KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta ZİKRULLAH..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta ZİKRULLAH..

Mesaj gönderen kulihvani »

KELAMULLAHta ve RESULULLAHta ZİKRULLAH..

Resim

ZuHûR ZEVKinde ZİKRuLLAH
ZamÂN FEVKinde FİKRuLLAH
Şe’ÂNn ŞEVKinde ŞÜKRuLLAH
SIRAT SEVKinde->SABRuLLAH!.

NEFes NEFes GEÇmiş ZamÂN
FİİL<-> FÂİL>AMEL<->İMÂN
->NAKLen ->HAKk’ın HALİFEsi
->AKLın MUAMMAsı --->İNSÂN!.


30.07.17 11:23
brsbrsmm..tktktrstkkmdalperakınahsnzynbelif..


ZEVK 8309

KILICım ->SU.. KINı ->BUZdan..
CÂN<->CÂNÂN ->CİM-se.. PERVÂNe..
ZARFın HARFinden ->OKU!.nan..
->“ŞIN-daki ->MîM”se.. PERVÂNe..
“SEVen”e VARdır ----->SEVgiLi..
“SEViLen” ->KİM-se.. PERVÂNe..
GÖR ->GÜNEŞ <-> IŞIK GiBiyİZ..
BİZ KİMiz dYÂR?. BİZ --->İKİmİZ..
“SEVenLer” ->ŞEMS-e.. PERVÂNe..
Şu ÂN ->“ŞE’ÂN”da ->BİZ BİR-İZ!..


1991.. antalya.. yitik ZeVk…

GÜNEŞ<->IŞIK.. ENÂ<->NAHNU
->Şu ÂN -->ŞE’ÂN ->YUSEBBİHU
->HER ÂN ->YENidEN ->YARATış
Yâ HAYyu’L- HAKk ki ->İLLÂ HUu!.

ZİKİR AŞKta ->YANmak GÜLüm
FİKİR MEŞKte UYANmak GÜLüm
SABIR -> HAKk’a-HAYR’a GEReKk
ŞÜKÜR->HAKk’a İNÂNmak GÜLüm!.


30.07.17 11:58
brsbrsmmytsısezÂNı..
tktktrstkkmdalperakınahsnzynbelif..


MUAMMA: (Amâ. dan) Anlaşılmaz iş. Karışık şey. Bilinmeyen hâl..


Resim

->YUSeBBihu!.->SEMÂ-sında
->SıRR-ı SuBHÂN->SEFÂ-sında
--->NÛR-u MîM MUSTAFÂ-sında!.:


YuSEBBihu.:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.
(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..


KILICım ->SU..
KINı ->BUZdan..
ASLın>fASLı ->DAMLA SUdur!.
KüLLî ŞEYye EL KADîR HAKk!.:


Resim “BiR DAMLacık SU”yun >fASLı.:

أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ
Resim---E ve lem yerellezîne keferû enne’s- semâvâti ve’l- arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ mine’l- mâi kulle şey’in hayy (hayyin), e fe lâ yu’minûn (yu’minûne): O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?”
(Enbiyâ 21/30)

وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî alâ batnih (batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn (ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun): Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”
(Nûr 24/45)


“ENALLAH”ın ->NaHNu SIRRı.:

ENALLAH.: ZÂTuLLAH..

Resim

Habli’L- Verîd AKRABAmız.:

ŞÂHDAMARımdan da AKRABa ->RABBım (MeRKEZde):


وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---“Ve lekad halakne'l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min HABLİ'L- VERÎDi : Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)


ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’im ->“EnALLAH!. (MUHİTte)”:

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---“İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımi’s- salâte li zikrî: Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.” (TâHâ 20/14)

NahNu.-> BİZ.. ->SıfatuLLAH.. Kur'ÂN-ı Kerîmde 14 âyette Buyrulur..

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---"Ve lekad halaknâ’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min habli’l- verîd (verîdi).: Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)

إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ
Resim---"İnnâ nahnu nuhyî ve numîtu ve ileynâ’l- masîru.: Muhakkak ki Biz; Biz diriltiriz ve Biz öldürürüz. Ve dönüş Bize’dir.” (Kaf 50/43)

نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
Resim---"Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bi’l- Kur’ÂNi men yehâfu vaîdi.: Onların ne söylediklerini, en iyi Biz biliriz. Ve sen onların üzerine, cabbar (zorlayıcı) değilsin. Öyleyse Benim vaadimden (vaadettiğim cezadan, azaptan) korkanları Kur’ÂN ile ikaz et.” (Kaf 50/45)

وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ
Resim---"Ve nahnu akrabu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsirûn (tubsirûne).: Ve Biz, ona sizden daha yakınız fakat siz görmezsiniz.” (Vâkıa 85)

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنزِيلًا
Resim---"İnnâ nahnu nezzelnâ aleyke’l- Kur’ÂNe tenzîlâ (tenzîlen).: Muhakkak ki Biz, Biz sana Kur’ÂN’ı, tenzil ederek (âyet âyet) indirdik.” (İnsân 76/23)

نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا
Resim---"Nahnu halaknâhum ve şedednâ esrahum, ve izâ şi’nâ beddelnâ emsâlehum tebdîlâ (tebdîlen).: Onları biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.” (İnsân 76/28)


OYsa ->hER NEFES ->“ÖL!. ->DİRiL!.”
->KaDER dENiLEN YAŞAnAN!.:


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem!: “Mutü kable en temutu: ÖLmeden ÖNce ÖLünüz!” buyurmuştur. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)

فَالِقُ الإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---"Fâliku’l- ısbâh (ısbâhı), ve ceale’l- leyle sekenen ve’ş- şemse ve’l- kamere husbânâ (husbânen), zâlike takdîru’l- azîzi’l- alîm (alîmi).: Sabahı (fecr vaktini) yarıp çıkarandır. Ve geceyi dinlenme (sukûn) vakti ve güneşi ve ayı (hareketlerini çok ince hesaplarla dizâyn ederek) zamanı hesaplama ünitesi (hesap vasıtası) kıldı. İşte bu, azîz ve alîm olanın (Allah’ın) takdiridir.” (En’âm 6/96)

الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا
Resim---"Ellezî lehu mulku’s- semâvâti ve’l- ardı ve lem yettehız veleden ve lem yekûn lehu şerîkun fî’l- mulki ve halaka kulle şey’in fe kadderahu takdîrâ (takdîren).: O (Allah) ki; göklerin ve yeryüzünün mülkü, O’nundur. Ve O, çocuk edinmemiştir. Mülkte, O’nun şeriki (ortağı) olmamıştır. Ve herşeyi, O yarattı sonra da onların kaderini takdir etti.” (Furkân 25/2)

El Hakku:
Resim
u
El Hayy:
Resim
El Kâdiru:
Resim

El Kadîru:
Resim
El Habîru:
Resim

El Latîfu:
Resim

Es Selâmu:
Resim

Es Sabûru:
Resim

Resim
BENdeki bu SUZ-i DİL var mıdır aceb?
Tutuşup CAN veren PERVÂNElerde!..


Suz: f. Yanma, tutuşma. Ateş. Sıcaklık.
Suz-i DİL: GöNüL Yanaması-ateşi..


PERVÂNe..:

Her YERde Her ÂN Her HÂLde Her NEFes ZiKRuLLAHta,
CemÂLuLLAH NÛRunun IŞIĞIna-RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem NÛruna/,
AŞKuLLAH AT-EŞi-ne dalan/CÂN fedâ eden DivÂNe PervÂNe GeCe Kelebekleri.. MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLar..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAHta ve RESULULLAHta ZİKRULLAH..

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimALLAHu zü’L- CeLÂLimizin KeLÂMuLLAHı Kur'ÂN-ı Kerîmde ZİKRULLAH.:

فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Resim---Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurun (tekfurûni) : Öyle ise BENi zikredin ki BEN de sizi zikredeyim. Ve BANA şükredin ve BENi inkâr etmeyin.”
(Bakara 2/152)

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Resim---Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs’- semâvâti vel’- ard (ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ (bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr (nârı): Onlar (ulûl’- elbab, lüblerin, ALLAH'ın sır hazinelerinin sahibleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (dâima) ALLAH'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey RABBimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen SubhÂN'sın, artık bizi ateşin azabından koru.”
(Âl-i İmrân 3/191)

فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلاَةَ فَاذْكُرُواْ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِكُمْ فَإِذَا اطْمَأْنَنتُمْ فَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا
Resim---Fe izâ kadaytumus’- salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izâtma’nentum fe ekîmus’- salât (salâte), innes’- salâte kânet alâl’- mu’minîne kitâben mevkûtâ (mevkûten): Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) ALLAH'ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü'minlerin üzerine, "vakitleri belirlenmiş bir farz" olmuştur.”
(Nisâ 4/103)

وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ
Resim---Vezku’r- rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel’- cehri minel’- kavli bil’- guduvvi vel’- âsâli ve lâ tekun minel’- gâfilîn (gâfilîne): Ve sabah ve akşam vakitlerinde RABBini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma.”
(A’râf 7/205)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُواْ وَاذْكُرُواْ اللّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلَحُونَ
Resim---Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ lekîtum fieten fesbutû vezkurullâhe kesîran leallekum tuflihûn (tuflihûne): Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık gösterin ve ALLAH'ı çokca zikredin. Ki kurtuluş (felâh) bulasınız.”
(Enfâl 8/45)

الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
Resim---Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul’- kulûb(kulûbu): Bunlar, iman edenler ve kalbleri ALLAH'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca ALLAH'ın zikriyle mutmain olur.”
(Ra’d 13/28)

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn (ta’lemûne): Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.”
(Nahl 16/43)

إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا
Resim---İllâ en yeşâallâhu vezku!r- rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ raşedâ (raşeden): Ancak ALLAH’ın dilemesiyle (yapacağım de). Ve unuttuğun zaman RABBini zikret ve de ki: “RABBimin beni (ALLAH’a) bundan daha yakın (daha üstün) bir irşad seviyesine ulaştırmasını umarım.”
(Kehf 18/24)

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ
Resim---Festecebnâ lehu fe keşefnâ mâ bihî min durrin ve âteynâhu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındinâ ve zikrâ lil’- âbidîn (âbidîne): Böylece onun duâsına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.”
(Enbiyâ 21/84)

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ
Resim---Ricâlun lâ tulhîhim ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikâmis’- salâti ve îtâiz zekâti yehâfûne yevmen tetekallebu fîhil’- kulûbu vel’- ebsâr (ebsâru): Ticaretin ve alışverişin, onları ALLAH’ın zikrinden, namazı ikâme etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalblerin ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.”
(Nûr 24/37)

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---Utlu mâ ûhıye ileyke minel’- kitâbi ve ekımıs’- salâte, innes’- salâte tenhâ anil’- fahşâi vel’- munker (munkeri), ve le zikrullâhi ekber (ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn (tasneûne): Kitabtan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve ALLAH’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve ALLAH, yaptığınız şeyleri bilir.”
(Ankebût 29/45)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا
Resim---Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurûllâhe zikran kesîrâ (kesîran): Ey iman edenler, ALLAH'ı çokça zikredin.”
(Ahzâb 33/41)

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Resim---Ve sebbihûhu bukraten ve asîlâ (asîlen): Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.”
(Ahzâb 33/42)

لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ
Resim---Li testevû alâ zuhûrihî summe tezkurû ni’mete rabbikum izâsteveytum aleyhi, ve tekûlû subhânellezî sahhara lenâ hâzâ ve mâ kunnâ lehu mukrinîn (mukrinîne): Onların sırtlarına yerleşmeniz için. Sonra onun üzerine yerleştiğiniz zaman RABBinizin ni’metini zikredin! Ve: “Bunu bize musahhar (emrimize amâde) kılan (ALLAH) SübhÂN’dır. Ve biz, O’na (kendimiz) güç yetiremezdik.” deyin!”
(Zuhrûf 43/13)

فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً فَقَدْ جَاء أَشْرَاطُهَا فَأَنَّى لَهُمْ إِذَا جَاءتْهُمْ ذِكْرَاهُمْ
Resim---Fe hel yanzurûne illâs’- sâate en te’tiyehum bagteten, fe kad câe eşrâtuhâ, fe ennâ lehum izâ câethum zikrâhum: Öyleyse “o saatin” gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Halbuki onun alâmetleri (işaretleri) gelmiştir. Fakat (o saat) kendilerine geldiği zaman, onlara hatırlatmanın/zikrin ne (faydası) olur ki?”
(MuhaMMed 47/18)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Resim---Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum ve lâ evlâdukum an zikrillâh (zikrillâhi), ve men yef'al zâlike fe ulâike humul’- hâsirûn (hâsirûne): Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi ALLAH'ı zikretmekten “tutkuya kaptırarak alıkoymasın”; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
(Munâfikûn 63/9)

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا
Resim---Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen): Ve RABBinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek/bütün varlığınla O’na ulaş/yönel.”
(Müzemmil 73/8)

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Resim---Vezkurisme rabbike bukraten ve asîlâ (asîlen): Ve RABBinin ismini sabah ve akşam zikret.”
(İnsân 76/25)

قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى
Resim---Kad efleha men tezekkâ: Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.”
(A’lâ 87/14)

وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
Resim---Ve zekeresme rabbihî fe sallâ: Ve (o nefsini tezkiye eden) RABBinin İsmi’ni zikretti ve de namaz kıldı.”
(A’lâ 87/15)


ResimALLAHu Zü’L- CeLÂL, ZİKRinden Yüz Çevirenler için.:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
Resim---Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel’- kıyâmeti a’mâ: Ve kim BENim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.”
(Tâhâ 20/124)

وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
Resim---Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûn (yestehziûne): Andolsun ki senden önce (de) resûllerle alay edildi. Sonra alay etmiş oldukları şey, alay edenleri kuşattı.”
(Enbiyâ 21/41)

قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَنِ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ
Resim---Kul men yekleukum bil’- leyli ven nehâri mine’r- rahmân (rahmâni), bel hum an zikri rabbihim mu’ridûn (mu’ridûne): “Sizi, gündüz ve gece Rahmân’dan (ALLAH’ın azabından) kim korur?” de. Hayır, onlar Rab’lerinin zikrinden yüz çevirenlerdir.”
(Enbiyâ 21/42)

لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ وَمَن يُعْرِضْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا
Resim---Li neftinehum fîhi, ve men yu’rıd an zikri rabbihî yeslukhu azâben saadâ (saaden): Onları bu konuda imtihan edelim diye. Ve kim RABBinin zikrinden yüz çevirirse, onu çok şiddetli azaba uğratır.”
(Cinn 72/17)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAHta ve RESULULLAHta ZİKRULLAH..

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimKeLÂMuLLAHta ->Kitâb ->Zebur-Tevrat-İnciL ve Kur'ÂN-ı Kerîm OLarak ZİKİR:

أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُواْ وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Resim---E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn (turhamûne): "Sizi uyarması ve takva sahibi olmanız için, içinizden bir adama, RABBinizden bir zikrin (kitabın)gelmesine mi şaşırdınız? Ve böylece rahmet olunursunuz.?"
(A’râf 7/63)


كَذَلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاء مَا قَدْ سَبَقَ وَقَدْ آتَيْنَاكَ مِن لَّدُنَّا ذِكْرًا
Resim---Kezâlike nakussu aleyke min enbâi mâ kad sebaka, ve kad âteynâke min ledunnâ zikrâ (zikren): (Ey MuhaMMed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’ÂN) verdik.”
(Tâhâ 20/99)

وَهَذَا ذِكْرٌ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَاهُ أَفَأَنتُمْ لَهُ مُنكِرُونَ
Resim---Ve hâzâ zikrun mubârakun enzelnâhu, e fe entum lehu munkirûn (munkirûne): Ve bu, Bizim indirdiğimiz Mübarek Bir Zikir’dir. Siz, hâlâ O’nu inkâr edenler misiniz?”
(Enbiyâ 21/50)

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَ
Resim---Festecebnâ lehu fe keşefnâ mâ bihî min durrin ve âteynâhu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındinâ ve zikrâ lil’- âbidîn (âbidîne): Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.”
(Enbiyâ 21/84)

وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ
Resim---Ve lekad ketebnâ fîz zebûri min ba’diz zikri ennel’- arda yerisuhâ ıbâdiye’s- sâlihûn (sâlihûne): Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak BENim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.”
(Enbiyâ 21/105)

لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولًا
Resim---Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâne’ş- şeytânu lil’- insâni hazûlâ (hazûlen): "Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra BENi zikirden (Kur’ÂN'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı “yapayalnız ve yardımsız" bırakandır.”
(Furkân 25/29)

فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا
Resim---Fet tâliyâti zikrâ (zikran): Zikrederek (Kur’ÂN) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun).”
(Sâffât 37/3)

لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنْ الْأَوَّلِينَ
Resim---Lev enne indenâ zikran minel’- evvelîn (evvelîne): (Müşrikler) Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitab) olsaydı.”
(Sâffât 37/168)

ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ
Resim---Sâd, vel’- Kur’ÂNi zî’z- zikr (zikri).: Sâd, zikrin sahibi Kur’ÂN’a andolsun.”
(Sâd 38/1)

أَأُنزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِّن ذِكْرِي بَلْ لَمَّا يَذُوقُوا عَذَابِ
Resim---E unzile aleyhiz zikru min beyninâ, bel hum fî şekkin min zikrî, bel lemmâ yezûkû azâb (azâbi): "Zikir (Kur’ÂN), içimizden ona mı indirildi?" Hayır, onlar BENim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz BENim azabımı tatmamışlardır.”
(Sâd 38/8)

إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
Resim---İn huve illâ zikrun lil’- âlemin (âlemîne): O (Kur’ÂN), ancak âlemlere Zikir’dir.”
(Sâd 38/87)

هُدًى وَذِكْرَى لِأُولِي الْأَلْبَابِ
Resim---Huden ve zikrâ li ulîl’- elbâb (elbâbi): (Ki o,) Temiz akıl sahibleri için bir hidâyet rehberi ve bir zikirdir.”
(Mü'min 40/54)

وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ
Resim---Ve innehu le zikrun leke ve li kavmike, ve sevfe tus’elûn (tus’elûne): Muhakkak ki O (Kur’ÂN), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir (öğüttür). Ve siz, (Kur’ÂN’dan) sorumlu olacaksınız.”
(Zuhrûf 43/44)

أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُوْلِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا قَدْ أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا
Resim---Eaddallâhu lehum azâben şedîden fettekûllâhe yâ ulîl’- elbâb (elbâbi), ellezîne âmenû, kad enzelâllâhu ileykum zikrâ (zikran): ALLAH, onlar için şiddetli bir azab hazırlamıştır; öyleyse ey iman eden temiz akıl sahibleri, ALLAH'tan korkun. Doğrusu ALLAH, size bir zikir (uyaran, hatırlatan ve öğüt veren Kur’ÂN) indirmiştir.”
(Talâk 65/10)

إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
Resim---İn huve illâ zikrun lil’- âlemin (âlemîne): O (Kur’ÂN), alemler için yalnızca bir zikirdir;”
(Tekvîr 81/27)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta ZİKRULLAH..

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimRESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem EFENDİ’mizin DOst DİLİnden ZİKRuLLAH.:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dile hafif, mîzana konduğunda ağır gelen ve Rahmân olan ALLAH’ı hoşnut eden iki cümle vardır: SubhânALLAHi ve bî hamdihî subhânALLAHi’l- azîm: Ben ALLAH’ı Ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Ben Yüce ALLAH’ı Ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tekrar tenzih ederim” buyurdu.
(Buhârî, Daavât 65, Eymân 19, Tevhîd 58; Müslim, Zikir 31. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 60; İbni Mâce, Edeb 56.)

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Subhânallahi velhamdülillahi velâ ilâhe illâ ALLAHu vallâhü ekber.” demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 32. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 128.)

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kimse her gün yüz defa: “Lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l- mülkü ve lehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” derse, on köle âzâd etmiş kadar sevab kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur.” buyurdu.
Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti: “Bir kimse günde yüz defa: “SubhânALLAHi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.” buyurdu.
(Buhârî, Bed’ü’l- halk 11, Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14.)

Ebû Eyyûb el Ensârî radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kimse on defa, lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l- mülkü ve lehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevab kazanır.” buyurdu.
(Buhârî, Daavât 64; Müslim, Zikir 30. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 103.)

Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“ALLAH’ın en çok hoşlandığı sözü sana bildireyim mi? ALLAH’ın en çok hoşlandığı söz: “Subhânallahi ve bi- hamdihî” demektir.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 85.)

Ebû Mâlik el- Eş’arî radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Temizlik imanın yarısıdır. el- Hamdü lillâh duası mizânı, subhânallahi ve’l- hamdü lillâhi zikri ise, yer ile göklerin arasını sevab ile doldurur.” buyurdu.
(Müslim, Tahâret 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 86.)

Elhamdülillah: Tüm eksiksiz övgüler sadece ALLAH'a mahsustur. Subhanellahi velhamdü lillahi: Ben ALLAH'ı noksan sıfatlarda uzak bilir ve tüm eksiksiz övgülerin ona ait olduğunu kabul ederim..
(Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s- Salihin Tercümesi: 406.)

Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi: Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek: “Bana söyleyeceğim bir zikir öğret” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona şu zikri okumasını tavsiye etti: “Lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehû lâ şerîke lehu, Allâhü ekber kebîran ve’l- hamdü lillâhi kesîrâ ve SubhânALLAHi Rabbi’l- âlemîn, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l- Azîzi’l- Hakîm: Tek olan ALLAH’tan başka ilâh ve O’nun bir eşi ve benzeri de yoktur. Kudreti ve saltanatıyla ALLAH en büyüktür. Bitip tükenmeyen hamd O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan ALLAH’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan ALLAH’ın yardımıyla kazanılabilir.”
Bedevî: “Bunlar Rabbim için söyleyeceğim dua ve zikirlerdir. Kendim için ne söylemeliyim?” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allâhümmağfir lî verhamnî vehdinî verzuknî: ALLAHım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver, de.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 33-36.)

Sevbân radıyallahu anh şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selâm verip namazdan çıkınca üç defa istiğfâr eder ve: “Allâhümme ente’s- selâm ve minke’s- selâm tebârekte yâ ze’l- celâli ve’l- ikrâm: ALLAHım selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi ALLAHım, sen hayır ve bereketi çok olansın” derdi.
Hadisin râvilerinden biri olan Evzâî radıyallahu anh’ye: “İstiğfâr nasıl yapılır?” diye sorulunca:
Evzâî radıyallahu anhu: “Estağfirullah, estağfirullah” demektir, dedi.
(Müslim, Mesâcid 135, 136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 25; Tirmizî, Salât 108; Nesâî, Sehv 81, 82; İbni Mâce, İkame 32.)

Muğîre İbni Şu‘be radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selâm verip namazdan çıkınca şu duayı okurdu: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l- mülkü ve lehü'l- hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Allâhümme lâ mâni‘a li-mâ a‘tayte ve lâ mu‘tıye li-mâ mena‘te velâ yenfeu ze’l- ceddi minke’l- ceddü:
ALLAH’tan başka ilâh yoktur, yalnız ALLAH vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. ALLAHım! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini de verecek bir kimse yoktur. Senin lutfun olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez.”
(Buhârî, Ezân 155, İ‘tisâm 3, Kader 12, Daavât 18; Müslim, Mesâcid 137, 138. Ayrıca bk. Müslim, Salât 194, 205, 206; Ebû Dâvûd, Salât 140, Vitir 25; Tirmizî, Salât 108; Nesâî, Tatbîk 25, Sehv 85, 89.)

Peygamberimiz aleyhisselâm namazlardan sonra selâm verir vermez değişik dualar okurlardı. Bu hadisteki bunlardan biridir. Yapılacak dualar farz namazdan sonra yapılır. Tesbih çekme işi de yine farz namazı kılınca yapılır. Bazı rivâyetlerde her namazın arkasında bu sözleri söylerdi şeklinde geçer ki, bir sonraki hadis bunlardandır. Fakat tesbihat ve genellikle yapılan dualar farzdan sonra yapılmalıdır. Rasûlullah'ın tatbikatı ve emri böyledir.
(Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s- Salihin Tercümesi: 407.)

Abdullah İbni’z- Zübeyr radıyallahu anh namazdan sonra selâm verince her defasında şöyle buyururdu: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü'l- mülkü ve lehü'l- hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr; lâ havle velâ kuvvete illâ billâh; lâ ilâhe illallahu velâ na‘büdü illâ iyyâh; lehü’n- ni‘metü ve lehü’l- fazlu ve lehü’s- senâü’l- hasen; lâ ilâhe illallahu muhlisîne lehü’d- dîne velev kerihe’l- kâfirûn: ALLAH’tan başka ilâh yoktur; yalnız ALLAH vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak ALLAH’ın yardımıyla kazanılabilir. ALLAH’tan başka ibâdete lâyık bir ilâh yoktur. Biz yalnız O’na ibâdet ederiz. Sahib olduğumuz ni’met ve lutuf O’nundur. En güzel medh ü senâ O’na yakışır. Kâfirler hoşlanmasa bile, bütün samimiyetimizle, ALLAH’tan başka ilâh yoktur, deriz.”
Abdullah İbni’z- Zübeyr, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in her namazdan sonra bu sözlerle zikrettiğini söyledi.
(Müslim, Mesâcid 139, 140. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 25; Nesâî, Sehv 34.)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Mekke'den Medine'ye hicret eden Müslümanların fakirleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek şöyle dediler: “Varlıklı Müslümanlar cennetin en yüksek derecelerini ve ebedî ni’metleri alıp götürdüler. Bizim kıldığımız namazları onlar da kılıyorlar. Tuttuğumuz oruçları onlar da tutuyorlar. Fazla malları olduğu için hac ve umre yapıyorlar, cihad ediyorlar ve sadaka veriyorlar, biz veremiyoruz.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem onlara: "Sizden önde gidenlere yetişebileceğiniz, sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanlar dışında herkesten üstün olacağınız bir şeyi haber vereyim mi?" diye sordu.
"Evet, söyle yâ Resûlallah!" dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Her namazın ardından otuz üçer defa ALLAH’ı tesbih eder, O’na hamdeder ve tekbir getirirsiniz.” buyurdu.
Hadisi Ebû Hüreyre’den rivâyet eden Ebû Sâlih’in söylediğine göre, sahâbîler bu zikirleri nasıl okuyacaklarını sorunca Resûl-i Ekrem: “Her birinden otuz üçer defa olmak üzere subhânALLAH, elhamdülillah, ALLAHu ekber, dersiniz.” buyurdu.
(Buhârî, Ezân 155; Daavât 18; Müslim, Mesâcid 142. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24.)

Müslim’in bir rivâyetinde şu ilâve vardır:
"Birkaç gün sonra fakir muhâcirler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tekrar gelerek: "Zengin kardeşlerimiz bizim yaptığımız zikirleri duymuşlar. Aynını onlar da yapıyorlar." dediler.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ne yapalım! Artık bu ALLAH'ın bir lütfudur, ALLAH lütfunu dilediğine verir." buyurdu.
(Müslim, Mesâcid 142.)

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Her namazdan sonra kim otuz üç defa subhânALLAH, otuz üç defa elhamdüLİLLÂH, otuz üç defa ALLAHü ekber der, yüze tamamlamak için de lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l- mülkü ve lehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr: ALLAH’tan başka ilâh yoktur; yalnız ALLAH vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter.” derse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.” buyurdu.
(Müslim, Mesâcid 146. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 96.)

Kâ‘b İbni Ucre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Farz namazların ardından okunan zikirleri okuyan -veya bunları yapan- kimse hiçbir zaman zarara uğramaz. Bunlar otuz üç defa subhânALLAH, otuz üç defa elhamdüLİLLÂH, otuz dört defa ALLAHu ekber demektir.” buyurdu.
(Müslim, Mesâcid 144, 145. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 25; Nesâî, Sehv 92.)

Sa‘d İbni Ebû Vakkas radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazlardan sonra şu duayı okuyarak ALLAH’a sığınırdı: “ALLAHumme innî eûzü bike mine’l- cübni ve’l- buhl, ve eûzü bike min en uredde ilâ erzeli’l- ömr, ve eûzü bike min fitneti’d- dünyâ, ve eûzü bike min fitneti’l- kabr: ALLAHım! Korkaklıktan, cimrilikten sana sığınırım. Erzel-i ömürden sana sığınırım. Dünya fitnesinden sana sığınırım. Kabir fitnesinden sana sığınırım.”
(Buhârî, Cihâd 25, Daavât 37, 41, 44. Ayrıca bk. Müslim, Zikir 50, 52; Nesâî, İstiâze 5, 6, 27, 39; İbni Mâce, Duâ 3.)

Muâz radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tuttu ve: “Muâz! VALLAHi seni gerçekten seviyorum.” buyurdu. Sonra sözüne şöyle devam etti: “Muâz! Her namazdan sonra şu duayı mutlaka okumanı tavsiye ediyorum: ALLAHumme einnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike: ALLAHım! Seni anıp zikretmek, ni’metine şükretmek, sana lâyık ibâdet etmek için bana yardım eyle!”
(Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 60.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin 384 numaralı hadiste yaptığı tavsiyeyi burada bizzat uyguladığını görmekteyiz. Sıcak ve samimi dostluğun görüntüleri şunlardır: Elinden tutmak, ismiyle hitab etmek ve yemin ederek sevdiğini söylemek. Bu samimiyetten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir de dua öğretiyor. Bu duayı her namazdan sonra okumak uygun olur.
(Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s- Salihin Tercümesi: 408.)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Biriniz namazda tahiyyâtı bitirdiği zaman, dört şeyden Allah’a sığınarak şöyle desin: Allâhümme innî eûzü bike min azâb-i cehennem ve min azâbi’l- kabr ve min fitneti’l- mahyâ ve’l- memât ve min şerri fitneti’l- mesîhi’d- deccâl: ALLAHım, cehennem azâbından ve kabir azâbından, hayat ve ölüm fitnesinden, kör deccâlin fitnesine uğramaktan sana sığınırım.” buyurdu.
(Müslim, Mesâcid 128. Ayrıca bk. Müslim, Mesâcid 130-134; Ebû Dâvûd, Salât 149, 179; Nesâî, Sehv 64.)

Ali kerremallahu vechehu şöyle buyurdu: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda, teşehhüd ile selâm arasında yaptığı duayı şöyle diyerek bitirirdi: “ALLAHüummağfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrartü vemâ a‘lentü, vemâ esraftü, vemâ ente a‘lemü bihî minnî, ente’l- mukaddimü ve ente’l- muâhhir, lâ ilâhe illâ ente: ALLAHım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur.”
(Müslim, Müsâfirîn 201, Zikir 70. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 1, Daavât 10, Tevhîd 8, 24; Ebû Dâvûd, Salât 119, Vitir 25; Tirmizî, Daavât 32.)

Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdede şu duayı çok okurdu: “Subhâneke ALLAHumme Rabbenâ ve bi-hamdik. ALLAHumm’ağfir lî: ALLAHım! Yüce RABBimiz! Seni ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim. ALLAHım! Beni bağışla.”
(Buhârî, Ezân 123, 139; Megâzî 5, Tefsîru sûre (110), 1; Müslim, Salât 217. Ayrıca bk. Müslim, Salât 218-220; Ebû Dâvûd, Salât 148, 151; Nesâî, Tatbîk, 64, 65.)

Yine Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem rükû ve secdede iken: “Sübbûhün Kuddûsün Rabbü’l- melâiketi ve’r- rûh: ALLAHım! Sen ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tamamıyla münezzehsin. Sen bütün kusurlardan ve noksanlardan tamamıyla arınmışsın, mukaddessin. Sen meleklerin ve Rûh’un Rabbisin” buyururdu..
(Müslim, Salât 223. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 147; Nesâî, Tatbîk 11, 75.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta ZİKRULLAH..

Mesaj gönderen kulihvani »

İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Rükûda âlemlerin RABBine tâzim ediniz. Secdede ise dua etmeye çalışınız; çünkü oradaki duanızın kabul olma şansı daha fazladır.” buyurdu.
(Müslim, Salât 207. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk 8, 62.)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeble secdede çok dua etmeye bakın!” buyurdu.
(Müslim, Salât 215. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk 78.)

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem secdede şöyle dua ederdi: “Allâhümmağfirlî zenbî küllehû, dikkahû ve cillehû, ve evvelehû ve âhirehû, ve alâniyetehû ve sirrehû: ALLAHım! Günahımın hepsini, küçüğünü, büyüğünü, öncesini, sonrasını, açığını, gizlisini bana bağışla!”
(Müslim, Salât 219. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 148.)

Âişe radıyallahu anhâ: “Bir gece Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in yanımda olmadığını farkettim, karanlıkta el yordamıyla bakınmaya çalıştım. Bir de baktım ki, rükûda (veya secde halinde): “Subhâneke ve bi-hamdik, lâ ilâhe illâ ente: Ben seni ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim. Senden başka ibâdete lâyık ilâh yoktur.” diye zikrediyor.” buyurdu.
(Müslim, Salât 221.)

Diğer bir rivâyete göre şöyle buyurdu: “(Onu araştırırken) elim ayağının tabanına temas etti. Secde vaziyetinde iki ayağını da dikmiş şöyle buyuruyordu: “ALLAHumme innî eûzü bi-rızâke min sahatik, ve bi-muâfâtike min ukûbetik, ve eûzü bike minke, lâ uhsî senâen aleyke, ente kemâ esneyte alâ nefsike: ALLAHım! Senin gazabından rızâna, azâbından affına sığınırım. Ben senden sana sığınırım. Ben seni lâyık olduğun şekilde medh ü senâ edemem. Sen kendini nasıl medh ü senâ etmişsen öylesin.”
(Müslim, Salât 222. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 148; Nesâî, Tatbîk 71, İsti‘âze 62.)

Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bulunuyorduk. Bize: “Sizden biri her gün bin sevab kazanmaktan âciz midir?” diye sordu. Yanında oturanlardan biri: "Bir kimse her gün bin sevabı nasıl kazanır?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Yüz defa subhânALLAH der, ona bin iyilik yazılır veya bin günahı bağışlanır.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 37. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 58.)

Ebû Zer radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: "Her birinizin her bir eklemi için günde bir sadaka vermesi gerekir. İşte bu sebeble her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlîl (lâ ilâhe illâ ALLAH demek) bir sadaka, her tekbîr bir sadaka, iyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kuşluk vakti kılınan iki rek`at namaz bunların yerini tutar." buyurdu.
(Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56. Ayrıca bk. Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Ebû Dâvûd, Tatavvu` 12, Edeb 160.)

Mü’minlerin annesi Cüveyriye Binti’l- Hâris radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir gün sabah namazını kıldıktan sonra, Hazret-i Cüveyriye namaz kıldığı yerde oturmakta iken erkenden evden çıktı. Kuşluk vakti tekrar eve döndü. Cüveyriye radıyallahu anhâ’nın hâlâ yerinde oturmakta olduğunu görünce:
“Yanından ayrıldığımdan beri hep burada oturup zikirle mi meşgul oldun?” diye sordu. O da:
"Evet!..", diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm: “Senin yanından ayrıldıktan sonra üç defa söylediğim şu dört cümle, senin sabahtan beri söylediğin zikirlerle tartılacak olsa, sevab bakımından onlara eşit olur: SubhânALLAHi ve bi-hamdihî adede halkihî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî: Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnut olduğunca, arşının ağırlığınca ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince ben ALLAH’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.” buyururdu..
(Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24.)

Müslim’in diğer bir rivâyeti şöyledir: “SubhânALLAHi adede halkıhî, SubhânALLAHi rızâ nefsihî, SubhânALLAHi zinete arşihî, SubhânALLAHi midâde kelimâtihî."
(Müslim, Zikir 79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24.)

Tirmizî’nin rivâyeti ise şöyledir:
“Sana okuyacağın bir zikir öğreteyim mi? SubhânALLAHi adede halkıhî, SubhânALLAHi adede halkıhî, SubhânALLAHi adede halkıhî; subhânALLAHi rızâ nefsihî, subhânALLAHi rızâ nefsihî, subhânALLAHi rızâ nefsihî; subhânALLAHi zinete arşihî, subhânALLAHi zinete arşihî, subhânALLAHi zinete arşihî; subhânALLAHi midâde kelimâtihî, subhânALLAHi midâde kelimâtihî, subhânALLAHi midâde kelimâtihî, dersin.” buyurdu.
(Tirmizî, Daavât 104. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 9.)

Ebû Mûsâ el- Eş‘arî radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “RABBini zikredenle etmeyenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.” buyurdu.
(Buhârî, Daavât 66.)

Müslim ise bu hadisi şöyle rivâyet etmiştir:
“İçinde ALLAH’ın anıldığı ev ile ALLAH’ın anılmadığı evin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.” buyurdu.
(Müslim, Müsâfirîn 211.)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH Teâlâ şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer beni yalnız başına anarsa, ben de onu yalnız anarım. Şâyet beni bir toplulukla beraber anarsa, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.” buyurdu.
(Buhârî, Tevhîd 15; Müslim, Zikir 2, 19, 50; Tevbe 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58.)

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müferridler öne geçti.” buyurdu. Bunun üzerine sahâbîler: "Müferridler ne demektir, yâ Resûlallah?" diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: “ALLAH’ı çok anan erkeklerle kadınlardır.” buyurdu.
(Müslim, Zikir 4. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 128.)

Câbir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi: “Zikrin en faziletlisi lâ ilâhe illALLAH’tır.”
(Tirmizî, Daavât 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 55.)

Abdullah İbni Büsr radıyallahu anh şöyle dedi: “Bir adam Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e hitâben: "Yâ Resûlallah! İslâmiyet’in emirleri çoğaldı. Bana sıkı sıkıya yapışacağım bir şey söyle." dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: “Dilin hep ALLAH’ı zikretsin!” buyurdu.
(Tirmizî, Daavât 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 53.)

Câbir radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kimse subhânALLAHi ve bi-hamdihî: Ben ALLAH’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim, derse, cennette onun için bir hurma ağacı dikilir.” buyurdu.
(Tirmizî, Daavât 60. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 56.)

İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İsrâ gecesinde İbrâhim aleyhisselâm’a rastladım. Bana: “Yâ MuhaMMed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz, ağaçlarının da subhânALLAHi ve’l- hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber’den ibaret olduğunu haber ver.” buyurdu.
(Tirmizî, Daavât 59.)

Ebü’d- Derdâ radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbına: “Size en hayırlı, ALLAH katında en değerli, derecenizi en fazla yükseltecek, sizin için sadaka olarak altın ve gümüş dağıtmaktan daha kazançlı, düşmanla karşılaşıp da sizin onların boynunu vurmanızdan, onların da sizi öldürmesinden daha çok sevab getirecek amelin ne olduğunu haber vereyim mi?” diye sordu. Onlar da: "Evet, söyle." dediler. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de: “ALLAH Teâlâ’yı zikretmektir.” buyurdu.
(Tirmizî, Daavât 6. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 53.)

Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’in rivâyet ettiğine göre, kendisi bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber, önündeki hurma çekirdekleriyle veya çakıl taşlarıyla tesbih çeken bir kadının yanına girdi. Peygamber aleyhisselâm kadına: “Bundan daha kolayını -veya daha faziletlisini- sana haber vereyim mi?” diye sorduktan sonra: “SubhânALLAHi adede mâ halaka fi’s- semâi ve subhânALLAHi adede mâ halaka fi’l- ard ve subhânALLAHi adede mâ beyne zâlike ve subhânALLAHi adede mâ hüve hâlik: Ben ALLAH’ı gökyüzünde yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim. Ben ALLAH’ı yeryüzünde yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim. Ben ALLAH’ı yerle gök arasında yarattıkları sayısınca ulûhiyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim. Ben ALLAH’ı bundan sonra yaratacakları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzîh ederim, de. ALLAHu ekber’i de böyle, elhamdülillâh’ı da böyle, lâ ilâhe illâ ALLAH’ı da böyle, lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ı da böyle söylersin.” buyurdu.
(Tirmizî, Daavât 113. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24.)

Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana hitâben: “Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de: "Evet, Yâ Resûlallah, bildir." dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh: Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak ALLLAH’ın yardımıyla kazanılabilir.” buyurdu.
(Buhârî, Megâzî 38, Daavât 50, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 44-46. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Daavât 3, 58; İbni Mâce, Edeb 59.)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön