ŞEYHÜ'l-HÂZİN'NUN KASİDESİ

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

ŞEYHÜ'l-HÂZİN'NUN KASİDESİ

Mesaj gönderen aNKa »

ŞEYHÜ'l-HÂZİN (kaddasallahu sırrıhu)'NUN
KASİDESİ



Kubbetü cismi bünyânü
Tecellâ fihâ'r-Rahmânû
Metkûken sara sa'kânü
Ke Musa İbni İmrânü...

Kıftü cemi'a'l-akrâni
Bi hakkı sırrı'l-Kur'âni
Cembü yemîni aynâni
Bil vasfı nazzahatâni...

Cibtü yesari bahran
Beyne huma berzahun lâ yebgiyân
Meydanı sadri büstân
A'lâ min cenneti Adnân...

Tuyuri lehum cenâhani
Min nuri sırrı'l-Kur'âni
Sıran lehum tayârâni
İlâ likai'd-Deyyâni...

Tenfüzü min katri'l-imkani'
Tecûlü fi lâ mekani'
Bi hücceti ve sultâni
Bi menni fazli'l-Mennâni...

Lâ âşıka lâ sûkrâni
Mine'l-insi mine'l-cânni
Yuvâzînî fi'l-irfâni
Bi Nebîyyi âhiri'z-zamani...

Aleyhi salâtü'l-Hannâni
Ve'l-halku hatta'l-gılmâni
Adde zerrâti'l-imkani
Medâ'd-dühûrü ve'l-ezmâni...

Ya zâirine'l-ihvâni
Tûbâ lekûm bi'r-reyhâni
Ya münkirine'z-zamani
Hasret leküm bi'l-hüsrani...



ŞEYHÜ'l-HÂZİN (kaddasallahu sırrıhu)'nun
KASİDESİNİN TERCÜMESİ


1. Cismimin Kubbesi bir bina ki ona RAHMÂN (cc) tecellî etmiştir.
Sarsılarak bayılan İmran oğlu Musa (as) gibi...

2. Kur'ân'ın sırrı hakkı için (yemin ederim ki) bütün yaşıtlarıma (akranlarıma) üstün oldum. Sağ yanımda iki göz (kaynak) ki vasıfları (özellikleri) sürekli fışkırmak olan...

3. Sol yanımda iki deniz ki aralarında bir perde olup birbirine karışmaz... Sadrımın meydanı (gönlüm) bir bostandır ki Cennet-i ADN'dan daha üstündür...

4. Kuşlarımın iki kanadı Kur'ân'ın sırrının nurundandır... Onlar gizlice uçarlar... DEYYÂN'a (cc) (mükâfât ve cezâ veren) kavuşmaya doğru...

5. İmkan âleminden geçip, Lâ Mekân âleminde tecevvül ederler. (İmkan âleminden damla damla sızarak Lâ Mekân âleminde Cevlân edip dolaşırlar) El MENNÂN'ın (cc) (ihsânı bol olan) fazl-ü-Keremi olan hüccet (delil) ve saltanat (güç) ile...

6. Ne bir Âşık, ne bir Sukrân (sarhoş), insanlardan ve cinlerden... Vardır ki; Âhir zaman Nebî'sini (sav) tanımak (irfânı) hususunda benimle teraziye konulup tartılabilsin... Âhir zaman Nebî'si (sav) hakkındaki mârifette benim dengimde olabilecek insan veya cinden ne bir Âşık ne de bir Sekrân yoktur (olamaz)

7. HANNÂN'ın (cc) selâmı O'nun (sav) üzerine olsun, halkın, varlıkların hatta çocukların dahi (bile)... Bütün kâinâtın zerreleri adedince... Bütün zaman ve asırlar boyunca...

8. Ey ziyâretçi kardeşler (ihvân); ne mutlu size ki O'nun kokusuna erdiniz. Ey zamane inkârcıları; yazıklar olsun size ki hüsrandasınız, ziyândasınız...


---KUL İHVANİ DİVANI---
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

42. SALÂVÂT-I ŞERÎFE ŞERHi Kulihvani

Mesaj gönderen nur-ye »

42. SALÂVÂT-I ŞERÎFE

ŞEYHÜL HAZİN HAZRETLERİN'İN SALÂVATI

GAYÂTܒL-HAYRÂT

Resim
TÜRKÇESİ:

1) Allahümme salli adde mesâkîli zerreyati'l-vücûdi biddevâmi
Ve adde ma kad ehâta bihi ilmüke yâ Allâmi
Mimma kâne ve mâ kad yekûnü ebede'l-âbidine
Ala seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ve cemi'il enbiyâi aleyhimüsselâmi



2 )Ve salli RABBi adde mesâkîli mâ kad hasale bit temâmi
Min darbi zerreyâti'l-vücûdi fi nefsiha bi'd-devâmi
Ve mislihi âlâfi ulufi elfi merreten yâ Kerîmû
Alâ Resûlike'l-Mustafa Muhammedin Seyyidi'l-enâmi


3) Ve salli Rabbi adde mesâkîli ma takdiru entucîdehu mine'l-a'demi
Fi'l-kevni ve lâ mekâni' hatte mâ ba'de'l-haşri yevme'l-kıyâmi
Ve adde mâ yahsilü min darbihâ fi nefsiha dâimen yâ Alîmu
Alâ menillezî ihtertehü alâ küllü'l-halâiki ve rafa'tehü ilâ ağlel makâmi



4) Ve salli Rabbi adde'l-evâmiri vennevâhî ve'l-âyâti ve'l-ahkâmi
Ve addemâ veka'a fi'l-kulûbi minel havâtiri ve'l-vesvâsi ve'l-ilhâmi
Ve addel harekâti ve's- sekenâti ve'l-enfâsi ve elvâni'l-halâiki
Alâ menillezî faddaltehü ve karrabtehü ve nezzelte aleyhi ahsene'l-kelâmi



5) Ve salli Rabbi adde efradi cüziyyâti envâi'l-ervâhi ve'l-ecsâmi Ve adde mâ halaktehu
ve kevventehü fi haze'd- dâri ve fi dâri's- selâmi
Ve adde mevcûdâti'l-kevneyni vemâ fihâ mine'l-hakaiki ve'd- dekaik
Alâ menillezi levlâhü lemâ halakte'l-halka vele'l-eflâke'l-azâmi



6) Ve salli Rabbi adde mesâkîli zerreyâti dâirati'l-imkâni
Min tâhti's- serâ ilâ a'le'l-arşi vemâ kad yekûnü fi'l-cinâni
Ve adde mâ hasale min darbihâ finefsihâ bi adedihâ yâ Muhîtu
Alâ Habîbike'l-Muhtâr Muhammedî'n-nebiyyî âhiri'z-zamani



7) Ve salli RABBi adde mâ keşeftehü likulûbi'l-Ârifîne fi'l-kevni velâ mekani
Ve adde ma teallekat bihi's- seb'ü's-sıfâti bi'l-'icâdi ve'l-imkâni
Ve adde mâ yahsilü min darbi'l-madrûbi fi'l-madrûbi fi küllü tarfeti'l-aynî
Alâ men'illezî rafa'tehü ile bisati'l-kudreti hatta raâke bi'l-i'iyâni



8) Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-arşi ve'l-kürsiyyi ve's-sidreti ve'l-cinâni
Mine'l-melâiketi ve'l-hûri ve'l-kusûri ve't-tuyûri ve'l-vildâni
Ve adde vezni mesakilihim bimâ fihim kezâ mâ'a's-sebi't-tıbâki
Ala menillezî karrabtehü kabe kavseyni ve kellemtehü bi ebleği'l-beyâni


9) Ve salli Rabbi adde mâ'fil ardı mine'l-insi ve'l-cinni ve'l-envâi'l-hayevâni
Ve adde mâ'fi'l-enhari ve'l-uyuni ve'l-buhuri kezâ mea mâ fi'n- nirâni
Ve adde vezni mesekilihim bimâ fihim mea adde eczâ' i cem'i'l-halâiki
Alâ menillezî isteğraka fi cemâlîke ve hatabeke bi efsahi'l-lisâni


10) Ve salli Rabbi adde mâ fi'l-levhi'l-mahfûzi kezâ mea mâ fi'l-Kur'ânî
Mine'l-âyâti ve'l-lügâti ve'l-hurûfi ve'l-elfâzi ve'l-meânî
Ve adde eczâi cüz'iyyâti'l-ekvâni vemâfihâ minne'l-iberi ve'l-esrâri
Ala nûri'l-kevneyni sirrü'l-vücûdi Muhammedin seyyidi ehli'l-cinâni


11) Ve salli Rabbi adde mesâkîli cemi'i mâ zekertü fil ebyâti bi'l-mekâli
Mea adde mâ kad hasale min darbi'l-mecmu i fi'l-mecmu'i'bi'd-devmi ve'l-kemâli
Alâ ruhi'l-vücûdi şemsi'd-duhâ Muhammedin Ve'l-enbiyâ-i cemi'an
Ve Ebi Bekri's-sıddık ve Ömere ve Osmânâ ve Alîyyi ve's-sahâbeti ve'l-âli



12) Ve salli Rabbi adde mesâkîli küllü mâ halaktehü fi hâze'l-kevni vefi'lkevni'l-bekâi
Alâ nûri'l-hudâ Muhammedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne hatemi'l-enbiyâi
Ve şeffi'hi ilâhi fi'l-hakîri'l-fakîril müsemmâ bi ismihi'l-Hâzînî
Vefinâ ve fi cemi'il müznibîne kemâ şeffe'tehu fi ehli'l-ibâi



Salavâtüllahi ve cemii'l-halki bi'd-devâmi Adde mâ kad ehâta bihi ilmüke yâ Allâmi!
Alâ Seyyidinâ Muhalmedini'l-meb'ûsi rahmeten li'l-âlemîne ve âlihi ve's-sahbihi ve'l-enbiyâi aleyhimu's- selâmi



MÂNÂSI:

1 -Ey ALLAH'ım!
- Mevcûd zerrelerin ağırlığı ve devâmınca
- Ey Alîm, ilmiyin kuşattığınca
- Ebediyete kadar olacaklar ve olanlarca
- Efendimiz MUHAMMED (sav)'e-âline-ashabına cemîi'l-enbiyâya salât getir...

2 -Yâ RABBİ!
- Tam olarak meydana gelen (kemâlât) lerin sayısınca
- Mevcûdâtın zerreleri ve devâmları sayısınca
- Ey Kerîm; bir milyar mislince
- Peygamberin MUHAMMED MUSTAFA (sav)ya bütün varlıkların Efendisine salât et.

3 -Yâ RABBİ!
- Takdir edip yoktan vucûda getirdiğin ve getireceğin şeyler sayısınca
- Kâinâtta ve Lâ mekânda kıyâmete kadar .... hatta haşırdan sonra bile...
- Ey Alîm; dâimâ meydana gelecek şeyler ve bir katı sayısınca
- Bütün varlıklara Peygamber olarak seçip, en yüce makama yükselttiğin Zât'a salât et.

4 -Yâ RABBİ!
- Emirler, nehiyler, âyetler, hükümler sayısınca
- Kalbde meydana gelen düşünceler, ilhâmlar, vesveseler sayısınca...
- Hareketler, sükûnetler, nefes alıp vermeler ve mahlûkatın renkleri sayısınca...
- Üstün kıldığın, kendine yaklaştırdığın ve en güzel sözü indirdiğin Zât'a salât et...


5 -Yâ RABBİ!
- Ferdler, parçalar, envâi çeşit ruhlar ve bedenler sayısınca...
- Bu âlemde ve selâmet yurdunda yarattıklarıyın ve var ettikleriyin sayısınca...
- İki âlemdeki varlıklar ve içlerindeki hakikatler ve incelikler sayısınca...
- “O, olmasaydı halkı ve büyük felekleri yaratmazdım!”buyurduğun Zât'a salât et...

6 -Yâ RABBİ!
- İmkan dâiresindeki bütün zerreler sayısınca...
- Yerlerin altından yüce ARŞ'a kadar ve Cennetinde olacaklar sayısınca...
- Ey Mûhit; onların (yukardakilerin) kendileri ve kat kat fazlası sayısınca...
- Âhir zaman Peygamberi olarak seçtiğin Sevgilin MUHAMMED (sav)'e salât et...

7 -Yâ RABBİ!
- Âriflerin kalplerine kâinâtta ve Lâ Mekân da keşfettirdikleriyin sayısınca...
- Yaratma ve icâbla alâkalı yedi sıfatın taâllûk ettiği şeyler sayısınca...
- Göz açıp kapayıncaya kadar meydana gelecek şeylerin kat ve kat adedince...
- Kudret Makamına ulaştırdığın ve Seni ayân-beyân gören Zât'a salât-ü-selâm et...

8 -Yâ RABBİ!
- ARŞ'da, Kürsî'de, Sidre'de ve Cennet'te olan,
- Melekler, Hurîler, Saraylar, Kuşlar ve Vildânların (ağırlığınca) ve içlerindekilerin sayısınca...
- Ve kezâ yedi tabakâ (yedi kat semâ) ağırlığınca...
- Kâbe Kavseyn'e yaklaştırıp en belâğâtlı sözle konuştuğun Zât'a salât et...

9 -Yâ RABBİ!
- Yeryüzünde bulunan insan, cin ve her çeşit hayvan sayısınca...
- Ve nehirlerde, kaynaklarda, denizlerde, niranda (narlar-nurlarda) olan şeyler sayısınca...
- Bunların ve içlerindekilerin ağırlıklarıyla beraber onların ve onların her zerresi ve bütün varlıkların da sayısınca...
- Senin Cemâline gark olan (dalan) ve Sana en güzel hitâbda bulunan Zât'a salât et...

10 -Yâ RABBİ!
- Levh-i Mahfuz'da bulunan ve kezâ Kur'ân'da bulunan,
- Âyetler, lugâtlar, harfler, lâfızlar ve mânâlar sayısınca...
- Kâinâtın en küçük zerresi ve onun içindeki (taşıdığı-gösterdiği) ibâre, ibret ve sırları sayısınca...
- İki âlemin nuru, varlığın sırrı ve Cennet ehlinin Efendisi olan Zât'a salât et...

11- Yâ RABBİ!
- Beyitlerde sözlü olarak zikrettiğim (söylediğim) şeyler sayısınca...
- Ve bunların kat kat fazlasıyla, devâmları ve kemâlleri sayısınca...
- Varlığın ruhu, kuşluk vaktinin (Duhâ) güneşi,
- Hazreti MUHAMMED (sav)'e ve tüm peygamberlere... Ebu Bekir'e, Ömer'e, Osman'a ve Alî'ye... Ashabına ve Ailesine de salât et...

12- Yâ RABBİ!
- Bu âlemde ve Beka âleminde yarattıklarıyın sayısınca...
- Hidâyet nuru ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin, Peygamberlerin sonuncusu MUHAMMED (sav)'e salât et...
- O'nu bu fakîr ve hâkir, HÂZÎN ismiyle müsemmâ olana (isimlendirilene) şefâatçi kıl.
- Bize ve bütün günâhkârlara, abâ ehline şefâatçi kıldığın gibi şefâatçi kıl YÂ RABBİ!

ALLAH'ın ve bütün mahlûkatın salât ve selâmı; devâmla ve ilminin kuşattığı şeyler sayısınca, Efendimiz Rahmetenlil âlemin olarak gönderilen MUHAMMED (salallallahu aleyhi ve sellem)'e, âline, ashabına ve bütün peygamberlere olsun! Âmin!

ŞEYH MUHAMMED EL-HAZÎN
.
(1231-1309m.)

Şeyh Muhammed el-Hazîn Hz. (ks.), Osmanlı Devleti’nin son döneminde, Anadolu’da yetişen büyük evliyâdan biridir.
Neseb bakımından Şeriftir.
Yani Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelmektedir.
Bilindiği üzere;
Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelenlere «şerif»,
Hz. Hüseyin (ra)’in soyundan gelenlere ise «seyyid» denir.
Kısaca Şeyhü’l-Hazîn olarak anılan bu büyük velî, h. 1231/m. 1816 yılında Siirt’in Fersaf köyünde dünyaya geldi.
Onun için Şeyh Muhammed el-Fersâfî unvanıyla da bilinmektedir.
İlk tahsilini babasının talebe yetiştirdiği aile medresesinde yaptı.
Daha sekiz yaşındayken Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetti.

Yüksek ilimleri tahsil etmek üzere babası Şeyh Musa Efendi Hazretleri Onu Siirt'e götürdü.
Devrin en büyük ilim merkezlerinden olan Hamid Ağa Medresesine Onu kaydetti.
Bu Üniversitenin baş müderrisi, Molla Halil Efendi Hazretleri idi.
Bu zat, Hz. Ömer’in otuzuncu göbek torunlarındandır.
Hayatında yüzlerce talebe yetiştirip mezun etmiş ve çok kıymetli eserler bırakmıştır.
Bursalı merhum Mehmed Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde bu şöhretli âlimin hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermektedir.

Molla Halil el-Ömerî Hazretleri, kendisine emanet edilen Muhammed’i çok sevdi ve ona daima iltifatta bulundu.
İlk başlarda Onu, maiyetindeki âlimlerden birinin ders halkasına tayin etti ise de çok geçmeden huzuruna çağırarak bizzat halkasına katılmasını emretti.
Ondan sonra Muhammed el-Fersâfî tam on dört yıl boyunca bu üstadın rahle-i tedrisinde ilim tahsil etti.
Bu müddet içerisinde hocasının derin sevgisini kazandı ve hususi sohbetlerinde de bulundu.
Molla Halil Efendi Hazretleri (rahmetullahi aleyh), bazen talebesi Muhammed el-Fersafî’yi çağırır, saçını ona tıraş ettirir, bu vesile ile de kendisine dua ederdi.

Muhammed el-Fersafî, Siirt’de Hamid Ağa Medresesinden büyük bir muvaffakiyetle mezun olduktan sonra Mardin’e giderek burada Kasım Padişah Medresesinde iki yıl daha ilim tahsil etti ve yüksek icazetle mezun oldu.
Zahir ilimlerde kazandığı bu üstün derecelerden sonra tasavvuf yoluna girmek üzere Irak’a gitti.
Bağdad’da bir müddet, Şeyh Mahmud el-Behdini, Şeyh Haydar es-Sohrani ve Şeyh Abbas El-Bağdadi’nin manevi terbiyesinde pişti.
Sonra tekrar memleketine dönerek Şeyh Salih Sibkî Hazretlerini ziyaret etti.
Onun işareti üzerine, uzaktan akrabası ve medrese arkadaşı olan Hakkarili Seyyid Tâhâ (ks.) Hazretlerine müracaat ederek onun tavsiyelerini aldı.

Seyyid Tâhâ Hazretleri, Şeyh Muhammed el-Fersafî’den yaşça büyüktü.
Onun için Şeyh Muhammed Ona derin bir saygı gösterir, nasihatlerini dinlerdi.
Gıyabında, «Amcamız, büyük üstadımız» diye kendisinden bahsederdi.
Seyyid Tâhâ Hazretleri, Muhammed el-Fersafî’ye:
«Sevgili yeğenim, senin kalbinin anahtarı Halepçe’de, Şeyh Osman Efendi Hazretlerinin elindedir», buyurdu.
Bunun üzerine Muhammed el-Fersafî, Halepçe’ye giderek Şeyh Osman Tavilî (ks) Hazretlerinin manevi terbiyesine girdi.
Şeyh Osman Hazretleri, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ks), Hazretlerinin halifelerindendir.
Muhammed el-Fersafî burada bir müddet seyrü sülûk ile olgunlaştıktan sonra tasavvuf icazetnamesini de aldı ve üstadı tarafından irşâd vazifesiyle görevlendirildi.

Böylece zahir ve batın ilimlerde kemale eren Şeyh Muhammed el-Fersafî, 1844 yılında, Irak’tan dönerek doğduğu Fersaf köyüne gelip yerleşti.
Burada irşâd ve tedris hayatına başladı.
Kurduğu medresede yüzlerce talebe yetiştirdi.
İnsanlara daima zühd ve takva yolunu gösterdi.
Çok geçmeden bölgenin âlimleri Ona büyük bir hürmet duymaya başladılar.
Onu ziyaret ederek ilminden istifade etmeye çalıştılar.

Bunların başında vaktiyle ona ders veren Molla Halil Efendi Hazretlerinin çocukları ve yakınları gelmektedir.
Bunlardan, Molla Ömer Efendi ve Zokaydalı Molla Abdülkahhâr Efendi en meşhurlarıdır.
Ayrıca Nuvinli Şeyh İbrahim Efendi, Halid bin Velid (ra)’in soyundan gelen Siirtli Şeyh Abdullah Efendi, Siirtli Mahmud Cemaleddin Efendi, Siirtli Şeyh Hattâb Efendi, Zadolu Şeyh Muhammed Efendi, Huvitli Şeyh Abdullah Efendi, İskambolu Şeyh Derviş Efendi, Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ve Verkânisli Şeyh Fethullâh Efendi gibi şahsiyetler, onun yanında tasavvuf terbiyesi aldılar.
Bu zatlardan Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi, Zokaydalı Şeyh Abdülkahhâr ve Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi Hazretleri, daha sonra Üstadları Şeyh Muhammed Fersafî’nin işareti üzerine Seyda-yi Tâğî Hazretlerine giderek seyrü sülûk terbiyesini Onun yanında tamamlamışlardır.

İsimleri geçen bu zatlardan Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi, Hz. Ömeri (ra)’in soyundan gelmektedir ve Hocası Fersaflı Şeyh Muhammed el-Hazîn’in kayın biraderidir.
Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ise Onun yeğenidir.

Milâdî 1258 de Bağdad'ın Moğollar tarafından istila edilmesi üzerine Şeyh Muhammed’in ataları gelip Siirt’in Fersaf köyüne yerleşmişlerdir.
Burası, Siirt’in bugünkü Tillo (Aydınlar) ilçesinin bir mahallesi gibidir.
Aynı tarihlerde Abbasi saray erkânından bazı şahsiyetler de Moğol zulmünden kurtulup hicret ederek buraya yerleşmişlerdir.
Siirt eşrafından bu meşhur aile, bilindiği üzere Hz. Abbas’ın soyundan gelmektedir.
İsmail Fakirullah Hazretleri bu ailenin son büyüklerindendir.
Osmanlı son devrinin büyük evliyâ ve ulemâsından, (Marifetnâme’nin müellifi) Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi Hazretleri, bu zâtın yanında yetişmiştir.

Şeyh Muhammed el-Fersafî Hazretleri,
Asırlar boyu bir ilim ve irfan merkezi haline gelen bu muhitte doğup büyümüştür.
II. Sultan Mahmud Hân, Sultan Abdülmecid Hân ve II. Abdülhamid Hân dönemlerini idrak etmiştir.
Onun, on iki oğlu da birer âlim olarak yine bu muhitte yetişmişlerdir.

Şeyh Muhammed, bir gün derin bir cezbeye kapılarak söylediği kudsî kasidede «Ya Hazinî» diye muhatap olduğu ilham üzerine o günden sonra Şeyhü’l-Hazin olarak tanınmaya başlamıştır.
Muhitinde ve adının zikredildiği kitaplarda Şeyh Muhammed el-Fersâfî, ayrıca Şeyh Muhammed el-Hazin diye anılmaktadır.
İlâhi aşka dair kasidelerinden başka Onun Hz. Peygamber (sav)’e «GAYÂTܒL-HAYRÂT» adı altında manzum olarak yazıp hediye ettiği ön üç kıta salevâtı şerifeleri vardır.
Bu salevât, doğuda geniş bir muhitte namazlardan sonra okunmaktadır.

Doğduğu Fersaf köyünde, h. 1309/m. 1892 yılında vefat eden Şeyh Muhammed el-Hazîn, köyün yukarısında önceden gösterdiği yere defnedilmiştir.
Henüz hayattayken burayı işaret ederek :
«Beni buraya defin ediniz, Çünkü Halid bin Velîd Hazretleri Siirt’i fethettiği sırada çadırını buraya kurmuştur» der idi.
Nitekim, vefatından bir yıl sonra, üzerine yapılan türbenin inşaatı sırasında temel hafriyatında kıvırcık saçlı bir şehid ile ona ait yay ve oklar bulunmuştur.

Birçok kerametleri olan Şeyh Muhammed el-Hazîn’in soyundan birçok değerli âlim yetişmiştir.
Başta oğullarından Şeyh Fahreddin, Şeyh Muhiddin, Şeyh Abdullah, Şeyh Şerafeddin ve Şeyh Alâaddin Efendiler olmak üzere bütün çocukları ve günümüzde yaşayan torunları onun ilim ve irfanına layıkıyla veraset etmişlerdir.
Bunlardan bilhassa, Şeyh Zeynelabidin, Şeyh Muhammed Musa Kâzım ve Şeyh Takyeddin Efendiler, insanlara daima zühd ve takvâ yolunu göstermiş, birçok talebe yetiştirmiş ve ehl-i Sünnet velcemaat itikadı anlatmaya çalışmışlardır.

Şeyh Muhammed el-Hazîn Hazretlerinin mahdumlarından Şeyh Şerafeddin Efendi Hazretleri, birinci dünya harbi sırasında maiyetindeki üç bin kişilik milis mücahit kuvvetlerle Ruslara karşı verdiği cihadda büyük bir üstünlük göstermiştir. Bu sayede Rusların Bitlis’i geçmeleri engellenmiştir.

Risale-i Nur enstitüsü
En son nur-ye tarafından 26 May 2018, 23:33 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ŞEYHÜ'l-HÂZİN'NUN KASİDESİ

Mesaj gönderen nur-ye »

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... ge&pid=966


Abdülkadîr Geylânî (ks) hazretlerinin neslinden olan Muhammed Şeyhü'l-Hazîn (ö.t : hicri 1208) (kaddasallahu sırrıhu) ki "Hazîn" lakabını, çok hârika olan 12 beyitlik Salâvâtından dolayı Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) vermiştir.

Şeyhü'l-Hazîn hazretleri Şühûd hâlini anlatırken: "Tezdadü'z-zünûbi ve tenkise basîretü'l-kulûb" buyuruyor. "Şühûd (buluşum-Hakk'a şâhid oluş) hâlinde hâlâ zikre devâm, kalbin basîretini inikas (yansıtma) ettirir. Zünübü (bu makamda perdeyi) çoğaltır" diyor.
Bu ise kâl (söz) işi olmayıp hâl işidir. Gerisi lâfa çıkar.
Sonradan Şeyhü'l-Hazîn Hz.nin damadı ve hocası Molla Halil-i Meşhur'un da oğlu olan Molla Ömer, Şeyhü'l-Hazîn'in halifesi Hacı Yâsîn'e yukardaki âyeti celileyi (Rad 13/28) okuyup: "Kur'ân böyle buyururken senin Şeyhin olan Şeyhü'l-Hazîn neden "zikre devâm edilirse hem perdeler artar, hem de kalb basîretini azaltır." diyebiliyor? Bu iş hafsalaya sığmıyor?" der.
Hacı Yâsîn de --"Olur efendim, olur hocam, sorarız, sana bir haber ulaştırırız!" der.
Molla Ömer uzaklaşıp giderken Haci Yâsîn'e himmet yetişip yâr olunca: --"Molla Ömer!" diye bağırır.
Molla Ömer döner bakar ve --"Ne var?" der.
Hacı Yâsîn daha gür --"Molla Ömer!" deyince
Molla Ömer kızararak:-- "Ne istiyorsun! (dalga mı geçiyorsun?)." der ve geri dönüp iyice yaklaşır.
Hacı Yâsîn tekrâr --"Molla Ömer!" diye bağırınca; Molla Ömer: "Fehmettim, fehmettim, fehmettim (anladım) Hacı Yâsîn!.." der.

Ferâsetli ve zâhir ilim yüklü Molla Ömer, meseleyi hemen çözer. Karşı karşıya kaldığını, çağırır mısın? Sükût mu edersin? huzur hâlinde şühûda şâhid olan hâlâ çağırmaz! Susar ve seyreder âcizâne zevk ve şiirlerde coştuğumuz ve koştuğumuz hedef burasıdır.

"Devrân›Seyrân›Cevlân›Hayrân" budur. Hayrân hâlinde serapa hayret ve dehşet vardır. Aslında mütekellim (kelâm eden, konuşan,birinci şahıs) tektir. Muhatab (kendisine konuşma yapılan, ikinci şahıs) ve gaib (konuşulurken orada olmayan veya olduğu hâlde gözükmeyen üçüncü şahıs) mütekellimde fenâ ve beka bulmuştur.

Çağrı uzaktakine yapılıyor.
Kavuşan, kavuştuğunun adını söyler durur mu?
Aradığını bulan, aramaya devâm eder mi?
Her yerde, her zaman, her hâlde olan aranır mı?
Mesele aklın akletmesi?
Aklın aklını başına toplaması... Hamlıktan kurtulup kemâlâta ermesi (AŞK)... Tırtıllık devresini tamamlayıp AŞK kelebeği olması... tevhid tohumu, deposu ve kaynağı olması...

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in eşsiz âşıklarından olan ve Muhammedî vasfını hakkıyla yaşayan Subhî Sûfî Şeyhü'l-Hazîn (kaddasallahu sırrıhu)'in bu kasidesini teberrüken arzedip aklımın erebildiği, gönül gözümün görebildiği, daha doğrusu, becerebildiğim kadar tercümesini arzedeceğim...



ankakusu yazdı:ŞEYHÜ'l-HÂZİN (kaddasallahu sırrıhu)'NUN
KASİDESİ



Kubbetü cismi bünyânü
Tecellâ fihâ'r-Rahmânû
Metkûken sara sa'kânü
Ke Musa İbni İmrânü...

Kıftü cemi'a'l-akrâni
Bi hakkı sırrı'l-Kur'âni
Cembü yemîni aynâni
Bil vasfı nazzahatâni...

Cibtü yesari bahran
Beyne huma berzahun lâ yebgiyân
Meydanı sadri büstân
A'lâ min cenneti Adnân...

Tuyuri lehum cenâhani
Min nuri sırrı'l-Kur'âni
Sıran lehum tayârâni
İlâ likai'd-Deyyâni...

Tenfüzü min katri'l-imkani'
Tecûlü fi lâ mekani'
Bi hücceti ve sultâni
Bi menni fazli'l-Mennâni...

Lâ âşıka lâ sûkrâni
Mine'l-insi mine'l-cânni
Yuvâzînî fi'l-irfâni
Bi Nebîyyi âhiri'z-zamani...

Aleyhi salâtü'l-Hannâni
Ve'l-halku hatta'l-gılmâni
Adde zerrâti'l-imkani
Medâ'd-dühûrü ve'l-ezmâni...

Ya zâirine'l-ihvâni
Tûbâ lekûm bi'r-reyhâni
Ya münkirine'z-zamani
Hasret leküm bi'l-hüsrani...



ŞEYHÜ'l-HÂZİN (kaddasallahu sırrıhu)'nun
KASİDESİNİN TERCÜMESİ


1. Cismimin Kubbesi bir bina ki ona RAHMÂN (cc) tecellî etmiştir.
Sarsılarak bayılan İmran oğlu Musa (as) gibi...

2. Kur'ân'ın sırrı hakkı için (yemin ederim ki) bütün yaşıtlarıma (akranlarıma) üstün oldum. Sağ yanımda iki göz (kaynak) ki vasıfları (özellikleri) sürekli fışkırmak olan...

3. Sol yanımda iki deniz ki aralarında bir perde olup birbirine karışmaz... Sadrımın meydanı (gönlüm) bir bostandır ki Cennet-i ADN'dan daha üstündür...

4. Kuşlarımın iki kanadı Kur'ân'ın sırrının nurundandır... Onlar gizlice uçarlar... DEYYÂN'a (cc) (mükâfât ve cezâ veren) kavuşmaya doğru...

5. İmkan âleminden geçip, Lâ Mekân âleminde tecevvül ederler. (İmkan âleminden damla damla sızarak Lâ Mekân âleminde Cevlân edip dolaşırlar) El MENNÂN'ın (cc) (ihsânı bol olan) fazl-ü-Keremi olan hüccet (delil) ve saltanat (güç) ile...

6. Ne bir Âşık, ne bir Sukrân (sarhoş), insanlardan ve cinlerden... Vardır ki; Âhir zaman Nebî'sini (sav) tanımak (irfânı) hususunda benimle teraziye konulup tartılabilsin... Âhir zaman Nebî'si (sav) hakkındaki mârifette benim dengimde olabilecek insan veya cinden ne bir Âşık ne de bir Sekrân yoktur (olamaz)

7. HANNÂN'ın (cc) selâmı O'nun (sav) üzerine olsun, halkın, varlıkların hatta çocukların dahi (bile)... Bütün kâinâtın zerreleri adedince... Bütün zaman ve asırlar boyunca...

8. Ey ziyâretçi kardeşler (ihvân); ne mutlu size ki O'nun kokusuna erdiniz. Ey zamane inkârcıları; yazıklar olsun size ki hüsrandasınız, ziyândasınız...


---KUL İHVANİ DİVANI---
Resim
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön