MUHİDDİN ARABÎ ve AKSARAY
Gönderilme zamanı: 08 Kas 2007, 23:06
MUH-İD-DİN-İ ARABİ AKSARAYDA
Sultan II. Kılıçarslanın Archelaisin = Garsaura nın yerinde kurduğu Aksaray büyük bir ilim merkezi olmuştu.
Büyük Selçuk Hükümdarı buraya İslâm Dünyasının her yerinden birçok âlimler davet etmişti.
Burası Konyadan sonra Selçuklular ın ikinci bir ilim merkezi olmuştu.
Daha çok Muh-id-din-i Arabî, Şeyh-i Ekber klişesiyle meşhur olan Muh-id-din Muhammed İbn-i Ali İbn-i Arabî de Rum Selçuk Hükümdarlarından Sultan I. İzz-ed-din Keykavusun (Keykavus 607 h. 1210-11 M. den 616 H. 1219-1220 M. yılına kadar hükümdarlık yapmıştır.) padişahlığı yıllarında Aksarayda bulunuyordu.
611 H. 1214 M. yılında Mekkede yazdığı Terceman-il-eşvak f-il-gazel-i v-en-nesib adlı kitabını Aksarayda Feth-üz Zehair-i ve-el-alak adıyla şerh etmiştir.
Kâtip Çelebînin Keşf-üz Zünûnunda bu kitap ve tercümesi hakkında yazdıklarını dilimize çevirerek buraya alıyorum:
Terceman-ül-eşvak ve razvat-ül uşşak :
Bu kitab 638 H. Yılında ölen Şeyh Muh-id-din Muhammed İbn-i Ali İbn-i Arabînindir.
611 yılı Recep, Şaban ve Ramazan aylarında yazmıştır.
Sonra bunu şerh etmiş ve Feth-üz-Zehair v-el-alak adını vermiştir.
Kitapta deniliyor ki :
Bunu Mekke-i Mükerremeyi ziyaret ettiği zamanlar yazmıştır. Bunda Rabbanî marifetler, ilahî nurlar, ruhanî sırlar vardır.
Bunu âşıkça gazel diliyle yazmıştır.
Bunu da halkın bu tarzda yazılmış olan şeylere büyük rağbet gösterdikleri, böylelerini dinleyenlerin çok olduğu için yazmıştır.
Bunu şerh etmesinin sebebini de şöyle açıklıyor :
Arkadaşı Ebu Muhammed Abdullah İbn-i Berd-el-Hâbeşî nin ve oğlu Elban İsmail in Halepte kendisinden istemeleridir.
Bunu kendisine Halep Kadısı Kemal Ebu Kasım İbn-i Adim okumuştur.
Bu şerh 61 yılı Rebi-ul-âhir ayında Aksaray şehrinde tamamlanmıştır.
(Keşf-üz-zünun, cilt1, sütun 396)
Muh-id-din-i Arabî bir sene evvel Mekke yi ziyaret ederken yazdığı gazelini bir sene sonra Aksaray da şerh etmiştir.
Vaktinin bir kısmını Aksaray da belki de bir medresede ders vermekle geçirdiği anlaşılıyor.
Biz Aksaray da II Kılıçarslan ın şimdi yok olan bir medresesi bulunduğunu kabul ediyoruz.
Muh-id-din İbn-i Arabî 562 H. 1066-67 M. yılında Endülüs ün Mersiye şehrinde doğmuş, orada İbn-i Beşküval dan ve başka meşhur âlimlerden ders almış, sonra şarka yönelmiş, Şam, Bağdad ve Mekke de en büyük bilginderden ve erginlerden feyizlenmiş, zâhîr ve bâtın ilimleriyle kendisini cihazlandırmıştır.
Bir ara irfan merkezi olan Konya ya gelmiş, Selçuk Hükümdarı kendisini saygılarla karşılamış, ikram etmiş, Konya da Sadr-ed-din Konevî nin dul anasıyla evlenmiştir.
Sadr-el-din Konevî yi yetiştirmiştir.
Sonra Şam a dönmüş ve orada 638 H. 1240-41 M. yılında ölmüştür.
El yazısı kitaplarını Konya da üvey oğluna bırakmıştır.
Bunlar Sadr-ed-din Konevî nin kütüphanesinde idi.
Sonra kütüphane dağıtılmış, el yazmaları, Muh-id-dinî Arabî nin hırkası ve ona Selçuk Padişahının hediye ettiği kıymetli seccade eski adıyla İstanbul daki Evkaf-ı İslâmiye, yeni adıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesine gönderilmişti.
Burada kıymetli hırka ve seccade çalınmıştır.
Bunlardan başka bu müzede 35 kadar da kıymetli seccade yok edilmiştir.
Bunları Muh-id-din-i Arabînin hal tercümesini yazarken kitabımızın başka yerinde genişçe bilgi vereceğiz.
Âbideleri ve Kitabeleri ile Aksaray Tarihi
İbrahim Hakkı Konyalı
(I. CİLT shf. 331-332)
Sultan II. Kılıçarslanın Archelaisin = Garsaura nın yerinde kurduğu Aksaray büyük bir ilim merkezi olmuştu.
Büyük Selçuk Hükümdarı buraya İslâm Dünyasının her yerinden birçok âlimler davet etmişti.
Burası Konyadan sonra Selçuklular ın ikinci bir ilim merkezi olmuştu.
Daha çok Muh-id-din-i Arabî, Şeyh-i Ekber klişesiyle meşhur olan Muh-id-din Muhammed İbn-i Ali İbn-i Arabî de Rum Selçuk Hükümdarlarından Sultan I. İzz-ed-din Keykavusun (Keykavus 607 h. 1210-11 M. den 616 H. 1219-1220 M. yılına kadar hükümdarlık yapmıştır.) padişahlığı yıllarında Aksarayda bulunuyordu.
611 H. 1214 M. yılında Mekkede yazdığı Terceman-il-eşvak f-il-gazel-i v-en-nesib adlı kitabını Aksarayda Feth-üz Zehair-i ve-el-alak adıyla şerh etmiştir.
Kâtip Çelebînin Keşf-üz Zünûnunda bu kitap ve tercümesi hakkında yazdıklarını dilimize çevirerek buraya alıyorum:
Terceman-ül-eşvak ve razvat-ül uşşak :
Bu kitab 638 H. Yılında ölen Şeyh Muh-id-din Muhammed İbn-i Ali İbn-i Arabînindir.
611 yılı Recep, Şaban ve Ramazan aylarında yazmıştır.
Sonra bunu şerh etmiş ve Feth-üz-Zehair v-el-alak adını vermiştir.
Kitapta deniliyor ki :
Bunu Mekke-i Mükerremeyi ziyaret ettiği zamanlar yazmıştır. Bunda Rabbanî marifetler, ilahî nurlar, ruhanî sırlar vardır.
Bunu âşıkça gazel diliyle yazmıştır.
Bunu da halkın bu tarzda yazılmış olan şeylere büyük rağbet gösterdikleri, böylelerini dinleyenlerin çok olduğu için yazmıştır.
Bunu şerh etmesinin sebebini de şöyle açıklıyor :
Arkadaşı Ebu Muhammed Abdullah İbn-i Berd-el-Hâbeşî nin ve oğlu Elban İsmail in Halepte kendisinden istemeleridir.
Bunu kendisine Halep Kadısı Kemal Ebu Kasım İbn-i Adim okumuştur.
Bu şerh 61 yılı Rebi-ul-âhir ayında Aksaray şehrinde tamamlanmıştır.
(Keşf-üz-zünun, cilt1, sütun 396)
Muh-id-din-i Arabî bir sene evvel Mekke yi ziyaret ederken yazdığı gazelini bir sene sonra Aksaray da şerh etmiştir.
Vaktinin bir kısmını Aksaray da belki de bir medresede ders vermekle geçirdiği anlaşılıyor.
Biz Aksaray da II Kılıçarslan ın şimdi yok olan bir medresesi bulunduğunu kabul ediyoruz.
Muh-id-din İbn-i Arabî 562 H. 1066-67 M. yılında Endülüs ün Mersiye şehrinde doğmuş, orada İbn-i Beşküval dan ve başka meşhur âlimlerden ders almış, sonra şarka yönelmiş, Şam, Bağdad ve Mekke de en büyük bilginderden ve erginlerden feyizlenmiş, zâhîr ve bâtın ilimleriyle kendisini cihazlandırmıştır.
Bir ara irfan merkezi olan Konya ya gelmiş, Selçuk Hükümdarı kendisini saygılarla karşılamış, ikram etmiş, Konya da Sadr-ed-din Konevî nin dul anasıyla evlenmiştir.
Sadr-el-din Konevî yi yetiştirmiştir.
Sonra Şam a dönmüş ve orada 638 H. 1240-41 M. yılında ölmüştür.
El yazısı kitaplarını Konya da üvey oğluna bırakmıştır.
Bunlar Sadr-ed-din Konevî nin kütüphanesinde idi.
Sonra kütüphane dağıtılmış, el yazmaları, Muh-id-dinî Arabî nin hırkası ve ona Selçuk Padişahının hediye ettiği kıymetli seccade eski adıyla İstanbul daki Evkaf-ı İslâmiye, yeni adıyla Türk ve İslam Eserleri Müzesine gönderilmişti.
Burada kıymetli hırka ve seccade çalınmıştır.
Bunlardan başka bu müzede 35 kadar da kıymetli seccade yok edilmiştir.
Bunları Muh-id-din-i Arabînin hal tercümesini yazarken kitabımızın başka yerinde genişçe bilgi vereceğiz.
Âbideleri ve Kitabeleri ile Aksaray Tarihi
İbrahim Hakkı Konyalı
(I. CİLT shf. 331-332)