18.08.16 11:50
voiciistnbL..dervişalimahllkaragümrük.. sonUÇun >sonUÇ >SeBEBi
->MuhaMMedî ER ->EDEBi
KULLuk kOLAY mı İhvÂNim
AĞZINda ->DEMiR LEBLEBi!.
YARATıLış SeBeBi-sonUÇu..:
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ---"Ve mâ halaktu’l- cinne ve’l- inse illâ li ya'budûni.: Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.” (Zâriyât 51/56)
bEN: bEN KULunum yâ RABBeNâ BEN: gerçek “BEN”Lik ZÂTıyın KiBriyâ KİMLiğidir âmeNNâ!.
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي --- “İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımi's- salâte li zikrî:Muhakkak ki BEN, YALNIZCA BEN ALLAH'ım. BENden başka EL İLÂH yoktur. BANA kulluk et; BENi anmak için namaz kıl!.”(TâHâ 20/14)
MERKEZ-de.. ->AKRAB.. ->RABB’ı!.. -> HABLi’l- VERîD-in ->ÇİZiYORr!.:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ ---“Ve le kad halakne’l- insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu AKRABu ileyhi min HABLİ’l- VERîD :Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)
“KüLLî ŞEY-in MUHİT” ->A L L A H ->KüLlî ŞEY'in YUTuyor!..:
وَللّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا --- “Ve lillâhi mâ fî's- semâvâti ve mâ fî'l- ard (ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in MUHÎTâ (muhîtan) : Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. ALLAH, her şeyi kuşatan-kapsayandır.”(Nisâ 4/126)
Aziz Kardeşimm!
Bu ÂLEMe GeLiş-Yaratılış Sebebimiz tanınan İmkÂNLarla KULLUK İMTİHÂNIdır.. İzafî-İğreti-Gölge-ÖLümLü-SANaldır-Sebebtir AKLen!.. ANcak, NAKLen HAKtır-Hakikattir-TEK GERçektir..SonUÇtur NAKLen!.. Bu TEK gERçeki ANLAyış MuhaMMedî Tâlim ve TERbiye İLe; BİLİnip-BULunup-OLunup da fiilen YAŞArken, YAŞAnaBİLen bir MuhaMMedî mÂRİfetin DERunî-LedüNNî İLMidir ki;
Biz mü'minler Ledünn İlmine MuhaMMedî ÂRiF OLUp ANLAmaya ve MuhaMMedî MÂRifet MERTebeLerini YAŞAmaya vârisiz.
Ledünn İLmi bir Hikmettir.
Ledünn İLmi SÖZden öte, MuhaMMedî SOHBEt İLMidir..
أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ ---“Ulâike humu'l- vârisûn (vârisûne).: İşte onlar, gerçekten (yüksek makamlara) vâris olanlardır.” (Mu’minûn 23/10)
Lapa Lapa YAĞan KARLar
HABARın vAR mı >İÇİMden
KeŞiŞ DAĞInda DERDim Var
“HEP”im ÇILdırdı “HİÇ”imden!.
MeN O’nu SEVmiŞtim biRr İLK bAHarda
YÂR mENi TERKetti -> KARda BORANda
“SAĞ OL!.ur hER YÂRa ->UNUT!.”uLanda
“SAĞ OL!”maz YÂResi ->İLK MeHABBetin.. YÂRr Dostt!..
ZEVK 6697
NE EŞim! NE DOstum KALdı!. ->bEN sENi SEVdim SEVeLi!.
cÜMMLe cihÂN biR OLmuşLar ->DİYORLar ki bANa>“DELi!” sEN ÖMRümsüNn!. sEN ÖZELsÎNn!.
TÜMM GÜZELLerdENn GÜZELsÎNn!. GÖNLüM KISkANır >DEĞME!.”sÎNn!. ->YÂRime LOKMÂN’ın ELi!. ŞâHh Dostt!..
GuRBet NEdir GEL bANa Sor
HASsrRet DEnen KıpKıZıL Kor
->YALNIZLIK ->AŞKın ZiRVesi
->ZıTLar ZeVKin->ZuHûRu Zor!.
ZEVK 8038
İÇimdeki ÇıLGıN ÇoCuk ->AŞK ALıp<->SATıYOR GÜLüm!
GÜL TOPLuYOR ÇiLLe ÇİLLE ->kOKU!sun ATıYOR GÜLüm! ->GÜNEŞ ve ->IŞIĞI gibi
“BİZ BİR-İZ BİLE”si SEVgi GÖZLerimde DOĞan GÜNEŞ ->KaLBimde BATıYOR GÜLüm!.
dÖRT ÂLeMde AŞK BiR-TEKtir
TEK-BİRi -->TEVHiD gERektir
->“GÜLün ANAsı”dır >GÜBRe
->“kOKU FARK”ın GÜLecektir!.
ZEVK 7976
YüZüK NEdir? PaRMak NEdir? ->“BİLE”yi bANA SOR GÜLüm!
->ET NEdir ki ->TıRNak NEdir? -->“İLE”yi bANA SOR GÜLüm! ANLAşıLmaz ->Boş Laf İLe
ÇEKEN ->ÇEKTİRENLe BİLe.. ->“SEN”siz>SESsiz GECELerde ->“ÇİLE”yi bANA SOR GÜLüm!.
“TEKe TEK tERas GuRBeti”n ->HASsreti ZOR ->KuL İhvÂNim
SEVen<->SEViLen YÜReğin ->AL-KIZIL KOR ->KuL İhvÂNim TEK ToHuMda YEDi rENgin
SEVen-SEViLenLer>dENgin KARGA BİLmez GÜLün KADRin ->BÜLBÜLe SOR KuL İhvÂNim!. 29.05.17 21:06
brsbrsm..tktktrstkkmdefkârr..hcrirfÂnn..
SeLLu ->SALLu sallallahu aleyhi ve sellem: SALÂVÂTu's- SAÂDEt
Salâtu's- saâdeti de denilen bu salâvâtı okuma husususunda gönül ehli: “Cuma günleri çokça okuyanlar, dünya ve âhiret saadetine ulaşır!.” demişlerdir.
Saâdet salâvâtını cuma günleri çokça okuyan dünya ve âhirette saâdete ulaşır.
TÜRKÇESİ:Allahumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehl-i beytihi Adede mâ fi ilmillahi Salâten dâimeten bi devâmi mülkillah.
MÂNÂSI:“ALLAH'ım!Efendimiz ve Sahibimiz MuhaMMed(sallallahu aleyhi ve sellem)'e âilesine,ashabınaveehl-i beytine;selâm,salât,teslimiyetvebereket ulaşım arzumuzu ulaştır.ALLAH'ın ilminde olanların adedinceveALLAH'ın mülkünün devâmınca bir salâtla!..”
Re: GÜL ZEVK-LeriM
Gönderilme zamanı: 22 Haz 2017, 18:20
gönderen kulihvani
GüL BüL BüL
TüL TüL TüL. KüL KoR..GÜL KüL…
yiNE BİR AKŞAM GELmekte
GÜL ALEVi->Gİden GÜNEŞ!.
->IŞIğı-->İÇİM DELmekte
YALNIZLığım YAKan ATEŞ!.
YÜRü BİRe->AKAN ZamAN
KENdi ARKın yAKAN ZamAN
sEVen<->SEViLen->AYIRAN ->BİR ACI BARAKAN ZamAN!.
ZEVK8209
Ha HASAN DAĞ>Ha KEŞİŞ DAĞ->BÜLBÜLüm ALTın KAFeste! AŞKın->ÜNLer!.MEŞKin->DİNLer!.. -->ÖTer ÂHeste ÂHeste! DÖKüLdükçe GÖZden YAŞım ->AK ALEVLe->YANar BAŞım “TEKe TEK”te->TEK-BİR İLe-->“GÜL”ün BEKLer Her NEFeste!.
MiNNet: İyiliğe karşı duyulan şükür hissi. Birisine iyilik etmek. SüNNet: Kanun, yol, âdet. Siret-i hasene. Ist: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in sözü, emri, hal ve takriri. Müslümanların uyup uygulamasında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler. Sünnet'e, Farz-ı Nebevî de denir.
İBRAHîMî NÂR’ın -> “BERdEN SeLÂM-ÂN”-ı.: İBRAHîM aleyhisselâm'a ->“Berden seLÂM” et..
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ ---“Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm (ibrahîme): "Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol!." dedik.” (Enbiyâ 21/69)
PRANga: eskiden hapishânelerde ağır cezâlı mahkûmların ayaklarına takılan kalın ve ağır zincir.
Ahmed Ârif’i OLdum OLası SEVerim!. KaDERdaşımdır!.
Lise YıLLarımda okudum.. küçük parmak kalınlığımdaki mavi kapaklı “Hasretinden Prangalar Eskittim!.” Kitabını..
“Vatan Millet Sakarya”dan mahkemede suçLu.. Hüküm belli zâten.. 7 yıl.. usulden soruyor Hakim Beğ: “Bi Diyeceğin varmı?.”.. Ahmed Ârif Katibe Kıza: “Yaz son sözümü: “VURun ULan VURun bEN kOLAY Öİmem.. Yürekte KÜLLenmiş KÖZüm.. Bir Çift SÖZüm Var!.. HÂLden BiLene!..” Şiirini duruşma salonunda yazdırıyor!..
Ahmed Ârif gurbette DAMdan –HapishÂNeden- SILasındaki Eşine iki satırlık mektubu: “Bir DUMan Bir DUMan dAHa!.”..
DUMan: HapishÂNe DİLinde ESrÂR..
SILasındaki Eşinden, gurbette hapis DAMındaki Ahmed Ârif’e tek satırlık cevÂB: “SENde mi?!:”
Ahmed Ârif gurbette DAMdan –HapishÂNeden- SILasındaki Eşine tek satırlık cevabı: “Ama BİLmiYORsun AKŞam ERkEN İNiYOR HapishÂNeye!."
Ve..
Haberin var mı dört Duvar!
GÖRüşmecim yeşil soğan göndermiş!.
BAHAR GELmiş MemLeketimin DAGLarına-BAĞLarına!.
DÜŞÜNce Mahkumu Ahmed Ârif 7 YIL Yemiş de Yetmemiş.. “SENi Sürdük Fizana!.” DemişLer..
İki Silahlı zabit kara trende bir vağonda ve yaşlı bir karı koca bir kompardumanda..
Zabitler sesli konuşup korku salmak derdindeler..
Birisi: “Yavv bu herften önce götürdüğümüz adamın tırnaklarını sökmüşler!.”
Ötekisi atlayıp: “Heye yavv sırtında kırk tane ciğara söndürmişler!.” vs. vs.
Ahmed Ârif soğuk soğuk terlemiş sadece.. ve uyku zabitlerimizi de uyutmuş..
Yaşlı nine dayanamamış da: “Vahh oğulcan senin ellerini kelepçeleyen suçun neydi?.” diye sormuş sessizce inleyerek..
Ahmed Ârif düşünmüş.. ne DEsin diye.. “solculuk” DEse ters.. “Vatan Millet Sakarya” DEse daha da ters..
İÇLi İÇLi İNLemiş.: “SEVDÂdan NiNem SEVDÂdan!”. DEmiş..miş..miş..
AHMED ÂRİF
HAYatı: Ahmed Arif, 23 Nisan 1927 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Bebekken annesi Sâre'yi kaybetti, bu yüzden hayatı babasının yeni eşleriyle devam edecekti. Sekiz Kardeşin en küçüğü olan Ahmed Arif Diyarbakır’dan babasının memur olması sebebiyle Diyarbakır'dan sonra Siverek’le tanışmıştır. Okuma yazmayı ilkokuldan önce anaokulunda öğrenen Ahmed Arif, ortaokulu Urfa’da, liseyi yatılı olarak Afyon’da okudu ve şiir sanatı en fazla Afyon’da kendini gösterdi. İlk şiiri Seçme Şiirler Demeti Dergisi'nde 1940’da yayımlandı ve 10 lira telif ücreti aldı. Askerliğini İstanbul Riva’da yaptı ve üniversiteyi Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okudu. 1951 ve 1952 de iki kez tutuklandı be sebeple yüksek öğrenimini tamamlayamadı. Çeşitli gazetelerde çalıştı. 1968 yılında "Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabı çıktı ve korsan hariciden 23 baskı yaptı. Yine aynı adla kendi seslendirdiği şiir kaseti 20 binden fazla sattı. Gerçek adı Ahmed Önal olan şairimiz bir kalb krizi sonucu 2 Haziran 1991 yılında hayata vedâ etti gitti sessizce..
Ahmed Ârif: “Orhan Veli de benim şiirimi bilirdi. Büyük hayranlıkla, büyük saygıyla karşılardı. Cahit Sıtkı da öyle… Hüngür hüngür ağlardı. Kaç kere okutmuştur bana “Otuzüç Kurşun”u, “Karanfil Sokağı”nı… Her seferinde Cahit abi ağlardı.”
Ahmed Ârif.. 2 Haziran 1991’de yaşadığı kalp krizi sonrası hayata vedâ etti..
Geride sadece şu arzusu kalmıştı: “Ben buralarda, bu hastânelerde, bu topraklarda değil, gene oralarda, Dicle Kıyısında bir çadırda ölmek isterim. O kadar güzel ağıt yakar ki o kadınlar… Hiçbir müzik o kadar dokunaklı olamaz…” DEmiş..miş..miş..
مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِّن مَّاء غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِن لَّبَنٍ لَّمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِّنْ خَمْرٍ لَّذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِّنْ عَسَلٍ مُّصَفًّى وَلَهُمْ فِيهَا مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاء حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءهُمْ ---"Meselu’l- cennetilletî vuide’l- muttakûn (muttakûne), fîhâ enhârun min MÂİn gayri âsin (âsinin), ve enhârun min LEBENin lem yetegayyer ta’muhu, ve enhârun min hamrin lezzetin li’ş- ŞÂRİBîn (şâribîne), ve enhârun min ASELin musaffâ (musaffen), ve lehum fîhâ min kulli’s- semerâti ve magfiratun min RABBihim, ke men huve hâlidun fî’n- nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.:Takvâ sahiblerine vaadedilen cennetin durumu şudur ki; içinde kokusu değişmeyen SUdan nehirler, tadı bozulmayan SÜTten nehirler, içenlere lezzet veren ŞARABdan nehirler ve saf (süzülmüş) BALdan nehirler bulunur. Onlar için orada her çeşit meyve bulunur ve (onlar için) RABB’lerinden mağfiret vardır. (Bunların durumu), ateşte devamlı kalacak olan ve hamîm (sıcak kaynar su) içirilen, bu sebeple bağırsakları parçalanan kimsenin durumu gibi midir?.”(MuhaMMed 47/15)
قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ ---"Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun TECRÎ MİN TAHTıhe’l- enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi).: (Yâ RASÛLüm) De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvâ sahibi olanlar için, RABB'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, ALTINDAN NEHİRler akan ceNNetler, temiz eşler ve ALLAH'ın rızası vardır." ALLAH kullarını en iyi görendir.”(Âl-i İmrân 3/15)
ARZ-ı HÂLim ->HÂL İÇİnde HÂLim bu ÂLEMde;
İLÂHî AŞKta HÂLden BİLene ->DEM bU DEMde;
VE de ->AĞYÂRına MÂNi ->EFRÂDına CÂMidir ki:
İŞTİRAKLa SEBEBsiz SEVgi.:
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ---"Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm (rahîmun).: (Yâ ResûLüm) De ki: “Eğer siz ALLAH'ı seviyorsanız, o taktirde BANA tâbi olunuz ki ALLAH da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve ALLAH "Gafur"dur, "Rahîm"dir.”(Âl-i İmrân 3/31)
İDRAKLa ŞARTsız SEVgi.:
ذَلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ قُل لَّا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَن يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَّزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ ---"Zâlikellezî yubeşşirullâhu ibâdehullezîne âmenû ve amilû’s- sâlihât (sâlihâti), kul lâ es’elukum aleyhi ecran illâ’l- MEVEDDETE FÎ’L- KURBÂ ve men yakterif haseneten nezid lehu fîhâ husnâ (husnen), innallâhe gafûrun şekûr (şekûrun).:Bu, ALLAH'ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak YAKINLARIMA SEVGİDİR ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun güzelim mükâfâtını arttırırız; şüphe yok ki ALLAH, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir.”(Şûrâ 42/23)
İRADEyLe KIYASsız SEVgi.:
أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ---“E lâ inne evlîyâallâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn (yahzenûne).: Muhakkak ki ALLAH’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi?”(Yûnus 10/62)
İLİMLe BEDELsiz SEVgi.:
Aişe radiyallahu anha Annemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e sık sık sorardı: “Yâ Resûlulah!. Kördüğüm ne âlemde?.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de her defasında Aişe Annemizi memnun eden cevabı verirdi: “İlk günkü gibi!.”
Aişe radiyallahu anha Annemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile yeni evlenmişti.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin kendisini SEVip SEVmediğini merak etmekteydi ya da kendisini ne kadar ve nasıl SEVdiğini…
Aişe radiyallahu anha Annemiz bu düşüncesini Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile konuşmadan edemezdi: “Yâ Resûlulah, beni SEViyor musun?”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet, Yâ Aişe, tâbi SEViyorum!.”
Aişe radiyallahu anha Annemiz, dahasını da merak ediyordu, acaba nasıl SEViyordu?.
Hemen sordu: “Beni nasıl SEViyorsun?”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz SEVgi şeklini tanımladı eşine: “Kördüğüm gibi.”
Bu cevap Aişe radiyallahu anha Annemizi çok SEVindirdi, çünkü kördüğüm açılamazdı.
Açılmayan, bitmeyen SIRR-Lı bir SEVgi demekti.
Alacağı cevab onu çok mutlu ettiği için, Aişe radiyallahu anha Annemiz, sık sık sorardı: “Yâ Resûlulah!. Kördüğüm ne âlemde?.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Aişe radiyallahu anha Annemizi memnun eden cevabı verirdi her defâsında: “İlk günkü gibi!.” (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 6: 210.)
SIRRsız ve SINIRsız SEVgide;
SADAKat ->SAMîMiYyet ->SABır –>ve sonUÇ SELÂMet
DÖRt ÂLeMde ZÂHiR-BÂTın MEŞk-i MuhaBBeti MELÂMet.. GÜLümmm…
NEBîYyü’L ÜMMî aleyhisselâm DİLinden,
ÜMMetinin ANNesi HaTiCetü’L- KÜBRA aleyhasselâm.:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in fazilet ve kemâl mazharı eşi Hatice-i Kubra selâmullahi aleyha, hicretten 68 yıl önce Mekke’de dünyaya geldi. Babası Huveylid b. Esed, annesi ise Zâide b. Esam kızı Fatıma’dır. Hz Hatice aleyhasselâm’ın anne ve babası birkaç vasıtayla Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’in büyük ceddi Luvey b. Galib’e ulaşmaktadır. Annesinin annesi “Hâle” ise Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ecdâdından Abdi Menafa’a yetişmektedir ki, netice olarak Hz. Hatice aleyhasselâm hem baba tarafından akrabasıdır..
---Hz. Ali kerremallahu vechehu, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Kendi zamanındaki yeryüzü kadınlarının en hayırlısı İmran’ın kızı Meryem’dir. Bu ümmetin kadınlarının en hayırlısı da Hatice’dir.” buyurdu. (Buhârî, Enbiyâ: 47 ; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe: 69.)
Hz Hatice aleyhasselâm Annemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in dilinde kadınlar arasında kemâle ermiş dört Mükerrem Kadından biridir:
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Erkeklerden kemâle erenler çoktur. Kadınlardan ise İmran’ın kızı Meryem, Firavun’un hanımı Âsiye, Huveylid’in kızı Hatice ve Muhammed’in kızı Fâtımâ’dan başka kemâle eren yoktur. Âişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü ise tirid (isimli et yemeğinin) diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.”buyurdu. (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 70; Tirmizî, Et’ıme 31.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Dünya kadınları arasında İmran’ın kızı Meryem, Huveylid’in kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fâtımâ ve Firavun’un hanımı Âsiye örnek olarak yeter.” buyurdu. (Tirmizî, Menâkıb 61.)
---Hz Hatice aleyhasselâm Annemiz ALLAHu zü’L- CELÂL’in husûsî selâmına mazhar olmuş en müstesnâ kadındır. Şöyle ki, Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hira Dağında iken Cebrâil aleyhisselâm, Peygamberimize gelmiş ve: “Yâ Rasûlallah! İşte şu Hatice'dir. Sana doğru geliyor. Yanında bir kap var, içinde katık yâhud yiyecek şey yâhud şerbet var. Hatîce sana geldiğinde ona RABB'inden ve benden selâm söyle! Ve cennette inciden yapılmış bir sarayla müjdele ki, onun içinde gürültü patırtı yok, çalışmak çabalamak da yok!” buyurmuştur. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 20.)
Hz Hatice aleyhasselâm Annemizi, ALLAHu zü’L- CELÂL’in katında bu kadar yüksek dereceye ulaştıran Büyük Sırr şüphesiz kİ O’nun;
ALLAHu zü’L- CELÂL’e ve RESÛLüne; Bedelsiz-Kıyassız-Şartsız ve SEBeBsiz olan sonUÇ ile Teslimiyyet İMÂNında ve İstikâmet Amelinde İLK Oluşuydu..
Ve TÜMM ÜMMet için öyle bir Tahkik İmÂN Öncüsüydü ki;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in “Ebu’l- Kasım” künyesi olan İlk oğlu Kâsım aleyhisselâm daha emzikli bir bebekken vefât ettiğinde gösterdiği MuhaMMedî Metânet ve İLâhî Tevhidî Tavır Göz Kamaştırıcı ve Yürek Yakıcıdır:
---Emzirdiği yavrusunu kaybeden acılı Annemiz Hatice aleyhasselâm, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gelerek: “Yâ Rasûlallâh! (Göğsüm) Kâsım’ın sütüyle dolup taşıyor. Keşke süt emme süresini tamamlayana kadar olsun yaşasaydı!.” demişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:”O süt devresini cennette tamamlayacaktır.” buyurunca, Hz. Hatice aleyhasselâm Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e:“Keşke bunu (kesin bir bilgiyle) bilseydim yâ Rasûlallah! O zaman onun acısına sabretmem kolaylaşırdı!.”deyiverdi. (Onun bu talebi, İbrahim aleyhisselâm’ın isteğine benziyordu.) Sevgili Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İstersen Allâh’a duâ edeyim de sana onun sesini işittireyim.” buyurdu. İşte bu noktada Hz. Hatice aleyhasselâm Annemizin muhteşem imÂNı devreye girdi ve hemen hemen hiçbir annenin geri çeviremeyeceği bu teklifi: “Hayır, yâ Rasûlallâh!. Ben ALLAH ve RASÛLÜ’nü tasdîk ediyorum!.” diyerek reddetti. (İbn Mâce, Cenâiz 27.)
---Hz. Âişe aleyhasselâm’ın bildirdiğine göre: “Rasûlullah aleyhisselam ne zaman bir koyun kesse: “Onu Hatice’nin dostlarına gönderin”buyururdu. Hz. Âişe aleyhasselâm bir gün Onu kızdırıp: “Hatice hâ!.” deyince, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Bana O’nun sevgisi bahşedildi”buyurdu. (Müslim, Fezâilü’s- Sahâbe 75.)
---Yine Hz Âişe aleyhasselâm Annemiz şöyle demiştir: “Ben Hz. Peygamber (aleyhisselâm)'in hanımlarından hiçbirisi hakkında, Hatice'ye karşı kıskançlığım derecesinde kıskanç olmadım. Hâlbuki ben Hatice'yi görmemiştim. Fakat Hz. Peygamber (aleyhisselâm) onun adını çok anardı. Çok defa koyun keserdi, sonra da etini uzuv uzuv parçalar, daha sonra onları Hatice'nin sâdık kadın dostlarına gönderirdi. Bâzı defa ben sabırsızlanarak, Hz. Peygamber'e hitaben: “Sanki yeryüzünde Hatice’den başka hiç kadın yok!.”deyince Rasûlullah aleyhisselâm da:“Hatice şöyle idi, Hatice böyle idi.” (diye iyiliklerini sayar) ve: “Ondan benim çocuklarım da var!.” buyururdu. (Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr 20.)
---Bir defasında Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hâle, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i ziyâret edip yanına girmek için izin istemişti. Onun sesini Hz. Hatice aleyhasselâm'ın sesine benzeten Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, heyecanlanmış ve hâli değişmişti. Bu durum SEVenin SEVdiğini hatırlamasından başka bir şey değildi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, kendisini teskin etmek için, “ALLAHım! Bu Hâle’dir.” diye söyleniyordu…” (Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr 20.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Hz Hatice aleyhasselâm’ı en güzel övgülerle andığı bir zaman Hz. Âişe aleyhasselâm Annemiz:“Onda ne buluyorsun. ALLAH Sana ondan hayırlısını verdi!.” demişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ise:“ALLAH bana ondan hayırlısını vermedi. İnsanlar beni yalanladığında, o tasdik etti. İnsanlar benden mallarını esirgediklerinde o, malıyla destekledi. ALLAH başka (hanımlarımdan) bana çocuk ihsan etmediği halde ondan ihsan ederek rızıklandırdı.” buyurdu. (Taberânî, el-Mu’cemu’l- Kebir, thk. Hamdi Abdülmecid es-Selefî, (I – XXV), Kahire 1404/1983 XXIII, 13.)
---Yine Hz. Âişe aleyhasselâm Annemizin kıskançlık gösterdiği bir vakitte Peygamber Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kızıp hoş karşılamayınca, Hz. Âişe aleyhasselâm: “Seni hakla gönderen ALLAH’a yemin ederim ki, bundan sonra O’nu ancak hayırla anacağım!.” buyurarak özür beyân etmiştir. (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir, XXIII, 15.)
MekÂN SUSar DURur ZamÂN
KoNu --->EHL-i BEYt OLUNca
KAPTıRıR ->KENDini ->İNSÂN
YÂD EL BAĞLarın -->YOLUNca!. GÜLümm..
17.11.17 05:57
brsbrsm..tktktrstkkmdTEKeTEKkk..
TÜRKÇESİ:Allâhümme salli ve sellim alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin Nebîyyil Ümmiyyil Habîbil Âliyyil Kadîril Azîmil câhiVe alâ âlihi ve ashâbihi ve evlâdihi ve ezvâcihi ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi Ve eshârihi ve ensârihi ve eşyâihi ve muhibbihi ve ümmetihi Ve aleynâ maahum ve'l-mü'minîne ve'l-mü'minâtı ve'l-müslimîne ve'l-müslimâtı ec'maîn.
MÂNÂSI:ALLAH'ım! Sahibimiz ve Efendimiz, kadri-kıymeti-değeri ve şerefi Senin katında azîm-kadîr-âlî olan Ümmî Nebîn ve Habibin Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle (teslimiyet ve tâbi' olmak için kendisine kavuşmamıza ve sılamıza salâtımızı vesile kıl!) Ve ailesine, ashabına, evlâdlarına, eşlerine, zürriyetine ve ehl-i beytine de! Eshârına(seher sırrına), ensarına(oluşum unsuruna, muhabbet Medine'sinin elemanlarına, ALLAH adına yardımcılarına) ve nûrundan oluşan herşeyine (herşeye)ve muhiblerine(el ele, kan kana ve can cana sevenlerine), ve ümmetine(O'na tam kemâlla teslim ve tâbi' olup onun imâmlığında ALLAH Tealâ'ya istikamet edenlere)de! Onlarla beraber bizlere de ve mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, müslüman erkeklere ve müslüman kadınların cümlesine de salât-ü-selâm eyle! (ulaşımımıza vesile kıl yâ Rabbü'l-Âlemin)