SEN NEY' den İBARETSİN !

Cevapla
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

SEN NEY' den İBARETSİN !

Mesaj gönderen halimkok »

Resim

Eğer ki görmek için göze, duymak için kulağa mecbur ve muhtaç isek…
Ve diğerlerine…
Bir an için bu beş duyumuzdan mahrum kalmış olsak…
Bilinmez bir karanlıkta kalıveririz de geriye yalnızca düşünce kalır…

Mevlanâ Celâleddinî Rumî’ nin dediği gibi;
“Sen bir düşünceden ibaretsin… Gerisi et kemik…”

Oysa insan kendini et kemik sanıyor da…
Düşünce ve düşünebilmeyi zamanla… Büyüdükçe kazandığı bir özellik kabul ediyor…
İş böyle olunca daha başından yola ters bir başlangıç yapmış oluyoruz…

Yanlış atılan bir adımın telafisi için iki doğru adım atmak gerekir;
Birinci adım; Yanlış atılan adımı geriye almak ve ilk başlangıca dönmek…
İkinci adım ise bu sefer olması gereken yöne doğru bir adım atmaktır…

Bunu yaptığımızda fiili olarak yaptığımız yanlışı telafi etmiş olsak dahi…
Telafi edemeyeceğimiz bir şey vardır ki… Zaman.

Çünkü İlk adım doğru atılmış olsaydı sonraki iki adım da doğru atılacak ve üç adım mesafe alınmış olacaktı…
Oysa üç adımlık zaman geçmiş olmasına rağmen biz halen olmamız gereken yerden iki adım gerideyizdir…

Ömür boyu yapmış olduğumuz yanlışlara bu ölçüyle bakarsak…
Hiçbir yanlışın sayılı zaman olan ömrümüz açısından telafisinin mümkün olmadığını görürüz.

Lâkin şu bir Hakikat ki; Allah cc. Lütuf ve Kerem Sahibidir…
Ve Şüphesiz Allah cc. Gafûrdur, Rahîmdir…

Yürekten… Samimi bir tövbe ile tüm hataları bir kalemde sildiği gibi…
Her bir günah için de bir sevap yazmakta…

Elbette ki amacımız günah-sevap hesapları yapmak değil ama bunu bilmezsek
Dünya ve ahret hayatımızı karanlığa mahkûm edecek bir düşünceye kapılabiliriz.

قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَميعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحيمُ
Kul ya ibadiyellezine esrafu ala enfusihim la taknetu mir rahmetillah, innellahe yağfiruz zunube cemia, innehu huvel ğafurur rahîm.
De ki: ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağrifet buyurur, şübhesiz ki o öyle gafûr öyle rahîm o (Zümer Suresi 53.Ayet)

Allah cc. Kendisinden ümit kesilmesini kullarına yasaklamıştır…

İşte bir düşünceyle insan;
- Ben çok kötü bir insanım… Gayrı iflah olmam…
Diyerek kendini karanlıklara mahkûm edebileceği gibi…
- Ey Merhametlilerin En Merhametlisi… Bunca günahıma rağmen Sana geldim… Affını dilemeye geldim… Affet Allahım…
Dediği anda da aydınlık yolun yolcusu oluverir…

Şüphesiz ki Allah cc. Kulunun kalbini iki kudret parmağı arasında tutar ve dilediği yöne döndürür…
Dileyelim ki kalbimizi Dini İslam üzere sabit kılsın…

Çünkü kalpteki niyet… Yani düşünce doğru değilse… Ne adımların doğru olması… Ne de tüm zamanımızda doğru işler yapmış olmak kurtarmaz bizi…

İnsanın Allah cc. Nazarındaki kıymetini belirleyen de düşüncesidir… Yani niyetidir…

“Kıyamet gününde, şanı yüce Allah, mahlûkatı arasında hükmeder. Her sınıf insan, hesap vermek üzere huzuruna gelir.
Huzuruna ilk çağrılanlar, Kur’ân-ı kerîm okuyanlar, savaşlarda ölüp şehîd olanlar ve mal mülk servet sahibi olup bunu hayır yolunda sarf edenler.

Allahü Teâlâ, Kur’ân-ı kerîm okuyucusuna sorar: “Peygamberlerime gönderdiğim esaslar sana bildirilmedi mi? Kur’ân-ı kerîmin emirleri sana öğretilmedi mi?”
O cevap verir: “Evet ya Rabbi, bildirildi, öğretildi.”
Allahü Teâlâ sorar: “Peki, bildirilenle ve öğrendiklerinle, ne amel işledin? “
“Onu gece gündüz okudum.”
Bunun üzerine, Allahü Teâlâ buyurur: “Yalan söyledin!”
Melekler de derler ki: “Yalan söyledin! Sen Kur’ân-ı kerîmi Allahü Teâlâ' nın rızası için okumadın, “Filân kişi ne güzel okuyor” desinler diye Kur’ân-ı kerîm okudun. Ve senin için nitekim böyle de denildi.

Allahü Teâlâ sonra mal-mülk sahibine sorar:
“Sana verdiğim malı, mülkü serveti ne yaptın? O cevap verir:
“Sadaka verdim, sıla-i rahim yaptım, yakın akrabamı ziyaret ettim.
” Allahü Teâlâ buyurur: “Yalan söyledin!”
Melekler de derler ki: “Yalan söyledin! Sen Allah rızası için, akrabalarını ziyaret etmedin, sadaka vermedin! Sen, hakkında, “Ne cömert adam! Ne iyiliksever adam” desinler diye bunları yaptın. Ve senin için böyle dendi.

Daha sonra savaşta ölenler huzura getirilir. Allahü Teâlâ onlara sorar:
“Niçin öldürüldün?”
“Senin yolunda savaştım ve öldürüldüm.”
Şanı büyük Allah buyurur: “Yalan söyledin!”
Melekler de der ki: “Yalan söyledin! Sen, savaşa Allah için girmedin. Senin hakkında,
“Ne cesur adam” desinler diye girdin, savaştın.”


Ebu Hureyre’ den nakledilen hadisi şerifte; Niyet doğru değilse yapılan amellerin boşuna olacağı birkaç örnekle anlatılır;

Ama kalb güzelse, saf ve temizse…

Geçen gün camide namaz kılarken yanımda bir tane ufak çocuk var…
Babası namaza getirmiş…
Sol tarafımda hemen yanımda… Namaz başladı…
Ellerimizi bağladık kıyamdayız… Gözümüz secde mahallinde… Ama bizim yumurcak rahat durmuyor ki… Eğiliyor yüzüme bakıyor… Nereye bakıyorum gibisine…

Oturuyoruz… Bu sefer de yerinde sıkışmış olmaktan rahatsız olduğu için ileri geri hareketler yapıyor… Babasının dizine yatıyor…

Arada bir namaza da katılıyor… Secdeye gidiyor ama canı isterse hiç secde falan dinlemiyor… Neredeyse gözüm de kalbim de namazdan kaydı kayacak… Ben bundan çekinirken bakıyorum da o çocuk ne kadar rahat…

Diyorum ki kendi kendime;

Ey Allahım… Sen ne kadar merhametlisin… Bak şu çocuğa ne kadar emin senden… Ne kadar rahat… Sana karşı olan bu saf halimizi ne zaman yitirdik te böyle içimiz karardı… Neden seni bir çocuk saflığında bilemez olduk…

Et kemiksek… O çocuk ta et kemik…
Farkımız ne… Düşüncemiz…

Ve o düşünceler bazen öyle sarıyor ki içimizi…
Geçenlerde içim yine Pazar yeri…
Olumlu olumsuz nice düşünceler cirit atmakta içimde…
Halime bakıp ta dedim ki kendi kendime… “Ne olacak bu halin…”
Cevabı yoktu elbette ama aklıma su kaynatıcısı geldi…
Ketıl dedikleri var ya… Kabın içine suyu koyup ta düğmeye basınca başlıyor su ısınmaya…
Kapak kapalı. Su içeride mahkûm yanmaya… Tıpkı bedene hapsedilen biz gibi…

Düğmeye basılmış bir kere… Su ne kadar;
“Yandım piştim…” dese de… Nafile kurtuluş yok…
Ta ki her zerresi fokur fokur kaynayıp ta buharlaşıncaya kadar…
O zaman ne kaba ne de ateşe eyvallahı var suyun… Buhar olup uçarken ketılın düğmesi de şak diye kapanıverir zaten… Yanmak bitmiştir…

İnşallah buharlaşalım da kurtulalım… O AN’ a kadar da sabır ve tevekkül ile bir çocuk saflığında bakalım Allahımıza…

HÂLimce…
28.06.2010 – 18:15
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: SEN NEY' den İBARETSİN !

Mesaj gönderen Gariban »

Amin İnşaallah Halim Canım.
Dediğin adım atma bana mankenlerin podyum da ki yürüyüş örneğini hatırlattı. Ne alaka diye bilir birisi şimdi açıklayayım;
Mankenlikte bir sendrom vardir, podyum ucu sendromu, eğer sahneye yanlış ayakla girmiş ise ve acemi bir manken ise, podyumun ucundan dönüş yaparken adım sayısını ayarlayamazsa dönüş için podyum ucunda basacak yer bulamaz ve ayağını boşluğa atıp podyumdan düşebilir. Bu yüzden sahneye doğru ayakla girmesi lazımdır. Bir adımlık yer bulamaz sonra. Bu çok olmuştur , demek ki senin dediğin gibi niyetlerimiz adım atarken bizi yoldan dışarı fırlata bilmekte, tüm yürüyüşümüz boşa gide bilmekte.

Bu dediğin konu beni çok rahatsız eder bazen, kendimi gözden geçirirken, ben çeviri yaptığımda çevirinin ne maksatla yapıldığını düşünürüm sürekli, beğenilsin diye mi , Allah rızası için mi, vesvese gelirse hemen tevbe etmekteyim, Allah tüm hatalarımızı hayra tebdil eylesin niyetlerimizi halis Allah rızası için ve hizmetlerimizi hasbi ve habibi yapmayı bize nasip etsin inşaallah.
Güzel yazı için Allah razı olsun.

Es-Selam ve Dua ile
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: SEN NEY' den İBARETSİN !

Mesaj gönderen Gariban »

Ha unuttum eklemeyi, böyle ketil metil içinden buharlaşıp çıkıp kolay kolay kurtulamayız gibi biz Halim can. Aşık sanırım kaynar buhar olur bulut olur yağar bir daha kaynar, bir devran halinde bunu sürdürür gider gibi :)
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: SEN NEY' den İBARETSİN !

Mesaj gönderen halimkok »

Eyvallah Gariban Can… Senden de Allah cc. razı olsun inşallah…

Hani askerde daha çok sorun olur o yanlış adım meselesi…
Komutan;
- Uygun adım… Marş ! dediğinde… Sol… Sağ… Sol… Sağ…

İlk adımını sol yerine sağ attığında artık bir türlü tutturamaz…
Millet sağ adım atarken o sol adımını atar… Sol adım atılırken de sağ adımını atar…
Yanlış yapmış olmanın verdiği telaş ve korkuyla da iyice karıştırır sağını solunu…
Bütün yürüyüş yanlış olur sonuçta…

İşi bilen erken uyanır adımını düzeltir de…

Sonuçta yine de yanlış atılan bir adım için ömürden geçen zaman bir daha asla geri gelmeyecektir… Yani bu anlamda yanlışın telafisi mümkün değildir… Zamanının
% 100’ ünü doğru kullanma ihtimali kalmamıştır…

Zaten böyle bir şey mümkün değildir de… Çünkü insan eksik ve kusurlu kılınmıştır… Aciz kılınmıştır dünya imtihanının bir gereği…

Ki böylece her hata yaptığında pişmanlık duyarak Rabbinin yüceliğini hatırlasın ve af dilesin…

Peygamber Efendimiz (sav) : “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11) buyurmuştur.

Allah cc. ihsan eylememiş olsa... Kelamını bize iletmemiş olsa…
Resul ve Nebiler göndermemiş olsa zaten bizim bırakalım doğru yanlışı Allah’ ı bilme imkanımız yoktu ki…

Öyleyse asıl mesele Allah’ a karşı iyi bir zan besleyebilmekte… Ona en iyi ve en güzeli sunmak niyet ve azmini taşımakta… Şüphesiz ki O’ndan sonrası O’ nun işidir… Çünkü;

Zaten O buyurmakta ki; Ben kulumun zannı üzereyim… Beni nasıl düşünürse ona öyle muamele ederim…

Bunu da insanın düşünceden ibaret olduğuna başka bir delil sayabiliriz.

Muhammedi Muhabbetlerimle…
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön