Cennet üç kişiyi özler.
Gönderilme zamanı: 22 Ara 2017, 11:36
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem: "Cennet üç kişiyi özler. Ali, Ammar ve Selman" buyurmuştur.
(Tirmizi, Menâkıb, 34).
İmam Ali kerremullahi veche
Ali kerremullahi veche peygamber değildir; Peygamberimiz Hz. Muhammed SALLallahu aleyhi ve SELLem'in ashabı, damadı ve dördüncü halifedir.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in amcasının oğlu, damadı, dördüncü halife. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş'ten Fâtıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu Hasan ve Ebû Tûrab (toprağın babası), lâkabı Haydar; ünvanı Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrıca 'Allah'ın Arslanı' ünvanıyla da anılır.
Ali kerremullahi veche küçük yaşından beri Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yanında büyüdü. On yaşında İslâm'ı kabul ettiği bilinmektedir. Hz. Hatice (ra)'den sonra müslümanlığı ilk kabul eden odur. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile Hz. Hatice (ra)'yi bir gün ibadet ederken gören Ali kerremullahi veche'ye Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem şirkin kötülüğünü, tevhidin manasını anlattığında Ali kerremullahi veche hemen Müslüman olmuştu. Mekke döneminde her zaman Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yanındaydı. Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır:
"Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Resûlullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/384).
Resul-u Ekrem SALLallahu aleyhi ve SELLem, en yakın akrabasını uyarmak ve hakkı tebliğ etmek hususunda ALLAH Teâlâ'dan emir alınca, onları Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri tebliğ edince, Kureyş müşrikleri onunla alay etmişti. İkinci toplantıyı yapmasını Ali kerremullahi veche'ye bıraktı, Ali kerremullahi vechede bir ziyafet hazırlayarak Hasimoğullarını davet etti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yemekten sonra:
"Ey Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum. İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana bey'at edecek."
dedi. Yalnız Ali kerremullahi veche kalktı ve orada Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in onun istediği sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardeşimsin ve vezirimsin." diyerek Hz. Ali'yi taltif etti. (Müsned, 1/159; Taberî, 2/217-8; Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 8/302)
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye bıraktı ve o gece Ali kerremullahi veche, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yatağını da yatarak müşrikleri şaşırttı. Böylece Ali kerremullahi veche, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'i öldürmeye gelen müşrikleri oyalayarak onun yerine hayatını tehlikeye atmış, bu suretle Peygamber'e hicreti sırasında zaman kazandırmıştır. Ali kerremullahi veche, Peygamberimiz'in kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in devamlı yanında bulundu, bütün cihat harekâtlarına katıldı, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardı. Aynı zamanda keşif kolunun başındaydı; hakim noktaları tesbit ederek Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e bildirdi. Bu mevkiler işgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaş harekâtını başarıya ulaştırdı.
Bedir gazasının başlamasından önce, Kureyşliler'le teke tek dövüşen üç kişiden biriydi. Bu döğüşte, hasmı Velid b. Muğire'yi kılıcı ile öldürdüğü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardımına koştu ve onun hasmını da öldürdü. Kendisine "Allah'ın Arslanı" lâkabı ve Bedir ganimetlerinden bir kılıç, bir kalkan ve bir de deve verildi. (bk. Ahmed bin Abdullah et-Taberî, er-Riyadu’n-Nâdıra: 1/245)
İmam Ali kerremullahi veche, Bedir savaşından sonra Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in kızı Hz. Fâtıma (ra) ile evlendi. Nikâhını Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem kıydı. O zamana kadar Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'le oturan Ali kerremullahi veche nikâhtan sonra ayrı bir eve taşındı. Hz. Ali'nin, Hz. Fâtıma'dan üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi.
Hicret'in üçüncü yılında Uhud savaşında, Müslüman okçuların hatası yüzünden müşrikler Müslümanların üzerine saldırmışlar ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem de yaralanarak bir hendeğe düşmüş ve düşman onun öldüğünü yaymıştı. Halbuki o sırada döğüşe döğüşe gerileyen İmam Ali kerremullahi veche, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in içine düştüğü hendeğe ulaşarak, onu korumaya almıştı. İki tarafın da kazanamadığı bu savaşta İmam Ali kerremullahi veche birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.
Uhud savaşından sonra İmam Ali kerremullahi veche "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapılan savaşı bizzat idare etti. Bütün çarpışmalarda İmam Ali kerremullahi veche kahramanca döğüşmüş ve müşriklerin en meşhur savaşçılarını öldürmüştür.
Hudeybiye barışında sulh şartlarının yazılmasında o memur edildi. İmam Ali kerremullahi veche, sulhnameyi yazmaya şöyle başladı: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Muhammed Rasûlüllah ..." Ancak müşrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasını Hz. Ali'ye söylemiş fakat İmam Ali kerremullahi veche "Rasûlüllah " ifadesinin yazımında ısrar etmiştir. (Müsned, 4/291)
İmam Ali kerremullahi veche Mekke'nin fethi sırasında yine sancaktardı. "Keda" mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile birlikte Kâbe'deki bütün putları kırdılar.
Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarından, "Müslüman olduk" anlamındaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dediği için Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem olayı duyunca çok üzüldü. İmam Ali kerremullahi veche'yi bu hatayı telâfi ile görevlendirdi. İmam Ali kerremullahi veche Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip mağdur olanların zararlarını telâfi etmişti.
Huneyn gazasında Müslümanlar bir ara bozulup dağıldılar. Sayıları binleri bulduğu halde içlerinden ancak birkaç kişi sabredip dayanabildi. İmam Ali kerremullahi veche bu savaşta yalnız sabırla tahammül etmekle kalmayarak gösterdiği yiğitlik ve kumandanlıkla İslâm ordusunun kendi safında toparlanmasını sağladı.
Resulu Ekrem SALLallahu aleyhi ve SELLem hicretin 9. yılında Tebük seferine çıkarken İmam Ali kerremullahi veche'yi Ehl-i beytin muhafazası için Medine'de bıraktı, ancak bu sefere katılamadığı için müteessir oldu. Bunun üzerine Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karşı o olmak istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu. (Buhârî, Fezâ'ilü ashâbi'n-nebi, 9; Müslim, Fezâ'l-lü's-sahâbe, 30, 31)
Berae (Tevbe) suresinin ayetleri nazil olunca, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem İmam Ali kerremullahi veche'yi Mekke'ye gönderdi. Bu suretle hiçbir müşrikin artık Kâbe-i Şerîfi bundan sonra haccedemeyeceğini bildirdi.
Yemen bölgesinin İslâm'a girmesi zordu. Görev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir iş" dedi. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'de "Ya Rabb, Ali'nin dili tercümanı, kalbi hidayet nurunun memba olsun." diye dua edince, Ali, siyah bir bayrak alarak Yemen'e gitti; kısa süren irşadları sayesinde Yemen'in bütün Hemedan kabilesi Müslüman oldu. (Ebû Dâvûd, Akdiye, 6; Tirmizî, Ahkâm”, 5; Müsned, 1/83, 88, 111, 136, 149, 156)
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in vefatı sırasında, hücresinde bulunanların başında geliyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) halife seçildiği sırada İmam Ali kerremullahi veche Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in hücresinde tekfin ile meşgul idi.
Hz. Ömer (ra) devrinde devletin bütün hukuk işleriyle ilgilenip adeta İslâm devletinin baş kadısı olarak görev yaptı. Hz. Ömer'in şehâdeti üzerine yine devlet başkanını seçmekle görevlendirilen altı kişilik şûra heyetinde yer alıp, bu altı kişiden en sona kalan iki adaydan biri oldu.
Hz. Osman (ra)'ın hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla birlikte, İslâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen şikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmiş ve ona hâl çareleri teklif etmişti. Hz. Osman'ı muhasara edenleri uzlaştırmak için elinden gelen gayreti sarfetti.
Hz. Osman (ra)'ın şehâdetinden sonra İslâm'ın ileri gelen şahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi ALLAHu Teâla'ın bir takdiri olarak son derece karışık bir dönem oldu. Hilâfete geçtiğinde hâlledilmesi gereken bir çok problemle karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffın gibi iç çatışmaları doğurdu. İslâm devleti bünyesindeki bu ihtilâfları giderme konusunda büyük fedakârlık ve gayretler gösterdi.
Nihayet, Kûfe'de 40/661 yılında bir Hârici olan Abdurrahman b. Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu yaranın etkisiyle şehid oldu.
İmam Ali kerremullahi veche devamlı olarak Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yanında bulunduğu için tefsir, hadîs ve fıkıhta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in tabiri ile "İlim beldesinin kapısı" olarak ümmetin en bilgini idi. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yolunda insanları hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmiş ve hilâfet dönemi iç karışıklıklarla dolu olmasına rağmen İslâm'ın öğretilmesi ve öğrenilmesi hususunda büyük katkıları olmuştu.
Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldıktan sonra öğretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin öğretilmesini Ebu Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve öğretme işini Abdurrahman es Sülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda öğretmenlik görevini Kümeyl b. Ziyâd'a verdi. Arap edebiyatı konusunda çalışma yapmak üzere de Ubade b. es Samit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, teşrî ve kaza gibi bölümlere ayırarak yürütüyordu. Malî işleri, dağıtma ve toplama diye iki kısma ayırmazdı.
Ümmetin malını ümmete dağıtırken de son derece titiz davranırdı. Kendisine bir pay ayırma noktasında gayet dikkatli olup, kimsenin hakkına tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini Kûfe'de görenler, kışın soğuğunda ince bir elbisenin altında tir tir titreyerek camiye gittiğini aktarırlar.
Devlet yönetici ve memurlarının nasıl davranmaları gerektiği konusunda şu yönetmeliği hazırlamıştı.
1. Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.
2. Müslüman olsun olmasın herkese aynı davranın. Müslümanlar kardeşleriniz, Müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandır.
3. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin.
4. Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.
5. Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat edin.
6. Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin ve çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.
7. Atamalarda araştırma yapmayı ihmal etmeyin.
8. Haksız kazanç ve ahlâksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyin.
9. Memurlarınızın hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanın.
10. Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.
11. Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırın.
12. Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin.
13. Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin.
14. El işlerine yardım edin; çünkü bu yoksulluğu azaltır, hayat standardını artırır.
15. Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır.
16. Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardımınıza ihtiyaç duydukları her zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayın .
17. Kan dökmekten kaçının, İslâm'ın hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin. (Hz. Ali'den Devlet Adamlarına Öğütler, Seha Neşriyat)
İmam Ali kerremullahi veche bütün bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir halifeydi. Beş yıllık halifeliği çok önemli olaylarla, savaş ve sıkıntılarla geçmişti. Fitnelere karşı sonuna kadar doğru yoldan sabırla mücadele etmek istedi sonunda şehid oldu.
İmam Ali kerremullahi veche İslâm'ın bütün güzelliklerine vakıftı. Çünkü o, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in daima yanında bulunmuştu. Vahiy kâtibiydi, hâfız, müfessir ve muhaddisti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'den beş yüzden fazla hadis rivayet etti. Ahkâmın nazariyatından çok amelî keyfiyetine bakardı;
"Halka anladıkları hadisleri söyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip edilmesini ister misiniz?" (Buhârî, İlim 4) demiştir.
İmam Ali kerremullahi veche'nin, Hz. Fâtıma (ra)'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin adlı oğulları ve Zeynep, Ümmü Gülsüm adlı kızları oldu.
İmam Ali kerremullahi veche âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarışan, takva sahibi ve son derece cömertti. Medine'de Müslümanların durumu düzeldikten sonra, İmam Ali kerremullahi vechede bir hizmetçi almaya karar verip, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'a gitti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem kızıyla damadının arasına girerek:
"Ben size hizmetçiden daha hayırlısını haber vereyim. Yatarken otuzüç kere Allahü ekber, otuzüç kere Elhamdülillah, otuzüç kere de Subhanallah deyin." buyurdu. (Buhari, Fedailul Ashab 9)
Yine bir gün yiyecek çok az yemekleri olan İmam Ali kerremullahi vecheile ailesi sofraya oturdukları sırada kapılarına bir dilenci geldi, onlar da yemeği dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen bir yetime, üçüncü gün gelen bir esire yemeklerini verdiler. Bu olay üç gün sürdükten sonra şu ayet-i kerime indi:
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا
يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُورًا
إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
"İnnel ebrâra yeşrabûne min ke’sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ(kâfûran).Aynen yeşrabu bihâ ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ(tefcîran).Yûfûne bin nezri ve yehâfûne yevmen kâne şerruhu mustetîrâ(mustetîran).Ve yut’imûnet taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmen ve esîrâ(esîran).İnnemâ nut’imukum li vechillâhi lâ nurîdu minkum cezâen ve lâ şukûrâ(şukûran).İnnâ nehâfu min rabbinâ yevmen abûsen kamtarîrâ(kamtarîran).Fe vekâhumullâhu şerra zâlikel yevmi ve lakkâhum nadraten ve surûrâ(surûran).:Şüphesiz en iyiler mizacı kâfur olan bir tastan içerler. Allah'ın kullarının taşıra taşıra içeceği bir kaynak. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar. İçleri çektiği hâlde yiyeceği, miskine, yetime ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah'ın rızası için doyuruyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz oldukça asık suratlı zorlu bir günden dolayı Rabbımızdan korkuyoruz.' derler. Allah da bu günün şerrinden onları korur. Onlara parlaklık ve sevinç verir." (İnsan, 5/11)
İmam Ali kerremullahi veche'nin "Zülfikâr" adı verilen meşhur bir kılıcı vardı. Kılıcın ağzı iki çatallı idi ve Hz. Ali'ye Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem tarafından hediye edilmişti.
İmam Ali kerremullahi veche'nin cömertliği, insanîliği, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e olan yakınlığıyla edindiği büyük manevî miras onu yüzyıllardır halk inançlarında destani bir kişiliğe büründürmüştür. Bir gün onun dört dirhemi vardı. Birini açıktan, birini gizliden birini gündüz, birini de gece infak etti ve hakkında şu ayet-i kerime indi:
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
"Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr (Allah yolunda) infâk edenler (verenler), işte onların ecirleri (mükâfatları) Rab’lerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.''(Bakara, 2/274).
İmam Ali kerremullahi veche'nin Peygamberimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'den rivayet ettiği bir çok hadis vardır. (bk. Müsned, 1/75 vd.)
İmam Ali kerremullahi veche buyurdu:
"Kişi dili altında saklıdır. Konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız."
"İnsanın yaşlanıp Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsız Cennet'e girmesinden daha hayırlıdır."
"Kul ümidini yalnız Rabbi'ne bağlamalı ve yalnız günahları kendini korkutmalıdır."
"Cahil, bilmediğini sormaktan utanmasın. Âlim, içinden çıkamayacağı bir meselede en iyisini Allah Teâlâ bilir' demekten sakınmasın."
"Sizin için korktuğum şeylerin en başında, nefsinin isteğine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alıkoyar; ikincisi ise ahireti unutturur."
"Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkını verebilmek, her halde Allah Teâlâ'yı hatırlayabilmek, kardeşine bol bol ikramda bulunabilmektir."
"Takva, hataya devamı bırakmak; aldanmamaktır."
"Kalpler, kaplara benzer. Hayırlı olanı, hayırla dolu olanıdır."
"Bana bir harf öğretenin kölesi olurum."
İmam Ali kerremullahi veche bu ümmetin en ileri gelenlerinden biri olarak İslâm'ın bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahabelerdendir.
HiMMeti hepimizin VARı olsun İNŞÂALLAHu'r-Rahman
(Tirmizi, Menâkıb, 34).
İmam Ali kerremullahi veche
Ali kerremullahi veche peygamber değildir; Peygamberimiz Hz. Muhammed SALLallahu aleyhi ve SELLem'in ashabı, damadı ve dördüncü halifedir.
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in amcasının oğlu, damadı, dördüncü halife. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş'ten Fâtıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu Hasan ve Ebû Tûrab (toprağın babası), lâkabı Haydar; ünvanı Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrıca 'Allah'ın Arslanı' ünvanıyla da anılır.
Ali kerremullahi veche küçük yaşından beri Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yanında büyüdü. On yaşında İslâm'ı kabul ettiği bilinmektedir. Hz. Hatice (ra)'den sonra müslümanlığı ilk kabul eden odur. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile Hz. Hatice (ra)'yi bir gün ibadet ederken gören Ali kerremullahi veche'ye Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem şirkin kötülüğünü, tevhidin manasını anlattığında Ali kerremullahi veche hemen Müslüman olmuştu. Mekke döneminde her zaman Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yanındaydı. Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır:
"Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Resûlullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/384).
Resul-u Ekrem SALLallahu aleyhi ve SELLem, en yakın akrabasını uyarmak ve hakkı tebliğ etmek hususunda ALLAH Teâlâ'dan emir alınca, onları Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri tebliğ edince, Kureyş müşrikleri onunla alay etmişti. İkinci toplantıyı yapmasını Ali kerremullahi veche'ye bıraktı, Ali kerremullahi vechede bir ziyafet hazırlayarak Hasimoğullarını davet etti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yemekten sonra:
"Ey Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum. İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana bey'at edecek."
dedi. Yalnız Ali kerremullahi veche kalktı ve orada Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in onun istediği sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardeşimsin ve vezirimsin." diyerek Hz. Ali'yi taltif etti. (Müsned, 1/159; Taberî, 2/217-8; Heysemî, Mecmau'z-zevâid, 8/302)
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye bıraktı ve o gece Ali kerremullahi veche, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yatağını da yatarak müşrikleri şaşırttı. Böylece Ali kerremullahi veche, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'i öldürmeye gelen müşrikleri oyalayarak onun yerine hayatını tehlikeye atmış, bu suretle Peygamber'e hicreti sırasında zaman kazandırmıştır. Ali kerremullahi veche, Peygamberimiz'in kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in devamlı yanında bulundu, bütün cihat harekâtlarına katıldı, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardı. Aynı zamanda keşif kolunun başındaydı; hakim noktaları tesbit ederek Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e bildirdi. Bu mevkiler işgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaş harekâtını başarıya ulaştırdı.
Bedir gazasının başlamasından önce, Kureyşliler'le teke tek dövüşen üç kişiden biriydi. Bu döğüşte, hasmı Velid b. Muğire'yi kılıcı ile öldürdüğü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardımına koştu ve onun hasmını da öldürdü. Kendisine "Allah'ın Arslanı" lâkabı ve Bedir ganimetlerinden bir kılıç, bir kalkan ve bir de deve verildi. (bk. Ahmed bin Abdullah et-Taberî, er-Riyadu’n-Nâdıra: 1/245)
İmam Ali kerremullahi veche, Bedir savaşından sonra Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in kızı Hz. Fâtıma (ra) ile evlendi. Nikâhını Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem kıydı. O zamana kadar Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'le oturan Ali kerremullahi veche nikâhtan sonra ayrı bir eve taşındı. Hz. Ali'nin, Hz. Fâtıma'dan üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi.
Hicret'in üçüncü yılında Uhud savaşında, Müslüman okçuların hatası yüzünden müşrikler Müslümanların üzerine saldırmışlar ve Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem de yaralanarak bir hendeğe düşmüş ve düşman onun öldüğünü yaymıştı. Halbuki o sırada döğüşe döğüşe gerileyen İmam Ali kerremullahi veche, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in içine düştüğü hendeğe ulaşarak, onu korumaya almıştı. İki tarafın da kazanamadığı bu savaşta İmam Ali kerremullahi veche birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.
Uhud savaşından sonra İmam Ali kerremullahi veche "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapılan savaşı bizzat idare etti. Bütün çarpışmalarda İmam Ali kerremullahi veche kahramanca döğüşmüş ve müşriklerin en meşhur savaşçılarını öldürmüştür.
Hudeybiye barışında sulh şartlarının yazılmasında o memur edildi. İmam Ali kerremullahi veche, sulhnameyi yazmaya şöyle başladı: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Muhammed Rasûlüllah ..." Ancak müşrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasını Hz. Ali'ye söylemiş fakat İmam Ali kerremullahi veche "Rasûlüllah " ifadesinin yazımında ısrar etmiştir. (Müsned, 4/291)
İmam Ali kerremullahi veche Mekke'nin fethi sırasında yine sancaktardı. "Keda" mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem ile birlikte Kâbe'deki bütün putları kırdılar.
Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarından, "Müslüman olduk" anlamındaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dediği için Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem olayı duyunca çok üzüldü. İmam Ali kerremullahi veche'yi bu hatayı telâfi ile görevlendirdi. İmam Ali kerremullahi veche Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip mağdur olanların zararlarını telâfi etmişti.
Huneyn gazasında Müslümanlar bir ara bozulup dağıldılar. Sayıları binleri bulduğu halde içlerinden ancak birkaç kişi sabredip dayanabildi. İmam Ali kerremullahi veche bu savaşta yalnız sabırla tahammül etmekle kalmayarak gösterdiği yiğitlik ve kumandanlıkla İslâm ordusunun kendi safında toparlanmasını sağladı.
Resulu Ekrem SALLallahu aleyhi ve SELLem hicretin 9. yılında Tebük seferine çıkarken İmam Ali kerremullahi veche'yi Ehl-i beytin muhafazası için Medine'de bıraktı, ancak bu sefere katılamadığı için müteessir oldu. Bunun üzerine Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karşı o olmak istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu. (Buhârî, Fezâ'ilü ashâbi'n-nebi, 9; Müslim, Fezâ'l-lü's-sahâbe, 30, 31)
Berae (Tevbe) suresinin ayetleri nazil olunca, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem İmam Ali kerremullahi veche'yi Mekke'ye gönderdi. Bu suretle hiçbir müşrikin artık Kâbe-i Şerîfi bundan sonra haccedemeyeceğini bildirdi.
Yemen bölgesinin İslâm'a girmesi zordu. Görev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir iş" dedi. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'de "Ya Rabb, Ali'nin dili tercümanı, kalbi hidayet nurunun memba olsun." diye dua edince, Ali, siyah bir bayrak alarak Yemen'e gitti; kısa süren irşadları sayesinde Yemen'in bütün Hemedan kabilesi Müslüman oldu. (Ebû Dâvûd, Akdiye, 6; Tirmizî, Ahkâm”, 5; Müsned, 1/83, 88, 111, 136, 149, 156)
Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in vefatı sırasında, hücresinde bulunanların başında geliyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) halife seçildiği sırada İmam Ali kerremullahi veche Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in hücresinde tekfin ile meşgul idi.
Hz. Ömer (ra) devrinde devletin bütün hukuk işleriyle ilgilenip adeta İslâm devletinin baş kadısı olarak görev yaptı. Hz. Ömer'in şehâdeti üzerine yine devlet başkanını seçmekle görevlendirilen altı kişilik şûra heyetinde yer alıp, bu altı kişiden en sona kalan iki adaydan biri oldu.
Hz. Osman (ra)'ın hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla birlikte, İslâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen şikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmiş ve ona hâl çareleri teklif etmişti. Hz. Osman'ı muhasara edenleri uzlaştırmak için elinden gelen gayreti sarfetti.
Hz. Osman (ra)'ın şehâdetinden sonra İslâm'ın ileri gelen şahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi ALLAHu Teâla'ın bir takdiri olarak son derece karışık bir dönem oldu. Hilâfete geçtiğinde hâlledilmesi gereken bir çok problemle karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffın gibi iç çatışmaları doğurdu. İslâm devleti bünyesindeki bu ihtilâfları giderme konusunda büyük fedakârlık ve gayretler gösterdi.
Nihayet, Kûfe'de 40/661 yılında bir Hârici olan Abdurrahman b. Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu yaranın etkisiyle şehid oldu.
İmam Ali kerremullahi veche devamlı olarak Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in yanında bulunduğu için tefsir, hadîs ve fıkıhta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in tabiri ile "İlim beldesinin kapısı" olarak ümmetin en bilgini idi. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem yolunda insanları hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmiş ve hilâfet dönemi iç karışıklıklarla dolu olmasına rağmen İslâm'ın öğretilmesi ve öğrenilmesi hususunda büyük katkıları olmuştu.
Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldıktan sonra öğretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin öğretilmesini Ebu Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve öğretme işini Abdurrahman es Sülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda öğretmenlik görevini Kümeyl b. Ziyâd'a verdi. Arap edebiyatı konusunda çalışma yapmak üzere de Ubade b. es Samit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, teşrî ve kaza gibi bölümlere ayırarak yürütüyordu. Malî işleri, dağıtma ve toplama diye iki kısma ayırmazdı.
Ümmetin malını ümmete dağıtırken de son derece titiz davranırdı. Kendisine bir pay ayırma noktasında gayet dikkatli olup, kimsenin hakkına tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini Kûfe'de görenler, kışın soğuğunda ince bir elbisenin altında tir tir titreyerek camiye gittiğini aktarırlar.
Devlet yönetici ve memurlarının nasıl davranmaları gerektiği konusunda şu yönetmeliği hazırlamıştı.
1. Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.
2. Müslüman olsun olmasın herkese aynı davranın. Müslümanlar kardeşleriniz, Müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandır.
3. Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin.
4. Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.
5. Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat edin.
6. Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin ve çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.
7. Atamalarda araştırma yapmayı ihmal etmeyin.
8. Haksız kazanç ve ahlâksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyin.
9. Memurlarınızın hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanın.
10. Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.
11. Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırın.
12. Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin.
13. Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin.
14. El işlerine yardım edin; çünkü bu yoksulluğu azaltır, hayat standardını artırır.
15. Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır.
16. Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardımınıza ihtiyaç duydukları her zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayın .
17. Kan dökmekten kaçının, İslâm'ın hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin. (Hz. Ali'den Devlet Adamlarına Öğütler, Seha Neşriyat)
İmam Ali kerremullahi veche bütün bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir halifeydi. Beş yıllık halifeliği çok önemli olaylarla, savaş ve sıkıntılarla geçmişti. Fitnelere karşı sonuna kadar doğru yoldan sabırla mücadele etmek istedi sonunda şehid oldu.
İmam Ali kerremullahi veche İslâm'ın bütün güzelliklerine vakıftı. Çünkü o, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'in daima yanında bulunmuştu. Vahiy kâtibiydi, hâfız, müfessir ve muhaddisti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'den beş yüzden fazla hadis rivayet etti. Ahkâmın nazariyatından çok amelî keyfiyetine bakardı;
"Halka anladıkları hadisleri söyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip edilmesini ister misiniz?" (Buhârî, İlim 4) demiştir.
İmam Ali kerremullahi veche'nin, Hz. Fâtıma (ra)'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin adlı oğulları ve Zeynep, Ümmü Gülsüm adlı kızları oldu.
İmam Ali kerremullahi veche âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarışan, takva sahibi ve son derece cömertti. Medine'de Müslümanların durumu düzeldikten sonra, İmam Ali kerremullahi vechede bir hizmetçi almaya karar verip, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'a gitti. Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem kızıyla damadının arasına girerek:
"Ben size hizmetçiden daha hayırlısını haber vereyim. Yatarken otuzüç kere Allahü ekber, otuzüç kere Elhamdülillah, otuzüç kere de Subhanallah deyin." buyurdu. (Buhari, Fedailul Ashab 9)
Yine bir gün yiyecek çok az yemekleri olan İmam Ali kerremullahi vecheile ailesi sofraya oturdukları sırada kapılarına bir dilenci geldi, onlar da yemeği dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen bir yetime, üçüncü gün gelen bir esire yemeklerini verdiler. Bu olay üç gün sürdükten sonra şu ayet-i kerime indi:
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا
يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُورًا
إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
"İnnel ebrâra yeşrabûne min ke’sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ(kâfûran).Aynen yeşrabu bihâ ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ(tefcîran).Yûfûne bin nezri ve yehâfûne yevmen kâne şerruhu mustetîrâ(mustetîran).Ve yut’imûnet taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmen ve esîrâ(esîran).İnnemâ nut’imukum li vechillâhi lâ nurîdu minkum cezâen ve lâ şukûrâ(şukûran).İnnâ nehâfu min rabbinâ yevmen abûsen kamtarîrâ(kamtarîran).Fe vekâhumullâhu şerra zâlikel yevmi ve lakkâhum nadraten ve surûrâ(surûran).:Şüphesiz en iyiler mizacı kâfur olan bir tastan içerler. Allah'ın kullarının taşıra taşıra içeceği bir kaynak. Adağı yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden korkarlar. İçleri çektiği hâlde yiyeceği, miskine, yetime ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah'ın rızası için doyuruyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz oldukça asık suratlı zorlu bir günden dolayı Rabbımızdan korkuyoruz.' derler. Allah da bu günün şerrinden onları korur. Onlara parlaklık ve sevinç verir." (İnsan, 5/11)
İmam Ali kerremullahi veche'nin "Zülfikâr" adı verilen meşhur bir kılıcı vardı. Kılıcın ağzı iki çatallı idi ve Hz. Ali'ye Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem tarafından hediye edilmişti.
İmam Ali kerremullahi veche'nin cömertliği, insanîliği, Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e olan yakınlığıyla edindiği büyük manevî miras onu yüzyıllardır halk inançlarında destani bir kişiliğe büründürmüştür. Bir gün onun dört dirhemi vardı. Birini açıktan, birini gizliden birini gündüz, birini de gece infak etti ve hakkında şu ayet-i kerime indi:
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
"Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr (Allah yolunda) infâk edenler (verenler), işte onların ecirleri (mükâfatları) Rab’lerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.''(Bakara, 2/274).
İmam Ali kerremullahi veche'nin Peygamberimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'den rivayet ettiği bir çok hadis vardır. (bk. Müsned, 1/75 vd.)
İmam Ali kerremullahi veche buyurdu:
"Kişi dili altında saklıdır. Konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız."
"İnsanın yaşlanıp Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsız Cennet'e girmesinden daha hayırlıdır."
"Kul ümidini yalnız Rabbi'ne bağlamalı ve yalnız günahları kendini korkutmalıdır."
"Cahil, bilmediğini sormaktan utanmasın. Âlim, içinden çıkamayacağı bir meselede en iyisini Allah Teâlâ bilir' demekten sakınmasın."
"Sizin için korktuğum şeylerin en başında, nefsinin isteğine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alıkoyar; ikincisi ise ahireti unutturur."
"Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkını verebilmek, her halde Allah Teâlâ'yı hatırlayabilmek, kardeşine bol bol ikramda bulunabilmektir."
"Takva, hataya devamı bırakmak; aldanmamaktır."
"Kalpler, kaplara benzer. Hayırlı olanı, hayırla dolu olanıdır."
"Bana bir harf öğretenin kölesi olurum."
İmam Ali kerremullahi veche bu ümmetin en ileri gelenlerinden biri olarak İslâm'ın bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahabelerdendir.
HiMMeti hepimizin VARı olsun İNŞÂALLAHu'r-Rahman