*TEVEKKÜL VE DERECELERİ*

Abdulkadir Geylani (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

*TEVEKKÜL VE DERECELERİ*

Mesaj gönderen aNKa »

ResimTEVEKKÜL VE DERECELERİResim


Seni Allah’ın (C.C.) fazlından ve her işe, O’nun (C.C.) nimetini görerek başlamaktan ne alıkoydu?.. Ancak seni bu hale koyan, Haliki (C.C.) bırakıp mahluka güvenmen olmuştur. Yaratanı (C.C.) unuttun; yaptığın kara güvendin, Mevla (C.C.) seni nimetlerini görmekten mahrum etti.
Halk seni, Peygamberin (S.A.V.) çalıştığı gibi çalışıp helal yemekten alıkoyuyor. Sen bu halle kaldıkça, onlardan iyilik bekledikçe, kapılarına gidip ihsan ümit edip dilendikçe, müşrik sayılırsın. Allah-ü Teala (C.C.), seni bu halinden dolayı helal yemekten mahrum eder. Helal kazançtan, Hakk’a (C.C.) güvenerek çalışmaktan, seni geri koyar, azarlar.
Sonra… Hele bir zaman halkı bırak. Yaptığın büyük günahtan dön. Helal kazan, helal ye. Yaptığın işlere güvenme, Allah’ın (C.C.) fazlını gör. Allah’ın (C.C.) sana verdiği ihsanı unutma. O’nun (C.C.) ihsanını unutursan yine şirk yolunu tutmuş olursun. İlki kadar büyük olmaz, ama yine de şirktir. Bir gün büyür. Hafi* iken, açık ve büyük şirk olur.
Bu haline de tevbe et, şirkin bu derecesini de kaldır. Kârına, kesbine[1] güven, ama asıl kuvvet vereni gör. Bu işleri sana kolaylıkla yaptırana ve sebepleri yaratana bağlan, seni her hayra muvaffak eder. Çünkü her hayra O (C.C.) götürür, rızık O’nun (C.C.) elindedir.
Sen devam et, yani O’na (C.C.) güven, rızkını O’ndan (C.C.) bil; nasibini çeşitli yollardan sana gönderir. Bazen seni halka gönderir istetir ama bu senin için bir iptila, yada riyazet nevinden bir şey olur. Bu halde çok dikkatli olmak lazım gelir. Bazen de rızkını, sana bir mükafat olarak, vasıtaları göstermeden, onları hakiki sebep göstermeden gönderir. Sen de rahatça O’na (C.C.) dönersin. O’nun (C.C.) kudreti önünde ta’zimle eğilirsin. Bu kere perde kalkar O’nun (C.C.) fazlını görürsün. Mevla (C.C.) sana bir doktordan daha çok, mizacına uyanı fazlı ve ihsanı icabı verir. Bunları yapmakla seni kötü huylardan muhafaza eder. Başkasına meyil etmekten esirger. Nihayet sana verdiği güzel, büyük nimetlerle gönlünü alır.
Kalbinden cümle kötü istek, şehvet, matlup[2], mahbup[3]… her ne varsa çıktığı zaman ve sende, O’nun (C.C.) arzusundan başka bir şey kalmadığı vakit, vereceği nimeti çok rahat verir.
Senin için gönderdiği bir rızkı, mutlaka sen alacaksın, başkası el süremez… Çünkü rızkın, senden başkasına nasip değildir. Şehvetini teskin için sana bir ihsan yapar, ihtiyacını onunla giderirsin. Ve sen bunları sana göndereni bilir, anlarsın. Bunları sana nasip edenin Hakk (C.C.) olduğunu anlar, şükür yolunu tutarsın… Dolayısıyla irfanın artar, ilmin çoğalır. Allah (C.C.) seni halkın külfetinden uzaklaştırır. Ruhunu masivadan temiz tutmaya seni muvaffak eder.
Sonra kalbin nurlanır, hakiki ilimleri anlamaya kabiliyetin artar. Gönül gözün açılır, kalbin nurlanır. Hakk’a (C.C.) yakınlığın ilerler, tam o alemin malı olursun.
O manevi, büyük ilmin sırlarını muhafaza edebilecek hale gelirsen, sana rızık ne zaman ve ne vakit gelecekse bilirsin. Bu hal sana Allah’ın (C.C.) fazlı, keremi olarak verilir. Şanını ta’zim[4] etmek için bu hale getirilirsin. Netice olarak, bunların hepsi sana Allah’ın (C.C.) bir ihsanıdır. Allah-ü Teala (C.C.) bak bu manada neler buyuruyor:
- “Biz onların içinden işlerimizin hakikatına eren imamlar yaptık, sabrettikleri takdirde buna ererler. Onlar bizim ayetlerimize inanırlar.”
- “Yolumuzda gerçekten çalışanlara yollarımızı açarız.”
- “Allah’a (C.C.) karşı ittika
[5] sahibi olunuz ki size öğrete.”
Bu hallere erdikten sonra tekvin sıfatı tecellisi gelir. Açık bir emirle o işi yapmaya başlarsın. Bu emirde hiçbir şüphe yoktur. Güneş gibi açık meydandadır. Bu emir sana verilir ki; her tatlıdan daha hoş ve her güzelden daha tatlı… Bu vazifeyi yapmak için, sana gelen ilhamda karşılık bulunmaz. Bu ilham nefsin kirlerini eritir. Allah-ü Teala (C.C.), Peygamberlerine (A.S.) gönderdiği bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur:
- “Ey Ademoğlu, ben öyle bir Allah’ım ki (C.C.), benden başka ilah yoktur; ancak ben varım. Ben her neye ‘ol’ desem, olur. Bana itaat et ki, seni de benim gibi kılayım; bir iş için ‘ol’, diyesin ola…”
Bu haller hayret edilecek haller değildir. Bunu Peygamberler (A.S.) çok yapmıştır. Velilerin de (R.A.) bir kısmında bunlara benzeyen haller zuhura gelmiştir. Bazan havas tabakasına da bu vergi, Hakk (C.C.) tarafından bir ihsan olarak verilmiştir…



Hafi: Gizli, kapalı.
[1] Çalışıp kazanma
[2] istenilen, aranılan
[3] sevgili, muhabbet olunan
[4] ululama, büyük sayma, saygı
[5] sakınma, korkma





Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (K.S.) - Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler)
Resim
Cevapla

“►Abdulkadir Geylani◄” sayfasına dön