Re: 9 H.z İSMAİL aleyhis selam
Gönderilme zamanı: 18 Tem 2011, 09:03
gönderen tamersah tarik
Hz İsmail aleyhis selamın hayatı
İsmail Aleyhisselâmın Soyu:
İsmail Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın, Hz.Hâcer'den doğan ilk ve büyük oğludur.[1]
İsmail Aleyhisselâmın Doğuşu,İsmail Aleyhisselâmın Annesiyle Birlikte Mekke'ye Götürülüşü, İsmail Aleyhisselâmın Kurban Edilmek İstenilişi, İsmail Aleyhisselâmın Sünnet Oluşu, İsmail Aleyhisselâmın Arapça Öğrenişi, İsmail Aleyhisselâmın Ok Atıcılığı, İsmail Aleyhisselâmın Ata Biniciliği, İsmail Aleyhisselâmın Davarcılığı, İsmail Aleyhisselâmın Evlenişi,İsmail Aleyhisselâmın Kabe'yi Babası ile birlikte yapışı... bahisleri için, İbrahim Aleyhisselâma âid bölüme bakınız![2]
İsmail Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:
İsmail Aleyhisselâm: boylu, boslu, ak saçlı, güzel ve nurlu yüzlü, kırmızımsı tenli [3], küçük başlı, büyük gözlü, uzun burunlu, kalın boyunlu, geniş omuzlu, uzun elli ve uzun ayaklı, çok güçlü ve kuvvetli idi.[4]
İsmail Aleyhisselâmın Peygamberliği Ve Bazı Faziletleri:
İsmail Aleyhisselâm; Babası İbrahim Aleyhisselâmın vefatından sonra da, gerek Kabe ve gerek Hacc amellerine âid hizmetleri yürütmek ve yönetmekte devam etti.[5]
İlk olarak Kabe'ye örtü örttü.[6]
Yüce Allah, İsmail Aleyhisselâma Peygamberlik verdi.[7]
Onu; Mekke'de ve Mekke çevresinde oturan Cürhüm ve Amalika halkı ile Yemen kabilelerine[8], Me'rib ve Haciramevt taraflarına [9] Peygamber olarak gönderdi. [10]
Elli yıl, onları, İslâmiyete davet etti. [11]
Davet ettiği kimselerden bazısı iman, bazı inkâr etti. [12]
İman edenler, pek az idi. [13]
İsmail Aleyhisselâm, vazifesinde sabr ve sebat edenlerdendi. [14]
Sözünde, sâdıktı. [15]
Günahkârları, Mekke Hareminden, ilk sürüp çıkarandı. [16]
Kendilerine üstün meziyetler verilenlerden[17], en hayırlı olanlardandı., [18]
Namazlarını, kılmalarını, zekâtlarını vermelerini Ev halkına ve kavmine emrederdi.
Kendisi, Allah katında Rızâ'ya ermişti. [19]
İsmail Aleyhisselâm; Mekke'nin sıcaklığından şikâyetlenince, Yüce Allah:"Ben, sana, Cennet'ten bir kapı (pencere), açacağım!
Kıyamet gününe kadar, oradan, sana serin serin yel esecektir!" buyurdu.
Pencere açılacağı bildirilen yer, kendisinin, vefat ettiği zaman, gömüldüğü Hicr İdi.[20]
İsmail Aleyhisselâmın Bir Vasiyeti Ve Vefatı:
İsmail Aleyhisselâm, ölüm döşeğine düşünce, kızı Nesîme'yi, Ays'a nikahlamasını, kardeşi İshak Aleyhisselâma vasiyet etti. [21]
İshak Aleyhisselâm da, Ağabeyinin bu vasiyetini, yerine getirdi. [22]
Babası İbrahim Aleyhisselâmın vefatından sonra, İsmail Aleyhisselâm da, vefat etti. [23]
Hicr'de gömülü bulunan annesi Hz.Hâcer'in yanına gömüldü. [24] İsmail Aleyhisselâm vefat ettiği zaman, yüz otuz yedi yaşında idi. [25] Ona ve Âline ve gönderilen bütün Peygamberlere selâm olsun![26]
Hatim Kazılırken İsmail Aleyhisselâmın Tabutuna Rastlanışı:
Abdullah b. Zübeyr; Haccac'ın, Mancınıkla attırdığı taşlarla yıkılan Kabe'yi, yeniden yaptırırken (Hicrî: 64), Hatîm'i kazdırdığı sırada, orada, yeşil taştan bir Tâbut buldu.
Bunun hakkında Kureyşîlerden bilgi istedi. İstediği bilgiyi, hiç birinde bulamayınca, Abdullah b. Safvan'a adam gönderip ondan sordurdu.
Abdullah b.Safvan:"Bu, İsmail Aleyhisselâmın kabridir. Onu, yerinden kımıldatma!" dedi.
Abdullah b.Zübeyr de, Tâbut'u, olduğu gibi bıraktı. [27]
İsmail Aleyhisselâmın Oğulları:
İsmail Aleyhisselâm, ilk zevcesini boşadıktan sonra [28], Cürhümîlerden Mudad b.Amr'ül Cürhümî'nin kızı ile evlenmiş, kendisinin, ondan on iki oğlu doğmuştu. [29]
Mudad'ın kızının ismi Ra'le idi. [30]
İsmail Aleyhisselâmın, Ra'leden doğan oğullarının isimleri şöyle idi:
1) Nâbit,
2) Kaydar,
3) Ezbel veya Ezbil
4) Mebşa veya Menşâ,
5) Mişma' veya Meşmae,
6) Maşı,
7) Duma,
8 ) Ezer veya Ezür,
9) Tayma,
10) Yatur,
11) Nebiş veya Neyiş,
12) Kayzuma [31]
İsmail Aleyhisselâmdan Sonra Kabe Hizmetlerinin Kimler Tarafından İdare Edildiği:
İsmail Aleyhisselâmın vefatından sonra, Kabe hizmetini, oğlu Nabit, üzerine alıp yönetti. [32]
Bu hizmetin, önce Kaydar, ondan sonra Nabit tarafından yönetildiği rivayet olunduğu gibi|[33];
İsmail Aleyhisselâmın vefatından sonra Kabe hizmetiyle, önce, Kaydar'ın, sonra, Teymen b. Nabt'ın, ondan sonra, Nabit b. Hemeysa', b. Teymen, b. Nabt'ın meşgul olduğu ve Nabit'in vefatı üzerine de, bu hizmetin, Cürhümîler tarafından görüldüğü rivayet ve Nabit'in şeceresi de, Nabit b. Hemeysa', b. Teymen, b. Nabt, b. Kaydar, b. İsmail Aleyhisselâm olarak kaydedilir. [34]
Kaydar'ın Bazı Özellikleri:
1) İsmail Aleyhisselâmın oğullarından Kaydar'ın yüzünde Muhammed Aleyhisselâmın Nûr'u parıldardı.
2) Savaşçılık,
3) Güreşçilik,
4) Ok atıcılık,
5) Avcılık,
6) Ata binicilik... gibi bir takım özellikleri de, vardı.
Her gün, av silahının yanına vardığı zaman, silahından, ya dişi bir geyiğin, ya da, bir kuşun:"Allah'ın ismini anmadıkça, beni, kesme! Besmele çekmedikçe de, yeme!" diye seslendiğini işitirdi. [35]
İsmail Oğullarının Mekke'den Dağılışı Ve Yönetimin Cürhümîlere Geçişi:
Nâbıt vefat ettiği zaman, İsmail Aleyhisselâmın oğulları, geçim bolluğu olan yerlere dağıldılar.
İçlerinden bazısı ise;"Biz, Allanın Hareminden ayrılmayız!" diyerek Mekke'de kaldılar.
Mekke'de kalanlar arasında, İsmail Aleyhisselâmın küçük yaştaki çocukları da, bulunuyordu. [36]
Bunun için, Kabe hizmetini, İsmail Aleyhisselâmın oğullarının ana tarafından babaları olan Mudad b. Amr'elcühenî, üzerine aldı. [37]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.48,49.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/233.
[2] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/233.
[3] Ebû Nuaym-Delâilünnûbüvve c.1,s.23, Beyhakî-Delailünnübüvve c.1,s.29, Süyûtî-Hasâisülkübrâ c.2,s.129, Diyar. Bekrî-Hamîs c.1,s.22.
[4] Hâkim-Müstedrek C.2.S.553-554.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/233.
[5] Yâkubî-Tarih c.1,s.221.
[6] ibn.Hacer-Fethulbâri c.3,s.366.
[7] En'am: 86, 89, Taberî-Tarih c.1,s.161.
[8] Taberî-Tarih c.1,s.161, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.192-193.
[9] Diyar. Bekrî-Hamîs c.1,s.145 .
[10] Taberî-tarih c.1,s.161, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.192-193, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.39.
[11] Diyar. Bekrî-Hamîs c.1,s.145.
[12] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.39.
[13] Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.145.
[14] Enbiyâ: 85.[15] Meryem: 54.
[16] Yâkubî-Tarihc.1,s.221.
[17] En'am: 86.[18] Sâd: 48.[19] Meryem: 55.
[20] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.312, Taberî-Tarih c.1,s.162, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.193.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/233-234.
[21] Taberî-Tarih c.1,s.162, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.125, Diyar.Bekrî-Hamîs C.1.S.145.
[22] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.125, Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,S.145.
[23] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.52.
[24] İbn.İshak, İbn.Hişam-Sîre c.1,s.6, İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.52, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.86, İbn.Kuteybe-Maarif s.17, Taberî-Tarih c.1 ,s.162, İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.125, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 ,s.193, Ibn.Haldun-Tarıh c.2,ks.1,s.39.
[25] İbn.Kuteybe-Maarif s.16-17, Taberî-Tarih c.1,s.162, Mes'ûdî-Murucuzzeheb c.2,s.48, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.193.
[26] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/234-235.
[27] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.312.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/235.
[28] Buharî-Sahihc.4,s.115, Taberî-Tarih c.1,s.132, Sâlebî-Araiss.83, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O4, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.58.
[29] İbn.İshak, İbn.Hişam-Sîre c.1,s.5, İbn.Sa'd-Tabakat c.1,8.51, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.81, İbn.Kuteybe-Maarif ş.16 Yâkubî-Tarih c.1,s.222, Taberî-Tarih c.1,8.161, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.125
[30] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.51, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.86
[31] İbn.İshak, İbn.Hişam-Sîre c.1 ,s.5, İbn.Sa'd-Tabakat c.1 ,s.51, ibn.Habîb-Muhabber s.386, Ezrakî-AhbaruMekke c.1,8.81, Yâkubî-Tarih C.1.S.222, Taberî-Tarih c.1,s.161, Mes'udî-Murucuzzeheb c.1,s.62, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.125, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.193, ibn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.39.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/235.
[32] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.52, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.81-82, Yâkubî-Tarih c.1,s.222, Dîneverî-El'ahbar s.9, ibn.Kuteybe-Maarif s.16, Taberî-Tarih c.2, s.198, Mes'ûdî-Nurûcuzzeheb c.2, s.49 , İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.3.
[33] Yâkubî-tarih C.1.S.222, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.331.
[34] Belazürî-Ensabüleşraf c.1,s.8,12.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/236.
[35] Diyar.BekrMHamîs c.1,s.146.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/236
[36] Yâkubî-Tarih C.1.S.222.
[37] ibn.İshak,İbn.Hişam-Sîrec.1,s.12O, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.81, Yâkubî-Tarih c.1,s.222, Taberî-Tarih c.2,s.198.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/236.
Re: 9 H.z İSMAİL aleyhis selam
Gönderilme zamanı: 08 Ara 2011, 14:56
gönderen sev-guzel
Fasil : KISSALAR BÖLÜMÜ
Konu : Kıssalar
Ravi : İbnu Abbas
Hadis : Hz. İbrahim beraberinde Hz. İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hz. İbrahim, kadını Beyt`in yanında Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid`in yukarı tarafında ve zemzemin tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke`de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hz. İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı. Hz. İbrahim aleyhisselam bundan sonra (emr-i İlahi ile) arkasını dönüp (Şam`a gitmek üzere) oradan uzaklaştı. İsmail`in annesi, İbrahim`in peşine düştü (ve ona Keda`da yetişti). "Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" diye seslendi. Bu sözünü birkaç kere tekrarladı. Hz. İbrahim, (emir gereği) ona dönüp bakmadı bile. Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi. "Böyle yapmam sana Allah mı emretti?" dedi. Hz. İbrahim bunun üzerine "Evet!" buyurdu. Kadın: "Öyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perişan etmez!" dedi, sonra geri döndü. Hz. İbrahim de yoluna devam etti. Kendisini göremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt`e yöneldi, ellerini kaldırdı ve şu duaları yaptı: "Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmını, senin hürmetli Beyt`inin yanında, ekinsiz bir vadide yerleştirdim -namazlarını Beyt`inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlarda mü`min olanların gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler" (İbrahim 37). İsmail`in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu. Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi). Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu. Onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalkıp, kendisine en yakın bulduğu Safa tepesine gitti. Üzerine çıktı, birilerini görebilir miyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi. Safa`dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı. Ciddi bir işi olan bir insanın koşusuyla koşmaya başladı. Vadiyi geçti. Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi. Bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir. Anne, (bu sefer) Merve`ye yaklaşınca bir ses işitti. Kendi kendine: "Sus" dedi ve sese kulağını verdi. O sesi yine işitti. Bunun üzerine: "(Ey ses sahibi!) Sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!" dedi. Derken zemzemin yanında bir melek (tecelli etti). Bu Cebrail`di. Cebrail kadına seslendi: "Sen kimsin?" Kadın: "Ben Hacer`im, İbrahim`in oğlunun annesi..." "İbrahim sizi kime tevkil etti?" "Allah Teala`ya." "Her ihtiyacınızı görecek Zat`a tevkil etmiş." Ayağının ökçesi -veya kanadıyla- yeri eşeliyordu. Nihayet su çıkmaya başladı. Kadın (boşa akmaması için) suyu eliyle havuzluyordu. Bir taraftan da sudan kabına doldurdu. Su ise, kadın aldıkça dipten kaynıyordu. İbnu Abbas (ra) dedi ki: "Allah İsmail`in annesine rahmetini bol kılsın, keşke zemzemi olduğu gibi akar bıraksaydı da avuçlamasaydı. Bu takdirde (zemzem, kuyu değil) akarsu olacaktı." "Kadın sudan içti, çocuğunu da emzirdi. Melek, kadına: "Zayi ve helak oluruz diye korkmayın! Zira, Allah Teala hazretleri`nin burada bir Beyt`i olacak ve bunu da şu çocuk ve babası bina edecek. Allah Teala hazretleri o işin sahiplerini zayi etmez!" dedi. Beyt yerden yüksekti, tıpkı bir tepe gibi. Gelen seller sağını solunu aşındırmıştı. Kadın bu şekilde yaşayıp giderken, oraya Cürhüm`den bir kafile uğradı. Oraya Keda yolundan gelmişlerdi. Mekke`nin aşağısına konakladılar. Derken orada bir kuşun gelip gittiğini gördüler. "Bu kuş su üzerine dönüyor olmalı, (burada su var). Halbuki biz bu vadide su olmadığını biliyoruz!" dediler. Durumu tahkik için, yine de bir veya iki atik adam gönderdiler. Onlar suyu görünce geri dönüp haber verdiler. Cürhümlüler oraya gelip, suyun başında İsmail`in annesini buldular. "Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?" dediler. Kadın: "Evet! Ama suda hakkınız olmadığını bilin!" dedi. Onlar da: "Pekala!" dediler. Aleyhissalatu vesselam der ki: "Ünsiyet istediği bir zamanda bu teklif İsmail`in annesine uygun geldi. Onlar da oraya indiler. Sonra geride kalan adamlarına haber saldılar. Onlar da gelip burada konakladılar. Zamanla orada çoğaldılar. Çocuk da büyüdü. Onlardan Arapça`yı öğrendi. Büyüdüğü zaman onlar tarafından en çok sevilen, hoşlanılan bir genç oldu. Buluğa erince, kendilerinden bir kadınla evlendirdiler. Bu sırada İsmail`in annesi vefat etti. Derken Hz. İbrahim aleyhisselam, İsmail`in evlenmesinden sonra oraya gelip, bıraktığı (hanımını ve oğlunu) aradı. İsmail`i bulamadı. Hanımından İsmail`i sordu. Kadın: "Rızkımızı tedarik etmek üzere (avlanmaya) gitti" dedi. Hz. İbrahim, bu sefer geçimlerini, hallerini sordu. Kadın: "Halimiz fena, darlık ve sıkıntı içindeyiz!" diyerek şikayetvari konuştu. Hz. İbrahim: "Kocan gelince, ona benden selam et ve "kapısının eşiğini değiştirmesini" söyle!" dedi. İsmail geldiği zaman, sanki bir şey sezmiş gibiydi: "Eve herhangi bir kimse geldi mi?" diye sordu: Kadın: "Evet şu şu evsafta bir ihtiyar geldi. Senden sordu, ben de haberini verdim, yaşayışımızdan sordu, ben de sıkıntı ve darlık içinde olduğumuzu söyledim" dedi. İsmail: "Sana, bir tavsiyede bulundu mu ?" dedi. Kadın: "Evet! Sana söylememi emretti ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi!" dedi. İsmail: "Bu babamdı. Seninle ayrılmamı bana emretmiş. Haydi artık ailene git!" dedi ve hanımını boşadı. Cürhümlülerden bir başka kadınla evlendi. Hz. İbrahim onlardan yine uzun müddet ayrı kaldı. Bilahare bir kere daha görmeye geldi. Yine İsmail`i evde bulamadı. Hanımının yanına gelip, İsmail`i sordu. Kadın: "Maişetimizi kazanmaya gitti!" dedi. Hz. İbrahim: "Haliniz nasıldır?" dedi, geçimlerinden, durumlarından sordu. Kadın: "İyiyiz, hayır üzereyiz, bolluk içindeyiz" diye Allah`a hamd ve senada bulundu. "Ne yiyorsunuz?" diye sordu. Kadın: "Et yiyoruz!" dedi. "Ne içiyorsunuz?" diye sorunca da: "Su!" dedi. Hz. İbrahim: "Allahım, et ve suyu haklarında mübarek kıl!" diye dua ediverdi." Aleyhissalatu vesselam der ki: "O gün onların hububatı yoktu. Eğer olsaydı Hz. İbrahim, hububatları için de dua ediverirdi." İbnu Abbas der ki: "Bu iki şey (et ve su) Mekke`den başka hiçbir yerde Mekke`deki kadar sıhhata muvafık düşmez (karın sancısı yaparlar). Bu, Hz. İbrahim`in duasının bir bereketi ve neticesidir). (Resulullah (sav) Hz. ibrahim`den anlatmaya devam etti:) "İbrahim (İsmail`in hanımına) dedi ki: "Kocan geldiği zaman, benden ona selam söyle ve kapısının eşiğini sabit tutmasını emret! (Çünkü eşik, evin dirliğidir)." Hz. İsmail gelince (evde babasının kokusunu buldu ve) "Yanınıza bir uğrayan oldu mu?" diye sordu. Kadın: "Evet, bize yaşlı bir adam geldi, kılık kıyafeti düzgundü! " dedi ve (ihtiyar hakkında) bir kısım övgülerden sonra: "Sana bir tavsiyede bulundu mu?" diye sordu. Kadın: "Evet sana selam ediyor, kapının eşiğini sabit tutmanı emrediyor" dedi. Hz. İsmail: "Bu babamdı. Eşik de sensin, seni tutmamı, evliliğimizin devamını emrediyor! (Sen yanımda değerli idin kıymetin şimdi daha da arttı" der ve kadın İsmail`e on erkek evlad doğurur.) Sonra, Hz. İbrahim Allah`ın dilediği bir müddet onlardan ayrı kaldı. Derken bir müddet sonra yanlarına geldi. Bu sırada Hz. İsmail zemzemin yanında Devha ağacının altında kendisine ok yapıyordu. Babasını görünce ayağa kalkıp karşılamaya koştu. Baba-oğul karşılaşınca yaptıklarını yaptılar (kucaklaştılar, el, yüz, göz öpüldü). Sonra Hz. İbrahim: "Ey İsmail! Allah Teala hazretleri bana ciddi bir iş emretti" dedi. İsmail de: "Rabbinin emrettiği şeyi yap!" dedi. Hz. İbrahim: "Bu işte sen yardım edecek misin?" diye sordu. O da: "Evet sana yardım edeceğim!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. İbrahim: "Allah Teala hazretleri bana burada bir Beyt yapmamı emretti!" diyerek atrafına nazaran yüksekçe bir tepeyi gösterdi." (İbnu Abbas) dedi ki: "İsmail`le İbrahim işte orada Kabe`nin (daha önceki) temellerini yükselttiler. Hz. İsmail taş getiriyor, Hz. İbrahim de duvarları örüyordu. Bina yükselince, Hz. İsmail, babası için (bugün Makam olarak bilinen) şu taşı getirdi. Yükselen duvarı örerken, Hz. İbrahim (iskele olarak) onun üstüne çıkıyordu. İsmail de ona (aşağıdan) taş veriyordu. Bu esnada onlar: "Ey Rabbimiz (Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!" diyorlardı." İbnu Abbas der ki: "Hz. İsmail ve Hz. İbrahim binayı yaparken (zaman zaman) etrafında dolaşarak: "Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen işiten ve bilensin!" (Bakara 127) diye dua ediyorlardı."
HadisNo : 4992