*HAKK'I ŞİKAYET ETMEMEK*

Abdulkadir Geylani (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

*HAKK'I ŞİKAYET ETMEMEK*

Mesaj gönderen aNKa »

ResimHAKK'I ŞİKAYET ETMEMEKResim


Sana tavsiye: İhsan edildiğin hiçbir hayrı kimseye söyleme…
İsterse bu dostun olsun…
Sonra…
Hikmeti icabı sende yapacağı ve tecrübe için vereceği bazı belalardan dolayı Allah’ı (C.C.) ithama kalkışma…
Bil ki; sana düşen vazife, bela olursa sabır göstermektir, hayra da şükretmek…
Nimeti bulmadan bulmuş gibi görünüp şükretmek, içinde bulunduğun bir felaketi şikayet etmekten daha iyidir…
Nimet-i İlâhiye’den mahrum olan tek kişi gösterebilir misin?
Hayır!..
İşte ayet:
- “Allah’ın (C.C.) nimetlerini saymağa kalksanız bitiremezsiniz…”
Sende o kadar Nimet-i İlâhiye var ki; hiç birini görmek istemiyorsun…
Kalben hiçbir mahluka gönül verme. Ve, kalben hiçbir kimse ile ünsiyet etme…
Bulunduğun hali kimseye anlatma. Ülfetin Allah’a (C.C.) olsun. O’na (C.C.) güven. Derdini O’nun (C.C.) kuvvetiyle O’na (C.C.) açarsın…
Arada ikinci bir varlık göremezsin…
Çünkü başkası varlığını ispat edip zarar veya menfaat vermeğe haklı değildir. Belayı senden yine O (C.C.) defeder. İzzeti ve zilleti O (C.C.) meydana getirir…
O’ndan (C.C.) başkası ne yükseklik vaad eder; ne de aşağı derecelere indirir. Başkası ne zengin edebilir, ne de fakir. Ve hiçbir şeyi hareket ettiremez ve durduramaz. Hepsini Hakk (C.C.) yaratır ve hepsi O’nun (C.C.) yed’inde ve O’nun (C.C.) iznindedir. Her şey O’nun (C.C.) emriyle cereyan eder ve yürür. Her şey muayyen vakte bağlıdır. Kafi derecede gelir. Sonra gelecek evvel gelmez. Evvel gelecek de sonraya kalmaz.
Allah-ü Teala (C.C.) şöyle buyuruyor:
- “Allah (C.C.) sana bir zarar verecekse alacak yine O’dur (C.C.). Şayet sana bir hayır murat edecekse, o hayrı senden çevirecek yoktur.”
İhsanını istediği kullara verir. O (C.C.) hem Rahîm (C.C.), hem de Gafûr’dur (C.C.)…
Afiyette bulunduğun halde Hakk’ı (C.C.) şikayete kalkışma. Yanında Allah’ın (C.C.) bol nimeti olduğu halde fazlasını isteme. Sana verdiği nimeti görmez olup inkar yoluna sapma. Bu halin bir nevi istihza olur. Sonra, Allah-ü Teala (C.C.) seni inceden inceye hesaba çeker. Dünyada belanı arttırır, ahirette ise seni azarlar. Cehenneme atar. Sonra, seni manevi halden soyar, rahmet nazarını senden çeker.
Hakikaten şekva[1] etmekten sakın. Etlerin makaslarla parça parça doğransa da itiraz yoluna sapma.
Sakın ha sakın itiraz etme:
- “Allah (C.C.), Allah(C.C.)…” De…
Kurtuluş iste. Fakat şekva etmekle değil. Hazer[2] et…
Yanlış yola sapmaktan kork. Şekva yolunu tutmaktan çekin. Çünkü ademoğlunun başına gelecek belalar ancak itirazından dolayı gelir…
O (C.C.), Erhamerrâhimîn olduğu halde, nasıl O’ndan (C.C.) şikayet edilir?
Hakîm (C.C.), Habîr (C.C.); kullarına en çok acıyan ve lütfunu esirgemeyen O (C.C.) olduğu halde, nasıl O’ndan (C.C.) dert yanılır?
O (C.C.), kullarına zulmetmez. Kuvvetli, işinden iyi anlayan bir doktora kızılır mı?
Evladına acıyan bir ana cinayetle itham edilir mi?
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyuruyor:
- “Allah-ü Teala (C.C.) kuluna çok merhamet eder; bir ananın evladını o kadar esirgemesi imkansızdır.”
Ey zavallı, Allah’a (C.C.) karşı edep tavrını takın. Zorla gelen belaya sabret, sabretmeye çalış. Güçlükle de olsa kendini bu yola uydurmaya alıştır. Rıza ve muvafakat yolunu tut. Maneviyattan az buçuk nasibin varsa, bu yolu tutarsın. Hakikaten bu yola devam edersen eşi bulunmaz bir cevher olursun. Aksi halde her şey elinden gider, artık bir daha bulmana da imkan kalmaz.
Allah-ü Teala’nın(C.C.) şu ayetini dinle:
- “Kıtâl[3] size farz oldu. Halbuki siz bundan hoşlanmazsınız… Bununla beraber sizin sevdiğiniz şey iyi olabilir, sevdiğiniz şey belki de fenadır; bunu siz anlayamazsınız, ancak Allah (C.C.) bilir.”
Çünkü hakikat ilimleri gizlidir. Böyle olunca, her hangi bir şeyi hissiyatına göre iyi veya kötü görerek uygunsuz bir yola sapma.
Eğer takva halinde isen, Allah’ın (C.C.) emirlerine uymaya bak.
Böyle olmak, yolumuzda ilk basamağı teşkil eder.
İkincisi velayet halidir.
Burada da sakin ol. Hiçbir işe karışma. Nefsini güzelleştirmeye bak. Haddi hiçbir zaman aşma.
Son mertebe gavs’lık, bedeliyet hallerine vardığın zaman, kader yolunda sıddıkiyet mertebesine çıktığın zaman, bütün yolları gönlüne aç. Yalnız, nefsine meydan verme. Kötü isteklerini araya sokma.
Dilini şikayetten sakla…
Bu halleri özüne benimsettikten sonra, her şey sana hoş gelir.
Gelecek hayır olursa senin için güzelleşir. Şer gelirse korkma; seni, taat ibadet yolunda felaketlerden Hakk (C.C.) saklar. Seni o beladan dolayı halka rüsvay etmez. Hatta, o belanın, gelip gidişinden senin haberin bile olmaz. Bir karanlığın gelişi gibi, akşam gelir; gün doğunca gider. Gidince de her taraf ışıkla dolar. Ve o bela, senin için sıcak karşısında yok olan soğuk gibi olur.
Bu anlatılan güzel işleri, kendine örnek al ve misallerden ibret almaya çalış.
Bu bela geldikten sonra günaha, kötülüğe yaklaşma…
Kerim olan Mevlanın (C.C.) huzuruna günahla giremezsin. Oraya ancak iyiler girerler. O (C.C.), kapısına ancak temizleri sokar. Kapısına ancak bütün manevi hastalıklardan beri olanları alır.
Nasıl ki, bir padişahın huzuruna, bütün koku ve kirlerden temiz olanların girmesi icap eder. Hak’ka da (C.C.) ancak saf, temiz olanlar gider.
Beladan korkma….
Onlar günahlara kefaret olur.
Nasıl ki; Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu hali işaret ederek:
- “Bir günlük sıtma, bir yıllık günaha kefaret sayılır.” Buyurmuştur.
Zahirde bela gibi görünen haller, seni daha da olgunlaştırır; bulunduğun hali muhafaza hakkı sana tanınır. İlahi sırları saklamaya emin görünürsün. Kalbin nurlanır, gönlün açılır. Lisanında bir fesahet olur. Bu fesahetin sebebiyle hikmetli konuşmalar yaparsın. Sana muhabbet, sevgi yolları açılır, hep bunları anlatırsın…
Sendeki bu üstünlük sebebi ile herkesin sevdiği bir varlık olursun. İnsanlar da seni sever, başka yaratılmışlar da…
Dünya da sana koşar, ahiret de….
Sen artık Allah’ın (C.C.) sevgilisi oldun. Her şey seni sevmeğe başlar. Mahlukatın sevgisi, Hakk’ın (C.C.) sevgisine bağlıdır. Aynı şekilde buğzu da, O’nun (C.C.) buğzuna bağlıdır.
Allah (C.C.) seni sevince; seni her şey sever. Buğzedince de her varlık sana düşman olur.
Bu makama yetiştiğin zaman Hakk’a (C.C.) kavuşmuş olursun. Kendi varlığın gider. Bir şey dileyemez olursun. Yanılıp da istekte bulunacak olsan, alacağın zaman bir de bakarsın ki, o şey kaybolmuş gitmiş.
Bu halinde, dünyadan sana pek az nasip verilir. Asıl çoğu senin için öteki aleme saklanır. Burada isteyip alamadığını ötede bol bol alırsın. Bunların arasında o kadar büyük nimetler vardır ki, akıl bir türlü onun aslına eremez…
Yükseğin yükseği ve gönlün mesrur olacağı her büyük nimet orada bulunur…
Eğer bunları beklemeden, bu meşekkâtli teklif evinde onlara kavuşmak istersen, az bir şey alabilirsin, fakat buna mukabil kalbin safiyeti gider, basiretin söner. Asıl istenen ve tahakkuku ahirete kalan nimetlere kavuşmaktan mahrum edilirsin.
Halbuki senin isteyeceğin ne dünyaya ne de ahirete ait olmalı; sebepleri yaratan, yeri seren, semayı yükselten Mevla (C.C.) olmalı.
Halbuki sen, ne buranın, ne de öteki alemin nimetini beklemeden az bir dünyalığa razı oluyorsun.
Kullarına doğru yolu O (C.C.) nasip eder, O (C.C.) Sübhân’dır (C.C.), en iyiyi bilen O’dur (C.C.)…

[1] şikayet, hoşnutsuzluk, sızlanma
[2] sakınma, korunma, kaçınma
[3] savaş, birbirini öldürme





Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (K.S.) - Fütûh-ul Gayb (Gizliden Sesler)
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

rıza bulasınız çok güzell bir konu...

HAKKI şikayet etmekten HAKKA sığınırız inşallahh....
herdem elhamdülillah.....



*Şükür; Allahü Tealaya karşı kulun yapması gereken bir vazifedir.Çünkü Hz.Allah onu yaratmış ve sayısız nimetler ihsan etmiştir.Bu nimetlere karşı kullarının şükran veya küfran yollarından herhangi birini seçmek üzere serbest bırakmıştır..Kul ,şükür yolunu tercih ederse;elindeki nimetleri ,Hz.Allahın razı olacağı bir surette sarf ederse,Allahü Teala onun bu şükrünü karşılıksız bırakmaz, nimetini arttırır.

şükrü sevgiyle.......


Resim



TEFVİZNAME

Hak şerleri hayreyler

Zannetme ki gayreyler

Arif onu seyreyler;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Sen Hakk'a tevekkül kıl
Tefvhiz et ve rahat bul
Sabreyle ve razı ol;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Kalbin O'na berk eyle

Tedbirini terk eyle

Takdirini derk eyle;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Hallâk-ı Rahim O'dur
Rezzâk-ı Kerim O'dur
Fe’âl-i Hakim O'dur;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Bil kat-ı hacâtı

Kıl O'na münacâtı

Terk eyle murâdâtı;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Bir işi murâd etme
Olduysa inâd etme
Hak’dandır o reddetme;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Hakk'ın olacak işler

Boştur gâm-u teşvişler

Ol hikmetini işler;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Hep işleri fâiktir
Birbirine lâyıktır
Neylerse muvâfıktır;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Dilde gamı dûr eyle

Rabbinle huzur eyle

Tefviz-i umûr eyle;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Deme şu niçin şöyle

Bak sonuna sabr eyle

Yerincedir ol öyle;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Mü’min işi renk olmaz

Akıl huyu cenk olmaz

Arif dili tenk olmaz;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Hoş sabr-ı Cemilindir
Takdir-i Kefilindir
Allah ki Vekilimdir;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Her dilde O'nun adı

Her canda O'nun yâdı

Her kuladır imdâdı;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Nâçâr kalacak yerde
Nâgâh eder ol perde
Dermân eder ol derde;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Her kuluna her anda

Gâh kahr-û gâh ihsânda

Her anda O bir şanda;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Gâh Mu’ti û gâh Mâni
Gâh Darr ü gâh Nâfi
Gâh Hâfizu gâh Râfi
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Gâh âbdin eder ârif

Gâh eymenü gâh hâif

Her kalbin O'dur Sârif;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Gâh kalbini boş eyler
Gâh hulkunu hoş eyler
Gâh aşka duş eyler;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Gâh sâde ve gâh rengin

Gâh tabun eder rengin

Gâh hürrem gâh gamgin;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Az ye az uyu az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Bu nass ile yorulma

Nefsinle dahi kalma

Kalbinde irab olma;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hal ile dahi olma;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Her dem anı zikreyle

Zirekliği koy şöyle

Hayrân-ı Hakk ol şöyle;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut O'nu bul
Koy gafleti hazır ol;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Her sözde nasihat var

Her nesnede ziynet var

Her işte ganimet var;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Hep rumzu işarettir
Hep gamz ve beşâdettir
Hep ayn-ı inayettir;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle

Ol söyleteni anla

Hoş eyle kabul canla;

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler



Bil elsine-i halkı
Eklâm-ı Hakk ey Hakkı
Öğren edeb-u hulkû;
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler



Vallahi güzel etmiş

Billahi güzel etmiş

Tallahi güzel etmiş;

Allah görelim netmiş

Netmişse güzel etmiş


İbrahim Hakkı Erzurumî
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Cevapla

“►Abdulkadir Geylani◄” sayfasına dön