ÇÖL REHBER İSTER
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
ÇÖL REHBER İSTER
ÇÖL tıpkı deniz gibi üzerinde tufanın sürekli kopup, sürekli dindiği, her an değişip ama içinde bir şeyin bile değişmediği yerdir. Ve ortak bir tarafı daha vardır çölün denizle; " yön bulma " endişesi. Eğer rehberiniz yoksa, denizde de çölde de işiniz zordur. Bir yolun acemisi kör gibidir ve kör ancak görenin koluna girerse hızlı yol alır. Yokluğun sonsuz mekânında çöl yolcusunun vazgeçemeyeceği tek şey onu " yönsüzlük korkusundan " kurtaracak olan rehberdir.
Aslında insanın yönsüzlük serüveni, Onun yaratılarak koyulduğu Cennet'ten Yasak Ağaç'a dokunarak işlediği bir suç yüzünden indirildiği şu yeryüzü ÇÖLde başlamıştı. İki insan, Âdem ile Havva yeryüzünde uzun süre yönsüzlüğün şaşkınlığını yaşamış, bir bakıma " ALLAH'tan uzak kalmanın en büyük yönsüzlük olduğunu " anlamışlardı. Bu anlayışın getirdiği pişmanlık ve içten yakarışlar sonunda, sonsuz bağışlayıcı varlık olan ALLAH onlara tekrar yön vermiş, yol göstermiş, onları Arafat çölünde buluşturmuştu. Böylece insanlığa ilk rahmetin inişi de bir çölde gerçekleşmişti. İşte o günden bugüne ALLAH insanı yönsüz bırakmamış, gönderdiği rehberler aracılığı ile yönünü kaybetmiş insanlığa izlemesi gereken yolu göstermiştir. " Çölün rızkı göktendir " diye bir deyiş vardır. Rehberler de gök habercileri olarak getirdikleri vahy rızkını yeryüzü çölü sakinlerine dağıtmak üzere görevlendirilmişlerdir. Bu nedenle çöl rehbersiz geçilmez. Her rehber çölü tanımaktadır. Aslında çöl de onu tanımaktadır. Aralarında bir dostluk, bir sevgi oluşmuştur çöl ile rehberin. Birgün Uhud Dağı'nı arkadaşlarına gösteren ve " şu dağı görüyor musunuz? O dağ bizi sever, biz de onu! " diyen Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin işaret ettiği cinsten bir dostluktur bu. Rehber çok kişilere ışık tutmuş, onları ıssız kuruntularının karanlık gölgesinden kurtarmıştır. Çöle giren kimse için artık geri dönüş yoktur ve bu nedenle yolcu rehbere mutlak itaat etmelidir. Çölde itaatsizliğin anlamı ölümdür. Çünkü çöl, insanlar için bir denek taşıdır. Hepsinin adımlarını hisseder ve dalga geçeni öldürür.
Yönsüzlük çölünde yeşeren iki duygu; ümit ve korkudur. İnsan bu iki duygu arasında gidip gelmektedir. Hz. İbrâhim aleyhi's-selam tarafından çölde bırakılan Hacer'in - oğlu İsmâil'e su bulmak için - Safa ile Merve arasında gidiş gelişi gibi. Bir tepe ümidi bir tepe korkuyu temsil etmektedir. Çölün ortasında teslimiyet sınavı veren çaresiz ruhun koşuşudur bu. Ama bu arayış uzun sürmez, rehber görünür ve çölün içinden suyu çıkarmanın sırrını öğretir Hacer'e.
İşte rehber, bunalan/çırpınan insana sıcak kumların altından Zem - Zem'in serinliğini getirendir ve çölün bâtınındaki gerçek yanlız onunla keşfedilir. Bir rahmet bir şifadır O! Rehber bir vaha adamı değildir, yeşillikler altında oturmaz. O gölgeyi değil, Güneş'i tercih etmiştir. Kendini bir çile adamı olarak, kumları ve yıldızları saymaya adamıştır. Çölü geçinceye kadar yolcusu ile beraber yürür, bazen elinden tutar, bazen koluna girer, bazen de sırtına alır onu. İşi sadece yol göstermek değildir rehberin, aynı zamanda çölün tehlikelerini ve bu tehlikelere nasıl karşı koyulacağını da anlatır yolcuya. Onun tek sevinci, çölü geçmeyi başaran yolculardır ve bu mutluluğunu da bir damla gözyaşı ile gösterir görebilene!
Rehberlerin yaşamı da ölümü de çöldedir. Çöl bir anlamda rehberin kabridir. Çöl şehididir onlar. Yaşamları gibi ölümleri de bir rehber, bir feryat, bir çığlık, bir uyarı, bir tarihtir anlayana! Onlar çölün korkusuz, dayanıklı, yürekli, yanık bağırlı kahramanlarıdır. Dostla düşman serapla hakikat ancak onlarla keşfedilir. Kevser sevdalılarını sonsuzluk kervanına taşımak onların işidir. Bütün bunlara rağmen yaptıkları hizmetin büyüklüğüne karşı rehberlerin değişmez bir kaderi vardır. O da; horlanma, alay ve giderek en yakınlarından gördükleri ihanet. Çünkü getirdikleri gerçek aynasında birçokları kendi çirkinliklerini görür de bunu aynadan bilirler. Aslında kendi gerçeklerine karşı savaştadır onlar.
Kısacası; " çöl, bir arınma mekânıdır, bir işârettir ve ilmimiz dile getirildiğinde kaybolan işâretlerden ibarettir "
Necmettin ŞAHİNLER
bir çöl hikayesi kitabından alıntıdır.
- safa-merve
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12889
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
ZEVK 3571
Kûn feyekûn Kervanında, dizi dizi GÖNÜL ERİ
El Ele EL, YEDULLAHta!.. Çile ÇÖLÜnün REHBERİ!
Söz-Sohbet-Zevk-Hazzı Haktır! Halka Hizmetçi Olmaktır!
HAKKta HAKKtan HAKKa HAKKla! Önlerinde PEYGAMBERİ!.. (sav)
04.04.09 13:05
A k s a r a y
Bismillâhirrahmânirrahim.
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyil-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi...
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
"İnnellezine yübayiuneke innema yübayiunellah yedüllahi fevka eydihim fe men nekese fe innema yenküsü ala nefsih ve men evfa bi ma ahede aleyhüllahe fe se yü'tihi ecran aziyma: Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir. (Fetih 48/10)
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
"Kul in küntüm tühibbünellahe fettebiuni yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm, vallahü ğafurur rahiym: (Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Âl-i İmrân 3/31)
النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ
"Ennebiyyü evla bil mü'minine min enfüsihim :Peygamber, müminlere kendi canlarından daha önce gelir . (Ahzâb 33/6)