EUZû BESMELEmİZ..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


EUZû BESMELEmİZ..

hER İŞin BAŞı BeSmeLe
ÂŞıK GÖZ YAŞı BeSmeLe
ANA RAHMinde BeSmeLe
MîM MeZÂR TAŞı BeSmeLe
!.

NÛR-u MuhaMMed ÂLeMin
BeSmeLeyLe
>GELiş-GİDiş
HiZBuLLAHta DEM bU DEMin
Şey
-t-ÂN-ın MüSLümÂN Ediş!.

ZEVK 7189

KÛN feyeKÛN ->KÂiNÂtı-n ->KüLLî Kur'ÂNın SERtÂCı
MuRADuLLAH ->EMRuLLAHın ->İLKi >EûZu BESMeLe
RABBa RıZÂ >URÛC-RüCÛ >MÎM-i MuhaMMed MiRÂCı
SıRF SıRRın SeBeB >SONUÇu ->BİL ki >EûZu BESMeLe!.

28.10.15 08:34
İstnbLkozyatğı.alprll..


BEZM-i ELEst BeSmeLesi
MeCLis
-i MAHşER-de Sesi
GÖRdüğün ALLAHın NÛRu
ALdığın
->RAHMÂN NEFesi!.


KurÂN-ı KerimimİZde;

فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Resim---“Fe izâ kara’te’l- kur’âne festeız billâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm(racîmi).: Öyleyse Kur’ân-ı Kerim’i okuduğun zaman recmedilmiş (taşlanmış- kovulmuş) şeytândan hemen ALLAH’a sığın.” (Nahl 16/98)

وَلاَ تَأْكُلُواْ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
Resim---“Ve lâ te’kulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fısk (fıskun), ve inne’ş- şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in eta’tumûhum innekum le muşrikûn (muşrikûne).: Üzerinde ALLAH'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytânlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.” (En'âm 6/121)

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---“Bismillâhi’r- Rahmâni’r- Rahîm.: Er Rahmân ve Er Rahîm olan ALLAH'ın ismi ile.” (Fâtiha 1/1)


İâze: Sığındırmak. Muhafaza etmek. İltica.
İstiâze: "Euzü besmele" okuyarak ALLAH'a sığınmak.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Fâtiha sûresini okuduğunuzda Besmeleyi de okuyunuz. Zira Fâtiha Kur'ân'ın anası, Kitabın anası ve Seb ul-Mesânîdir. “Bismillâhirrahmânirrahîm” de onun âyetlerinden bir âyettir." buyurdu.
(Ebû Hureyre radiyallahu anhu’dan; Dârekutnî, Sünen, 1/312)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana öyle bir âyet indirildi ki, Dâvûd oğlu Süleymanla Ben den başka kimseye indirilmedi. Bu âyet “Bismillâhirrahmânirrahîm” dir.” buyurdu.
(Heysemî, 7:86)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bütün İlâhî Kitabların Anahtarı Besmele-i Şerîfe'dir." buyurdu.
(Münâvî)

Resim---Bir defasında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e vahiy gelmişti. Vahiy bittikten sonra: “Bana bir sûre nâzil oldu.” buyurarak, Besmeleyle birlikte Kevser sûresini okudu.”
(Müslim, salât 607; Tirmizî, tefsîru sûre 108)

Resim---İbn Abbas radiyallahu anhu: “Biz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem döneminde Kur'ân öğreniyorduk. Sûrenin bittiğini ancak Besmele nâzil olunca anlardık.” buyurmuştur.
(Ebû Dâvud, salât 121; Taberani, el-Mu cemü l-Kebir, 12/81; Beyhâkî, es-Sünenü l-kübrâ, 2/42)

MuhaMmedî Mü’min için her yerde, her zamÂNda, her HÂLde herNefeste BesmeLe.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bismillâhirrahmânirrahîm” ile başlamayan her iş bereketsizdir, devam etmez ve köksüzdür (nasibsiz, eksik, hayrı kesik olur.)” buyurdu.
(İ. Ahmed, Müsned 2/259; Münâvî)

MuhaMmedî Mü’min SiLSiLesi İçin bu KuLLuk ÂLeMine GELiş-GİDiş Besmeleyledir.:

بِاسْمِ اللهِ اللَّهُمَّ جَنِّبْنَا الشَّيْطَانَ وَجَنِّبِ الشَّيْطَانَ ما رَزَقْتَنَا
Resim---Bismillahi Allahumme cennibnâ'ş- şeytâne ve ve cennibi'ş- şeytâne mâ razaktenâ: Bismillah! Ey ALLAHım! Bizi şeytândan, şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl!." der ve eğer bu yakınlıktan onlara bir çocuk bahşedilirse, o çocuğa şeytân ebediyen zarar veremez.” buyurdu.

(Buhârî, nikâh 66; Müslim, nikâh 116)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Gerçek şu ki şeytân, Besmele çekilmeyen yemeği benimseyerek kendi hakkı sayar.” buyurdu.
(Müslim, eşribe 102; Ebû Dâvûd, etime 15)

Resim---İbn Abbas’ın (radiyallahu anhu) rivâyeti: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, namaza Besmele yle başlardı.” buyurdu.
(Tirmizî, salât 181)

Resim---Enes b. Mâlik’in (radiyallahu anhu) rivâyeti: Hz. Enes e Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in namazdaki kıraatı sorulmuştu da o, Hz. Peygamber in (aleyhisselâm) Besmeleyle başlayıp, elhamdülillahi rabbi l-âlemîn... şeklinde devam ettiğini söylemiştir.
(Tirmizî, mevâkît 67; Ebû Dâvûd, salât 119)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

BeSMeLe,
Bismillâhirrahmânirrahîm"in kısaltılmış şeklidir.
HaKk TeÂLâya inanan her Kulun Hayr İşe Giriş ANAhtarıdır.

TEK-BiR HAKk Emri ve hER HAYRın ANAhtarı BeSMeLe,
KüLLî ŞEYy’i SüNNetuLLAH üzere Şe’ÂNuLLAHta Yaratan ve Yaşatan ALLAHu zü’l- CeLâL'in UluhiYyetinde ZÂTuLLAH İsm-i Celâl'i ile Rahmâniyyet ve Rahîmiyyetinde: "Esirgeyen bağışlayan, Lütuf ve İhsanını Rahmet ve Merhametini eksiltmeyen ALLAH ismi ile.." her İşe BAŞLamaktır..


VuSLât VAHyinin ANAhtarı Besmele.:

Resim---İbn-i Ömer radiyallahu anh’dan: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Cebrâil bana vahiy ile geldiğinde ilk gönlüme ilka ettiği şey; 'Bismillâhirrahmânirrahîm' oldu." buyurmuştur.

(Dârekutnî)

Kur’ÂN-ı Kerim'in anahtarı Besmele-i şerife'dir.
Levh-i mahfuz'daki ilk yazı Besmele-i şerife'dir.
Kur’ÂN-ı Kerim, Fâtiha Sûre-i şerif'inde; Fâtiha da Besmele'de toplanmıştır.


Noktavî:
İMaM Ali kerremullahi veche’nin: “İLiM bİR NOKta idi onu câhiller ÇOĞlattı!”
BUYUrduğunun MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..


İMaM Ali kerremullahi veche: “Her İLiM “Besmele” ye, o dahi “ﺐ - Be” harfine, o dah, Be harfinin altındaki “.” NOKta da mündemic*tir, derc edilmiştir, toplanıp içinde CEM’ edilmiştir.”
BUYUrduğunun da MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..


*Mündemic: İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.

Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche ne güzel Buyurmakta ki: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!”buyurmaktadır.

Ondandır ki
Ali kerremullahi veche Sırrına eren İLİM Şehrine SALLeder-ULAşır..

Resim---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan girmelidir!.” buyurdu.
(Hazreti İbn-i Abbas’dan; Hâkim-i Nişaburî Müstedrek C. 3 S. 126)

Bu buyruğuna, isteyen savaşçılar, barışçılar ve isteyen istediği mânâyı verir.. ama bir gerçek var, o nokta sensin, o nokta benim.. Kim Âli Sırrına ererse İlliyinin sırrına ermiştir, Esfelinden kurtulmuştur..
Yoksa “kör nokta”dır..
HaKk ÂŞIKLarsa, buna; “
Be SıRRı” deriz, “Bi Sırrı” deriz, Âli Sırrı deriz, BİZ BİR-İZ Sırrı deriz, BİLELİK Sırrı deriz, SIRR-ı SÜVEYDâ Sırrı deriz.. Tabi deriz bu “bi” besmelenin Bidâyeti-Başlangıcı.. Bu bidâyeti Rahmâniyettir ana karnından ki, ana rahminden başını çıkarıp da “ne var, ne yok?” diye bakan bir çocuk gibidir.. “Besmelenin-Bismillâhir rahmânir rahîm’in “be”si ne oluyor kardeşim, nereymiş bura?” diye.. Nihâyeti ise, boğazının çukuruna kadar mezâra gömülmüş bir Rahîmiyet Tecellîsi sonucudur..
Küllî Şey’in Şe
ÂNda, şu ÂNda, “her ÂN yeniden yaratılış” neş’esinin şenliğinde birden iştiraktir..
Eşhedu en lâ ilâhe illâ ALLAH eşhedu enne MuhaMMeden abduhu ve rasûluhu BİZ BİR-İZ BİLEliğidir..
Şüphesiz ki takip ediyorsunuz biz “
MuhaMMedinur”da bir chat çatafatası yapmıyoruz!. Kimseye de bir şey söylemiyoruz!. Sadece “MuhaMMedinur” bir MuhaMMed aleyhi's-selâm güvercinliği gibidir.. Benim TEKe TEK Terasta ak güvercini beslediğim gibi, kendi nasibi ve kısmeti olanlar için konulan şeydir.. Ama esası şudur ki, yalınız orası aynı zamanda tohum günü geldiğinde kime lâzım ve lâyıksa bulacaktır.. Bu çağ ki, kendisi, kendi çağının içindeki zincir halkası olup olmamak herkesin paşa gönlünün işidir.. paşa gönlün ne istiyorsa onu yaparsın..
Açıkçası, ister yer içer, bu gün değilse yarın af edersin geberir gider!. Bizler de her
ÂN, BİZ BİR-İZ MuhaMMedi Şuurunu, Nurunu, Sürurunu, Onurunu, Şerefini ve Haysiyetini yaşar, Muradullahı DUYar, Emrullaha UYar, Sünnetullah içinde Şe’enullah İman ve Amelini fiilen UYgular Kaderullahı YAŞArız inşâe ALLAHu TeÂLÂ..


Resim---Hazret-i Osman radiyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e Bismillâhirrahmânirrahîmden sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona: "Bismillah, ALLAH'ın isimlerinden bir isimdir. Bununla ALLAH'ın en büyük ismi arasındaki yakınlık, gözün beyazıyla siyahı arasındaki yakınlık gibidir." buyurdu.

(Hakim, Beyhâkî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAH-u Teâlâ'nın en büyük ismi ALLAH'dır. Kur’ÂN-ı Kerim'de her isimden önce ALLAH ile başlandığına dikkat etmez misiniz." buyurdu.
(Buhârî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Kim “Bismillah”ı gönülden inanarak okursa, onunla birlikte dağlar da tesbih getirir. Ancak ne var ki dağların bu tesbih sesi duyulmaz." buyurdu.
(Ebu Nuaym)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:"Şeytân'ın insanlardan çalmak istediği Kur’ÂN'dan en büyük âyet, 'Bismillâhirrahmânirrahîm'dir." buyurdu.
(Beyhâkî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "İnsanların ALLAH kitabında en çok gaflet ettikleri âyet, Bismillâhirrahmânirrahîmdir. Bu âyet Süleyman bin Dâvud müstesnâ Resûlullah aleyhisselâm'dan başka kimseye inmemiştir."
(Beyhâkî)

Besmele DUÂnın Kabul vesile DURağıdır:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Başında Bismillâhirrahmânirrahîm Âyet-ı Kerime'si bulunan bir duâ geri çevrilmez." buyurdu.
Peygamber Efendimiz'in yazdığı resmî ve hususî mektubları hep Besmele-i Şerife ile başlardı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Bizans imparatoru Herakliyüs'a yazdığı mektuba Besmele-i şerife ile başlayarak şöyle buyurmuştu:


Resim---"Bismillâhirrahmânirrahîm.
ALLAH'ın kulu ve elçisi MuhaMMed'den Rum'un büyüğü Herakl'e. Doğru yolda gidene selâm olsun. Bunu böylece bilesin. Sonra ben seni İslâm'a dâvet ediyorum. İslâm'a gir ki, selâmette kalasın. ALLAH da (hem İsa'ya, hem MuhaMMed'e iman ettiğin için) sana ecrini iki kat versin. Eğer kabul etmezsen, bütün halkın vebâli senin boynundadır.
"
Şu Âyet-ı Kerime'yi de mektubuna ilâve etmişti:


قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Resim---“Kul yâ ehle’l- kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh (dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn (muslimûne).: De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız."
(Âl-i İmrân 3/64)

Resim---Hudeybiye'de anlaşmayı yazan Hazret-i Ali kerremallahu veche’ye Peygamber Efendimiz: "Besmele ile başla." buyurmuşlardır.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Besmele ile başlanmayan her işte bereketsizlik olur." buyurdu.
(İbn-i Mâce)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Besmeleyi terk eden Allah'ın kitabından yüz on dört ayeti terk etmiş olur." buyurdu.
(Zeylaî, Cemaleddin Abdullah b. Yusuf b. Muhammed, Tahrîcu'l-Ehâdîs ve'l-Âsar el-Vâkia fî Tefsîri'lKeşşâf li'z-Zamehşerî, (thk. Abdullah b. Abdurrahman es-Sa'd), Riyad 1414, I, 21.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Besmele ile başlamayanın abdesti tam değildir."
(İbn-i Mâce)

Resim---İbn-i Abbas radiyallahu anhu, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz için: "Namaza besmele ile başlardı." buyurmuşlardır.
Şu kadar var ki Resûlullah aleyhisselâm'a ilk inen Âyet-ı Kerime:

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---“Ikra’bismi rabbikellezî halak (halaka).: Yaratan Rabbinin İsmi ile oku.”
(Alak 96/1)

"Bismi" "Adı ile" demektir ki; "Hazret-i ALLAH'ın adı ile oku" buyuruluyor. Besmele'deki "Bismi" lâfz-ı şerifi aynı zamanda Rahmân Sûre-i şerif'i ve Vâkıa Sûre-i şerif'inin son Âyet-ı Kerime'lerinde de geçmektedir.

تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Resim---“Tebârekesmu rabbike zî’l- celâli ve’l- ikrâm (ikrâmi).: Celâl ve İkram Sahibi Rabbinin İsmi Mübârek’tir (Çok Yüce’dir).”
(Rahmân 55/78)

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
Resim---“Fe sebbih bismi rabbike’l- azîm (azîmi).: Artık Rabbini “Azîm” ismi ile tesbih et.”
(Vâkıa 56/96)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Besmele, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in İsmini unutmayış, hatırlayış ve en önemli ZİKRidir:

فَإِذَا قَضَيْتُم مَّنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا فَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ
Resim---“Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ (zikren), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fî’d- dunyâ ve mâ lehu fî’l- âhirati min halâk (halâkın).: Böylece (hacca ait) ibâdetlerinizi (ve kuralları) tamamladığınız zaman, artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha kuvvetli bir zikirle Allah’ı zikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabbimiz bize dünyada ver.” derse, âhirette onun bir nasibi yoktur.”
(Bakara 2/200)

Bir müslüman ki, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in İsm-i şerif'lerini her İŞi BAŞında candan gönülden ANarsa, bu sadakat ve samimiyyet İHLÂSı Rızâ-yı Bâri'ye, nice yardımlara ve sonsuz ni’metleri kavuşturur.. Hakk YOL Kesicisi Şeytânın ve Şeytanlaşmış nefislerin; şerr, hile, desise ve çeldiriciliklerinden korunur.

"Bismillâhirrahmânirrahîm."
"BismiLLaH" öyle bir Zât'ın ismidir ki;
ALLAH ile, ALLAH'ın adı ile başlamak. "ALLAH" İsm-i Azamdır. "CeLâL" sıfatıyla tecellî eder, "Rahmân"dır.. ve "Rahîm" ismi ise "Cemâl" sıfatıdır.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz besmelesiz başlanan her işin feyizsiz ve bereketsiz olacağını Hadis-i şerif'lerinde beyan buyurmuşlardır:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Meşru’ işlerin her hangisi olursa olsun, Besmele-i şerife ile başlanmazsa nasibsiz, güdük (hayrı kesik) olur." buyurdu.
(Münâvî)

Hadis-i şerif'te geçen Emr-i zîbâl; hayırlı iş, şerefli, meşru, mübah gibi mânâlara gelmektedir. Yemek-içmek, giyinmek-kuşanmak, konuşmak, yazmak, ilmî meşguliyet hep buna dahildir.
Şu halde bütün bunlara Zikrullahla başlamak, o meşru’ işleri ibâdete çevirmek demektir. Bu ise uhrevî sevâblara sebep olur, böylece hayrı devam eder.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Abdesti olmayanın namazı yoktur, Besmele çekmeyenin abdesti yoktur. Bana iman etmeyen ALLAH'a iman etmiş olmaz. Ensarı sevmeyenin bana imanı yoktur." buyurdu.
(Ramuz el-Ehadis)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir tehlikeye düştüğün zaman şu duâya devam etmeli. ALLAH-u Teâlâ bunların şerefiyle belâ ve musibetlerin her türlüsünü kaldırır: “Bismillâhirrahmânirrahîmi velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm: Rahmân ve Rahîm olan ALLAH'ın adı ile. Zâhirde de gözüken Azamet Kuvveti ve Bâtında olup henüz görülmemiş potansiyel HAVL, ancak ve ancak pek Yüce, Azamet Sahibi ALLAH'ındır." buyurdu.
(Nevadirü’l- usûl)

Resim---Bir defasında Resûlullah Aleyhisselâm'ın bineği tökezlemişti. Terkisinde bulunan Üsâme bin Umeyr radiyallahu anh: "körolasıca şeytân!" dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:
"Körolasıca şeytân deme. Çünkü sen böyle söyleyince, şeytân böbürlenir ve: “Gücümle onu yere yıktım!” der. Bunun yerine “Bismillâh!” diyecek olursan, sinek gibi oluncaya kadar küçülür." buyurdu.
(Nesâî)
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cehennemin başlıca memurları bulunan on dokuz zebâniyenin azâb etmesinden kurtulmasını arzu eden kimse Besmele-i şerîfe'ye devam etsin."
(Nevâdirü’l-usûl)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur’ÂN-ı Kerim'de BeSMeLe:

ALLAH ile kulları arasındaki derûnî ve dâimî münasebeti ifâde eden "Bismillâhirrahmânirrahîm; Rahmân ve Rahîm olan ALLAH'ın adıyla." Kelime-i tayyibe'sinin Kur’ÂN-ı Kerim'den bir Âyet-ı Kerime olup olmaması hususu şöyledir:

إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---“İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhi’r- rahmâni’r- rahîm (rahîmi).: Muhakkak ki o Süleyman (aleyhisselâm)’dan. Ve gerçekten o, Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı’yla (başlıyor).
(Neml /30)

Bu Âyet-ı Kerime'de geçen "Besmele"nin Âyet-ı Kerime olduğu kesindir. Tevbe Sûre-i şerif'inin başında besmelenin bulunmaması istisnâ edilirse, Sûre-i şerif'lerin başlarındaki 113 Besmele'nin her birinin sûreden mi, yoksa müstakil birer Âyet-ı Kerime olup olmadığında ihtilâf vardır.

İmâm-ı Şâfi rahmetullahi aleyh Hazretleri, besmelenin başında bulunduğu Sûre-i şerif'ten bir Âyet-ı Kerime olduğunu söylemiş, böyle olunca da Fâtiha sûre-i şerif'inin başındaki Besmele'yi birinci Âyet-ı Kerime olarak kabul etmiştir.

İmâm-ı Âzam rahmetullahi aleyh Hazretleri ise, her birinin müstakil bir Âyet-ı Kerime olduğunu, fakat başında bulunduğu Sûre-i şerif'in bir cüz'ü olmadığını, sadece Sûre-i şerif'lerin arasını ayırmak ve teberrük olunması için nâzil olduğunu söylemiştir.

Vahiy kâtiblerinden olan İbn-i Mesud radiyallahu anh Hazretleri;
"Biz iki sûre arasındaki fasılayı, “Bismillâhirrahmânirrahîm” ininceye kadar bilmiyorduk." buyurmuşlardır.


BeSMeLenin İçinde Geçen Esmaü'l- Hüsna:

ALLAH İsm-i Şerif'i:


ALLAH:

Resim

gENiş BiLgi için:
http://muhammedinur.com/forum/viewtopic ... 2&start=25

Zâtından başka hiçbir ilâh bulunmayan Vâcibü'l-VüCÛD'un ZÂT ismi olup, ZÂTuLLAH.. Ulûhiyete mahsus sıfatların hepsini kendisinde toplamıştır. İsimler içinde en büyüğü, en mübârek olanıdır.
Bir Âyet-ı Kerime'de:


رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا
Resim---“Rabbu’s- semâvâti ve’l- ardı ve mâ beynehumâ fa’budhu vastabir li ibâdetihî, hel ta’lemu lehu semiyyâ (semiyyen).: (Allah) Semâların, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. Öyleyse O’na kul ol! O’nun kulluğunda sabırlı ol! O’nun İsmi’yle isimlendirilen (adaşı olan bir kimse) biliyor musun?”
(Meryem 19/65)

ALLAH ism-i şerifi başka dillere çevrilemez. Farsça'da "Hüdâ", Türkçe'de "Tanrı", İngilizce'de "God"; ALLAH ism-i şerifinin karşılığı değil, "İlâh"ın karşılığıdır. Oysaharf-i târifli El İLÂH da sadece ALLAH celle celâlihudur..
ALLAH ism-i şerif'i herhangi bir kelimeden türetilmiş veya başka bir dilden Arapça'ya nakledilmiş değildir. Başlangıçtan itibaren Özel-Has bir isim olarak kullanılmıştır.
"İsm-i Âzam"; ALLAH-u Teâlâ'nın sıfatlarından herhangi birine değil, bilâkis o sıfatların melce’ ve kaynağı olan Zât-ı İlâhi'ye mahsus bir isimdir ki; bu isim O'nun herhangi bir vasfını değil, bizzât Zât'ını temsil eder..

Hakîm et-Tirmizî kuddise sırruh Hazretleri'nin "Hatmü'l- Evliyâ" kitabında: "Bütün ilâhî isimlerin kendisinden çıkartıldığı 'Resü'l- esmâ' yani 'İsimlerin başı nedir?" Sorusunu sorarak dikkati çektiği bu isim, O'nun isimlerinin en büyüğü olan "ALLAH" ism-i şerif'idir. LaFZuLLAHtır..
Bu ism-i şerif ulûhiyet vasfından değil, ulûhiyet mâbudiyet vasfı ondan alınmıştır.
ALLAH-u Teâlâ'nın Zât-ı Akdes'i, bütün isimler ve vasıflardan önce bulunduğu gibi, ALLAH İsm-i şerif'i de öyledir. Tüm Esmâlarını yutucudur. Başinâ harf-i târif almaz bu hususu ancak MuhaMMedî ÂRifler ANLAr!. Bu ANLAyışa Sahib olanların gerçek Dostu ALLAHu Zü’L- CeLÂLdir.:


اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum mine’z- zulumâti ilâ’n- nûr (nûri), vellezîne keferû evliyâuhumu’t- tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâ’z- zulumât (zulumâti), ulâike ashâbu’n- nâr (nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/257)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAH-u Teâlâ'nın dostluğu, yardımı, desteği, inâyeti; iman edip, Hakk yolda yürüyenler ve Hakk'ı savunanların üzerinedir.
ALLAH-u Teâlâ hiçbir müminin kendi yolundan başka yollara gitmesine aslâ izin vermez.

"Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır."
(Bakara 2/257)

Onları her türlü şek ve şüpheden, ihtilâf ve tefrikadan kurtarır, esenlik yoluna eriştirerek kurtuluşa kavuşturur.
İmanın nur ile ifâde edilmesinden daha derin ve şümullü bir tâbir bulunamaz.
Küfrün ise zulümat ile ifâde edilişi de aynıdır. Hakk'ın nurundan başka bütün yollar hiç şüphe yok ki zulümatın tâ kendisidir.

"İnkâr edip kâfir olanların dostları ise Tağut'tur."
(Bakara 2/257)
Küfrü tercih eden, küfür üzere hayatını devam ettiren, küfrün savunuculuğunu yapanların dostları ise şeytân ve şeytânlaşmış insanlardır.
"Onları nurdan alıp karanlıklara götürür."
(Bakara 2/257)Yedeklerine aldıkları bu kişileri nûrdan uzaklaştırıp nâra sürüklerler, hidayetten mahrum edip dalâlete sevk ederler. Dünya hayatlarını da, âhiret hayatlarını da mahvederler, böylelikle de ebedî felâketlerle başbaşa bırakmış olurlar.
"İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır." (Bakara: 257)
Tepetakla cehenneme girecekleri ve hiç çıkmamak üzere orada kalacakları kesinleşmiştir.
ALLAH-u Teâlâ, ibâdet edilen zât olduğu için ALLAH değil, ALLAH olduğu için kendisine ibâdet edilir. O'nun ilâhlığı, tapılmaya ve kulluk edilmeye lâyık olması kendiliğindendir.
Bir insan puta tapar, ateşe, güneşe veya sevdiği bazı şeylere tapar. Taptığı zaman onlar ilâh olurlar.


أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---“E raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu, e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen).: Hevasını ilâh edinen kişiyi gördün mü? Yoksa sen mi ona vekil olacaksın?”
(Furkân 25/43)

Bunlardan vazgeçilip cayıldığı zaman onlar ilâhlık özelliklerini kaybederler. Halbuki insanlar ALLAH-u Teâlâ'yı ister Mâbud tanısın, ister tanımasınlar, O bizzat Mâbud'dur. O'na herkes ibâdet ve kulluk borçludur.
O öyle bir ALLAH ki, yalnız kendi kendini bilir ve yalnız kendi kendisini metheder. Öyle bir ALLAH ki gerek insanı ve gerekse kâinâtı yoktan var etti. Nâmütenâhi nimetlerle donatıyor, merzuk ediyor, terbiye ediyor. Her âzâyı yeri yerine koyuyor. İnsana sıfat veriyor ve o sıfatı ile beraber çıkarıyor. Ona göz vermiş, kulak vermiş, el vermiş, ayak vermiş, gönül vermiş, akıl vermiş, beyin vermiş ve saha-i imtihana koymuş. Emirlerini ve nehiylerini bildirmiş. Yaratıyor, yaşatıyor, öldürüyor ve yine diriltecek, hesaba çekecektir.


Bir Hadis-i kudsî'de:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAHu zü’L- CeLÂL: "Benim cinlerle ve insanlarla önemli bir hadisem var! Ben yaratıyorum, benden başkasınâ ibâdet ediliyor. Ben rızıklandırıyorum, benden başkasına şükrediliyor." buyurdu.” buyurur.

(Taberânî)

Bu kadar ihsan-ı ilâhî'ye karşı zâlim ve câhil olan insanoğlu ise bunu yapıyor.

Âyet-ı Kerime'sinde ise şöyle buyuruyor:


إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---“İnnâ aradnâ’l- emânete alâ’s- semâvâti ve’l- ardı ve’l- cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hameleha’l- insân (insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ (cehûlen).: Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.”
(Ahzâb 33/72)

Rahmân celle celâlihu İsm-i şerif'i:

er Rahmân:
Resim

gENiş BiLgi için:
http://muhammedinur.com/forum/viewtopic ... 2&start=50

Dünyada kendisine inânanı inânmayanı, itaat edeni etmeyeni ayırd etmeden yarattığı bütün mahlûkatına sayısız ve bol nimetler bahşeder, onları korur.
Er Rahmân İsmi de, ALLAH-u Teâlâ'ya mahsus bir isimdir. Fakat zât ismi değil, sıfat ismidir, "Rahmeti büyük" mânâsınadır.


وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Resim---“Vektub lenâ fî hâzihi’d- dunyâ haseneten ve fî’l- âhırati innâ hudnâ ileyke, kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’in, fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûne’z- zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn (yu’minûne).: “Bize bu dünyada ve ahirette (yevm’il âhirde, kıyâmet gününde, hayat gününde) haseneler (güzel ameller, derecat kazandıran ameller) yaz (pozitif derecelerimizi, negatif derecelerimizden daha çok kazandır). Gerçekten biz tövbe edip, Sana döndük.” Allahû Tealâ, şöyle buyurdu: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm. VE RAHMETİM HERŞEYİ KUŞATTI. Böylece onu (haseneyi) takva sahiplerine ve zekâtı veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, âyetlerimize îmân ederler (mü’minlerdir).”
(A'râf 7/156)

İnanmayanlar da bu dünyada rızıklanırlar. ALLAH-u Teâlâ onlara mühlet verir, geçici bir zaman için bir servete, bir mevkiye nâil olabilirler. Fakat bu sadece geçici bir faydalanmadır. Süresi kısadır, sonu hüsranla biter. Bu durum haklarındaki ilâhî azabın artmasinâ sebep olur.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
Resim---“İnnellezîne âmenû ve amilu’s- sâlihâti se yec’alu lehumu’r- rahmânu vuddâ (vudden).: İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.”
(Meryem 19/96)

En güzel isimler ALLAH-u Teâlâ'nındır, o en güzel isimlerle O'na kulluk yapmak ve duâ etmek gerekiyor.

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
Resim---“Ud'û rabbekum tedarruan ve hufyeh (hufyeten), innehu lâ yuhıbbu’l- mu'tedîn (mu'tedîne).: Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez.”
(A'râf 7/55)

ALLAH-u Teâlâ dünyayı içindekilerle beraber insanların istifâdesine sunmuş, bir vakte kadar insanoğluna karargâh kılmış, yeryüzünün ıslahından sonra üzerinde azgınlığa sapmamalarını emir buyurmuştur.
İnsanlar ALLAH-u Teâlâ'nın kurduğu düzeni ve dengeyi bozmaya kalkarlarsa, yaptıklarından sorumlu olmuş olurlar.


وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ
Resim---“Ve lâ tufsidû fî’l- ardı ba'de ıslâhıhâ ved'ûhu havfen ve tamaâ (tamaan) inne rahmetallâhi karîbun mine’l- muhsinîn (muhsinîne).: Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.”
(A'râf 7/56)

Böyle duâ edenler, duâda ihsan mertebesine ermiş muhsinlerden olurlar. Duânın güzelliği de kalbin bu istikameti iledir.
Korku hâlinde ümidi, ümit hâlinde korkuyu bırakmayarak, daima ikisinin denklik noktasını gözeterek duâ etmelidir.
Duânın kabul olunacağına samimi bir kalp ile inanmalı, ALLAH-u Teâlâ'dan dilediği şeyi kesin bir lisan ile istemelidir.

Ebu Hüreyre radiyallahu anhden rivâyet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "ALLAH'a duânızın kabul edileceğine kesinlikle inânmış olarak duâ edin. Şunu da bilin ki ALLAH kendisinden gafil ve başka işlerle meşgul bir kalbin duâsını kabul etmez." buyurmuştur.
(Tirmizî)

"Rahmân"; rahmet kelimesinden türemiş olup son derece merhametli demektir. ALLAH-u Teâlâ'nın sıfat ismidir, rahmeti ezelden ebede sonsuzdur. O'nun bütün âlemleri, canlı cansız bütün varlıkları yaratması, canlılara rızık vermesi, her şeyi yerli yerinde nizama koyması, sonsuz rahmetinin bir neticesidir. Hatta bu rahmet o kadar umumî ve şümullüdür ki, hak edip etmemesine, lâyık olup olmamasına bakmaz; mümin-kâfir, mûtî-âsî, âlim-câhil, çalışkan-tembel, haklı-haksız... ayırmadan rahmetini herkese her mahlûka şâmil kılmıştır.

Kur'ÂN-ı Kerîmde, Âyet-ı Kerime'lerde şöyle buyuruluyor:

وَلَوْلَا أَن يَكُونَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَن يَكْفُرُ بِالرَّحْمَنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِّن فَضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ
Resim---“Ve lev lâ en yekûnen nâsu ummeten vâhıdeten le cealnâ limen yekfuru bir rahmâni li buyûtihim sukufen min fıddatin ve meârice aleyhâ yazherûne.: Eğer insanlar tek bir ümmet haline gelecek olmasaydı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine mutlaka gümüşten tavanlar ve üzerinde yükseldikleri merdivenler yapardık.”
(Zuhrûf 43/33)

وَلِبُيُوتِهِمْ أَبْوَابًا وَسُرُرًا عَلَيْهَا يَتَّكِؤُونَ
Resim---“Ve li buyûtihim ebvâben ve sururen aleyhâ yettekiûn (yettekiûne).: Ve onların evlerine kapılar ve de üzerine yaslandıkları koltuklar (onları da gümüşten yapardık).”
(Zuhrûf 43/34)

وَزُخْرُفًا وَإِن كُلُّ ذَلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقِينَ
Resim---“Ve zuhrufâ (zuhrufen), ve in kullu zâlike lemmâ metâu’l- hayâti’d- dunyâ, ve’l- âhiretu inde rabbike li’l- muttekîn (muttekîne).: Ve (üstlerine) süsler (mücevherler yapardık). Ve bunların hepsi sadece dünya hayatının meta’ıdır. Ve ahiret ise Rabbinin katındadır ve takva sahiplerinindir.”
(Zuhrûf 43/35)

ALLAH katında dünya malının hiçbir değeri yoktur. Altın ve gümüşün kıymet olarak bilinmesi insanlara göredir.
Sanmayın ki onları seviyor. Hayır! Verdiklerini sevmediğinden dolayı veriyor.


يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Yâ eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek (leke), tebtegî merdâte ezvâcik (ezvâcike), vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun).: Ey nebî! Zevcelerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi sen niçin kendine haram ediyorsun? Ve Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.”
(Tahrîm 66/1)

قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Resim---“Kad faradallâhu lekum tehillete eymânikum, vallâhu mevlâkum, ve huvel alîmu’l- hakîm (hakîmu).: Allah, (gereksiz) yeminlerinizi (kefaretle) çözmenizi size farz (meşru) kılmıştır. Ve Allah, sizin dostunuzdur ve O; Alîm’dir (en iyi bilendir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).”
(Tahrîm 66/2)

وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ
Resim---“Ve iz eserren nebiyyu ilâ ba’dı ezvâcihî hadîsâ (hadîsen), fe lemmâ nebbeet bihî ve azherehullâhu aleyhi arrefe ba’dahu ve a’rada an ba’d (ba’dın), fe lemmâ nebbeehâ bihî kâlet men enbeeke hâzâ, kâle nebbeeniye’l- alîmu’l- habîr (habîru).: Nebî, bazı zevcelerine sır olan bir sözü gizlice söylemişti. Fakat onu (o sırrı) başkasına haber verince Allah, ona (durumu) izhar etti (peygamberine bildirdi). (Nebî de) bazısını açıkladı ve bazısını (bildirmekten) vazgeçti. Ona (zevcesine) onu (bunu bildiğini) haber verdiği zaman, (zevcesi): “Bunu sana kim haber verdi?” dedi. (Nebî): “Bana Alîm (en iyi bilen) ve Habîr (herşeyden haberdar) olan bildirdi.” dedi.”
(Tahrîm 66/3)

إِن تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا وَإِن تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلَاهُ وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلَائِكَةُ بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ
Resim---“İn tetûbâ ilâllâhi fe kad sagat kulûbukumâ, ve in tezâherâ aleyhi fe innallâhe huve mevlâhu ve cibrîlu ve sâlihu’l- mû’minîn (mû’minîne), ve’l- melâiketu ba’de zâlike zahîr (zahîrun).: Siz ikiniz de Allah’a tövbe etseniz (ki, mutlaka etmelisiniz). Çünkü ikinizin de kalbi kaymıştı. Ve eğer O’na (Hz. Peygamber (S.A.V)’e) karşı yardımlaşırsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, O; O’nun (Hz. Peygamber (S.A.V)’in) Mevlâsı’dır, Cibril (A.S) ve mü’minlerin salih olanları ve bunlardan başka melekler de O’na zahirdirler (yardımcıdırlar).”
(Tahrîm 66/4)

عَسَى رَبُّهُ إِن طَلَّقَكُنَّ أَن يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِّنكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُّؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَأَبْكَارًا
Resim---“Asâ rabbuhû in tallakakunne en yubdilehû ezvâcen hayren min kunne muslimâtin mû’minâtin kânitâtin tâibâtin âbidâtin sâihâtin seyyibâtin ve ebkârâ (ebkâren).: Eğer (o) sizi boşarsa, onun Rabbinin, onun için sizin yerinize, sizden daha hayırlı olan müslüman (Allah’a teslim olmuş) kadınlar, mü’min kadınlar, kanitin olan kadınlar, tövbe eden kadınlar, kul olan kadınlar, oruç tutan kadınlar, dul ve bakire olan kadınlardan zevceler (eşler) ile değiştirmesi umulur.”
(Tahrîm 66/5)

Hicretin 9.uncu yılında İslâmiyet artık maddi ve mânevî kuvvet bulmuş, müslümanların eline birçok maddi imkânlar geçmiş, durumları oldukça düzelmişti.
Her türlü imkâna kavuşmuş olmasına rağmen, Resulullah Aleyhisselâm hiç iltifat etmiyor, sade ve mütevâzi yaşayışına devam ediyordu.

Resûlullah Aleyhisselâm Tahrîm Sûre-i şerif'inin ilk 5 Âyet-ı Kerime'sinde beyân edilen hadise üzerine hanımlarını terkederek "Meşrebe" diye anılan çardakta bir ay kadar yalnız başına kalmıştı, sabah ve akşam yemeğini yalnız başına yedi.
Bu durumu öğrenen Ashâb-ı kiram telâşa kapıldılar, içlerinden bazıları Mescid'de mahzun mahzun oturuyor, küçük çakıl taşlarıyla oynayarak içlerindeki sıkıntıyı açığa vuruyorlardı, bazıları da ağlıyordu.


Resim---Hazret-i Ömer radiyallahu anh izin alarak Resûlullah Aleyhisselâm'ın huzuruna girdi. Beline bir ihram bağlayıp hurma lifinden yapılmış bir hasır üzerine uzanmış olduğunu gördü, selâm verdi. Vücudundaki hasır izlerini görünce dayanamadı, ağlamaya başladı.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Niye ağlıyorsun yâ Ömer!" diye sorduğunda: "Yâ Resûlullah!. Ne diye ağlamayayım ki? Kisrâlar, Kayserler dünyanın zevk ve sefâsını sürerken, siz ALLAH katında en seçkin kul olduğunuz halde böyle bir hayat sürüyorsunuz!" dedi.
Resûlullah Aleyhisselâm buyurdu ki: "Yâ Ömer! Dünya onların, âhiretin de bizim olmasına râzı değil misin?" Hazret-i Ömer radiyallahu anh: "Râzıyım!" diye cevap verdi.

(İ. Ahmed bin Hanbel, Müsned)

İnsan dünyaya imrenir, fakat dünya imrenilecek gibi bir yer değildir.. Her şey orada, buraya imrenme!.


ALLAH-u Teâlâ Âyet-ı Kerime'sinde buyuruyor:


وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَّكَ مِنَ الْأُولَى
Resim---“Ve le’l- âhıretu hayrun leke mine’l- ûlâ.: Ve âhiret (bundan sonraki hayat), mutlaka senin için, evvelkinden (dünya hayatından) daha hayırlıdır.”
(Duhâ 4)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


SON-UÇLara ResimBAŞ BESMeLe
AŞK YÜZÜğü ResimKAŞ BESMeLe
ANAMın ResimBEBE BEŞİĞİmmm
ResimMeZÂRıma ResimTAŞ BESMeLe!.


ZEVK 7401

RAHMetenLi’L-ÂLEMînin ResimRESûLi EKREM ResimDİLiyLe
ResimBiiSMiHu!. SuBHÂNeHu!. ResimSENden SANA Yâ İLÂHî
MîM-i Mi’RÂCResimRüCÛ’-URUC MUHİTe MERKEZ MİLİyLe
ESMÂ-yi HÜSNÂN HÜRMetine ResimVe BİLLAHi BİsMiLLâHi!.


ceLLe ceLâLihu
saLLaLLahu aLeyhi veseLLem...

15.01.16 10:17
brsbrsmd..tktktrstkkmdsyrÂNn…




DÖNenResimDevRÂN!
seYRi ResimBESMELE
SeyRÂN-CeVLÂN!
HaYRı ResimBESMELE
Resim HÂL-i HayrÂN!.
TaYRı ResimBESMELE


TaYR: UÇMAKLara/ceNNetLere UÇmak..

BismiLLâhirrahmânirrahîm
BismiLLâhi ve biLLahiLLezi Lâ yadurru mâa’smihi şey’un fi’L-ardi veLâ fi’s-semâi. Yâ Hayyu Yâ Kayyumu..

Er Rahmân Er Rahîm olan ALLAH celle celâlihu İsmiyle
ALLAH İsmi ve ALLAH celle celâlihu ile ki O’nunla OLunca,
ve göklerdeki ve yerdeki hiç bir şey asla zarar veremez. Ey Hayyu!. Ey Kayyumu!. ALLAH celle celâlihu!.


BismiLLâhirrahmânirrahîm
ALLahümme innî es’eLüke bi ismike’L- Ahadi’L- eazze.
Ve edû’ke ALLahümme bi ismike’L- Azîmi'L- Vitri.
Ve edû’ke ALLahümme ismike’L- Kebîri’L-MüteâLiLLezî meLee’L-erkâne küLLehâ en tekşife annî mâ esbahtü ve mâ emseytü fîhi.

Er Rahmân Er Rahîm olan ALLAH celle celâlihu İsmiyle
ALLAHımBen SENden AHAD ve en Azîz isimlerin yüzüsuyu hürmetine istiyorum..
Ve Azîm ve Vitr isimlerin yüzüsuyu hürmetine dua ediyorum..
Ve Kebîr ve MüteâL ismin yüzüsuyu hürmetine dua ediyorum ki o, benim sabahladığım ve akşamladığım küllî şeyi keşfetmekte ERKÂN Kaynağım..


BismiLLâhirrahmânirrahîm
BismiLLâhi mâşâaLLahu Lâ yesuku’L- hayra iLLâLLahu.
BismiLLâhi mâşâaLLahu Lâ yasrifu’s- sû’e iLLâLLahu.
BismiLLâhi mâşâaLLahu mâ kâne min ni’metin feminaLLahi .
BismiLLâhi mâşâaLLahu Lâ havLe veLâ kuvvete iLLâ biLLahi!. ceLLe ceLâLihu…

Er Rahmân Er Rahîm olan ALLAH celle celâlihu İsmiyle
ALLAHtan başka kimsenin sevk edemeyeceği HAYRa, ancak ve ancak ALLAHın dilediği şeyle ALLAH ile inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
ALLAHtan başka kimsenin koruyamayacağı kötülüğe, ancak ve ancak ALLAHın dilediği şeyle ALLAH ile inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
ALLAHtan başka kimsenin veremeyeceği-mümkün olmayan Ni’mete ancak ve ancak ALLAHın dilediği şeyle ALLAH ile inşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
ALLAHtan başka kimsenin elinde olmayan gözüken kuvvet ve potansiyel GÜCe, ancak ve ancak ALLAHın dilediği şeyle ALLAH ile inşâe ALLAHu TeÂLÂ!. ceLLe ceLâLihu…



ALLAH:
Resim

er Rahmân:
Resim

er RahîM:
Resim

El Ahadu :
Resim

El Azîmü :
Resim

El Azîz :
Resim

El Hayy :
Resim

El Kayyûmü :
Resim

El Vitru :
Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

RaHîM İSM-i ŞeRiF'i:

er RahîM:
Resim
gENiş BiLgi için:
http://muhammedinur.com/forum/viewtopic ... 2&start=50

Çok merhamet eden, inânıp sâlih ameller işleyenleri, verdiği nimetleri iyiye kullananları âhirette daha büyük ve ebedî nimetler vermek sûretiyle mükâfatlandıran demektir.
Dünyada inânanı-inânmayanı, çalışanı-çalışmayanı ayırdetmeden bütün mahlûkatinâ sayısız dünyevî nimetler bahşedip, onları korurken; âhirette de inânanı, çalışanı ayırıp onları cennet ve Cemâlullah ile mükâfatlandırması, işte bu "Rahîm" sıfatının bir neticesidir.


وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Resim---"Ve sebbihûhu bukraten ve asîlâ (asîlen).: Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.” (Ahzâb 33/42)

هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا
Resim---"Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum mine’z- zulumâti ilân nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ (rahîmen).: Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, mü’minlere karşı çok merhametlidir.(Ahzâb 33/43)

EÛZÜ BESMELE İLe:

ALLAH-u Teâlâ Kur’ÂN-ı Kerim okumak isteyen kimseye, ilk önce şeytânın şerrinden Zât-ı akdes'ine sığınmasını emretmektedir:

فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Resim---"Fe izâ kara’tel kur’âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm(racîmi).: Öyleyse Kur’ân-ı Kerim’i okuduğun zaman recmedilmiş (taşlanmış) şeytandan hemen Allah’a sığın.(Nahl 16/98)


İâze: Sığındırmak. Muhafaza etmek. İltica.
İstiâze:"Euzü besmele" okuyarak ALLAHu zü’l- CeLÂL’e sığınmak.

İstiâze; sığınma, korunma, talep etme mânâlarinâ gelir. Şeytândan, kötülük ve şerlerden, haramlardan günahlardan, cehennemden... ALLAH-u Teâlâ'ya sığınmak, kulluğun en mühim hususiyetlerindendir.

ALLAHu zü’l- CeLÂLKur'ÂN-ı Kerîmde:

إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِن فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَّا هُم بِبَالِغِيهِ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
Resim---" İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîhi, festeiz billâhi, innehu huves semîul basîr(basîru).: Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece (Allah’a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah’a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve en iyi görendir.”
(Mü’min 40/56)

KuLLuk İmtihanı gereği Şeytân, kıyamete kadar insanları iğva edeceğine/ ayartıp, azdırıp, baştan çıkarmaya yemin ettiği için, insanın etrafını çevirmekten vesveseler vermekten bir an olsun boş bulunmamaktadır.
ALLAH-u Teâlâ Âyet-ı Kerime'sinde tekrar tekrar duâ edip yalvaran kişinin söyleyeceği lâfızlarla şeytânın iğvalarından, hile ve desiselerinden kendisine sığınmayı emir buyurmuştur:


وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Resim---"Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâti’ş- şeyâtîn (şeyâtîni).: Ve “Şeytanların kışkırtmalarından (vesveselerinden) sana sığınırım.” de.(Mü’minun 23/97)

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Resim---"Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni.: Ve Rabbim, (şeytanların) benim yanımda bulunmalarından sana sığınırım.” (Mü’minun 23/97)

Hadis-i Şeriflerde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem;

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhden rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Sizden herhangi birinize şeytân gelir de: “(Şunu) böyle kim yarattı? (Şunu) böyle kim yarattı?” En sonu: “Rabb'ini kim yarattı? (diye vesvese verir)” derse. Şeytânın vesvesesi Rabb'inize kadar erişince o vesveseli kişi hemen: “Euzü billâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm” desin. Ve vesveseye son versin!" buyurdu.
(Buhârî; 1353)

Resim---Süleyman ibn-i Surad radiyallahu anh rivâyete göre şöyle demiştir: "Bir keresinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber oturmakta idim. O sırada iki kişi sövüştüler. Bunlardan birinin (şiddet ve gazabından) yüzü kızarmış ve şah damarları şişmişti. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben bir kelime bilirim ki; eğer şu kişi o kelimeyi söylesin kendisinde bulunan gazab hali muhakkak gider. O kişi “Euzü billâhi mine’ş- şeytân” dese kendisinde bulunan bu hâl gider." buyurdu. Orada bulunan ashâb o kişiye: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “şeytândan ALLAH'a sığın!” buyurdu” dediler. O da: “Vay, bende delilik mi var?” diye itiraz etti."
(Buhârî; 1356)

Resim---Rivâyete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Güzel rüyâ ALLAH'tandır. Fena rüyâ da şeytândandır. Biriniz korkunç yani karışık rüyâ gördüğünde hemen sol tarafına tükürüp üflesin ve o rüyânın şerrinden ALLAH'a sığınsın. “Euzü billâhi mine’ş-şeytâni’r- racîm” desin) Bu sûretle o rüyâ, gören kimseye zarar vermez." buyurdu.
(Buhârî; 1358)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

İstiâze; ALLAHu zü’l- CeLÂL’e yaklaşanların vasıtası, O'ndan korkanların sarıldığı ip, suçluların barinâcakları çare, musibete uğrayanların merciidir. Kalb ve ruhu şeytânın istilâsından kurtarmaya ve ALLAH-u Teâlâ'nın koruması altına girmeye sebebdir.

İstiâze, "Firâr-ı iLâLLah" makamıdır.
Şirkten Tevhid'e, küfürden imâna, zulümden adalete, nifâktan sadakate, riyâdan ihlâsa, kibirden tevâzuya, cimrilikten cömertliğe, israftan kanaate, adâvetten muhabbete, tefrikadan ittifâka, kötülükten iyiliğe, günahtan sevaba... kaçıp sığınmaktır.


ALLAHu zü’l- CeLÂL Kur'ÂN-ı Kerîmde "ALLAH'a kaçınız.!." buyuruyor.:

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim---"Fe firrû ilâllâh (ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn (mubînun).: Öyleyse Allah’a firar edin (kaçın ve sığının). Muhakkak ki ben, sizin için O’ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim.”
(Zâriyât 51/50)

O'nun Zât-ı ulûhiyetine ilticâ edin, her işinizde O'na itimât ve teslimiyette bulunun.
Bir Âyet-ı Kerime'sinde ise şöyle buyuruyor:


يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---" Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subule’s- selâmi ve yuhricuhum mine’z- zulumâti ilân nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).: Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm’e hidayet eder (ulaştırır).”
(Mâide 5/16)

ALLAH-u Teâlâ'nın ism-i şerif'lerinden birisi de "Mü'min"dir. İmanı ihsan buyuran, emniyet bahşeden, kendisine iltica edip sığınanları hususî himâyesine alıp muhafaza eden ve huzura erdiren demektir. Emniyet ve eman kaynağı O'dur, her şey her an O'na yönelip sığınmaya muhtaçtır.
Başta Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz olmak üzere, ALLAH dostları bütün ibtilâlara, meşakkatlere, ezâ ve cefâlara karşı ALLAHu zü’l- CeLÂL'e tevekkül etmişler, huzuru O'na sığınmakta bulmuşlardır.


El Mü'min:
Resim

Nuh Aleyhisselâm ALLAHu zü’l- CeLÂL’e sığınarak ilticâda bulunmuştur.:


قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ
Resim---" Kâle rabbi innî eûzu bike en es'eleke mâ leyse lî bihî ilm (ilmun), ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun mine’l- hâsirîn (hâsirîne).: (Nuh a.s): “Rabbim, muhakkak ki ben, onun hakkında benim bir ilmim (bilgim) olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve Senin, beni mağfiret etmen ve Senin, bana rahmet etmen olmazsa ben, hüsrana uğrayanlardan olurum.” dedi.”
(Hûd 11/47)

Onun bu sığınışı sayesinde ALLAH-u Teâlâ da kendisine emniyet vermiş, hem kendisini, hem de beraberinde olanları denizin şiddetli dalgalarından kurtarmıştır.

Fahreddin-i Râzi Hazretleri Tefsir-i Kebirinde;
"Nuh aleyhisselâm gemiye bindiği zaman Hûd sûresinin 41. âyet-i kerime'sini okuyunca Besmele'nin yarısına gelince umulan kurtuluşu elde etti. Ömür boyu bu kelimeye devam eden kimse kurtuluştan nasıl mahrum kalır.
Bunun gibi Hazret-i Süleyman da Neml sûresinin 30. Âyet-ı Kerime'sinde geçen sözüyle dünya ve âhiret mülkünü elde etti. Kulun bu Besmele ile dünya ve âhiret mülküne ulaşacağı umulur." buyuruyor.


وَقَالَ ارْكَبُواْ فِيهَا بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---" Ve kâlerkebû fîhâ bismillâhi mecrâhâ ve mursâhâ, inne rabbî le gafûrun rahîm (rahîmun).: (Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi.”
(Hûd 11/41)

إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
"İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhi’r- rahmâni’r- rahîm (rahîmi).: "Gerçek şu ki, bu-mektub, Süleyman'dandır ve “Bismillâhirrahmânirrahîm-Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla” (başlamakta)dır."
(Neml 27/30)

Yusuf Aleyhisselâm ALLAHu zü’l- CeLÂL’e sığınarak ilticâda bulunmuştur.:

وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَن نَّفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Resim---"Ve râvedethulletî huve fî beytihâ an nefsihî ve gallekati’l- ebvâbe ve kâlet heyte leke, kâle maâzallâhi innehu rabbî ahsene mesvây (mesvâye), innehu lâ yuflihu’z- zâlimûn (zâlimûne).: (Yusuf’un) evinde kaldığı kadın, ondan murat almak istedi. Kapıları sımsıkı kapatıp: “Hadi gel, senin için...” dedi. O (Yusuf da) şöyle dedi: “Allah’a sığınırım. O benim Rabbimdir. Benim yerleşme yerimi en güzel şekilde yaptı. Muhakkak ki; zalimler felâha (kurtuluşa) ermezler.”
(Yûsuf 12/23)

Bu gönülden gelen istiâze sayesinde ALLAH-u Teâlâ onu böyle bir felâkete düşmekten korumuş hem de Mısır'a vezir yapmış, din ve dünya şerefine ulaştırmıştır.

Musa Aleyhisselâm ALLAHu zü’l- CeLÂL’e sığınarak ilticâda bulunmuştur.:


وَقَالَ مُوسَى إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ
"Ve kâle mûsâ innî uztu bi rabbî ve rabbikum min kulli mutekebbirin lâ yu’minu bi yevmi’l- hisâb (hisâbi).: Ve Hz. Musa dedi ki: "Muhakkak ki ben, hesap gününe inanmayan, kibirlenenlerin hepsinden, senin de Rabbin olan Rabbime sığınırım."
(Mü’min 40/27)

Musa aleyhisselâm'ın bu yüksek beyanatı gösteriyor ki, her mü’min her zaman her hususta ALLAHu zü’l- CeLÂL’e sığınmalı, daimâ O'nun hıfz-u himâyesine iltica etmelidir.

Süleyman aleyhisselâm, Sebe Melikesi Belkıs'a yazdığı mektuba Besmele ile başlamaktadır:


إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---"İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhi’r- rahmâni’r- rahîm (rahîmi).: "Gerçek şu ki, bu-mektub, Süleyman'dandır ve “Bismillâhirrahmânirrahîm-Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla” (başlamakta)dır."
(Neml 27/30)

ALLAHu zü’l- CeLÂL Felâk ve Nâs Sûre-yi Şerif'lerinde ZÂTına sığınmayı emir buyurmaktadır.:


قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Resim---Kul eûzu bi rabbi’l- felak (felakı).: De ki: “Ben, Felâk’ın-ağaran sabahın Rabbine sığınırım.
(Felak 113/1)

مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
Resim---Min şerri mâ halak (hâlâka).: Yarattıklarının şerrinden.
(Felak 113/2)

وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
Resim---Ve min şerri gâsikın izâ vekab (vekabe).: Ve karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.
(Felak 113/3)

وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
Resim---Ve min şerrin neffâsâti fî’l- ukad (ukadi).: Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden.
(Felak 113/4)

وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Resim---Ve min şerri hâsidin izâ hased (hasede).: Ve hased ettiği zaman, hased edenin şerrinden.
(Felak 113/5)

Resim

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
Resim---Kul eûzu bi rabbi’n- nâs (nâsi).: De ki: “Ben insanların Rabbine sığınırım.”
(Nâs 114/1)

مَلِكِ النَّاسِ
Resim---''Meliki’n- nâs (nâsi).: İnsanların melikine (mâlikine).”
(Nâs 114/2)

إِلَهِ النَّاسِ
Resim---İlâhin nâs (nâsi).: İnsanların İlâhı’na (sığınırım).”
(Nâs 114/3)

مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Resim---Min şerri’l- vesvâsi’l- hannâs (hannâsi).: Hannasın vesveselerinin şerrinden.”
(Nâs 114/4)

الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
Resim---Ellezî yuvesvisu fî sudûri’n- nâs (nâsi).: Ki o (hannas), insanların göğüslerine vesvese verir.
(Nâs 114/5)

مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ
Resim---Mine’l- cinneti ve’n- nâs (nâsi).: İnsanlardan ve cinlerden (insanların Rabbine, Meliki’ne ve İlâhı’na sığınırım).
(Nâs 114/6)


ResimResimResim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: EUZû BESMELEmİZ..

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur'ÂN-ı Kerîm de Hayvan Kesimi ve Besmele:

قُل لاَّ أَجِدُ فِي مَا أُوْحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ إِلاَّ أَن يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَّسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---"Kul lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharramen alâ tâimin yat’amuhu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillâhi bihî, fe menidturra gayra bâgın ve lâ âdin fe inne rabbeke gafûrun rahîm (rahîmun).: De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz senin Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir.”
(En'âm 6/145)

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالْدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلاَّ مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَأَن تَسْتَقْسِمُواْ بِالأَزْلاَمِ ذَلِكُمْ فِسْقٌ الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن دِينِكُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِينًا فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِّإِثْمٍ فَإِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---"Hurrimet aleykumu’l- meytetu ve’d- demu ve lahmu’l- hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî ve’l- munhanikatu ve’l- mevkûzetu ve’l- mutereddiyetu ven natîhatu ve mâ ekele’s- sebuu illâ mâ zekkeytum ve mâ zubiha alân nusubi ve en testaksimû bi’l- ezlâm (ezlâmi), zâlikum fisk (fiskun), el yevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum vahşevni, el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumu’l- islâme dînâ (dînen) fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin fe innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun).: Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adına boğazlanan (kesilen), boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yenen hayvan (ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bunlar fısktır. Bugün kâfirler sizi dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar. Artık onlardan korkmayın, Ben'den korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için dîn olarak İslâm’dan razı oldum. Artık kim açlık tehlikesiyle, günaha meyl etmeksizin zarurette (yemek zorunda) kalırsa, muhakkak ki Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.”
(Mâide 5/3)

يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُم مِّنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّهُ فَكُلُواْ مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُواْ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Resim---"Yes’elûneke mâzâ uhılle lehum kul uhılle lekumut tayyibâtu ve mâ allemtum mine’l- cevârihi mukellibîne tuallimûnehunne mimmâ allemekumullâhu fe kulû mimmâ emsekne aleykum vezkurûsmallâhi aleyhi vettekûllâh (vettekûllâhe) innallâhe serîu’l- hısâb (hısâbi).: (Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.”
(Mâide 5/4)

2–) Hayvanları keserken ALLAH celle celâlihu'nun ismini anmak vâcibdir. "Bismillahi ALLAHu Ekber’" demek ise müstehâbdır.:

فَكُلُواْ مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ
Resim---" Fe kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi in kuntum bi âyâtihî mu’minîn (mu’minîne).: Eğer siz, O’nun (Allah’ın) âyetlerine inananlarsanız; o zaman üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden yeyiniz.”
(En'âm 6/118)

Besmele ALLAH celle celâlihudan Merhamet dilemektir..

وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Resim---"Ve kul rabbigfir verham ve ente hayru’r- râhımîn (râhımîne).: Ve de ki: “Rabbim, mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir) ve rahmet et (Rahîm esması ile tecelli et). Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.”
(Mü’minûn 23/118)

Bismillâh Her Hayrın Başıdır:

Sâid Nursî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin Besmele hakkında:

"Bismillâh her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim!. Şu mübârek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisân-ı haliyle vird-i zebânıdır. Bismillâh ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle.
Şöyle ki:
Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabîle reisinin ismini alsın ve himâyesine girsin -tâ şakîlerin şerrinden kurtulup, hâcâtını tedârik edebilsin. Yoksa, tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyacâtına karşı perişan olacaktır.
İşte böyle bir seyahat için iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevâzi idi; diğeri mağrur. Mütevâzii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı. Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir kâtıü't-tarîka rast gelse, der: "Ben filân reisin ismiyle gezerim." Şakî def' olur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nâm ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Dâimâ titrer, dâimâ dilencilik ederdi. Hem zelîl, hem rezil oldu.
İşte, ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Mâdem öyledir, şu sahrânın Mâlik-i Ebedîsi ve Hâkim-i Ezelî'sinin ismini al. Tâ bütün kâinâtın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübârek bir defînedir ki, senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete rabt edip, Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der. Her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
Başta demiştik: "Bütün mevcudât lisân-ı hal ile, "Bismillâh" der." Öyle mi?
Evet. Nasıl ki, görsen; bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi nâmiyle, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine istınad eder.
Öyle de, her şey Cenâb-ı Hakk'ın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar...
Mâdem her şey mânen, "Bismillâh" der, ALLAH namına ALLAH'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi, "Bismillâh" demeliyiz. ALLAH namına vermeliyiz. ALLAH namına almalıyız."
(SÖZLer..Birinci Söz)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön