarafını yakar veya oradaki pis koku üzerine siner, o koku ile kalkar."
(Buhârî, Zebâih, 31; Müslim, Birr, 146; Ebû Davud, Edeb, 16.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kişi, sevdiği kimsenin gidişatı üzeredir. O halde herkes kiminle arkadaşlık yaptığına baksın."
(Tirmizî, Zühd, 45.)

Said bin Zeyd (radiyallahu anhu) derdi: “Allah’a yemin ederim. Ashaptan birinin Resulullah aleyhissalatu vesselâm ile birlikte yüzü tozlanacak kadar bulunu vermesi, sizden birinin ömrü boyu çalışmasından daha hayırlıdır, hatta ömrü, Hz. Nuh aleyhisselâm’ın ömrü kadar uzun olsa bile”
(Ebu Davud, Sünnet, 8, (4650)

Huzeyfe radiyallahu anhu anlatıyor: Annem bana sordu: “Peygamber Efendimizle en son ne zaman görüştün?”
Ben de: “Birkaç günden beri onunla görüşmedim” dedim.
Bana çok kızdı ve fena bir şekilde azarladı. Ben de: “Dur kızma! Hemen Resulullah Efendimizin (sallallahu aleyhi vesellem) yanına gideyim, onunla beraber akşam namazını kılayım, sonra da hem bana hem de sana istiğfar etmesini Ondan taleb edeyim” dedim.
(Tirmizî, Menakıb, 30)

Resim---Ebu İdris el-Havlanî radiyallahu anhu anlatıyor: “Şam’da Ümeyye Camii’ne girdim. Bir de baktım ki parlak dişli, güler yüzlü bir genç oturuyor. Etrafında insanlar toplanmış, bir şeyler hakkında konuşuyorlar. İhtilafa düşünce de o gence müracaat ediyorlar ve onun sözünü kabul ediyorlardı. Oradakilerden onun Muaz bin Cebel radiyallahu anhu olduğunu öğrendim.
Ertesi gün erkenden mescide gittim. O benden de erken gelmiş, namaz kılıyordu. Namazını bitirmesini bekledim. Sonra huzuruna gittim, selâm verdim ve dedim ki: “Vallahi, ben seni Allah için seviyorum!”
Hz. Muaz radiyallahu anhu üç kez: “Gerçekten Allah için mi?” dedi.
Ben de her seferinde: “Evet, Allah için!” dedim.
Bunun üzerine elbisemden tuttu ve beni yanına çekerek şöyle dedi: “Sana müjdeler olsun! Ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Rabbinden rivayetle şöyle buyurduğunu işittim: “Benim rızam için birbirini seven, bir arada oturan, birbirini ziyâret eden ve kendilerini benim rızama adayan kimselere muhabbetim vacib olur.”
(Müslim, Birr, 12; İmam Mâlik, Muvatta, Şaar, 5.)

Resim---Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): “Din nasihatten ibarettir” buyurmuştur.
(Buharî, İman, 42; Müslim, İman, 23; Ebu Davud, Edeb, 59.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: ERENLERin SOHBETi

Mesaj gönderen nur_umim »

MuhaMMedî SoHBet Resim BİZ BİR-İZ DUÂ-sıdır..

MuhaMMedî Sohbeti Yapan zât, bu saydığımız manevî HAZz hazırlığını yaptıktan sonra;
BESMELE ->ALLAH celle celâlihu’ya HAMD ü SENÂ ->Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e SALÂVÂT ile sohbetine başlamalıdır..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Besmele ile başlanmayan her önemli iş sonuçsuz kalır.” buyurdu.
(İbn Mâce, hadis no: 1894; Feyzu’l- Kadir, V, 13)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH’a hamdederek başlanmayan her önemli iş bereketsiz olur.” buyurdu.
(Ebû Dâvûd, Edeb 18; İbn Mâce, Nikâh 19)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “MuhaMMed’e ve onun Âl-i Beytine salavat getirilmedikçe yapılan her dua mahcuptur/ perdelidir/engellidir (ilahi kabul huzuruna çıkamaz).”
(İmam ÂLi kerremallahu veche’den; Taberanî, el-Evsat’ta h. no: 721; Mecmau’z-Zevaid, h. no.17278; benzeri Deylemî, h. no: 4754; Heysemî, bu hadisin senedinin sahih olduğunu belirtmiştir.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hakkı buyurmuştur:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
“Ve mâ yentıku ani’l- hevâ.: O (Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem), hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.” (Necm 53/3)

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
“İn huve illâ vahyun yûhâ.: (O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.” (Necm 53/4)

İsLÂM DÎNinde MuhaMMedî SoHBet Erkek-Kadın her KULa yeteri kadarı Farz-ı AYNdır ..

Kadınlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme geldiler ve: “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Senin sözlerinden hep erkekler yararlanıyor. Bizlere de bir gün ayırsanız da, o gün toplanıp Allah’ın sana öğrettiklerinden bize de öğretsen!” dediler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Peki şu gün şurada toplanınız!” buyurdu. Kadınlar toplandılar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gidip onlara sohbet ve vaz ettiler.
(Buharî, İlim, 36.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “En güzel hediye; hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır. Bu, aynı zamanda bir senelik ibâdete karşılıktır.” buyurdu.
(İbni Abbas radiyallahu anhu’dan; Taberanî; Benzeri için bk. Aclunî, Keşfü’l-Hafa, 2, 161, (Nr: 2180)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlimden bir mesele öğrenmek, bütün dünya varlığı ile dünyadan hayırlıdır.”
(Ebu Zerr radiyallahu anhu’dan; Taberanî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “ALLAH’ı zikretmeksizin çok konuşmak da kalbi katılaştırır. Katı kalbli olanlar ise ALLAH’tan en uzak kimseler.” buyurdu.
(Tirmizî, Zühd 62)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut ALLAH Tealâ'yı zikretmek müstesnadır" buyurdu.
(Tirmizî, Zühd 63, (2414)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki ALLAH Teâlâ, sığırın otu yerken ağzında evirip çevirdiği gibi, sözü ağzında evirip çevirerek lügat paralayan kimselere buğz eder .” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Edeb, 94)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH'ı zikretmeksizin çok konuşmayın! ALLAH'ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Katı kalbli olanların ise ALLAH'tan en uzak kimseler olduğunda şüphe yoktur. ” buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 62)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur: “Allah'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun! ” buyurdu.
(Buhârî, Edeb, 31, 85)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider. ” buyurdu.
(Buhârî, Rikâk, 23)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Özür dilemek zorunda kalacağın bir sözü söyleme!” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Zühd, 15)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur: “İnsan sabahlayınca, bütün âzâları dile mürâcaat eder ve (âdeta ona) şöyle derler: “Bizim haklarımızı korumakta ALLAH'tan kork! Biz ancak senin söyleyeceklerinle cezâ görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz!. ”
(Tirmizî, Zühd, 61)

“Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem'in konuşması her dinleyenin rahatlıkla anlayabileceği şekilde açıktı.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 18)

“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, iyice anlaşılmasını istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.”
(Tirmizî, Menâkıb, 9)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur. Benim emirime itaat eden bana itaat etmiştir. Ona isyan eden de bana isyan etmiştir. İmam bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” buyurdu.
(Buharî, Cihad 109; Nesai, Bey’at 27,30.)


DÜnYÂya GELen GİDer!.

Hakkın eri bu yolda mahzun olası değil
Hakka deren gönüller artık ölesi değil!.

Ten fânidir can ölmez o gider geri gelmez
Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil!.

Cevhersiz gönüllere yüz bin söz söylesen de
Hak’tan nasib yok ise nasib olası değil!.

Sakın ha yârin gönlü sırçadır kırmayasın
Sırça kırılır ise tamir olası değil!.

Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen
Bin yıl orda dursa da kendi dolası değil!.

Şu Hızır ile İlyas âb-ı hayat içtiler
Kıyamet kopmadıkça bunlar ölesi değil!.

Yarattı Hak dünyâyı MuhaMMed dostluğuna
Dünyâya gelen gider bâkî kalası değil!.

Yûnus gözün görürken azığını hemen gör
Giden oraya artık geri gelesi değil!.

Yûnus EMRem kaddesallahu sırrahu..

Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: ERENLERin SOHBETi

Mesaj gönderen nur_umim »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki ALLAH celle celâluhu: “Ben kulumun kalbini dünyâ ve âhiretten boş bulduğum zaman oraya benim sevgimi doldururum. Hatta tutup kabzama alırım. Onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, konuşan dili, düşünen aklı olurum. Bu durumda da o benimle iştir, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür, benimle düşünür.” buyurdu.
(Buharî, Rikak, 38; İbn-i Mace, Fitne, 16.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ruhlar, değişik sınıflara göre dizilmiş ordular gibidir. Ruhlar âleminde birbirleri ile tanışanlar (ortak özellikler taşıyanlar), dünyâda kolayca tanışıp kaynaşırlar. Orada birbirlerine yabancı olanlar, burada da zıtlaşıp dururlar.”
(Buharî, Müslim, Ebû Davûd)

SıRR-ı SUhbet Hüsn-ü KeLâM
Hüsn-ü edeb >Hüsn-ü SeLâM..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allah Tealâ'yı zikretmek müstesnadır." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd 63, (2414)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Özür dilemek zorunda kalacağın bir sözü söyleme!” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd, 15)

Ümmü Habibe (radiyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allah Tealâ'yı zikretmek müstesnadır." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd 63, (2414)

Konuşma Adabı:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’ı zikretmeksizin çok konuşmak da kalbi katılaştırır. Katı kalbli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd 62)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve nâmusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.” buyurmuştur.
(Buhârî, Rikâk, 23)

Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem: “En faziletli kimdir?” sorusuna:
“Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir.” buyurmuştur..
(Buhârî, İmân, 4-5)

Fahr-i Kâinât Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem konuşma âdâbıyla alâkalı bir kısım kâideler koymuştur ki bunları şöyle sıralayabiliriz:

1-) Açık ve anlaşılır bir şekilde muhâtabın seviyesine göre konuşulmalı, gerektiğinde önemli görülen ifâdeler tekrar edilmelidir. Nitekim ashâbın, fasih ve beliğ bir üslûp ile konuşan Peygamber Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hakkındaki şu tespitleri oldukça önemlidir:

“Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in konuşması her dinleyenin rahatlıkla anlayabileceği şekilde açıktı.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvûd, Edeb, 18)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Konuştuğu zaman onun kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi.” buyurmuştur.
(Buhârî, Menâkıb, 23)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İyice anlaşılmasını istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.
(Tirmizî, Menâkıb, 9)

2-) Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap etmek şiddetle yasaklanmıştır. Hüsn-ü edeb üzere konuşulması istenmiştir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki ALLAH Teâlâ, sığırın otu yerken ağzında evirip çevirdiği gibi, sözü ağzında evirip çevirerek lügat paralayan kimselere buğz eder.” buyurmuştur.
( Ebû Dâvûd, Edeb, 94)

3-) Bağırıp çağırmak sûretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Kişinin karşısında sağır varmışçasına bağırarak ya da kavga ediyormuş gibi öfkeli bir ses tonuyla konuşması, doğru değildir. Kibar ve nazik bir üslûbun benimsenmesi, her zaman için en isâbetli yoldur. Kur’ân-ı Kerim'in beyânıyla Lokman aleyhisselâm oğluna söz konusu metodu şöyle tavsiye etmektedir.:

وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
“Vaksid fî meşyike vagdud min savtik (savtike), inne enkere’l- asvâti le savtu’l- hamîr (hamîri).: Ve yürüyüşünde mütevazi (alçakgönüllü) ol ve sesini alçalt (alçak sesle konuş). Muhakkak ki seslerin en çirkini, elbette hamirin (merkebin) sesidir.” (Lokman 31/19)

Bir başka âyette de:
وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا
“Ve kul li ibâdî yekûlûlletî hiye ahsenu, inne’ş- şeytâne yenzegu beynehum, inne’ş- şeytâne kâne li’l- insâni aduvven mubînâ (mubînen).: Ve kullarıma de ki: “En güzeli (sözü) söylesinler!” Muhakkak ki şeytan, onların aralarını bozar (fesat çıkarır). Muhakkak ki o, insana apaçık düşmandır.” (İsrâ 17/53)

Hatta ALLAH Teâlâ, Hz. Musâ ile kardeşi Hârûn'u, Fıravun'a gönderirken onu yumuşak bir sözle uyarmalarını istemiş, muhâtab kafir de olsa âdâb gereği güzel bir üslûbun kullanılmasını emretmiştir.

اذْهَبَا إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى
“İzhebâ ilâ fir’avne innehu tagâ.: Firavuna ikiniz gidin. Muhakkak ki o, azdı.” (Tâhâ 20/43)

فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى
“Fe kûlâ lehu kavlen leyyinen leallehu yetezekkeru ev yahşâ.: O zaman ona, yumuşak söz söyleyin. Böylece o, tezekkür eder (anlar) veya huşû duyar.” (Tâhâ 20/44)

Bir hadis-i şerîfte de, söylenecek güzel bir sözle bile cehennem azabından kurtulunabileceği ifâde edilir:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu da bulamayan (hiç olmazsa) güzel bir sözle cehennemden korunsun! ” buyurmuştur.
(Müslim, Zekât, 68)

4-) İki kişinin, yanlarında bulunan üçüncü kişiyi dışlayarak aralarında fısıldaşmaları yasaklanmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem böyle bir tavrın, yalnız kalan kimsenin üzülmesine sebeb olabileceğini belirtmektedir. Olgun bir Müslüman ise mü'min kardeşini üzecek ve kalbini incitecek davranışlarda bulunmak istemez.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Üç kişi bir arada bulunduğunuz vakit, başka insanlara karışıncaya kadar, (içinizden) iki kişi, diğerini bırakıp fısıldaşmasın. Çünkü bu fısıldaşma, o kişiyi üzer.” buyurmuştur.
(Buhârî, İsti’zân 47; Müslim, Selâm 37, 38)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: ERENLERin SOHBETi

Mesaj gönderen nur_umim »

5-) Bir mecliste herhangi bir konu görüşülüyor ise veya Cevâblandırılmak üzere bir soru sorulmuşsa, ilk söz hakkı meclisin büyüğüne aittir. Bununla birlikte diğer kişiler de yeri geldiğinde edebe uygun bir şekilde fikirlerini beyân edebilirler.
Nitekim bir hâdiseyi anlatmak için, yaşça en küçük olan Abdurrahmân bin Sehl ilk önce söze başlayınca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sözü büyüklerine bırak, sözü büyüklerine bırak!” buyurmuş, bunun üzerine olayı büyükler anlatmıştır. (Buhârî, Cizye, 12)

Abdullah bin Ömer şöyle anlatır: “Birgün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbına: “Bana mü'mine benzeyen bir ağacı söyleyin!” buyurdu. Oradakiler çölde bulunan ağaçları tek tek saymaya başladılar. Gönlüme onun hurma ağacı olduğu düştü ve hemen söylemek istedim. Ancak orada benden büyük insanlar bulunduğundan konuşmaktan çekindim. Onlar cevâbı bilemeyip sükût ettiklerinde, Efendimiz “onun hurma ağacı olduğunu” söyledi.”
(Müslim, Münâfikîn, 64)

6-) Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifâdeyle çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. ALLAH Teâlâ mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
“Vellezîne hum ani’l- lagvi mu’ridûn (mu’ridûne).: Ve onlar, boş şeylerden yüz çevirenlerdir.” (Mü'minûn 23/3)

Buyurmakta ve lüzumsuz sözlerle meşgul olmayı fâsıklık ve dalâlet olarak nitelendirmektedir.:

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ (huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn (muhînun).: İnsanlardan öyleleri vardır ki, bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün 'boş ve amaçsız olanını' satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.” (Lokmân 31/6)

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ise bu konuya şu hadisleriyle dikkat çekmektedir:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH'ı zikretmeksizin çok konuşmayın! ALLAH'ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Katı kalbli olanların ise ALLAH'tan en uzak kimseler olduğunda şüphe yoktur.” buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 62)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kendisini (doğrudan) ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır.” buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 11)

7-) Maddî veya manevî hiçbir faydası olmayan, bilâkis zararı bulunan konuşmalardan şiddetle kaçınılmalıdır. Zîra Kur'ÂN-ı Kerîmde:

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
“Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.: Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.” (Kaf 50/18)

âyet-i kerîmesi, insanın kendisine bahşedilen hayatın kelime kelime hesabını vereceğine dikkat çekmektedir. Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun! ” buyurdu.
(Buhârî, Edeb, 31, 85)

8- ) Kişinin helâl mi haram mı, güzel mi çirkin mi, hayır mı şer mi henüz tam olarak kestiremediği bir sözü söylemesi de konuşma âdâbına aykırıdır. Hadis-i şerîfte:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.” buyurdu.
(Buhârî, Rikâk, 23)

Nitekim atalarımız da, “Bin düşün bir söyle” ve benzeri güzel sözleri söylerken bu hadislerden ilham almışlardır.

9-) İkili ilişkilerde insanı müşkil duruma sokacak anlamsız sözlerden kaçınmak, dostlukların devamı açısından fevkalâde ehemmiyeti hâizdir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ö zür dilemek zorunda kalacağın bir sözü söyleme!” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Zühd, 15)

10-) Mü'min her hâlükârda doğruyu konuşmalı, yalan söz ve yalan haberden şiddetle sakınmalıdır. Allâh Resûlü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsan sabahlayınca, bütün âzâları dile mürâcaat eder ve (âdeta ona) şöyle derler: “Bizim haklarımızı korumakta ALLAH'tan kork! Biz ancak senin söyleyeceklerinle cezâ görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.” buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 61)

Kur’ân-ı Kerîm ise aynı çerçevede bizlere şu uyarıda bulunmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا
“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdâ (sedîden).: , Allah’a karşı takva sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin!” (Ahzâb 33/70)

يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا
“Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ (azîmen).: (Böylece) sizin için amellerinizi ıslâh etsin (salih amele çevirsin). Günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve kim, Allah’a ve O’nun Resûl’üne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.” (Ahzâb 33/71)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: ERENLERin SOHBETi

Mesaj gönderen nur_umim »

11-) Gelecekle ilgili konuşurken “inşaALLAH” demek, konuşma ile alâkalı bir diğer edeb kâidesidir. Kulun cüz'î irâdesi herhangi bir şeyin olması için kâfi bir sebeb değildir. Önemli olan ALLAH'ın dilemesidir. Zîra istikbale ait bir şey dilerken “inşâALLAH” demek, ALLAH'ın irâdesinin farkında olmak ve onun irâdesinin üstünde bir irâde tanımamak demektir. Nitekim bir âyet-i kerîmede;

وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَلِكَ غَدًا
“Ve lâ tekûlenne li şey'in innî fâılun zâlike gadâ (gaden).: Bir şey hakkında “Ben, bunu yarın mutlaka yapacağım deme.” (Kehf 18/23)

إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا
“İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ raşedâ (raşeden).: Ancak: "Allah dilerse" (inşallah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip iletir." (Kehf 18/24)

buyrulmaktadır. Bir hadis-i şerîfte ise Süleyman aleyhisselâm'ın istikbâle mâtuf bir işinde, inşâALLAH demediği için dileğinin gerçekleşmediği haber verilmektedir. (Buhârî, Eymân, 3)


Kulağın Adabı:

Allah Teâlâ insana iki kulak bir ağız vermiştir. İnsan iyi bir dinleyici olmalı ki güzel konuşabilsin. Kulak, hayırları dinleyip öğrenmek, Allah ve Rasûlü’nün, anne-babanın ve hocanın emirlerini dinleyip itaat etmek için lütfedilmiştir. Allah’ın âyetleri de işiten ve dinleyen kimseler içindir. Yalan sözü, dedikoduyu, gıybeti, insanı günaha götüren konuşmaları, başkalarının gizliliklerini dinlemesi onun aleyhinedir. Müstehcen şeyleri dinlemesi ise kulak zinâsıdır.
(Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21)

Çünkü çirkin sözler insan üzerinde fenâ tesirler bırakır, aklını fikrini bozar.

Her şeyi dinlemek, her işittiğini söylemek çoğu zaman insanı hataya sürükler.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Her duyduğunu nakletmesi kişiye yalan olarak yeter.” buyurur.
(Müslim, Mukaddime 5)

Güzel ses ve sadâlar kulağa hoş gelir, lâkin düşkün olunduğunda vakti heder eder.

İnsan, kulağının şükrü olarak bol bol Kur’ân-ı Kerim ve nasihat dinlemelidir. Kur’ân okunduğunu işittiğinde hemen susup can kulağıyla dinlemeli ki rahmete erebilsin.

Duymadığı hâlde duyduk diyenler gibi olmamalı, boş söz duyunca hemen yüz çevirmelidir.

Allah TeâLâ cümlemizi, sözü dinleyip en güzeline tâbi olan hâlis kullarından eylesin!.
Âmin!. Yâ Muîn ALLAH celle celâlihu..
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön