7.3. HİKMET

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

7.3. HİKMET

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim


http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1068

7.3. HİKMET


Tasavvuf, keşif ve ilhâm ilmi olup mâiyyet-i ilâhî sayesinde (ilâhî bilelik gölgesi altında) sürekli yaşamaktır. İftikâr (hâcetini HAKK (celle celâluhu)'ya arz) ıyla, iftihar eden Muhammedî; iki elini bomboş semâya açarken, kalbini de bomboş Mevlâ (celle celâluhu)'ya açar ki bu hikmettir.
Hikmet zâten irade bilgisidir.
İlim bilgisi, âyet; irade bilgisi, hikmet; idrak bilgisi, kudret; iştirak bilgisi, vahdettir...

Bu samimî ve derunî duygularla ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL-ü-Tebarekte ve Tealâ'ya dua elini açan dünya ve âhiret dizini çöken çilekeş derviş, her muradına ermiş olarak kalkar iki âleme de...
Fakr kulluğun dört temelinden birisidir:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاء إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
''Ya eyyuhen nasu entumul fukarau ilellah, vallahu huvel ğaniyyul hamîd.''
"Ey insanlar, sizsiniz hep ALLAH'a muhtaç fakîrler. ALLAH ise, zengin ve hamd ile övülecek O'dur ancak." (Fâtır 35/15)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Tebâreke: bereketi, ezelî-ebedî hayrı ve birr-ü-ihsânı bol ve sonsuz ve bu şanı yüce olandır.
Tasavvuf; sıfır ve sonsuzun, duadakı Tevhidî ilmidir. Büyük Ârif ve Âşık Semnûn (kaddasallahu sırrıhu): "Tasavvuf; senin, mâsivâ (ALLAH (celle celâluhu)'dan gayrisi)'ya, mâsivânın da sana mâlik (sahib) olmamasıdır." sözü gerçek, saf ve samimî Sûfîyi ne de güzel târif etmektedir.

Sûfîler: HAKK (celle celâluhu)'yu tercih edenler ve de HAKK (celle celâluhu)'nun tercih ettikleridir. Uydur-kaydır konuşmamalıyız ve mutlaka sağlam bir mesnedi olmalıdır.



لِلْفُقَرَاءِ الَّذٖينَ اُحْصِرُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ لَا يَسْتَطٖيعُونَ ضَرْبًا فِى الْاَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ اَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُمْ بِسٖيمٰیهُمْ لَا يَسْپَلُونَ النَّاسَ اِلْحَافًا وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ

"Li'l-fukarai'llezine uhsiru fî sebilillah....:Kendilerini ALLAH yoluna hasr eden fakîrler (hasredenler, vakfedenler, tahsis edenler, zamanlarını o yola harcayanlar) için...." (Bakara 2/273)



Ve onlar ömürlerini acz, fakr, zillet ve illet ile ALLAH (celle celâluhu) ve Resûlune adamış, cehâletten kemâlâta, bâtıldan hakka, şerden hayra hicret eden ahyâr ve ahrâr muhacir Sûfîlerdir.

لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرٖينَ الَّذٖينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ اُولٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ
''Lilfukarailmuhacirîn ellezîne uhricu min diyarihim ve emvalihim yebteğune fadlem minallahi ve ridvanev ve yensurunallahe ve resuleh, ulaike humussadikûn.''
"Bir de (o gelirler) yoksul muhacirler içindir ki yurtlarından ve mallarından (uzaklaştırıp) çıkarıldılar. ALLAH'tan bir lütuf ve hoşnutluk (Fazl-ü-rıza) ararlar, ALLAH'a ve Peygamberine hizmet ederler. İşte onlardır doğru olanlar!" (Haşr 59/8)



Tasavvuf: gözbebekleriyin sahibi'nin gözdesi (sevgilisi) olma mesleğidir.

Tasavvuf: Mârifet-i Muhammedîyye'ye ilim, irade ve idrakle iştiraktir.
Gerçek Mârifetullah'a ise asla yol yoktur. Mutlak mârifet ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL'in ve gerçek kemâlâtta, mutlak kemâl sıfatlarıyla muttasıf olan RABB'ımızın Zâtına aittir.



مَنْ اَعْرَضَ عَنْهُ فَاِنَّهُ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وِزْرًا
''Men a'rada anhu fe innehu yahmilu yevmel kiyameti vizra.''
"O, onların geleceklerini de bilir geçmişlerini de. Fakat onların bilgisi O'nu kapsayamaz!" (Tâ Hâ 20/100)



اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْحَیُّ الْقَيُّومُ لَا تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذٖى يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلَّا بِاِذْنِهٖ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحٖيطُونَ بِشَیْءٍ مِنْ عِلْمِهٖ اِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَا يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِىُّ الْعَظٖيمُ
''Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum, la te'huzuhu sinetuv vela nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, ya'lemu ma beyne eydihim ve ma halfehum, ve la yuhitune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa', vesia kursiyyuhus semavati vel ard, ve la yeuduhu hifzuhuma, ve huvel aliyyul azîm. ''
"ALLAH'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, dâima yaşayan, dâima duran bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurundan şefâat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilimden hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini gözetmek, O'na bir ağırlık da vermez. O, çok ulu ve çok büyüktür." (Bakara 2/255)



Âyetü'l-Kursî ilmi alan, Muhammedî edebi huyu kılan âlim, ârif, kâmil ve âşık SÛFÎ... Sûfî; ilimle teslimiyet, edeble istikamet, irfânla mârifet ve îkanla rızaya sürekli koşan maraton koşucusudur.

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Mârifetten anladığımız: Hilkat (yaratılmışlık) vâsıflarından beri' olan EL HALİK (celle celâluhu)'yu tanımaktır. HAKK (celle celâluhu)'nun rızasına ulaşım yollarını bilebilmek sanatıdır.


Ârif ise; Muhammedî mârifet edebini koruyabilen mü'mindir.

Mâ'rifet: EL HAK (celle celâluhu)'nun Esmâ-i Hüsnâsının ve sıfatlarının kemâliyeti ile Zât'ının Vahdaniyetinin kalbî isbatıdır.

Fark şu ki: mü'min; Hakk-ı Zât (ZÂT'ın Hakkı) ile meşgul iken, ârif; Zât-ı HAKK (celle celâluhu) ile (HAKK (celle celâluhu)'nun Zâtı) ile meşguldur. "Bile"dir, Hazır-Nazır ve Murakıb bilip heran huzurda olduğunu asla unutmamaya azmeden muhteşem ve mübârek bir Muhammedî mü'mindir. Dolayısıyla mârifet; ârifin Zât-ı HAKK (celle celâluhu)'ya tâ'zim (ululama, yüceltme, saygı) duygusudur.

Âşık ise; dinmeyen ve her yönden yağan bir çile yağmuru altında; içi, dışı ve ıslanmadık hiçbir yeri ve şeyi (zerresi ve hücresi) kalmayan kâmil ârifin şeksiz şüphesiz hâli ve adıdır. Çünkü; muhabbet muhatabını tâbi' kılar... Muhammed (aleyhi's-selâm)'ın merhamet ve muhabbetinden habersiz bir müslümanın Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e tâbi' oluşta gevşek kalışı bundandır...

İnsan yapısında gizli olan ve mânevîyatını çökerten:
1- Cismanî lezzetler
2- Hayvanî fiiller
3- Cânî sıfatlar
4- Ahlâkî rezaletlerdir.


Bunun için ayık ve uyanık olan Muhammedî, dâima teyakkuz (gözü açık, tetikte) halindedir. Rahat aramadığı için rahattır ve inandığı için emindir... Dünya derdini, tekemmülü için çile bilen Sûfî; SEYRÂN'da DEVRÂN'ı seyreder.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: "Lâ rahate fi'd- dünya!: dünyada rahat yoktur!" kuralını hiç unutmaz.


Eşsiz âşık, azîz ârif, kullî kâmil ve İmâmü'l-Mü'minin Alî (keremullahi veche): "Dünyası kendisine geniş ve müsaîd gösterilip de onunla mekr (hile, düzen, tuzak) ve imhâl (muhlet verme) edildiğini bilmeyen kimse aklından aldanmıştır." (Müfredât-ı Râgıb'dan).

