SAKIN TERK-İ EDEBDEN (Şair Nâbî)

Alt Forumda kotegarize edilmeyen diğer Hakk Dostları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

SAKIN TERK-İ EDEBDEN (Şair Nâbî)

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


SAKIN TERK-İ EDEBDEN

Şair Nâbî, Sultan IV. Mehmet döneminde hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanı ile birlikte yola çıkar.
Kafile Medine-i Münevvereye yaklaşmıştır.
Vakit gecedir, Rasûlullah (s.a.v) Efendimize bir an önce ulaşmak özlemi ile Nâbî’nin gözüne uyku girmemiştir.
Fakat kafiledeki Eyüblü Rami Mehmet Paşa, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır.
Hz Peygamberin (s.a.v) beldesinde edebe aykırı böyle bir gaflet halini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla kasidesini bir anda irticalen söyleyiverir.
Kafile şafak vakti Medine-i Münevvereye girmektedir.
Ravza-yı Mutahharanın minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır.
Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar.
Nâbî dikkat eder, okunan, kendi kasidesidir.
Hemen minarenin kapısına koşar.
Müezzine, Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nereden öğrendin?
Müezzin şöyle cevap verir:
”Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v) i gördüm. Bana dedi ki :
“Yâ müezzin kalk yatma!
Benim ümmetimden bana âşık bir zât benim kabrimi ziyarete geliyor.
Muhabbetinden benim için şu kasideyi söylemiştir.
İşte bu cümlelerle minareden onu istikbal et!” buyurdu.
Bende hemen kalktım abdest aldım:
“Peygamberimizin iltifatına mazhar olan âşık acaba kimdir?” diye düşünerek minareye koştum.
Öğretildiği gibi okudum!”
Nâbî : “Rasûlullah benim için ümmetimden mi dedi?” diyerek sevincinden oracığa bayılıp düşer.
İşte o kaside:


Naat :

Sakın terki- edebden kûy-i Mahbûb-i Hudâ'dır bu
Nazargâh-ı ilâhîdir makam-ı Mustafâ'dır bû

Felekte mâh-ı nev Bâbu's- Selâm'ın sîne-çâkidir
Bunun kandîli cevzâ matla-ı nûr-i ziyâdır bû

Habîb-i Kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîlette
Tefevvuk-kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu

Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açtı mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu

Murâât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-i kudsiyândır bûsegâh-ı enbiyâdır bu


Nâbî


AÇIKLAMASI:

Burası Allahın sevgilisinin beldesidir.
Cenâb-ı hakkın nazar buyurduğu Ravza-i Nebidir.
Bu gökteki yeni ay Bâbü’s- Selâm Kapısı’nın yüreği yanık âşığıdır.
Ayın kandili Cevza Yıldızı bile ışığının nurunu ondan almaktadır.
Burası, Allah (cc) Sevgilisi’nin ebedî istirahatgâhının, türbesinin bulunduğu yerdir.
Ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın arşının bile üstündedir.
Bu toprağın ziyâsından yokluğun karanlıkları ortadan kalktı.
Bütün yaratılmışların görmeyen gözleri açıldı.
Çünkü bu toprak gözlere şifâ veren sürmedir.
Bu dergâha edeb ölçülerini gözeterek gir!
Çünkü burası meleklerin tavaf ettiği ve peygamberlerin tecelli ettiği bir yerdir!..


Âşık Nâbî ( 05.12.1641)- (21.12.1711)

Kendisi de ilim öğrenmek için Şeyh Yakup Halife'ye teslim edilidi.
Yakup Halife ona kuzularını gütmekle görevlendirdi.
Birkaç günlük çobanlık edereken; içinden kendi kendine : “Ben kuzu gütmeye mi, çobanlık etmeye mi geldim? Bir an önce İstanbul'a gidip de ilmi irfan öğreneyim” diye soruyordu.
Manevî yönüyle bunu gören hocası Yakup Halife bir gün onu yanına çağırır.
Hocası: “Yavrum Yusuf! Seni İstanbul'a göndermek istiyorum!” der.
“Hocam İstanbul kim ben kimim? Bu kadar okumuş, ilerlemiş talebelerin varken...”
“Yavrum, sen ilmi doğuştan almışsın! Yusuf gözlerinle gözlerime bak!” dedi ve bilmesi gerekenleri de transfer ediverdi.

24 yaşında İstanbul'a geldi.
Kendisini himaye eden Musahib Mustafa Paşa'nın ölümü üzerine İstanbul'dan ayrıldı.
Halep'e gitti. Burada 25 yıl kadar kaldı.
Rahat bir hayat yaşadı.
1710'da tekrar İstanbul'a döndü.
Çeşitli devlet memurluklarında bulundu.
İstanbul'da öldü.
Döneminde üstad bir şâir olarak kabul gördü.
Nâbî, didaktik şiire önem verdi.
Hikemî tarzın edebiyatımızdaki üstadıdır.
Sağlam bir tekniği ve kusursuz bir dili vardır.
Türk edebiyatının büyük şairlerinden biridir.


ESERLERİ:

Yayımlanmış Dîvân'ından başka bir Farsça Dîvânçe'si,
Hayriyye, Hayrabad ve Surnâme adlarında üç mesnevisi bulunmaktadır.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: SAKIN TERK-İ EDEBDEN

Mesaj gönderen Gul »

kulihvani yazdı: Naat :

Sakın terki- edebden kûy-i Mahbûb-i Hudâ'dır bu
Nazargâh-ı ilâhîdir makam-ı Mustafâ'dır bû

Felekte mâh-ı nev Bâbu's- Selâm'ın sîne-çâkidir
Bunun kandîli cevzâ matla-ı nûr-i ziyâdır bû

Habîb-i Kibriyâ'nın hâbgâhıdır fazîlette
Tefevvuk-kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu

Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açtı mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu

Murâât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-i kudsiyândır bûsegâh-ı enbiyâdır bu


Nâbî

Resim
Kullanıcı avatarı
Sibgatullah
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 14
Kayıt: 28 Oca 2011, 15:04

Re: SAKIN TERK-İ EDEBDEN (Şair Nâbî)

Mesaj gönderen Sibgatullah »

SubhanAllah..MasaAllah ve BarekAllah..

bu hatırat ne guzel..ne fevkalede...insanin gönül telini acib bir sekilde titretiyorr..

İlk okudugumuzda islami bir radyoda paylasmak ve bu vesile ile yazarak hatıratın hafizamiza yer etmesini saglamak nasip olmustu..

ve inanin yazdiktan sonra o radyo sayfasinda bulunan tüm kardeslerimiz subhanallah cekerek olaydan ne derece etkilendiklerini hissettirmislerdi..biz de aynen etkilenmistik ve hac da bu olayi kabenin yaninda grubumuzdan amca ve teyzelere anlatmayi nasip etmisti mevla.

herbiri gözyaslarina bogulmuslardi... :'(

Allahim bizlere de bu derece bir edep ve erkan-i ahlakiye nasip eylesin..

Allah cc paylasan kardesten razi ve hosnut olsun..amin..

El Baki-Hu vel Baki..
Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn.
Cevapla

“►Diğerleri k.s.◄” sayfasına dön