KAZA-KADER NASİB-KISMET

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KAZA-KADER NASİB-KISMET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim OKu YAz!. ResimYAz OKu!.

KAZA ResimKADER
NASiB ResimKıSMET..


KaDER>KaDAR>Nâsib Kısmet
GüBReden>GÜL >İZzet İSmet
--->kOLAY DEğiL KuL İhvÂNim
HAKk’tan>HaLka HaSBî HİZmet


ZEVK 7793

İLLİYyîNden ->ESFELîNe ->CÂN BULup ->CihÂNa DOLmak!
BiNBiR rENkLi ÇiÇEK AÇmak ->SeBBeHa SeYRinde SOLmak!
ÜZme!. ÜZüLme!. SEV!. SEViL!.
YAŞAmak GüZeL!.. DERt DEğiL!.
DERt OLÂN>SEFîL İhvÂNim>MUHtaÇ OLmak!. MAHcûB OLmak!.


17.08.16 05:29
voiciistnbL..kozyatağısümersitesi..

KıtMÎR NEFsim AKLım ÇELen
YÂD EL KaHRı >YÜRek DELen
ADım ->ADım ->YÂR YOKuŞu
->ÇEKiLiYOR --->BAŞa GELen!.


ResimResimResim

DE!. BUyur!.:

MUHtaÇ: Bu ÂLemede YAŞAyaBİLmesi için, mutlaka LÂZım ve LÂYık OLan ve TAMamlanması gereken eksikgi OLan..

MAHcûB: Bu ÂLemede YAŞArken Muhtaç kalıp derdini HAKk’ın Halkına açamayıp utanıp sıkılarak Garib-Karib perdesine BÜRünen Fazilet Fâkiri HAKk Dostu..

HaSBî: LiVeCHiLLAH-ALLAH için. ALLAH nâmına, ALLAH aşkına Karşılıksız. Sâdece ve Sırf ALLAH celle celâlihu Rızası için OLan..

HİZmet: Bu ÂLemde MuhaMMedî bir Müslim-Mü’min için; CÂN Taşıyan bir insÂN, hayvÂN veyâ bitkinin muhtaç olduğu ihtiyaç ve işlerinde onun yerine yapılan fiilî İŞ-Vâzife..

NâSib: EZEL KAZasında her NEFse YAZılan KULLuk PAYı.. NâSib BALığı..

KıSmet: EZEL KAZasında her NEFse YAZılan KULLuk PAYını.. NâSib BALığını ELde EDeBİLmek için Şu ÂN Şe’ÂNuLLahında SüNNetuLLAH üzere KULLUk TERcihini yaparak SEBeB OLTAsı Atması Son-UÇunda ELe GEÇen HAYyat BALığı.. ve’s- SeLÂMm..

İZzet: ASLında Muhtaç-Mecbur-Me’mur-Mahkum olan KUL NEFsinin; MuhaMMedî Şûuru BİLip,
MuhaMMedî Nûru BULup,
MuhaMMedî Sürûrda OLup
MuhaMMedî O-Nûru YAŞAYarak İLahî- MuhaMMedî kuvvet ve kudrete kavuşma MuhaMMedî Mü’minlik üstünlüğü..

İSmet: Şe’ÂNuLLAHta SüNnetuLLAHta ŞehâdetuLLAHta, ALLAH celle celâlihu ve Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme TESLiMiYette Sâdık ve Samîmi OLuş Tecellîsi olarak, günah ve yasaklardan kaçınmakta MuhaMMedî Mâsumluk ve Müberrâlığı Melekesini fiilen YAŞAyış Şefâatı ŞEREFi..

KaZA: ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in, KÛN feyeKÛN Kâinat KeVNiyyetinde; OLmuş, OLan ve OLacak her şeyin evsafını-sıfatlarını ve havassını- bir nesneyi diğerlerinden farklı ve üstün kılan niteliklerini ve sâir geleceğini ve geçmişini ezelden bilip, Levh-i Mahfuzunda VAR OLuş saklı tutma ZÂTına mahsusluğu.. KudretuLLAH.. İLahî Nasib..

KaDER: ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in Levh-i Mahfuzunda herbir NEFs için SAKLı YAZılanın KÛN feyeKÛN Kâinat KeVNiyyetinde TeceLLî edip YAŞAnması gerçeği.. AZametuLLAH.. ELe geçen KıSmet..

SubhÂN ALLAH celle celâlihunun Şe’ÂNULLAHta, SüNNetuLLAHta, her ÂN Yeniden Yaratış TeceLLî Sebbehasının-İlâhî Kudretin meydana çıkıp görünmesinin sonu yoktur.. İnsÂN aklı ve imkanlarınca olan başlangıçtan ve sonuçtan uzakta ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in; Kaza, Kader, İrade ve Meşiyyeti-Dilemesi vardır..
Ve gör ki, her ÂN yeniden YARatış-OLuş Kevniyyetinde olan ŞEY’in AStarı ASLı “İLLÂ O”dur.. Güneşin Işığı O’ndandır. Bu ÂLemde son-UÇta ->“Lâ hüve İLLâ Huve”dir.. O’ndan başka O Yoktur hiç bir ÂLemde..

KaZa-KaDER ->MuRaduLLAH ->KÛN feyeKÛN-da EMRuLLAH ->SıRr-ı SuBHÂN ->SüNNeTuLLAH OLur!. Ve SubhÂN ALLAH celle celâlihunun ŞÂHiDi OLuş ya da Olmayışta KULLuk Tercihini SEÇip FiLLen YAŞayış SERüVENi.. TAKdir EDiLen KadDERuLLaHı ANLamak İÇin ise BİLmek Lâzım..


Resim

KADER-i MÜBReM NEdir?. ->KADER-i MUALLAK NE?.:


1-) KaDeR-i MuaLLâk:
Zuhûr etmesi/ortaya çıkması bazı hususların oluşmasına bağlıdır. Hadis-i şerîfte duanın kaderi değiştirmesi, sadakanın ömrü uzatması gibi... Duaya ve sadaka verme şartına bağlı.

يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ
Resim---"Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit (yusbitu), ve indehu ummu’l- kitâb (kitâbi).: Allah, dilediği şeyi siler, yok eder (mahveder) ve (dilediği şeyi) sabit kılar ve ümmülkitap (ana kitap), O'nun indindedir (nezdindedir).

(Ra’d 13/39)

2-) KaDeR-i MüBRem:
Kesin olan tebdili/değiştiririlmesi ve tağyiri/başkalaştırılması mümkün olmayan levh-i mahfûzdaki (ALLAH tarafından takdir edilen şeylerin yazılı bulunduğu mânevî levha, ilm-i ilâhî) Ümmü’l-Kitâb’da mahfûz (korunup, saklanmış) kader...

وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
Resim---Ve li kulli ummetin ecel (ecelun), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: Bütün ümmetler için bir ecel (süre, zaman dilimi, müddet) vardır. Onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat ileri, ne bir saat geri alınmaz
(A’râf 7/34)

Tehir; geriye bırakmak, ertelemek, takdim; öne almak demektir. Ecelin süresinin kısaltılması, takdim; uzatılması, tehirdir. Bir şeyin oluşması için belli bir süre geçmesi lâzımdır. Eğer bu süre daha önceye alınmışsa, takdim; daha sonraya kalmışsa tehirdir.

Unutmamalıyız ki; ALLAHÜ Zܒl-CELÂL, Hayrı emreder ve Şerre rızası yoktur.

Ecel-i mübrem : Elinden kurtulunması mümkün olmayan, kaçınılmaz olan ecel.
Ecel-i muallak : Levh-i Mahv İsbat'ta mukadder olarak yazılı, bâzı şartlarla mukayyed olan ecel. Ecel-i müsemma.
Ecel-i müsemma : f. Muayyen bir zamana kadar, Allah'ın takdir ettiği ölüm.
Ecel: Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti.

ALLAHu Zü'L-CELÂL, her ÂN ŞeÂNuLLAHta SüNNetuLLAH üzere Kûn -> feyeKÛn EMruLLAH ile MuraDuLLAHça Kâinatını KüLLi ŞEY’in; Merkezinde-İÇinde DENGe, Muhitinde-DIŞında DÜZEN esasınca Yaratmakta, yaşatmakta ve bu Âlemde MevCÛDiyetlerini korumaktadırlar.
Bu düzen, çoğunlukla zıtların dengesi, bütün pozitiflerle negatiflerin dengesi, dolayısı ile faydayla zararın ve faydalıyla zararlının dengesidir ki, tüm Olan ve olaylar,
ALLAHu Zü'L-CELÂL’in Ed Dârru celle celâluhu ve EN Nâfiu celle celâluhu isimlerinin Tecellîleridir..

Unutmamalıyız ki, ALLAHu Zü'L-CELÂL; hayrı emreder ve şerri yasaklar.. ancak kul yerinde aklı ve kendi nefsi ile hangisin tercih ederse yaratır ve hesabını da sorar ki, bu ULUHİYYETi gereği ve farkıdır..:


قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا وَاللّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---"Kul e ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yemliku lekum darran ve lâ nef’â (nef’an) vallâhu huve’s- semîu’l- alîm (alîmu).: De ki; “Allah’tan başka, size zarar ve fayda (yarar) vermeye gücü yetmeyen (malik olmayan) şeylere mi kul oluyorsunuz?” Ve Allah, O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
(Mâide 5/76)

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللّهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---"Ve ya'budûne min dûnillâhi mâ lâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum ve yekûlûne hâulâi şufeâunâ indallâh (indallâhi), kul e tunebbiûnallâhe bimâ lâ ya'lemu fî’s- semâvâti ve lâ fî’l- ard (ardı), subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).: Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah’tan başka şeylere (putlara) kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah’ın yanında bizim şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve semalarda bilmediği bir şeyi Allah’a haber mi veriyorsunuz?” O, Sübhan’dır (münezzehtir), onların ortak koştuğu şeylerden yücedir.
(Yûnus 10/18)

سَيَقُولُ لَكَ الْمُخَلَّفُونَ مِنَ الْأَعْرَابِ شَغَلَتْنَا أَمْوَالُنَا وَأَهْلُونَا فَاسْتَغْفِرْ لَنَا يَقُولُونَ بِأَلْسِنَتِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ قُلْ فَمَن يَمْلِكُ لَكُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ بِكُمْ ضَرًّا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ نَفْعًا بَلْ كَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
Resim---"Se yekûlu leke’l- muhallefûne mine’l- a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev erâde bikum nef’â (nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ (habîren).: Arablardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalblerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah’tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.
(Fetih 48/11)

ResimResim

SeBBeHa SeYRinde İnsÂN.:

SubhÂN ALLAH celle celâlihunun Şe’ÂNULLAHta SüNNetuLLAHta her ÂN Yeniden Yaratış TeceLLî Sebbehasının-İlâhî Kudretin meydana çıkıp görünmesinin sonu yoktur.. İnsan aklı ve imkanlarınca olan başlangıçtan ve sonuçtan uzakta ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in; Kaza, Kader, İrade ve Meşiyyeti-Dilemesi vardır..
ve gör ki, her ÂN yeniden OLuş Kevniyyetinde olan ŞEYin Astarı ASLı “İLLÂ O”dur.. Güneşin Işığı O’ndandır. Bu ÂLemde son-Uçta “Lâ hüve İLLâ Huve”dir.. O’ndan başka O Yoktur hiç bir ÂLemde..


->“YuSEBBihu -> SEMÂsı”-nda.:
ZeRRe – KüRRe “SeBBaha!” da..:
“SeBBaha”:


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---“YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”
(Cuma 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..


Senin geçici-izafî-iğreti-gelgeç-ölümlü Kimlik ve Kişiliğiyin beden olarak gözüken âletleri ki zâhirin mukayyed/kader kaydına bağlı, sınırlı, sorumludur. Nefs, Kalb ve RUHum dediğinin sonUÇu, Bâtının ise ZÂT’a çıkar ve mutlaktır/bedel, kıyas, şart ve sebebe bağlı olmayan TEK-BİR ALLAH celle celâlihu’ya çıkar.
Sen gerçekten MuhaMMedî Ârif isen ANLArsın ki, Halkın ayrısı-gayrısı, AYN-ı HAKk olup, KüLLi ŞEY’in ÖZÜnden de AKREB ve Hazırdır RaBBu’l- ÂLemîni..


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.”
(Kaf 50/16)

ResimResimResim

İLLİYyîNden ->ESFELîNe .:

İLLiYyin: ASLın en üst RUH iklimi yüceliği NûR İklimi.. SeBeBi YÂRatış DiYÂRı..
İLLiYyun: (İlliyyîn) (Aliyyu. C.) Cennetin en yüksek tabakası. Ahirete giden tam kâmil mü'minlerin yeri. Hafaza meleklerinin divanları ismidir ki, salihlerin amelleri oraya yükseltilir. Ahirette yüksek dereceye, dergâh-ı rızâya en yakın olan derecedir..
İLL: Keskinlik veya parlaklık mânasında..
İLLiyyet: Sebeb ile alâkalı. Esas sebeble alâkadarlık. Sebeb arayış.
İLLiyye: (Ulliyye) En şerefli, yüksek.
ESfeLin: AYNın-fASLın, en alt BEDEN diyarı aLçaklığı NÂR üLkesi..SON-uç DiYÂRı..
EsfeL: En sefil, çok sefil, en alçak, en aşağı, çok fenâ.
Esfeliyyet: Aşağılık, âdilik, alçaklık.
EsfeL-i sâfiLîn: Sefillerin en sefili. Cehennem'in en aşağı tabakasındakiler.
EsfeL-i sâfiLîn-i Hisset: Alçaklığın en aşağı derecesi.


ResimDELi GÖNLümce İLLiYyin-ESFeLin maSALLımız

Bezm-i Elest Bâzarında KulLLuk İmtihÂNım için girdiğim Esfelin Fenâsı fASLından, Yalan Dünyasından her NEFes AL-VERinde ->İlk geldiğim İLLiyyin Bekâsı ASLıma, DOST'un DÂRü’s- SeLÂMına GÖÇmekte olduğumu ->İLim->İrâde->İdrak edip ->YAŞAmaktayım Ölüm GÖÇünü.. Zâten dönülmesi de imkÂNsız olan SüNNetuLLAH ÂHiRet YOLUndan dönücü de değilim ALLAHıma Hamd OLsun..

İlliyinden Esfeline dereke dereke inmiştik ya, tabana vurmuştuk, dibe vurmuştuk ya, şimdi o Yusuf Kuyusundan tekrar tırmânâ tırmânâ, derece derece “yukarı->derece, aşağı->dereke” aynı yol işte onda bizi ref' et!. Yücelt yâ RABBenâ!.

İLLiYyin: ASLın en üst RUH iklimi yüceliği NûR İklimi..
ESfeLin: AYNın-fASLın, en alt BEDEN diyarı alçaklığı NÂR ülkesi..


ResimİLLiYyinimiz:

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ
Resim---Kellâ inne kitâbe'l- ebrâri lefî illiyyîn (illiyyîne): Hayır, muhakkak ki ebrar olanların (ALLAH'a ulaşmayı dileyenlerin, hidâyette olanların) kitapları (kayıtları, hayat filmleri) elbette illiyyin'dedir.”

(Mutaffifin 83/18)

وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ
Resim---Ve mâ edrâke mâ ılliyyûn (ılliyyûne): Ve illiyyin'in ne olduğunu sana bildiren nedir?”

(Mutaffifin 83/19)

كِتَابٌ مَّرْقُومٌ
Resim---Kitâbun merkum (merkûmun): (O), rakamlandırılmış (kazanılan pozitif ve negatif derecelerin yazılmış olduğu) bir kitaptır

(Mutaffifin 83/20)

يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ
Resim---Yeşheduhu'l- mukarrebûn(mukarrebûne): Ona, mukarrebin (yakın olan melekler) şahit olurlar.”

(Mutaffifin 83/21)

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ
Resim---İnne'l- ebrâre le fî naîm (naîmi): Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni'metler içindedir.”

(Mutaffifin 83/22)

ResimESfeLinimİZ:


لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ
Resim---Lekad halakne'l- insâne fî ahseni takvîm: Gerçekten biz insanı en güzel biçimde-KIVAMda yaratmışızdır.”
(Tîn 95/4)

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ
Resim---Summe redednâhu esfele sâfilîn: Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına kaktık.”
(Tîn 95/4)


KUL İhvÂNim SÖZü KESs
cÂN DEDiğin TEK NEFeSs
->BiR NEFeSsLik NÂSİBin
KISMETse BULur HERKESs!..
ResimHAYy Dost ALLAH celle celâlihu..


Resim

ResimMuhaMMedî MuhaBBetimLe..



Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön