ÜVEYS EL-KARANÎ (ks)

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

ÜVEYS EL-KARANÎ (ks)

Mesaj gönderen nur_umim »

ÜVEYS EL-KARANÎ (ks)

“ZÜHD”ÜN ZİRVESİNDE ZEVK EHLİ


Kays b. Nuseyr b. Amr, babasından Üveys el-Kara-nî'nin fakirlikten çıplak kaldığını, bunun için kendisine iki kat elbise alıp giydirdiğini nakleder.

Muhârib b. Dîsâr, Resûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Ümmetimden öyleleri var ki, çıplak olduğu için câmiye gidemez. İmanı onları bu halde iken dilenmekten de alıkor, Üveys el-Karanî ile Furât b. Hayyân el-İclî bu zümredendir.”


Useyr b. Câbir anlatıyor ve diyor ki:
"Kûfe'de bir mecliste idik. Meclis dağılınca bir gurup insan orada kalıyordu. Aralarında öyle bir adam vardı ki onun gibi tatlı konuşan insan görmemiştim. Onu çok sevmiştim.
Arkadaşlarıma: “Bizimle oturan bu insanı tanıyor musunuz?” diye sordum.
Birisi: “Evet, Üveys el Karanî”dir” dedi.
“Evini biliyor musunuz?” dedim.
“Evet” dediler. Onu alıp evine gittim.
Kendisine: “Neden aramıza hiç çıkmıyorsun?” diye sordum.
“Aranıza çıkacak elbisem yoktur” dedi
—Arkadaşları bu hâlinden dolayı kendisiyle alay edip, ona eziyette bulunuyorlardı—
“Bu kaftanımı al ve giy!” dedim.
“Hayır, bunu yapma daha çok eziyet ederler” dedi.
Ben ısrar edince giyip topluluğun arasına çıktı.
“Kaftanıyla aldatan adamı görüyor musunuz?” diye laf attılar.
Tekrar gelip çıkardı ve “Gördün mü?” dedi."
(Râvi) Useyr sözlerine devamla: "Meclise gittim ve “Bu adamdan ne istiyorsunuz? Neden eziyet ediyorsunuz? Giyiniyor alay ediyorsunuz, çıplak kalıyor yine ediyorsunuz” diyerek çok sert konuştum.
Bir müddet sonra Küfe ehli bir heyet hâlinde Hz. Ömere gittiler.
Aralarında Üveys el-Karanî ile alay edenlerden birisi de vardı.
Hz. Ömer onlara: “Aranızda Karanî'lerden kimse var mı?” diye sordu.
Üveys ile alay eden adam: “Evet öyle birisi Kûfe'de aramızdadır” der.
Bunun üzerine Hz. Ömer şöyle bir hâdise anlatır:
“Resûlullah (sav): Yemende Üveys adında birisi size gelecek, orada annesinden başka kimse kalmayacak, kendisinde alaca hastalığı vardı. Allah'a dua etti; bir dirhem miktarı hâriç her tarafı düzeldi. Sizden her kim onunla karşılaşırsa ona söyleyin de sizin için istiğfar dilesin” buyurmuştu'
(Müslim, Fedâil 223. Hilye 2/79. Cem'u'l-cevâmi' 6571. Mişkâlu'l-mesâbîh 6257.)

Daha sonra bir gün bir adam çıkageldi.
Kendisine: “Nerelisin?” dedim.
“Yemenliyim” dedi. İsmini sordum.
Üveys olduğunu söyledi.
“Yemen'de kimsen var mı? dedim.
“Annem var” dedi.
“Peki sende alaca hastalığı var mıydı” diye sordum.
“Evet, daha önce vardı” diye cevap verdi.
“Öyleyse benim için istiğfar dile” dedim.
Bana: “Benim gibiler mü'minlerin emirine mi istiğfar dileyecek!” dedi.
Sonra ben ısrar edince istiğfarda bulundu.
Kendisine: “Benden ayrılma” dedim; fakat benden gizlendi.
Sonra duydum ki size, Kûfe'ye gelmiş.
Bu haberi duyan adam: “Böyle birisi aramızda yok, onu tanımıyoruz” der.
Hz. Ömer: “Hayır aranızdadır” deyince adam:
“Aramızda Üveys adında birisi var. Sürekli onunla alay ediyoruz” deyince Hz. Ömer:
“Ona yetiş ve [senin için istiğfar dilesin]” der.
Adam, Medine'den döner dönmez henüz ailesine varmadan Üveys'in yanma gider Üveys ona:
“Bu hâlin nedir?” diye sorar.
Adam Hz. Ömer'in anlattıklarını kendisine nakleder ve:
“Benim için istiğfar dile, ya Üveys” der.
Üveys Hz. Ömer'in anlattıklarını kimseye anlatmamak ve bir daha da alay etmemek şartıyla olur der.
Ve istiğfarda bulunur.
Râvi Useyr der ki: "Bir gece gidip yanma girdim ve kendisine: “Kardeşim bazen kayıp oluyorsun ve biz duymuyoruz” dedim.
Bana: “İnsanlardan çekmiyorum, herkes ameli ile başbaşa kalacaktır” dedi. Sonra yine gözden kayboldu ve gitti."


Muhammed b. Vâsi' in bildirdiğine göre Üveys el-Karanî namaz kılıp vazgeçen, sonra tekrar namaza kalkan bir adam görür ve ona bunun sebebini sorunca, şu cevabı alır:
"Namaza kalkıyorum, şeytan geliyor ve : “Sen gösteriş yapıyorsun” diyor. Vazgeçiyorum, oturuyorum. Bu sefer nefsim beni namaza teşvik ediyor, kalkıyorum"
Üveys ona: "Sen tek başına kaldığında da aynı namazı kılıyor musun?" der.
Adam: "Evet" cevabını verince "Öyleyse kalk namazım kıl, sen riyakâr değilsin" der.

Hasan Basrî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu haber verir: "Mudar veya Rebîa kabilesinden daha çok insan, peygamber olmayan birisinin şefaati ile ateşten çıkarılacaktır."

(Müsned 5/366, 257 3/469, 470 İbn Mâce 4316, ed-Dârimî 2/328, el-Müstedrek 1/470, Mevâridu'z-zem'ân 2598, Buhârî Târîhu'lkebîr 5/26. )

Bunun Hz. Osman veyahut Üveys el-Karanî olduğunu rivayet ederlerdi.

Sa'sa'a b. Muâviye rivayet eder der ki:
"Üveys b. Amir el-Karanî Karn kabilesine mensup olup tâbiîndendir. Aynı zamanda Kûfe'lidir. Derisinde alaca hastalığı çıkmış Allah'a gidermesi için dua etmiş, O da gidermiştir. Ayrıca: “Allahını: Senin bu nimetini bana hatırlatacak kadar küçük bir parça bırak” demiş; vücudunda bir parça izi de kalmıştır.
Mescide çok bağlı birisiydi. Bir de amcasının oğlu vardı ki sultandan ayrılmazdı. Üveys'in de aleyhinde konuşurdu. Onu zenginlerle beraber görünce:
“Bu onlardan bir şey koparmak istiyor”; fakirlerle görünce de: “Bu onları aldatmak istiyor” derdi.
Fakat Üveys amcasının oğlunu hep hayırla yâd ederdi. Ona uğradığında da kendisinden dolayı günaha girmesin diye hâlini gizlerdi.
Bir gün Kûfe'den bir heyet Hz. Ömer'in yanına gider. Aralarında Üveys'in amcasının oğlu da vardır.
Hz. Ömer: “Siz Üveys el-Karanî'yi tanıyor musunuz?” diye sorar.
Amcasının oğlu ileri atılarak: “O benim amcamın oğludur; kötü bir insandır, sizin tanımanıza değer birisi değildir” der.
Hz. Ömer ona: “Sana yazıklar olsun sen helak olmuşsun. Ona gittiğinde selamımı söyle, ona söyle, bana gelsin” der.
Amcasının oğlu Kufe'ye döner dönmez sefer elbiselerini çıkarmadan doğru Üveys'e gider ve onu mescidde bulur.
Ona: “Benim, için istiğfar dile amcamınoğlu!” der.
Amcasının oğlu kendisine: “Allah sana da mağfiret etsin ey Üveys, mü'minlerin emiri sana selam söyledi ve seni yanına çağırıyor” deyince: “Peki!” der ve doğru Medine'ye gider.
Hz. Ömer'in huzuruna girince ona: “Sen Üveys b. Âmir el-Karanî misin?” diye sorar.
O da: “Evet!” der.
“Peki sende alaca hastalığı var mıydı? Sen şöyle şöyle dua ettin de şifa buldun mu?” der.
Üveys: “Sen bunu nereden biliyorsun, ey mü'minlerin emiri? Vallahi hiçbir beşer bunu bilmiyor!” deyince,
Hz. Ömer şu cevabı verir: “Resûlullah (sav) bize haber verdi ve dedi ki: "Tabiînden Üveys el-Karanî diye birisi çıkacak; alaca hastalığına yakalanacak; sonra dua edecek ve Allah giderecek. Fakat: “Allahım, cesedimde Senin nimetini hatırlatacak bir benek bulundur” diyecek ve bir parça kalacaktır. Sizden kim ona ulaşırsa ondan kendisi için istiğfarda bulunmasını istesin!”
Hz. Ömer devamla: “Benim için istiğfarda bulun, yâ Üveys!” der. Üveys de: “Allah seni bağışlasın, ey müminlerin emiri!” der.
Hz. Ömer: “Allah seni de bağışlasın, yâ Üveys!” der.
İşiten herkes Üveys'e koşarak kendileri için istiğfarda bulunmasını isterler. Bu gelenler çoğalınca ölünceye kadar ortalıktan kaybolur."


Esbağ (İbn Zeyd)'m bildirdiğine göre Üveys'i Hz. Peygamberi (sav) görmeye gelmekten alıkoyan şey annesine iyilik ve hürmetidir.

Hasan Basrî'den gelen bir rivayete göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Rebî'a ve Mudar kabilesinden daha. fazla kişi, ümmetimden birisinin şefaatiyle cennete girecektir."
Havşeb, Hasan'm bu kişi için Üveys el-Karanî olduğunu söylediğini nakleder.


Ravilerden Ebü Bekr der ki: "Üveys'in kabilesinden birisine:
“Bu adam hangi hasletiyle bu dereceye vâsıl oldu?” diye sordum. Bana: “Bu Allah'ın bir fazlıdır dilediğine verir” dedi."
Rivayete göre Üveys, Sicistan'da öldü ve yanında daha önce mevcut olmayan kefenler bulundu.

Herim b. Hayyân el-Abdî der ki:
"Üveys el-Karanî'yi görmek için Basra'dan Kûfe'ye gittim.
Günlerce kaldım, onu görmedim.
Son derece sıcak bir günde öğle vakti Fırat'ın kenarına indim, bir de baktım.
Bir adam, saçı sakalı karışmış çok garib görüntüsü vardı.
Üzerinde peştemal ve ridâ olmak üzere iki parça elbise vardı.
“Acaba o mu, dedim?” yanına vardım.
Başına dikildim.
Baktı ve “Rabbimizi tesbih ederiz. Onun va'di mutlaka yerine getirilir* dedikten sonra:
“Seni bana kim gönderdi?” diye sordu.
Ben de “Allah” dedim.
Sonra elimi uzattım.
Her nedense kendisi elini vermedi.
Ben ağlamaya başladım.
Hâlimi görünce: “Ey Herim b. Hayyân, nasılsın kardeşim?” dedi.
Ben: “Allah hayrını versin, benim Herim b. Hayyân olduğumu nereden bildin? Oysa biz hiç görüşmedik” dedim.
O: “Nefsim senin nefsini tanıyor” dedi.
Sonra elimden tutarak ağlamaya başladı.
Ben de beraber ağladım.
Sonra şöyle dedi: “Ey Herim b. Hayyân, baban Âdem (as) öldü, Nûh (as), Allah'ın dostu İbrahim (as), Mûsâ (as), hep öldüler. Ey Herim, Muhammed (sav) de Öldü. Müslümanların halifesi Ebû Bekr ve dostum olan Ömer (ra) de öldü.”
Dedim ki: “Allah hayrını versin Ömer daha ölmedi.”
—Hz. Ömer'in hilâfetinin sonları idi—
Dedi ki: “Eğer anlarsan ben de sen de ölüyüz. Ey Herem, baban öldü; ya ateşte ya cennettedir!”
Daha sonra kendisine: “Resûlullah'tan (sav) işittiğin bir hadis söyle” dedim.
Bana: “Ben Resûlullah'tan birşeyler işitmedim, fakat ondan işitenden işittim” dedi.
“Öyleyse bu işittiklerini anlat!” dedim.
Bana şöyle dedi: “Ben kendi nefsime yeni bir kapı açmak istemiyorum kadı, müfti ya da muhaddis olmak istemiyorum. Nefsimin yeteri kadar meşgalesi vardır zaten.”
“Öyleyse Kur'ân’dan birkaç âyet oku!” dedim.
Şöyle dedi: “Rabbimin sözleri en doğru sözlerdir. En faziletli kelâm Onun kelâmıdır. En sağlam sözler Onundur.”
Sonra eûzu besmele çekerek Duhan sûresinin ilk kırk iki âyetini okudu.
Bitirir bitirmez de bir çığlık attı ve bayıldı.
Ben öldü sandım.
Sonra uyandı ve :
“Ey kardeşim, ben zâten üzüntülüyüm. Tek başıma yaşamayı daha çok seviyorum. Bana bir şey sorma” dedi.
Ben: “Bana dua et” dedim.
Şöyle dua etti: “Allahım, bu kardeşim Senin rızân için beni ziyaret ettiğini ve beni sevdiğini söylüyor; onun işlerini düzelt ve cennetine girdir!”
Sonra yola koyulduk. İkimiz de ağlıyorduk.
Ayrıldık rüyada hariç bir daha da görüşemedik."


Muğîre'nin haber verdiğine göre Üveys el-Karanî elbiselerini tasadduk etmiş ve çıplak kaldığı için Cumaya gidememiştir.

Abdullah b. Seleme der ki:
"Hz. Ömer zamanında Azerbaycan’da savaşıyorduk.
Yanımızda Üveys el-Karanî de vardı.
Derken hastalandı ve çok geçmeden vefat etti.
Bir yere indirdik.
Bir de ne görelim.
Kazılmış bir kabir, hazır su, ve kokulu kefen.
Yıkadık, kefenledik ve namazım kıldıktan sonra defnettik.
Daha sonra bazılarımız tekrar dönüp kabrini iyi tesbit edelim de gelir istiğfar dileriz dedik, döndüğümüzde kabri ne de izlerini yerinde bulamadık."

Useyr b. Câbir şöyle demiştir:
"Yemen'den heyetler geldikçe Hz. Ömer onlara:
“İçinizde Üveys b. Âmir el-Karanî var mı?” diye sorardı.
Nihayet bir gün ona denk geldi.
Ona: “Sen Üveys b. Âmir misin?” dedi.
O: “Evet” karşılığını verdi.
Ömer: “Teki sen Murâd ve Karn kabilelerinden misin?” dedi.
O: “Evet” cevabını verdi.
Ömer: “Sen hiç alaca hastalığına tutuldun da dirhem miktarı yer dışında şifâyâb oldun mu?” diye sordu.
O yine: “Evet” dedi.
Bunun üzerine Ömer: “Resûlullah (sav)ın şöyle dediğini işittim: "Size Yemen heyetleri içinde Murâd ve Karn kabilelerinden olan Üveys el-Karanî isminde biri gelecektir.
Alaca hastalığına mübtelâ olmuş; ancak dirhem miktarı yer dışında şifâyâb olmuştur.
Kendisinin çok hürmet ettiği bir annesi vardır.
Üveys bir konuda şöyle olacak diye dua etse Allah onu sözünde doğru çıkartır.
Eğer kendin için istiğfar diletebilirsen bunu yap!”

(Müslim, Kitâbu fedâili's-sahâbe, no: 225)

Hz. Ömer devamla: “Bizim için istiğfar dile” dedi ve ona:
“Ne tarafa gidiyorsun?” diye sordu.
“Kûfe'ye” cevabını verdi.
Ömer: “Senin için Küfe valisine bir mektup yazayım mı?” dedi.
Üveys: “Halkın arasında olmayı tercih ederim” karşılığını verdi."
(Ravi diyor ki:) "Ertesi sene, Kûfe'nin ileri gelenlerinden bir zat hacca geldi ve Ömer'le karşılaştı.
Ömer ona Üveys'i sordu.
Adam: “Yoksul ve muhtaç bir vaziyette” dedi.
Ömer de ona Resûlullah'm (sav) yukarıda geçen sözlerini nakletti.
Adam Kûfe'ye döner dönmez Üveys'in yanına gitti ve :
“Benim için istiğfarda bulunur musun?” dedi.
Üveys: “Sen daha yeni hayırlı bir yolculuktan döndün, asıl sen benim için istiğfar dile” dedi ve Ömer'le karşılaşıp karşılaşmadığını sordu.
Adam : “Evet” deyince onun için istiğfarda bulundu.
İnsanlar durumu sezince yüzünü dönüp gitti."
(Ravi diyor ki:) "Üzerinde bürd denilen bir elbise vardı. Onu görenler: “Üveys bunu nereden bulmuş?” diyorlardı."

Atâ el-Horasânfnin rivayet ettiğine göre, Üveys el-Karanî’nin yanında hacdan söz açılır.
Kendisine: "Sen hacca gittin mi?" diye sorarlar,
"Hayır" der.
Sebebini sorduklarında, sükût eder.
Orada bulunanlardan birisi: "Binek benden" der.
Birisi de: "Masraf benden" der.
Diğeri de: "Azık benden" der.
Üveys de kabul eder ve böylece hacca gider.


Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Mesaj gönderen kulihvani »

ÜVEYS EL-KARANÎ

; عن أسير بْنِ جَابِرْ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْه إذَا أتَى عَلَيْهِ أمْدَادُ أهْلِ الْيَمَنِ سَألَهُمْ، أفِيكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامِرٍ؟ حَتّى أتى عَلى أُوَيْسِ بْنِ عَامِرٍ. فقَالَ: أنْتَ أُوَيْسُ بْنُ عَامِرٍ؟ قَالَ: نَعَمْ، قَالَ مِنْ مُرَادٍ، ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ. قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: فَكَانَ بِكَ بَرصٌ فَبَرَأْتَ مِنْهُ إَّ مَوْضِعَ دَرْهَمٍ. قَالَ: نَعَمْ. قَالَ: لَكَ وَالِدَةٌ؟ قَال: نَعَمْ. قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: يَأتِى عَلَيْكُمْ أُوَيْسُ بْنُ عَامِرٍ مَعَ أمْدَادِ الْيَمَنِ مِنْ مُرَادٍ ثُمَّ مِنْ قَرَنٍ، كَانَ بِهِ بَرَصٌ فَبَرأَ مِنْهُ إَّ مَوْضِعَ دِرْهَمِ، لَهُ وَالِدَةٌ، هُوَ بِهَا بَرٌّ. لَوْ أقْسَمَ عَلى اللّهِ ‘بَرَّهُ. فَإنِ اسْتَطَعْتَ أنْ يَسْتَغْفِرَ لَكَ فَافْعَلْ، فَاسْتَغْفِرْ لِى. فَاسْتَغْفَرَ لَهُ فَقَالَ لَهُ عُمَرُ: أيْنَ تُرِيدُ؟ قَالَ: الْكُوفَةَ. قَالَ: أَ أكْتُبُ لَكَ الى عَامِلِهَا؟ قَالَ: أكُونُ في غَبْرَاءِ النَّاسِ أحَبُّ اليَّ قَالَ: فَلَمَّا كَانَ مِنْ الْعَامِ الْمُقْبِلِ حَجَّ رَجُلٌ مِنْ أشْرَافِهِمْ فَوفَقَ عُمَرَ، فَسَألَهُ عَنْ أُوَيْسِ رَحِمَهُ اللّهُ. قَالَ: تَرَكْتُهُ رَثَّ الْبَيْتِ قَلِيلَ الْمَتَاعِ. فَأخْبَرَهُ عُمَرُ بِمَا سَمِعَ مِنْ رَسُولِ اللّهِ # فَلَمَّا رَجَعَ الرَّجُلُ أتَى أُوَيْساً. فقَالَ: اسْتَغْفِرْ لى. فقَالَ: أنْتَ أحْدَثُ عَهْداً بِسَفَرٍ صَالِحٍ. فقَالَ: اسْتَغْفِرْ لِى. فقَالَ: لَقِيْتَ عُمَرَ؟ قَالَ: نَعَمْ.
فَاسْتَغْفَرَ لَهُ. فَفَطَنَ لَهُ النَّاسُ. فَانْطَلَقَ عَلى وَجْهِهِ رَحِمَهُ اللّهُ[. أخرجه مسلم.»ا‘مدَادُ« جمع مدَد، وهم ا‘عوانَ الَّذين كانوا يجيئُونَ لنصر ا“سم.و»غَبَراءُ النَّاسِ« بقاياهم؛ وأراد أن يكون مع المتأخرين، من المتقدمين المشهورين .


Üseyr İbnu Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'a Yemenlilerin takviye kuvveti geldikçe her defasında onlara:
"Aranızda Üveys İbnu Âmir var mı?" diye sorardı. Nihayet Üveys İbnu Âmir'e rastladı. Aralarında şu konuşma geçti:
"Sen Üveys İbnu Âmir misin?"
"Evet!"
"Murad'dan, sonra da Karan'dan?"
"Evet!"
"Sende alaca hastalığı vardı, bir dirhem kadar bir yer hariç tamamını atlattın, deği mi?"
"Evet!"
"Senin bir annen olacak?"
"Evet!"
"Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittim. Şöyle diyordu: "Size, önce Muradî sonra da Karanî olan Üveys İbnu Âmir, Yemen imdat kuvvetiyle gelecek. Onun alaca hastalığı vardı, dirhem kadar yer hariç atlattı. Onun bir annesi var. O annesine karşı saygılıdır. O, (bir şey için) yemin edecek olsa Allah (dilediğini yerine getirmek suretiyle) onun yeminden halâs eder. Eğer ondan kendin için istiğfar talep edebilirsen et."
Benim için istiğfar ediver" dedi. O da istiğfar ediverdi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona:
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Kûfe'ye!"
"Senin için vâlisine mektup yazayım mı?"
"Ben (hususî muamele istemem, herkesle bir olmayı), avamdan biri olmayı tercih ederim."
Ravi der ki: "Müteakip sene Kûfe'nin eşrafından biri hacc yaptı ve Ömer'le karşılaştı. Ona Üveys rahimehullah'ı sordu.
"Ben onu, dedi, evi perişan, eşyası az bir halde bıraktım!"
Hz. Ömer, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğini ona da söyledi. Adam hacc'dan dönünce Üveys'e geldi ve:
"Benim için istiğfar ediver!" dedi.
"Sen hayırlı bir seferden yeni döndün, sen benim için istiğfar et" dedi ve:
"Ömer'e mi rastladın?" diye sordu.
"Evet!" dedi. Bunun üzerine Üveys ona da istiğfarda bulundu. Böylece halk onun ne olduğunu anladı. Bir müddet sonra da (Kûfe'yi terkedip) geri gitti, (rahimehullah)."

[Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 225, (2542).] [401]
(İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/118-119.)



AÇIKLAMA:

1- Üveys İbnu Âmir el-Karanî, halkımız tarafından Veysel Karanî olarak bilinen zâttır. İsmi, zaman içerisinde biraz değişikliğe uğramış.
2- Tâbiîn'in büyüklerindendir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sağlığında müslüman olmuştur. Annesine olan saygısı Resûlullah'la karşılaşmasına mâni olmuştur. Bu hususta menkîbeleri var. Resûlullah onu önceden haber vermiş, "Tabiîn'in en hayırlısıdır, duası makbuldür, gören, ondan istiğfar edivermesini talep etsin" şeklinde takdirlerini ifade etmiştir. Zühdü ile şöhret bulmuştur. Üstü başı öylesine perişan haldedir ki, arzettiği garâbet sebebiyle dikkatleri üzerine çekmiş, birçoklarının istihzasına sebep olmuştur. Hacc sırasında Hz. Ömer'in karşılaşıp Üveys hakkında bilgi sorduğu kimsenin de onunla alay edenlerden olduğu, Üsdü'l-Gâbe'nin rivayetinde belirtilir. Hatta o zât, Hz. Ömer'den Resûlullah'ın Üveys hakkındaki söylediklerini işitince, Kûfe'ye dönüşte, kendi evine uğramadan Üveys'e uğrar ve kendisi için istiğfar talep edivermesi ricasında bulunur. Üveys, bir daha alay etmeyeceği ve Hz. Ömer'den işittiğini kimseye söylemeyeceği hususlarında söz alarak, istiğfar ediverir.
Yine Üsdü'l-Gâbe'nin bazı rivayetlerinde görüldüğü üzere, sonradan kedisine bir bürde giydirildiği halde, onunla alay etmekten vazgeçilmez. Görenler "Üveys kim, bu bürdeyi giymek kim!" diye alay ederler. Resulullah'tan merfu bir rivayete göre: "Ümmetimde öyleleri var ki, mescide ve musallaya elbise bulamadığı için gelemezler. Hayaları sebebiyle halktan da isteyemezler. İşte böylelerinden biri de Üveys el-Karanî'dir" buyurmuştur.
Üveys, Sıffin savaşında Hz. Ali'nin cephesinde savaşmış ve bu savaşta şehid olmuştur, (rahimehullah).
Sadedinde olduğumuz hadis, Üveys'in Allah'a yakınlığı ermiş hal sahibi bir zât olduğunu, ancak halini halktan gizlemeye itina gösterdiğini ifade etmektedir. Salih kimselerden istiğfar taleb etmek müstehaptır; talep eden, Hz. Ömer gibi mertebece öbüründen üstün bile olsa. Hadis ayrıca anne ve babaya itaatin, iyi muamelenin kişiye kazandıracağı yüce mertebeye de delil olmaktadır.
(İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/119-120.)
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Ebu Bekir(R.A)

Mesaj gönderen Gariban »

Can Kardeşimiz,
Hasbi hizmet nurumuz, gönüllerimizden çıkmayan Üveys (Rh.A)'ı bize hatırlattığınız için müteşekkiriz. Seneler evvel askerde ranzama yatmış Nefs, Kalp ve Ruh adlı bir kitap okuyordum. Bu kitapta Hz.Ebu Bekir(R.A) ile ilgili bir rivayet var idi. Bunu okuyunca kendimden geçmiştim. Konu başında yazdığınız herşeyi verip çıplak kalma ile ilgili bir hadis rivayetini görünce aklıma o geldi. Aklımda kaldığı kadarıyla bunu sizinle paylaşayım:
"
Müslümanlığın ilk zamanlarında müslümanlara Allah yolunda dininiz için ne verebiliyorsaniz verin denilince, Hz.Ebu Bekir(R.A) ve eşi herşeylerini islam uğruna vermişlerdi. Öyle ki sadece bir tek elbiseden başka verecek hiç bir şeyleri kalmamış idi. Hz.Ebu Bekir ve hanımı bu tek elbiseyle dışarı çıkıyor, biri evde kalırken diğeri alışveriş yapıyor idi. Bu yüzden Ebu Bekr(R.A) namazlara gidemez olmuşdu.

Bir sabah namazında, Resûl-i Ekrem bunu farkedip bir müslümani Hz.Ebu Bekir(R.A)'in evine onu namaza davet için gönderdi ve namaza teşrif etmesini istedi. Hz.Ebu Bekr(R.A) gitmek zorunda kaldığını anladı ve haberciye tamam geliyorum dedi.

O gün ise elbiseyi hanımı giymişti. Çaresizlikten ne yapacağını şaşırmış bir halde, bahçedeki hurma ağacının yapraklarını topladı ve hurma yapraklarından kendisine bir elbise dikti. Acele ile namaza gitmek için yola koyulduğu sırada, Cebrail(A.S)Resûlullah(SAV)'e üzerinde hurma yapraklarından örülü bir elbise ile belirdi.

Onu böyle gören Resûlullah(SAV) şaşırmış bir halde Cebrail (A.S)'a "Ya Cebrail bu ne hal, bu tuhaf elbisede nedir" diye sordu. Bunun üzerine Cebrail (A.S) "Allah cennetteki bütün meleklere bu gün Hz.Ebu Bekir'in şerefine böyle giyinmemizi söyledi" dedi ve Resûlulllah'a meseleyi anlattı.
Namaza gelen Ebu Bekir(R.A)'a Resûlullah herşeyi öğrendiğini belirterek sordu "Ya Ebu Bekir, Rabbin senden razı oldu , sende Rabbinden razı mısın". Ebu Bekir (R.A) , "Ben de Rabbimden razıyım Ya Resûlallah" dedi.

Bu olayı teyid edecek şekilde uzun bir zaman sonra, Hazreti Seyban-i Rai(rh.a)'nin ilmini ve veliliğini test etmek için gelecekler ve kendisine develerin zekatı nasıl verilir diye sorduklarında, Seyban-i Rai hazretleri "Fıkhın sadece ilmiyle uğraşan sizlere göre,her beş deveye karşı bir koyun verilir.Ama bize göre beş devenin beşide,hatta varsa koyunda zekat olarak verilir. Bu konuda delinin nedir ve dayanağı kimdir? diye sorulunca da:İmamım ebu bekir sıddık'tır.Zira O,bir mücahede sırasında elinde ve avucunda ne varsa hepsini ordunun teçhizi için Resûlullah'a arzettiğinde, kendisine Senin ve Ailen için geriye ne bıraktın?diye sorulunca:Evet onlar için Allah ve Resûlu nü bıraktım cevabını lütfetti", diyecektir.

Bu gün bazı kimseler, böyle rivayetleri sahih bulamayabilirler, hadi canım aşırılık yapmışlar ne gereği vardı ki, Ebu Bekir neden hanımından kıyafeti istemedi, ve yahut neden iki elbise bırakmadı vesaire sorularla gelebilirler. Bu soruların yanıtı aslında çok basittir. Bu mübarek kimseler bunları yapmamış olsalar idi, bugün bizler gibi ruhları bedenlerinde çürümüş günümüz müslümanlarına anlatacak ve onları duygulandırıp bu manzaralar ile motive edecek olaylar elimizde olmayacaktı. O anların anısına ziyaret ediyoruz, Mekke'yi Medine'yi. Kabe ve etrafı taşdan topraktan bir yerdir, ama böyle binlerce anlar yaşamış Ashabın, Resûlun, Peygamberlerin ve değerli hak dostlarının ayak bastığı anıların yaşandığı yerlerdir bu yerler. Bu kişilerin hürmeti vardır oralarda. Allah Kur'an da böyle yerlere yemin eder, mesela Tur'a yemin eder.

Vücut ruh ile şereflendiği için değerlidir, gömülürken titizlikle vücudu yıkarlar ona verilen bu önem, ruhtan dolayıdır. Bu sebepten tırnakları kestikten sonra gömerler. Vücud nasıl ruhtan değer kazandıysa, bu yerlerde bu mübarek zatların yüzünden değer kazanır.

Selam Sevgi ve Muhabbetlerimle
Gariban
Basildon

Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön