ELEST BEZMİ-KULIHVANİ SOHBET-3-KASIM-2008
Gönderilme zamanı: 13 Kas 2008, 16:11
KONU: ELEST BEZMİNDE KAÇTA KAÇ "BELÂ!" DENİLDİ ?
"BELÂ!" DİYEN KİMDİ?
"KAÇTA KAÇ BELÂ! DENİLDİ?" DEMEK DOĞRU MUDUR?
Kulihvani: Tasavvuf dosdoğru bir şekilde Resûlullah save inenin fiilen uygulanması, ne yapmak gerekirse onu yapması insanın, ama bu çok önemli bir ölçüde olmalı.
Demin dedim meselâ yoz sofuların sözüdür.
Hakikaten öyle, ne diye adam:
Elest Bezminde, işte yüzde on diyenler şöyle olmuş.
Ayakta diyenler şöyle olmuş, oturarak diyenler böyle olmuş! .
Adama bak, daha yaratılmış bir şey yok ortada.
Yaratılmış bir şey yok iken, orada insan tasvir ediyor.
Çünkü o daima bir heykele indirmek istiyor.
Rabbısını dahi öyle yapmak istiyor zaten.
İllâ resme indirmek istiyor, resmin içinde aramayı bırak.
İşte bu bakımdan da o zorluklarla karsılasılıyor.
Elestü bi Rabbikum dediği ALLAHU ZÜL- CELÂL kendi nurundan halk ettikleri.
Var olmanın başka bir sırrı mı var, onlara bir özgürlük mü var?
Meselâ bir kişiye demiş mi ki: Hayır diye bil! diye, ne imkan sağlamış ki meselâ, daha doğrusu Çam ağacı dereden akacak olan suyu bilecek miydi.
Yani sistem değişmedi, her şey aynen devam ediyor benim anladığım kadarıyla şu anda.
Ama insan aklı öyle değildir.
Elestü bi Rabbikumda hiç bir terslik olamaz, çünkü olsa Kün Fe YeKün olamaz o kişi.
O varlık var olamaz çünkü öyle bir şey düsünülemez daha doğrusu.
Diyelim eğer olsada biraz sonra insan diyelim Darwin cilerin dediği ğibi maymuna dönüşür.
Başka şeylere dönüşür, halbuki terbiye eden öyle terbiye etmiştir ki asla değişemez, hiç bir şey değişemez.
Oynana bilir zarar verebilir ama sistem asla değiştirilemez.
İnsan ne bileyim bir keçi yapılamaz, bir yılan yapılamaz.
Yani genetik menetik denilen şey Rububiyyettir Rabbliktir.
Rabb olması için varlık olması lâzımdır zaten.
Ve Elestü bi Rabbikum meclisi, Uluhiyyetten Rububiyyete geçistir.
ALLAH var iken diye bir şey yok.
ALLAH var, nokta koy, ALLAH var ve bunu söyleyecek, duyacak kimse yok, bir şey yok, halk etmesi lâzım ALLAHU ZÜL- CELÂL in.
Muhatabı olması lâzım, işte o muhatab zaten Nur-u Muhammeddir.
Elestü bi Rabbkikume cevap verende o (Nur u Muhammed) dur.
KaaaLuuu dediler ki, derler ki, bir kısmı falan değil.
Doğrudan doğruya: Dediler ki.
Kim onlar, onların dışında kim var?
Hiç kimse yok.
Ben sen biz siz yok, onlar bütün Rahmeten lil âlemin bu işte.
Âlemlerin var olmasına sebep Belâ diyen ilk nokta.
Ana.İlk muhatab tek muhatab.
Ahmediyyet giriyor çünkü devreye hemen.
AHADİYYET >>>>> AHMEDİYYET
ULUHİYYET >>>>>> RUBUBİYYETe geçis yaparken.
Yani hep karşıtı vardır onların, bütün esmalar zuhur ederken, daima Resûlullah savden geçmekte.
İman da da ayni hatayı yapıyorlar.
İman azaldı, iman çoğaldı, halbuki iman elektrik gibidir, ya vardır ya yoktur.
Azlığı çokluğu, kişinin kendine bağlıdır.
Adam kafası pis bir ampül kullanıyordur, 100 mumluk elektrik varken 30 kullanabiliyordur.
Kendi kirletmelerinden dolayı.
Ama iman azalmış çoğalmış, o anlamda değil.
İmanın etkisi azalmış çoğalmıştır.
İman ya vardır ya yoktur.
Yani sinek pisler gibi, ampül sürekli kirlene kirlene, ya da adam onun üzerine siyah boya çekmiştir hiç göremiyordur.
Yani kullanamamaktadır o imanı.
Ama adam imanlıdır yalnız.
Bütün kotulükleri yapmaktadır, ama Allahtan da korkmaktadır ve gerçektende inanmaktadır, çünkü imanı vardır.
Onun için zaten cehennemden çıkabilmektedir.
İmanı olduğu için çıkabilmektedir.
Onun içinde "Lâ ilâhe illâlah" diyen cennete girer.
Çünkü o sadakat sahibi ise, işte bu şeylerde insanların sorunları var.
Gariban:Hocam peki, ilkl nokta Nur-u MİM orada şehâdeti yapan o, bizde o şehâdete kendi şehâdetimizi katıyoruz diyoruz.
Kulihvani: Onun içine girer, her şey onda, derc edilmiş halde demek istiyorum.
Bütün kâinat yalnız.
Rahmeten lil Âlemin âyetine çok iyi bakmamız lâzım.
Âlemlerin Rahmeti, rahmet noktasıdır çünkü.
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Enbiya 107. Ve ma erselnake illâ rahmetel lil âlemin. Ve seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir
Rahmet. Rahmet nedir?
Bak Barbaros. Ra harfidir, Ha harfidir, MİM harfidir.
Ordaki Med arapçadaki uzamak demektir uzamak.
Gölgenin uzaması, uzanıp gitmektir.
Ulaşmaktır oraya, ama uzanarak ulaşmaktır.
Akarak değil, uzanarak ulaşmaktır.
Med, med-cezir diyoruz hatta ayni şey. Med uzanarak gelmesidir, cezir geri çekilmesi gibi.
Bu daimiyette (daimiyet Uluhiyyete ait bir husustur), Muhammedi payın hak oluşu demektir.
Peki Re nedir burdaki ?
Onu İsal edendir, adeta fiş gibi ya da, ara kablosu ve ucundaki bir fiş gibidir.
Ordaki elektriği buraya aktarmak için bir araç, araç değilde işte bir araparçadır bir elemandır.
Mutlaka olması gerekir, yoksa o olamaz.
Risal, irsal, Re daima budur, ruyetdir, görüstür, rızadır, ortaya çıkıştır, onu görünur hale getirmektir.
Doğrudan doğruya sal etmektir, irsal dir.
Dolayısıyla Rahmet ; Allahtaki olan ihsanın bize uzanımıdır Medd idir.
Med cezir gibi, bize Medinin bize Hak oluşudur, bizde halk oluşudur.
Bizim hakkımızın bizde halk oluşu.
İşte bunu bize İsal eden rahmet, eğer bulutsa ona rahmet deriz, yağmursa rahmet deriz, Resûlullah sav ise rahmet deriz, bize kim getiriyorsa bunu.
Meselâ Allah rahmet midir?
Allah rahmet değildir, Er-Rahîmdir.
Rahmeti yaratandır.
Onun için bir bakıma, ana kelimelerinin analizini yapmak lâzım.
Ahad, Ahmed, Rahmed, bunlar hepsi birbirleri ile ilintili kelimeler.
O kadar çok ki bu Ahmediyyetteki MİM çok derin MİM dir, içerdeki MİM tek MİMdir.
Ama biraz sonra bu hemen ikilesir, Zâhir-Bâtın girer, biraz sonra üçleşir, bu Din Dünya ve Âhiret olur Muhammed asda.
Üç MİM olur. Yani zâhir-bâtın ve âhir girer devreye.
Nereye gitti Evvel ? Evvelde bir şey yok ki, Elestü bi Rabbikum, Elestü bi Rabbikum .
İşte bunu anlayamıyorlar. Yani orda Hayır demiş de burda da kâfir olmuş falan. Kardeşim adam kendisi kâfir oluyor, hâşâ Allah, kendi yaptı bir de kendi kâfir etmesin, yok bir şey böyle, zülum olur hâşâ, onun içinde, ilk defa söylüyorum ilk defa duyuyorsun, Muhammediyetteki üç MİM, dinimiz dünyamız ve âhiretimizdir diyorum.
Bir bakıma Zâhirimiz, bâtınımız ve âhirimizdir diyorum, bu açılımdır, bizdeki Nuru Muhammediyeti bulalım derken, Nuru Muhammediyeti üç yerde bulmamız lâzım.
Bir tane gibi gözükur ama içinde üçünü derc etmiştir ve tümüde mükemmeldir zaten.
Mükemmildir ayni zamanda Muhammed as.
Kendi mükemmel olduğu gibi ayni zamanda kemale erdiricidir, yoksa eremez kimse.
Nereye götürüyor?
Sence nereye götürüyor?
Yani Muhammediyette, bir defa imtihan denilen şey kişinin kendisinde fitraten yüklü olan Nuru Muhammediyetini bulmasıdır.
Bu prizi bulduğu zaman bu âletler çalışır zaten.
Bunun asgari ilmi ve edebi ögrenilir, nasıl kullanılacağı, herkesin kullanıcağı şekilde kimseye fazla yük yüklenmemiştir, dolayısıyla herkes onu kullanmalı bilmelidir kullanmayı ama.
Efendim çocuk yemeyi bilsin de içmeyi bilmesin.
Değil kardeşim, yemeyi içmeyi her şeyi kendi kaderi ve kadarınca aklı kadar doğrusu bilecek bilmelidir, bu bakımdan, öğretim eğitim yapılır.
Ama bu üç priz, hayalî priz değil ki bunlar.
Muhammed as daki bu üç MİM, Ben şu anda burdayım, ne var bende?
Açık şekilde Zâhir ve bâtın var. Âhir , Âhir daha yok. Ne denmekte ?
Böyle böyle yaparsan, oradaki Muhammediyete ulaşacaksın denmekte, bu ne demek?
Bu şu demek:
Nereye götürüyor dediğimin cevabını veriyorum:
Üç MİMi iki MİMe çektiğimiz anda bize en yakın olan Bâtın ve Âhir kalır, çünkü zâhir deyiz ya.
Bir daha çeksek, Bâtın da kalkar yalnız Âhir kalır.
Ebediyetteki, Ebediyetteki kalır.
Onun için Resûlullah sav İncilde Med olarak anılmaktadır.
Med olarak, çünkü Ahmediyyette biter çünkü, Muhammediyet Ahmediyyete devredilmiş olur.
Muhammediyet yavas yavas ortadan kalkar, zâhir bâtın silinir, ancak ehl-i âhir olanlar, çok yüksek olanlar kalacak, meselâ deccâl çıkacak, adami ikiye bölecek içinden geçecek, tekrar birlestirecek,..altın yapacak vesaire vesaire.
Eh inanmayacak hale gelecek akıllar, teknik çok yüksek düzeye ulaşacak, pek çok şeyi bitirdiğini zannedecek fakat, onlar yok diyecekler karşıt karşıtını bulacak, biz ciddi söylüyoruz saka maka değil ki varsa kimse gelsin bir çare bulsun diye, bulunması mümkün değil. MCn dir, hadı bakalım çözün kaçtasınız söyleyin bakalım üç, üçte bile değil daha, bu bir boş birşey değildir, bu bir teknik teoremdir. Teoridir.
Diyorumki öyle meseleyi çözmüş, her şey hallolmuş değil.
İşte bu bakımdan, bunlardanda zorluklar var.
Ne bakımdan ?
Yani siz kişinin kendi genetik kartı diyorlarya şimdi, fıtrî yapısında, ilahî yapısında, ana kartında üç Muhammediyet nurunu kendinin bulmasını ALLAHU ZÜL- CELÂLemrediyor.
Başka adam nasıl yapacak?
Ceryan almaz makinaları, âleti edevatı çalışamaz.
Çalıştırmak için ne yapacak?
Muhammediyet Cemdir çünkü, muhammediyetin içinde kim var? hiç kimse yokken ALLAHU ZÜL- CELÂL deki HABBE var HABİBULLAH var.
Sonra?
Resûiyyet makamında olan, kalkmayan, Resûlullah saviin bedeni ortadan kalkabilir, kalkması mümkün olmayan ALLAHU ZÜL- CELÂL e AHADe en yakın olan AHMEDİYYET teki MİM den bahsediyorum.
Ama bir beri geldiğinizde Mahmudiyetteki MİM vardır.
Tam buraya çıktığınızda Arabistanda bir kişi görürsünüz tümünü cem etmiştir o.
Tümü cemdir onda ve onun için çok muazzamdır.
Bilemeyen kişi zanneder ki ALLAHU ZÜL- CELÂL e ALLAH ve RESÛLU dediğiyere gitmek ister hemen, onun için FENAFİLLÂH deyince hemen oraya koşuyor insanlar, bu tarafa hiç koşan yok.
Evet, bilmem anlatabiliyor muyum Barbaros.
Halbuki ayni arapça gibi.
Sağdan yazılır soldan tercüme edilir diyorum bende.
Burdada öyledir, bu tarafa istikamet gösteriliyor gibi iken tam tersi dir, eğer Fenafillâh olacaksa burda olması lâzım, obur tarafta Fenafillâh falan çeke bakıyor sadece, ne yazdırmışsın onun üzerine sunu yazdirmıştin işte, pasaporta bakiyorlar, bütün islemler burda yapilmiş zaten orda yapılacak artık ne kalıyor?
ALLAHU ZÜL- CELÂL in merhametine sığınmak kalıyor, başka bir şey var mi?
ALLAHU ZÜL- CELÂL kimsenin ecri zail olmaz diye anayasası vardır, yüze yakın belki âyet vardır, hâşâ ALLAHU ZÜL- CELÂL kaçıracak, silecek değil.
Ama merhamet başka şey, rahmet başka şeydir.
Rahmet bize Hakkın ihsanını getirendir.
Onun için bulutlara rahmet deriz, yağmur rahmettir, Resûlullah sav rahmettir, ama ALLAHU ZÜL- CELÂL e rahmet diyemeyiz.
Er-Rahîm ve Er-Rahmandir, yaratandır.
Onun içinde bizdeki Nuru Muhammediyetin bulunusu, Nur nedir?
Nur oluşumun adıdır.
Integral turev gibi.
Oluşumdur.
Havadaki nem yoğusmuşta şu olmuş o da soğumuşta buz olmuş gibi.
Bir git gel gibidir.
Ve gerçektir.
Eşya Esma Sıfat ve Zat.
Ben bunu ilk defa söylediğimde kıyamet koptu o zaman.
Yani insanlarla çok sohbetler falan oluyordu, anlayamıyorlardı, ALLAHU ZÜL- CELÂL i ben dışarda tutmuyormuşum gibi böyle yanlış anlıyorlardı.
Ama ALLAHın uzanımı var ALLAHta resimdir demiyorum ben.
Demiyorum ama anlatamıyorum.
Hani eşyadan sonra gelen esmayı anlayamıyor adam diyor ki hani şimdi El-Kerîm ismi ikram a dönüşecek öyle mi diyor?
Anlayamıyor çünkü.
Zaten sunu da anlayamıyor.
Allah kendi nurundan yarattıyı da anlamıyor o.
İllâ bir şey yaratsın istiyor.
ALLAH bir şey değil ki, onun için dar boğazda zaten Tasavvuf o bakımdan. Bir demeyeceksin sayacaksın deniyor.
Bir demeyeceksin sayacak.
Nasıl sayacak?
Sayamaz nasıl saysın, bir dedirmiyorsun çünkü.
Bir diyecek bir bir daha iki bir daha üç bir daha dört diyecek sen biri dedirmiyorsun.
İlk noktayı koyma çiz diyorsun.
Bin tane çizebilirsin, ilk noktayı koyma diyorsun.
Ne yapacak?
Hemen havaya çizer, ruyaya çizer, masala çizer.
Canının istediği yere çizer, neticede bu işin sonu çok acı olur, çünkü akıl bakımından çözülmez.
Bir şey varsa dört şeyi vardır onun.
Yani meselâ Yaratan dediğimizde dördü görmemiz lâzım. Çoktur da dördü kesin görmemiz lâzımdır.
Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın i görmemiz lâzımdır.
Onun içinde ALLAHU ZÜL- CELÂL hatırlatıyor bunu, El-Âhirdir El-Zâhirdir.
Eğer birisi desinki: Allah benden daha az zâhirdir! desin kâfir olur.
Allah ondan daha çırılçıplak üryandır.
Onun için giydirilmeye çalışıyor.
Yani dindarlar giydirmeye çalışıyor işin garip tarafı.
Bizim meselâ bu gurubun içerisinde meşhurdur meselâ, meğer mevlâm üryan imiş .
Gerçekten bu bir laf değildir, bir şiir değildir düzmece bir laf değildir.
Hakikatin ta kendisidir.
Ama illâ Allahu Zülcelâlin resmini ve heykelini düşünenler. Allahı bir şey sananlar zaten hiç bir şey bulamayacaklardır.
Ama buldukları zaman, kendi ağızlarından ALLAHU ZÜL- CELÂL in sözünü duyacaklar.
Devam edecek Inşaallah
"BELÂ!" DİYEN KİMDİ?
"KAÇTA KAÇ BELÂ! DENİLDİ?" DEMEK DOĞRU MUDUR?
Kulihvani: Tasavvuf dosdoğru bir şekilde Resûlullah save inenin fiilen uygulanması, ne yapmak gerekirse onu yapması insanın, ama bu çok önemli bir ölçüde olmalı.
Demin dedim meselâ yoz sofuların sözüdür.
Hakikaten öyle, ne diye adam:
Elest Bezminde, işte yüzde on diyenler şöyle olmuş.
Ayakta diyenler şöyle olmuş, oturarak diyenler böyle olmuş! .
Adama bak, daha yaratılmış bir şey yok ortada.
Yaratılmış bir şey yok iken, orada insan tasvir ediyor.
Çünkü o daima bir heykele indirmek istiyor.
Rabbısını dahi öyle yapmak istiyor zaten.
İllâ resme indirmek istiyor, resmin içinde aramayı bırak.
İşte bu bakımdan da o zorluklarla karsılasılıyor.
Elestü bi Rabbikum dediği ALLAHU ZÜL- CELÂL kendi nurundan halk ettikleri.
Var olmanın başka bir sırrı mı var, onlara bir özgürlük mü var?
Meselâ bir kişiye demiş mi ki: Hayır diye bil! diye, ne imkan sağlamış ki meselâ, daha doğrusu Çam ağacı dereden akacak olan suyu bilecek miydi.
Yani sistem değişmedi, her şey aynen devam ediyor benim anladığım kadarıyla şu anda.
Ama insan aklı öyle değildir.
Elestü bi Rabbikumda hiç bir terslik olamaz, çünkü olsa Kün Fe YeKün olamaz o kişi.
O varlık var olamaz çünkü öyle bir şey düsünülemez daha doğrusu.
Diyelim eğer olsada biraz sonra insan diyelim Darwin cilerin dediği ğibi maymuna dönüşür.
Başka şeylere dönüşür, halbuki terbiye eden öyle terbiye etmiştir ki asla değişemez, hiç bir şey değişemez.
Oynana bilir zarar verebilir ama sistem asla değiştirilemez.
İnsan ne bileyim bir keçi yapılamaz, bir yılan yapılamaz.
Yani genetik menetik denilen şey Rububiyyettir Rabbliktir.
Rabb olması için varlık olması lâzımdır zaten.
Ve Elestü bi Rabbikum meclisi, Uluhiyyetten Rububiyyete geçistir.
ALLAH var iken diye bir şey yok.
ALLAH var, nokta koy, ALLAH var ve bunu söyleyecek, duyacak kimse yok, bir şey yok, halk etmesi lâzım ALLAHU ZÜL- CELÂL in.
Muhatabı olması lâzım, işte o muhatab zaten Nur-u Muhammeddir.
Elestü bi Rabbkikume cevap verende o (Nur u Muhammed) dur.
KaaaLuuu dediler ki, derler ki, bir kısmı falan değil.
Doğrudan doğruya: Dediler ki.
Kim onlar, onların dışında kim var?
Hiç kimse yok.
Ben sen biz siz yok, onlar bütün Rahmeten lil âlemin bu işte.
Âlemlerin var olmasına sebep Belâ diyen ilk nokta.
Ana.İlk muhatab tek muhatab.
Ahmediyyet giriyor çünkü devreye hemen.
AHADİYYET >>>>> AHMEDİYYET
ULUHİYYET >>>>>> RUBUBİYYETe geçis yaparken.
Yani hep karşıtı vardır onların, bütün esmalar zuhur ederken, daima Resûlullah savden geçmekte.
İman da da ayni hatayı yapıyorlar.
İman azaldı, iman çoğaldı, halbuki iman elektrik gibidir, ya vardır ya yoktur.
Azlığı çokluğu, kişinin kendine bağlıdır.
Adam kafası pis bir ampül kullanıyordur, 100 mumluk elektrik varken 30 kullanabiliyordur.
Kendi kirletmelerinden dolayı.
Ama iman azalmış çoğalmış, o anlamda değil.
İmanın etkisi azalmış çoğalmıştır.
İman ya vardır ya yoktur.
Yani sinek pisler gibi, ampül sürekli kirlene kirlene, ya da adam onun üzerine siyah boya çekmiştir hiç göremiyordur.
Yani kullanamamaktadır o imanı.
Ama adam imanlıdır yalnız.
Bütün kotulükleri yapmaktadır, ama Allahtan da korkmaktadır ve gerçektende inanmaktadır, çünkü imanı vardır.
Onun için zaten cehennemden çıkabilmektedir.
İmanı olduğu için çıkabilmektedir.
Onun içinde "Lâ ilâhe illâlah" diyen cennete girer.
Çünkü o sadakat sahibi ise, işte bu şeylerde insanların sorunları var.
Gariban:Hocam peki, ilkl nokta Nur-u MİM orada şehâdeti yapan o, bizde o şehâdete kendi şehâdetimizi katıyoruz diyoruz.
Kulihvani: Onun içine girer, her şey onda, derc edilmiş halde demek istiyorum.
Bütün kâinat yalnız.
Rahmeten lil Âlemin âyetine çok iyi bakmamız lâzım.
Âlemlerin Rahmeti, rahmet noktasıdır çünkü.
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Enbiya 107. Ve ma erselnake illâ rahmetel lil âlemin. Ve seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir
Rahmet. Rahmet nedir?
Bak Barbaros. Ra harfidir, Ha harfidir, MİM harfidir.
Ordaki Med arapçadaki uzamak demektir uzamak.
Gölgenin uzaması, uzanıp gitmektir.
Ulaşmaktır oraya, ama uzanarak ulaşmaktır.
Akarak değil, uzanarak ulaşmaktır.
Med, med-cezir diyoruz hatta ayni şey. Med uzanarak gelmesidir, cezir geri çekilmesi gibi.
Bu daimiyette (daimiyet Uluhiyyete ait bir husustur), Muhammedi payın hak oluşu demektir.
Peki Re nedir burdaki ?
Onu İsal edendir, adeta fiş gibi ya da, ara kablosu ve ucundaki bir fiş gibidir.
Ordaki elektriği buraya aktarmak için bir araç, araç değilde işte bir araparçadır bir elemandır.
Mutlaka olması gerekir, yoksa o olamaz.
Risal, irsal, Re daima budur, ruyetdir, görüstür, rızadır, ortaya çıkıştır, onu görünur hale getirmektir.
Doğrudan doğruya sal etmektir, irsal dir.
Dolayısıyla Rahmet ; Allahtaki olan ihsanın bize uzanımıdır Medd idir.
Med cezir gibi, bize Medinin bize Hak oluşudur, bizde halk oluşudur.
Bizim hakkımızın bizde halk oluşu.
İşte bunu bize İsal eden rahmet, eğer bulutsa ona rahmet deriz, yağmursa rahmet deriz, Resûlullah sav ise rahmet deriz, bize kim getiriyorsa bunu.
Meselâ Allah rahmet midir?
Allah rahmet değildir, Er-Rahîmdir.
Rahmeti yaratandır.
Onun için bir bakıma, ana kelimelerinin analizini yapmak lâzım.
Ahad, Ahmed, Rahmed, bunlar hepsi birbirleri ile ilintili kelimeler.
O kadar çok ki bu Ahmediyyetteki MİM çok derin MİM dir, içerdeki MİM tek MİMdir.
Ama biraz sonra bu hemen ikilesir, Zâhir-Bâtın girer, biraz sonra üçleşir, bu Din Dünya ve Âhiret olur Muhammed asda.
Üç MİM olur. Yani zâhir-bâtın ve âhir girer devreye.
Nereye gitti Evvel ? Evvelde bir şey yok ki, Elestü bi Rabbikum, Elestü bi Rabbikum .
İşte bunu anlayamıyorlar. Yani orda Hayır demiş de burda da kâfir olmuş falan. Kardeşim adam kendisi kâfir oluyor, hâşâ Allah, kendi yaptı bir de kendi kâfir etmesin, yok bir şey böyle, zülum olur hâşâ, onun içinde, ilk defa söylüyorum ilk defa duyuyorsun, Muhammediyetteki üç MİM, dinimiz dünyamız ve âhiretimizdir diyorum.
Bir bakıma Zâhirimiz, bâtınımız ve âhirimizdir diyorum, bu açılımdır, bizdeki Nuru Muhammediyeti bulalım derken, Nuru Muhammediyeti üç yerde bulmamız lâzım.
Bir tane gibi gözükur ama içinde üçünü derc etmiştir ve tümüde mükemmeldir zaten.
Mükemmildir ayni zamanda Muhammed as.
Kendi mükemmel olduğu gibi ayni zamanda kemale erdiricidir, yoksa eremez kimse.
Nereye götürüyor?
Sence nereye götürüyor?
Yani Muhammediyette, bir defa imtihan denilen şey kişinin kendisinde fitraten yüklü olan Nuru Muhammediyetini bulmasıdır.
Bu prizi bulduğu zaman bu âletler çalışır zaten.
Bunun asgari ilmi ve edebi ögrenilir, nasıl kullanılacağı, herkesin kullanıcağı şekilde kimseye fazla yük yüklenmemiştir, dolayısıyla herkes onu kullanmalı bilmelidir kullanmayı ama.
Efendim çocuk yemeyi bilsin de içmeyi bilmesin.
Değil kardeşim, yemeyi içmeyi her şeyi kendi kaderi ve kadarınca aklı kadar doğrusu bilecek bilmelidir, bu bakımdan, öğretim eğitim yapılır.
Ama bu üç priz, hayalî priz değil ki bunlar.
Muhammed as daki bu üç MİM, Ben şu anda burdayım, ne var bende?
Açık şekilde Zâhir ve bâtın var. Âhir , Âhir daha yok. Ne denmekte ?
Böyle böyle yaparsan, oradaki Muhammediyete ulaşacaksın denmekte, bu ne demek?
Bu şu demek:
Nereye götürüyor dediğimin cevabını veriyorum:
Üç MİMi iki MİMe çektiğimiz anda bize en yakın olan Bâtın ve Âhir kalır, çünkü zâhir deyiz ya.
Bir daha çeksek, Bâtın da kalkar yalnız Âhir kalır.
Ebediyetteki, Ebediyetteki kalır.
Onun için Resûlullah sav İncilde Med olarak anılmaktadır.
Med olarak, çünkü Ahmediyyette biter çünkü, Muhammediyet Ahmediyyete devredilmiş olur.
Muhammediyet yavas yavas ortadan kalkar, zâhir bâtın silinir, ancak ehl-i âhir olanlar, çok yüksek olanlar kalacak, meselâ deccâl çıkacak, adami ikiye bölecek içinden geçecek, tekrar birlestirecek,..altın yapacak vesaire vesaire.
Eh inanmayacak hale gelecek akıllar, teknik çok yüksek düzeye ulaşacak, pek çok şeyi bitirdiğini zannedecek fakat, onlar yok diyecekler karşıt karşıtını bulacak, biz ciddi söylüyoruz saka maka değil ki varsa kimse gelsin bir çare bulsun diye, bulunması mümkün değil. MCn dir, hadı bakalım çözün kaçtasınız söyleyin bakalım üç, üçte bile değil daha, bu bir boş birşey değildir, bu bir teknik teoremdir. Teoridir.
Diyorumki öyle meseleyi çözmüş, her şey hallolmuş değil.
İşte bu bakımdan, bunlardanda zorluklar var.
Ne bakımdan ?
Yani siz kişinin kendi genetik kartı diyorlarya şimdi, fıtrî yapısında, ilahî yapısında, ana kartında üç Muhammediyet nurunu kendinin bulmasını ALLAHU ZÜL- CELÂLemrediyor.
Başka adam nasıl yapacak?
Ceryan almaz makinaları, âleti edevatı çalışamaz.
Çalıştırmak için ne yapacak?
Muhammediyet Cemdir çünkü, muhammediyetin içinde kim var? hiç kimse yokken ALLAHU ZÜL- CELÂL deki HABBE var HABİBULLAH var.
Sonra?
Resûiyyet makamında olan, kalkmayan, Resûlullah saviin bedeni ortadan kalkabilir, kalkması mümkün olmayan ALLAHU ZÜL- CELÂL e AHADe en yakın olan AHMEDİYYET teki MİM den bahsediyorum.
Ama bir beri geldiğinizde Mahmudiyetteki MİM vardır.
Tam buraya çıktığınızda Arabistanda bir kişi görürsünüz tümünü cem etmiştir o.
Tümü cemdir onda ve onun için çok muazzamdır.
Bilemeyen kişi zanneder ki ALLAHU ZÜL- CELÂL e ALLAH ve RESÛLU dediğiyere gitmek ister hemen, onun için FENAFİLLÂH deyince hemen oraya koşuyor insanlar, bu tarafa hiç koşan yok.
Evet, bilmem anlatabiliyor muyum Barbaros.
Halbuki ayni arapça gibi.
Sağdan yazılır soldan tercüme edilir diyorum bende.
Burdada öyledir, bu tarafa istikamet gösteriliyor gibi iken tam tersi dir, eğer Fenafillâh olacaksa burda olması lâzım, obur tarafta Fenafillâh falan çeke bakıyor sadece, ne yazdırmışsın onun üzerine sunu yazdirmıştin işte, pasaporta bakiyorlar, bütün islemler burda yapilmiş zaten orda yapılacak artık ne kalıyor?
ALLAHU ZÜL- CELÂL in merhametine sığınmak kalıyor, başka bir şey var mi?
ALLAHU ZÜL- CELÂL kimsenin ecri zail olmaz diye anayasası vardır, yüze yakın belki âyet vardır, hâşâ ALLAHU ZÜL- CELÂL kaçıracak, silecek değil.
Ama merhamet başka şey, rahmet başka şeydir.
Rahmet bize Hakkın ihsanını getirendir.
Onun için bulutlara rahmet deriz, yağmur rahmettir, Resûlullah sav rahmettir, ama ALLAHU ZÜL- CELÂL e rahmet diyemeyiz.
Er-Rahîm ve Er-Rahmandir, yaratandır.
Onun içinde bizdeki Nuru Muhammediyetin bulunusu, Nur nedir?
Nur oluşumun adıdır.
Integral turev gibi.
Oluşumdur.
Havadaki nem yoğusmuşta şu olmuş o da soğumuşta buz olmuş gibi.
Bir git gel gibidir.
Ve gerçektir.
Eşya Esma Sıfat ve Zat.
Ben bunu ilk defa söylediğimde kıyamet koptu o zaman.
Yani insanlarla çok sohbetler falan oluyordu, anlayamıyorlardı, ALLAHU ZÜL- CELÂL i ben dışarda tutmuyormuşum gibi böyle yanlış anlıyorlardı.
Ama ALLAHın uzanımı var ALLAHta resimdir demiyorum ben.
Demiyorum ama anlatamıyorum.
Hani eşyadan sonra gelen esmayı anlayamıyor adam diyor ki hani şimdi El-Kerîm ismi ikram a dönüşecek öyle mi diyor?
Anlayamıyor çünkü.
Zaten sunu da anlayamıyor.
Allah kendi nurundan yarattıyı da anlamıyor o.
İllâ bir şey yaratsın istiyor.
ALLAH bir şey değil ki, onun için dar boğazda zaten Tasavvuf o bakımdan. Bir demeyeceksin sayacaksın deniyor.
Bir demeyeceksin sayacak.
Nasıl sayacak?
Sayamaz nasıl saysın, bir dedirmiyorsun çünkü.
Bir diyecek bir bir daha iki bir daha üç bir daha dört diyecek sen biri dedirmiyorsun.
İlk noktayı koyma çiz diyorsun.
Bin tane çizebilirsin, ilk noktayı koyma diyorsun.
Ne yapacak?
Hemen havaya çizer, ruyaya çizer, masala çizer.
Canının istediği yere çizer, neticede bu işin sonu çok acı olur, çünkü akıl bakımından çözülmez.
Bir şey varsa dört şeyi vardır onun.
Yani meselâ Yaratan dediğimizde dördü görmemiz lâzım. Çoktur da dördü kesin görmemiz lâzımdır.
Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın i görmemiz lâzımdır.
Onun içinde ALLAHU ZÜL- CELÂL hatırlatıyor bunu, El-Âhirdir El-Zâhirdir.
Eğer birisi desinki: Allah benden daha az zâhirdir! desin kâfir olur.
Allah ondan daha çırılçıplak üryandır.
Onun için giydirilmeye çalışıyor.
Yani dindarlar giydirmeye çalışıyor işin garip tarafı.
Bizim meselâ bu gurubun içerisinde meşhurdur meselâ, meğer mevlâm üryan imiş .
Gerçekten bu bir laf değildir, bir şiir değildir düzmece bir laf değildir.
Hakikatin ta kendisidir.
Ama illâ Allahu Zülcelâlin resmini ve heykelini düşünenler. Allahı bir şey sananlar zaten hiç bir şey bulamayacaklardır.
Ama buldukları zaman, kendi ağızlarından ALLAHU ZÜL- CELÂL in sözünü duyacaklar.
Devam edecek Inşaallah