KIYAMet KOPtu-KOPacak!.

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KIYAMet KOPtu-KOPacak!.

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KIYAMet KOPtu-KOPacak!.

ZALiM ZuLmü KALmaz YERde
VâhiDu’L- KAHHÂRdır ALLAH!.
->MuhaMMedî ->DEVâ >DERde
>HaVZ-ı KeVSeR RESÛLULLAH!.
celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem

ZEVK 6951

İnsÂNoğLu AZdıkça AZdı!. ZULMe NEFSini SÜRmekte
SüNnetuLLAHı BOZmakta Dünyâ DEFterin DÜRmekte

MiLLette Merhamet Bitti
DeVLetten >ADaLet Gitti!.
KIYAMet Koptu KOPacak!. kAN GÖVdeyi GötÜRmekte!.


08.08.15 10:22
brsbrs.tktktrstKkmdyNEsszvdISsızımmm..


KüFür SÜRer.. ZüLUM SÜRmez
HiLm ü SiLm YOLu >HAKk YOLu
ZÂLİM NANKÖR HAKk’ı GÖRmez
->“BİZ BİR-İZ”dir ->SAĞı-SOLu


HiLm: Doğuştan olan huy yumuşaklığı. Şiddete tahammül. Nefsini heyecandan korumak. * Vakar. Sükûn.
SiLm: Barışmak, sulh, barışıklık. * İtaat. İslâm, müslim olmak.



İmam ALi kerremallahu vechehu: "Bu dünyada, zâLimin ömrünün göLgesi kısadır." buyurmuştur.

ZALiM ZuLmü KALmaz YERde
VâhiDu’L- KAHHÂRdır ALLAH!.:


فَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ
Resim---“Fe lâ tahsebennallâhe muhlife va’dihî rusulehu, innallâhe azîzun zuntikâm (zuntikâmin).: Öyleyse Allah’ı sakın resûllerine karşı vaadini yerine getirmez sanma. Muhakkak ki; Allah, azîzdir, intikam sahibidir.” (İbrahîm 14/47)

Resim ->EL VÂHiDu’L- KAHHÂR >ALLAH.:

..Vahdet-i UHuD ->Vahdet-i ŞüHÛD ->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i MevCÛD =>Vahdet-i VüCÛD<=kaHHÂRRiyyet=> Vahdet-i VüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD ->Vahdet-i ŞüHÛD ->->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i UHuD..

(LÂ diyen HerŞey/kes)..->İLÂhe ->İLLâ =>ALLAH <= TEVHÎD => ALLAH ->İLLÂ ->İLÂhe-> ..(LÂ diyen yok.. VAR OLan Vâhidu'l- Kahhâr ALLAH)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---''Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulku’l- yevm(yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)


ResimZuLM ->ER-geç İŞLeyene DÖNecek ve BAŞına GEÇecektir bu ÂEMde..:

وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ

Resim---“Ve kezâlike ahzu rabbike izâ ehaze’l- kurâ ve hiye zâlimetun, inne ahzehû elîmun şedîd (şedîdun).: Halkı zalim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin Rabbinin yakalaması işte böyledir. Onun ahzı (yakalaması), muhakkak ki çok şiddetlidir, çok elîmdir.” (Hûd 11/102)

وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّانِّينَ بِاللَّهِ ظَنَّ السَّوْءِ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيرًا
“Ve yuazzibe’l- munâfikîne ve’l- munâfikâti ve’l- muşrikîne ve’l- muşrikâtiz zânnîne billâhi zanne’s- sev’i aleyhim dâiretus sev’i, ve gadiballâhu aleyhim ve leanehum ve eadde lehum cehennem (cehenneme), ve sâet masîrâ (masîren).: Ve münafık erkek ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara azap etsin. Onlar ki, Allah’a kötü zan ile zanda bulundular. Kötü (zanları) onların üzerine dönsün. Ve Allah, onlara gazaplandı ve onları lânetledi. Ve onlar için cehennemi hazırladı, ne kötü varış yeri.” (Feth 48/6)

اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا
Resim---“İstikbâren fî’l- ardı ve mekre’s- seyyii, ve lâ yahîku’l- mekru’s- seyyiu illâ bi ehlih (ehlihî), fe he’l- yenzurûne illâ sunnete’l- evvelîn (evvelîne), fe len tecide li sunnetillâhi tebdîlâ (tebdîlen), ve len tecide li sunnetillâhi tahvîlâ (tahvîlen).: Yeryüzünde kibirlendiler ve kötü hile düzenlediler. Oysa kötü hileler, sahibinden başkasına isabet etmez (ulaşmaz). Öyleyse onlar, evvelkilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar (bekliyorlar)? Halbuki Allah’ın sünnetinde asla bir tebdil (değişiklik) bulamazsın. Ve Allah’ın sünnetinde asla bir tahvil (değişme) bulamazsın.” (Fâtır 35/43)

لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِيبًا
Resim---“Lekad radiyallâhu ani’l- mu’minîne iz yubâyiûneke tahte’ş- şecereti fe alime mâ fî kulûbihim fe enzele’s- sekînete aleyhim ve esâbehum fethan karîbâ (karîben).: Andolsun ki, o ağacın altında sana tâbî oldukları zaman Allah, mü’minlerden razı oldu. Ve onların kalplerinde olanı biliyordu. Böylece onların üzerine sekînet indirdi. Ve onlara yakın bir fetih nasip etti.” (Mü’min 40/18)


Resim->MuhaMMedî DEVâ ->DERde
>HaVZ-ı KeVSeR RESÛLULLAH!.sallallahu aleyhi vesellem…:

ZÂLİMLerin de UYARIcısı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.:


وعن جابر رضي اللَّه عنه أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « اتَّقُوا الظُّلْمَ فَإِنَّ الظُّلْمَ ظُلُمَاتٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ، واتَّقُوا الشُّحَّ فَإِنَّ الشُّحَّ أَهْلَكَ مـَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ ، حملَهُمْ على أَنْ سفَكَوا دِماءَهُمْ واسْتَحلُّوا مَحارِمَهُمْ » رواه مسلم .
Resim---Câbir radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Zulümden sakınıp kaçınınız. Çünkü zulüm, kıyamet gününde zâlime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakınınız. Çünkü cimrilik sizden önceki ümmetleri helâk etmiş, onları birbirlerinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını helâl saymaya sevketmiştir.”

(Müslim, Birr 56)

وعن أَبِي هريرة رضي اللَّه عنه أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « لَتُؤَدُّنَّ الْحُقُوقَ إِلَى أَهْلِهَا يَوْمَ الْقيامَةِ حَتَّى يُقَادَ للشَّاةِ الْجَلْحَاء مِنَ الشَّاةِ الْقَرْنَاء » رواه مسلم .
Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacaktır.”

(Müslim, Birr 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)

وعن أَبي موسى رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إِنَّ اللَّه لَيُمْلِي لِلظَّالِمِ فَإِذَا أَخَذَهُ لَمْ يُفْلِتْهُ ، ثُمَّ قَرَأَ : { وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِي ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَديدٌ } .
Resim---Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hiç şüphesiz Allah zâlime mühlet verir. Onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez.” Sonra şu âyet-i kerîmeyi okudu:

وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ
Resim---“Ve kezâlike ahzu rabbike izâ ehaze’l- kurâ ve hiye zâlimetun, inne ahzehû elîmun şedîd (şedîdun).: Halkı zalim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin Rabbinin yakalaması işte böyledir. Onun ahzı (yakalaması), muhakkak ki çok şiddetlidir, çok elîmdir.” (Hûd 11/102)
(Buhârî, Tefsîru sûre (11); Müslim, Birr 61. Ayrıca bk. Tirmizî Tefsîru sûre (11); İbni Mâce, Fiten 22)

وعن مُعاذٍ رضي اللَّه عنه قال : بعَثَنِي رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقال : «إنَّكَ تَأْتِي قوْماً مِنْ أَهْلِ الْكِتَاب ، فادْعُهُمْ إِلَى شََهَادة أَنْ لا إِلَهَ إلاَّ اللَّه ، وأَنِّي رسول اللَّه فإِنْ هُمْ أَطاعُوا لِذَلِكَ ، فَأَعْلِمهُمْ أَنَّ اللَّه قَدِ افْترضَ علَيْهم خَمْسَ صَلَواتٍ في كُلِّ يومٍ وَلَيْلَةٍ ، فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لِذلكَ ، فَأَعلِمْهُمْ أَنَّ اللَّه قَدِ افْتَرَضَ عَلَيهمْ صدَقَةً تُؤْخذُ مِنْ أَغنيائِهِمْ فَتُرَدُّ عَلَى فُقَرائهم ، فَإِنْ هُمْ أَطَاعُوا لِذلكَ ، فَإِيَّاكَ وكَرائِمَ أَمْوالِهم . واتَّقِ دعْوةَ الْمَظْلُومِ فَإِنَّهُ لَيْس بينها وبيْنَ اللَّه حِجَابٌ » متفقٌ عليه .
Resim---Muâz radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni (yönetici olarak Yemen’e) gönderdi ve şunları söyledi: “Sen kitab ehli olan bir topluma gidiyorsun, Onları, Allah’dan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resûlü olduğuma şahitlik etmeye dâvet et. Eğer onlar, bu dâvete uyup itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine her bir gün ve gecede beş vakit namazı kesin olarak farz kıldığını bildir. Şayet buna da itaat ederlerse, Allah Teâlâ’nın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere, kendilerine zekâtı mutlak surette farz kıldığını bildir. Buna da itaat edip uydukları takdirde, onların mallarının en gözde ve kıymetli olanlarını almaktan sakın. Mazlumun bedduasını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur.”

(Buhârî, Zekât 41, 63, Meğâzî 60, Tevhîd 1; Müslim, Îmân 29, 31. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 5; Tirmizî, Zekât 6; Nesâî, Zekât 46; İbni Mâce, Zekât 1.)

وعن أَبي هُرِيْرَةَ رضي اللَّه عنه عن النَّبِيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « مَنْ كَانتْ عِنْدَه مَظْلمَةٌ لأَخِيهِ ، مِنْ عِرْضِهِ أَوْ مِنْ شَيْءٍ ، فَلْيتَحَلَّلْه ِمنْه الْيوْمَ قَبْلَ أَنْ لا يكُونَ دِينَارٌ ولا دِرْهَمٌ ، إنْ كَانَ لَهُ عَملٌ صَالحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقدْرِ مظْلمتِهِ ، وإنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ حسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سيِّئَاتِ صاحِبِهِ فَحُمِلَ عَلَيْهِ » رواه البخاري .
Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm mikdarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.”

(Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48)

وعن أَبي بَكْرَةَ نُفَيْعِ بنِ الحارثِ رضيَ اللَّه عنهُ عن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: « إِنَّ الزَّمَانَ قَدِ اسْتَدَارَ كَهَيْئَتِهِ يَوْمَ خَلَقَ اللَّه السَّمواتِ والأَرْضَ : السَّنةُ اثْنَا عَشَر شَهْراً ، مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُم: ثَلاثٌ مُتَوَالِيَاتٌ : ذُو الْقعْدة وَذو الْحِجَّةِ ، والْمُحرَّمُ ، وَرجُب الذي بَيْنَ جُمادَي وَشَعْبَانَ ، أَيُّ شَهْرٍ هَذَا ؟ » قلْنَا : اللَّه ورسُولُهُ أَعْلَم ، فَسكَتَ حَتَّى ظنَنَّا أَنَّهُ سَيُسمِّيهِ بِغَيْرِ اسْمِهِ ، قال : أَليْس ذَا الْحِجَّةِ ؟ قُلْنَا : بلَى: قال : « فأَيُّ بلَدٍ هَذَا ؟ » قُلْنَا: اللَّه وَرسُولُهُ أَعلمُ ، فَسَكَتَ حتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سيُسمِّيهِ بغَيْر اسْمِهِ . قال : « أَلَيْسَ الْبلْدةَ الحرمَ ؟ » قُلْنا : بلَى . قال : « فَأَيُّ يَومٍ هذَا ؟ » قُلْنَا : اللَّه ورسُولُهُ أَعْلمُ ، فَسكَتَ حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّه سيُسمِّيهِ بِغيْر اسمِهِ . قال : « أَلَيْسَ يَوْمَ النَّحْر ؟ » قُلْنَا : بَلَى . قال : « فإِنَّ دِماءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وأَعْراضَكُمْ عَلَيْكُمْ حرَامٌ ، كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا في بَلَدِكُمْ هَذا في شَهْرِكم هَذَا ، وَسَتَلْقَوْن ربَّكُم فَيَسْأْلُكُمْ عَنْ أَعْمَالِكُمْ ، أَلا فَلا تَرْجِعُوا بَعْدِي كُفَّاراً يضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ ، أَلاَ لِيُبلِّغِ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ ، فلَعلَّ بعْض من يبْلغُه أَنْ يَكُونَ أَوْعَى لَه مِن بَعْضِ مَنْ سَمِعه » ثُمَّ قال : « أَلا هَلْ بَلَّغْتُ ، أَلا هَلْ بلَّغْتُ ؟ » قُلْنا : نَعَمْ ، قال : « اللَّهُمْ اشْهدْ » متفقٌ عليه .
Resim---Ebû Bekre Nüfey’ İbni Hâris radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Zaman, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekliyle dönmektedir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram olan aydır. Üçü birbiri ardınca gelen, zilkade, zilhicce ve muharremdir. Biri ise cemaziyelâhir ile şâbân arasında bulunan ve Mudar kabilesinin daha çok değer verdiği receb ayıdır.” Peygamberimiz: “Bu hangi aydır?” diye sordu.
Biz: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedik.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sustu. O kadar ki, biz aya başka bir ad vereceğini zannettik.:
“Bu ay zilhicce değil mi?” dedi, biz: “Evet” dedik. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bu hangi beldedir?” diye sordu, biz: “Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber bir süre sustu. Biz, bu şehre başka bir ad vereceğini zannettik: “Burası Belde-i Haram (Mekke) değil mi?” dedi, biz: “Evet” dedik. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bu hangi gün?” diye sordu, biz: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedik. Bir müddet sustu. Öyle ki biz o güne başka bir ad vereceğini zannettik. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bugün kurban günü değil mi?” dedi, biz: “Evet” diye cevap verdik. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözlerine şöyle devam etti: “Şüphesiz ki, sizin kanlarınız, mallarınız, ırz ve namusunuz, şeref ve haysiyetiniz, şu gününüzün, şu beldenizin ve şu ayınızın haram olduğu gibi, birbirinize haram kılınmıştır. Rabbinize kavuşacaksınız ve o size amellerinizi soracak. Sakın benden sonra birbirinizin boynunu vurarak kâfirlere dönmeyiniz. Dikkat ediniz! Burada bulunanlar bulunmayanlara sözlerimi ulaştırsın. Umulur ki, sözlerim kendilerine ulaştırılan bazı kimseler, sözümü işiten bazı kimselerden daha iyi anlayıp koruyabilirler.” Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sonra: “Dikkat edin, tebliğ ettim mi?” diye sordu, biz: “Evet” diye cevap verdik. Resûl-i Ekrem: “Allahım! Şâhid ol!” buyurdular.

(Buhârî, Hac 132; Müslim, Kasâme 29)

وعن أَبي أُمَامةَ إِيَاسِ بنِ ثعْلَبَةَ الْحَارِثِيِّ رضي اللَّه عنه أَن رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال: « مَنِ اقْتَطَعَ حَقَّ امْريءٍ مُسْلمٍ بيَمِينِهِ فَقدْ أَوْجَبَ اللَّه لَه النَّارَ ، وَحَرَّمَ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ » فقال رجُلٌ : وإِنْ كَانَ شَيْئاً يسِيراً يا رسولَ اللَّه ؟ فقال : « وإِنْ قَضِيباً مِنْ أَرَاكٍ » رواه مسلم .
Resim--- Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Hârisî radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yemin ederek bir müslümanın hakkını alan kimseye, Allah cehennemi vâcib kılar, cenneti de haram eder.”
Bir adam dedi ki: “Yâ Resûlallah! Şayet o küçük ve değersiz bir şey ise?”
Bunun üzerine Peygamberimiz:
“Misvak ağacından bir dal bile olsa böyledir” buyurdu.
(Müslim, Îmân 218. Ayrıca bk. Nesâî, Kudât 30; İbni Mâce, Ahkâm 8 )

222- وعن ابنِ عمرَ رضي اللَّه عنهما قال قال رسولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « لَنْ يَزَالَ الْمُؤمِنُ فِي فُسْحَةٍ مِنْ دِينِهِ مَالَمْ يُصِبْ دَماً حَراماً » رواه البخاري .
Resim---İbni Ömer radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Haram kan dökmediği müddetçe mü’min, Allah’ın rahmetini ummaya devam eder.”

(Buhârî, Diyât 1)

وعن خَوْلَةَ بِنْتِ عامِرٍ الأَنْصَارِيَّةِ ، وَهِيَ امْرَأَةُ حمْزَةَ رضي اللَّهُ عنه وعنها ، قالت : سمِعْتُ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ : « إِنَّ رِجَالاً يَتَخَوَّضُونَ فِي مالِ اللَّهِ بِغَيْرِ حَـقٍّ فَلهُمُ النَّارُ يَوْمَ الْقِيَامةِ » رواه البخاري .
Resim---Hamza’nın eşi Havle Binti Sâmir el-Ensârîye radıyallahu anhümâ şöyle dedi: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ in şöyle buyurduğunu işittim: “Şüphesiz ki, haksız olarak Allah’ın malını kullanan kimseler, kıyamet gününde cehennemi hak ederler.”
(Buhârî, Hums 7)

Resim
MiLLette Merhamet Bitti
DeVLetten >ADaLet Gitti!.
KIYAMet Koptu KOPacak!. kAN GÖVdeyi GötÜRmekte!.:


Resim---Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça, kıyamet kopmaz. Siz, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi, gözleri küçük, burunları yassı olan bir kavmle savaşmadıkça kıyamet kopmaz." buyurdu.
(Buharî, Cihad 95, 96, Menâkıb 25; Müslim, Fiten 62, Ebu Davûd, Melâhim 9, Tirmizî, Fiten 40, Nesâî, Cihad 42.)

Resim---Ebu Hureyre'den (radiyallahu anhu) nakledildiğine göre: Allah Resûlü (aleyhi’s-selâm) : "Herc vakıaları çoğalmadıkça Kıyamet kopmaz" buyurdu. Sahabeler: Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem! Herc nedir? diye sordular. Allah Resûlü: "Öldürmek, öldürmek!" buyurdu.
(Müslim, Fiten 18.)

Resim---Yine Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm: "Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmaz. Onun üzerine insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her biri: "Herhalde savaşı ben kazanacağım." der." buyurdu.
(Buhârî, Fiten 24, Müslim, Fiten 29)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hicaz bölgesinden bir ateş çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bu ateş Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır." buyurdu.
(Buharî, Fiten 24; Müslim, Fiten 42)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Rumlar, A'mak ve Dâbık nam mahallere inmedikçek kıyamet kopmaz. Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak üzere saf saf düzen alınca, Rumlar: "Bizden esir edilenlerle aramızdan çekilin de onları öldürelim!" derler. Müslümanlar da: "Hayır! Vallahi sizinle, kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz" derler. Bunun üzerine (Müslümanlar) onlarla harb eder. Bunlardan üçte biri inhizama uğrar. Allah ebedîyen bunların tövbesini kabul etmez. Üçte biri katledilir, bunlar Allah indinde şehitlerin en faziletlileridir. Üçte biri de muzaffer olur. Bunlar ebedîyen fitneye düşmezler. Bunlar İstanbul'u da fethederler. (Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını zeytin ağacına asmış ganimet taksim ederken, şeytan aralarında şöyle bir nida atar: "Mesih Deccal, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!"

"Bunun üzerine, çıkarlar. Ancak bu haber bâtıldır. Şam'a geldiklerinde (Deccal) çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları tanzim ederken, namaz için ikamet okunur. Derken İsa İbnu Meryem iner ve onlara gitmek ister. Allah'ın düşmanı, Hz. İsa'yı görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helâk oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu kudret eliyle öldürür; öyle ki onlara, harbesindeki kanını gösterir."
buyurdu.
(Müslim, Fiten 34)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Devs kabilesinin kadınlarının kıçları, Zü'lhalasa putunun etrafında titremedikçe kıyamet kopmaz. Zü'lhalasa, Devslilerin câhiliye devrinde tapındıkları (Tebâle'deki) puttur." buyurdu.
(Buharî, Fiten 23; Müslim, Fiten 51)

Resim---Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Müslümanlardan iki grup aralarında savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlar aralarında büyük bir savaş yaparlar, fakat davaları birdir." buyurdu.
(Buharî, Fiten 24, Menakıb 25, İstitabe 8; Müslim, İman 248, Fiten 17)

Resim---Hz. Huzeyfe radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefsim yed-i kudretinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun! İmamınızı öldürmedikçe, kılıçlarınızı birbirinize kullanmadıkça, dünyanıza şerirleriniz varis olmadıkça kıyamet kopmaz." buyurdu.
(Tirmizî, Fiten 9.)

Resim---Hz. Enes radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kıyamet kopmazdan önce gece karanlığının parçaları gibi fitneler olacak. (O vakit) kişi mü'min olarak sabaha erer de kâfir olarak akşama kavuşur. Mü'min olarak akşama erer, kâfir olarak sabaha kavuşur. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık mukabilinde dinlerini satarlar." buyurdu.
(Tirmizî, Fiten 30)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Otuz kadar yalancı deccaller çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elçisi olduğunu zanneder." buyurdu.
(Tirmizî, Fiten 43, Ebu Davûd, Melâhim 16)

Resim---Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. Batıdan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak, daha önce inanmamış veya imanın sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz." buyurdu.
(Buharî, Rikak 39, İstiska 27, Zekât 9; Müslim, İman 248, Ebu Davûd, Melâhim 12.)

Resim---Ebu Said radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ruhumu kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkça, kendisinden sonra ehlinin ne yaptığını dizi haber vermedikçe kıyamet kopmaz." buyurdu.
(Tirmizî, Fiten 19)

Resim---Hz. Huzeyfe radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanların dünyaca en bahtiyarını adi oğlu adiler teşkil etmedikçe kıyamet kopmaz." buyurdu.
(Tirmizî, Fiten 37)

Resim---Hz. Enes radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kıyamet Allah Allah diyen bir kimsenin üzerine kopmayacaktır." buyurdu.
(Müslim, İman 234, Tirmizî, Fiten 35)

Hadisin bir başka veçhinde: "Yeryüzünde Allah Allah diyen kaldıkça kıyamet kopmaz." buyrulmuştur.

Resim---Hz. Enes radiyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur." buyurdu.

(Tirmizî, Zühd 24)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön