MELÂMÎLER

Cevapla
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

MELÂMÎLER

Mesaj gönderen MBurak »

Bismillahirrahmanirrahim

(Rahman ve Rahim Olan ALLAH’ın Adı ile)

MELÂMİLER

Melâmiler, bunlara Melâmetiler de denir. Bu ad dahi lügat yönünden bunlar için zayıf bir kelime olmuştur.
Bu gibi kişiler ALLAH yolunun efendileri ve önderleridir. Bütün alemin tek efendisi bunların arasındadır. İşte o büyük efendi de RESUL-U EKREM sallallahu aleyhi ve sellem efendimizdir.

Bunlar CENAB-I HAKK’ın emri ve nehiylerini bu alemde yerleştirdiler. Kuvvetlendirdiler. Sebeplerini yerinde açıkladılar. Yaramayanların da nedenlerini anlattılar. Dünya evine yarayacak hacetleri dünyaya bıraktılar. Ahiret gününün hacetlerini de ahirete bıraktılar. Eşyaya ALLAH’ın baktığı nazar ile baktılar. GERÇEKLERİ BİRBİRİNE KARIŞTIRMADILAR.

İşte bütün bu sebeplerin kalkması, bazı kişilerin çıkıp aksine cephe alması, hak ve hukuku yerinden kaldırıp başka bir yere koymaları, bunu getireni ve yerleştireni kötülemeleri, kadrini bilmemeleri, aldıkları emanete hıyanet eden, ŞİRKe ve ALLAH’ı inkara kadar vardığını gören MELÂMETİLERİN SÂDIK talebeleri erkekliklerinde değişik hâller gösteriyor, diğerlerinin talebeleri ise NEFSİ AHMAKLIK içinde çalkalanıp duruyorlardı. MELÂMİLERin KADRİ bilinmez. Ancak onları seven onlarla hususiyeti olan EFENDİLER bu makam ehlini bilirler.

Bunların sayıları bilinmez. Bunlar artarlar fakat eksilmezler. Bunlardan ALLAH’ın fukarası gelir ki, bunlar maddeten fakir, hiçbir şeyleri olmadığı halde, CENÂB-I HAKK yönünden FÂKİR değildirler. Hakikat ise, ALLAH’tan başkasına MUHTAÇ olmayı reddeder.

Hakikatte insanların CENAB-I HAKK’a nisbetleri yönünden durumu fakirliktir. Bu fakirliğin de ALLAH’tan değil, kendilerinden olmasıdır. CENÂB-I HAKK fakirin nesine muhtaç olur? Biliyoruz ki, CENAB-I HAKK kendisine iftikar edileceği bir şekilde zuhur etmiştir. İnsanlardan alacağı bir şeyi yoktur. CENAB-I HAKK, insanları kendilerine verdiği eşya ile gizlemiştir. Bu EFENDİLER ise, eşyalara, kendilerine tecelli eden HAKK mazharı ile bakarlar. İçinden İDRÂK ederek, BÂTINI ve ZAHİRi ne ihtiyaç hissederse, o vakit insan görmek ve işitmek ihtiyacını ve fukaralığını hisseder. Sahihteki hadiste CENÂB-ı HAKK bunu şu şekilde haber vermiştir:

İnnâllahe semia’l abd* ve besar* ve yed*

Burada bu fakir ancak ALLAH karşısında onu işitmek ve görmek fukaralığını hissetmiştir. Onun işitmesi ve görmesi HAKK’ın mazhariyetinden başka bir şey değildir.

Bütün eşyalarda da böyledir. ALLAH’ın mevcudattaki sirayeti ne güzeldir, ne inceliktir. Kendi kâvli:

Senürıhim ayatina fil afakı ve fı enfüsihüm (Fussilet 41/53)


Buradaki ayet dediği delil ve isbatlarıdır. Bu HAKK’ın görünüşü ve mazhariyetidir. İşte fâkirlerin hâli böyledir.
Fâkir kimse, her şeye ihtiyacı olmakla, nefsine muhtaç olan kimse olup kendisine muhtaç olunmayan kimsedir. Bu hâl ve sıfat en yüksek sıfat ve mertebedir.

Ebu Yezid Elbistami, der ki: ALLAHım, RABBİM sana nasıl yaklaşayım? Sana karşı bende Zillet ve fakirlikten başka bir şey yoktur, diye sızlanırdı. Cenâb-ı HAKK:

“Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun”
(Zâriyât 51/56)




Ben Cinleri ve İnsanları bana ibadet etmeleri için yarattım, buyururlar. Bundan çıkan mana ise; Bana Tezellül ve ihtiyaç his etsinler, beni tanısınlar, anlamı çıkmaktadır.

***


…

(Muhiddin-i Arâbî, Fütühat-ı Mekkiye)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
cankaya

Mesaj gönderen cankaya »

Muhammedinur sitesine istifade maksadı ile üye oldum ,Değindiğiniz konu güzel bir konu ,Abdulbaki GÖLPINARLI " Melamilik ve Melamiler " adlı eserinde ,Murat BARDAKÇININ önsözünde "Melamilik Tasavvufa ve Tarikatlara aksulamel olarak yani reaksiyon olarak doğmuştur diyor .Muhammedi Nur sitesinde Hem tasavvuf ve hemde Melamilik ten bahsediliyor .Söz konusu şahıs eserinde üçüncü nesil Melamilerden bahsederken Seyyid Muhammedi Nur dan bahsediyor . Konuyu biraz daha açar bizleri bilgilendirirseniz memnun olurum
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

MELÂMÎLER

Mesaj gönderen MBurak »

ALLAH’ın RIZAsı üzerlerine olsun.Bunlardan bir kısmı Sofilerdir. Bunların sayıları belli değildir; hem artar hem de eksilir. Bunlar cömer ve iyi ahlâk sahibi kimselerdir.

Ahlâkında yükseleme varsa tasavvufunda da yükselme olur, derler. Bunların makamı bir kalpte toplanmaktır. Bunlar Arapça’da Ye harfi ile sonuçlana üç kelimeyi kullanmazlar. Bunlar Liy, indiy ve metaiy. Bunlardan hiçbirisini kendilerine misafir edemezler. Bu üç kelime şu anlamı taşır. Liy-benim; , indiy-yanımda; metaiy -malım. Bunların ALLAH’ın varlığından başka hiçbir şeyleri yoktur.

Bunlar zaruret halinde dinin sıhhati uğrunda çalışırlar. Bunlardan bir kısmı Feylosof olarak görülür. Ayrıca bunlardan adetleri hilafına görülmedik şeyler görülür. Meselâ bunlar bizim tabii yürüyüşümüz gibi su üzerinde ve havada yürürler.

Bu hareketleri bilhassa Melâmîler ve Fukaralar huzurunda yaparlar. Çünkü onlar bunların yürüdükleri yerde, yürüyemez. Bir adım dahi atamazlar. Binalarda oturamazlar. Bir toplantıda bulunamazlar. Cenâb-ı HAKK’ın bir iş için kulunu nereden alacağını bilmezler ve duymazlar.

Tıpkı peygamberlerin ALLAH’a itaati, O’nun HUZURunda bulundukları gibi, kendilerinin emniyeti iktizası olarak bunlar da onlar gibi bazı fiil ve hareketlerde bulunurlar.

Cenâb-ı HAKK’ın bütün kullarına iyilik veya kötülük vereceğine inanmazlar. Çünkü dünyanın bir bela evi olduğunu bilirler. Her insan bundan dolayı kendi niyeti ve makam derecesine göre ve amelinin sonucu ile dünyada yerini alır ve haşirde de yerini bulur.

Cenâb-ı HAKK kendi peygamber ve elçilerinin ve salih kişilerin insan toplulukları tarafından öldürüldüklerini bize bildirmektedir. Bunları Cenâb-ı HAKK bu belalı dünyanın belalarından korumadı. İşte sofiler bu yüksek ahlâk ve sıfat sahibi kişilerdir. Bunlar hiçbir kimseninin bir ALLAH’ın kulunu bir şeye ve sıfata RAZI edemeyeceğini bilirler. Biri kabul etse diğeri kabullenmez.

Bu sebeple bunlar kendilerine ALLAH’ı MELÂİKEleri, EVLİYÂları ve ALLAH’a bağlı SÂLİH kişileri DOST olarak seçtiklerinden, ahlâk ve tabiatları da onlara benzer.
***


…

(Muhiddin-i Arâbî, Fütühat-ı Mekkiye)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

MELÂMÎLER

Mesaj gönderen MBurak »

ALLAH'ın RIZAsı üzerlerine olsun. Bunlardan bazı ALLAH'ın kulu var ki bunlara özellikle Feraiz Ehli derler. Cenab-ı HAKK bunları Medih yönünden;

ve kenu lene abidine

biz ibadet ediyorlardı, buyuruyor.

Bunlar ancak farzları yaparlar. Bu gibiler kendilerini, dağda, ormanda, sahillerde, çöllerde, vadi ve sahralarda kendilerini ve yollarını kaybeden seyyah dediğimiz kimselerdir.

Bunlardan evinde ve Cemaatlerle farzlarını yapanlar ve kendi nefisleri ile çalışanlar vardır. Bunlardan ayrı olarak bu saydıklarımızı bırakanlar vardır ki, bunlar zâhir ve bâtın salih kişiler olup, yalandan, hasetten, hırstan, kötülüklerden ve şerlerden HAKK Teâla'ca korunmuşlardır. Bu kişiler, kötü şeyleri iyi şeylerle değiştirmişlerdir. Bunlar yanlız sevabı olna şeyleri görürler. Kıyamet gününün dehşetini, cennet ve ateş onlarca görünür. Gözyaşları akıtırlar. Yanları ve dizleri cümle organları dua etmekten, acı içindedir. Rablerine korku ve istekle dua edip yalvarırlar.

Cahiller bunlara bir şey soracak olursa yanlız SELÂM verirler. Kötü söz duysalar dahi, iyi hisle ve duyguyla giderler. Kendileri daimi hâlde Rablarına secde ve kıyamda bulunurlar. İçlerini oruçla bağlar ve düğümlerler, kurtuluş(felâh!!!) yolunda yarış ederler. İsrafatn kaçınırlar, günahtan kaçınırlar.

İşte bunlardan birisi de Bağdat'tan Endülüs'e kaçıp Kurutuba'da oturan ve sonra da orada vefat ederek Abbas Kapısı'nda gömülen Abbasi Halifeleri'nden Ebu Leheb El-Fadıl ismindeki zat idi. Bu halifenin faziletlerini Ebu'l Kasım Halef ismindeki Şeyhimiz anlamış ve anlatmıştı. Ve halifenin ağzından dinlediği şu şiiri söylemişti:

Saraylarım Kubbelerim vardı, bıraktım kaçtım,
Saklanmanın artık faydası mı vardır.
Meskenim yerdir semadır tavanım
Bulutlarla çevrilsem ne ziyanı vardır.
Girersen bir gün evime benim
İmanlı bir kişi göreceğin vardır.
Gir dostum kilidim yoktur benim.
İçerde bekleyen bir fakir vardır.


ALLAH Rahmet eylesin. Dayım Ebu Müslim Elhulaniy bu taifenin büyüklerindendi. Geceyi ayakta geçirirdi. Şayet uyku ve yorgunluk üstüne çökerse yanında daima sakladığı değnekle ayaklarını döverdi. Ve bu dayağı binek hayvanından fazla hakettin derdi.

Efendimizn Eshabı, Resulullah Efendimizden sonra bizlerini geçeceklerini mi zannediyorlar?

Şuna yemin ederim ki kendilerinden sonra kişi yetiştirdiklerini bilsinler diye onları hiç bir şekilde sıkmadık. bunlardan birçok kişilere ve cemaatelere rastladığımız kitabımızın birçok yerinde işaret etmiş bulunuyoruz.

***


...

(Muhiddin-i Arâbî, Fütühat-ı Mekkiye)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
anlamak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 546
Kayıt: 12 May 2008, 02:00

Mesaj gönderen anlamak »

Peki biz kimiz? Biz bu insanları nasıl tanıyacağız? Böyle olmak istenir mi yoksa Allah istediğini mi böyle yapar?
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/anlamak.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen MBurak »

anlamak yazdı:Peki biz kimiz? Biz bu insanları nasıl tanıyacağız? Böyle olmak istenir mi yoksa Allah istediğini mi böyle yapar?
BiZ İNŞAALLAH SADECE ve SADECE ALLAH CELLE CELALUHU'ya KUL ve O'NUN MUHTEREM RESUL'ÜNE ÜMMET OLANLARDAN OLURUZ...

SEN ARAMA AZİZİM, O SENİ BULUR...

ALLAH C.C. DİLEMEK iSTEMESEYDİ BİZ DE DİLEYEMEZDİK...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9091
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

kulihvani yazdı: ZEVK 616

Aldın mı Aşk Abdestini, gamlı gönlünü yudun mu?
İki attan in bilelim, uyandın mı-uyudun mu?
Demir leblebi “Melâmet” Sırat sırtında İhvâni
Tekemmülün tepesinde, korkun mu çok umudun mu?...


19.01.1990 11:042 dr.

Melâmet : kelime anlamını sözlüklerde ararsan Kınanmışlık. İtab ve serzenişlik. Rezillik ve rüsvaylık. Ancak, Muhammedî tasavvufta eşyanın haikatı sırrına ulaşımın verdiği sonsuz iman ve güven sonucu halkın onu pervasız görüp horlamasıdır. Hiçliği anlayışın verdiği Muhammedi teslimiyyet ve istikametteki sadakat ve cidiiyet.
Resim
Cevapla

“Tasavvuf” sayfasına dön