VELAYET

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

VELÂYETResim

Dost -> DOst -> DOSt -> DOST!..

VELîYYULLAH-EVLİYÂYULLAH kaddesallahu sırrahum..

İnsan Nefsi, EMRedilen MuhaMMedî Kemâlâtı bu âlemde başarırsa, MuhaMMedî Gayret gösterir, bir MuhaMMedî Kâmilin Hasbî Hizmet Merhametinde, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin MuhaBBet Hakikatında;
Müslim, Mü’min, Velîyyullah hatta Ehlullah olur şehâdette inşae ALLAHu Teâlâ..

Kur'ân-ı Kerimimizde ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemde nedir Velîyyullah ve Evliyâullah?

Velâ : Bir şeye yaklaşmak. Yakınlık. Sâhiplik. Sevme, muhabbet.
Veliye : İdare etmek. Düzenlemek. İşini üzerine almak. Yardım etmek. Sevmek.
Vellâ : Birisini bir işe idareci kılmak.
Tevellâ : (Tevelli) Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme, yüz çevirip terketmek. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek
Evlâ : Daha lâyık, daha uygun, daha yakın. Daha iyi, birincisi, başta gelmesi lâzım geleni.
Veliyyullah : ALLAH'dan korkan, sayan, seven, temiz, pâk olup amel-i salih işleyen ALLAH'a dosd olan ALLAH'ın dosdları. ALLAH'ın velî kulu.
Evliyâ : (Velînin çoğulu) Velîler. Nefsine değil, dâimâ Cenab-ı Hakk'ın rızâsına tâbi olmağa çalışan, ibâdet ve taatta, takvâ ve riyâzatda çok yüksek mertebelere ulaşıp Allahın mahbubu ve karibi olan büyük ve ender zâtlar.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin; Beşeriyyeti, Velâyeti, Nübüvveti ve Resûliyyeti açıktır..
Beşeriyyeti her abduhu gibi kaderini yaşamış HAKK TeÂlâ’ya yürümüştür..
Nübüvveti HATM olmuş DÂİRe TAMMamlanmış ve VELÂyetine DERC olmuş Ehl
-i Beyt aleyhumu's-selâmın VELÂyet Kablosuncaki CAN CERRyÂNı gibi ilelebed kıyamete kadar AKmaktadır her ÂN ŞeÂNullahta..
Resûliyyeti, ZÂTen ezel-ebeddir ki “ALLAH ve Resûlüne; Teslim olunuz, İman ediniz, Tâbi olunuz, İtâat ediniz! Kelâmullahta EMRullahı OKUmaktayız DUYup UYmak azmindeyiz şehâdette inşae ALLAHu Teâlâ..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin Velâyeti, elbette ALLAH celle celâluhunun El Veliyyü, El Vâlî, EL Mevlâ celle celâluhu esmalarının mazharı, zuhur yeri tecellî tahtasıdır.

Kısaca göz atalım bu esmâ-yı Hüsnâya..

El Vâlî : Herşeye (kâinâta) sahib, hakîm ve mâlik olduğu sistemi idâre eden, tasarruf eden. Külli şey'in mutlak sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Vâlî :
Resim

El Veliyyü : Sahib, mâlik, nâsir, mûin (yardımcı), dosd (seven ve yardım eden), mütevelli (herşey O'nunla yürüyen). Her şeye her şeyden daha yakîn olup her işlerini üzerine alıp icrasını yüklenen, kullarının dosdu, yâri, sahibi ve velîsi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Veliyyü :
Resim

El Mevlâ : Halkının velîsi, dosdu, var edip idâre edeni olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL. : Sahib, mâlik,Rabb, velî, mürebbi, yardımcı, ihsan edici, dosd ve eserlerini seven ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL...

El Mevlâ :
Resim

EL Mevlâ ismi, velâyet
(birinin dosdu, yakını, yardımcısı olmak, onun idâresini elinde bulundurmak) kökünden masdar ismi ve sıfattır. Muhabbet bağıyla bağlı dosd, sahib, mâlik, efendi demektir. Velâ kökü parmak-yüzük "ile"liği değil de et-tırnak "bile"liğini yani "yakîn"i içerir. Mevlâ, İlâhî yakînliğin adıdır. Rabbü'l-'âlemîn'in Mâlikiyyetini mânevî yakınlık ve muhabbet kabul ediştir. ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in Mevlâmız olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de 16 âyette geçer. Hadis listelerinde geçmemekle beraber Kur'ân-ı Kerîm'de geçmektedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, o zamanın şartlarında köle olanları sahiblerine hitaben konuşurken onlara: "Rabbim, Mevlâm" demelerini yasaklarken, köle sahiblerine de kölelerine "kulum" demelerini yasaklamıştır.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sizden kimse “abdî-kölem, câriyem” demesin!. Köle de “Rabbî-sahibim, Rabbetî-sahibem” demesin!. Malik (efendi): “Oğlum, kızım” desin. Memluk (köle) de: “Seyyidî-efendim, Seyyidetî-hanım efendim” desin. Zira hepiniz memluklersiniz. Rabb de azîz ve celîl olan Allah’tır.” buyurmuştur.
(Ebu Hüreyre’den; Buhari, Itk 17; Müslim, Elfaz 14, (2249); Ebu Davud, Edeb 83, (4975, 4976).

Bir rivâyet de şöyle gelmiştir:
Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hiç kimse “Rabbini-efendini doyur”; “Rabbine abdest suyu dök”; “Rabbine su ver” demesin. Bilakis “Seyyidim”, “efendim” desin. Sizden kimse abdî (kulum), emetî (cariyem) de demesin. Bilakis “oğlum”, “kızım, yavrum” desin!” buyurmuştur.

(Müslim. Elfaz 15, (2249)

Resim---Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : "Sakın biriniz benim abdim demesin! Zira hepiniz Allah'ın abdleri-kullarısınız, Velâkin: "fetâm-yardımcım-delikanlım" desin! Köle de: "Rabbim" demesin, lâkin "seyyidim-efendim desin!" buyurdular.
Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivayet ettiler ki :Bize Ebû Muâviye rivayet etti. Bize Ebû Saîd El-Eşecc de rivayet etti ki: Bize Veki' rivâyet etti.
Her iki râvi A'meş'den hu İsnad ile rivayette bulunmuşlardır.
İkisinin hadîsinde de :
“Köle efendisine Mevlâm demesin!” cümlesi vardır.
Ebû Muâviye'nin hadîsinde : “Zİra sizin Mevlânız ALLAH celle celâluhudur.» ziyâdesi vardır.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Mevlâ isminin, Velî, Vâli, Vedûd isimlerinin anlamlarıyla ilşkisi vardır.

EL VELÎ celle celâluhu ZEVKİni hazzeden, mazhar olanlar, El Velî celle celâluhu'nun Velîsi, Evliyâullahı olurlar.
Tüm sevgililerinden ayırıp, o kimseye ebedî sevgili ve gerçek dosd O
(El Velî celle celâluhu) olur.
O'ndan gayrısına meyil verip gönül bağlamaz ve bağlayamaz.
“Sevgilimden ayıran oldu bana Sevgili!... der gezer bu ÂLemde inşae ALLAHu Teâlâ…
Şimdi BİZ BİR-İZ MuhaMMedî Şuuru içinde Kur'ân-ı KerimimİZe bakalım kimlerdir Evliyâullah..
ALLAH celle celâluhu önce kullarına Mutlak-Tek Velî-Dost olduğunu ilân buyurmakta:

نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Resim---“Nahnu evliyâukum fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhireh(âhireti), ve lekum fîhâ mâ teştehî enfusukum ve lekum fîhâ mâ teddeûn: "Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz- dostlarınızız. Orda nefislerinizin arzuladığı her şey sizindir ve istediğiniz her şey de sizindir."
(Fussilet 41/31)


أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---“E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.”
(Yûnus, 10/62)

الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ
Resim---“Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn: Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.”
(Yûnus, 10/63)

AÇış nidâsı ki أَلا: e LÂ?. Öyle değil mi uyanık olun ki, dikkat edin ki uyarısı..
إِنَّ: muhakkak ki, şüphesiz ki, tek gerçek ki..
أَوْلِيَاء اللّهِ: Allah'ın dostları.. Allah'ın Velîleri.. EVliyâuLLAH..

Bu çağrı “Bezm-i beL” ya ÇAĞrı.. en yakîn SALL Yolu.. Nefsin/AKLın keMÂLÂt Kilidi ANAhtarı Hasbî Hizmetçileri tÂRİF ve İZin İzlemeye DÂvet..

Velî:-KULca- Hayatını mücadelelerle ve azimet ve fevkalâde bir zühd ve takva ile ibadet ve taata sarfederek kendisinden ALLAH celle celâluhunun izniyle gaybdan haber vermek ve gaybî ahvali keşfetmek gibi ilmî ve kevnî hârikalar zuhura gelen zât. ALLAH celle celâluhuya manevî yakınlık kesbetmiş olan şerif zâttır..
Velî:-HaKKça- ALLAH celle celâluhu..
LUTFuLLAHın vüCÛDa geliş AYNası.. VeLâyet..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin NüBüVVetinin, BİLElik NÛRunun VeLÂyet Kablosu Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın Ezel-ebed EDEB SALLın İSÂLE Kanalı..
Muradulahın EMrullahını >Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem den AYNen alıp >Sünnetullahı Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmca >şe’ÂNuLLAHta YAŞAyarak ALLAH celle celâluhunun DİRİ ŞÂHİDleri..

VeLÂda el Latîfu’l- Habire LâmekÂN-Lâ zamÂN HaKKe’l- Yakînlik ve Haberdârlık vardır..
Ben-sen-o -> PîR -> Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ELİ -> YEDuLLAH…
Para PUTunun Tevhid Tüccarlarını ve Tasavvur Simsarlarını bir tarafa atıp, NASSa-Kur'ân-ı Kerim ki RABBBu’l-ÂLEMîn SÖZünü RAHMetenli’l- ÂLEMîn SESinden ÂYET veyâ Sahih Hadis-i Şerîf olarak DUYar Uyarsak KİM dir VELîyuLLAH?..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

MuhaMMEdî İnanç-Amel-Ahlâk-HÂLlerinin vasıfları nicedir?..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak Allah şöyle buyurdu: ‘Her kim benim bir velî (kuluma) düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim. Kulum bana, ona farz kıldığım şeylerden bana daha sev¬gili olan birşeyle yaklaşamaz. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder. Nihayet ben onu severim. Ben onu sevince, artık onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Benden (ne) isterse muhakkak ona veririm. Bana sığınmak isterse muhakkak onu korurum…”

(Buhârî, Rikâk 38)

ALLAH celle celâluhu BUYurur ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem DUYurur ki;

الَّذِينَ آمَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ
Resim---“Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn: Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.”
(Yûnus, 10/63)

Onlar iman etmişlerdir ve ittikâ eder olmuşlardır..
İman, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemin i’tikadını AYNen Kalben tasdik, dillen açıklamaktır ilan etmektir. Ve de YAŞAmaktır..


أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---“E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.”
(Yûnus, 10/62)

Bu âyette ki VELÎ KALBindeki “iman” ın mazi siğa-geçmiş zaman kipinde gelmesi; nasıl da, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden , Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmdan beri imanın değişmez zincirini GEÇmişe BAĞlamakta ve, ondan sonra GELen “Takvâ” nın, muzari sığası-şimdiki ve gelecek zamanı içine alan geniş zaman kipi üzere gelmesi de şimdiki ve gelecek zamanı içerisine alması her ÇAĞın VELÎyullahının “takva” sını kurması-koruması-kesintiye uğramadan sürdürmesi sorumluluğuna aşkça bir işarettir.

Allah’ın velîleri, CeNÂb-ı HAKK’ı ASLen yaşayıp; ne AYNı, ne GAYRı BİLmek SIRRına vakıftirlar ki bunu ANcak Yaşayanlar BİLmektedir. BİLen DEmez DEyen BİLmez SıRRI çocuk DOĞurmak gibidir ANlatılamaz..
Kur'ân-ı Kerimî-MuhaMMedî İman da KAVİ OLuş, Ehl-i Takvâ olmaz sa olmazıdır VeLâyetin..

El Kavîyyü :
Resim

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Resim---Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr: Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.”
(Hucurât 49/13)

Bunu insan oğlunun NAKİLsiz ham AKLı basite almamalı ve de birilerinden üfürük vs. ile bulunur sanmamalı elbette;
Takvâ İmanda Kavî oluştur elbette ama devamı BİRRe ULAŞım.. Beraa, berre, nedir birre?
RABB, gördüğümüz ma’nâ ve madde, hareket ve hareke diye söylediğimiz, aklın fiilen gördüğü ve içeride bâtınen anladığı şeylerin seviyelenmesi, Rahîmiyyet olarak tecellî ettiğinin anlaşılması, bunun için ALLAHu zu’l-Celâl’in bütün üreme noktalarına “rahîm” ismi verdiğini anlayış beratı ne zaman?


Resim---Kudsî hadiste ALLAH celle celâluhu şöyle buyurmaktadır: "Ben ALLAH'ım. Ben Rahmân'ım, rahmi ben yarattım, kendi ismimden bir isim ona verdim. Artık kim yakınlarıyla ilgi kurb akrabalığın hakkını yerine getirirse ona lütuflarda bulunurum, kim de akraba ile ilişkisini keserse (ilgisiz kalırsa), ben de ondan rahmetimi keserim."

(Tirmizî, Kitabu'l-Birr ve's-Sıla, 9)

El Berru:
Resim

Bu KENDİNİ BİLişler var ya el BeRRe İştirak Birr Ehli oluş ÜSTÜNLÜĞÜ-KAVİliği İttikâsı!.
Sizin üstünlüğünüz takva ile denilirken, buyurulur ki: "En sevdiklerinizi vermedikçe birre ulaşamazsınız."


لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
Resim---''Len tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn, ve mâ tunfikû min şey’in fe innallâhe bihî alîm: Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”
(Âl-I İmrân 3/92)

MuhaMMedî meLÂMette, “BİZ BİR-İZ” BiRRinde SABır TaKVÂsı; AKLın N-AKLen İlim-İrade-İdrak-İştirak YAŞAyışıdır ve kur’ÂNîdir.
ALLAHU ZÜ’L-CELÂL takvâ ehli olanlara Hak ile bâtılı ayıracak farkettirecek bir furkân, anlayış ve şuûru verir.


يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوْاْ الْبُيُوتَ مِن ظُهُورِهَا وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَى وَأْتُواْ الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Resim---Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn: Sana hilâllerden (ay'ın hilâle dönüşen hallerinden) soruyorlar. De ki: “O, insanlar için vakitleri ve hac zamanını bildiren bir “vakit ölçüsü”dür.” Birr (kişiyi ebrar yapan güzel davranışlar), (cahiliyet devrinde olduğu gibi) evlere arkalarından girmek değildir. Oysa BİRR, kişinin TAKV sahibi olmasıdır. Ve evlere kapılarından girin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.”
(Bakra 2/189)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Haberiniz olsun ki, Allah’ın dostları namaz kılanlardır. Haberiniz olsun ki onlar, Allah’ın üzerindeki bir hakkı olduğunu düşünerek farz namazı kılan, farz kılınan zekâtı veren, Ramazan (orucunu) tutan ve büyük (günahlar)dan kaçınan kimsedir…”
(Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, Şehâdât 39, c.10, s.313, h.no:20752)

VeLâyet Makamı; MuhaMMedî Gayret Edenlerin, alınteriyle-kesbiyle, Kâmil Hasbî Hizmetiyle-HiMMetiyle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Şefâatıyla. Ve ALLAH celle celâluhu inâyetiyle ulşatığı KULLuk hakkıdır;

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn: Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/257)

إِنَّ وَلِيِّيَ اللّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ
Resim---“İnne veliyyiyallâhullezî nezzelel kitâbe ve huve yetevelles sâlihîn: Muhakkak ki; Kitab'ı (Kur'ân-ı Kerim'i) indiren Allah benim dostumdur. Ve O, salihlere velîlik yapar (dosttur).”
(A’râf 7/196)

لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ
“Onlar için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.”

Korku, gelecekle, Hüzün ise, geçmişle ilgilidir.
Dünya ise, korku ve keder yurdudur. Bu iki yönden böyledir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya, mü'minin (adetâ) hapishanesi, kâfirin de cennetidir.”
buyurmuştur.
(Müslim, ez-Zuhd ve’r-Rekâik 1)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennet, zorluklarla (nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle), cehennem de şehevat ile (nefsin arzuladığı şeylerle) kuşatılmıştır.” buyurmuştur.
(Buhârî, Rikâk 28)

Kul, Rabbısı Teâlâ’nın Rahmetinden emindir, ancak intiakamında haşyet duyar. Geleceği yartanının bileceğidir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Ümmü A’lâ radiyallahu anhu’nun, Osman İbni Maz’un’un ölümünden sonra onu tezkiye için söylediği: “ALLAH (bu imânlı, tâatli) kuluna ikrâm etmez de ya kime ikrâm eder?” demesi üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a yemin ederim ki Ben ALLAH’ın bir peygamberi iken, Bana (ve size yarın)ALLAH tarafından ne muamele yapılacağını bilemem!” buyurdu.

(Buhârî, Cenâiz 3, Tâbir 13)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Hadislerinde buyrulduğu üzere mü’min, imtihanın gereği olarak kendisine isabet eden musibetlerden dolayı sıkıntıdan kurtulamaz.

MuhaMMedî min, Azametullahtan havf ve haşyet duyar.
İçerisindedir:

وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَلِكَ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاء إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
Resim---Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhu kezâlik(kezâlike), innemâ yahşâllâhe min ibâdihil ulemâu, innallâhe azîzun gafûr: Ve bunun gibi insanlardan, davarlardan, yürüyen hayvanlardan da çeşitli renkte olanlar vardır. Ancak kullarından ulema (âlimler), Allah'a karşı huşû duyar- içleri titreyerek korkar. Muhakkak ki Allah; Azîz'dir (üstün, yüce), Gafûr'dur (mağfiret eden).”
(Fâtır 35/28)

أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
Resim---E fe eminû mekrallahi, fe lâ ye’menu mekrallahi illel kavmul hâsirûn: Allah'ın hilesinden emin miydiler? Hüsranda olan kavim, ancak onlar, Allah'ın hilesinden (Allah'ın kendilerine azap vermeyeceğinden) emin olamaz.”
(A’râf 7/99)

Buyruğundan dolayı, YAKÎN GELinceye kadar emniyet yoktur.

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Resim---“Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn: Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et. Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 15/99)

Hâl böyle iken Velîler için korku ve hüznün olmaması ne demektir?
MuhaMMEdî Şuuru BİLen,
MuhaMMEdî Nuru BULan,
MuhaMMEdî Sürurunda OLan,
MuhaMMEdî ONuru YAŞAyanlar..

VelîyuLLLAH-VeliyyurRasûlullah olanlar;
Geçmiş-Gelecek Şu AN da >şe’ÂNda; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Geçmişe TEVBe, Geleceğe DUA, Şu ÂNa RIZA ve en son nefeste ŞehÂDEtine iştirak şefÂat şerefine UYANlardır..

* * *

VeliyuLLah; Zikr-i Dâim, Fikr-i Dâim, Şükr-ü Dâim Sabr-ı Dâimdirler.

Vehb’den rivayet edildiğine göre; Havârîler: “Ey İsa! Kendileri için hiçbir korkunun olmadığı ve mahzun da olmayacak olan Allah'ın velîleri kimlerdir?” dediler. Meryem Oğlu İsa şöyle buyurdu: “(Onlar) o kimselerdir ki; insanlar zahirine bakarken dünyanın bâtınına bakarlar, insanlar peşin nimetlerine bakarken dünyanın sonra gelecek olan nimetlerine bakarlar ve (dünya)dan kendilerini öldüreceğinden korktukları şeyi öldürürler. Kendilerini terk edeceklerini bildikleri şeyleri terk ederler… Allah’ı severler, O’nun zikrini severler, O’nun nuruyla aydınlanırlar ve onunla aydınlatırlar…”

(Vehb’den; İ.Ahmed b. Hanbel, Kitâbu’z-Zühd, s.61)

Onların her HÂLİ HAKK Teâlâyı hatırlatır:

Resim---İbn-i Abbasümâ’dan rivayet edildiğine göre, bir kimse: “Yâ Rasûlallah! Allah’ın velîleri kimlerdir?” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Görüldükleri zaman Allah hatıra gelen kimselerdir.” buyurdu.

(Bezzâr, Müsned, c.11, s.251, h.no:5034)

Resim---Saîd b. Cübeyr radiyallahuanh’dan merfu olarak rivayet edildiğine göre; “Haberiniz olsun ki, Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.” âyet-i hakkında: “(Allah’ın velîleri o kimselerdir ki), görülmeleriyle Allah hatıra gelir.” buyurmuştur
(İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, Zühd 6, c.7, s.101, h.no:34325)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak ki insanlardan Allah’ın zikrine anahtar olanlar vardır. (Onlar) görüldükleri zaman Allah zikredilir.” buyurmuştur.
(İbn Abdullah radiyallahuanh’dan; Taberânî, Kebîr, c.5, s.146, h.no:10325)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Şüphesiz bu hayır, hazinelerdir. Bu hazinelerin de anahtarları vardır. Ne mutlu o kula ki; Allah onu hayra anahtar ve şerre sürgü (kilit) kılmıştır. Ve yazıklar olsun o kula ki, Allah onu şerre anahtar ve hayra sürgü (kilit) kılmıştır.” buyurmuştur.
(Sehl b. Sa'd radiyallahuanh’dan; İbn-i Mâce, Mukaddime 19)

Allah Dostları görüldüklerinde ALLAH celle celâluhunun zikredilmesini;
İbn-i Abbâs radiyallahuanhuma: “Onların Huşu ve vakar’ı”ndan dolayı görenler ZiKrullaha girer şeklinde açıklamıştır.”

(Zemahşerî, Keşşâf, c.3, s.153)

zâten yüzlerine MuhaMMedî MuhaBbet ve ALINlarında MuhaMMedî Mühür-Secde İzleri vardır:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alâl kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min ESERİS SUCÛD(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrace şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfiraten ve ecren azîmâ: Muhammed Allah'ın Resulüdür- peygamberidir-elçisidir. Onunla birlikte olanlar da inkarcılara karşı şiddetli kendi aralarında merhametlidirler. Onların rüku ve secde ederek Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Yüzlerinde SECDE İZlerinden (meydana gelen) belirtiler vardır. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları da (şöyledir): Filizini çıkaran, onu güçlendiren, kalınlaşan ve böylece gövdesinin üzerine duran ekin gibi ki ekincilerin hoşuna gider. (Bu benzetme) inkarcıları onlarla öfkelendirmek içindir. Allah onlardan iman edip salih ameller işleyenlere bağışlama ve büyük bir ecir vaadetmiştir.”
(Fetih 48/29)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Onlar görüldüklerinde, üzerlerinde bulunan salah ve kendilerini kaplayan nur, heybet, huşû, hudû gibi velîlerin şiarlarından dolayı Allah hatıra gelir.” buyurmuştur.
(Münâvî, Feydu’l-Kadîr Şerhu’l-Câmiu’s-Sağîr, c.2, s.528)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Onlar Görüldüklerinde, hayır hatırlanır. Geldiklerinde zikir de beraberlerinde gelir… Her kim Rabbinin ve âhiretinin huzurunda olursa, seninle karşılaştığında kelama Allah’ın zikriyle başlar. Her kim de nefsinin ve dünyasının esiri olursa, seninle karşılaştığında kelama dünyasıyla başlar. Herkes sana kalbinin muttali olduğu şeyi anlatır.”
(Münâvî, Feydu’l-Kadîr Şerhu’l-Câmiu’s-Sağîr, c.3, s.81)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Aziz kardeşlerimiz,
Günümüzde Velâyet ve VELîYYULLAH denildiğinde herkes bir yerlere çekmektedir ve İslam Dininin ana değerlerinden olan bu kavramlar ütopik ve elde edilemez veya birilerinin elinde sanılmaktadır.
İslam dini Akıl-Nakil-Mesned-Mantık Dinidir.
Kur'ân-ı Kerim, Rabbu’l-Âlemîn ALLAH celle celâluhu SÖZü ve Rahmetenli’l- Âlemîn Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin NAKLen SESidir ASLı-Astarı..
ERgin Akıllar çok rahatça vicdanlarında duyar ve ANLAR ki, Velâyet ve VELîYYULLAH kavramları da NAKLe dayanmalıdır.

Şeriat-ı GARRAyı BUYuran-DuYuran ve Kuran Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Velâyetle ilgili EMR ve BUYrukları, Kur'ân-ı Kerim ve Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm Hadis-i Şerifleri açıktır.

Velâyetin ilk Zincir halkası İmam Ali kerremullahi veche ve Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm, Arap ve Fars ırkçılığı, Sünnî-Şiî çatışması ve Dünya Hayatının maskesi olmaktan beridir-uzaktır elhamdulillahirabbilâlemîn..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Nübüvveti, HATM olmuş, DÂİRe TAMMamlanmış ve VELÂyetine DERC olmuş, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın VELÂyet Kablosundaki CAN CERRyÂNı gibi ilelebed kıyamete kadar AKmaktadır her ÂN ŞeÂNullahta..


Neden bunu söyledim buyurunuz BİZ BİR-İZ-likte inceleyelim inşae ALLAHu Teâlâ..

ViLÂyet: AKLen-nAKLen cAN CeRRyÂNlarını NûR-u MÎM Merkezine BAĞlayan TEVHİD Kablosu..NübüVVetin dERc olduğu ANA iSALL HaTTı..Şeriat -ı MuhaMMediyyedeki İMAN İLMinin, Tarikat-ı MuhaMMediyyede AMEL EDEBi.. Mârifet-i MuhaMMediyyenin İRFÂN YOLu.. Hakikat-ı MuhaMMediyyenin şu ÂNda-Şe'ÂNda YAŞAM şEKLidir..

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin; Beşeriyyeti, Velâyeti, Nübüvveti ve Resûliyyeti MuhaMMed aleyhi's-selâm da CEM’dir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Beşeriyyeti; her can taşıyan kul-ABDuLLah gibi, BEDENen HaKK’a yürüyünce RAVZA-yı Mutahhara’sında Rahat-ı Rahmâna çekilmiştir ve son bulmuştur.
Resûliyyeti; Ezel-Ebed Hayy olup Teslimiyyet, İman, Tâbi oluş ve İtâat edişte İRSÂL Bağımızdır.. Her CAN/Nefs için Kıyamete kadar...
Nübüvveti; HATM olmuş, Habli’l verid ilk ve tek Çemberi/Küresi TAMMamlanmış Hitam bulmuştur.
Ancak Nübüvvet NÛRu, Bâtından Zâhire GEÇişte fiilî CAN CERRyÂNIdır ve kesintisi imkansızdır.

İşte bu nedenle Nübüvvet-i MuhaMMediyye, Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın ebed ITRET ZİNCİRinde VeLÂyet-i MuhaMMediyyeye DERC olmuştur ve kıyamete kadar her CANda akacaktır, cAN-Hayy verecektir..

MuhaMMedî Nübüvvet ITRET ZİNCİRi;
Canıyla, Kanıyla, Teniyle, İmanıyla ve Ameliyle Rahimiyette Fatımatu’z- Zehrâ aleyha's-selâmın göbek BAĞıyla, kıyamete kadar ŞeÂNdadır.
Velâyetin ITRET ZİNCİRinde ilk baş Rahmâniyette Ali kerremullahi vechedir.

“KûN:OL!” EMRinin “feye KûN: OLur” tecellîsi, Maddî-Manevî oluş lar Âlemi Şe’ENullahta Sünnetullah üzere her ÂN yeniden yaratılış HÂLinin her ÂN Mutlak Mazharı MuhaMMed aleyhi's-selâmın NÛRudur.
EMRullahın bize ULAŞÂNı KeLÂmuLLah;
Rabbu’l-âlemîn SÖZÜ/ Rahmetenli’l- âlemîn SESİ, Nebiyullah NEFESİ, Velîyullah NEŞ’esi olarak her soluğumuzda HAYYdır şükürler olsun..

Diri Kur'ân-ı Kerim olan Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm, ırkçılık hastası insanların kendilerince değerlendirmelerinden de beridir-uzaktır.

Şu ANda Türkiyemizde diyelim ki Elektiriğin Üretim Merkezi Keban gibi, Hakikat-ı MuhaMMediyet Merkezine tüm ÂLETleri/KULLarın Kalblerini BAĞlayan ANA İSÂLE/SALL HaTTı Kablosu Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmdır..

Arap-Fars Irkçılığı artıklarından, Sünnî-Şiî sevdalılığından ve de NAKiL (NaSS: Kur'ân-ı Kerim ve Sahihi Hadis-i Şerif)siz AKıL oyunbazlığından SOYunmuş,
Hak olan Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâm ANLAyışı için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi DUYmalı ve de UYmalıyız
inşae ALLAH..

Yüzlerce Hadis-i Şeriften bazılarında MuhaMMedî Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın gerçek kimliğini arzedelim:

Hamm ve yoz akıllarının kısır labirentlerinde, Velâyetin ASLen fASLı Ali kerremullahi veche hakkında mübalağa yaptığımı ZaNNedenler iyi okusun ki;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana iman eden ve beni tasdik eden Ebû Talib’in oğlu Ali’yi Velî edinsin. Çünkü; onun Velâyeti Benim Velâyetimdir ve Benim velayetim de Allah’ın Velâyetidir.” buyurdu

(Ammar Bin Yasir (ra)’den; Suyutî Câmiu’l Kebir)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben ve Ali, ALLAH’ın kulları üzerine ALLAH’ın hüccetiyiz” buyurdu.
(Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 246.)

Hüccet: Senet. Vesika. Delil. Bir iddiânın doğruluğunu isbat için gösterilen resmi vesika. Şâhid.

Resim---İmam Ali Keremullahiveche: “Ben Allah’ın kulu, Rasûlü’nün kardeşiyim ve ben Sıddık-ı Ekber’im. Benden sonra Sıddık-ı Ekber olduğunu söyleyen yalancıdan başkası değildir. İnsanlardan 7 yıl önce namaz kıldım!” buyurdu.
(Kütüb-ü Sitte Muhtasarı C. 16 S. 516 Hadis No: 6021.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali Kur’ân ile beraberdir; Kur’ân da Ali iledir.” (cennetteki) havuzda bana gelmelerine kadar asla ayrılmazlar” buyurdu.
(Ümmü Selleme annemiz’den; Taberânî Mucemu’s-Sağir.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Müslümanlar! Ben ancak bir insanım! Rabbimin elçisi gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki kıymetli ve ağır şey bırakıyorum. Onlar birbirinden ayrılamaz. Eğer bunlara uyarsanız yolunuzu sapıtmazsınız. Bu iki kıymetli şeyden biri içinde Nur ve doğru yol bulunan Allah’ın Kitabı’dır ki O’nun gökten yere sarkıtılmış ipidir. Ona tutulan doğru yolu bulur Ondan ayrılan sapar. Diğeri de Ehl-i Beyt-i Itret’imdir. Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beyt’im hakkında sizi uyarırım; Ehl-i Beytim hakkında sizi uyarırım!" buyurdu.
(Sahih-i Müslim 2: 325; Tirmizi H. No: 4036 4038; İ.Hanbel Müsned 5: 182 189 3: 26.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben sizlere iki şey bırakıyorum eğer bunlara bağlanırsanız hiçbir vakit yolunuzu benden sonra kaybetmezsiniz. Biri diğerinden büyüktür. Biri Allah’ın Kitabıdır. Diğeri Ehl-i Beyt’imdir. Bunlar birbirinden ayrılmazlar. Havz-ı Kevser’de beraberce bana gelirler. Dikkat ediniz benden sonra bu iki “Emanete” ne yapacaksınız?” buyurdu.
(Zeyd b. Erkam’dan; Tirmizî C. 2 S. 308.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir. O gemiye dahil olan kurtulur muhalefet eden boğulur.” buyurdu.
(Sahih-i Müslim Ve Buharî cilt 2 shf. 343.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış olsa da Allah Benim Ehl-i Beytimden bir zatı gönderecek, yer yüzü zulümle dolduğu gibi O yer yüzünü adaletle dolduracak.” buyurdu.
(Hz.Ali (Keremullahiveche)’den; Sünen-i Ebu Davûd 4283.)

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Müslümanlar! Ben bütün Mü’minlere öz canlarından daha evlâ değil miyim? Öyleyse ben kimin Mevlâsıysam Ali de onun mevlâsıdır. Ya Rabb! Onu Velî edinenlerin Velîsi ol düşmanlarına da düşman ol!” buyurdu. ”
(İ. Hanbel Müsned 4: 281 Buhari Tarih 1: 375 İ. Mace Sünen H. No:116)

Resim---İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Nimetleriyle sizi beslediği için Allah'ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin." buyurdu.
(Tirmizî, Menakıb, (3792).


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali’yi bırakın! (bunu üç kere buyurdular). Ali, Bendendir ve Ben de O'ndanım! O, benden sonra her Mü’minin Velîsidir!” buyurdu
(İmran bin Hüseyn (r.a.)’den; Ahmed bin Hanbel Müsned)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır. “ buyurdu
(Suyutî, Câmiu’l-Kebîr; Bekrî, 672/150)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali ilmimin kapısıdır ve benden sonra Allah’tan getirdiğimi Ümmet’ime beyan edendir. Onu sevmek İman’dır. Ona buğzetmek nifaktır ve kendisine bakmak şefkattir”. buyurdu.
(Ebu Zer r.a.dan; Deylemî Müsnedü’l-Firdevs).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben hikmet eviyim Ali kapısıdır” buyurdu.
(Tirmizî Sahih C.2 S. 399.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır” buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas’dan; Hâkim-i Nişaburî Müstedrek C. 3 S. 126)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ya Büreyde! Gerçekten Ali Ben'den sonra Velînizdir. O halde Ali’yi sev! Çünkü O emredildiği şeyi yapar” buyurdu
(Hz. Ali (Keremullahiveche)’den; Deylemî Müsnedü’l- Firdevs)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bana iman eden ve beni tasdik eden Ebû Talib’in oğlu Ali’yi Velî edinsin. Çünkü; onun Velâyeti Benim Velâyetimdir ve Benim velayetim de Allah’ın Velâyetidir.” buyurdu
(Ammar Bin Yasir (ra)’den; Suyutî Câmiu’l Kebir)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Şüphe yok ki benim Vasîm Sırrımın sahibi, Benden sonra bıraktığım kimselerin hayırlısı ve vâdimi yerine getirecek borcumu ödeyecek Ebû Talib’in oğlu Ali’dir”. buyurdu.
(Selman (ra)’ dan; Suyutî Câmiu’l-Kebir)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yâ Ali! Rabbim bana seni din incelikleriyle iyice eğitmemi ve öğretmemi emretti ki sen iyice kavrayıp kalbini dolduracak bir kudrete erişesin. Bunun üzerine de Kur'ân-ı Kerim’in: “Onu kavrayıp belleyecek kulak kavrar ve korur.” (Hakka-12) Âyeti nazil oldu. İşte bu yüzden sen Âyette geçen “iyice kavrayıp belleyecek kudret oldun.” buyurdu.
(Ebu Nuaym Hilye C. 1 S. 80.)

Resim---Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkas babasından naklediyor: “Muaviye b. Ebi Süfyan Sa’d’e Hz. Ali’ye küfretmesini emretti. Küfretmeyince O’na: “Senin Ali’ye sövmene mani olan nedir?” diye sordu.
Sa’d: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in onun hakkında söylediği üç şey vardır ki birine sahip olmam benim için kızıl tüylü deve sürüsüne sahip olmamdan daha iyidir hatırladığım sürece ona asla sövemem! Bu üç şey şunlardır:
1-Vahiy indiği zaman Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali, iki oğlu ve Fâtıma aleyhia's-selâmı alıp onları elbisesinin altına koyup şöyle buyurdu: “Rabbim! İşte bunlar benim Ehlim Ehl-i Beyt”imdir.''
2-Savaşlarından birine çıktığı zaman Ali Ona dedi ki: “Beni çocuklar ve kadınlarla bıraktın.” Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Benim katımda Sen Hârûn’un Mûsâ’nın katında ihrâz ettiği dereceyi ihrâz etmekten hoşlanmaz mısın? Ne var ki Benden sonra peygamber yoktur!” İşte bunu da hatırladığımda Ona katiyen sövemem!
3-Hayber günü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: şöyle buyurdu: “Mutlaka sancağı Allah’ı ve Resûlünü seven bir adama vereceğim. Allah onun elinde Hayber’in fethini müyesser kılacaktır”. Hepimiz heyecanla bekledik: Derken “Ali nerede?” diye sordu. “Gözü ağrıyor” dediler.
“Çağırın gelsin!” buyurdu (çağırdılar geldi ve) Gözlerine mübarek tükürüğünü sürdü. (Hemen iyileşti) ve Sancağı ona verdi. Onun eliyle Allah fethi müyesser kıldı.
Vallahi (bundan sonra) Muaviye Medine’den çıkıncaya kadar Ali (Keremullahiveche) hakkında tek kelime bile söyleyemedi.
(Amir b. Sa’d b. Ebi Vakkas o da babasından; Hadislerle Müslümanlık - M.Yusuf Kandehlevî S. 1049-1050.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Ali’ye şöyle dedi: “Sen katımda Harun’un derecesine sahipsin. Ben sendenim”
Cafer’e de şöyle dedi: “Sen benim hilkatıma ve ahlâkıma benzedin”” buyurdu.
(El Kasım el-Cermi’den O da İsrail’den o da Ebu İshak’dan O da hubeyre bin Yerim ile Hâni bin hani’den ikisi de Ali (Keremullahiveche)’den; Hadislerle Hz. Ali Nesâî, S. 60 H. 68.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali (Keremullahiveche) günahları düşürmeye sebep olan bir yoldur (Onun yolunu takip etmek lazım gelir). O yoldan giren Mü’min olur Ondan çıkan ise kafir olur” buyurdu. ”
(Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr, S. 251)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mi’raca çıkarıldığım gece nurdan bir taht üzerine oturan bir melek gördüm. Ayaklarının biri doğuda diğeri de batıdaydı. Önünde ise bakmakta olduğu bir levha vardı. Bütün dünya gözleri önündeydi. Hep halk dizleri arasındaydı eli de doğu ve batıya ulaşıyordu. Dedim ki: “Ey Cibril(a.s.)! Bu kimdir?” O şöyle dedi: “Bu Azrail (a.s.)” dir. Öne geç ve ona selâm ver. Ben de öne geçtim ve selâm verdim. O şöyle dedi: “Ve Aleyke Selâmı Ya Ahmed! Amcanın oğlu ne yapıyor?” Dedim ki: “Amcamın oğlu Ali’yi tanıyor musun?” Şöyle cevap verdi: “Onu nasıl tanımayayım ki ancak senin Ruhunla amcanın oğlu Ali İbni Ebû Talib’in Ruhu müstesna olmak üzere bütün mahlukatın Ruhlarını almaya Allah beni vekil etti. Zira Allah her ikinizi dileği ile kabz edecek (Ruhlarınızı alacaktır)”. buyurdu.
(Ebû Zer (ra)’den; Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr.S. 308.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayatım gibi yaşamak ölümüm gibi ölmek isteyen ve (ağaçlarını) Rabbim diktiği Adn Cennetlerinde oturmayı seven kimse benden sonra Ali’yi Velî edinsin. Onun dostunu da dost edinsin ve benden sonra Ehl-i Beyt’ime BAĞlansın çünkü onlar benim soyumdur. Tıynetimden yaratıldılar anlayışımla ve ilmimle rızıklandılar. Ümmetimden onların faziletini inkar edenlere ve onlar hakkında selâmı kesenlere azab olsun! Allah şefeatımı onlara ulaştırmasın!” buyurdu.
(İbni Abbas (ra)’den; Taberanî Mü’emül Kebir)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlar arasında ayrılık ve ihtilaf olacaktır. Bu (Hz. Ali k.v.) ve arkadaşları Hak üzere bulunacaklardır.” buyurdu.
(Kâ’b (r. a.)’dan; Taberanî Müsnedü’l- Kebir).

Resim---Hz. Ali (Keremullahiveche) Küfe’de bulunan Rehbe’de iken yanına bir grup geldi ve: “Esselâmü aleyke yâ Mevlâna (Selâm Sana Ey Efendimiz)!” dediler.
Hz. Ali (Keremullahiveche): “Siz Arabsınız Ben nasıl sizin Efendiniz olurum?” dedi.
Onlar: Biz (Mekke ile Medine arasında) Gadir- i Humm Kuyusu başında iken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden duymuştuk: şöyle buyuruyordu: “Ben kimin Mevlâsı (Efendisi) isem Ali de Onun Mevlâsıdır” buyurdular.
Rebah diyor ki: “Adamlar kalkıp gidince peşlerine takıldım kim olduklarını sordum. Ensardan bir cemaat aralarında Ebu Eyüp El Ensari de var.” dediler.
(Rebah b. Haris’den; Ahmed b. Hanbel Müsned; Taberanî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Ali! Senden ayrılan beni terk etmiş olur ve beni de terk eden Allahı terk etmiştir” buyurdu.
(Ebu Zer’den; Hâkim el Müstedrek)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ya Ali! Cenâb-ı ALLAH Seni ve Neslini bağışlamıştır” buyurdu.
(Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr.S. 249)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ali Bendendir Ben de Ondanım. Cenab-ı Allah ise bütün Mü’minlerin yardımcısıdır.''
(Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr.S 244.)

Resim---Hz. Enes (r.a.)’den: “Şu âyet indiği zaman (meâlen): “… Ey Peygamber ailesi Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzab-33) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sabah namazına giderken altı aya yakın bir müddette Hz. Fatıma kapısına uğrayıp:“Namaz (a kalkın) ey Ehl-i Beyt! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!” buyurdu.
(Kütüb-ü Sitte Muhtasarı C.13 S 56 Hadis No: 4495.)

وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Resim---Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh(resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirekum tathîrâ(tathîran) : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzâb 33/33)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Ama bundan sonra: “Hz. Ali’nin kapısından başka diğer şu kapıları kapamakla emrolundum”. Onun hakkında sözcünüz diyeceğini dedi. Ben Allah’a yemin ederim ki: “Ben (kendiliğimden) hiçbir şey kapamadım ve açmadım. Ancak emredildiğim Şeye tabi oldum” buyurdu.
(Hz. Zeyd b. Erkam (r.a.)’dan; Ahmed bin Hanbel Müsned)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ali insanların hayırlısıdır. (Bundan) yüz çeviren nimete küfretmiş olur!” buyurdu.
(Hz. Cabir (r.a.)’den; Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 246)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“Ben ve bu (Ali kerremullahi veche) Kıyamet gününde ümmetim üzerine hüccetiz (delil aracı)”
buyurdu.
(Hz. Enes radiyallahu anhu’dan; Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 247.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Ali’den ne istiyorsunuz? Doğrusu Ali Bendendir ve Ben de Ondanım. O, Benden sonra bütün Mü’minlerin Velîsidir” buyurdu.
(Hz. İmran İbn-i Hüseyn’den; Buharî, Ebu Muhammed B. İsmail. Tecrid-i Sarih Terc. Diy. İşl. Bşk. Yayın. Hz. Peygamberin Dilinden Dört Halifesi. Çev. A. Fikri Yavuz, Sönmez Neşr. S. 247)

Sayısız hadis-i Şerîf vardır ki hepisi de Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmın Kanlarıyla, Canlarıyla, İmanlarıyla, Amelleriyle, Ahlâklarıyla ve HÂLLeriyle;
Rabbanî, Kur'ânî, MuhaMMedî ve Ehl-i Beytî bir HAYYat Yaşadılar, Yaşıyorlar ve Kıyamete kadar da ÜMMet-i MuhaMMedi Hasbî Hizmetinde YAŞAyıp YAŞAtacaklardır, gökyüzündeki RAHMet BULutları, onları getiren Rıza-Ravza RüzGÂRları, Ağaçalar, Kuşlar, ZeRReler, KÜRReler gibi HûDÂ-yı NÂBit-DOĞal olarak inşae ALLAHu Teâlâ..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

ANAsı RAHminden tek doğan, tek yaşayan, tek ölen ve tek HESABa çekilecek her AKLı BAŞında her NEFS; vicdanında, gerçek Velâyeti ve VELîYYULLAHı BİLmeli-BULmalı-Olmalı ve YAŞAmalı inşae ALLAHu Teâlâ..

Kısacası Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Fırka-yı NÂCİyye YOLU Ehl-i Beyt aleyhumu's-selâmı Hayyatında YAŞAmalı ki bunun için iyi TANImalıdır..


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir.”
(İmrân b. Husayn’dan; İbn-i Esîr, Nihâye’de; Taberânî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ali'nin yüzüne bakmak ibadettir" buyurmuştur.
(Cabir bin Abdullah el-Ansari, Ayşe, İmran bin Husayn, Muaz bin Cebel ve Abdullah bin Mesut'tan; el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.142 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.394 ; el-Bağdadi'nin "Tarih-i Bağdat" c.2, s.51 ; el-Zehebi'nin "Mizan'ül İtidal" c.3, s.483; Ebu Naim'in "Hilyet'ül Evliya" c.2, s.182 ; el-Müttaki el-Hindi'nin "Muntahab' ul Kenz" c.5, s.30 ve "Kenz'ul Ummal" c.11, s.601; İbn-i Kesir'in "el-Bidaye ven-Nihaye" c.7, s.357 / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.175; Tabari'nin "Riyad'ul Nadara" c.2, s.219; Suyuti'nin "Tarih'ül Hulefa" s.66)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ali bin Ebi Talip mağfiret kapısıdır, her kim içinden geçerse mümin, her kim dışında kalırsa kâfirdir." buyurmuştur.
(el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.2, s.56 / el-Müttaki el-Hindi' nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.153 ve "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.20 / el-Nebehani'nin "Feth'ül Kebir" c.2, s.242 / İbn-i Hacer'in "Seva-ik'ül Muhrika" s.75 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin "Yenabi'ül Meved-de" s.247,284 / el-Bedhaşi'nin "Miftah'ün Neca fi Menakıb al Aba" / Esn'el Metalip s.37 / ed-Derakutni'nin "el-Afrad" / ed-Deylemi'nin "Firdevs'il Ahbar" )

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben ilmin kentiyim, Ali de kapısıdır, her kim ilim isterse kapıya gelsin"
(Hz. Ali, Cabir bin Abdullah el-Ansari ve Mücahit'ten; el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.126 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.11, s.600 / el-Münavi'nin "Fayd'ül Kadir" c.3, s.46 / İbn-i Hacer'in "Lisan'ül Mizan" c.1, s.191 / el-Suyuti'nin "Cami us-Sağir" c.1, s.108 / el-Bağdadi'nin "Tarih-i Bağdat" c.4, s.348 / İbn-i Asakir'in "Tarih-i Dimaşk" c.2, s.459 / İbn-i Hacer'in "Sevaik'ül Muhrika" s.120 / İbn-i Kesir'in "el-Bida-ye ven-Nihaye" c.7, s.358 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.40 / el-Mes' udi'nin "Müruc el-Zeheb" c.2, s.437 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül Gabe" c.4, s.100)

Resim---İmam Ali kerremullahi veche'den naklen, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey Ali, seni ancak mümin sever ve ancak sana münafık buğzeder" buyurdu.
(Sünen-i Nisai c.8, s.117 / Müsned-i Ahmet bin Hanbel c.1, s.95 / Ebu Naim el-Asbahani'nin "Hilyet'ül Evliya" c.4, s.185 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.2, s.598)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ali'yi sevmek iman, onu buğzetmek nifaktır" buyurdu.
(Sahih-i Müslim c.1, s.61 / Sünen-i Tirmizi c.8, s.306 / Sünen-i Nisai c.6, s.117)

Resim---Bir adam Selman-ı Farisi'ye sordu ki : "Ali'yi neden aşırı derecede seversin?" Selman dedi ki :"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu duydum: “Her kim Ali'yi severse beni sevmiş olur ve kim Ali'yi buğzederse bana buğzetmiş olur "
(el-Hakim Nişaburî'nin "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.130 / Menakıb-ı Hüvarezmi s.30 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Kenz'ul Ummal" c.6, s.157-158 /el-Münavi'nin "Künüz el-Hakaik" s.188 / el Heysemi'nin "Mecma'üz Zevaid" c.9, s.132 / Tabari'nin "Riyad'ul Nadara" c.2, s.2, s.166)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey Ali, seni sevip doğrulayana ne mutlu ve seni yalanlayıp sana buğzedenin vay haline" buyurdu.
(Abdullah bin Abbas'tan; el-Hakim'in "Müstedrek es-Sahihayn" c.3, s.145 Hadis no: 4657 / İbn'ül Esir'in "Üsd'ül Gabe" c.4, s.101 Hadis no : 3783)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem amcalarına hitaben şöyle buyurdu: "Ali benim kardeşim, vasim ve içinizde halifemdir, onu dinleyin ve ona itaat edin!" buyurdu.
(Müsned Ahmet bin Hanbel c.1, s.159 / el-Askalani'nin "el-İsabe fi Temyiz es-Sahabe" c.1, cz.2, s.217 / el-Müttaki el-Hindi'nin "Muntahab'ul Kenz" c.5, s.42 ve "Kenz'ul Ummal" c.13, s.131 / El-Suyuti'nin "Cami'ül Ahadis"c.16, s.251 / Tefsir'ül Hazen c.3, s.371 / İbn-i Esir'in "el-Kamil fit-Tarih" c.1, s.487 / Tarih'üt Tabari c.2, s.63 / İbn-i Kesir'in "el-Bidayetü ven-Nihaye" c.3, s.352)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Aziz KardeşlerimİZ,
Tıpkı İnsanoğlunun bir ana-babadan doğup merhamet-muhabbet yardımlarıyla Bedenen-Madden yetişmeleri gibi, Nefsen-Mânen de livechillah-Allah için, Allah nâmına, Allah aşkına sırf saff sufî MuhaMMedî bir Kâmil, Âlim, Ârif, Âşığın Ehl-i Beytî ERENler İlim, Edeb, İrfÂN ve ERkÂNında MuhaMMedî Tâlim-Terbiyeyi AKLen-NAKlen GÖRmesi şarttır..

Bu YOLdur ki;
Şeriat-ı MuhaMMedîyye, Târikat-ı MuhaMMedîyye, Mârifet-i MuhaMMedîyye, Hakikat-ı MuhaMMedîyyeyi YAŞAyarak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin;
Geçmiş için Tevbe-İstiğfar BİZ BİR-iZini BİLme İLMini,
Şu ÂNda Şe’ÂNullahda RIZA BİZ BİR-iZini BULma İRADEsini,
Gelecek ÖMRümüz için DUÂ BİZ BİR-iZinde OLma İDRAKini,
Ve de SON Nefeste ŞeHÂdet BİZ BİR-iZini YAŞA İŞTİRAK Şefaat Şerefini İmek İlmek HÂLI gibi OKUmak-DOKUmak YOLu…

MuhaMMedî hasbî-Habibî HİZMet YOLu, YOLcusu, YOLluğu, YOLdaşı olan VELîYYULLAH-EVLÎYAULLLAHı iyi tanımalı ve seçme TERCİHimizi iyi KULLanmalıyız ALLAH celle celâluhu YÂRdımcımız, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem YÂRimiz Olsun inşae ALLAHu Teâlâ..

Onlar tüm KİMlik KİŞİlik-BENliğimizi VECHimizi, Vechullaha ÇEViren ALLAH DOSTlarımızdır..


بَلَى مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِندَ رَبِّهِ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---"Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: Hayır, (öyle değil), kim vechini (kendini-yüzünü-özünü) Allah'a teslim ederse, o muhsin olur. Artık Rabbinin katında onun ecri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.”
(Bakara 2/112)

Onlarla EL ELe EL YEDuLLAHa İKİlikte kalma ŞEY-tÂNlığımızı Müslüman eder de Şeytan ve şeytanlaşmışların SAPtırıcılık Şerrinden kurtuluruz, Hakkı ve Hayrı TERCİH ederiz ki TECELLîmiz Olsun inşae ALLAHu Teâlâ..

إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءهُ فَلاَ تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Resim---"İnnemâ zâlikumuş şeytânu yuhavvifu evliyâ’eh(evliyâ’ehu), fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minîn: Fakat şeytan, böylece ancak kendi dostlarını (onu dost edinenleri) korkutur. Artık onlardan korkmayın ve eğer sizler mü'min iseniz, (sadece) Ben'den korkun.”
(Âl-i İmrân 3/175)

وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَولِيَاء اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
Resim---"Vellezînettehazû min dûnihî evliyâllâhu hafîzun aleyhim ve mâ ente aleyhim bi vekîl: Ve onlar, O'ndan (Allah'tan) başka dostlar edindiler. Allah, onların üzerine Hafîz'dir (yaptıklarını hayat filmlerinde muhafaza eder). Ve sen, onlara vekil değilsin.”
(Şûrâ 42/6)

أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء فَاللَّهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِي المَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---"Emittehazû min dûnihî evliyâe, fallâhu huvel velîyyu ve huve yuhyîl mevtâ ve huve alâ kulli şey’in kadîr: Yoksa O'nun dışında birtakım veliler mi edindiler? İşte Allah; veli O'dur, ölüleri dirilten O'dur. O, her şeye güç yetirendir.”
(Şûrâ 42/9)

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Resim---"İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.”
(fetih 48/10)

Şeytanı Tercih öylesine bir felaket ”İKİ-liği ve TEVHİDsizliği olup Hizbuşşeytalık cehenneminde kalıştır peşinen;

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: "Şeytan, insan oğlunun çeşitli yollarında oturur. Önce İslâm yolu üzerinde durur ve (Ananın, babanın dinini terk edip müslüman mı olmak istersin?" der. (kandıramaz ise) ... Hicret yolu üzerine oturur... Sonra cihad yolu üzerine oturur... İnsan bunu da dinlemez ve mücahedesini yapar. Kim bu şekilde hareket ederek ölürse, Allah-u Teâlâ'nın Cerınetini hak etmiş olur." buyururdu.
(Sübre b. Ebi Fâkih’den; Nesaî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi Tercih ise Nefsi ve şeytanı öldürme derdi cehâletinden kurtulup onu Müslüman ediş Rameti Tevhidi olup Hizbullah Cennetinde ebediliği şimdiden yaşayıştır peşinen:

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır. Evet, benim de şeytanım var, fakat Allah-u Teâlâ bana yardım etti ve şeytanını müslüman oldu, bana yalnız iyiliği emr eder!" buyurdu.
(İbn-i Mes'ud’dan; Müslim)

Bunun için çok önemlidir MuhaMMEdî İLİM-EDEB-İRFÂN-ERKÂN öğreten-eğiten MuhaMMEdî Âlim-Kâmil-Ârif-Âşıklar ki ERENler KervÂNı.. ki bu yüce kervÂNın Köpeği-TesciLLi KıtMÎRi olmaktan ebeden şeref DUYmaktayım çok şükür olsun ALLAH celle celâluhumuza..

EvliyâULLAH, her ÂNda yeniden YARATılış SeBBahası SıRRını yaşamakta ve yaşatmaktadır.. gül yüzünde Nûr-u M MuhaMMEd-> NÛRULLAH balkır durur ve DİLLeri kıpır kıpır her ÂN fiilen Zikrullahtadır.. böylesi ZÂTları dağda, daşta, Deli, Velî bana YOLdaş eden Rabbım Teâlâya hamdederim dâima..


Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Âlim ile oturmak, yüzüne bakmak ibadettir.” buyurmuştur.
(Hâkim)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

EvliyâULLAH bu günkü gibi petrol yeşili giyecekler içinde benlik derdinde olanlar değil,
ÜMMet-i MuhaMMEdin bu ÇAĞdaki HAKKı DUYuş HAYRa UYuş ANAhtarlarıdır.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Size en hayırlılarınızı haber vermeyeyim mi?” (Sahâbeler): “Evet (bildir yâ Rasûlallah)!” dediler. (Rasûlullah): “Görüldükleri zaman Allah hatıra gelen kimselerdir…” buyurmuştur.
(Esmâ binti Yezîd radiyallahu anhâ’dan; Buhârî, el-Edebu’l-Mufred, Bâbu’n-Nemmâm, c.1, s.168, h.no:323)

Resim---İbn-i Abbâs radiyallahu anhümâdan;rivayet etti ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme : “Yâ Rasûlallah! Arkadaşlık yaptıklarımızın hangisi daha hayırlıdır?” denildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Görülmesi size Allah’ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ameli size âhireti hatırlatan kimsedir.” buyurdu.
(Ebû Ya’lâ, Müsned, c.2, s.432, h.no:2431)

EvliyâULLAH, bu ÇAĞın DİRİden DİRİye MuhaMMEdî Gayret-Merhamet-MuhaBBet-Hakikat zİNCİRidirler. Sırf ALLAH celle celâluhu İÇin SEVerler ve İŞ İşlerler:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah'ın kullarından öyle insanlar vardır ki, onlar ne peygamberlerdir, ne de şehitlerdir. (Ancak) kıyamet günü peygamberler ve şehitler Allah Teâlâ katındaki (üstün) mevkileri dolayısıyla onlara gıpta ederler.” (Sahâbeler): “Yâ Rasûlallah! Bize onların kim olduğunu bildir?!” dediler. (Rasûlullah): “Onlar, aralarında alıp verdikleri bir mal ve akrabalık olmadığı halde Allah'ın ruhu (Kur’ân’ı) ile birbirlerini seven kimselerdir. Vallahi onların yüzleri nurdur ve onlar nur üzerindedirler. İnsanlar korktuğu zaman onlar korkmaz, insanlar üzüldüğü zaman onlar üzülmez.” buyurdu ve:
أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
Resim---“E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn: Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.”
(Yûnus, 10/62) âyetini okudu.
(Ömer b. el-Hattâb radiyallahu anhu’dan; Ebû Dâvûd, Buyû’ 78)

Buyrulan “gıbta” hased Pisliğinden değil de ÜMMeti-i MuhaMMEdin HAYRda yarış MİSSliğindendir elbette..

EvliyâULLAH, SEVmemesi de livechiilah-ALLAH celle celâluhu içindir:


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kul, Allah Teâlâ için sevip Allah için buğzedinceye kadar sarih imana müstehak olamaz. Allah Tebârake ve Teâlâ için sevip Allah Tebârake ve Teâlâ için buğzettiği zaman, muhakkak Allah’tan velîliğe (yakınlığa) müstehak olur. (Allah Teâlâ şöyle buyurdu): Muhakkak kullarımdan velîlerim ve mahlûkatımdan sevdiklerim o kimselerdir ki, benim zikrimle hatırlanırlar ve (ben de) onların hatırlanmasıyla zikredilirim.

(Amr b. Cemûh radiyallahu anhu’dan; İ. Ahmed b. Hanbel, Müsned, s.1090, h.no:15634)

Kur'ân-ı Kerîm'imizin EMRiyle, Teslim olmaya, Îman etmeye, Tâbi olup İtâat etmeye Muhtaç-Mecbur-Me’mur ve Mahkum olduğumuz şu hayatımızda izafî Sıhhat ve VAKT sahibliğimizde EvliyâULLAH kaddesallahu sırrahumun, ÜMMet-i MuhaMMED MUHİTine ÇAĞın SEVGİ MERKEZi oluşları;
MuRaDullahı, EMRullahı, Sünnetullahı, şimdi şuÂNda Şe’ÂNullahta bi’z- ZÂTihi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden el VeDÛD CÛDunda DUYuş-UYuş Şefaat Şereflerindendir:


قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm: (Rasûlüm), De ki: "Eğer siz Allah'ı SEViyorsanız bana uyunuz-tâbi olunuz; Allah da sizi SEVsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
(Âl-i İmrân 3/31)

El Vedûdü :
Resim

er RahîM:
Resim

El Gâfuru:
Resim

EvliyâULLAH, Kur'ân-ı Kerimdeki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin 4 ANA GÖREVini, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ADına, Hesabına ve Şerefine, ÜMMet-i MuhaMMede, MuhaMMedî İlim-Edeb-İrfÂN-ERkÂNı Tâlim-Terbiye yani Öğretim-Eğitimi ANA kAYNağından Akıtan ÇEŞMEleridir..

İnsanları ceheNNeMdem KAÇmaya -> ceNNetler KOŞmaya çAĞırıken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Ezel-Ebed El ÂN CÂRİ 4 İlahî Görevi Kur'ân-ı KerimimİZde:


1- Şeriat-ı MuhaMMedîyyede TEBLİĞ olup, Beden ve Aklen Rüşde eren, hür olan her İnsanın Kur’ân-ı Kerimde ALLAH celle celâlihunun: Allah ve REsûlune TeSLİm Olunuz! Buyrukları: Âl-i İmrân 3/20; Ahzâb 33/56..

2- Tarikat-ı MuhaMMedîyyede TENZİR OLUP, doğrudan NEFSe Kur’ân-ı Kerimde ALLAH celle celâlihunun: Allah ve REsûlune İMAN EDiniz! Buyrukları: A'raf 7/158; Nur 24/47, 62; Fetih 48/9, 13; Hucurât 49/15; Hadid 57/7, 19, 21; Mücâdile 58/4; Saff 61/11..

3- Mârifet-i MuhaMMedîyyede TEBŞİR olup, doğrudan NEFSe Kur’ân-ı Kerimde ALLAH celle celâlihunun: Allah ve REsûlune TÂBİ OLunuz! Buyrukları: Âl-İ İmrân 3/172; Enfâl 8/24..

4- Hakikat-ı MuhaMMedîyyede TEŞHİD-Şahid olmak olup, doğrudan NEFSe Kur’ân-ı Kerimde ALLAH celle celâlihunun: Allah ve REsûlune İTÂAT EDiniz! Buyrukları: Âl-İ İmrân 3/32, 132; Nisâ 4/13, 59, 69, 80; Mâide 5/92; Enfâl 8/1, 20, 46; Tevbe 9/71; Nûr 24/47, 52, 54; Ahzâb 33/31, 33, 66, 71; Muhammed 47/33; Feth 48/17; Hucûrat 49/14; Mücâdile 58/13; Tegâbûn 64/12..

Zavallı Nefsimin;
ASLen-ZÂTen ALLAH celle celâluhuya ait “BENlik-Tevhid DAVAsı” ndan,
EMRen-fASLen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle ait “BİZlik-Tevhid DÂVETi”nden vaz geçip,
AYNen-Fiilen KUL olarak Muhtaç, Mecbur, Me’mur ve Mahkum olduğum MuhaMMedî DUÂ DURağında KALarak,
Ham AKLımın İKİlik ŞEY-t-ÂNlığının, Hizbu’ş-Şeytanlığından ve Evliyâu’ş- Şeytanlığından ALLAHu zü’l- ceLÂLe sığınırım inşae ALLAHu Teâlâ..

Es SALLât ü ve’s- SELLâm Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle, ve O’na Teslim OLup, İman EDip, Tâbi Olup, İtâat EDen Müslim, Mü’min, Velîyullah ve Ehlullaha olsun dâimen Ebeden inşae ALLAHu Teâlâ..


Resim
Resim

ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.

Es-selâtu ve's-selâmu aleyke Ya Rasûlullah

اللّٰهمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ وَ بَارِكْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ نُورُ الذَّاتْ سِرِّ سَارِيِّ الصِّفَاتُ فِي الْجَمِيعِ الأْسْمَأِ وَ لأَشْيَاءِ نُورُالْأَرْصِ وَ السَّمَوَاتِ

"ALLAHUmme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin Nûruz-ZÂT, SıRRı Sâriyus-SIFAT, fil-Cemil- ESMÂu ve EŞYÂu Nûrul Arz ves Semâvât!"

MÂNÂSI:
ALLAH'ım!
ZÂTullah Nûrundan İLK VAR OL-AN NûR-u MiM ki;
SIFATullah, cümle ESMÂullah ve Yer ve Gökler gözüken ALLAHın Nûrunun Eşyâullah Mazharı, Masdarı, Menba’ı, Mecrâ’ı, Mansabı ve de Merci’i OL-AN,
Efendimiz MUHAMMED sallallâhu aleyhi ve sellem'e ve Efendimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'in Aziz Âilesine Salât u Selâmımızı Ulaştır!
Teslîmiyyet SELLimizi ve İstikâmet SALLımızı BİZe Nasib ve bereketli kıl!


BaRRa: iyilik ve İhsan kaynağı.. Zâhir Bâtında El RaBB, El Berru , El Birru, El Bâriu celle celâluhu zuhurâtı..

MuhaMMedî MuhaBBetlerimle
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

VeLÂ-BeRÂ
ZITlar ZEVKi
ZEVKler HaZzı
!..


ECEL YAKın >EMEL UZAK:

Resim

EMELL -> ECELL -> teCELLîsi -> N ki???...

Resim---Abdullah İbni Mes'ud radiyallahu anhu: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir dörtgen şekli çizdi. Bu şeklin ortasına da bir çizgi çizdi. Bir çizgi de dörtgenin dışına çizdi. Sonra ortadaki çizgiyi başka çizgilerle (dâirelerle) çevirdi ve şöyle buyurdu: "İşte bu (dörtgenin ortasındaki çizgi) insandır. Bu da (dörtgen) insanoğlunu kuşatan ecelidir. Ortadaki şu çizgi insandır. Şu çizgiler de onun kaderidir, birinden kurtulursa diğeri ona dokunacaktır. Dışardaki çizgi ise emeldir..." buyurmuştur.
(Buhârî, Rikak 4; Tirmizî, Kıyâmet 22/2454)

Resim

İnsÂNoğlu fıtraten öyle yaratılmıştır ki kader dâireleriyle ve ECEL dikdörtgeniyle çevrili olduğu halde çok uzaklardaki EMELinin pEŞİndedir.. bUYuruyor sallallahu aleyhi ve sellem..

Kul ki, İlliyyinden İndirildiği Esfelin, Dünyâ ve de İmkÂNla KULLUK İmtihÂN ÂLEMinde;
Tevhidini Tercihe Muhtaçtır, Mecburdur, Me’murdur ve de Mahkumdur insanoğlu!.

AKLen tÂRİFi imkansız olan ve temelde ÜREME ve bunun için şart olan BESLENme HıRSı.. ve nAKLEN HükmULLAH!..

ZITlar Âlemi.. (+) lar ve de (-) ler.. beyazlar ve de siyahlar.. nurlar ve de narlar.. Eriller ve de DİŞİller.. fişler ve de prizler.. Ramaniyyet ve de Rahîmiyyet Olmazsa Olmazlar ÂLEMi.. BİRi BİRİlerinin TaMM ZITları ve de TAMmlayanları..


ArA nOt ki;
Bir de Latincesi “ANtiPOT”olan ancak Türkçesini ve de Arapçasını tam bulamadığım “TÜMMleyenler vardır” bunun en güzel örneği hiçbir yönden birbirinin; eşiti, zıttı, simetrisi olmayan İÇ İÇe yapıştırdığımız ELLerimiz ya da AYNAya burnumuzu dayadığımızdaki “Bakan BEN” ve de “AYNadaki bEN..”ve de: “ARA KESit CAM mıdır yoksa AYNAnın ARDındaki SıRR-ı Sıfır mı Kıtmirim!” diye hep sorageldim bunca yıl!..

Her neyse İnsÂN/Âdemoğluna târifi imkansız bir üREmek/HaYY nAKLi-Rahimiyyet NeŞRi İçin mutlaka Beslenmek ve bunun için dahi mutlaka YAŞAmak!..
Bu önlenemez Şiddetli istek, arzunun ismi HIRStır.. Ateş gibi, elektirik gibi, akıl gibi olup NAKiLLi/kontroLLü ve EMRedildiği gibi kullanılırsa Nur, Nimet, Hayydır.. YAŞAmdır!..NAKiLsiz/kontrolsuz ve EMRedildiği gibi kullanılmazsa Nekre,Nikmet ve Meyydir.. ÖLÜMdür!..

HıRS->HaSeD->İBLiS->Hizbu’ş- ŞeytÂN..
HıRs->İMÂN->Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem–>HizbuLLAH..


RuBubiyyet: Hakkı bUYurmak-DUYurmak Sıfatı..
Ubudiyyet: Hakkı DUYup HaYRa UYmak İŞi..

قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ
Resim---“Kâle ene hayrun minh (minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).: (İblis): "Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın." dedi.”
(Sâd 38/76)

Hizbu’ş- ŞeytÂN: Şeytana ve nefislerine tâbi olanların grubu. Allah'ın kanun ve nizamına tâbi olmadan kafalarına güvenerek ve nefsanî arzularına uyarak gitmek isteyenler. Milleti, memleketi ve mukaddesatı yıkmağa çalışan ve ahlâksızlığa alıştıranların ve dinsizlerin topluluğu ve cereyanı.

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Resim---“İstahveże ‘aleyhimu-şşeytânu fe-ensâhum żikra(A)llâh(i)(c) ulâ-ike hizbu-şşeytân(i)(c) elâ inne hizbe-şşeytâni humu-lḣâsirûn(e): Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
(Mücâdile 58/19)

HizbuLLAH..: Allah için din uğrunda ciddi gayret sâhibi olan ve din düşmanlarıyla aslâ hakiki dost olmayan mücahid cemaat. "Hizb-ül Kur'an" tabiri de aynı mânada kullanılır.

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ
Resim---Vemen yetevella(A)llâhe verasûlehu velleżîne âmenû fe-inne hizba(A)llâhi humu-lġâlibûn(e): Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.”
(Mâide 5/56)

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ ۚ أُولَٰئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ ۖ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---“Lâ tecidu kavmen yu/minûne bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri yuvâddûne men hâdda(A)llâhe ve rasûlehu velev kânû âbâehum ev ebnâehum ev iḣvânehum ev ‘aşîratehum(c) ulâ-ike ketebe fî kulûbihimu-l-îmâne ve eyyedehum birûhin minh(u)(s) ve yudḣiluhum cennâtin tecrî min tahtihâ-l-enhâru ḣâlidîne fîhâ(c) radiya(A)llâhu ‘anhum ve radû ‘anh(u)(c) ulâ-ike hizbu(A)llâh(i)(c) elâ inne hizba(A)llâhi humu-lmuflihûn(e): Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.”
(Mücâdile 58/22)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ümmetimden bir tâife, kıyamet kopuncaya kadar Allah’ın yardımı ile muzaffer olmakta devam edecek, muhalefette bulunanlar onlara zarar veremeyecektir.” buyurmuştur.
(Tirmizî)

عن جابر بن عبدالله قال كنا جلوسا عند النبي صلى الله عليه وسلم فخط خطا هكذا أمامه فقال: هذا سبيل الله عز وجل وخط خطا عن يمينه وخط خطا عن شماله وقال هذه سبل الشيطان ثم وضع يده في الخط الأوسط ثم تلا هذه الآية :
وَ أَنَّ هَـذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ


Resim---Câbir İbni Abdillah radiyallahu anhu: Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında otururken parmağı ile kumlar üzerine bir çizgi çekti, sonra : “İşte bu Allah’ın dosdoğru yoludur” dedi. Daha sonra o çizginin sağına ve soluna çizgiler çizdi ve tekrar şöyle buyurdu: “Bu da şeytanın yoludur, bunların her birinin kavşağında bir şeytan oturuyor ve o yollara davet ediyor “Ve daha sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu âyet-i celîleyi okudu:

وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Resim---Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne): Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.”
(En’âm 6/153)
(Darimî, Sünen 1.c. 208.n – İ. Ahmed, Müsned 1 / 435 – 465 - Hakim : 2 / 318 - M. Zevaid : 7 / 22 - Es – Sünne :16 .17. n; Bezzâr : 2210 –2211)


İşte bu, DONmayla ERİmenin ARAsında bir NÖTR çizgi vardır ki, orada donmak erimek yoktur, orada korku ve hüzün yoktur..
Orası Sırat-ı Müstakimdir.. Orası ARASATtır!. Bâtını Rahmet, Zâhiri Zahmet gözükür.. Fakat ortası AHMEDdir..
Bu AMMayı bu ÜMMî bu EMMî bu himmi anlamak bir akıl işi değildir..


BİZi Fiillerimiz hatta düşüncelerimizi dahi her ÂN YENiden YARATıp duran ALLAH celle celâluhu!..
Biz KULLarı sadece Hakk-Hayr ya da Bâtıl-Şerr tercihi yaparak YOLumuzu tutup ya kurtuluyoruz İmam-ı Mubîne İÇİnde Veliyullah oluyoruz İnşae ALLAH!. ya da Mahvoluyoruz adüvvün mubin içinde münafık oluyoruz ALLAH Korusun!.

Şöyle bir göz atalım Velîyullah-Allah Dostları Âlemine İnşae ALLAH!.

Bir hadis-i kudsî de;


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâlihu: “Kim benim bir velime/dostuma düşmanlık ederse bana karşı savaş açmıştır. Kulum bana ancak emrettiğim ve farz kıldığım ibadetle yaklaşır. Ve devamlı nafile ibadetlerle bana yakın düşer. Öyle ki ben de onu sevmeye başlarım. Onu sevince de, duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür!." buyurdu.” buyurdu.
(Buharî, Rikâk 650, İbn Mâce, Fiten, 16, İbn Teymiye, el-Furkân, 7.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur'ân-ı Kerimimizde Velîyullah-ALLAH Dostları ile ilgili pek çok Âyet-i Celîle vardır:

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ
Resim---“Zâlike bi ennallâhe mevlellezîne âmenû ve ennel kâfirîne lâ mevlâ lehum: Bunun sebebi şudur: Çünkü Allah şübhesiz iman edenlerin velîsi (yardımcısı) dır. Kâfirler (e gelince: hakıykaten) onların velîsi (yardımcısı) yokdur.”
(MuhaMMed 47/11)

Velâyet: Yardım etmek, zafer, sevgi (mahabbet), ikram, ihtiram ve açık veya gizli olsun sevilenlerle beraber olmak demektir.
Temelinde ise Lütfullahın vücuda gelişidir.
Muradullah gereği Emrullahı Kelâmullahta okursak:


اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne) : Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/257)

Rabbu’l- Âlemîn SÖZü Kur'ân-ı Kerimi -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sesini DUYup-UYanlar -> HizbuLLAH İçindeler.
Rabbu’l- Âlemîn SÖZü Kur'ân-ı Kerimi -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sesiniden DUYup-UYmayanlar NEFislerinin İKİlik-ŞEYtÂNlıklarına DUYup-UYanlar -> Hizbu’ş- ŞeytÂN İçindeler bu hayatta..
Bu husus Kur'ân-ı Kerimimizde çok açıkça beyÂN ve biNÂ edilmiştir..
Zâhirde beyÂN, bâtında biNÂ Edişi cEM’ eden kelime Mübîndir.
Mübîn kelimesi Kur'ân-ı Kerimde çokça geçer ki iyi anlamamız gerekir:


Bâne : İş zâhir olmak. Açık olmak. Açıklamak. İzâh etmek.
Ebâne : Açık kılmak.
Beyyene : İzâh etmek. Beyân etmek. Aşikâr olmak.
Beyân : Beyân, hüccet, delil. Bir hâlin hakikâtını açıklayan söz, anlatış.
Beyyin : Vâzıh, aşikâr, açık.
Binetü : Beyyine, hüccet, delil.

El Mübîn :
Resim

El Mübîn : Açık, aşıkâr, ayan kılan; açıklayıp izâh eden; Hakkı hakkınca beyân ve izhar eden. Mutlak beyân eden, hakkı-bâtılı ve hayrı-şeri bildiren, açık ve besbelli olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Rabbu’l- Âlemîn SÖZü Kur'ân-ı Kerimi -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sesiniden DUYup-UYmayanlar NEFislerinin İKİlik-ŞEYtÂNlıklarına DUYup-UYanlar -> Hizbu’ş- ŞeytÂN İçindeler bu hayatta..

Kur'ân-ı KerimimiZde NEFSin Hevâ ve Heves ŞEYtÂNlıklarına uyanlar:

İnsanoğlunun apaçık bildirilmiş-beyân edilmiş düşmanı:

adüvvü’n- mübin: Bakara 2/168, Nisâ 4/ 4/101, En’âm 6/142, A’râf 7/22, Yûsuf 12/5, İsrâ 17/53, Zuhruf 43/62.

İnsanoğlunun apaçık bildirilmiş-beyân edilmiş saptırıcı düşmanı:

Adüvvü’m müdillü’m- mübin: Kasas 28/15.

Apaçık bildirilmiş-beyân edilmiş sapıklığı:

dalali’n mübin: Âl-i İmrân 3/164, Lokmân 31/11, Ahzâb 33/ 36, Sebe' 24, Yâsîn 36/24, YÂSÎN 47, ZÜMER 22, Zuhruf 43/40, Ahkâf 46/32,

Apaçık bildirilmiş-beyân edilmiş; günah, hasım, hüsran, küfr, iftira azgınlık:

ismen mübina: Nisâ 4/20, Nisâ 4/50, Nisâ 4/112, Ahzâb 33/58,
hasiymün mübin: Yâsîn 36/77,
husranü’l- mübin: Zümer 39/15, Nisâ 4/119,
kefurum mübin: Zuhruf 43/15,
ifküm mübin: Nûr 24/12,
ğaviyyüm mübin: Kasas 28/18

Rabbu’l- Âlemîn SÖZü Kur'ân-ı Kerimi -> Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sesini DUYup-UYanlar -> HizbuLLAH İçindeler bu hayatta..:

Kur'ân-ı Kerim olarak:


Kitabüm mübin:

Mâide 15, En’âm 6/59, Yûsuf 12/1, Hicr 15/1, Hicr 15/79, Şuarâ 26/2, Neml 27/1, Neml 27/75, Kasas 28/2, Sebe' 34/3, Zuhruf 43/2,
nuram mübina: Nisâ 4/174,
arabiyyüm mübin: Nahl 16/103, Şuara 26/ 195,
şey'im mübin: Şuara 26/ 30,

Apaçık bildirilmiş-beyân edilmiş; resûl, nezir, tebliğci Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olarak:

rasulüm mübin: Zuhruf 43/29,
nezirum mübin: Ahkâf 46/9, Hûd 25, Hicr 36/89, Şuara 26/ 115, Sâd 38/70, Ahkâf 46/9,
belağul mübin: Mâide 5/92, Nahl 16/35, Hac 22/49, Nahl 16/82, Nûr 24/54, Yâsîn 36/17,

Apaçık bildirilmiş-beyân edilmiş fetih, fevz, fazl, hakk:

fetham mübina: Fetih 48/1,
fevzü’l- mübin: En’âm 6/16,
fadlü’l- mübin: Neml 27/16,
hakku’l- mübin: Nûr 24/25, Neml 27/9.

VeLÂyet ki;
VeLÂ.. Lutfullahın vüCÛDa gelişi yolu..

Velâ: Bu kelime lügatte aşağıdaki manâlarda kullanılmıştır. Lisânu’l- Arab adlı lügatte şu ifadeler yer almaktadır:
“Muvalât; İbn A’râbî-nin de söylediği gibi: “İki kimsenin bir birbirleriyle çekişmesidir ki, aralarını bulmak için üçüncü bir kimsenin devreye girmesidir. İşte araya giren bu üçüncü kimseye şöyle denir. Ona yöneldi de kendisine dostluk ve sevgi gösterdi. Meselâ falan kimse filan kimseye dostluk gösterdi denilir ki bu, onu sevdi mânâsınadır.


Mevlâ: Bu bir çok manâlara gelen bir kelimedir. Bu manâları şöylece sıralayabiliriz;
Rabb, Malik, Seyyid, Efendi, nimet veren, azadlı köle, yardım eden (yardımcı), Tabi (uyan, tabi olan), komşu, antlaşmalı (müttefik), amca çocuğu, Akîd (idareci, asker), hısımlık-akrabalık, kul (köle), azadeden (özgürlük veren), kendisine nimet verilen.
Bütün manâlara dikkat olunacak olunursa, bunun sevgi ve dostluk esasına dayandığı görülecektir.

(İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, III/985-986, Kamûsu’l-Muhît, IV/294.)

Velâyet: Kişinin nesebi (soyu) üzerindeki yetkisi, yardım ve köle azadetme yetkisi gibi.
Muvalât: Herhangi bir topluma karşı sevgi ve koruma, yardımda bulunma gibi manâlara gelir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ben kimin mevlâsı (dostu, yardımcısı) isem, Ali de onun mevlâsıdır.” buyurdu.

Ali kerremullahi vechenin bu ifadesi hakkında İmâm Şafiî şöyle diyor: “Yani bununla İslâm’a olan dostluk ve saygı kasdolunmaktadır.”
(İ. Ahmed b. Hanbel, Müsned,IV/281, 368-370, 372; Tirmizî, menâkıb, 19; Elbanî, Sahîhu’l-Camiu’s-Sağîr, VI, 353.)

Tirmizî bu hadisin hasen, sahih ve garib(güvenilir tek kişi rivayeti) olduğunu söylemiştir.

ALLAH celle celâluhu Kur'ân-ı Kerimde:

ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَى لَهُمْ
Resim---“Zâlike bi ennallâhe mevlellezîne âmenû ve ennel kâfirîne lâ mevlâ lehum: Bunun sebebi şudur: Çünkü Allah şübhesiz iman edenlerin velîsi (yardımcısı) dır. Kâfirler (e gelince: hakıykaten) onların velîsi (yardımcısı) yokdur.”
(MuhaMMed 47/11)

ŞeytÂNın da dostları vardır zıtlar âleminde:

يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَن فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا
Resim---“Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun miner rahmâni fe tekûne liş şeytâni veliyyâ(veliyyen).: "Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum, o zaman şeytanın velisi olursun."
(Meryem 19/45).

Bu konuda âlim Saleb de şunları söylüyor: “Allah’tan başkasının önünde eğilip ona kulluk gösteren herkes, kesinlikle o varlığı veli (dost, arkadaş, yandaş) edinmiştir.”

ALLAH celle celâluhu İman edenlere dostluğunu ilân etmiştir:

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne) : Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/257)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Velî olmak, yakın olmak, tâbi olmak, arkasından gitmek ve uymak, dostluğunu kabullenmek demektir.
Nitekim Rabbimiz ALLAH celle celâluhu şöyle buyurmaktadır:


هَاأَنتُمْ هَؤُلَاء تُدْعَوْنَ لِتُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَمِنكُم مَّن يَبْخَلُ وَمَن يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَن نَّفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنتُمُ الْفُقَرَاء وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُمْ

Resim---Hâ entum hâulâi tud’avne li tunfikû fî sebîlillâh(sebîlillâhi), fe minkum men yebhal(yebhalu), ve men yebhal fe innemâ yebhalu an nefsih(nefsihî), vallâhul ganiyyu ve entumul fukarâu, ve in tetevellev yestebdil kavmen gayrekum summe lâ yekûnû emsâlekum.: İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar.”
(Muhammed 47/38)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).: Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.”
(Mâide, 5/51)

Bunun mânâsı da: Kim onlara uyar ve yardımda bulunursa, demektir.
(Lisanu’l-Arab, 11/988.)

“el-Misbahu’l -münîr” adıl eserin sahibi diyor ki: “el-Veliyy” Feîl ölçüsünde bir kelime olup, fail mânâsınadır ki, bu, başkasının velâyetini üzerine alan, idare eden demektir.

Nitekim Rabbimiz ALLAH celle celâluhu şöyle buyurmaktadır:

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).: Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/257)

Veliy kelimesi ayni zamanda itâatkâr olanlar için de mef’ûl mânâsınadır.
Meselâ: Mü’min, Allah’ın velisidir denilir ki, bu, mü’minin Allah’a itaatkâr olduğunu bildirmektir. Bu kelime Mufaale babından, muvafakat etmek, yardım etmek manâlarını taşır.

(Feyûmî, el-Misbahu’l-Münîr, 2/841.)

Hakta ve Hayrda Velî oluş -> Bâtıl ve Şerden beri’ oluştur.
el-Bera’ kelimesini Sözlük manâsı:
Îbnu’l-A’rabî diyor ki, kişi kurtulunca, Beri oldu denilir. Nitekim bu kelime korunup uzak olmak, uzaklaştırmak mânâlarına geldiği gibi, mazur görmek, mazeret, bahane göstermek, özür sâbid olmak, mazur olmak, dikkatini çekmek, uyarmak. Kur'ân-ı Kerimde;
Nitekim Rabbimiz ALLAH celle celâluhu nun şu âyeti buna delildir:

بَرَاءةٌ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدتُّم مِّنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim---“Berâetun minallâhi ve resûlihî ilâllezîne âhedtum minel muşrikîn: (Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resûlü'nden kesin bir uyarıdır.”
(Tevbe 9/1)

Dikkat edilirse bu âyette geçen “Berâet” kelimesi uyarı, ihtar, ikaz ve ültimatom gibi manâları taşımaktadır.
Berâet: Temize çıkma. Temizlik, münezzehiyet. Bulaşık ve giriftâr olmama. Âri olma. Huk: Bir davânın neticesinde suçsuz olduğu anlaşılmadır..

Ebû Hüreyre hadisinde bu husus şöyle ifade olunmuştur:
Hz. Ömer radiyallahu anhu, kendisini göreve çağırdığında, o da bundan kaçınmış, bunun üzerine Hz. Ömer radiyallahu anhu şöyle söylemiştir: “Doğrusu Hz. Yusuf da görev istemişti.”
Ebû Hüreyre radiyallahu anhu, kendisine şu karşılığı verdi: ” Hz. Yusuf benden uzaktır, benim de onunla bir ilgim yok.”


Yani; her ne kadar ben onunla mukayese ediliyorsam da, hüküm bakımından bizim birbirimizle ilgimiz yoktur. Böylece kişi imanla mükellef bulunduğundan ve bununla emrolunduğundan dolayı, bu velâyet ve muhabbetin reddi manâsına değildir.”

(Îbn Kesîr bu eseri, en-Nihaye fi Ğaribi’l-Hadîs adlı kitabında zikretmiştir. 1/112.)

Berâ ve Berî kelimesi, anlam itibariyle eşittir.
Leyletü’l-Berâ:
Bu, ayın güneşten ışık almadığı ayın ilk gecesi mânâsınadır.
(Lisanu’l-ArabI/183; el-KamûsıTl-MuhîtI/8)

El Berru:

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12888
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: VELAYET

Mesaj gönderen kulihvani »

Velâyet: Yardım etmek, zafer, sevgi (mahabbet), ikram, ihtiram ve açık veya gizli olsun sevilenlerle beraber olmak demektir.
Kur'ân-ı Kerim de ALLAH celle celâluhu şöyle buyurmaktadır:


اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne) : Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”
(Bakara 2/257)

Bu âyette geçen kâfirlere dostlukta bulunmak demek, onlara yakınlık göstermek ve onlara sevgisini ortaya koymaktır. Bu davranışı sözleriyle, fiilleriyle ve niyetleriyle ortaya koyan kimseler onları dost edinmiş kimselerdir. (Ebu Nuaym, Yâsîn, K. İman, 145.)

Terim olarak Berâ kelimesinin anlamı da şöyledir:
Değişik şekildeki uyarılardan, ikazlardan ve tüm ihtarlardan sonra uzaklaşmak, kurtulmak, düşmanlık gibi manâları ifade eder.

Velâ ve Berâ ifadelerinin açıklaması:
Şeyhu’-îslâm İbn Teymiyye bu konuda şunları söylüyor:

VeLâyet: “Bu adavetin yani düşmanlığın zıddı demektir, dostulk ve irade etmek mânâsınadır. Aslında velâyet, sevgi ve yakınlık demektir.
Adavet ise, buğz = kin ve uzaklık demektir.
Veli ise yakın manâsına gelir ki meselâ “bu şuna yakındır” gibi.


Resim---Nitekim Peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisi de bunu ifade buyurmaktadır: “Miras paylarını (Kur’ân’da bildirilen) sahiplerine,veriniz. Bu paylardan geri kalan herhangi bir şey de baba tarafından en yakın olan er kişiye aittir.”

(Buharî, Feraiz, 5, 7, 9, 15; Müslim, Ferâiz, 3-2 (1615)
Yani ölüya akrabalıkça en yakın olan erkeğe verin, demektir.

Madem ki Allah’ın velisi O’nun sevdiği ve hoşnud kaldığı, O’nun buğzettiği ve kin güttüğü şeylerde tümüyle Allah’a DUYup-UYmakta ve O’na teslim olup, iman edip, tabi olup, emirlerini yerine getirip, yasaklarından da uzak durarak itâat etmektedir. O halde, Allah’ın velisine, düşmanlık göstermenin Allah’a düşmanlık etmek olduğunu da bilmelidir.
Çünkü ALLAH celle celâluhu şöyle buyurmaktadır:


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاء تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءكُم مِّنَ الْحَقِّ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَن تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ إِن كُنتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاء مَرْضَاتِي تُسِرُّونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنتُمْ وَمَن يَفْعَلْهُ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızû aduvvî ve aduvvekum evliyâe, tulkûne ileyhim bil meveddeti ve kad keferû bi mâ câekum minel hakk(hakkı), yuhricûner resûle ve iyyâkum en tû’minû billâhi rabbikum, in kuntum harectum cihâden fî sebîlî vebtigâe merdâtî tusirrûne ileyhim bil meveddeti ve ene a’lemu bi mâ ahfeytum ve mâ a’lentum, ve men yef’alhu minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).: Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış olur.”
(Mümtehine 60/1)

Kim, Allah’ın velilerine düşmanlık edecek olursa, o kimse ya da kimseler Allah’a düşmanlık etmiş olurlar. Kim de Allah’a karşı düşmanlık gösterirse o kimse, Allah’a savaş açmış olur.

Resim---Nitekim hadisi şerifte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim benim bir velime (dostuma), düşmanlık ederse, kesinlikle o benimle savaşa çıkmıştır (bana savaş açmıştır” buyurmuştur.

(Buharî, Rikâk 650, İbn Mâce, Fiten, 16., İbn Teymiye, el-Furkân, 7.)

Velâ ve Berâ’ konusunda beliren tavır şudur:
Allah dostlarına ve emirlerine karşı gerekeni yapmak, onlara dostluk ve sevgi göstermek. Allah düşmanlarına, haramları ve sınırları çiğneyenlere karşı ise buğzetmek gerekir. Zira bu ikisi bu yönleriyle birbirinden ayrılamazlar. Kaldı ki, imanın aslı, Allah rızası için O’nun peygamberlerini ve onlara tabi olanları sevmektir. Aynı şekilde Allah için O’nun düşmanlarını ve peygamberlerinin düşmanlarını sevmeyip bunlara buğzetmektir.

(Şeyh Abdurrahman b. Sa’dî, el-Fetava es-Sa’diye 1/98.)

Hatta Abdullah b. Abbâs radiyallahu anhu’tan şöyle rivâyet olunmuştur, demiştir ki: “Kim Allah için sevgisini sürdürür, kim de Allah için buğz da bulunursa, Kim Allah için dostluk kurar ve kim de Allah’ın düşmanlarına karşı düşmanlık sürdürürse, işte bu davranışı ile Allah’ın dostluğunu kazanmış olur. Kişi böyle davranmadığı sürece ne kadar çok namaz kılar ve oruç tutarsa bile yine de imanın tadına (hazzına) erişemez (imanın tadını duyamaz). Çünkü böyle kimseler, insanlarla olan münasebetlerini sırf dünya menfaatına bağlamışlardır. Böyle bir davranış ise, kişiye hiç bir şey kazandırmaz.”
(Hilyetu’l-Evliyâ 1/312; İbn Recep Hanbelî, Camiu’l-UIûm ve’1-Hikem, 30.)

Tüm ÂLEMlere Tebliğ, Tenzir, Tebşir, Teşhid göreviyle gelen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selemi ki Kur'ân-ı Kerimi ki ALLAHu zü’l- CeLÂLi DUYup/UYarak;
İnsanoğlu nefsine kulluk imtihanaı gereği yüklenen HıRS->HaSeD->İBLiS->Hizbu’ş- ŞeytÂN SON-UÇından ancak ve ancak;
ALLAH ve Resülüne Teslim OLup Müslüman olarak,
ALLAH ve Resülüne İman EDip Mü’min olarak,
ALLAH ve Resülüne Tâbi olup Evliyâullah olarak,
ALLAH ve Resülüne İtâat edip Ehlullah olarak YAŞAyarak ŞÂHİDi olarak ABDULLAH-ALLAHın KULu olarak MuhaMMedî Teslimiyyet ve MuhaMMedî istikâmetle HizbuLLAH içindeki yerini el ÂN Şe’ÂNuLLahata alır inşae ALLAHu TeÂLÂ!..


MuhaMMedi MuhaBBetleriMle..


Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön