RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi vesellem)'in SIĞINMA DUALARI

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi vesellem)'in SIĞINMA DUALARI

Mesaj gönderen Hakan »

RESÛLULLAH (sallallahu aleyhi vesellem)'in SIĞINMA DUALARI



HADÎS-İ ŞERÎF:

Ebû Hüreyre (radiyallahu anhu) nun ifade ettiğine göre, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dua ederdi: «— Allah'ım! işimin ismeti olan dinimi bana salih kıl, yaşayışımın bulunduğu yer olan dünyamı da bana salih kıl; ve ölümü, her türlü fenalıktan arınmış olan bir rahmet kıl bana...» Yahud bunun benzerini söyledi.

Müslim: (48) Kitabu'z-Zikri, Hadis: 71.
Taberânî: Sağlr, s. 186.
Fadlullah: C. II, s. 122-123.
Edebü'l- Müfred bab:288 Hds.No:688


Bu hadîs-i şerîf, din ve dünyanın salâhını kapsadığından kelimeleri az, fayda ve manâsı geniş olan bir ifadedir. Dinin dürüst ve kıvamı üzere bulunması, insanın gayesi ve asıl sermayesidir. Buna kavuşmak ebedî saadeti elde etmektir. Bir de insan dünyada yaşamak mecburiyetinde olduğundan, hayatı boyunca salah ve selâmet üzere bulunmasını isteyip ona kavuşması, dünya nimetini elde etmek olur.
Ölüm, her canlının tadacağı bir haldir. Burada ömrün bir an önce sona ermesini istemek diye bir manâ hatıra gelmemelidir. Nasıl olsa tadılacak olan ölümün, kederlerden arî olarak rahmetle neticelenmesini talep vardır. Ancak şöyle dua edilebilir: Ya Rab, eğer yaşamak benim için hayırlı ise, ömrümü uzat; eğer hakkımda ölüm hayırlı ise ruhumu al.
işte bu dua ile, dünya, ölüm ve âhiretten ibaret insanoğlunun üç safhası teminat altına alınmak istenmektedir. Cenab-ı Hak, bu dua ile istenen gerçeklere hepimizi kavuştursun.


Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Hakan CANım beni uzun seneler öncesine götürdün bu çalışmanla!

RESULALLAH sav Efendimin HADİS-i ŞERİF'leriden DUAlarını toplama çabası içindeydim. Bu şekilde dua defteri hazırlamıştım ''CAN CEREYAN'' kavuşmak için dualarını çok sıklıkla okur idim.
Senin hazırladığın Hadis-i Şerif'lerde DUA defterimde yer almaktaydı gözlerim doldu okurken ne YANDIM- YANDIM -YANDIMLAR geçirmiştim o çalışmaları yaparken!....

MUHAMMEDi Muhabbetimle CAN kardeşim






Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dua ederdi:

«— Allah'ım! işimin ismeti olan dinimi bana salih kıl, yaşayışımın bulunduğu yer olan dünyamı da bana salih kıl; ve ölümü, her türlü fenalıktan arınmış olan bir rahmet kıl bana...»

«— Tenbellikten, cimrilikten, yaşlılığın kötülüğünden, kalbin fitnesinden (fena ahlâktan) ve kabir azabından.»


“Allah'ım! Acziyetten, tenbellikten, korkaklıktan ve ihtiyarlıktan
sana sığınırım. Yine hayatın ve ölümün fitnesinden sama sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım.”

“— Allah'ım! Tenbellikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ihtiyarlık zaafiyetinden sana sığınırım, cimrilikten sana sığınırım.”


«— Cehennem'den Allah'a sığınınız, kabir azabından Allah'a sığınınız, uğursuz Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığınınız, hayatın ve ölümün fitnesinden Allah'a sığınınız.»

«— Allah'ım! Tenbellikten ve borçlu olmaktan sana sığınırım. Uğursuz yalancı Deccal'ın fitnesinden sana sığınırım. Cehennem azabından da sana sığınırım.»



«—Allahım! Gelmesi beklenen üzüntü verici şeyden ve başa gelen kederden, acizlikten ve tenbellikten, korkaklıktan ve cimrilikten, borcun ağırlığından ve cahil anarşistlerin üstün gelmesinden sana sığınırım.»

«Allah'ım! Bundan önce işlediğim ve geriye bıraktığım, gizlediğim ve aşikâr kıldığım ve Senin, benden çıktığını bildiğin günahlarımı bağışla. Muhakkak ki Sen, öne geçirip yükselten ve geri bırakıp düşürensin, Senden başka bir ilâh yoktur.»


«— Allah'ım! Senden hidayet, dünya arzularından korunma ve nefis zenginliği isterim.»



"— Allah'ım, bize dünyada güzellik ver, âhirette de güzellik ver ve bizi Cehennem azabından koru."


“— Allah'ım! Fakirlikten, kısırlıktan, zilletten sana sığınırım; ve yine zulüm etmemden veya zulme uğramamdan sana sığınırım.”


«—Size bir şeyi bildireceğim ki, bu duaların hepsini size toplayacaktır: Ey Rabbimiz! Senin Peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), senden neyi istedi ise, biz de onu senden isteriz ve senin Peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hangi şeyden ki sana sığınmıştır, biz de ondan sana sığınırız. Allah'ım! Sen yardım dilenensin, kifâyet sanadır. (Korunma ve başarı için) kuvvet ve kudret ancak Allah iledir.»

