4. sayfa (Toplam 6 sayfa)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Kas 2018, 09:58
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 01 Ara 2018, 13:15
gönderen nur-ye
74-)
مِثْلَ الْغَمَامَةِ اَنَّي سَارَ سَاءِرَةً
تَقؤيهِ حَرَّ وَطِيسٍ لِلْهَجِيرِ حَمِي
Misle'l-gâmâmeti ennâ sâre sâireten
Tekîhi harre vatîsin li'l-hecîri hâmî
O ağaçlar ki tıpkı bulutlar gibi, dal ve yapraklarıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
Öğle sıcağının ateş tandırı gibi olduğunda gölgeleriyle korumak için peşi sıra yürüdüler, yürüdüler.
Gamame : Bulut. Beyaz bulut. * Örtmek.
Sâire : Seyreden, harekette olan. * Bir şeyden geri kalan. * Maadâ. Geçen, dolaşan. * Yolcu. Seyyar.
Vatîse : Tandır.
Harr : Hararet, sıcaklık. Sıcak.
Hecr : Ayrılık, firak. * Tıb: Sayıklamak. Hezeyan. (Bak: Hicr) * Çok sıcak günlerde öğle vakti.
Hamim : Sıcak ve kızgın su. * Yakın hısım, soy sop. * Samimi arkadaş.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 07 Ara 2018, 07:50
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 09 Ara 2018, 07:11
gönderen nur-ye
76-)
وَ مَا حَوَي الغَارُ مِنْ خَيْرٍ وَ مِنْ كَرَمٍ
وَ كُلُّ طَرْفٍ مِنَ الْكُفَّارِ عَنْهُ عَمِي
Ve mâ hava'l-gâru min hayrin ve min keremin
Ve küllü tarfîn mine'l-küffârı anhü amî
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Ve o, Hayrı ve Keremi içine alan mağaraya!..
Ve and içerim kâfirlerin tüm bakışlarında onları kör eden içerdeki Nur-u Mîme!..
--- “Eğer siz ona (Resûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir. ” (Tevbe 9/40)
Havi : İçine alan, ihtiva eden, kaplayan. Câmi'. * Biriktirici. * Kuşatan.
Tarf : Göz, bakış, nazar. Göz ucu.
Gâr : Mağara. İn. Kehf.
Gar-ı Sevr : Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Medineye hicretinde Ebû Bekir (ra) ile sığındığı Sevr Dağındaki mağara.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 24 Oca 2019, 07:29
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 10 Şub 2019, 08:17
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 19 Şub 2019, 08:12
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 09 Mar 2019, 09:43
gönderen nur-ye
80-)
مَا سَامَنِي الدَّهْرُ ضَيْماً وَاِسْتَجَرْتُ بِهِ
اِلَّا وَ نِلْتُ جِوَاراً مِنْهُ لَمْ يَضُمِ
Mâ sâmeni'd-dehru daymen ve'stecertü bihî
İllâ ve niltü civâren minhü lem yedumi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Bu anlaşılmaz zaman yumağında dünya derdi boğazıma sarılınca,
Dertlerin ve sıkıntıların asla olmadığı Gâr-ı Garra olan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Muhabbet Ocağına ve Merhamet Kucağına koşarım, ulaşmaya nâil olurum.
Hamd olsun MuhaMMedîyim!...
Sâme : Başını alıp gitmek.
Daym : Zulüm. Sıkıntı. İhtiyaç.
Dehr : Zaman, çok uzun zaman, ebedi. * Bin yıllık zaman. * Dünya.
İstecere : Boyun eğip sığınmak.
Civar : Çevre, yöre, etraf. * Yakın yer, yakın komşu.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 05 May 2019, 07:39
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 11 May 2019, 20:42
gönderen nur-ye
82- )
لاَ تُنْكِرِ الْوَحْيَ مِنْ رُءْيَاهُ اِنَّ لَهُ
قَلْباً اِذَا نَامَتِ الْعَيْنَانِ لَمْ يَنَمِ
Lâ tünkiri'l-vahye min ru'yâhü inne lehû
Kalben izâ nâmeti'l-aynâni lem yenemi
مَوْلاَى صَلِّ وَ سَلِّمْ دَاءِماً أَبَداً
عَلَى حَبِيبِكَ خَيْرِ الْخَلْقٍ كُلُّهُمْ
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Sakın rüyâsında da vahy aldğını inkara kalkışma!
Şüphesiz ki O’nun gözleri uyuduğunda kalbi uyumaz asla!..
Nakilsiz akıl kullanma sakın!..
--- Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ne ramazanda ne başka zamanda gece on bir rek'attan fazla namaz kılmazdı. Önce dört rek'at kılardı ki, onların güzelliği ve uzunluğu anlatılacak gibi değildi! Sonra dört rek'at daha kılardı. Onların da güzelliğini ve uzunluğunu hiç sorma! Sonra üç rek'at daha kılardı. Ben:
''Yâ Resûlallah! Vitri kılmadan mı uyuyorsun?'' diye sordum. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
''Âişe! Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.''
(Buhârî, Teheccüd 16, Terâvih 1, Menâkıb 24; Müslim, Müsâfirîn 125. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 26, Tirmizî, Mevâkît 208; Nesâî, Kıyâmü'l-leyl 36.)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 05 Kas 2019, 07:35
gönderen nur-ye
83-)
فَذَاكَ حِينَ بُلِغٍ مِنْ نُبُوَّتِهِ
فَلَيْسَ يُنْكَرُ فِيهِ حَالُ مُحْتَلِمِ
Fezâke hîne bulûgın min nübüvvetihî
Fe leyse yünkeru fîhi hâlu muhtelemi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
İşte bu Nübüvvetin olgunluğundaki gerçektir.
Halim selim ergin Erenlerin rüyâları nasıl inkar edilebilir.
Büluğ: Erginlik. Olgunluk. Çocukluk devresini tamamlayıp ergenliğe geçiş. Ergenliğe ulaşan genç, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzlarla mükellef (yükümlü) olur. * Yaklaşıp çatma.
Hâl : Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet. * Cezbe. * Dert, keder, elem. * Mecâl. Kuvvet.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 08:52
gönderen nur-ye
84-)
تَبَارَكاللّهُ مَا وَحْيٌ بِمُكْتَسَبٍ
وَلاَ نَبِيٌّ عَلَى غَيْبِ بِمُتَّهَمِ
Tebârekellâhü mâ vahyün bi müktesebin
Velâ nebiyyün alâ gaybin bi müttehemi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Birr ü ihsanın yaratanı Allahu Zü’l-Celâl’in takdiridir ki;
Vahy çalışıp kazanılara elde edilen bir şey değildir.
Ve asla gaybî haberlerinden dolayı hiçbir peygamber töhmet altına sokulup suçlanamaz.
Ve Onlar asla gaybî haberlerinde yanılamazlar yanılmazlar ve yanılamazlar...
Mükteseb : İktisab edilmiş. Kazanılmış. Elde edilmiş.
Müttehem : (Müttehim) (Vehm. den) Kendinden şüphe olunan, ittiham olunan şey. Töhmetli. Maznun. Zan ile kendine kabahat isnad edilen.
Bereket : Birrin tümü.Bolluk. Çokluk. Feyiz. Cenab-ı Hakk'ın lütfu, ihsanı. Uğurluluk. Meymenet, saadet
Tebârekellâhü : "Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) ne bereketli, ne hayırlı işleri var, ne kadar bereketli!" diyerek hayret taaccübü. Allah'ın (C.C. ) yaptığı eserlerinden dolayı hayranlık hislerini ifade maksadıyla, Allah (C.C.) hakkında söylenen ve aynı zamanda dua için okunan bir kelâm.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 08:55
gönderen nur-ye
85-)
كَمْ اَبْرَأَتْ وَصَاباً بِلْلَمْسِ رَاحَتُهُ
وَ اَطْلَقَتْ اَلرِبباً مِنْ رِبْقَتِ الْلَمَمِ
Kem ebreet vasaben bi'l-lemsi râhatühû
Ve atlakat eriben min ribkati'l-lememi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Bir dokunmakla nice hastaları iyileştirip rahata kavuşturdu
Nice delilerin sihirden çılgınlık iplerini çözüp salıverdi…
Ri’be : (C.: Riâb) Sihir.
Itlak : Salıvermek. Bırakmak. Koyuvermek. Serbest bırakmak. Serbest olup her tarafta bulunmak. Cezadan kurtarmak. * Boşama. Boşanma. Afvetmek
Ribka : Kement. Kement bağı. İlmekli ip.
Lemem : Delilik, cünun. * Musibete yakın olmak.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 08:58
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:00
gönderen nur-ye
87-)
بِعَارِضٍ جَادَ اَوْ خِلْتَ الْبِطَاحَ بِهَا
سَيْباً مِنْ الْيَمِّ اَوْ سَيْلاً مِنْ الْعَرِمِ
Bi ârıdın câde ev hilte'l-bitâha bihâ
Seyben mine'l-yemmi ev seyılen mine'l-arimi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Bereketli duasıyal gökten dökülen yağmur,
Ve onun yarıp geçtiği derlerde bıraktığı kum, çakıl taşlarla,
Sanki deniz deyâ akıyor veya ârim seli gibi…
Seyb : (C.: Süyub) Su akmak.
Yemm : Deniz, bahir, derya, umman.
Seyl : Sel. şiddetle gelen şey.
Ârim : İnatçı, kafa tutan insanların Yemendeki yurdu olup selleri ile meşhur vâdileri.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:03
gönderen nur-ye
VI- Bölüm: Kur’ân-ı Kerîm’in Şerefi ve Övüş
88-)
دَعْنِي وَ وَصْفِي آيَاتٍ لَهُ ظَهُرَتْ
ظثهُورَ نَارِ الْقِرَى لَيْلاً عَلَى عَلَمِ
Da'nî ve vasfîye âyâtin lehü zahuret
Zuhûre nâri'l-kırâ leylen alâ alemi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Irakın beni de vasfedeyim-anlatayım Kur’ân-ı Kerîmîn Mu’cize âyetlerini..
Ki onlar Arapların geveceleri dağ başlarına yaktıkları Şölen ateşi gibi âşikârdır..
Vasf : Sıfat. Bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl. Bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif etmek.
Mu’cize : İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika. Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise. * Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir. Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir.
Nari’l- Kırâ : Arapların âdetince bir yerde verdikleri ziyafeti ilan etmek ve dâvet etemek için yüksek dağ başına ateş yakarlarmış.[/color]
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:07
gönderen nur-ye
89-)
فَ الدُّرُّ يَزْدَادُ حُسْناً وَ هُوَ مُنْتَظِمٌ
وَ لَيْسَ يَنْقُصُ قَدْراً غَيْرَ مُنْتَظِمِ
Fe'd-dürrü yezdâdü husnen vehve muntezımün
Ve leyse yenkusu kadren gayre, muntezımi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Eğer inci taneleri işlenip kullanılır hâle gelirse güzelliği kat kat artar.
İşlenmemiş, dizilmemiş ve kullanılmamış olsa da değeri düşecek değil ya!...
Dürr : (Dürdâne, dürre) f. İnci. İnci tanesi.
İntizam : Tertib, düzen, düzgünlak ve nizam üzere olmak.
Müntezim : Dizilmiş, intizamlı, bir düzen içinde olan.
Hüsn : (Hüsün) Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Cemal ile kemal.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:08
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:10
gönderen nur-ye
91-)
آيَاتُ حَقٍّ مِنَ الرَّحْمٰنِ مُحْددَثَةٌ
ٌقَدِمَةٌ صِفَةُ الْمَوْصُوفَ بِالْقِدَمِ
Âyâtü hakkın mine'r-rahmâni muhdesetün
Kadîmetün sıfatü'l-mevsûfî bi'l-kıdemi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Kul dilindeki Lafz-ı Kur’ân şimdikidir, ihdas edilmiştir ancak Hakikati El-Rahmân Teâlâ’dandır.
Taşıdığı mânâvî sıfatların öcelliği ise ezelîdir, kadîmdir.
Muhdes : İhdas edilmiş. Sonradan meydana gelmiş, eskiden olmayan. * İlm-i Hâlde: Şer'î temizliği gitmiş, abdest veya guslü lâzım gelmiş olan.
Mevsuf : Vasıflanan. Bir sıfatla tavsif edilen. * Kendisinde bir sıfat mevcud olan, kendisine bir sıfat isnad edilmiş olan.
Kıdem : Öncelik ve eskilik. * Evveli bulunmamak. Ezeli olmak. * Başkasından daha önce olmak. Zamanca daha evvelki olmak. Rütbece daha yüksek olmak. * Cenab-ı Hakkın "Kıdem" sıfatı, yâni; ebedî ve ezelî oluşu..
Kadîm : Eski zaman. * Başlangıcı olmayan. Uzun zamandan beri var olan. * Evveli bilinmeyen hâl ve keyfiyet.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:13
gönderen nur-ye
92-)
لَمْ تَقْتَرِنْ بِزَمَانِ وَهْيَ تُخْبِرُنَا
عَنِ الْمَعَادِ وَ عَنْ عَادٍ وَ عَنْ اِرَمِ
Lem takterin bi zemânin vehye tuhbirunâ
Ani’l-meâdi ve an âdin ve an iremi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Zamana bağlı değil bize ilâhî tebliği haber vermesi
Âhiretten, Âd Kavminden ve İrem’den haber verişi.
Tekattera : Bir şeyden ayrılıp uzaklaşmak.
Mead : Ahiret.
Maâd : (Avdet. den) Âhiret. Dönülüp gidilecek yer. * Dönüş. * Ahiret işleri. Uhrevi işler.
Âd Kavmi : Hz. Hud Peygambere (A.S.) isyan ettiklerinden gazab-ı İlâhiyyeye uğrayan ve helâk olan, Yemen tarafında yaşamış bir kavmin adı.
İrem Kavmi Şeddadın kavmi.
Şeddad : Kâfir. * Çok eskiden Yemen'de Âd Kavminin hükümdarı Allah'a isyan ederek Cennet'e benzetmek iddiasiyle İrem bağını yaptırmış, bu bağdaki köşke girmeden kavmi ile yani taraftarlariyle birlikte gazaba uğramış, çarpılmış, yerin dibine geçmiştir. (Bak: Enaniyet)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:15
gönderen nur-ye
93-)
دَامَتْ لَدَيْنَا فَفَاقَتْ كُلَّ مُعْجِزَةٍ
مِنَ النَّبِيِّينَ اِذْجَاءَتْ وَ لَمْ تَدُمِ
Damet ledeynâ fe fâkat külle mu'cizetin
Mine'n-nebiyyine iz câet velem tedümi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
İnananlar için O’nun hüküm salatanatı devam edip gidecektir.
Diğer peygamberlere gelen mu’cizeler devam etmedei kendi döneminde kapandı…
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 12 Kas 2019, 09:17
gönderen nur-ye
94-)
مُحْكَمَاتٌ فَمَا يَبْقِينَ مِنْ شُبَهٍ
لِذِي شِقَاقٍ وَلاَ يَبْغِنَ مِنْ حِكَمِ
Muhakkemâtün femâ yebkîne min şübehin
Lizî şikakin ve lâ yebgîne min hıkemin
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Muhkem, sağlam ve kesin hükümleriyle;
Nifakçıların şüphelerine ve laf ebelerinin azgınlıklarına fırsat bırakmadı..
Ne davacı ister ne de hakem dışardan…
Muhkemat : Muhkem olanlar. Sağlam ve kuvvetli olanlar. * İçinde hüküm bulunan ve mânası açık olanlar.
Şübeh : (şübhe C.) şübheler, şekler. şübhe edilenler.
Şikak : Nifak, ikilik, ittifaksızlık.
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 29 Ara 2019, 08:00
gönderen nur-ye
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 29 Ara 2019, 08:02
gönderen nur-ye
96-)
رَدَّتْ بَلاَغَتُها دَعْوَي مُعَارِضِهَا
رَدَّ الْغَيُورِ يَدَا لْجَانِي عَنِ الْحُرَمِ
Reddet belagatüha da'va muarıdiha
Redde'l-gayûri yede'l-câni ani'l-huremi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Kur’ân’ın belagatı, Hakk’a karşı gelen imansızın bâtıl davasını reddetti..
İmanlı bir gayretkeşin, cânî bir hainin elini haramdan çektirdiği gibi..Kur’ân’a savaş açanlar şavaştan kaçmakta buldu çâreyi
Belagat : Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı güzel söz söyleme san'atı.
Muarız : Bir şeyden yan çizen. Muâraza eden. Karşı gelen. (Bak: Münâkaşa)
Gayur : Hamiyetli. Çok çalışkan. Dayanıklı. Çok gayretli. * Kıskanç. ("Gayyur" diye yazılması yanlıştır.)
Re: KASÎDE-İ BÜRDE
Gönderilme zamanı: 29 Ara 2019, 08:06
gönderen nur-ye
97-)
لَهَا مَعَنٍ كَمَوْجِ الْبَحْرِ فِي مَدَدٍ
وَفَوْقَ جَوْهَرِهِ فِي الْحُسْنِ وَالْقِيَمِ
Lehâ meanin ke mevci'l-bâhri fî mededin
Ve fevka cevherihi fî'l-husni ve'l-kıyemi
Mevlâ salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike’l-halkin küllühum..
Meded hususunda kemiyette O’nun mânâ ve anlamları denizin dalgaları gibidir.
O’nun cevheri ise keyfiyette güzellikve değer olarak daha da üstündür Subhânî sanatta…
Meded : İnayet, yardım, imdad, eman. Eyvah.
Kıyem : (Kıymet. C.) Kıymetler, değerler.
Cevher : Bir şeyin özü, esası.
Kemiyet : Nicelik. (Kemmiyet) Miktar, sayı, nice oluş. Az veya çok oluş.
Keyfiyet : Nitelik . Bir şeyin esâsı ve iç yüzü. Nasıl olduğu ciheti. * Kalite. Madde. (Kemmiyetin zıddıdır.)