KUDSî HADiS-i ŞeRîFLeRimiz
Gönderilme zamanı: 07 Nis 2015, 12:40
KUDSî HADiS-i ŞeRîFLeRimiz..
SÖZ/BUYuran ->ALLAHu zü'L- CeLÂL'in..
SES/DUYuran ->Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin..
Kudsî hadis, Mânâsı ALLAH celle celâlihu 'ya, lafızları Hz.Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme ait olan hadislere denir. "İlahî hadis" ve "RaBBanî hadis" diye de adlandırılır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin, anlam bakımından ALLAH celle celâlihu'a dayandırdığı, O'ndan nakiller yaparak söylediği sözlerdir. Kudsallığı mânâsı ALLAH celle celâlihu'a ait olmasından; hadis olarak adlandırılması da Peygamberimiz tarafından dile getirilmesinden kaynaklanmaktadır.
ALLAH celle celâlihu tarafından gelen vahiy olmaları bakımından, Kur’ÂN âyetleriyle kudsî hadisler arasında bir fark yoktur. Fakat Kur’ÂN hem anlamı, hem de lafızları yönünden ALLAH celle celâlihu'a ait iken, kudsî hadis, sadece mânâ açısından ALLAH celle celâlihu'a aittir. Kur’ÂN ile kudsî hadis arasındaki diğer farklar şunlardır:
• Kudsî hadis, namazda okunmaz.
• Abdestsiz olarak dokunulması câizdir.
• Lafzı ALLAH celle celâlihu'a ait olmadığı için Kur’ÂN gibi mu'ciz değildir.
• Lafzî rivâyeti şart olmayıp, sadece anlam olarak rivâyet edilmesi câizdir.
Mu’ciz: İnsanı âciz bırakan iş. Aynısını yapmakta başkalarını acze düşüren, kudretsiz kılan, kimsenin yapamıyacağı yolda olan.
Lafz: Ağızdan çıkan söz, kelime. * Bir şeyi atmak.
Kudsî hadisin ilk kaynağı ALLAH celle celâlihu olduğu ve esâsen hitab ondan geldiği için, rivâyet edilirken başına, "Hz. Peygamber aleyhisselâmın rivâyet ettiğine göre ALLAH celle celâlihuu Teâlâ şöyle buyurdu:..." veyâ "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem RaBBinden rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurdu:..." şeklinde bir rivâyet lafzı getirilir.
Diğer hadislere göre kudsî hadislerin sayısı çok az olup bazı Kudsî Hadisler aşağıda sunulmuştur..
Ebû Hüreyre (radiyallahu anhu)’dan rivâyetle, dedi ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
“ALLAHu Azze ve Celle her gece dünya semâsına iner tâki son gecenin üçte birlik vakti geçene dek: “Kim Bana duada bulunursa Onun duasına icâbet edeyim. Kim bir şeyler isterse, onun da isteğini vereyim, Kim de mağfiret isterse ona (da) mağfiret edeyim?” diye buyurur.”
(Müttefekun aleyh. Hadisin lafzı Müslim (758) ve Buhârî’ye aittir (1145)
Yine İmam Müslim’de (169/758) gelen bir rivâyet lafzı şöyledir:
“ALLAHu Azze ve Celle, ilk gecenin üçte birlik vakti geçene dek her gece dünya semâsına iner ve: “Her şeyin hükümranı Benim!. Her şeyin Hükümranı Benim!.” diye buyurur ve (devamla): “Kim Bana dua ederse, onun duasına icâbet edeyim? Her kim de Benden isterse, ona vereyim? Ve kim de istiğfar istiyorsa onu da mağfiret edeyim?” diye buyurur. Bu durum sabahın aydınlanmasına kadar da devam eder.”
İmam Müslim’de (170/758) gelen bir lafızda yine şöyledir:
“Gecenin yarısı ya da üçte birlik bölümü geçince, ALLAHu Teâlâ dünya semâsına iner ve: “Yok mu Benden (bir şeyler) isteyen, Bende ona vereyim?, Yok mu Bana dua eden, Ben de icâbet edeyim?, Yok mu Benden mağfiret isteyen, Ben de mağfiret edeyim?” diye buyurur. Bu durum sabah vaktinin doğmasına kadar da devam eder.”
Ve yine İmam Müslim’de (171/758) başka bir hadis lafzı ise şöyledir:
“ALLAH celle celâlihu, gecenin yarısı ya da son gecenin üçte birlik diliminde yeryüzü semâsına iner ve: “Kim Bana dua ederse, ona icâbet edeyim? Kim de Benden isterse ona vereyim. Fâkir ve mazlum olmayan kimseye kim borç verir.” diye buyurur.”
(Hadiste geçen "Fakir" lafzı, hakkında Arap Dil gramercileri şöyle demişlerdir: "A'demerracul" cümlesinin kullanımı kişi fakirleştiği zaman-yokluğa düşünce kullanılır. Mâden, Adîm ve Adûn lafızları bunlardandır. Allah en iyisini bilir, hadiste geçen borçtan maksat ise; itaat amelleridir. Zekat, namaz, oruç, zikir ve buna benzer itaat amelleri gibi Allah-u Teâlâ kullarına güzel muamelesi dolayısıyla ve onları iyiliğe teşvik etmek için =borç= olarak isimlendirmiştir. Allah en iyisini bilicidir.)
İmam Buhârî’nin rivâyetindeki lafız ise şöyledir:
“Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ, her gece, son gecenin üçte birlik dilimi geçene dek dünya semâsına iner ve: “Kim Bana dua ederse ona icâbet edeyim? Kim de, bir şeyler isterse ona vereyim? Ve her kim de mağfiret isterse ona mağfiret edeyim?” diye buyurur.
İmam Müslim’in (172/785) Ebû Said El-Hudri ve Ebû Hüreyre radiyallahu anhu’nun hadislerindeki rivâyetlerine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdular:
“ALLAHu Teâlâ iki gecenin üçte birlik vakti geçene kadar mühlet verip (sonra) dünya semâsına iner ve: “Mağfirete ermek isteyen var mı?”; Tevbe eden yok mu?, Dua eden yok mu?” diye buyurur. Bu durum sabah olana kadar da devam eder.”
(Buhârî (1145), Müslim (758)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurdu:
"Yüceliğine yüce, mübarekliğine mübarek ALLAH celle celâlihu dünya semâsına nüzul tecellisi eyler ve: Yok mu tevbe eden?... Ki, onun tevbesini kabul edeyim. Hani duacı?... Ki , onun duasına icâbet edeyim..” buyurur.
(Beyhakî)
SÖZ/BUYuran ->ALLAHu zü'L- CeLÂL'in..
SES/DUYuran ->Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin..
Kudsî hadis, Mânâsı ALLAH celle celâlihu 'ya, lafızları Hz.Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme ait olan hadislere denir. "İlahî hadis" ve "RaBBanî hadis" diye de adlandırılır.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin, anlam bakımından ALLAH celle celâlihu'a dayandırdığı, O'ndan nakiller yaparak söylediği sözlerdir. Kudsallığı mânâsı ALLAH celle celâlihu'a ait olmasından; hadis olarak adlandırılması da Peygamberimiz tarafından dile getirilmesinden kaynaklanmaktadır.
ALLAH celle celâlihu tarafından gelen vahiy olmaları bakımından, Kur’ÂN âyetleriyle kudsî hadisler arasında bir fark yoktur. Fakat Kur’ÂN hem anlamı, hem de lafızları yönünden ALLAH celle celâlihu'a ait iken, kudsî hadis, sadece mânâ açısından ALLAH celle celâlihu'a aittir. Kur’ÂN ile kudsî hadis arasındaki diğer farklar şunlardır:
• Kudsî hadis, namazda okunmaz.
• Abdestsiz olarak dokunulması câizdir.
• Lafzı ALLAH celle celâlihu'a ait olmadığı için Kur’ÂN gibi mu'ciz değildir.
• Lafzî rivâyeti şart olmayıp, sadece anlam olarak rivâyet edilmesi câizdir.
Mu’ciz: İnsanı âciz bırakan iş. Aynısını yapmakta başkalarını acze düşüren, kudretsiz kılan, kimsenin yapamıyacağı yolda olan.
Lafz: Ağızdan çıkan söz, kelime. * Bir şeyi atmak.
Kudsî hadisin ilk kaynağı ALLAH celle celâlihu olduğu ve esâsen hitab ondan geldiği için, rivâyet edilirken başına, "Hz. Peygamber aleyhisselâmın rivâyet ettiğine göre ALLAH celle celâlihuu Teâlâ şöyle buyurdu:..." veyâ "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem RaBBinden rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurdu:..." şeklinde bir rivâyet lafzı getirilir.
Diğer hadislere göre kudsî hadislerin sayısı çok az olup bazı Kudsî Hadisler aşağıda sunulmuştur..
Ebû Hüreyre (radiyallahu anhu)’dan rivâyetle, dedi ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
“ALLAHu Azze ve Celle her gece dünya semâsına iner tâki son gecenin üçte birlik vakti geçene dek: “Kim Bana duada bulunursa Onun duasına icâbet edeyim. Kim bir şeyler isterse, onun da isteğini vereyim, Kim de mağfiret isterse ona (da) mağfiret edeyim?” diye buyurur.”
(Müttefekun aleyh. Hadisin lafzı Müslim (758) ve Buhârî’ye aittir (1145)
Yine İmam Müslim’de (169/758) gelen bir rivâyet lafzı şöyledir:
“ALLAHu Azze ve Celle, ilk gecenin üçte birlik vakti geçene dek her gece dünya semâsına iner ve: “Her şeyin hükümranı Benim!. Her şeyin Hükümranı Benim!.” diye buyurur ve (devamla): “Kim Bana dua ederse, onun duasına icâbet edeyim? Her kim de Benden isterse, ona vereyim? Ve kim de istiğfar istiyorsa onu da mağfiret edeyim?” diye buyurur. Bu durum sabahın aydınlanmasına kadar da devam eder.”
İmam Müslim’de (170/758) gelen bir lafızda yine şöyledir:
“Gecenin yarısı ya da üçte birlik bölümü geçince, ALLAHu Teâlâ dünya semâsına iner ve: “Yok mu Benden (bir şeyler) isteyen, Bende ona vereyim?, Yok mu Bana dua eden, Ben de icâbet edeyim?, Yok mu Benden mağfiret isteyen, Ben de mağfiret edeyim?” diye buyurur. Bu durum sabah vaktinin doğmasına kadar da devam eder.”
Ve yine İmam Müslim’de (171/758) başka bir hadis lafzı ise şöyledir:
“ALLAH celle celâlihu, gecenin yarısı ya da son gecenin üçte birlik diliminde yeryüzü semâsına iner ve: “Kim Bana dua ederse, ona icâbet edeyim? Kim de Benden isterse ona vereyim. Fâkir ve mazlum olmayan kimseye kim borç verir.” diye buyurur.”
(Hadiste geçen "Fakir" lafzı, hakkında Arap Dil gramercileri şöyle demişlerdir: "A'demerracul" cümlesinin kullanımı kişi fakirleştiği zaman-yokluğa düşünce kullanılır. Mâden, Adîm ve Adûn lafızları bunlardandır. Allah en iyisini bilir, hadiste geçen borçtan maksat ise; itaat amelleridir. Zekat, namaz, oruç, zikir ve buna benzer itaat amelleri gibi Allah-u Teâlâ kullarına güzel muamelesi dolayısıyla ve onları iyiliğe teşvik etmek için =borç= olarak isimlendirmiştir. Allah en iyisini bilicidir.)
İmam Buhârî’nin rivâyetindeki lafız ise şöyledir:
“Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ, her gece, son gecenin üçte birlik dilimi geçene dek dünya semâsına iner ve: “Kim Bana dua ederse ona icâbet edeyim? Kim de, bir şeyler isterse ona vereyim? Ve her kim de mağfiret isterse ona mağfiret edeyim?” diye buyurur.
İmam Müslim’in (172/785) Ebû Said El-Hudri ve Ebû Hüreyre radiyallahu anhu’nun hadislerindeki rivâyetlerine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdular:
“ALLAHu Teâlâ iki gecenin üçte birlik vakti geçene kadar mühlet verip (sonra) dünya semâsına iner ve: “Mağfirete ermek isteyen var mı?”; Tevbe eden yok mu?, Dua eden yok mu?” diye buyurur. Bu durum sabah olana kadar da devam eder.”
(Buhârî (1145), Müslim (758)
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurdu:
"Yüceliğine yüce, mübarekliğine mübarek ALLAH celle celâlihu dünya semâsına nüzul tecellisi eyler ve: Yok mu tevbe eden?... Ki, onun tevbesini kabul edeyim. Hani duacı?... Ki , onun duasına icâbet edeyim..” buyurur.
(Beyhakî)