ALLAHÜMME ENTE Es SELÂMÜ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

ALLAHÜMME ENTE Es SELÂMÜ

Mesaj gönderen nur_umim »



Allahümme ente es selâmü ve minke es selâm!

Allahım es Selâm Sensin! Ve es Selâm Sendendir!



ES SELÂMÜ

Kökü masdar olan tek esmâdır…
Es Selâmü : Selâm, selâmet ve esenlik sahibi. Fâni, gelip geçici olmaktan, ayıp, âfet ve zevâlden beri' ve selâmette olan. Her selâmetin menbağı ve selâmete erdiren...
Mutlak eman, sulh ve teslim kaynağı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.


seleme : Bir işten kurtulmak, berî olmak.
Esleme : Teslim olmak. Müslüman olmak. İtâat etmek.
Selleme : Tam teslim olmak. Selâmlamak.
İslâm : İslâm dini. Müslümanlar.

ES SELÂMÜ (celle celâluhu) ZEVKİ:

Selâm ve selâmeti anlayana Es Selâmü (celle celâluhu) yâr ve yardımcı olup ulaşan ilhâmla kul, kendi zâtını ayıplardan, sıfatlarını noksanlıklardan ve fiillerini kötülüklerden ve zulümden uzaklaştırır, selâmet ve emniyet bulur...
Kendi nefsi için sıla, kardeşi ile selâm, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e salâvât ve Rabbü'lâlemîn'e salât...
Işık gibi akmaya başlar İnşâallahu Tealâ!...
Nefsin hevâ, heves, şehvet ve gazabını akl-ı selimin emrine köle edip selâmet içinde nefsini islâm eder. Böylece; herkes ve herşey de, böylesi kimsenin elinden dilinden ve belinden selâmette olur.
Muhammedî Edeb de budur zâten...

(Kul ihvani – Esmâlar’dan)




SELÂMLAŞMAMIZ NEDEN ÖNEMLİ
SAHİBİMİZİN SESİNEN BUYURUNUZ:



وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: إذَا انْتَهَى أحَدُكُمْ إلى المَجْلِسِ فَلْيُسَلِّمْ. فَإنْ أرَادَ أنْ يَقُومَ فَلْيُسَلِّمْ. فَلَيْسَتِ ا‘ولى بِأحَقِّ مِنَ خِرَةِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz bir meclise gelince selâm versin. Kalkmak isteyince de selâm versin. Birinci selâm sonuncudan evlâ değildir (ikisi de aynı ölçüde ehemmiyetlidir).
(Tirmizî, İsti'zân: 15, (2707); Ebû Dâvud, Edeb: 150, (5208))


وعن كَلَدَة بن الحنْبل قال: ]بَعَثَنِي صَفْوَانُ بْنُ أُمَيَّةَ إلى رَسولِ اللّهِ # بِلَبَن وَلَبَإِ وَضَغَا بِيسَ، وَالنَّبىُّ # بِأعْلى مَكَّةَ. قالَ: فَدَخَلْتُ عَلَيْهِ وَلَمْ اسْتَأذِنْ وَلَمْ أُسَلِّمْ. فقَالَ: ارْجِعْ فَقُلْ السََّمُ عَلَيْكُمْ، أأدْخُلُ؟ ففَعَلَ[. أخرجه أبو داود والترمذي.وعند أبي داود »جَدايةٍ« بدل اللبأ.»الضَّغَابِيسُ« صِغَارُ الْقِثَّاءِ .

Kelede İbnu Hanbel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Safvân İbnu Ümeyye (radıyallâhu anh) benimle, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a süt, ağız ve bir miktar salatalık gönderdi. Aleyhissalâtu vesselâm o sırada Mekke'nin yukarısında idi.
İzin istemeden selâm vermeden huzuruna girdim. Bana:

"Dön, esselâmu aleyküm, gireyim mi? de!" buyurdu. Ben de öyle yaptım."
(Tirmizî, İsti'zân: 18, (2711); Ebû Dâvud, Edeb: 137, (5176))


وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ لِي رسولُ اللّهِ #: يَا بُنَيَّ إذَا دَخَلْتَ عَلى أهْلِكَ فَسَلِّمْ يَكُنْ سََمُكَ بَرَكَةَ عَلَيْكَ وَعَلى أهْلِ بَيْتِكَ[. أخرجه الترمذي وصححه .

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana buyurdular ki:"Ey oğulcuğum, âilene girdiğin zaman selâm ver ki, selâmın, hem senin üzerine hem de aile halkına bereket olsun!"
(Tirmizî, İsti'zân: 10, (2699))


وعن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]سُئِلَ رسولُ اللّه #: أيُّ ا“سَْمِ خَيْرٌ؟ قالَ: تُطْعِمُ الطَّعَامَ، وَتَقْرَأُ السََّمَ عَلى مَنْ عَرَفْتَ وَمَنْ لَمْ تَعْرِفْ[. أخرجه أبو داود. قلت: وَأخرَجه البخاري في كتاب ا“يمان من صحيحه بهذا اللفظ، واللّه أعلم .

Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah'a: "İslâm'ın hangi ameli daha hayırlı?" diye sorulmuştu.
"Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermen" diye cevap verdi."
(Ebû Dâvud, Edeb: 142, (5194))


وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه ]أنَّهُ مَرَّ عَلى صِبْيَانٍ فَسَلَّمَ عَلَيْهِمْ، وَقالَ:
كَانَ رَسولُ اللّهِ # يَفْعَلُهُ[. أخرجه الخمسة إ النسائي .

Hz. Enes (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, kendisi bir grup çocuğa uğrar ve onlara selâm verir. Yanındakilere de şu açıklamayı yapar: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle yapardı!"
(Buhârî, İsti'zân: 14; Müslim, Selâm: 14, (2168); Ebû Dâvud, Edeb: 147, (5202); Tirmizî, İsti'zân: 8, (2697))


وعن أسماء بنت يزيد رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]مَرَّ عَلَيْنَا رَسولُ اللّهِ # في نِسْوَةٍ فَسَلَّمَ عَلَيْنَا[. أخرجه أبو داود والترمذي.وفي رواية للترمذي: ]فَألْوَى يَدَهُ بِالتَّسْلِيمِ[.

Esmâ Bintu Yezîd (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) biz bir grup kadına uğramıştı, selâm verdi."
(Ebû Dâvud, Edeb: 148, (5204); Tirmizî, İsti'zân: 9, (2698);Buhârî, İsti'zân: 15.)
Tirmizî'nin bir rivayetinde: "Eliyle selâmladı" denmiştir;


وعن عبيداللّه بن أبي رافع عن علي بن أبي طالب رَضِيَ اللّهُ عَنْه. قال أبو داود رَفَعَهُ الحَسَنُ بْنُ عَليٍّ أيْ عَنْ رسولِ اللّهِ # قالَ: ]يُجْزِئُ عنِ الجَمَاعَةِ إذَا مَرُّوا أنْ يُسَلِّمَ أحَدُهُمْ وَيُجْزِئُ عَنِ الجُلُوسِ أنْ يَرُدَّ أحَدُهُمْ[. أخرجه أبو داود .

Ubeydullah İbnu Ebî Râfî, Hz. Ali (radıyallâhu anh)'den nakletmiştir: Ebû Dâvud derki: "Hasan İbnu Ali ise bunu merfu’ olarak yani Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) 'dan rivayet etmiştir. Bir cemaat giderken, yeri gelince içlerinden bir kişinin selâm vermesi hepsi için yeterlidir. Oturanlar adına da bir kişinin mukabelesi yeterlidir."
(Ebû Dâvud, Edeb: 152, (5210))


وعن أبي أمامة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسولُ اللّهِ #: إنَّ أوْلَى
النَّاسِ بِاللّهِ مَنْ بَدَأهُمْ بِالسََّمِ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'a en makbul insan, karşılaşmada selâma önce davranandır."
(Ebû Dâvud, Edeb: 144, (5197); Tirmizî, İsti'zân: 6, (2695))

وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قالَ رَسولُ اللّهِ #: يُسَلِّمُ الرَّاكِبُ عَلى المَاشِي، وَالمَاشِي عَلى القَاعِدِ، وَالْقَلِيلُ عَلى الكَثِيرِ[. أخرجه الخمسة إ النسائي .

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Binekte olan yürüyene, yürüyen oturana, az çok'a selâm verir."
(Buhârî İsti'zân: 4, 5, 6; Müslim, Selâm: 1, (2160); Ebû Dâvud, Edeb: 145, (5198, 5199); Tirmizî, İsti'zân: 4, (2704, 2705))


وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: لَمّا خَلَقَ اللّهُ آدَمَ عَلى صُورَتِهِ طُولُهُ سِتُّونَ ذِرَاعاً. قالَ: اذْهَبْ فَسَلِّمْ عَلى أُولئِكَ نَفَرٌ مِنَ المََئِكَةِ جُلُوسٌ فَاسْتَمِعْ مَا يُحَيُّونَكَ، فَإنَّهَا تَحِيَّتُكَ وَتَحيَّةُ ذُرِّيَّتِكَ. فقَالَ: السََّمُ عَلَيْكُمْ. فقَالُوا: السََّمُ عَلَيْكَ وَرَحْمَةُ اللّهِ فَزَادُوهُ وَرَحْمَةُ اللّهِ. فَكُلُّ مَنْ يَدْخُلُ الجَنَّةَ عَلى صُورَةِ آدَمَ. فَلَمْ يَزِلِ الخَلْقُ يَنْقُصُ بَعْدُ حَتَّى انَ[. أخرجه الشيخان .

Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri, Hz. Âdem (aleyhisselâm)'ı kendi sûreti üzere ve boynunu da altmış zirâ olarak yaratınca:
"Git, şu oturan meleklere selâm ver, onların seni nasıl selâmlayacaklarına da dikkat et, dinle. Zira o selâm, senin ve zürriyetinin selâmı olacaktır" dedi. (Bunun üzerine Âdem onlara gidip):
"Esselâmü aleyküm!" diye selâm verdi. Melekler: "Esselâmü aleyke verahmetullahi" dediler ve selâma mukabele ederken “verahmetullahi”yi ilâve ettiler. Cennete her giren Hz. Âdem sûretinde (ve boyu da altmış arşın boyunda) olacak. Halk şu ana kadar (boyca) hep eksilmektedir."
(Buhârî, İsti'zân: 1, Enbiya: 1, Müslim, Cennet: 28, (2841))


وعن عمران بن حصين رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]كُنَّا عنْدَ رسولِ اللّهِ # فَجَاءَ رَجُلٌ فَسَلَّمَ فقَالَ: السََّمُ عَلَيْكُمْ. فَرَدَّ عَلَيْهِ رسولُ اللّهِ # السََّمَ؛ ثُمَّ جَلَسَ، وَقالَ النَّبيُّ #: عَشْرٌ، ثُمَّ جَاءَ آخرُ فقَالَ: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ. فَرَدَّ عَلَيْهِ فَجَلَسَ فقَالَ: عِشْرُونَ، ثُمَّ جَاءَ آخَرُ فقَالَ: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهِ وَبَرَكَاتُهُ. فَرَدَّ عَلَيْهِ فَجَلَسَ فَقَالَ ثََثُونَ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

İmrân İbnu Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Biz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın yanında iken bir adam gelerek selâmı verdi ve:
"Esselâmu aleyküm!" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) selâmına mukabele etti. Adam da oturdu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm);
"On (sevap kazandı!)" dediler. Sonra birisi daha geldi."Esselâmu aleyküm ve rahmetullâhi!"dedi. Aleyhissalâtu vesselâm onun selâmına da mukabele etti. Adam oturdu. Aleyhissalâtu vesselâm.
"Yirmi!" dediler. Sonra biri daha geldi ve:
"Esselâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtuhu" dedi. Resûlullah, selâmına mukabele etti, adam da oturdu. Hz. Peygamber bu sefer:
"Otuz!" buyurdular."
(Ebû Dâvud, Edeb: 143, (5195); Tirmizî, İsti'zân: 2, (2690))


و‘بي داود عن معاذ بن أنس بمعناه. وزاد ]ثُمَّ أتَى أخَرُ فقَالَ: السََّمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّه وَبَرَكَاتُهُ وَمَغْفِرَتُهُ. فَرَدَّ عَلَيْهِ رسولُ اللّهِ # وَقالَ: أرْبَعُونَ ثُمَّ قالَ: هكذَا تَكُونُ الْفَضَائِلُ[ .

Ebû Dâvud'da Muâz İbnu Enes'ten aynı ma'nâda bir rivayet vardır. Ayrıca şu ziyade yer alır:
"Sonra bir diğeri geldi ve dedi ki: "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu ve mağfiretuhu." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) mukabelede bulundu ve:
"Kırk (sevap)" deyip ilave etti: "Böylece (ziyade edilen her kelime için) sevap artar."
(Ebû Dâvud, Edeb: 143, (5196))


وعن أبي تميمة الهُجيمي عن أبي جُريٍّ عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أتَيْتُ رسولَ اللّهِ # فَقُلْتُ: عَليْكَ السََّمُ يَا رسولَ اللّهِ. فقَالَ: َ تَقُلْ
عَلَيْكَ السََّمُ. فَإنَّ عَلَيْكَ السََّمُ تَحِيَّةُ المَوْتَى. إذَا سَلَّمْتَ فَقُلِ: السََّمُ عَلَيْكَ. فَيَقُولُ الرَّادُّ وَعَلَيْكَ السََّمُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

Ebû Temîme el-Hüceymî, Ebû Cüreyy el-Hüceymî'den, o da babasından (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a gelip:
"Aleyke'sselâm ya Resulellah. (Sana selâm olsun ey Allah'ın Resulü!)" dedim. Bana hemen müdâhale etti:
"Aleyke's-selâm deme. Çünkü aleyke'sselâm diye verilen selâm, ölülerin tahiyyesidir. Selâm verdiğin zaman, "Esselâmu aleyke" de! Sana mukabele eden de, "Ve aleykesselâm!" der."
(Ebû Dâvud, Libas: 28, (4084), Edeb: 151, (5209); Tirmizî, İsti'zân: 28, (2722, 2723))



وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: إذَا سَلّمَ
عَلَيْكُمُ الْيَهُودُ فَإنَّمَا يَقُولُ أحَدُهُمْ: السَّامُ عَلَيْكَ. فَقُلْ: وَعَلَيْكَ[. أخرجه الستة إ النسائي .

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yahudiler size selâm verince onlardan biri, "essâmu aleyküm" der, sen de ona, "Ve aleyke!" de."
(Buhârî, İsti'zân: 229; İstitâbe: 4; Müslim, Selâm: 8, (2164); Muvatta, Selâm: 3, (2, 960); Ebû Dâvud, Edeb: 149, (5206); Tirmizî, Siyer: 41, (1603))


وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه يرفعه: ]إذَا سَلَّمَ عَلَيْكُمْ أهْلُ الْكِتَابِ فَقُولُوا وَعَلَيْكُمُ[. أخرجه الشيخان .

Hz. Enes (radıyallâhu anh), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın şu sözünü nakletmiştir:
"Ehl-i Kitap size selâm verince onlara "Ve aleyküm" diye cevap verin."
(Buhârî, İsti'zân: 22; Müslim, Selâm: 6, (2163); Ebû Dâvud, Edeb: 149, (5207); Tirmizî, Tefsir, Mücâdele: (3296))


وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رَسُولُ اللّهِ #: َ تَبْدَءُوا الْيَهُودَ وََ النَّصَارى بِالسََّمِ، وَإذَا لَقيْتُمُوهُمْ في طَرِيقٍ فَاضْطَرُّوهُمْ إلى أضْيقِهِ[. أخرجه مسلم وأبو داود والترمذي .

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Hıristiyan ve yahudilerle karşılaşınca önce siz selâm vermeyin, (onlar size versinler, siz mukabele edin). Bir yolda onlarla karşılaşınca, (kenardan geçmeleri için) yolu onlara daraltın."
(Müslim, Selâm: 13, (2167); Tirmizî, İsti'zân: 12, (2701); Ebû Dâvud, Edeb: 149, (5205))
[/size]

-----
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=1233


" De ki: İster ALLAH diye dua edin (deyin) ister RAHMÂN diye dua edin. Hangisi ile dua etseniz olur. Çünkü (Esmâü'l-Hüsnâ) güzel isimler O'na hastır..." (İsrâ 17/110) buyurmaktadır.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : " ALLAH'ın 99 ismi vardır ki onları sayan cennete girer. Onlar Kur'ân'da mevcuddur." buyurmuştur. ( İbni Abbas ve İbni Ömer (ra) dan Suyutî, III-165 )
Bu muhteşem ve muazzam âfâk ve enfüs sistemi, sonsuz isimlerin tecellî tezgâhıdır. Hepsi hakktır. İnsan aklı ise; tercihi (yorumu) emredildiği gibi yapıp-yapmamaktan sorumlu ve imtihandadır. Akıl, Nûrallahtır. Hayvandan üstünlük akılladır. Akıl, kişinin kendini ve RABB'ini bilmesi için ana araçtır. Gerisi boş lâf ve safsatadır. Akılperestlere katılıyorum sanma. ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL her ni'meti lâzım ve lâyık olan zaman, yer ve hâlde kullanmayı emretmekle beraber, gerektiği yerde kullanmamayı da emredip kullanmaktan sorumlu kılmaktadır. Âhirette câhile, " Neden yapmadın?" sorusu bir kere sorulurken, ilmiyle a'mil olmayan âlime 7 kere sorulduğunda utancından yüzünün etleri döküleceği hadîs-i şerîfle sabittir. Zikredelim, fikredelim, şükredelim, sabredelim ve ne edersek edelim veya etmeyelim hepsinde akl-ı selim, bilinç ve Muhammedî Şuûr esastır ve's Selâm!...

Ehline dail olmak duasıyla İNŞAALLAH!....
Resim
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Re: ALLAHÜMME ENTE Es SELÂMÜ

Mesaj gönderen safa-merve »

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Şüphesiz ki "EL SELÂM"ALLAH'ın yeryüzüne konulan isimlerinden biridir. Binâenaleyh selâmı aranızda yayınız!" buyurmuştur.
(Enes (ra) dan; Buhârî, Edeb'de)



Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "EL SELÂM, ALLAH'ın Azîm (yüce, ulu) isimlerinden bir isimdir. Onu mahlûkatı arısında bir zimmet (emniyet, koruma vasıtası) kılmıştır (yapmıştır). Bir müslüman diğer bir müslümana selâm verdiği zaman, onu hayrdan başkası ile anmak haram olur (çünkü, selâm veren onun şerrinden emin olmuştur)." buyurmuştur.
(İbn Abbas (ra) dan; Deylemî)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Cevapla

“Esmaü’l – Hüsna” sayfasına dön