Hüsn-ü zan

Cevapla
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Hüsn-ü zan

Bir an düşündüm 5 dakika öncesini. Somut olarak ne vardı 5 dakika önceki benden. Nedendir bilmiyorum hala düşünmeme rağmen bulabilmiş değilim. Hayal aleminde mi yaşıyorum, aklımın kandırmaları bilmiyorum ama diri olan her şey o andan ibaret sanki. İşte içtiğim bir yudum çay kanıma çoktan karıştı. Ağaçlar 1 dakika öncesinin ağacı değil, her geçen saniye bahara daha yakınlar ve tomurcuklarını açmak için bir adım daha attılar. Sürekli bir devinim halinde her şey.

Bize kalan sadece geçmişimiz dediğimiz o Anlarımızdan bize yadigar kalan günahlar, sevaplar, o Anki tercihlerimizin derunumuzda bıraktığı ferahlık ya da pişmanlık… Belki artık kullanıla kullanıla dillere pelesenk olmuş bazen alışkanlıktan söylediğimiz “hayırlısı olsun” ifadesini iyi anlamak ve hayatımıza layıkıyla yansıtmak gerekiyor galiba. Ol-an zaten bizim için “hayırlısı” değil midir.

Kul İhvani “İki şeyin münasebetinden OLAY, İki OLAYın münasebetinden ZamAN, iki ZamAN münasebetinden insan AKLında ZANN meydana gelir” diyor.

Madem An-da Zann ile yaşıyoruz o zaman zann larımızın hüsn-ü zan olmasına gayret etmeliyiz.

Bir hikaye dinlemiştim kimden dinledim nerden duydum hatırlamıyorum ama aklımda kaldığı kadarıyla şöyle idi;
---“ Babası oğlunu teheccüd namazına kaldırır hadi oğlum gel namazımızı beraber kılalım diye. Oğlu kalkar namazı kılarlar. Sonra çocuk pencereden dışarı bakar, karanlık bir sokak vardır.
Der ki
---“keşke şu insanlar da kalksalardı da namazlarını kılsalardı” der. Bunun üzerine baba oğluna,
---“oğlum keşke bunu diyeceğine sen kalkmasaydın” der.

Bu hikaye beni çok etkilemiştir ve bunu duyduğumdan beri insanları en azından bilerek eleştirmeyi, kınamayı, bırakmaya çalışmışımdır. Kimseyi eleştirmeye, kınamaya hakkımız yok aslında. Çünkü bu şekilde bir yaşam tarzı sürekli itiraz halinde, sürekli isyan halinde kişi için ızdıraptan başka bir şeye yaramıyor, yaramaz.

Derman Baba “Kaza ve kadere îmân, Allah'ın ilim, irade ve tekvin sıfatlarına îmân demektir.” diyor.

Bu şekilde anladığımızda zann larımızı hak ve hayır üzerine, güzellikler ve Allah’ın bizim için takdir ettiğine rıza göstermek olarak anlayabiliriz. Peşin hükümlü olmamak, kişinin düşüncesine, giyimine, yaşam tarzına bakıp eleştirmek sanki edebe aykırı bir hareket gibi geliyor ve bu şekilde bir yaklaşım tarzı sanki kişiye kendini diğerinden üstün görme manası içeriyor. Nitekim, Rasulullah sallallahi aleyhi ve selem “Bir mü’mini küfür ile itham eden onu öldürmüş gibi olur.'' (Buhari İman, 7) “Her hangi bir Müslüman diğer bir müslümanı tekfir ettiğinde, o kafirse kafirdir, değilse kendisi kafir olur.'' (Ebu Davut, Sünnet, 15) buyurmuştur.
Acizane bu şekilde içime geldi.

Es-Selam
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen Gariban »

Ne güzel ifade etmişsiniz Tamerşah Tarık can Allah razı olsun:
"Mâdem An-da Zann ile yaşıyoruz o zaman “zann” larımızın hüsn-ü zan olmasına gayret etmeliyiz. "
HaKKında en cok Su-i Zann'a düşülen kim ki desek, şüphesiz ki HaKK Teâlâ'dır derim.
Sabah'tan akşama kadar insanların bir çoğu şikayet ettikleri, “ol-sun” “ol-masın” demeleriyle sürekli Hakk'tan şikayet içinde ve O'na karşi Su-i Zann içerisinde değil mi? öyle olmasaydı su hadisi şerifleri söylemezdi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:


"Allahü Teâlâ’ya hüsn-ü zan ediniz!" [Müslim]

"Allahü Teâlâ’ya hüsn-ü zan etmek, ibadettir." [Ebu Davud]

"Allah’a yemin ederim ki, Allahü Teâlâ kendisine hüsn-ü zan ederek yapılan duayı, elbette kabul eder." [Berika]

"Kıyamet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehenneme atılmasını emreder. Cehenneme götürülürken arkasına dönerek, "Ya Rabbi! Dünyada sana hep hüsn-ü zan ettim" deyince, "Onu Cehenneme götürmeyiniz! Kulumu bana olan zannı gibi karşılarım" buyurur.) [Beyheki]

Bakiniz Fussilet Sûresinde Allah Celle Celaluhu şöyle buyuruyor:

وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيراً مِّمَّا تَعْمَلُونَ
"Ve ma küntüm testetirune ey yeşhede aleyküm sem'uküm ve la ebsaruküm ve la cüludüküm ve lakin zanentüm ennellahe la ya'lemü kesiram mimma ta'melun :Evvel kulaklarınız ve gözleriniz ve derileriniz aleyhinize şahadet eder diye sakınmaz idiniz ve lâkin zannetmiş idiniz ki Allah yaptıklarınızdan bir çoğunu bilmez"
وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنْ الْخَاسِرِينَ
"Ve zaliküm zannükümüllezi zanentüm bi rabbiküm erdaküm fe asbahtüm minel hasirin : İşte rabbınıza beslediğiniz o zannınız sizi helâke sürükledi de husrana düşenlerden oldunuz." [Fussilet Sûresi, (41/22-23) ]

Yine Fetih Sûresinde :
بَلْ ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَنقَلِبَ الرَّسُولُ
وَالْمُؤْمِنُونَ إِلَى أَهْلِيهِمْ أَبَدًا وَزُيِّنَ ذَلِكَ فِي قُلُوبِكُمْ وَظَنَنتُمْ ظَنَّ السَّوْءِ وَكُنتُمْ قَوْمًا بُورًا
"Bel zanentüm el ley yenkaliber rasulü vel mü'minune ila ehlihim ebedev ve züyyine zalike fi kulubiküm ve zanentüm zannes sev' ve küntüm kavmen bura:Doğrusu siz, Peygamber ve mü'minler ebeden âilelerine dönemiyecekler zannettiniz, ve bu, kalblerinizde allandı pullandı kötü zanna düştünüz de düşkün bir kavm oldunuz a" [Fetih Sûresi, (48/12)]

Hucurat Sûresinde ise Su-i Zann'a işareten:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيراً مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
"Ya eyyühellezine amenütenibu kesiram minez zanni inne ba'daz zanni ismüv ve la tecessesu ve la yağteb ba'duküm ba'da e yühibbü ehadüküm ey ye'küle lahme ehiyhi meyten fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahiym : Ey o bütün iyman edenler! Zannın bir çoğundan çekinin çünkü zannın ba'zısı vebaldir, tecessüs de etmeyin, ba'zınız ba'zınızı gıybet de etmesin, hiç arzu eder mi ki biriniz kardeşinin ölü halinde etini yesin? Demek tiksindiniz! O halde Allaha korunun, çünkü Allah tevvabdır, rahîmdir." [ Hucurat Sûresi, (49/12)]

Nasıl Hüsn-ü Zann edilir Allah'a?

ALLAH celle celâluhu ya hüsn-ü zann etmek O'nun El-Alîm, El-Azîz ve El-Hâkim Sıfatlarına hürmet etmek demektir. Allah her yaptığını bir hikmet ile yapandır, herşeyi bilendir. Hani diyor ya Ali-Imran Sûresinde :


“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde temiz akıl sâhipleri için ibret verici deliller vardır. Onlar ayaktayken, otururken, yanları üzerinde yatarken ALLAH’ı hatırlayıp zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında inceden inceye düşünürler ve (şöyle derler): Ey RABBimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen pak münezzehsin, bizi ateşin azâbından koru."(Âl-i İmrân Sûresi- âyet 190)”

Birisi otursa âlem üzerine tefekküre dalsa, zâhiri şöyle bir tetkik etse diyelim, fezanın namütenahiliğine baksa, kendisinin bu sonsuzluk içindeki bir galaksideki bir dünya üzerinde bir tane olduğunu görüp kendi acizliğini, muhtaçlığını, zelil oluşunu ve hiçliğini bir hissetse ve dese ki "Ey RABBimiz, sen bunları boşuna yaratmadın ve biz senden umudumuzu kesmedik. Bizi ateşin azabından ancak sen korursun, Sen bizim sabahtan akşama kadar içine düştüğümüz Su-i zannlarımızdan Subhansın, münezzehsin. Her yaptığını hikmetle yaparsın" dese, aha o adam iste orda tefekküre dalmiş Rabbi'ne Hüsnü Zann ediyor.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bir Hadis-i Şerif'inde mealen şöyle buyuruyor:
Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
(Müslim, Zühd, 64; Dârim, Rikâk, 61.35)

Şikayet etse Sui-zann olacak, mü'min bilirki başına ne musibet gelirse Hakk'tan bilir ve kendisi için bir hayr vardır muhakkak bunda diye hüsn-ü zann eder. Bir ni'mete kavuşsa şükreder, şükretmek bunun Hakk'tan geldiğini onaylamak kendinden bilmemek ve benliğine çekmemektir bir yerde.

Ne bileyim Tarık can yazın bunlar üzerinde düşündürdü beni biraz. ALLAH razı olsun çok güzel bir konuya değinmişsiniz.
Es Selâm ve sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
daglarkizi73
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Şub 2012, 21:11

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen daglarkizi73 »

İlk mesajımı yazıyorum Forum'a. İnşallah gerisi gelir.

su sözü irdelemeye çalıştı zihnim:

Kul İhvani: “İki şeyin münasebetinden OLAY, İki OLAYın münasebetinden ZamAN, iki ZamAN münasebetinden insan AKLında ZANN meydana gelir”

iki parcacığın etkileşimi Reaksiyon
iki reaksiyonun öncelik sonralık sıralamasi zaman göreceliliği
zaman çizelgesindeki reaksiyonlarin zaman görecililiğinin sıralanışı-akış-ZANN

Yani zann bir an'da bir Şey'in tekil olarak davranışından değil, çifti ile etkileşiminden meydana gelen olaylardan ve olayların zaman göreceliliği ile oluşur.

selam ve sevgiyle
Daglarkizi
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen Ahmed »

Daglarkizi73 kardeşimiz, hoşgeldiniz, mesajlarınızın ve katkılarınızın devamını bekliyoruz, inşaAllah!
tamersah tarik yazdı:Hüsn-ü zan
...
---“keşke şu insanlar da kalksalardı da namazlarını kılsalardı” der. Bunun üzerine baba oğluna,
---“oğlum keşke bunu diyeceğine sen kalkmasaydın” der.
Bu kıssayı ilk dinlediğimden beri ne zaman karşıma çıksa aklıma kıyas yapmak gelir. Bugün de sizin aracılığınız ile tekrar hatırlatıldı, Allah sizden razı olsun inşaAllah!
İlk kıyası yapan da çok iyi biliyoruz ki şeytan idi. Adem A.s.'a tüm melekler secde ettiği halde, kendi secde etmeyerek "Ben ondan hayırlıyım" demişti. Ne zaman bir olaya karşı kıyasa girişsem aklıma bu kıssa gelir ve daha sonra şeytanın kıyası gelir. İçim bir tuhaf olur, titrerim. Bazen de olay gerçekleşir ve sonrasında hatırıma gelir ve üzülürüm "düştüm tuzağıma gene" diye düşünürüm, Allah celle celaluhuna sığınırım. Kibrimizden tamamen kurtulmamızdan başka kurtuluş yolu gözükmemekte, bunu da tek başımıza yapmamız mümkün değil; elbette ki Allah celle celaluhunun izni ve inayetiyle başarabiliriz.
Kul İhvanimizin de sık sık tekrarladığı "Muhammedi olmak bir yükseklik getirmez tersine, olamamak alçaklık getirir." sözleri de aklımdan hiç çıkmamakta ve düştüğüm hatalardan çabucak kendime gelmemde yardımcı olmakta, Allah razı olsun!
Gariban yazdı:
Şikayet etse Sui-zann olacak, mü'min bilirki başına ne musibet gelirse Hakk'tan bilir ve kendisi için bir hayr vardır muhakkak bunda diye hüsn-ü zann eder. Bir ni'mete kavuşsa şükreder, şükretmek bunun Hakk'tan geldiğini onaylamak kendinden bilmemek ve benliğine çekmemektir bir yerde.
Ne bileyim Tarık can yazın bunlar üzerinde düşündürdü beni biraz. ALLAH razı olsun çok güzel bir konuya değinmişsiniz.
Es Selâm ve sevgiyle
garibAN

قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---"Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â (şey’en), innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun) : Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Hucûrat 49/14)

Gariban can sizin yazdıklarınızda bana bu ayeti kerimeyi hatırlattı ve açıkladı sizlerden de Allah razı Olsun, inşaAllah!
İş yerimde Ezanı Muhammedi çok net duyulmaz, vakit yaklaştıkça kulak kesilirim bazen Ezanı Muhammedi okunuyor mu diye. Okunuyor ise gider pencereyi açar dinlerim, tekrar eder ardından Tam davetin gereğini yerine getirmek için hazırlanırım. Bazen de dünya işlerine dalarım, Ezanı Muhammedi vakti mi gelmiş, okunuyor mu okunmuyor mu hatrıma gelmez. Bu durumu bir nevi suizan olarak düşünüyorum. Sizin tarif ettiğiniz gibi Gariban can tam bir mumin olduğumda bütün vakitlerin Ezanı Muhammedilerini önemseyecek ve bekleyecek, her vakit Hüsnüzan da olacağım, suizanlarım azalacak ve zamanla yok olacak diye umuyorum Rabbimden. Hem böyle olmak bana bir yükseklik ve ayrıcalık kazandırmayacak, olmadığım sürece alçaklık getirecek! Allah muhafaza, Rabbim cümlemize kolaylaştıra, inşaAllah!
Allaha Emanet olunuz, HAYR ile inşaAllah!

***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen kulihvani »

Resimyiğit yürek tamerşahcan,

Su-i zANN: Kötü zanna sahib olma, başkasının hareketini kötü zannetmektir.
Hüsn-ü zANN:Bir kimsenin veya bir hâdisenin iyiliği hakkındaki vicdâni ve iyi kanaattır. İyi fikirde bulunup, iyi olacağını düşünmektir.

İnsanoğlunun imkanla İmtihan Sahnesi olan hâlihazır HaYYat sahnesinde, en büyük ve zor imtihanı yine insanlarla olup, "İnsan Hakları" ilk sıradadır.
Dini, dili, ırkı, rengi, kavmi v.s. ne olursa olsun, bir cana kıyan tüm insanlara kıymıştır.
Halkına saygı, HAKK celle celâluhu'ya saygı kabul edilmiştir.

Âyet-i kerîmeler ve hadis-i şerîfler hele Vedâ Hutbesi tamamen insana saygıyı anlatır.
Geçen islâm âlimlerimizin koyduğu zarurât-ı hamse (beş zaruri kural): kişinin:
"Canı, Aklı, Namusu (Irzı), Dini Ve Malı" EMNİYETte olmalıdır...

Kâbetullah'ın bir haramiyyeti (hürmeti) olup, yıkmayıp saygısızlık etmemek gerekli iken,
Abdullah’ın (insanın) Canı-Nesli-Aklı, Irzı, Malı ve hakkında Sû-i Zann (kötü sanış) da haramdır!"
Sû-i Zann, kötü zanna sahib olma, başkasının hareketini kötü zannetmektir.
İnsanlar hakkında kötülüğüne şâhid oluncaya kadar Hüsn-ü zANN Sahibi olmak her müslümana FARZdır.
Böylece İnsan Mahremiyyeti DÖRDe çıkmıştır.


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Su-i zann etmeyiniz! Sui zan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayınız, kusurlarını görmeyiniz, münakaşa, hased ve düşmanlık etmeyiniz, birbirinizi çekiştirmeyiniz, kardeş gibi birbirinizi seviniz! Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, yardım eder. Onu kendinden aşağı görmez.” buyurmuştur.
(Müslim; 2563)


MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
daglarkizi73
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Şub 2012, 21:11

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen daglarkizi73 »

Burası kadın-erkek ayrım edilip söz istenecek yer değil diye, başımızı soktuk, selam verdik içeri girdik. Yanlış mi ettik? Hayırdır?
Erkeği kadını var mı Muhammedi nurun? Sahibi kim ki bunun?

Hüsn-ü Zann dedik. Doğru. Zira o yol o kadar da düz pürüzsüz değil, taşlı. Dikkat edelim de yürürken kendi ayağımızdan seken taşlardan biri kafamıza denk gelmesin.

Sağlık ve sıhhat ile...
Reyhan

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen kulihvani »

değerli kardeşimiz reyhan,

çok haklısınız ve ne alâksı var kadınla hüsn-ü zannın, kadından şikayetin,
anlamak mümkün olmayan bu mesajları kaldırdık.
her aklın terazsisi kendinde olması en güzelidir..
muhammedinur-un yolu açık ve bellidir..

MîM MuhaBBetle..
Resim
Kullanıcı avatarı
daglarkizi73
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Şub 2012, 21:11

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen daglarkizi73 »

Hüsn-ü zannınız her daim olsun, güzel günler dilerim efendim.
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen kulihvani »

daglarkizi73 yazdı:İlk mesajımı yazıyorum Forum'a. İnşallah gerisi gelir.

su sözü irdelemeye çalıştı zihnim:

Kul İhvani: “İki şeyin münasebetinden OLAY, İki OLAYın münasebetinden ZamAN, iki ZamAN münasebetinden insan AKLında ZANN meydana gelir”

iki parçacığın etkileşimi Reaksiyon
iki reaksiyonun öncelik sonralık sıralamasi zaman göreceliliği
zaman çizelgesindeki reaksiyonlarin zaman görecililiğinin sıralanışı-akış-ZANN

Yani zann bir an'da bir Şey'in tekil olarak davranışından değil, çifti ile etkileşiminden meydana gelen olaylardan ve olayların zaman göreceliliği ile oluşur.

selam ve sevgiyle
Daglarkızı

ResimHuu Dost!..

Resim

ZEVK 4795

Ye’cüc- Me’cüc.. Harut-Marut.. NE-dir ki Şİ’ra Yıldızı?!
Akıl-Nakil VicdÂNımda.. Resim SORularım Resim SAKlı SıZı!!?.
Ne Felsefe ne Tasavvuf?!. Resim İNSAN-ca ANLAmak HaKKım!
Ben DAĞların DELİsiyim!.. Resim hoş GELmişSEN Resim dağlar kızı!..


14.02.12 16:03
tktktrstkks..brs..


hoş geldin dağlarkızıreyhancan,

insan ham aklının, iki UÇ sınırı çok açık ve basittir,
her ESERin USTAsı her RESİMin RESSAMı VARdır… nokta…
gerisi AKLın kendi GELişimine BAĞlıdır artık…

akıl, sigara kağıdı kadar incelse bir yüzünde zÂHİR-madde, öteki yüzünde bÂTIN-mânâ İKİlemi VARdır..
bence ise, bir yüzünde madde-kısır akla dayanan felsefe ile mânâ- ilâhî nakle dayanan tasavvuf VARdır…
bu iki yüzün BİLişmesi-BULuşması-OLuşması ve “BİZ BİR-İZYAŞAması TEVHİDi tek amaç-sonuçtur!..

bu yüzdendir ki târih boyunca gerek sırf felsefe, gerekse saff tasavvuf;
kendilik zikkesine bağlı kısır döngüde-labirentinde dolap beygiri, ASLında ölü olan Ahmak AKILla uğraşmaz da,
her ÂN yeniden yenilenen-gelişen DİRİlen-zeki-silm AKILla muhatab olurlar..

materyalist sırf felsefede çok akıllı birisi, kendi değer yargılarıyla başka akılları KANDIRmak esâsındadır isteyerek istemeyerek.

Maddeyle Mânâyı TAMMlayan ve YARATANıyla TÜMMleyen selâmet tasavvufundaysa,
her AKLın kendisine zâten fıtraten-yaratılışta yüklenemiş olan, kendisine mahsus MuhaMMedî Hakîkat değer yargılarıyla EŞYÂnın hakîkatına yine kendisinde İNANDIRmak esastır..

Türkçe ve Arapça'sını bulamadığım Lâtince bir kelime vardır “anti-pot”;
ELLerinizi iç-içe yapıştırırsanız ya da burnunuzu AYNaya dayarsanız bu İŞlem “anti-pot”tur..

Hiç düşündün mü ki,
bu “İKİ SEN” in ARA KESiti CAM mıdır CAN mıdır?..
AYNadaki sen, sana;
ne eşittir, ne zıttır, ne AYNıdır ne de senden gAYrıdır..

İşte ham AKLın İKİ-liği, ŞEY-tÂN-lığı bu “anti-potSıRRıdır..
Bilirsin ki, AYNaların SıRRı-AYNalığına SeBeB olan, tükürsen SİLinen bir leke-ŞEYdir..
Amma SİLivermek, sâdece sen “ben”liğini gösteren tüm AYNaların ARDını silerek CAMa Çeviren İNSAN-ı KÂMİL oluvermek kolay sanma!.
Çünkü İNS-ÂN SıRRı, CANın CİSİM-CAMının arka YÜZündedir ve kolayca GEÇilemez bir yerdir-haldir-OLgudur HAYYat CAMMı..

BİZ açık-seçik MuhaMMedîyİZ!..
BİZim “BİZ”liğimiz sâdece ve sâdece MuhaMMed aleyhi's-selâmı TEMEL ALışımızdandır..
BİR” liğimiz ise çok basitçe, RASÛL aleyhi's-selâmdan ALLAH celle celâluhu ya GEÇiş ANlayışımızdır ve bu Kur'ân-ı Kerîm'ce de HAKKtır..
Çünkü Kelâmullah-Kur'ân-ı Kerîm, RABBu'l-Âlemîn SÖZÜ-Rahmeten li'l-Âlemîn SESinden ibârettir ve el ÂN HaYYdır hamdolsun!.

O’ndandır ki BİZ;
BİZ BİR-İZ” in bu çağdaki “İZÇAĞrısıyız İnşâALLAH ve hamdolsun!..

TEVHİDin tenezzül ve tevazu’u temelinde, Madde-Mânâ, Teknik-Tasavvuf İKİlisi..
Merkezdeki Özden de ÖZ-BİZ OL-AN RaBBu'l-Âlemîn Mânâsıyla, Muhitteki “küllîşey ALLAH'ın Nûrudur” Maddesi,
Meğer MEVLÂM ÜRyÂN imiş.. Suyun TESTisi BUZdanmış!.” Kul ihvÂNi Kıtmîrcesidir..

Lise okuyan her akıl bilir ki meşhur Enerji ama bizce VARlık formülünü!..
Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi Albert Einstein’in (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955),
“E = mc2” denkleminin ASLı,
“VARlık= k. M. C üzeri n olup, n= sıfırdan sonsuza kadar değer alır.” demekteyim ben de..
17 yıl matematik okudum ve 40 yıl da derbentli DELİ HasANlardan ders aldım, derim elbette…
Ve hamdolsun Diri Kur'ân-ı Kerîm okuyoruz her AN hayy olanın SÖZünü, her AN hayy olanın SESinden her AN hayy olarak DUYmaya UYmaya yaşayan bir akıllı can olarak azmetmekteyim sizler gibi İnşâALLAH!

Bu muhteşem teknik formül; sâdece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturulup deneysel olarak defâlarca doğrulansa da, “anti-pot” u olan MÂNÂ sıyla TAMMlanmdıkça boşlukta yüzecektir..

Kur'ân-ı Kerîm ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem CAMMlı CAN GÖZlüğümüzü takarak!..
“VARlık= k. M. C üzeri n olup n= sıfırdan sonsuza kadadır.” Formülüne BAKalım mı BİRlikte!.

Resim

Terâzinin SOLunda-Başta-EVVELde YARATANın yaratma Kudreti ve SAĞındaysa FİİLLeri var-YARATIKları…
k= katsayıdır ki akıl için 1 alınır kullanılabilir matematikte.
C= ışık hızı vs. ise de sâbit bir değerdir ve değiştireni üzerindeki Sıfırdan Sonsuza kadar değerler alan “n” dedir.

“n” ye “0” verdiğimizde üzeri “0” olan her şey “1” e eşittir kuralınca;
M=(m.c üzerin n) = m.1= m olur ki bu Madde KÜTLEsidir..

“n” ye “1” verdiğimizde üzeri “1” olan her şey kendine eşittir kuralınca;
M=(m.c üzerin n) = m.c= m.c olur ki bu KUVVETtir..

“n” ye “2” verdiğimizde üzeri “2” olan her şey karesine eşittir kuralınca;
M=(m.c üzerin n) = m.c2= m.c2 olur ki bu ENERJİdir..

“n” ye “3” verildiği hâli ise insan aklının takıldığı ve Teknik olarak çözüldü diye duymaktayız fizik âlimlerince batıda..
Oysa “n” ye daha sonsuz değer verilebileceklik beklemekte insan AKLını ki, AKL-ı KüLLü ANlasın..

Anlasın ki.. n=7 verildiğinde Güneşteki Hidrojen yangınından-Ölümünden ve Helyum doğumundan doğan ve tüm canlıların GIDA kaynağı bitkisel fotosentezin ASLı, ışık-ısı enerjisinden de öte adı konulmamış ama Kur'ân-ı Kerîm'de OL-AN YEŞİLlik-“DİRİ”-"BİLe" lik Hakîkatı BİLinsin-BULunsun-Olunsun ve YAŞAnsın İnşâe ALLAH!
Yaratanın her ÂN yeniden yaratışına,
Yaratıldığı günden beri dönen ve kıyâmete kadar da dönecek OLmak zorunda olan her ZERRE ATOMun DÖNüş “SEBBAHA” sına iştirak ŞÂHİDi olsun İnşâe ALLAH!..

DEmem o ki,
Sînendeki SEN-SÎNliğine SâHiBliğin BİZ BİR-İZliğimizdir İnşâe ALLAH!..
AKıLlarımıza makas atmadan, Şah DALlarını traşlamadan-taşlamadan, her ANdaki İKİ ŞEYliğimizi-ŞEY-t-ÂNlımızı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem MuhaMMed’iyyetinde MÜSLüM-ÂN EDelim İnşâeALLAH!..

Yaz.. Yazayım.. Yazalım.. “BİZ BİR-İZ”…
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem adına hesâbına ve şerefine,
İnsanlara Bedelsiz, Kıyassız, Şartsız ve Sebebsiz HASBî-HaBîBî Hizmet AŞK ARAbasının TEK-ERleri olarak AYıRmadan-gAYıRmadan HaKKça GEL-ip GEÇelim ve MuhaMMedî İZimiz YAŞAsın İnşâeALLAH!..

hayy dost!..


Kul İhvâni Resim Sözü Kes!
"Can" Dediğin Bir Nefes
Resim Bir Nefeslik Nâsibin
Gün Gelir Bulur Herkes…



MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....

Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
daglarkizi73
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Şub 2012, 21:11

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen daglarkizi73 »

Benim lakırtılarım direkt gelir de bilmeden etmeden testiyi kırarsam şimdiden affola.
Herkesi yaradılışında kelam ile ilişkisi -sanırım- şifrelenmiş. Buna ister kabin derinliği deyin ister anlama anlatma kapasitesi. Neysek oyuz inşaallah.

Kul İhvani hoca, matematik ile ilişkilendirmeniz beni çok mutlu etti, zira bazı şeyleri sadeleştirerek anlatmak için bundan daha kolay bir yol bilemiyorum. Ne kadarını kavrayabildim derseniz, bilmediğim kadarını inşaallah. Böyle yerlerde aldığım derecelerin lisansların hiç değeri olmuyor.Kap belli dolduran belli. İdrak yeteneğim, scanner (tarayıcı) gibi taradığım ufuk ile genişler inşaallah.

Hepinize selam ve sevgiler
Reyhan
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen nur-ye »

SEVgili kardeşim dağlarkızı Reyhan, ve aleyküm Es-SELÂM Rahmetullah ve Berakatühu
muhammedinur GÖNÜL teKKemİZe hoş geldin..


Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e bir adam : "İslâmın hangi hasleti (daha) hayırlıdır?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Yemeği yedirir ve tanıdığın-tanımadığın herkese selâm verirsin." buyurmuştur.
(Abdullah b. Amr (ra) dan; Müslim,Îmân 63 (30)

SÜNNET-İ SENİYYE’mİZe UYup devam ediyorum..

RaBBu’l-Âlemin > ALLAH celle celâluhunun İZNİ ve İNAYETİ ile,
Rahmeten li’l-Âlemin > Rasûlullah SALLallâhu aleyhi ve SELLem’in ŞİFÂlı ŞEFÂATI hürmetine,
PÎRimİZin Hasbi Habibi Hizmetinin HİMMETi ile,
DEVR-ÂNında-SEYR-ÂNında- CEVL-ÂNında ve HAYR-ÂNında!
Rabbenâ yessir velâ tuassir!
Rabbenâ temmim bi'l- Hayrünâ!..

Rabbımız kolaylaştır, zorlaştırma
Rabbımız hayrımızı tamamla!..
(sın) إِن شَاء اللَّهُ

Kendime KENDİmden!

Dışarıda gökyüzünden arza lapa-lapa kar yağmakta, birbirine benzemeyen şekillerde… ham AKLımın gönderdiği sinyaller ile onları tek bir şekilde gözümümün algıladığı kadarıyla GÖRmekteyim. KÖRdüğüm ettiğim aklımı NAKL lambasının ışığı ile farklı farklı dizaynlarda görebileceğim إِن شَاء اللَّهُ

yağan kar zahmet gibi görünmekte nice yakacaksız insanlara…
fakat kar ERİdiğinde KÂR olacak ota-köke- insanların hücrelerine işleyecek eriyen BUZ, RAHMET Olacak.

Kul İhvÂNi Hocam sohbetlerinde bizim SEVİYElenmemiz için testilerin içine konulacak şeyleri örnek verir.
Testimizin içine sirke koyarsak bir daha o testiyi sirke haricinde bir şey saklamak için kulananamaktayız. O ASİT testinin kendisinden başkasına zarar vermemekte.

şAYET; TESTime ASİT içeren şeyleri koymamayı başARIrsam hiç bir şey olmayacak, ASLını koruyup AYNı kalacağım إِن شَاء اللَّهُ

Kul İhvÂNi Hocam der ki; ''SUyun testisi BUZdandır.’’
MuhaMMedi Teknik Tasavvufun 4'lülerinden olan
BUZ-SU-BUHAR ve BULUT
İlahi İLMin, MuhaMMedi EDEBi ile ERENler yüreğinde SEViyelene SEVİYELENe;
BUZluktan çıkıp, eriyip İrfÂNı ile BUHARlaşıp RAHMET İNSANI olarak YAĞacağım ÂLEMe إِن شَاء اللَّهُ


M. DermÂN Babamızda ; ''SU testisi SU YOLUnda kırılır!’’ atasözlerini hafife alma hepsinde bir ÂNlam vardır. der.

İlmullah'ın özellik ve güzelliğince Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e sonsuz ve sınırsız SALLat-u SeLâM olsun!

MuhaMMedî MuhaBBetlerimİZle...
Resim
Kullanıcı avatarı
daglarkizi73
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Şub 2012, 21:11

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen daglarkizi73 »

Değerli kardeşler,
Süsüm yok kelime âleminde.
Dağlara gidip kaldım yaşım gençken, toydum toy. Sabahın oluşunu, gökyüzünün ışığı selamlayışını ve o mutlak sessizliği gördüm, o zamandan beri mi bilmem ama güzel selâmı lâyığı ile yapamadığımı anladım. “Ne alâka” derseniz, kudretin güzelliğini ve dünya üzerindeki aksini övmeyi belki kendime yakıştıramıyorum, ki o güzellikleri lâyığı ile selâmlayayım.

Selâmı adabıyla vermesini bilmiyorum, öğrenmediğimden değil.
Selâm derken selâmım tabiki "Selâmün aleyküm" "Ve aleykümü's-selâm ve rahmetullahi ve berekâtüh" dairesinde. Bu bir daire “es selâm-aleyküm-es selâm”

Bu gün “estagfurullah”ı çok söylemem gerek.
Hayırlı Cuma'lar olsun.
Selâm ve sevgiyle


Reyhan
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: Hüsn-ü zan

Mesaj gönderen simurg »

Şeyh Galib Hazretlerinin "Hüsn-ü Aşk" isimli eserini
bir radyo tiyatrosu olarak dinlediğimde Hüsn kelimesi bana hiç düşünmediğim mânâlar ile yer etmişti.

Eserde kahramanlardan birisinin adı "Hüsn"
diğer birininki ise "Aşk" idi.

Ne Aşk Hüsn'süz,
ne de Hüsn Aşk'sız bir mânâ ifde etmemekteydi.

oysa onca zaman "Aşk" sadece aşk kelimesi ile çağrışım yapmaktaydı aklımda,
demek hüsn ile birleşince mânâlar katlanmaya ve hakikatte de "Hüsn" leşmeye başlıyordu.

Zann kelimesi de aynı böyle,
zann sadece "Zann" dediğimizde kısa bir târife sığabiliyor olduğu hâlde
"Hüsn" veya "Su'i" öneklerini alarak sıfatlandığında bambaşka yönlere dönüyor yüzünü.

Ve seçimler ve tercihler panayırında, bize yine taraf olmak serbestiyeti
ve imtihanı kalıyor.

Zannlarımız güzelleştiği ölçüde güzelleşmemiz mümkün olmaya başlıyor.
sözlerimizi güzelleştirmek bile zannlarımıza bağlı.
ki ÖZ güzelliğine ne derece katkısı olacak düşünmesi bedava.

En güzel olanın Hüsn-ü zannı da en güzel zanndır elbette.
Kainatın Sultanı Âlemlerin Efendisi ve Rahmet Menbağı
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin,
"ne de güzel dişleri varmış" diyerek ölmüş köpeğe bakışı
bizim canlı insanlara bakışımızla mukayeseye bile gelmeyecek tarzda olmakta çoğu zaman!.

Can pazarında, zannlar imtihanında olduğumuz şu gölge oyunu âleminde,
güzelliklerin bedava hîbe edildiği halde taliblisinin az bulunduğu bu tezgâhlara
rağbetimizin artırılmasını
ve Rabbimizin Ümmet-i Muhammed'e (sallallahu aleyhi ve sellem)
kardeşlik ve muhabbet rahmetleri yağdırmasını dua edelim.

Gözyaşlarına duyarsız kalmaktan çekinmediği yetmeyerek,
kardeşlerinin kanlarını da akıtmaktan çekinmeyen bir ümmet
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti olabilr mi?


Bütün hırs ve ihtiraslarımız ve su-i zannlarımız bizi mahvetmeden
akıllarımız "silm" olsun da, hayra ve Hakk'ka taraf olmamız nasib ve ihsanımız olsun inşaallah.

kalbimizin zannlarının kötü olmasının ilk zulmü önce kendimize olmakta çünkü,
Güzelleşen zann ve duygularımızın yararını da ebedî iyilik ve güzellik olarak önce biz yaşayacağız.

Vakur kararlı ve hüsn-ü niyyet sahibi kullar olalım Rabbim,
ve Hüsn-ü muamele umduğumuz gibi, hüsn-ü zan ve hüsn-ü amel sahibi de olmamızı nasib et inşaallah!.

Âmin!..
Resim
Cevapla

“Serbest Kürsü” sayfasına dön