KaRa SeVDâ maSALLıMMM
Gönderilme zamanı: 30 Kas 2012, 19:57
KaRa SeVDa maSALLı->MMM
Es-salâtu ve’s-selâmu aleyke Yâ MuHaMMeDullah sallallâhu aleyhi ve sellem!
Es-selâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Sâhibe't- tâc
Sana olsun salât ve selâm, ey o tâcı giyecek!
ALLAHu Zü’l CELÂLi ve’l İKRÂM’ı, Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimiz gibi SEVen olmamıştır.
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimizide, Huveylid'in kızı Hatice aleyha’s-Selâm ANAmız gibi SEVen olmamıştır.
--- Hz. Ali kerremullahi veche anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Ahiretin) en hayırlı kadını Meryem Bintu İmrân'dır. (Dünyanın) en hayırlı kadını Hatice Bintu Huveylid'dir."
Ravi bunu söylerken, eliyle semaya ve arza işaret etti.
(Buharî, Menakıbu'l-Ensar 20, Enbiya 45; Müslim, Fezailu's-Sahabe 69, (2430); Tirmizi, Menakıb, (3887).)
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz; BİR HİRÂya SIĞINmıştı,
BİR de VELÂYET-i RESÛL FATİMATÜ’Z- ZEHRÂ aleyha’s-Selâm ANAmızın, RÂHMAN ve RAHÎYM MeMelerinden EMMdiği HATİCETU'L-KÜBRÂ aleyha’s-Selâm ANAmızın BAĞrına SIĞINmıştır!
Ey SEVen SEVilen SEVgili; El EMîN AŞK şehrinde bir "M"indER diler, SIĞINağıMız olan dİZlerinİZin dibine oturmayı dileriz.
Es SELÂMun aleyküm!
AŞK Şehrinde icâzetini alMIŞ Ey HATİCETU'L-KÜBRÂ aleyha’s-Selâm ANAmız!
Dünya YOLculuğumuzda her yer toz duman, göz-gözü görmüyor.
kervÂN tespit edilen yörüngede YOLuna devam etmekte.
Ağustos böceği misali KIŞ ve YAZ için hazırlıklarımız kıt. " eş- şitâi (kış) ve's- sayfi (yaz) " (106/KUREYŞ–2)
Dünya hayatında ki eğlencelerimiz devam etmekte "Ve mâ hâzihi'l- hayâtu'd- dunyâ illâ lehvun ve laibun " (29/ANKEBÛT-64)
ÇÖLde rüzgarlar yaz-kış, gece-gündüz çok çetin esiyor. " âmennâ (îmân ettik)" (29/ANKEBÛT–2) demeyi yeterli sandık.
O yüzden oyun-eğlence bahçesinde niceee fırtınalar biçiyoruz.
İSLÂM’da kadının yeri içler acısı. HÂLimiz perişan, değerlerimizi kaybettik.
Yerle bir edildi/ettik.
KADINlığımızdaki Es SETTÂR ÖRTüsünü kaybettik.
Ne acıdır ki sadece başörtüsü zannettik.
Yüreklerimizdeki ÖRTüyü kaldırdık da, farkında olmadık.
Bu yüzden HABİBULLAH HÂYAmızı yerle bir ettik.
Kadınlığımızı çok yanlış yere çıkarttırdık.
Sadece cinsel obje olarak kullandırdık.
Bizi soymalarına çırılçıplak bırakmalarına ses çıkarmadık. .
Bir milleti yıkmanın en kolay yolu kadınını çırılçıplak soyup bırakmaktır. (çırılçıplak derken kastetiğim İLİMsiz-EDEBsiz-İRFÂNsız-ERKÂNsızlık. )
Kadınlarımızı yüzyıllardır dinî sohbetlere almadılar.
--"Saçınız uzun aklınız kıt!" dediler.
--"Sen evinde otur evinin işini yap kabul günleri sana yeter! Kocan ne anlatırsa neye izin verirse onu yap. Onun sözünden çıkma! " dediler.
Ya koca, MuhaMMedî YOLda değilse!
Düşünmediler ki o kocayı da bir ana doğurdu ve yetiştirdi.
Kadınlara ilmi vermemek için çırpındılar.
Geri kalmış zihniyetle halimiz ortada ANAcığım.
Bütün VARlıklar KADIN üzerine kurulmamış mıydı?
KADINı pasivize ettiklerinde kâinât üşümeyecek miydi?
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimizden sizi çektiklerinde üşümeyecek miydi?
Yapayalnız kalmayacak mıydı?
ARAnızda ki KaRa SEVdânızı ÂNlayamadık/ÂNlatamadık!
Şeyhü'l- Ekber Arabî kaddesallâhu sırrahu’l-AZîZ; "HAKK'tan HAKK'ın alan Esmâ, KADIN kapısından çıkar!"
PİRimİZin buyurduğu gibi her canın doğarken ilk öptüğü eşik ANAsının RAHİYM eşiği değil miydi?
Öptükten sonra teşrif etmiyor muyduk dünyaya!
"Kullu nefsin zâikatu'l- mevti.: Her can ölümü tadacaktır. " (29/ANKEBÛT– 57) "KULLU" (bütün, hepsi) denmekte!
kadın ve erkek cinsiyet belirlemeden BÜTÜNün her bir parçası Ölümü tadacak, her tadanla bütün TaMMamlanacak ve TüMMlenecek.
Bu cahil cühelâ takımının BİZ KADINlara revâ gördükleri bunca zulmün hesabını nasıl verecekler!.
Hani koca dünya dar gelmişti de şehir-şehir, panayır- panayır ALLAHu Zü’l-CELÂLin ''DAVA''sını ''DAVET''çisi , Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimiz ''De ki: "Ey insanlar, şüphesiz, ben Allahın hepinize gönderdiği bir elçiyim. '' (7/A'RÂF-158) tebliğ ediyordu ya!.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Efendimizin buyurdukları: "(Dünyanın) en hayırlı kadını Hatice Bintu Huveylid'dir."
Aziz örtüsü dünyanın en hayırlı kadını HATİCETU'L-KÜBRÂ aleyhi’s-Selâm ANAmız sadece siz DUYuyor-UYuyordunuz ve SAHİB çıkıyordunuz..
ilk SAĞ ELinde tutan "Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! " (Vakıâ 54/8) pâk elli SAHİBEsi sizdiniz !..
Gayret-i MuhaMMedîyye İLE sarılıyordunuz, SAHİBliğe ve SABRa!
Hiç yalnız bırakmadınız, hep yanındaydınız. Her türlü zülme karşı canınızı maddî manevî hep siper etmiştiniz. Hiç vazgeçmemiştiniz.
Ve daha sonra sayısız SAHİB çıkan ve çıkılan Sabe-yi Güzin aleyhumsselam ile!..
Kulluk İmtihanı olan bu âlemde ateş ekip sahip-çıkıp da öbür âlemde ateş biçip ateşin sahib çıktıkları (Bakara 2/39) âyet-i celiledekilerden olmak istemiyoruz.
Sizden öğrendiğimiz SAHİBliği ve SABRı!
BİZde Gayret-i MuhaMMedîyye İLE sarılmayı öğreniyoruz.
BİZde SAHİB çıkan/çıkılan’ı ÂNladığımızda TaMMlanmayı/TüMMlenmeyi DİLerİZ!
Kul İhvÂNi Hocamız "BiR KaRa SEVdâ maSALLı yazsanda NÛR yedirsen!" demişti..
İçinde rengârenk hoş kokulu çiçeklerin bulunduğu, bülbüllerin şakıdığı, cennet misali bir bostana dönüştürüldüğü mânevî bahçemiz olan MUHAMMEDİNUR Sitemizde yapılan çalışmaların bereketiyle feyzlenerek DİLimiz döndüğünce ÂNlamaya /ÂNlatmaya çalıştık.
Dökülenler saçılanlar kırmızı duvak takmış gelinin sÂNdığında ki çeyİZleri misali إِن شَاء اللَّهُ
--- Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem otuz beş yaşındayken yağan yağmur ve seller Kâbe'nin duvarlarını yıpratmıştı. Mekkeliler, binâyı yeniden inşâ etmeye başladılar. Hacer-ül-esved taşını yerine koyma sırası gelince; her kabîle onu koyma şerefine kendisi kavuşmak istediğinden aralarında tartışmalar büyüdü. Dört beş gün süren bu anlaşmazlık sebebiyle neredeyse kan dökülecekti. Sonunda orada bulunanlar, Benî Şeybe kapısı tarafından ilk gelen kimsenin hakemliğini kabûl etmeye karar verd iler. O kapıdan girecek kimseyi beklemeye başladılar. O sırada Muhammed-ül-emîn lakabıyla bilinen ve hep kendisine güvenilir dedikleri Muhammed aleyhisselâm kapıdan girdi. İşte Muhammed-ül-emîn O'nun hükmüne râzıyız dediler. Peygamber efendimiz bir örtü üzerine Hacer-ül-esvedi koyup her kabîleden bir kişiye tutturarak taşı yerine yerleştirdi. Böylece büyük bir anlaşmazlık Muhammed-ül-emînin hakemliğiyle son buldu.
(Molla Miskîn, İbn-i Hişâm, Abdülhak Dehlevî)
Ey YED-i EMÎN Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimiz;
Senelerce üşüyorduk yalnızlığımızın soğuk yüzünde!
Her yer toz dumandı. Gözümüz gÖZümüzü görmüyordu.
Kendi ördüğümüz KÂBımızın duvarlarının arasına sıkışmıştık. Ne İLMimiz, nede EDEBimiz vardı.
KÂBımızı yeniden İNŞÂ etmek LÂzımdı.
HİZMETçinizi İKRÂM etiniz yetiştirdiniz imdadımıza!.
KÂBımızda şimdi penceresiz dÖRT duvarınızdayız.
SIĞINağımız OL-ÂN ; ''EVVELim O, ÂHİRim O, ZÂHİRim O, ve BATINım O!'' (Hadîd 57/3)
DÖRT duvarımızın ÖRTüsü Kadınlığımızın, Es-SETTÂR ÖRTüsüyle sarıp/sarmalanmak diliyoruz.
''dünyanın en HAYIRlı KADINı HATİCETU'L-KÜBRÂ aleyha’s-Selâm'' buyurduğu, ANAcığım El-EMÎN OL-ÂN Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem efendimizin,
SEVdâ yüreğinizdesiniz.
''nefsin vâhidetin '' (Nisâ 4/1) tek NEFSten yaratılmış AKRABAlarız olarak, BİZde NEFESlenmek için, İZninİZle KAPInızı çalıyoruz.
Ey CÂNımızın MEHRi Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem Efendimiz;
KADINlık elbisesinden soyunup ERliğin RÜŞTüne ERip, MuhaMMedî meydÂNınızda mendilinizi SALLamayı DİLiyoruz إِن شَاء اللَّهُ
MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....