MUHİDDİN-İ ARABÎ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
Her hâlinde ilmi istimal et!
Hakiki cömert, nefsine ilim ile cömertlik edendir.
Öğrenir, öğrendiği ile amel eder.
Bilmeyenlere öğretir.
Hadisi şerif meali:
ALLAHın, beni ilim ve hidâyetle göndermesi, yağmura benzer. Yağan yağmur, münbit yerlere isabet ederse, nebatatı bitirir. Bâzan da çorak yerlere isabet eder bir şey bitirmez amma, suyu da çekmez.
O su ile arazi sulanır ve içilir.
Bir yer daha var ki, ne nebat bitirir, nede su muhafaza eder.
İlmi öğrenip, başkasına öğreten ve ilmiyle amel eden, birinci sınıf gibi, ilmi öğrenip başkasına öğreten, ikinci gibi, ilmi öğrenip, kendinde kalan ve amel de etmeyen, üçüncüye benzer.
Ne nebat bitirir, nede suyu zapteder.
Kardeşim!
Sen, ilmi öğrenip amel edenlerden ol ki, ALLAH, sana Nûr versin. Bu ilminle amel edersen, ikinci bir ilme varis olursun.
O, ALLAHdan gelen bir ilimdir.
O, ancak sünnet-i şerife riâyet sayesinde ALLAHdan gelen bir feyzdir.
Bitmeyen, sonu gelmeyen ilimlerdir.
Ve şerefli ilimdir.
Sakın, ilimsiz hocalardan olma.
Başkasına faydan olsa bile, kendini yakarsın, ilmiyle amel eden hocalar Mürşidlerdir.
İstimal : (Amel. den) Kullanmak. Faydalanmak.
Mürşid : (Rüşd. den) İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran. Peygamber vârisi olan, kılavuz. Tarikat piri, şeyhi.
MUHİDDİN-İ ARABÎ HAZRETLERİNİN VASİYETLERİ-1
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
MUHİDDİN-İ ARABÎ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
ALLAHın mümin kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarına koşmak, sûretiyle sevgi göster!
Resûlullah şöyle temsil buyurdular:
Muhabbet esirgememek ve merhamette, müminler bir cesed gibidirler. O cesedin bir azasında ağrı olursa, vücudun her tarafından o ağrı duyulur.
Mümin kardeşleri hakkında bunu böyle düşünen, kardeşinin ferahıyla ferah, ezâsı ile müteezzi olmalıdır.
Eğer, bu hâl görülmezse, Din kardeşliği tahakkuk etmemiştir. Demek, müminolunca kardeşin çoğalıyor:
Bir de Mümin ALLAHın isimlerindendir.
Sûreta, bu ismi taşımak, nesebini ALLAHa bağlamaktır.
Mümin, müminin kardeşidir.
Onu terketmez.
Böyle Mümin olan, işleriyle, sözleriyle, hâliyle bunu tasdik eder. Öyle olunca, ALLAHın hıfzına girer.
Peygamberler masumdur.
ALLAH dosttan da Mahfuzdur...
Aza : organ.
Ferah : Şen, sıkıntıda olmayan. İç açıcı. Şenlendiren. * İnşirah. Sevinç.
Müteezzi : Ezâ duyan. Üzgün, incinen. Cefâ gören.
Tahakkuk : Bir şeyin doğruluğunun meydana çıkması. Gerçekleşmek. Delil ile isbat edilmek. Sabit ve hakikat olduğu aşikâr olmak.
Neseb : Sülâle, hısımlık, karabet, soy. Baba soyu, atalar zinciri. * Vuslat.
Hıfz : Saklama. Koruma. Siyanet. Muhafaza. * Ezber etmek. Hatırda tutmak. Kur'an'ı ezberde tutmak.
Masum : Günahsız, suçsuz.
ALLAHın mümin kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarına koşmak, sûretiyle sevgi göster!
Resûlullah şöyle temsil buyurdular:
Muhabbet esirgememek ve merhamette, müminler bir cesed gibidirler. O cesedin bir azasında ağrı olursa, vücudun her tarafından o ağrı duyulur.
Mümin kardeşleri hakkında bunu böyle düşünen, kardeşinin ferahıyla ferah, ezâsı ile müteezzi olmalıdır.
Eğer, bu hâl görülmezse, Din kardeşliği tahakkuk etmemiştir. Demek, müminolunca kardeşin çoğalıyor:
Bir de Mümin ALLAHın isimlerindendir.
Sûreta, bu ismi taşımak, nesebini ALLAHa bağlamaktır.
Mümin, müminin kardeşidir.
Onu terketmez.
Böyle Mümin olan, işleriyle, sözleriyle, hâliyle bunu tasdik eder. Öyle olunca, ALLAHın hıfzına girer.
Peygamberler masumdur.
ALLAH dosttan da Mahfuzdur...
Aza : organ.
Ferah : Şen, sıkıntıda olmayan. İç açıcı. Şenlendiren. * İnşirah. Sevinç.
Müteezzi : Ezâ duyan. Üzgün, incinen. Cefâ gören.
Tahakkuk : Bir şeyin doğruluğunun meydana çıkması. Gerçekleşmek. Delil ile isbat edilmek. Sabit ve hakikat olduğu aşikâr olmak.
Neseb : Sülâle, hısımlık, karabet, soy. Baba soyu, atalar zinciri. * Vuslat.
Hıfz : Saklama. Koruma. Siyanet. Muhafaza. * Ezber etmek. Hatırda tutmak. Kur'an'ı ezberde tutmak.
Masum : Günahsız, suçsuz.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
MUHİDDİN-İ ARABÎ HAZRETLERİ BUYURUYOR:
Her hangi bir musibete uğrarsan, mahzun olma!
Biz ALLAHın kuluyuz ve neticede ALLAHımıza döneceğiz de!
Hazreti Ömer derdi ki:
Hiç bir musibet görmedim.
Mutlaka onda, üç nimet vardır:
Birincisi, o musibet dinime gelmedi.
İkincisi, bu gelenden daha büyük olsaydı hâlim ne olurdu. ALLAH, o büyük felâketten korudu.
Üçüncüsü, günahlarıma kefaret oldu.
Müminin dünyada bir çok musibetlere mübtelâ olması, temizlenmesi içindir.
Tâ ki, tertemiz âhirete göçe...
Musibet : Umuma ve cemiyetin ekseriyetine gelen belâ.
Mahzun : Hüzünlü, kederli, derdli.
Kefaret : Kefaret : (Masdar gibi kullanılıyorsa da "keffâr" mübalâğa isminin müennesi olup, asıl mânası: örtücü ve imhâ edici demektir.) Bir mecburiyet altında veya yanlışlıkla işlenmiş günahı affettirmek ümidiyle şeriata uygun olarak verilen sadaka veya tutulan oruç. * Günahtan arınma.
Mübtelâ : Dertli. Hasta. Başı sıkıntılı. Rahatsız. Belâlı. Düşkün. Tutkun. Tutulmuş.
Her hangi bir musibete uğrarsan, mahzun olma!
Biz ALLAHın kuluyuz ve neticede ALLAHımıza döneceğiz de!
Hazreti Ömer derdi ki:
Hiç bir musibet görmedim.
Mutlaka onda, üç nimet vardır:
Birincisi, o musibet dinime gelmedi.
İkincisi, bu gelenden daha büyük olsaydı hâlim ne olurdu. ALLAH, o büyük felâketten korudu.
Üçüncüsü, günahlarıma kefaret oldu.
Müminin dünyada bir çok musibetlere mübtelâ olması, temizlenmesi içindir.
Tâ ki, tertemiz âhirete göçe...
Musibet : Umuma ve cemiyetin ekseriyetine gelen belâ.
Mahzun : Hüzünlü, kederli, derdli.
Kefaret : Kefaret : (Masdar gibi kullanılıyorsa da "keffâr" mübalâğa isminin müennesi olup, asıl mânası: örtücü ve imhâ edici demektir.) Bir mecburiyet altında veya yanlışlıkla işlenmiş günahı affettirmek ümidiyle şeriata uygun olarak verilen sadaka veya tutulan oruç. * Günahtan arınma.
Mübtelâ : Dertli. Hasta. Başı sıkıntılı. Rahatsız. Belâlı. Düşkün. Tutkun. Tutulmuş.