“ASL’ın ->“fASL’ı ->HAKk ÂŞıK”ım.. bEN ->ELST’inden bÖYLeyim!.
KıRAT->KıTMÎR->KuL İhvÂN’im.. ->DERDimi -> KİMe sÖYLeyim!.
“K A R A K I Ş<–> GÜCÜK A R A-sı ->“SARı KIZ’ın>DÜĞÜNÜ”nde ->“ANA RAHMi”ymiŞş ->MeZÂRımm!. ->HİÇç DOĞmadım ki ÖLeyim!. 01.03.15 16:42
brsbrs..tktktrstkkmdısszsszdğmgnmmüşşş..
Ve bEN hİÇ SEÇmeden
TEK NOKTAsını GEÇmeden
TEK bir SOLUKta >yAŞAdım
HePp YÜRÜ!.düm ADım ADım
“AŞK”tan “ACI” ->daMak tADım!.
Ve de şİMdi tEK bir “ÂN”Lık!.
“GEÇmiş”imLe >”GELeceğ”im..
->“AHıR”ın UCu ->SAMANLık
->AĞLar ikEN ->GÜLECEĞim!..
ZEVK 6549_1
DOĞduğum EVi DÜŞÜNdüm.. bU geCe..
NEFes NEFes.. İLMek İLMek.. heCe heCE..
KAÇtı yüreğim yAN ÇİZdi.. KAÇtı ama KAÇamadı..
“Çıtt!.” Demeden ÇÖZüLen o.. İyİ BiLdiğim BİLmece..
29.12.14 01:55
brsbrs..tktktrstkkmdhzÂNnn..
TEK GÖZdü.. yÂNi tek ODa.. UZUNcaydı.. ve de–LOŞtu..-
SAĞ tarafa yAN Yatmıştı.. Destekliydi Yamuktu.. beLki >SarHOştu..
“bANyo”su eNn DİPte GİZLiydi.. ->ÖNÜne bir koca KÜP ->kONmuştu..
İÇİne GİRsem ALırdı.. aMa İnsÂN BUNALırdı.. bENden büYüktü birHOŞtu..
NE ÇÖKeLek.. NE de TURŞu.. PEKmez de YOKtu.. ->ÇATlaktı ve de BoMBoŞtu..
tAVanında Kalın karakAVak AĞaÇLarı.. KEMER DEğiLdi EVimİZz!
yAN yANa İkİ YATakta.. dört erkek ve üç KıZ çocuktuk.. ve BİZz!
hER YIL DOĞururdu ANAm.. YEDi KardEŞtik.. ARd-ARdaydık HEPimiZz..
BELki de taa o zamANdAN KALma!.. bu bEN/sENdeki BİZ ->“BİZ BİR-İZz!.”
-> “İÇiM”deki çILgın ÇoCUKk
yiNe biRr Türkü tuTTurdu DELi!.
gÖZ YAŞLarım bONcuk bONcuk
SEVen <-> SEViLen -> SEVgiLi!.
SEVd TÜLüm
cÂN ÂHeNKLim!.
>GÖNÜL GÜLüm
YEDi ReNKLimm!.
->SıRR-ı SıFıRr
“Be” NOKTA-sı:
Sırr-ı Süveydâ.. Sırr-ı Âli kerremullahi veche..:
Kapkara SEVdâ ->SıRR-ı Süveydâ ->İnsan Nefsinin kalbdeki Hacerü’l- esved gibi kara delikten FUADa GEÇip Ahmediyyet Ahadiyyet A’mâ.. SıRR-ı Sıfır, SıRR-ı Süveydâ, SıRR-ı SaHiBB, SıRR-ı SuBHÂN..
Azîz EfendimİZ İmâmı Alî kerremullahi veche: ---“Eyâ insan cirmike cirmis-sâgirun, ve fike intavâ âlemü’l-ekber...” “Ey insanoğlu! Cirmin (cisim, hacim) çok küçüktür, fakat âlemü’l-ekber sende intevadır, mündemictir. İçine sokulmuştur (o kadar da değerin var) !”Buyurması ne hârikadır.
Âlem-i Asgar: Daha küçük âlem. En küçük âlem. * İnsan.(adem) Âlem-i Ekber:En büyük âlem. Kâinat (alem) Tavâ kökü: elbiseyi, yatağı v.s. dürüp katlamaktır. Mündemic:(dümûc’dan) indimâc eden, dürülüp sarılan, içine yerleşen, içine sokulması olup aynı anlamdadır.
SıRR-ı Âli
SıRR kemÂLi..
ÂLemi asgâr-küçük ÂLemler, ÂLem-i Kebîr ÂDEMde derc olmuştur.. Nihâyet, Bidâyete derc edilmiştir..
Biz, hepimiz herc-ü-merc olmuşuz, Dost MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem ’e derc olmuşuz. ben, sen, o, biz hepimiz "BİZ BİR-İZ" ve BİZ MuhaMMedîyiz!...
EMÂNet ve AHD NOKtası:
ASL -> ASLiyyet NOKtası -> EVVELi..
AYN -> AYNiyyet NOKtası -> BÂTINı..
AKL -> AKLiyyet NOKtası-> ZÂHİRi..
AKB -> AKiBiyyet NOKtası -> ÂHİRii..
İMaM Ali kerremullahi veche’nin: “İLiM bİR NOKta idi onu câhiller ÇOĞlattı!”
BUYUrduğunun MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..
---İMaM Ali kerremullahi veche: “Her İLiM “Besmele” ye, o dahi “ﺐ - Be” harfine, o dah, Be harfinin altındaki “.” NOKta da mündemic*tir, derc edilmiştir, toplanıp içinde CEM’ edilmiştir.” BUYUrduğunun da MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..
*Mündemic: İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.
Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche ne güzel Buyurmakta ki: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!” buyurmaktadır.
Ondandır ki Ali kerremullahi veche Sırrına eren İLİM Şehrine SALLeder-ULAşır..
---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:“Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan girmelidir!.” buyurdu. (Hazreti İbn-i Abbas’dan; Hâkim-i Nişaburî Müstedrek C. 3 S. 126) ---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben hikmet eviyim, Ali kapısıdır” buyurdu. (Tirmizî Sahih C.2 S. 399.)
ALLAHu zü’l- CeLÂL ->Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem'e, ÂLine, EHL-i BeYTine, Ashab-ı Güzînine, tÜMM Hakk Dostlarına ve ÜMMetine Salât ü SeLÂM EYyLesin İnşâe ALLAHu Teâlâ!. Âmin!..
TÜRKÇESİ:Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI:“Emret(buyur)ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne(emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum),RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde(yakîn)meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih(ve tenzih)eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’e,Hatemü’l-Enbiyâya(peygamberlerin sonuncusuna),peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların)imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile(sayısız- sonsuz)selâm(sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım)olsun!”
Re: ÇILGıN ÇOCuK ZEVKLerim
Gönderilme zamanı: 17 Tem 2016, 10:36
gönderen kulihvani
İÇimdeki ->ÇıLgın ÇoCuk
->İÇLi İÇLi HIÇkıRıyor!.
GöZ YaşLarı bONcuk bONcuk
UMUt BAĞLarım kıRıyor!.
Azîz kardeşlerim,
Hep söyleye geldik ki, hayat sisteminin ve varlığın var oluş sebebi TEVHİDdir.
Bu muazzam ve muhteşem sistem de ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL Azamet ve Kudretinin zuhûratını sergileyip kıymetli ve keremli özellik ve güzelliklerle donattığı insanoğlunu nefsine akıl nurunu da bağlayarak soruyor:
"Bu sistemin sahibi kimdir?"
Bu sorunun cevâbı TEVHİDdir->"LâİlâheillâALLAH"tır.
يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَ ۖ لَا يَخْفَىٰ عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ ۚ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ۖ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ ---“Yevme hum bârizûn(e)(s) lâ yaḣfâ ‘ala(A)llâhi minhum şey-/(un)(c) limeni-l mulku-l yevm(e)(s) li(A)llâhi'l- Vâhidi'l- Kahhâr(i): O gün onlar kabirlerinden meydana fırlarlar. Kendilerinin hiçbir şeyi Allah'a karşı gizli kalmaz. "Bugün mülk kimindir?" (diye sorulur. Cevaben): "Tek-Vâhid ve Kahhâr olan ALLAH'ındır." (diye soran cevab verir.)” (Mü’min 40/16)
Nefs-i Emmâre, Nefs-i Levvâme ve Nefs-i Mülhime gelişim ve aşamalarında nefs ezelde de vermiş olduğu bu sözü, tanıdı, inandı, ilme'l-yâkîn oldu. İlimle iyice bildi..
Ancak, kesin kanâat getiremedi henüz.
Bu ise yapısında olan ve imtihÂNın gereği bir özelliktir.
İtminân bulması için ilim ve edebden sonra irfân ve erkânla ayne'l-yâkîn, görerek inanmak, mutmaîn olmak istiyor insan nefsi... Nefs-i Emmâre, ilimle ışıklandı ve ayıktı, Nefs-i Levvâme iradeyle hakkı bâtıldan ve hayrı şerden ayırdı, Nefs-i Mülhime hakkı ve hayrı tercih etti ve doruğa çekti gayrisini ebedîyyen reddetti.
Nefs-i Mutmaînne makamı ise; iştirak, bilelik, eminlik ve sabitlik makamıdır.
Başka ifâde tarzıyla:
Nefs-i Emmârede ->"Lâ"
Nefs-i Levvâmede ->"İLâhe"
Nefs-i Mülhimede ->"İLLâ" dedi...
Dedi ancak, TEVHİD kemâl bulmadı. ALLAH'u Tealâ konusunda tatmîn olan nefs ise ->"ALLAH!." diyerek TEVHİDini tamamlar ve kemâlâta erdirip :
"LâİLâheiLLâALLAH"ı tesbit eder, kani' ve mutmaîn olur.
Bu nefis, Nefs-i Mutmaînedir ve TEVHİDe fiilen iştirak sağlar...
Kendi gözü nasıl gözü ise tevhidi de TEVHİDidir...
Bir husus daha var ki 4 lü sistemde nefs, mutmaînne hâle gelince, ruhla içli dışlı olmuştur. Hak ve hayr üzere ruha, iştirak etmiştir. Beden, Nefs, Kalbden sonra Nefs, Ruh şehrinde “Ruhî Nefs” olmuştur.
Onun içindir ki tefsir imâmlarımız ruha, nefs dahi demişlerdir...
İnsan nefsinin mutmaînne makımına yücelmesi Emrullah ve Muradullahtır. Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ise; bunun Rehber-i Mutlak'ı ve İmâm-ı Mutlak'ı aleyhi's-selâmdır...
Nefs; mutmaînne mertebesine, aşamasına, olgunluğuna, çağına, yaşına, rüşdüne erdi mi görev tamamlanmıştır.
Mutmaînne kalb:
Rüzgarın oynatıp sökemediği (hava)
Sellerin eritip sürükleyemediği (su)
Yangınların yakıp yok edemediği (ateş)
Toprağın yutup kendisine benzetemediği ebedî diri kalbdir. (toprak)…
Gerisi SultÂN'ımızın celle celâluhu kuluna izzeti, ikrâmı, lûtfü ihsânıdır...
Tatmîn olmak her nefsin doğal hakkıdır.
Tatmîn etmek için;
Bu DEVRÂN dönüyor,
Bu SEYRÂN sergide,
Canlar bu CEVLÂN'da ve
Halk, HAKK'ın Hakaik ve Dakaiklerine HAYRÂN'da..
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ --- " Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm: Bir vakit İbrâhim Rabbine: "Ey RABB'im ölüyü nasıl dirittiğini bana göster" demişti. RABB'i ona: "Yoksa inanmadın mı?" dedi. İbrâhim: "bilakis, inandım ancak kalbimin mutmaîn olması (iyice yatışıp emin olması, tatmîn olması) için (görmek istedim) " dedi. Bunun üzerine ALLAH buyurdu ki: "Öyle ise dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki ALLAH gerçekten güçlüdür ve hikmet sahibidir..." buyurdu." (Bakara 2/260)
İbrâhim aleyhi’s-selâm Babamız, seçilmişlerden ülü'l-azim bir peygamber iken ümmet-i MuhaMMed'e; TEVHİDin temelini atan ata olarak, bildiği soyut bilginin somutlaşmasını RABB'imizden diliyor...
Kalbin tatmînkârlığı basar ve basîret TEVHİDiyledir… Ayne'l-yâkîn...
Beden-Nefs-Kalb-RUH İklimleri..
Dört dağdan dört kuş al!.
Onları kendine alıştır!.
Özelliklerini iyice tanı...
Kuşları kes başlarını ayır!.
Gövdelerini teknede hamur gibi yoğur ve bu hamurdan her dağın başına birer parça bırak!.
Sonra da onları çağır!.
Koşarak sana gelirler!.
Her vücûdun zerreleri, birleşip başını bulur!.
Çünkü ALLAH celle celâluhu Azîzü'l-Hakîm olandır..
Kesrette Vahdetin ve vahdette kesretin seyri, analiz ve sentezi, ayrışımı ve birleşimi... TEVHİDin TAMmı ve TÜMMü...
4 dağa 4 unsur olarak: Toprak-Ateş-Su-Hava dersek .
4 kuşa 4 mükeLlef Letâif olarak: Beden - Nefs - Kalb - Ruh dersek.
Dört hecenin tümlüğü: "Lâ - iLâhe - iLLâ - ALLAH" TEVHİDine çıkar...
Şu anda cÂN (dirilik), her birisinin özelliği diğerinden kesinlikle farklı olan 4 unsurun TEVHİDiyle vardır ve varlığını sürdürebilmektedir…
İnsanda, Beden ayrı ve farklı özellikte, Nefs ayrı, Kalb ayrı, Ruh ayrı... Ancak emredilen Tevhid işine gelince:
Eşyâ kökenli olan beden "Lâ: asla olamaz!" diyor.
Esmâ kökenli olan nefs akıl nuruyla ayılınca "İLâhe: iLâh yok (mu ?)" diyor. Sifatî kaLb ise : "İLLâ: ancak!.İLâh yoktur" diyorsun!.
Ancak, basîret olan Nurullahla (Nur-u MuhaMMed'le) Emr Âlemi (İlâhî Âlem) kökenli Ruhu dinle!" deyince ve nefs can kulağını verince, ruh hâliyle: "ALLAH" diyerek TEVHİDi TAMMLıyor TaMaMLıyor :
"LâİLâheiLLâALLAH!."
Çünkü "ALLAH, ALLAH, ALLAH, ALLAH!..." TEVHİDdeğil.
"LâiLâheiLLâALLAH" TEVHİDdir. İmtihan da burasındadır bu İŞin...
ALLAH Teâlâ korusun mü'min kâfir olunca, her hece bir tarafa, her letâif bir tarafa gider, meydan da düşman olan şeytâna kalır. TEVHİD, can gibi tektir.
Letâifler organlarımız gibi..
Herkesin görevi, önemi, görev zamanı, görev şekli farklıdır ve’s- SeLÂM!.
İÇİMdeki ÇILgıN ÇOCuk ==>yiNE ARŞ’ına KAÇacak
yiNE GEÇtiği YOLLara =>HASsret kOKUsun SAÇacak
yiNE NÂZ-NiYÂZ NEŞEsi
yiNE ÇİNGENE PEMBEsi
BAHAR GELiYOR Bir TANEm =>ERGÜVAN ÇİÇEk AÇacak!.
25.02.18 06:35
brsbrsm..tktktrstkkmdhssrettt..
hER ERGÜVAN Çiçeğinde
GÖZ BEBEğin GÖReceğim
GİZLi GÖNüL GERçeğinde
SANA=>SEVd ÖReceğim..
=>İÇİMdeki>ÇILGIN ÇOCuk
=>HAKİKAtı =>HAYKIRıYOR
GÖZ YAŞLarı bONCuk bONCuk
>ZÂHİR ZİNCİRLerin KIRıYOR!.
YARım NefesLik BİR CÂNız
GÂh KÖLe->Gâhi SULTÂNız
ZAMÂN İÇİnde =>MEKÂNız
VAKTi GELİnce =>BİR ÂNız..
ZEVK 8639
ZİNCİRimiz=>KaDER KaDAR =>ZİKKeLi ATLar GiBiyİZz
EZEL =>İLLiYyîN ZİRVEsi =>Şİmdi =>ESFELîN DiBiyİZz
OYNAnaN AKıL OYUNu
AYNı NOKta BAŞı-SONu
TOPRAK ATEŞ SU-yLa HAVA dÖRt UNSURun TERKİBiyİZz!.
04:01.2018 08:06
brsbrsbzr..a.o.sönmezonkljii..
TERKİB.: Birkaç şeyin beraber olması. Birkaç şeyin karıştırılması ile meydana getirilmek.
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---“Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.” (Cumâ 62/1)
SeBBeHa:tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAH-ta yENiden YARAtış” OLduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır SANırım!.
ÖZümde GÖZYAŞIm =>SUuu!.
وَهُوَ الَّذٖى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ فٖى سِتَّةِ اَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاءِ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَلَئِنْ قُلْتَ اِنَّكُمْ مَبْعُوثُونَ مِنْ بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا اِنْ هٰـذَا اِلَّا سِحْرٌ مُبٖينٌ --- "Ve huvellezi haleka's- semavati ve'l- erda fi sitteti eyyamiv ve kane arşuhu alel mai li yebluvekum eyyukum ahsenu amela, ve le in kulte innekum meb'usune mim ba'di'l- mevti le yekulennellezine keferu in haza illa sihrum mubîn.: O, öyle bir ALLAH'dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı. ARŞı da SU üstündeydi. Onlara «öldükten sonra tekrar dirileceksiniz» dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: «Bu apaçık bir sihirden başka birşey değildir.» diyecekler. " (HÛD 11/7)
أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ ---E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn:İnsan, kendisini bir DAMLA SUdan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?”(YâSîn 36/77) وَاللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَابَّةٍ مِن مَّاء فَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى بَطْنِهِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى رِجْلَيْنِ وَمِنْهُم مَّن يَمْشِي عَلَى أَرْبَعٍ يَخْلُقُ اللَّهُ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ---“Vallâhu halaka kulle dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî alâ batnih(batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn(ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun) :ALLAH, her CANLIyı SUdan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. ALLAH, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz ALLAH, her şeye güç yetirendir.” (Nûr 24/45)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “EZELde ALLAH'tan başka bir şey yoktu, ARŞı da SU üzerinde idi. Levh-i Mahfuz'da her şeyi yazdı, gökleri ve yeri yarattı." buyurdu. (İmran b. Husayn radiyallahu anhu’dan; Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Bed'il-Halk, 1348)
EZKÂR.:(Zikr. c.) Zikirler.. EFKÂR.: (Fikir. c.) Fikirler. Düşünceler.. ESRÂR.: (Sır. c.) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar.. AŞKın KAF KALEsi.: KALb.. MuhaMMedî Mârifet Makamı.. SÂHABe.: MuHABBette SÂHİB ÇIKan ve SÂHİB ÇIKıLan..
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---"YUSEBBİHU lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) :Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gâlib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet sâhibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR."(Cuma 62/1)
Yusebbihu:Tesbih eder. Sebbaha:Yüzmek..
YERdeki GÖKLerdeki ZeRReler yâni ATOMlar;
“NeŞR”lerinden “HaŞR”lerine kadar DÖNdüler, DÖNmekteler ve DÖNecekler. RABBlarına DÖNene kadar..
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek, her ÂN yeniden Yaratılanlara ŞE’ÂNULLAHta..
Ve ne zamÂN AKILlarımız DEVR-ÂNı ANLArsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbihu Zikr-i Dâimindeyiz İnşâe ALLAH!.
EL ELe-ydik =>YAZda-Kışta.. =>KEŞiŞ DAĞI’nın BAŞInı!
SÜZGÜN BAKIŞLı GÖZLerin...=>ÖZLERim KALEM KAŞInı!
KAÇ YIL OLdu BEKLEdiğim,
AŞKa=>ATEŞ=>EKLEdiğim,
KAÇ KERRe SİLdim UNUttum.. =>GECELerin GÖZ YAŞInı!.
KAÇ KERRe SİLdik İHVÂNİm.. =>SEHERLerin GÖZ YAŞInı!.
BOYNunda İNCi TAŞı LEYÂnın,
MECNÛN’un GÖZ YAŞıGÜLüm!.
AŞKkta SABIR TAŞı SEVDÂnın,
->MİDYEnin GÖZ YAŞıGÜLüm!.
DoĞaLİNCİNaSıL OLuŞuR?.
Eskiden beri insanlar tarafından değerli bir mücevher olarak kullanılan doğal İNCİLerin çoğunun kaynağı denizde yaşayan istiridyelerdir. İstiridyeler yumuşakçalar şubesinde yer alan, denizde yaşayan kabuklu canlılardır. İNCİnin istiridye içerisinde oluşması aslında istiridyenin bir çeşit kendini koruma mekanizmasının sonucudur. Kabuklarının arasından yedikleri ile içine giren bir kum tanesi ya da herhangi bir parçacık istiridye tarafından yabancı madde olarak algılanır. İstiridye kendini korumak için bu yabancı maddeyi “İNCİnin ANNEsi” adı verilen sert, katı, güçlü ve parlak yapıdakiSEDEF mineraliyle sarmaya başlar. Zaman geçtikçe daha çok sedef ile kaplanan bu yabancı madde en sonunda parlak ve sert bir TAŞa dönüşür. İşte bu TAŞaİNCİ denir..
Sedef minerali normalde istiridye tarafından kabuğun iç katmanını korumak amacıyla üretilir ve aragonit adı verilen bir çeşit kalsiyum karbonat kristalinden oluşur.SEDEF,İNCİ oluşturmanın yanı sıra istiridye kabuğunun iç katmanına da rengini verir..
NE ki DOĞUM.. NE ki ÖLÜm,
SEVgi=>SoN NEFEs HEDEFi!.
>Sana SONsuz SEVgi GÜLüm,
=>AŞKımın=>SEVDÂ SEDEFi!.
MuhaMMedî HAKk ÂŞIKLarın DELi GÖNÜLLerinde, SIKIŞıp KALan ÇILGIN ÇOCUğun KALB GÖZ YAŞLarı NÂZÂRInda, SEVDÂ SEDEFiyLe SARMALAnır YEDi RENKte.. İNCİ İNCİ..BURSA BÂZÂRInda..