İnsan ve Emanet

Cevapla
Kullanıcı avatarı
EROL
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 12 Oca 2008, 02:00

İnsan ve Emanet

Mesaj gönderen EROL »

İnsan ve Emânet

Var olmanın bilinmesi anlamınada gelebilir insan olmak…
İnsanlık tarihi boyunca bu konuda o kadar çok araştırmalar yapılmıştırki bu araştırmalar hiçbir şekilde dinin verdiği bütünsel ve kapsayıcı cevapları verememiştir.
Allah (c.c) yarattığı varlığı en güzel sürette halk ettiğini söylüyor, bu ne demek; evet bu bizlerin mükemmel varlıklar olduğumuzun en büyük delilidir.

İnsanın var oluşunun özel oluşunu bilmesi kadar ne sebeple yaratıldığınıda bilmesi gerekiyor elbette.
Niçin var edildiğini bilmek var edenin kendisine ne kadar değer ve önem verdiğini de bilmesi anlamında hayatî öneme sahiptir.
İnsanın taşıdığı emanetin kıymeti o kadar büyük ki hâliyle taşıyanın da kıymetinin büyük olmasının gerekliliğini ortaya koyuyor.
Allahın insana yüklediği emânet nedir peki; işte esas mesele bunu bilmeyi gerektirir.
Emânet Allah'ın yaratıp var ettiği ve insanın emrine sunduğu bütün bir varlık âlemidir.
Allah bu alemin tasarrufunu insana emânet ederek o nun emânete olan riayetini ve sadakatini sınamaktadır, insanların büyük çoğunluğu emânete hıyanet etmiş ve onu sahiplenip zimmetine geçirmeye kalkmıştır.
İnsanların bu davranış bozuklukları ise nefs lerini peşine düşerek tamamen maddî beklentilerinden ve tatmin duygusundan kaynaklanmaktadır.
Allah varlık âlemini yarattıktan sonra âleme insana itâat etmesini emretmiş ve yükümlülük bu şekilde başlamıştır.
buradaki en ince ayrıntı ise insanın mâneviyatının ancak bu dengeyi sağlayıp emâneti muhafaza edebilecek yetkinliğe sahip olmasıdır, mâneviyatını önemseyip Allah'ın emâneti nasıl koruyup muhafaza edeceğine dair kendisine rehber olarak gönderdiği peygamberleri ve kitapları önemseyip mâneviyetını yani ruhunu güçlendiren ,nefsini ruhunun kontrolüne veren insanlar bu konuda yapmaları gerekeni yapmıştır.

Maddenin ve mânânın insan üzerindeki dengesi dünyadaki varlık süremiz bitinceye kadar devam etmek zorundadır.
İnsan bilmelidirki bu dünyada sahip olduğu hiçbir şey yoktur, her şey o na Rabbi tarafından emanet edilmiştir.
Bu konuda ise Rabbi asla onu yalnız bırakmamış acziyetini ve nankörlük edebilme potansiyelini bildiği için o na yol göstermiş, elinden tutacak ve bu yolculuğun bilincinde olmasını sağlıyacak Peygamberler, Âlimler, Ârifler ve Sâlih kullarla onu desteklemiştir..


Not: Bu yazımız bir giriş niteliğindedir
Kullanıcı avatarı
EROL
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: 12 Oca 2008, 02:00

Mesaj gönderen EROL »

İnsan ve Emânet

İnsanlar maalesef yaşadıkları toplumların hassasiyetlerini taşımaktalar bundan kurtulabilenler ise çok az, bu anlamda batı toplumları ve doğu toplumları birbirlerinden den farklılıkar göstermektedirler.
Örneğin keşifler çağında batı toplumları yenibir yer keşfettiklerinde orayı hemen istila edip sahiplenerek sömürge haline dönüştürmüştür.
Doğu toplumları ise bu noktada batı toplumlarından insaflı olmalarına rağmen tek ayrım noktası madi değerlere olan aşırı istek ve bağımlılık olmuştur.
Doğu toplumlarında manevi değerler daha ön planda olmasına rağmen maalesef emanete ihanet noktasında bir birinden pekte geri kalmamışlar.

İnsan varlığının gayesini bilmediği ve kendisini tanımadığı sürece emanet edilen her şeyi talan edip mahvetmiştir.
Allah insanın yaradılış gayesini kuran’ı kerimdeki muhtelif âyet-i kerimelerde bildirmiştir ve yaratılışın dünya hayatıyla başlamasından itibaren bu gaye asla değişikliğe uğramadan kıyamete kadar devam edecek insanlar ise bu süreçte Rabbimizin bizim hakikatimizi anlamamızı sağlayacak imtihanlarıyla ve emanetleriyle muhatap olmaya devam edecektir.
Öyleyse emanetin sahibini tanımakla başlanmalı; Emanetin sahibi ise yüce Allah (c.c) dır.

Emanet Kur’an’ı tefsir edenler tarafından değişik şekillerde yorumlanmıştır ki bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:
a) Allah-u Teâla’nın genel velayeti ve varlıklar üzerindeki tasarruf hakkı ve insanın bu velayete teslim olup tam anlamıyla ona kul olmasıdır.

b) Allah’ı gereği gibi tanımak ve onun gereklerine amel etmektir.

c) İnsan için Allah tarafından belirlenen teklif ve görevlerdir ki onları yerine getirdiğinde cenneti ve muhalefet ettiğin de cehennemi hak eder.

d) İnsana verilen akıldır ki mükellef ve sorumlu olmanın şartıdır.

e) İnsana verilen ve onu başka varlıklardan ayıran serbestlik ve hür iradedir.

f) İnsana bir emanet olarak verilen organlarıdır.

g) İnsanların birbirlerine bıraktıkları emanetlere sahip çıkmak ve verdikleri sözlere sadık kalmaktır.

Bütün bir kainatın var edicisi ve sahibi olan yüce Allah insanın dışındaki varlıkların aslında hiçbir değeri olmadığını bunların insanlara emanet edilerek insanların sınan dığını ayeti kerimelerde belirtmiştir.
Değerinin olmamasını ise mâsivâ olarak adlandırılan bu alemin yalnızca gölge mesabesinde olmasından kaynaklandığını bununla birlikte ise insanında bu âlemde yolcu mesabesinde olduğunu belirtmiştir.
Yani ne insan aslında bizatihi vardır ,ne de varlık olarak görüp sahiplenmeye çalıştığımız diğer her şey.Var olan ise yalnızca Allah tır,ve emanet le sınanan insanın fiilleri yani amelleri iyi yada kötü.

Çevremizde o kadar çok örnekler varki mesela benim çalıştığım iş yerinin sahibi iki adet fabrikası ve birde büyük bir mazası var.
Geçenlerde bana Erol bey üç günde dört beş saat ancak uyudum dedi.İlk aklıma gelen sağlık problemi olabileceği idi ama o işleri yüzünden kaygılandığını endişe ettiğini bundan dolayı uyuyamadığını söyledi,hayret ettim ve düşündüm bu adam Allah rızası için ve emanetlere riayet konusunda bu kadar endişelense kesin evliya olurdu dedim Allah (c.c) bilir tabi.

Muhammedi nur camiası olan siz kardeşlerimle çok şey paylaşmak istiyorum inşallah Rabbim dilimizdeki bağı çözer ve işimizi kolaylaştırır.
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön