Kim girebile Kim göre ? Yumruk kadar yüreğimi
Senden başka Sır Sultanım, Sen+Ben= Bir Tendedeğil mi? Üzme - Üzülme, sükut et! Sev - Sevil uzlet et Gönül! DEsem, DUY-AN - UY-ANım yok; Dosta Dosttan dediği mi?
13.04.1993 17:10
HAY ALLAH'ım bu ne güzell ESintiler..
Şükürler Olsun BİZ'e de DUYuruyorsun...
S-EV- SEVİL der KULİHVANİimİZÜZMEmek-ÜZÜLMEmek için A-çıldık acizBİRDAMLA iken Sonsuz UMMANa L-ALE'ye GÜLle ulaşılır, GÜLe ulaşmak ise HİMMET ile L-ÂZIM-LÂYIK olan, Memur -Mecbur - Muhtaç ve MahkumİNSAN
SIRRımızı SUya SALma! Erir de bulamazsın bak!
Bu Hayatta ZORdur AYNAm! CAM gibi SIRRsız YAŞAmak!
Dört Ucun UMUT UFKUna, BAĞlayıp ATarsan eğer
SOYunursun Soykaların! Çile Çölü ÇIRILÇIPLAK!...
05.11.08 13:21
Yollarda..
Aziz kardeşlerim!
Her can bu Âlemde Belâ Bazarındadır.
İmkanla imtihan olmaktadır.
Tercihinin TEVHİD olması emredilmiştir.
Her hususta tefrit ve ifrattan kaçınıp itidal üzere Orta Yolda, Sıarat-ı Müstakîm üzere olmasının tek çaresi ise;
İlahî İlim ve Muhammedî Edeble İnsan Nefsinin- Aklının tâlim ve terbiyesi-öğretim ve eğitimiyle;
Allah ve Resûlüne Teslimiyyette Sadakatı,
Allah ve Resûlüne İmanda Samimiyyeti,
Allah ve Resûlüne Tâbi oluşta Sabırı,
Allah ve Resûlüne İtaatte Selâmeti tercih edip fiilen yaşaması şarttır.
Sadakatsiz Sözden,
İhlassız Sohbetten,
Sabırsız Zevkten,
Selâmete ulaşmamış Hazzdan ne elde edilir son uçta?..
Muhammedi Melamet; sadece kendi özlerini kınayan, başkasında asla noksan aramadan mükemmeli bulup seyreden ve her zaman her yerde ve herhalde olduğu gibi görünen ve yaşayan sıradan insanların yoludur.
Kervancılar bilir ki Kervanda Kıtmirler olur, işleri batıla ve şerre karşı uyanık olmaktır.
Hoş görü ancak Hakk ve Hayr dairesi içinde işler..
Muhammedi Melamet; Not veren-alan bir okul olmayıp, öğetmeni öğrencisi de olmadan herkes birbirinin hizmetçisi olan bir Gönül Derğahıdır.
Muhammedi Melamette; çok bilene çok hizmet etmek yükü vardır.
Uyuyana-sarhoşa kınanma cezası değil uyandırılma-ayıktırılma hakkı-hizmeti vardır.
Hasbi Hizmetin, mutlaka Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem adına hesabına ve şerefine yapılması ve Şeriat-ı Garra içinde kalınması gerekir.
Muhammedi Melamette Kemâlât-gelişim-erişim; İlim, İrade, İdrak ve İştirakle yapılır.
İlimle Edeb, İrfan elde edilir de Ezel-Ebed Erkanına uyulur.
İlim Ubudiyet,
Edeb Velâyet
İrfan Resûliyyet
Erkan Uluhiyyet Nimetlerini getirecektir.
Şiirden, Şarkıdan, Türküden en doğrusu Tevhidden gelecek her doğru, iyi, güzel ve hakk olan her bilgi hasbi hizmete yönelir.
Akıllarımızdaki pasları siler, düğümleri çözer ve kapalı kapıları açar.
Hayalî-Taklidi İmanlar, Gerçek-Tahkiki İmanlara dönüşür.
Ne göklerde uçan kartal oluruz ne de yerin dibinde köstebek.
Deniz seviyesi gibi hepimiz BİZ BİR olarak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Salât Seviyesinde, İmam-ı Mutlakı DUYar ve UYarız..
Bu Hayatın Naz-Niyaz Namazında, SILA SALATInda her can AYNı Seviyededir.
Farklar sıfırdır ve namazdadır.
Hesabını ancak Yaratan Rabbısı görecektir.
Muhammedi Melamette, Tevhidi tercihte BİZ BİRiz..
Geçmişimiz için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Tevbe-İstiğfar
BİZliğinde BİRiz İnşaallah..
Geleceğimiz için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Dua
BİZliğinde BİRiz İnşaallah..
Şu Anımız için Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Rıza
BİZliğinde BİRiz İnşaallah..
Muhammedi Şuuru Bilmiş,
Muhammedi Nuru Bulmuş,
Muhammedi Sürurda Olmuş
Muhammedi Onuru Yaşamış her CAN,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin Rahmet Deryasına bir Damladır.
Ayrımız gayrımız olamaz, var gibi yokuz, yok gibi varız
Elhamdülillah Eren elleriyle el ele Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem elindeyiz ve : Ellerinin üzerinde Allahın eli vardır.
İnşaallah..
BİZ BİRiz
Kim dinler kim anlar beni, senden başka seher yeli Suskun güllere tercüman, sarhoş Âşık şeydâ dili Madde, AkılMânâ, Aşksa; Sev-Sevil! Sen Kul İhvâni ÜzmeÜzülme! Çile çek!Çile muhabbet menzili!...
S-EV- SEVİL der KULİHVANİimİZÜZMEmek-ÜZÜLMEmek için A-çıldık acizBİRDAMLA iken Sonsuz UMMANa L-ALE'ye GÜLle ulaşılır, GÜLe ulaşmak ise HİMMET ile L-ÂZIM-LÂYIK olan, Memur -Mecbur - Muhtaç ve MahkumİNSAN
HCRMde
14-7-2009
Kervan kıtmirimizle ummanı seyretmek ne hoş Cümlenizden Allah razı olsun İçim açıldı.....
HAYYYYat girdabında, SEVGİye ihtiyacımız olduğunda kaç kez yapmışızdır ''SEVİYOR-SEVMİYOR''ru!
Kaç kez SEVİYOR çıktığında çoşkumuz artmış huzur bulmuşuzdur. SEVmiyor çıktığında ise SEViyor çıkana kadar yılmadan yapışımız..
KİM SEViyor? KİM SEVmiyor? du BİZi!
Çocukça her kesin yaptığı ASLında HEPSEVGİ arayışıydı.
YERin Göğün SIRRı SEVgi! SEVen-SEVilen MEVLÂ dır! Üzme!Üzülme!SEV!SEVil! RABBını BİLen DİRİ dir!
Resûlullah (sav) SALLat SIRRı! Her ŞEYimizden EVLÂ dır!
DUYduk-UYduk Esselâsın! Kul İhvÂNî Kıtmiri dir!..
22.06.09 11:11
SıLa da..
النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفًا كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا --- " Ennebiyyü evla bil mü'minine min enfüsihim ve ezvacühu ümmehatühüm ve ülül erhami ba'duhüm evla bi ba'din fi kitabillahi minel mü'minine vel mühacirine illa en tefalu ila evliyaiküm ma'rufa kane zalike fil kitabi mestura:Peygamber, müminlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de müminlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allahın Kitabına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) müminlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitapta yazılıdır. (Ahzab 33/6)
--- Abdullah İbni Hişam (radiyallahu anhu): Resûlullah (sav) ile beraberdik. Hazreti Ömer'in elinden tutuyordu. Ömer: "Yâ Resûlullah! Nefsim hariç seni herşeyden daha çok seviyorum!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav):"Hayır! ALLAH'a yemin olsun ki beni nefsinden de daha çok sevmedikçe imân sahibi olamazsın!" buyurunca Ömer: "Şimdi seni nefsimde dahil herşeyden daha çok seviyorum" deyince Resûlullah (sav): "Şimdi imân sahibi oldun!" buyurmuştur. (İmâm Ahmed, Müsned V-293)
ÇİLE ÇÖLÜ işte HAYYat! SEVmek SEVilmek KASTımız!
Üzdük Üzüldük de YÜZdük! Elimizde cAN POSTUmuz!
Omuzunda AĞLAyacak, BAKışlarında GÜLecek!
Bir ÖMÜR Öyküsü DOSTluk! Yedi Ne Bir Kim? DOSTumuz!!!!
DİNGİN bir BEDENle ZİKRET ve ÜZME! SİNGİN bir NEFİSle FİKRET ve ÜZÜLME! YUNGUN bir KALBle ŞÜKRET ve SEV! YANGIN bir RUHla SABRET ve SEVİL!..
04.12..1992
İkisi de RAHMETli oldu Babam ve Hacı Osman Efendi Aksaraydan Anatalyaya dönüyorduk,
Gelendost İlçesinde ikindi namazı kıldık.
Hacı Osma Baba önde oturmaktaydı: Oğul AŞK DEFTERinden aç da şöyle koyun güder gibi sall sesini hele bir dedi.
Kaç nolu Defterdi bilmem ama Yusuf ile Yakubdu şiirin adı 11 heceliydi uzun hava ile aldık gitti.
Ağlayarak dinledi: Tam 40 yıl dağlarda çobanlık yaptım evlad 60 koç katımı!. Çok türkü çağırdım Tuz Gölünün ÇÖLünde! dedi.
Oğul ne olmuş bu türkünde Yusuf aleyhisselama Yakub aleyhisselama ve ötekilere! dedi.
Bende: Üzmek!-Üzülmek-Sevmek-Sevilmek! olmuş canlar cenginde! İşte bu budur BİZim Melâmette Tevhid Parolamız ve Şeenullahta Şehâdet Neşemiz Çoban BABAm! dedim
O kadar neşelendi ki elini kulağına atıp bir kısmını okuduğu Garip Osman ezgisini inleyerek göklere savurarak okudu.
1996 Haccında önceden gitti ve orada buluşmaya söz ettik ama kalbi CİDDE Havalanında durdu havada şehadet parvanası dönerken..
Aksaraya gidip de Bedir Mıkdar (Bedir Kuyusu şehri Muhtarı) (ks) Kabristanlığındaki Zemzemden içenler olursa hemen önünde Hacı Osman Efendi Gıyabi Makamında bir mermer üzerinde okurlar o zaman o yolda yazılan Garip Osmanı..
Allah celle celâlihu razı olsun çok güzel paylaşımlar sunulmakta..
Değerli Kul İhvanimizin;
Dingin bir Bedenle Zikret ve Üzme! Singin bir Nefsle Fikret ve Üzülme! Yungun bir Gönülle Şükret ve Sev! Yangın bir Ruhla Sabret ve Sevil!.. 04.12..1992
zevkini acizane tefekkür edelim inşaallah:
BEDENi Terbiye edip DİNmiş hale getirerek,
ZİKR-i Dâim ile Teslim olup,
Her zaman, her yer ve her hâlde,
Allahü zül Celâl ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için asla ÜZME ki ÜZÜLMEyesin!
NEFSi Tezkiye edip SİNmiş hale getirerek,
FİKR-i Dâim ile İman edip,
Her zaman, her yer ve her hâlde,
Allahü zül Celâl ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için asla ÜZÜLME ki SEVesin!!
KALBi Tasfiye edip YUNmuş hâle getirerek,
ŞÜKR-ü Dâim ile Tâbi olup,
Her zaman, her yer ve her hâlde,
Allahü zül Celâl ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için mutlaka SEV ki SEVİLesin!!!
RUHu Tecliye edip YANmış hâle getirerek,
SABR-ı Dâim ile İtâat edersen,
Her zaman, her yer ve her hâlde,
Allahü zül Celâl ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem için mutlaka SEVİLirsin!!!!
"Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsirun:
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.(YâSîN 36/9)
MİNÂ: Mekke ile Arafat arasında, ikisini birbirine bağlayan yol üzerinde bir yer. Burası birinci ve ikinci Akabe bey'atlarında Hz. Peygamber (s.a.s) ile Medineliler arasındaki görüşmenin gerçekleştiği yerdir. Kuzeyinde Sabir dağı bulunmaktadır. Akabe Cemresi ile Muhassir Vadisi arasında kalan yere Mina denilir.
Mina'da bulunan Hayf mescidi Selahaddin tarafından yaptırılmış, daha sonraları 1467 yılında Memluk Sultanı Kayıtbay tarafından yeniden inşa ettirilmiştir.
Bu bölgeye Mina adının verilmesiyle ilgili iki görüş vardır.
1- Hz. Âdem (a.s), Mina'dan ayrılmak isteyince Cebrail ona "temenni et" demiştir. Adem peygamber de Cenneti temenni etmiş. Bundan dolayı buraya Mina adı verilmiştir.
2- Burada kurban kesildiği için kan akıtmak anlamına gelen "Mina" kelimesi "İmna" kökünden türemiştir. Bu nedenle buraya Mina adı verilmiştir. Bu görüş daha yaygındır.
Hz. İbrahim, kurban etmek için oğlunu Mina'ya götürür, sonra Hz. İbrahim'e Allah tarafından bir kurbanlık verilir. Bu kurbanlığın ne olduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bir çokları bunun koç olduğunu belirtmektedir. Kur'an-ı Kerim'de bu olay "Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik"(es-Saffat, 37/107) biçiminde açıklanır.
Hz. İbrahim, kendisine engel olmak isteyen şeytanı burada taşlar, burada kurban keser. Hac ibadeti yapanlar da burada kurban keserler ve şeytan taşlarlar.
Hz. İbrahim'den sonra tevhid inancından uzaklaşan insanlar burada şenlikler yapmışlar ve münasebetler kurmuşlardır.
Kurban Bayramı'nın birinci günü burada kurban kesilir. Bayramın birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü günleri de Cemrelere (Ulâ, Vusta, Akabe) taş atılır. Bu olaya şeytan taşlama denir.
Tarihi Mina ile bugünkü Mina arasında değişiklikler görülmektedir. Mina, Hac mevsimindeki izdiham göz önüne alınarak müslümanların ibadetlerini daha sağlıklı yapabilmeleri için her yıl değişikliğe uğramaktadır.
Kartal karıncanın yemi, bilemedim bu ne iştir
HAKK Birliğin görmek Edeb, Edeb Yolcusu Derviştir
Dağdan Sîne Suyun çıkart! Al Şirini Ferhat isen Üzme Üzülme - Sev Sevil!Aşk; halkı HAKK biliştir!
ÇİLE ATeŞ, KoNuLaMaZ!. AKILa-İZ’ANa Gönül
Sürgün Her Yerde Sürgündür!. HüCReden Fizana Gönül Üzme!-Üzülme!-SEV!-SEVil!.. Âşıklık SALL, Masal Değil
GüN Gelir ÇIKar ORTA-ya!. Meydanda MiZaN-a Gönül…
23.09.10 12:41
g n l d...
İz’an:Basîret. Anlayış. Teslim olup itaat etmek. Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek. Fizan:Libyada Osmanlı zamanında sürgün yeri olan kasaba. Mizan:Terazi, ölçü, tartı. Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas. Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir
DALdan Eğme Değil GÜL-üM! KÖKten SÜRme!. Ben DELİ-yiM! DELİ-lerle DÜŞ-tüM KALk-tıM!.. “DELİ” lerin EVVeLi-YiM!
“ÜZME! ÜZÜLME! SEV! SEVİL!” CeheNNEMin-CeNNetin BİL! SÖZüM “BeN” e, EL-e Değil!.. SEVME-liYiM!.. SEVME-liYiM!..
01.05.11 20:25
gkkşğ-nkr..
Rahmetli Derbentli Deli HaSaN BaBaM derdi ki;
“4 türlü DELİ vardır; Ben 4.üncüsüyüM, Sen 3.cüsü.:
DeLi ZıR DeLi ZıR ZıR DeLi HıNZıR DeLi..
Hınzır Deliler Ahrârlar olup, Hakikat-i İNZAR EHLidirler!.” Der de SONuNu Fısıldardı…
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH’ı öyle çok zikredin ki, tâ -insanlar- size MeCNûN/DELİ DEsinler! ” buyurmuştur. (Ebu Said el-Hudrî ra’dan; Ahmed b Hanbel, 3/68; Hâkim, 1/499; Mecmau’z-Zevaid, 10/16)
DELİ:Delâlet EHlidir Dalalet Değil!.. KiMe "N" Zararı var -ki SEVmenin-??
Al gÖZüMM SEYR EYle !..
KiM-de KİM-iM? Mîm-de CîM-iM
NâR Ne?NûR Ne? BeN-de BEN KiMi-M..
ZEVK4408
ÇİLE ÇÖLÜn ÇÖP-lüğünde.. KuL İhvÂNi KıtMîR AD-ıM RaSÛLULLAH–KELÂMULLAH.. Hasbî HiZMeTi MuRaDıM “Üzme!Üzülme!SEV! SEVil!” ÖMRüm Altmış Üç YIL Değil! YaR-ım NeFeS CeheNNemin!.. BiR Soluk CeNNet YAŞAdıM!..
ALN-ın MüHüRü
AŞK-tan ÖtüRü
Hacı Osman BaBam
ZamAN-lar HÜR-ü…
HaYYsın sev-güzel kızım! ömrün ve gönlün NûR dOLsun! Mesajını Açınca İçime bıçak çaldı, Gözlerimden kan değil de can fışkırdı, Hacı Osman Babamızı GÖRüverdim yANımda.. ALNındaki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İZ-inden, Özüme NûRun Alâ NûR Aktı!...
HaYY ERENLer Siz NiTTiniZ
Beni ÇÖP-Lüğe iTTiniZ
ÖZ-lüyorum GÜL YÜZ-üNüZ
BUrda BIRAKıp GiTTiniZ!..
---Hadis-i kudsî de ALLAH celle celâlihu : “Kim benim bir velime/dostuma düşmanlık ederse bana karşı savaş açmıştır. Kulum bana ancak emrettiğim ve farz kıldığım ibadetle yaklaşır. Ve devamlı nafile ibadetlerle bana yakın düşer. Öyle ki ben de onu sevmeye başlarım. Onu sevince de, duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür."buyuruluyor... (Buharî, Rikâk 650, İbn Mâce, Fiten, 16, İbn Teymiye, el-Furkân, 7.)
ÖZ-lerinden ÖZGÜR-leri: Onlar, ONlardır ki;
Beden-Sadr-Sîne-Kalb-Fuad-LüB-LüBBü’l-LüB-HaBli’l- VERîD İlk-Son KüRReSîNde-ZeRReSîNde, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in BİZ-BİR-İZ İZ-i ÖZü-ünde AKDES-e AKRAB, ŞAH Damarından da YAKîN-e AKRABA BaBalarımızdırlAr!..
ASLa ULAşılamayan Ama cÂNımız gibi, Târifsiz Ama Ettiği Târifi, Muhitte O, MERKEZ-de O “OL-ÂN”RABBu’l-ÂLEMin celle celâluhu…
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---“Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min HABLİ’L- VERÎDi :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona ŞAHDAMARINDAN DAHA YAKINız.” (Kaf 50/16) Onlar, ONlardır ki;
EBDÂL-ları:En Bedel olanlar, tebdil olanlar. Büdelâlar.AŞK u CEZBe Ehlidirler. EBRÂR-ları:En Birr Olanlar, özü-sözü dosdoğrular, en İYİler… Birr u Takvâ,ZüHD ü TaKVâ Ehlidirler. AHYÂR-ları: En Hayırlılar, En zor yolun Rehberleri.SıDK u HuŞû Ehlidirler. AHRÂR-ları: En HüRRler, halka karşı fütursuzlar.Havf u RecâEhlidirler..
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Bâtın ilmi, Allah-u Teâlâ’nın sırlarından bir sır, hikmetlerinden bir hikmettir. Onu ancak dilediği kulunun kalbine atar.”buyuruyor. (Buharî)
En HaYR ve BeRR Ehli Olanlar:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُوْلَئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ ---“İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike hum hayrul beriyyeh(beriyyeti) :İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.” (Beyyine 98/7)
Razıyeten-Merziyyeten haşyet Ehli Olanlar:
جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ ---“Cezâuhum inde rabbihim cennâtu adnin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), zâlike li men haşiye rabbeh(rabbehu) :Rableri katında onların ödülleri, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı (hoşnut, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden 'içi titreyerek korku duyan kimse' içindir. (Beyyine 98/8)
Sünnetullahta-tavr-tarz-stilinde her zaman vardırlar ve sadece ALLAH celle celâluhu Rızasında Ricalullah, Evliyâullah, Ehlullahlarıdır...
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Her asırda benim ümmetimden sabikun, önde gelenler vardır ki, bunlara budela ve sıddıkûn itlak olunur. Hakkında inayet ve merhameti o kadar boldur ki, sizler de o sayede yer ve içersiniz. Yeryüzü halkı için vukuu tasavvur olunan belâ ve musibetler, onlarla kaldırılır.”buyuruyor. (Tirmizî , Nevadir-ul Usul)
Rasulî İstkâmet ROTAları sabit olanlar:
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ ---“İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı fa’budillâhe muhlisan lehud dîn(dine) :(Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et.” (Zumer 39/2)
Vuslatta SILA SALLcılarının Ana Vasıflarını yine Sahibimiz;
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Allah’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki, enbiyâ değiller, şehid de değiller; ama kıyamet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı nebîler ve şehidler kendilerine imrenerek bakacaklardır. Bunun üzerine oradakiler: “Bunlar kimlerdir ve ne gibi ameller yapmışlardır, bize bildir de biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim.” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bunlar öyle bir topluluktur ki aralarında ne akrabalık, ne ticaret ne de başka bir dünya menfaati olmaksızın birbirlerini sadece Allah için severler. Vallahi yüzlerinde bir nur vardır, kendileri de nurdan minberler üzeredirler. İnsanlar korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler.” buyurdu ve ardından Yunus Sûresi’ndeki 62-63. ayeti okudu. (Hâkim, Müstedrek, IV, 170)
أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ---“E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne) :İyi bilin ki, Allah'ın dostları için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de!”(Yûnus 10/62)
الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ---“Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn (yettekûne) :Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.” (Yûnus 10/63)
Vahyî Veysî Vehbî Kesbîler KULLar İÇinde ÜVEYSÎ Olan İKRÂMcılardır…
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Şefâatına ve AKtarılmasına mazhardırlar: ALLAH celle celâluhu, salih amelleri şefaatçi kabul ettiği gibi, salih amel sahibi İlahî Hizmetçilerini de MuhaMMedî Şefaatçi kabul eder:
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den“Üç mağara arkadaşlarının iyi amellerini şefaatçi kılarak kurtuldukları”na dair sahih hadisler vardır. (Buhârî, Enbiya, 53, Büyû,98; Müslim, Zikr,100).
Onları belli sınıflandırıp vasıflandırmaktan ırak sadece gönül zevklerimi cAN kardeşlerime ARZa AZMim varinşaeALLAH!..
Anladığım o ki,
Seçkinlikleri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin; Mesnedinde Mezhebinde Mesleğinde Meşrebindedirler.
O kadar ki abdâl hadislerini Müsned’inde nakleden Hadis İmamlarımızdan Ahmed İbn Hanbel:“Yeryüzünde muhaddislerden başka abdâl tanımadığını”söylemekle kesinlikle MuhaMMedî Meşreblerine işâret etmektedir.
EBDâLLar.. Bedel OL-ANlar..
ASLının vasfını kendi kapasitesince taşıyanlar..
İnsan Nefsinin 7 letâifin 4 er makamdaki Kulluk Aşamalarıyla TEBDİLen Kemâlâta kavuşması..
Kur'ân-ı Kerimdeki 28 Peygamerlerimiz aleyhumu's-selâm ların hâl Hizmetleriyle 4X7=28 yine tebdilen yaşanması..
İlk-SoN Baş öğretmen gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem..
İbrahim aleyhi's-selâm Makamında, İbrahim aleyhi's-selâm olmak değil de, sanki bir şehre vardın yaşadın da oralı oldun gibi.
Bursa olmadın da Bursa’lı Oldun gibi ANla cAN!..
Boş laflar sanma bu lakırtılarımızı..
Nefsin, NuHî Makamdan geçerken duyacaksın ki:“Nuh Tufanın KOPtu mu?” sorusunu Derbendli Deli Hasan BaBamın!.. YÛSUFî GEÇitten GEÇerken göreceksin; Beden Gömleğin Hırs KuRT-unca parçalayarak, çırılçıplak feyeKÛN KUYU-SUnda Kalarak!
İnsan Simsarlarının menfaat Kovasıyla çekip-çıkarıp-NefsekÖLE Gömleğitakarak, alarak, satarak!.
Züleyha nın Şehvet tırnaklarıylaKalb gömleğin DÜBÜRünden-ARDına yırtarak, zindanlara atarak, yalvartarak!
Baba yakûB-un Zâhire Âm gÖZlerine ŞehâdetRuh-Reyha-Ravha-Gömleğin SULT-ÂN Sırtından çıkartıp SaLL-ayarak!.
Sakın kolay sanmayasın SOYunmayı- GİYinmeyi AŞK YOLUnda ÂŞIKsan!..
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Bu ümmetin Ebdalleri 30’dür. Hepsi de Halilu’r-Rahman gibidir (yani Allah’a olan sevgi ve dostluğunda çok samimi-İbrahiMî-dirler). Her ne zaman onlardan biri ölse, Allah onun yerine bir başkasını getirir” buyurmuştur.(Nureddin el-Heysemi; Mecmau’z-zevâid, 10/62).
---İmam Ali kerremullahi veche Irak’ta iken, bir gün yanında Şam halkından bahsedildi.
Bazıları çok kızdıkları için, İmam Ali kerremullahi veche’den onları lânetlemesini istediler.
Bunun üzerine İmam Ali kerremullahi veche Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Ebdaller 40 kişi olup Şam’da ikâmet ederler. Onlar sâyesinde yağmur yağar, onlar sâyesinde düşmana karşı zafer kazanılır ve onlar sâyesinde Şam halkından azap uzaklaştırılır” buyurduğunu duyduğunu bildirdi. (Ahmed b. Hanbel; Müsned, 1/112).
Bu rivayetler, hadis otoriteleri tarafından sahih olarak değerlendirilmiştir. (Avnu’l-Mabud, Ebu Davud’un ilgili hadis şerhi).
Tasavvufça kullanılagelen tâbir olarak seçkin, bütün nefsanî arzularından tamamen sıyrılmış tertemiz velîler ki bedel oluşlarının Nebîlerle de ilgisi vardır:
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Bu ümmetin içinde İbrâhim tabîatı üzere-İbrahimî kırk, Mûsâ tabiatı üzere-Musevî yedi, Îsâ tabiatı üzere-İsevî üç, Muhammed fıtratı üzere-MuhaMMedî bir kişi bulunur. Bunlar derecelerine göre halkın Efendisi-SeYYidi sayılır.”Buyurmuştur. (Aclunî, Keşfu’l-hafâ, I, 24; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, I, 112, V, 322, VI, 316)
Sayısız hususta insanlara HiMMet ve İmDaD eden Allah Dostlarını,
Abartarak yaratıcı sanmak ahmaklıktır ki onlar, Hakkı ve Hayrı Yaşatıcılardır.
Ve sakın yakıştırıp-takıştırmakla, çalışıp-çabalamakla vs. elde edilir sanmayasın!
Öyle garib bir SıRRdır ki Gerçek EBDÂL HÂLini;
Kendi BİLmez, Halk BİLmez, HAKK Teâlâ BİLir!
Kendi BİLir, Halk BİLmez, HAKK Teâlâ BİLir!
Kendi BİLmez, Halk BİLir, HAKK Teâlâ BİLir!
Kendi BİLir, Halk BİLir, HAKK Teâlâ BİLir!...
Onlar Şe’ÂNullahta, KûN feyeKûN-OL-ÂN ORDU-larıdırlar:
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ ---“Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtûl kitâbe vel mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ(yeşâu), ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hû(huve), ve mâ hiye illâ zikrâ lil beşer (beşeri) :Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. RABBİNİN ORDULARINI KENDİSİNDEN BAŞKA (HİÇ KİMSE) BİLMEZ. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.” (Müddesir 74/31)
MuRaDuLlah,EMRullah, ŞeÂNullah, SüNNetulahı SÜNNet-i Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İÇinde YAŞAyarak;
Esen yelle eserler, ağlayan Bebelerin göz yaşı, Yetimlerin Hıçkırığı, Gülenin göz BeBek ÇiÇeği, Kâinâtın Aklen SONsuzluk SAYhası, Atomun Sıfır DÖNüş SESleri..
Hasbe’l- Kader gördüğüm gözetildiğim SubhÂNî Seçkiler kaddesallahu sırrahum Hazeratının,
HİMMetleri HAKK’ın Huzurunda Hazır HIZIRımız OlsunİnşaeALLAH! Şe’eNULLAH:
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ ---“Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin :Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir.”(Rahmân 55/29)
ZÂTSıfatEsmaEşya..
Zâtullah Nurundan Eşya Nûrunun zuhuru kademelerini-aşamalarını iyi ANlamalıyız..
En dış-ZÂHİR-HaYYat-Şehadet Âlemindeki EŞYâ-ŞEYler Bazarındakileri kendi başlarına buyruk nesneler sanmamalıyız:
ALLAH celle celâluhu, ez Zâhir ve el HaYY OL-AN ALLAH celle celâluhudur..
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ ---“ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.”(Nûr 24/35)
---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi kudsîde:"ALLAH: "Seni kendi nurumdan, diğer şeyleri de senin nurundan yarattım."buyurdu"buyurmuştur. (Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404; Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ I-265/827)
Nûrullah HaYYdır Nûr-u MîM Hayydır Küllî Şey HaYYdır..
Ve Onlar, ONlardır ki,
HaYY Oldukalarının FARKına EREN Habîbullah Hasbî Hizmetçileri, HaYYatın Ferec FECRR Kapısını GÖSTERicileri,
Dârü’s-Selama SELÂM-ET Müjdesi VERicileri,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem SÎNEleri ki, Es SELÂM SîNleridirler..
Onlar, ONlardır ki;
HABÎBULLAH-ın HÜRRR-leri!..:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i 7 Yönden DUYup-UYarak; Şeriat-ı MuhaMMediyye Sözü-İlmiyle- MuhaMMedî Şuurla“ALLAH ve Resûlüne Teslim OLunuz!”EMRullahını BİLerek, Tarikat-ı MuhaMMediyye Sohbeti-Edebiyle MuhaMMedî Nurla “ALLAH ve Resûlüne İman EDiniz!”SÜNNetullahını BULarak, Mârifet-ı MuhaMMediyye Zevki-İrfanıyla MuhaMMedî Sürurla“ALLAH ve Resûlüne Tâbi OLunuz!”Şe’ENullahında OLarak, Hakikat-ı MuhaMMediyye Hazzı-Erkanıyla MuhaMMedî O-NURla “ALLAH ve Resûlüne İtâat EDiniz!”MURADullahını, İzafî “ben” liklerini MuhaMMedî MaHViyyette ER-iterek, Halis-Muhlis-Sıddık-Âdil TaMM-TüMM HABÎBî HÜRRler Olarak YAŞA-rlar!..
Ve Onlar, ONlardır ki,
Her zaman, Her yer, Her hâl ve Her nefeste, Herkese-Herşeye;
Su gibi Yağan yağmur gibi Can veren RAHMET,
Toprak gibi gülbağı gibi Can üreten CeNNet,
IsI gibi Seviyesinde her cana-bedene Ni’met,
Işık gibi ASLından Neslinden Faslına Hasbî Hizmettirler..
Ve Onlar, ONlardır ki,
Rüzgar gibi Yersiz-YurtSUz, VüCÛD-ŞüHÛD CoŞturan Kıtmirlerdir!
BİL-ye gib Baş-Ayaksız, SüCÛD-UHÛD KoŞturan Kıtmirlerdir!
Her Nefesleri Sıfır-SONsuz,
Her Noktaları Baş-Ayak, AYN-ALN ve,
Her yerde, Her yönde ve de Her NOKTaları-Hücreleri-Zerreleri SECDE EDErler; ZİKRen FİKRen ŞÜKRen ve deSABRen Elhamdıulillahi Rabbi’l-ÂLEMîN!..
HeCRRleri, HiCRRleri HüCRRleri ALLAH celle celâluhu’ya el ÂN FıRR-lamaktadırlar:
YÖNümüz ÇEVİRdin O YAN-a RABBım celle celâluhu!.:
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ ---“Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) :O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.”(Zâriyât 51/50)
وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ ---“Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun) :Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.” (Bakara 2/115) Ve
Onlar, ONlardır ki;
SümeYYâ ANAmızın SON NEFESintdeki:“Eşhedu en lâilâheillâALLAH ve eşhedu enne MuhaMMede’r-Resûlullah!” ÇIĞlığının ÇAĞımızdaki ÇAĞrısıdırlar!
Bu ÇÖPlükten GEÇen Şâhid-Şehidleri ÖLÜler sanma!
ASL-en Ölmezler fASLen DİRİdirler:
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ ---“Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvât(emvâtun), bel ehyâun ve lâkin lâ teş’urûn(teş’urûne) : Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.
Şimdi OL-Anlarını da ÖLü sanma MuhaMMedî Yürekler Her ÂN HaYY OL-AN Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüreğinde HaYydırlar.. Yarın GELeceklerde YakîNin Yakın OL!-acak Hayy Direkleridirler… DiRilerne Dirilerce Es Selâm Olsun!