Ne dersin kardeşim, bu buyruğa?
Özümüzdeki Muhammedî merkezde merhamet, muhabbet, hürmet ve hasbî hizmet vardır. Onun için Muhammedî oluş şuûruna senin de ulaşman için hepimiz hasbî hizmetindeyiz ki hasbî hizmet servisinin kaynağı, herşeyin de kaynağı olan EL HAKKU'l-Rabbü'l-âlemin (celle celâluhu) dur. Sonra en üstün hasbî hizmetini esirgemeyen Zât-ı Şerîf; ömrü boyunca: "Ümmeti! Ümmeti!: Ümmetim! Ümmetim!" diye inleyen Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'dir. Sonra ALLAHÜ ZÜ'l-CELÂL'in dosdları seferberdirler.
Tüm kâinâtın var oluş sebebi de senin bu şuûra ulaşman içindir.
Kısacası hepimiz hasbî hizmetindeyiz...
Karınca Kaderince...
Herkes hünerini gösterecek...
Senden gayret!
Erenlerden himmet...
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den şefâat,
RABB'ımız (celle celâluhu)'dan hidâyet...


Hizmet: HAKK (celle celâluhu)'nun halkına hizmet Hakk'a hizmettir.

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Hikmet: Aklın İlmullah ve Edeb-i Resûlullah ile gerçeği (hakk, soyut, öz söz) bilmesi bulması ve hayrı (somut fiil) yaşamasıdır. Edebsiz ilm ise İblisi hidâyetten çıkarıp lânete ve cehenneme çekmiştir. Hakkın anlaşılıp inanılması ile hayrın bilinip işlenmesi ise ilim, irade, idrak ve iştirak bütünlüğü ve kemâlât ile mümkündür ve hikmettir.

Hikmet: Fıtrî verilen ni'metlerin, fâzilette ve hidâyette kullanıp emânet olan Ahdullah'a sadakat anlayışıdır.

Hikmet: İlmullahla ilgili ilâhî ilhâm ve ledûnnî bir lûtfü-ü-ikrâm ve ihsândır.

Hikmet: Tevhidî teslimiyetle Muhammedî oluş şuûrunun nur ışığı olup ilâhî istikâmette sırât-ı müstakîmi aydınlatır, canlara can katar.

Hikmet: İnsanın ilâhî iletişim (rücû-ürûc, geliş-gidiş) hattı ve nakle teslim olan aklın ilâhî istikamet yürüyüşündeki Kur'ânî ışıktır...

Hikmet: Geçene tevbe fikrinin, gelene dua zikrinin ve şu anda olan (hükm-ü hakk) a rıza şükür ya da sabrının sentezinde Kudretullah katalizörü olan ilâhî bir naz-niyâz nurudur.

Hikmet: Eşyâ aynasının ardındaki sırrın sebebini, Sahibini ve sistemini seziş, biliş,buluş ve oluştur...

Hikmet: İnsanın kabiliyet ve kisbince (çalışma) ilmin (asl) hakikatini ilim, irade, idrak ve iştiraktir.

Hikmet: Merkezdeki vücûdun ve muhitteki mevcûdun i'tidal üzere Muhammedî görüşle izlenmesidir...

Hikmet: Aklı kemâlât bulup ilâhî aşka dönüşen âlim, ârif, âşık ve kâmil olan insanın kendi özündeki., merkezindeki sabit (devrânsız) Muhammedî mesned ve kudsî nur prizi olan Akdes Noktasından Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e teslimiyet edebi ile İlmullah'dan kabiliyet ve isti'dâdınca alması ve özündeki (a'yân-ı sabitesindeki) Muhammedî hakikatı hayata geçirip hakkı, hayr kılma içgüdüsüdür.

Hikmet: Hakkı ve hayrı derunî dileyiş duası ve devâsıdır...

Hikmet: Subhanî seyr-ü-sülûk olan insanın imkanla imtihanında; bedenin terbiyesi, nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi ve ruhun tecliyesi hünerinde gerekli ilm-ü-edeb ve irfân-ü-erkânın sağlandığı Habibî hattır...

Hikmet: Soyut ve mânevî hakk i'tikadının, somut ve maddî hayra ve ameli sâlihe dönüşümünü sağlayan ilim, irade, idrak ve iştirakin bilişim ve bileliğinin birlik bütünüdür.

Hikmet: Nakldeki vahyî İlmullahın, Muhammedî Edebî meleke ile aklın anlayabileceği, Vuslât Vâdisindeki tenezzül ve tevâzu' udur.

Hikmet: Ahmedî Ahyârların yaşanınca anlaşılan ilâhî aşklarının adıdır. Ahyârlar en hayırlılardır.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim "ALLAH hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse ona pek çok hayr verilmiş demektir. Ancak Ülü'l-Elbâb (temiz ve ince akıl sahibleri) ibret alırlar (anlarlar)." (Bakara 2/269)
"Ahmedî Ahyârlar"sözümüz ise haktır:

Resim "Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size kitabı ve hikmeti öğreten ve size bilmediğiniz şeyleri öğreten bir Resûl gönderdik." (Bakara 2/151; Âl-i İmrân 3/164)

Hikmet:Hâl-i Hazır Şe'enullah'da: Habibullah Havuzundan akmakta ve şifâ ışığı olan Nur-u Nebîyullah'dan insanların fıtrî isti'dâd ve kabiliyet kabı kadarınca ve kaderince alabildiği hikmet bâliga nâsibi ve kısmetidir.

Resim "Bir hikmet-i bâliga (hedefe ulaşmanın en yüksek derecesine ermiş bir hikmet), fakat uyarılar fayda vermiyor." (Kamer 54/5)

Hikmet: Kapağı şifreyle kilitli şehâdet şişesini açma usûlü ve balını yeme sanatıdır. Şişeyi dıştan dişleme değil!..

Hikmet: Âyetlerin içeriğinin (İlmullah) Muhammedî Edeble (metod) ve lisan ile insanın anlayış seviyesine indirgenmesi neş'esidir.

Hikmet: Kulun ilâhî, Kur'ânî ve Muhammedî Nur nâsibini bilebilme, bulabilme, alabilme ve kullanabilmesi için basarı ile basîretini birleştiren (isale eden) iletken izâh zevkidir...


Hikmet: İhkam kökünden olup hüküm, hükümet,sağlamlaştırma anlamında olup masdarının içeriği kötülüklerin terki, iyiliklerin teminidir.

Hikmet: İlim (bilgi), fıkıh (bilgiyi anlama) ve fiilde doğruyu bilmek, anlamak ve yaşamaktır.

Hikmet:
Eşyânın hakikatına erip öz varlık mânâlarını anlayış neş'esidir.

Hikmet: Herşeyi bilen ve hâkimiyet tek zâtına ait olan ALLAH Tealâ'nın sistemin sahibi ve ustası olduğunu ve ilk sebep ve son sonucu icâd edişinde Sünnetullahın denge ve düzenini düşünüştür.

Hikmet: Abdullah'ın, Ahdullah ve Sünnetullahı, Muhammedî anlayışı ve yaşayışıdır.

Hikmet: ALLAH Tealâ'nın kulları yararına olan ikrâmlarını, Habibî Hasbî Hizmet elleriyle HAKK'ın kullarına infâk etmek inceliğidir.

Hikmet: Herşey,herzaman,her yer ve her hâlde, lâzım ve lâyık olduğu şekilde, kul oluş şuûrunu İlâhî sıfat ve esmâ sistemi içinde anlayış zevki ve Şe'enullahta yaşayış hazzıdır.

Hikmet: HAKK'a inanış, doğruya-güzele-iyiye yönelişve hayrı işleyiş tercih ve iradesidir.

Hikmet: Çile çobanlığı emânetine, İlâhî ilim ve Resûlî edeble sadakat, kâinât nimetine muamelede adâlet üzere olmayı anlayış ve yaşayış gücüdür.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Küllukûm raîn, küllukûm mes'ulün an raîyetihi: hepiniz çobansınız ve her çoban sürüsünden sorumludur." buyurmuştur. (Buhârî, Cuma 11; Müslim, İmaret 20; Ebu Dâvud,İmaret 1,13; Tirmizî, Cihâd 27)

Hikmet: Muhammedî oluş şuûruna ulaşan kulun Rabbanî ve Kur'ânî yaşayış ve sılasına vuslat çilesi ve çabasıdır.

Hikmet: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: "ALLAH'ın ahlâkı ile ahlâklanınız!" emrini duyuş ve: "Sıbgatullah (ALLAH boyası) ile boyanınız" hükmüne uyuş inceliğinin bu hayatta birebir tevhidi ve tatbikatıdır.

Hikmet: Rabbü'l-âlemin'in Resûlünün "Rahmetenlilâlemin" oluşu sırrı sıfır lûtfundan, EL LÂTÎFÜ'l-HABÎR (cc) nun hidâyeti ve EL MUHAMMEDÜ'l-EMİN (sav) şefâatıyla haberdâr olan lübbü'l-lüb (özün özü) ehli erdemine erme evrenselliğidir.

Hikmet: Kulun imân ve sözünde sağlamlık, amel ve fiilinde isabet için şart olan şefâat şerefidir.

Hikmet: Kulu, sonucunda hakka ve hayra kavuşturan ilim, edeb, imân ve amel anlayışını anlatış keremidir.

Hikmet: Naklî ve ilmî anlayışla kulluk kişilik kimliğinin Rabbü'l-âlemin'e bağlı ve ait oluşuyla parmak izi gibi tek kulu olduğu şuûrunu duyuşun (Muradullah) imân onuru...

Hikmet: Aklî ve edebî görüşle, ezel-ebed arasında şu andaki eşyâ zincirinin iki ucunda sahibi ve ustasını bulup emredilen sâlih ameli işleyiş ve Emrullah'a uyuş şerefidir. Ve bu iki insanî anlayış hikmeti; salâvat ve salât sılasına vuslat sağlayınca, kul kâmil olur ve hâkimdir. Bu hâkimliğini ise, EL HAKÎMÜ'l-HAKÎM (cc) hâkimler hakîminin hükmü altında ve Muhammedî mezheb ve meşreb üzere HAKK'ın kullarına hasbî hizmette İlâhî aşkın ve hikmetin fışkırdığı pınar bilir... Kurda da koyuna da Sebilillahtır... Can suyudur damlaları, özü HAKK'ta gözü halkta, ALLAH aşkına akar da akar...

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

İbrâhim (as) diliyle:

".... Rabbiyellezî yuhyî ve yumuîtû....: RABBim dirilten ve öldürendir...." (Bakara 2/258)

Nemrud diliyle:

"..... En Ûhyî ve ûmîtû....: ben diriltir ve ben öldürürüm......" (Bakara 2/258)

İbrahimîler ise:
tüm nemrudların da islâh ve iflâhı için durmadan dua ederler...

Hikmet: Kulun, naklin kaynağı kalb kazanı (vehbî,imânî,tercih) ile aklın kaynağı kafatasının (kesbî, amelî, irade) RABB'ısının ihsânı olduğu Muhammedî şuûruna ulaşım aşkıdır.


Hikmet: Hakkı ve hayrı biliş, buluş ve oluşta Hâkimiyet-i İlâhî hibesidir.

Hikmet: Hidâyetullaha, Şefâat-i Resûlullaha ve Himmet-i Ehlullaha ulaşımda (sıla) kulun, sınırlı sorumlu akıl, tercih ve iradesinin gönüllü gayretidir.

Hikmet: Kulun, Rahmânî ve şeytânî telkin (çağrı) tarlasından geçerken teyakkuz (dâima uyanıklık, hazırlıklı olma) melekesi ve huyudur.

Hikmet: Hikmetin hatîbi (hitab eden), hitabı ve kitabı olan Kelâmullahı duyuş, anlayış ve uyuş uyanıklığıdır.

Hikmet: İlim-edeb-irfân-erkân-din-ibâdet-şehâdet-âhiret-cennet zincirini zevk edebilme hazzıdır.

Hikmet: Her kulun Nur-u Muhammed'den parmak izi gibi şahsî, ferdî, fıtrî, veysî, vehbî nâsibinin, kısmeti olabilmesi için lâzım ve lâyık olan imân ve ameli anlayış nuru ve yaşayış onurudur...

Hikmet: EL LÂTIFÜ'l-KERÎMÜ'l-RAHÎMÜ'l-VEDÛD (cc) nun sebebsiz ve şartsız olan İzzet-i İlâhî işaretidir.

Hikmet: Kulun; dininde, dünyasında ve âhiretinde Muhammedî denge ve düzeni kurabilme keyfiyeti ve kemâlâtıdır.

Hikmet: EL GAFFÂRÜ'l-KAHHAR (cc) yu heran, her yer ve her hâlde hazır-nazır ve murakıb (gözetici) bilme, bulma ve yaşama şuûrudur.

Hikmet: Âşıkların gönüllerinden kaynayıp çile çeşmelerinden fışkıran İlâhî İlhâm Lûtfudur...