«—Ey kalbleri çeviren Allah'ım, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl!»

«— Allah'ım! Nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin değişmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve rızana aykırı düşecek her şeyden sana sığınırım.»

«—Rabbim! Benim günahımı ve bilgisizliğimden çıkan hatamı, bütün işlerimdeki israfımı ve benden daha iyi bildiğin bendeki kusurları bağışla.
Allah'ım! Bütün hatalarımı bağışla; kasden, bilmiyerek, şaka yollu işlediklerimi de... Bütün bunlar bende vardır. Allah'ım! Bundan önce işlediğim ve geriye bıraktığım, gizlediğim ve aşikâr kıldığım günahlarımı bağışla. Sen, öne geçirip yükselten ve geri bırakıp düşürensin ve sen her şeye kadîrsin.»


«—Allah'ım, bedenime afiyet ver. Allah'ım, kulağıma afiyet ver. Allah'ım, gözüme afiyet ver; senden başka ilâh yoktur!»


«— Allah'ım, küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Allah'ım, kabir azabından sana sığınırım; senden başka ilâh yoktur!»

«—Kedere düşenin duaları şu: Allah'ım, senin rahmetini istiyorum. Beni bir lâhza nefsime terk etme ve benim bütün hâlimi düzelt, senden başka İlâh yoktur!»

«—Güç yetirilemiyecek belâdan, kötü akıbete kavuşmaktan, (elem ve keder veren) fena kazalardan ve düşmanların sevinmesinden>



Amin Ya MUİN cc
Resim
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen derunilale »

âmin Ya MÛCÎB.. Allah(cc) razı Resulullah (sav) efendimiz memnun olsun inşaAllah dosd Muhammediler..

Hz.Ebubekir'in(ra) Duası

İlahi,sen beni benden daha iyi bilirsin!

Bende kendimi beni övenlerden daha iyi bilirim.

Onların bende bulunduğunu sandıkları iyilikleri sen bana ihsan et ve bilmedikleri kötülüklerimi de ört, bağışla!

Hakkımda söylenen şeylerle beni günahlandırma! ''


“Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyû’l-ümmîyyi ve âlâ alihi ve Ehl-i Beytihi ve’s-sahbihi ve ümmetihi...”
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Allah'ım! Senden doğru söyleyen bir dil ve kalb-i selim dilerim!.." buyurdu.

(Tirmizî-De'avât 23; Nesâî; Sehv 61)


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"ALLAH'ım! Kalbimi kar ve dolu suyu ile yıkayıp temizle! Beyaz elbiseyi kirden arındırdığın gibi kalbimi de günâhlardan arındır!." buyurdu.

(Buhârî, De'âvât 39,44; Müslim, Zikir 49)
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

nur_umim yazdı:


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"ALLAH'ım! Kalbimi kar ve dolu suyu ile yıkayıp temizle! Beyaz elbiseyi kirden arındırdığın gibi kalbimi de günâhlardan arındır!." buyurdu.

(Buhârî, De'âvât 39,44; Müslim, Zikir 49)
Nur babam ellerinize sağlık Allah razı olsun.

Sevgi Ve Saygılarımla ellerinizden öperim...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur_umim »

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"ALLAH'ım! Ben senin kulunum.
Senin kullarından olan ana ve babanın bir evlâdıyım.
Perçemim senin elindedir.
Benim üzerimde ancak senin hükmün (geçerlidir) ceryan eder.
Biliyorum ki benim hakkımda verdiğin hüküm, adâletin ta kendisidir.
RABB'im, kullarından herhangi birine öğrettiğin veya kitabında indirdiğin ya da bilgisini kendinde gizlediğin her bir güzel ismin hürmetine senden niyâzım şudur ki:
Kur'ânı, gönlümün neşesi, sadrımın nûru, hüzün ve kederimin çâresi eyle!..." buyurdu.

(İmâm Ahmed, Müsned I 391-452)


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"ALLAH'ım! Fayda vermeyen bilgiden, ürpermeyen (huşû' duymayan) kalbden, doymayan nefsten ve kabul olunmayacak duadan sana sığınırım." buyurdu.
(Müslim, Zikr, 73; Tirmizî De'avât, 68)


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Ey kalbleri hâlden hâle çeviren ALLAH'ım! Kalbimi dinin üzerine sebât ettir!..." buyurdu.
(Tirmizî De'avât 89,124; Tirmizî, Kader 7)
Resim
Kullanıcı avatarı
alpervahit
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 436
Kayıt: 17 Şub 2007, 02:00

Mesaj gönderen alpervahit »

Resim

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Her kalb ancak Rahmân (celle celâluhu)' nun parmaklarından iki parmak arasındadır. Eğer dilerse (hakk üzere) durdurur ve dilerse sapıtır (meylettirir) .
"Ey kalbleri sâbit kılan (ALLAH) ! Kalblerimizi dinin üzerine sâbit kıl!"
Terâzi Rahmânın elindedir. Kıyâmet gününe kadar bazı kâvimleri yükseltir. Diğer bir kısım kavimleri de alçaltır." buyurdu.

(En Nevva's bin Sem'ân el-Kilâbî (radiyallahu anhu) dan; İbni Mâce, Mukaddime 199)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"ALLAH'ım! Senden kalbime hidâyet edeceğin, işlerimi toplayacağın, dağınıklığımı düzene sokacağın, ve beni her kölütülükten koruyacağın bir rahmet diliyorum!..." buyurdu.
(Tirmizî De'avât 30)
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »


HADÎS-İ ŞERÎF:

Hazreti Ömer (radiyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve seliem) şu beş şeyden Allah Tealâ'ya sığınırdı:
«— Tenbellikten, cimrilikten, yaşlılığın kötülüğünden, kalbin fitnesinden (fena ahlâktan) ve kabir azabından.»

Ebû Davud: Kitabu'l-Istiaze, C. I, s. 353, 1952/Mısır bsk.
İbni Mâce: Kİtabu'd-Dua, (3.) Bab. Hadis : 3844.
Nesâî: El-Istiaze, Cüz : 8, s. 225.
Fadlullah: C. n, s. 124. C: 2,
Edebü’l- müfred Bab:288 Hds.No:670


Çalışmaya gücü yettiği halde iş yapmama hastalığına tenbellik denir. Tenbel olanlar hem şahsî işlerinde, hem de aile ve cemiyet hizmetlerinde üzerlerine düşen vazifeleri yerine getiremediklerinden daima mahrum ve mahcup durumda kalırlar ve başkalarına yük olurlar. Faydalı olacak yerde zarar verirler. Allah Tealâ'ya karşı İbadet vazifelerini, kendine ve ailesine karşı geçim vazifelerini, cemiyete karşı da gerekli hakları yerine getirememekten doğan maddî ve manevî büyük sorumluluk içinde kalırlar. Böylece dünya ve âhiret sıkıntısından kurtulamazlar, selâmete eremezler. Onun için bu hastalıktan Allah Tealâ'ya sığınmak ümmete düşen kurtuluş vasıtalarındandır.
Cimrilik, daima mal ve para toplayıp lüzumlu yerlere harcamama hastalğıdır ki, her zaman ihtiyaç ve mahrumiyeti gerektirir. Bu hastalığa müptelâ olanlar, hem kendi nefislerine, hem de ailelerine zulmederler ve sıkıntı çeker ve çektirirler. Dinin emrettiği malî ibadetleri yerine getirmezler ve hayır yollarına harcama yapmazlar. Din, hem madde, hem de manâdan ibaret iki kuvvetle ayakta olacağından bu iki rükünden biri kalkmış olur ki, bundan da dinin zevali (batması) doğar. İşte bu mühim hastalıktan da Allah Tealâ'ya sığınmamız gerekir.
Kuvvet ve takattan kesilecek şekilde ihtiyarlık çağına ermenin fena halleri vardır. Bu hale düşenin gözleri görmez, kulakları işitmez, eli-ayağı tutmaz olur, şuûr ve hafızası kaybolur. Sürünme ve engel olma durumuna geçilip de işe yaramaz hâl olunca; hem ızdırap çekilir, hem başkalarına külfet olur. işte ihtiyarlığın bu gibi kötü hallerine düşmekten yine Allah Tealâ'ya sığınmamızı, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve seliem) bize öğretmektedir.
Kalbe arız olan hased, kin ve kötü ahlâk, insanı günaha ve azaba sürükler. Azabı gerektiren her şeyden de Allah Tealâ'ya sığınmalıdır.
Kabir azabı, kâfirler için ve mü'minlerin günahkârlarından Allah Tealâ'nın dilediği kimseler için hak olduğuna göre, bu azabdan kurtulmak için Cenab-ı Hakk'a sığınmak ve ondan merhamet dilemek tek çıkar yoldur. Allah Tealâ bu gibi fitnelerden ve bunları doğuran sebeplerden mü'minleri korusun. Âmîn…

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Enes ibni Malik (radiyallahu anh)’dan işitildiğine göre, demiştir ki, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve seliem) şöyle buyururdu: “Allah'ım! Acziyetten, tenbellikten, korkaklıktan ve ihtiyarlıktan
sana sığınırım. Yine hayatın ve ölümün fitnesinden sama sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım.”


Buharî: (81) Kitabu'd-Daavat, (38.) Bab.
Müslim; (48) Kitabu'z-Zikri, Hadîs : 50.
Ebu Davud: Kİtabu'l-Istiaze, C. I, s. 353, 1952/Mısır bsk.
Nesâî: Kitabu'l-Istiaze, Cüz : 8, s. 225.


Bu hadîs-i şeriftde geçen «acziyetten» sığınma lâfzı, diğer hadîslerde geçmemiştir. Âciz olmak, bir şeyi yapamamak, iş becerememek veya güç yetirememek demektir. Bu duruma düşmek, muvaffakiyetsizlik ve başarısızlık olacağından büyük bîr mahrumiyettir. Onun için bundan da Allah Tealâ'ya, sığınmamızı, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve seliem) bize öğretiyor, hayatta başarıya ulaşmak için Allah Tealâ'dan yardım dilememize de işaret etmiş oluyor
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Enes İbni Mâlik (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki: — Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah Teal'ya sığınarak şöyle buyururdu : “— Allah'ım! Tenbellikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ihtiyarlık zaafiyetinden sana sığınırım, cimrilikten sana sığınırım.”

Müslim: (48) Kitabü'z-Zikri, Hadîs No. 50.
Fadlullah : Cild : 2, Sayfa : 72.
Kitabü’l-Müfred Bab:276 Hds.No:615


Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu dualarında 4 şeyin şerrinden Allah Tealâ'ya sığınıyorlar ve bunlardan son derece kaçınıyorlar:
1— Tenbellik: Tenbellik her kötülüğün başıdır. Tenbel insan Allah'a karşı olan ibadet mükellefiyetini yerine getiremediği gibi, cemiyeti ve ailesi için de faydalı olamaz. Önce kendine, sonra en yakın ailesinden cemiyetine kadar zararlı olur ve ağır bir yük teşkil eder. Tenbellik hem maddî, hem de manevî büyük kayıplara sebebiyet verdiği için bundan silkinip meşru yollarda çalışmak her mükellefe farzdır. Ancak çalışmayı manevî şuûr altında değerlendirmek, dine ve cemiyete hizmet etmek gayesini taşımalıdır. Yoksa sırf maddecilik ve madde hakimiyeti zihniyeti ile yapılacak çalışmalar insanın manevî kurtuluşunu sağlayamaz. Böyle maddeciliğin hesabı ve vebali çok ağır olur.
2— Korkaklık: Düşmana karşı savaşmak ve yüce dini korumak için insanın cesur olması şarttır. Korkak olanlar hiç bir hakkı müdafaa edemezler, insanlara emânet edilen hak dinin korunması ancak cesaret ve. çalışma ile mümkündür. Korkaklık ise yıkıntının baş sebebidir. Böyle bir hastalıktan müminlerin Allah Teal'ya sığınmaları gerekir.
3— Cimrilik : İnsan kazandığı malın zekâtını ve sadaka verme vazifelerini cömertliği ile yerine getirebilir. Sırf dine hizmet olsun diye hayır yollarına harcayacağı mallar da ancak cömertlikle verilebilir. Cimri olanın dine ve cemiyete maddî bir hizmeti olamaz, üstelik kıskanç da olursa, bazı manevî hizmetleri de yerine getiremez. Cimrinin topladığı mal, dünyada ne kendine yarar, ne de bir hayır işine geçer, üstelik âhirette cefasını çeker, varisleri de onunla dünya safası sürer. Onun için böyle korkunç bir hastalıktan kurtulmak için dua edip Allah Tealâ'ya sığınmalıdır.
4— İhtiyarlık : İnsan eli ve kolu tutmayacak kadar ihtiyarlarsa, bunun tedavisi yoktur. Böyle İhtiyar düşenler, kendi ihtiyaçlarını göremezler ve devamlı olarak başkalarının hizmetine muhtaç olurlar. Hem kendileri ızdırap çekerler, hem de başkalarına yük olurlar, üstelik vazifelerini de yapamazlar, işte böyle acıklı hale düşmemek için Allah Tealâ'ya sığınmak ve sürünmeden imanla göçüp gitmeyi dilemek gerekir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Enes İbni Mâlik (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki: — Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah Teal'ya sığınarak şöyle buyururdu : “— Allah'ım! Tenbellikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ihtiyarlık zaafiyetinden sana sığınırım, cimrilikten sana sığınırım.”

Müslim: (48) Kitabü'z-Zikri, Hadîs No. 50.
Fadlullah : Cild : 2, Sayfa : 72.
Kitabü’l-Müfred Bab:276 Hds.No:615


Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu dualarında 4 şeyin şerrinden Allah Tealâ'ya sığınıyorlar ve bunlardan son derece kaçınıyorlar:
1— Tenbellik: Tenbellik her kötülüğün başıdır. Tenbel insan Allah'a karşı olan ibadet mükellefiyetini yerine getiremediği gibi, cemiyeti ve ailesi için de faydalı olamaz. Önce kendine, sonra en yakın ailesinden cemiyetine kadar zararlı olur ve ağır bir yük teşkil eder. Tenbellik hem maddî, hem de manevî büyük kayıplara sebebiyet verdiği için bundan silkinip meşru yollarda çalışmak her mükellefe farzdır. Ancak çalışmayı manevî şuûr altında değerlendirmek, dine ve cemiyete hizmet etmek gayesini taşımalıdır. Yoksa sırf maddecilik ve madde hakimiyeti zihniyeti ile yapılacak çalışmalar insanın manevî kurtuluşunu sağlayamaz. Böyle maddeciliğin hesabı ve vebali çok ağır olur.
2— Korkaklık: Düşmana karşı savaşmak ve yüce dini korumak için insanın cesur olması şarttır. Korkak olanlar hiç bir hakkı müdafaa edemezler, insanlara emânet edilen hak dinin korunması ancak cesaret ve. çalışma ile mümkündür. Korkaklık ise yıkıntının baş sebebidir. Böyle bir hastalıktan müminlerin Allah Teal'ya sığınmaları gerekir.
3— Cimrilik : İnsan kazandığı malın zekâtını ve sadaka verme vazifelerini cömertliği ile yerine getirebilir. Sırf dine hizmet olsun diye hayır yollarına harcayacağı mallar da ancak cömertlikle verilebilir. Cimri olanın dine ve cemiyete maddî bir hizmeti olamaz, üstelik kıskanç da olursa, bazı manevî hizmetleri de yerine getiremez. Cimrinin topladığı mal, dünyada ne kendine yarar, ne de bir hayır işine geçer, üstelik âhirette cefasını çeker, varisleri de onunla dünya safası sürer. Onun için böyle korkunç bir hastalıktan kurtulmak için dua edip Allah Tealâ'ya sığınmalıdır.
4— İhtiyarlık : İnsan eli ve kolu tutmayacak kadar ihtiyarlarsa, bunun tedavisi yoktur. Böyle İhtiyar düşenler, kendi ihtiyaçlarını göremezler ve devamlı olarak başkalarının hizmetine muhtaç olurlar. Hem kendileri ızdırap çekerler, hem de başkalarına yük olurlar, üstelik vazifelerini de yapamazlar, işte böyle acıklı hale düşmemek için Allah Tealâ'ya sığınmak ve sürünmeden imanla göçüp gitmeyi dilemek gerekir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Amr ibni Şuayb babasından, o da dedesinden (radiyallahu anhum) rivayet ettiğine göre demiştir ki, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve selem)'in şöyle dediğini işittim: «— Allah'ım! Tenbellikten ve borçlu olmaktan sana sığınırım. Uğursuz yalancı Deccal'ın fitnesinden sana sığınırım. Cehennem azabından da sana sığınırım.»
Nesâî: (5(1) Kİtabu'l-Istiaze, (33.) Bab : Cüz: 8, s. 237, 1964/Mısır.
Fadlu'liah: C. II, s. 112
Kitabü’l- Müfred; Bab:285, Hds. No:656


Bu hadîs-i şerifte tenbelliğİn de ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğu beyan buyurulmaktadır. Çünkü tenbellik hem dünya, hem de âhiret vazifelerini başarmaya engel bir hastalıktır. Tenbel insan, ne Allah Tealâ'ya karşı olan ibadet vazifelerini, ne de ailesine ve cemiyetine karşı olan vazifelerini başaramaz. İşleri sürüncemeye bırakır, sekteye ve zarara sebebiyet verip, başkalarına yük olur. Onun için bu hastalıktan Allah Tealâ'ya sığınmak gerekir.
Başkasına borçlu olmak, bir nevi ona köle olmaktır. Hürriyetin ve yaşayışın kısıtlanması demektir. Bu durumdaki insan, alacaklıya karşı mahkûm ve mahzun olur. Bu ağır yük altına düşme halinden yine Allah Tealâ'ya sığınmalıdır.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »


HADÎS-İ ŞERÎF:

Enes (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber (sallallahu aleyhi ve seliem) şöyle buyurduğunu işittim:
«—Allahım! Gelmesi beklenen üzüntü verici şeyden ve başa gelen kederden, acizlikten ve tenbellikten, korkaklıktan ve cimrilikten, borcun ağırlığından ve cahil anarşistlerin üstün gelmesinden sana sığınırım.»
Buhârî;.(56) Kitabü'l-Cihad, (74.) Bab.
Ebû Davud: Kitabü'l-Istiaze. C. I, s. 353, 1952/Mısır- bsk.
Fadlullah; C. II, s, 126-127
Edebü’l-Müfred; Bab:288 Hds. No:672


Bu hadîs-i şerîf için bundan öncekilere ve açıklamalarına bakılsın. Diğerlerinde bulunmayan «Galebetü'r-Rical» sözü farklı olarak burada vardır. Camiu's-Sağîr şarihi Münavî bu hadîs-i şerifin açıklamasında diyor ki, «Galebetü'r-Rical», haksız yere insanların saldırıda bulunması ve üstün gelmeleridir. Bu takdirde hakkın mağlubiyetiyle haksızlığın hakimiyeti ortaya çıkar ki, İnsanlığın saadeti için bir felâket, olur. Adalet kökünden yıkılır, zulüm ve işkence ortalığı kavurur. Bu hâle düşmekten Allah Tealâ'ya sığınıp ondan yardım ve selâmet istemek en büyük bir hikmet olur. Cenab-ı Hak' beşeriyete hak yolu gösterip, ona uymayı ve bu kötü duruma düşmekten uzak kalmayı nasib ve müyesser kılsın. Âmîn…
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Ebû Hüreyre (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber (sallallahu aleyhi ve seliem)'in dualarından biri şu idi:
«Allah'ım! Bundan önce işlediğim ve geriye bıraktığım, gizlediğim ve aşikâr kıldığım ve Senin, benden çıktığını bildiğin günahlarımı bağışla. Muhakkak ki Sen, öne geçirip yükselten ve geri bırakıp düşürensin, Senden başka bir ilâh yoktur.»

Buhârî: (19) Kitabü't-Teheccüd, (1.) Bab.
Müslim: (6) Kttabü Salâti'l-Müsafirin. Hadis: 199, 201.
Feyzü'l-Kadlr: C. II, s. 154, Hadis : 1559.
Fadlullah: C. II, s. 127-128.


Peygamberler nübüvvetten sonra, âlim
lerin ittifakı üzere günah işlemekten korunmuş oldukları halde, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve seliem)’in yine günahlardan korunmak için Allah Tealâ'ya dua edişlerinde hikmetler vardır:
1— Önce Allah Tealâ'nın bir kulu olmaları itibariyle Cenab-ı Hakka karşı kulluk görevini hakkıyle yerine getirmek için ona karşı en büyük tevazu ve saygıyı göstermiş oluyorlar.
2— Nübüvvetten önce kendilerinden sadır olduğu düşünülebilen küçük hata ve zellelerden af dilemek için dua etmişlerdir.
3— Bu şekilde dua edişleri, ümmete yol göstermek ve onlara dua şekillerini öğretmek için olmuştur.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Abdullah (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve seliem) şöyle dua ederdi:
«— Allah'ım! Senden hidayet, dünya arzularından korunma ve nefis zenginliği isterim.»
Buharî demiştir ki : "ashabımız Amır'dan rivayetlerinde «takva» kelimesini de söylemiştir, yani Peygamber (sallallahu aleyhi ve seliem) dualarında, Allah Tealâ'dan, takva da istemişlerdir."


Müslim: (48) Kitabu'z-Zikri, Hadîs: 72.
Feyzü'l-Kadlr: C. H, s. 137, Hadis : 1515.
Tirmizî: (49) Kitabu'd-Daavat, Cüz: 9, Hadis: 3484.
İbni Mâce: (34) Kltabu'd-Dua, Hadis: 3832.
Fadlullah: O. II, s. 128.


Peygamber (sallallahu aleyhi ve seliem) bu dualarında Allah Tealâ'dan üç şey ve bir rivayete göre de dört şey İstemişlerdir:
1— Hidayet: Allah Tealâ'nın kendilerine nimet verdiği ve Peygamber'lerİn özerinde yürüdüğü dosdoğru yolda sabit ve devamlı olmak.
2— Afaf: Geçici ve muvakkat dünya zevk ve ihtiraslarından korunmuş olmak, her türlü yasaktan uzak kalmak.
3— Zenginlik : Burada zenginlik, mal zenginliği değil, nefis zenginliğidir. İnsanlara ihtiyaç göstermemek ve onlara muhtaç kalmamaktır. Aynı zamanda Allah Tealâ'ya ibadet ve itaattan alıkoymayacak yeteri kadar nimete sahip olmak manâsını taşır.
4— Takva : Allah Tealâ'nın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır ki, kısaca Allah Tealâdan korkmak ve onun emirlerine saygılı olmak demektir. Takvası en üstün olan, Allah Tealâ'nın en iyi kuludur. Bu özelliğine binaen Allah Tealâ'dan takva istemek en üstün bir dilek olur.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Enes (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şu duayı çok söylerdi:
"— Allah'ım, bize dünyada güzellik ver, âhirette de güzellik ver ve bizi Cehennem azabından koru."

Buhârl: Kitabu'd-Daavat (8(1), (55.) Bab.
Müslim : (48) Kitabu'z-Zikri. Hadis : 26-27.
Ebû Davut: Kitabu's-Salât, Bab : istiğfar, C. I, s. 348, 1952/Mısır bsk.
Fadlullah: C. I, s. 130.


Dünyada hasene, helâl yönden dünyada kula verilen nzık, geçim vasıtaları, ilim, sıhhat ve ibadet gibi güzel şeylerin hepsidir.
Âhirette hasene, Allah Tealâ'nın rahmetine kavuşmak ve Cennet nimetleriyle nimetlenmektir.
Cehennem'den korunmak, Cehennem azabını gerektiren her çeşit günahtan beri bulunmak demektir. Bu duanın kısa, fakat çok geniş ve çok faydalı manâları içine almasındandır ki. Peygamber (sallallahu aleyhi ve seliem)'in en çok sevdiği bir dua olduğu rivayeti vardır.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Ebû Hüreyre (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururdu :
“— Allah'ım! Fakirlikten, kısırlıktan, zilletten sana sığınırım; ve yine zulüm etmemden veya zulme uğramamdan sana sığınırım.”
Ebû Davud; C. I, s. 354, 1952/Mısır bsk.
Nesâî: (5(1) Kitabu'l-Istiaze, Babu'l-Istiaze (14).
İbni Mace: Kitabu'd-Dua, (3.) Bab, Hadîs : 3842.
Fadlullah: C. I, s. 131.


Arapça bir kelime olan «fakr» fakirlik dört çeşit manâda kullanılır:
1— Zarurî olan şeylere insanın ihtiyaç duyması : Bu türlü ihtiyaç herkes için vardır. Çünkü dünyada bulunan bütün canlıların yaşamak İçin belli başlı maddelere ihtiyaçları vardır. Daha doğrusu bütün insanlar Allah Tealâ'ya muhtaçtır.
2— Kazançtan âciz kalıp da ihtiyaç içinde bulunan miskin kimse : Günlük yiyecek ve içeceğini sağlayamayan dilenci veya muhtaçlara verilen isim olur.
3— Aç gözlülük: İnsanda çokça mal-mülk ve para bulunduğu halde, bunlara kanaat getirmeyip daha fazla isteyen hırs sahipleri de fakir sayılır. Bu türlü fakirlik en kötü bir fakirliktir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve seliem)'in bu dualarında geçen fakirlik sözü, işte bu manâya delâlet etmektedir. İkinci kısım manâyı da almak mümkündür.
4— Allah'a ihtiyaç göstermek : Her iş için Allah Tealâ'ya iltica etmek ve ondan istemek, başkasına müracaat etmemek suretiyle çalışıp teslimiyet göstermek en güzel bir fakirliktir.
Kısırlık diye terceme edilen hadîs-i şerifteki «Kıllet» sözü, hayrat ve iyilik azlığı manâsını taşımaktadır. Hayır ve hasenat azlığından Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve seliem) Allah Tealâ'ya sığınmışlardır.
«Zillet» insanların hakaretine uğrayacak şekilde bayağı duruma düşmektir. Bu dualardan maksat, ümmete dua şeklini öğretmektir.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Ebû Umame (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanında idik de, ezberliyemediğimiz çok dualar etmişti. Biz dedik ki, öyle bir dua ettiniz ki, biz onu ezberliyemiyoruz. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

«—Size bir şeyi bildireceğim ki, bu duaların hepsini size toplayacaktır: Ey Rabbimiz! Senin Peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), senden neyi istedi ise, biz de onu senden isteriz ve senin Peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hangi şeyden ki sana sığınmıştır, biz de ondan sana sığınırız. Allah'ım! Sen yardım dilenensin, kifâyet sanadır. (Korunma ve başarı için) kuvvet ve kudret ancak Allah iledir.» Yahud benzerini söyledi.

Tirmizî; (45) Kitabu'd-Daavat. (88.) Bab.
Fadlullah: C. II, s. 132.
Edebü’l- Müfred; Bab:88, Hds. No:679


Allah Tealâ Hazretlerine en güzel ve en uygun dua eden şüphesiz Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) olduğuna göre, onun ettiği dua ile bizim dua edişimiz, onun İstediklerini istememiz ve istemediklerini de istemememiz en doğru bir dua olur. Bunun için, metindeki kısa dua, bütün hayır yollarına açık ve bütün şer yollarına kapalı olacak şekilde çok veciz bir duadır. Bundan daha uygunu düşünülemez.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »


HADÎS-İ ŞERÎF:

Enes (radiyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şu duayı çok söylerlerdi:
«—Ey kalbleri çeviren Allah'ım, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl!»

Tirmizî: (3(1) Kitabu'l-Kader, (7.) Bab.
Fadlullah: C. II, s. 134.


Her şeyin tasarruf ve idaresi Allah Tealâ'nın yüce kudretinde olduğu gibi, kalblerin de tasarrufu, hakka çevrilişi yine Allah Tealâ'nın kudret elindedir. Bunun için kalblerin hakka çevrilişi, kurtuluş sebeplerinin başında gelir. Günahlardan korunmak da, yine kalblerin doğruya ve iyiye yönelmesi ile olur. O halde bu duanın sırrına mazhar olmak ebedî kurtuluşa kavuşmaktır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Abdullah ibni Ömer (radiyallahu anh) demiştir ki, Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in dualarından biri şu idi:
«— Allah'ım! Nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin değişmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve rızana aykırı düşecek her şeyden sana sığınırım.»

Ebû Davud: (Kitabu'l-Vitri, (32.) Bab.
Fadlullah: C. II, s. 136-137.


Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bu dualarında dört şeyden Allah Tealâ'ya sığınmışlardır:
1— Nimetin yok olmasından : Burada nimet maddî varlıklarla manevî değerleri içine almak suretiyle geniş manâ taşımaktadır. Hem dünya, hem din nimetlerinin yok olmaması istenmiştir. Bu nimetler üzerine Allah Tealâ'ya şükretmemek, bunları azımsamak ve küçük görmek, bu nimetlerdeki Allah Tealâ'nın emirlerine riayet etmemek, şükürsüzlük olur ki, bu türlü hareket nimetlerin yok olmasına sebep teşkil eder. Onun İçin bu hale düşmekten Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah Tealâ'ya sığınmışlar ve bize de yol göstermişlerdir.
2— Afiyetin değişmesinden : Afiyet, selâmet ve saadet içinde bulunmaktır. Kime ki Allah Tealâ afiyet vermiştir, o hayırlı bir kurtuluşla kurtulmuştur. İşte bu saadetin değişivermesinden Allah Tealâ'ya sığınılmıştır. Zira bu değişiklik, saadetin zıddı olan felâkettir.
3— Azabın ansızın gelmesinden : İnsanın başına belâ ve musibetin ansızın gelmesi çok tehlikeli bir durumdur. Çünkü ansızın azaba yakalanan insan, tevbe fırsatını bulamaz, belâya alışmadığından isyan eder ve ebedi hüsrana düşer. Yavaş yavaş gelen musibetlerden hem alışkanlık ve sabır olur, hem de tevbe fırsatı bulunur. Bu büyük farktan dolayıdır ki. Peygamber Eferidimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ansızın gelen azabdan da Allah Tealâ'ya sığınmışlardır.
4— Allah Tealâ'nın gazabını gerektirecek her şeyden: Allah Tealâ bir kula gazap edince, o kul helak olmuştur. Bunun için Allah Tealâ'nın rızasına aykırı düşüp, onun gazabını çekecek olan her türlü iş ve hareketten Allah Tealâ'ya sığınmak icab eder. Allah Tealâ'nın gazabına uğrayan için kurtuluş çâresi yoktur.
Bu dört şeyden Allah Tealâ'ya sığınarak korunan kimse saadete ermiş olur.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Ebû Musa (radiyallahu anh)'ın, Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem)’den rivayet ettiğine göre, Peygambe (sallallahu aleyhi ve selem) şu dua ile dua ederdi:
«—Rabbim! Benim günahımı ve bilgisizliğimden çıkan hatamı, bütün işlerimdeki israfımı ve benden daha iyi bildiğin bendeki kusurları bağışla.
Allah'ım! Bütün hatalarımı bağışla; kasden, bilmiyerek, şaka yollu işlediklerimi de... Bütün bunlar bende vardır. Allah'ım! Bundan önce işlediğim ve geriye bıraktığım, gizlediğim ve aşikâr kıldığım günahlarımı bağışla. Sen, öne geçirip yükselten ve geri bırakıp düşürensin ve sen her şeye kadîrsin.»


Buhârİ: (81) Kİtabu'd-Dua, (60.) Bab.
Müslim: (48) Kitabu'z-Zİkri, Hadis : 70.
Fadlullah: C. II, s. 139.


Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem) geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmış olduğu ve Peygamberlerden büyük günah ortaya çıkmadığı halde, bu şekilde dua etmeleri, Müslümanlara dua tarzını öğretme ve onlara örnek olmadır. Lâfızların gösterdiği ve götürdüğü manâ çok geniş olup, her türlü kusur ve hatadan arınmayı içerdiğinden bu duanın makbuliyetine kavuşmak, kurtuluştur ve gerçek saadettir.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Rivayet edildiğine göre Abdurrahman (radiyallahu anhu), babası Ebû Bekre (radiyallahu anhu)'ya demiştir ki:
—Babacığım! Senden işitiyorum, her sabah şöyle dua ediyorsun:
«—Allah'ım, bedenime afiyet ver. Allah'ım, kulağıma afiyet ver. Allah'ım, gözüme afiyet ver; senden başka ilâh yoktur!» Bunu sabah ve akşam üçer defa tekrarlıyorsun. Yine şöyle diyorsun:
«— Allah'ım, küfürden ve fakirlikten sana sığınırım. Allah'ım, kabir azabından sana sığınırım; senden başka ilâh yoktur!» Bunu da akşam ve sabah vaktinde üçer defa tekrarlıyorsun. Ebû Bekre (radiyallahu anhu):
— Evet, dedi. Yavrum! Resûlullah (sallallahu aleyhi ve selem)'in bu kelimeleri söylediğini duydum. Ben de onun sünneti ile amel etmeyi seviyorum.
Ebû Berke (radiyallahu anhu) demiştir ki, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu:
«—Kedere düşenin duaları şu: Allah'ım, senin rahmetini istiyorum. Beni bir lâhza nefsime terk etme ve benim bütün hâlimi düzelt, senden başka İlâh yoktur!»


Buharî: (8(1) Kitabu'd-Dua, (27.) Bab.
Müslim : (48) Kitabu'z-Zikri, Hadîs : 83.
Tirmizl; (49) Kitabu'd-Dua, (40.) Bab : Hadis : 3431.
İbni Mace: (34) Kitabu'd-Dua, (18.) Bab. Hadis: 3883.
Fadlullah: C. II, s. 157-158.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen Hakan »

HADÎS-İ ŞERÎF:

Ebû Hüreyre (radiyallahu anhu)'dan rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):
«—Güç yetirilemiyecek belâdan, kötü akıbete kavuşmaktan, (elem ve keder veren) fena kazalardan ve düşmanların sevinmesinden» Allah'a sığınırdı.
Son ravi Süfyan demiştir ki, hadîste üç madde vardır; ben bir daha ilâve ettim, fakat üç tanesi hangisidir (kesin olarak) bilemiyorum.


Buharî: (82) Kitabu'l-Kader, (13.) Bab.
Müslim: (48) Kitabu'z-Zikri, Hadis : 53.
Nesaâî: Cüz : 8, s. 237, 1964/Mısır bsk.
Fadlullah: C. II, s. 133-134.


İmam Celâleddin Suyutî, bu hadîs-i şerifin açıklanmasında demiştir ki:
Cehd-i belâ : büyük bir musibettir. Öyleki, buna ölüm tercih edilir. Bir de evlât ve iyal çokluğu olup, mal bulunmaması hali ile de izah edilmiştir.
Derek-i'ş-şekâ: kötü sonuca düşmek, Allah korusun imansız gitmek manâsını taşır. Peygamberler masum olduğu için, bunlar Peygamber hakkında düşünülemez. Peygamberimiz ümmetine dua şekillerini öğretmek İçin bunları buyurmuşlardır.
Sû'-i kaza : elem ve keder veren her çeşit kazalardır. Zelzele, yangın, sel ve trafik felâketleri gibi... Bunlardan korunmak İçin Allah'a sığınmamızı yine bize Peygamber'imİz (sallallahu aleyhi ve sellem) öğretiyor.
Şematet-i a'dâ: müslümanın kederli duruma düşüp de düşmanların sevinçlik ve ferah duymalarıdır. Düşman şamatası.. Bu hâl düşmanların üstünlüğü demektir ki, bu duruma düşmekten de Allah'a sığınmak icab eder.
Kaza ve kadere iman etmek imanın şartlarından biri olduğu gibi, kötü akıbetlerden ve vuku bulacak belâlardan Allah Tealâ'ya sığınmak da meşrudur. Çünkü yapılan dua da kadere girer. Mukadder olan dua sebebiyle belânın kalkması da yine netice itibariyle kaderin tahakkuku olur.
Meselâ; bir kimse hakkında bir belâ mukadder olur ve yine bu belâ için o kimse dua ederse ondan kurtulacağı da takdir edilmiş olur. Onun için belâların vukuundan ve kötü akıbetlerden Allah Tealâ'ya sığınmak ve ona dua etmek kullara düşen ibadet vazifesidir.
Düşmanların sevinmesini gerektirecek hallerin zuhurundan da Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah Tealâ'ya sığınmışlardır. Çünkü düşmanların sevinip galeyana gelmesi, insanların nefsinde kuvvetli tesir bırakır ve insanlar bundan son derece nefret duyarlar. Bunun doğuracağı düşmanlık karşılıklı hakların çiğnenmesine sebep olur, haram şeyler helâl diye kabul edilir. Ümmet bu kötü akıbete düşmesin diye, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmanların sevinmesinden Allah Tealâ'ya sığınarak bize örnek yol göstermişlerdir.

Resim
Cevapla

“Dua Köşesi” sayfasına dön