Hikmet: Ravza rızasına sıla edenlere ikrâm edilen Resûlullah Rahmeti ve feyz fazîletidir...

Hikmet: Kulluk Kâbesi olan kalbin dört yüzüne: "Aşk-ü-cezbe, zühd-ü-takvâ, sıdk-u-huşû', havf-ü-recâ" yazısını yazmak yaşamının sırrıdır.

Hikmet: Aklın; nakli anlayışının adı ve nakli yaşayışının tadıdır...

Hikmet: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şu uyarılarını duyuş, uyanış ve gereğine uyuş anlayışının adıdır

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "En nâsü niyamün fizâ mâtû intebahu: insanlar uykudadırlar, öldükleri zaman uyanırlar" buyurmuştur. (Aclûnî, Keşfü'l-Hâfâ II/414 (2795)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Lezzetlerin yıkıcısı ölümü çokça anın!" buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâmet 26;İbn Mâce Zühd 31; Nesâî, Cenâiz)


Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Men istevâ yevmehu fehüve magbunun: iki günü eşit olan ziyandadır." buyurmuştur. (Deylemî, FirdevsIII-611 (5910)


Azîz kardeşim,
İslâmın ruhuna, Muhammedî oluş şuûruyla ulaşılır, ilmi ve hikmeti anlaşılır ve fikrî, ahlâkî, hukukî ve medenî metodları yaşanır. İslâm sistemi budur. İslâm Dinin gözettiği gaye hikmet-i teşrîdir: Şer'î hüküm ve amellerin hikmeti, içeriği, gayesi ve sırları... Şerîat-ı Garra'nın ruhu, hikmet sırları ve Muhammedî şuûr nurudur...

İlmi zâhiren gören birisi, içeriği olan hikmeti göremeyebilir:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Sizden birinizin cinsî ihtiyacını tatmîn etmesinde de bir sadaka vardır." buyurunca dediler ki: "Yâ Resûlullah! Birimiz cinsî ihtiyacını gideriyor ve bu ona sevâb oluyor öyle mi?" Resûlullah (sav): "Ne dersiniz? Olmuyor muydu? İşte böyle, helâl yoldan gidermesinde de onun için bir sevâb vardır!" buyurmuştur. (Muslim, Zekât 52; Ebu Dâvud, Tatavvu' 12; İmâm Ahmed, Müsned V-167)

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya geldiklerinde, öldüren de öldürülen de ateştedir!" buyurunca ashab: "Bu öldürenin durumu açık, öldürülenin durumu niye öyle?" diye sordular. Resûlullah (sav): "O da adamını öldürmeye karşı son derece hırslıydı!" buyurmuştur. (Nesâî, Tahrîm 29; İbni Mâce, Fitem 11)


Hikmet: Bâtınî bir güneştir ki diri kalbleri aydınlatır, ölü kalbleri karartır. Zâhirî güneş ise tersine çamaşırcıyı karartır da çamaşırı ağartır...


Son iki hadisin bildirdiği zâhirî ilim içindeki hikmeti anlamamız gerekir...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kırk gün süreyle ALLAH'a ihlâs ile amel edenin hikmet pınarları kalbinden lisânına akar" buyurmuştur. (Abdullah İbn Abbas (ra) dan; Ebu Nuaym, Hilye V-189; Deylemi, Firdevs IV-213/6179; İbnu'l-Esir Câmi'ul Usûl XI-557/9166)

İslâm dininde hikmeti gizlemek büyük suçtur:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kime bir ilim sorulur da onu gizlerse kıyâmet gününde ALLAH ona ateşten bir gem vurur" buyurmuştur. (Ebu Dâvud, İlim 9; Tirmizî, İlim 3)


Resim
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Resim
nur-ye yazdı:

Hikmet: Bâtınî bir güneştir ki diri kalbleri aydınlatır, ölü kalbleri karartır. Zâhirî güneş ise tersine çamaşırcıyı karartır da çamaşırı ağartır...



İslâm dininde hikmeti gizlemek büyük suçtur:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kime bir ilim sorulur da onu gizlerse kıyâmet gününde ALLAH ona ateşten bir gem vurur" buyurmuştur. (Ebu Dâvud, İlim 9; Tirmizî, İlim 3)



Allah c.c'u razı olsun. Büyük bir zevkle takip ettim. Hizmetin daim olsun nur-ye'm.

Sevgiyle....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön