Muhammedi Melamette S harfi ile ilgili Kelimeler
Gönderilme zamanı: 30 Mar 2011, 06:15
MuhaMMedî Melâmet’in ÂNlaşılaBİLmesi ve ÂNlatılaBİLmesi için Kul İhvÂNi(Latif YILDIZ) tarafından KELİMElerin AÇılımları!
''S'' harfi ile ilgili KELİMElerin AÇılımları;
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş-RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılarak ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâimindeyiz inşae ALLAH..
SâBiRûN: ÖZündeki Rububiyyett BİLEliğine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adına-hesabına Sahib çıkan halis muhlis sıdık âdil MuhaMMedîler..
SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “Kun feyekun” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım.
Sebehâ: yüzmek, Subhânallah demek.
Sebbaha (mübalağa ile) ALLAH’u Teâlâyı tenzih ve takdis etmek.
Zerrenin (atomun) ve kürrenin (kâinâtın) bir saniye durmaksızın takdir edilen yörüngede ve şartlarda kimseye dayanmadan (mesnedsiz) parmak izleri gibi tek başlarına (RABB’larıyla başbaşa), sonsuz felekler içinde yüzüp durmaları...
Her hücrenin "HAYY!" HAYY-kırışı...
Doğuştan-ölüme bir kere bile susmadan tevhid tıklayan kalbler...
Herşey; her zaman, her yerde ve her hâlde herkesle beraber sistemin sahibi AZÎZÜ’R RAHÎMÜ’l-SUBHÂN ALLAH Teâlâ yı maddî (somut) ve mânevî (soyut) noksanlık, benzetme ve zıddı var sanmalardan uzak kılıyorlar.
Canlı şâhidleriyiz diyorlar...
“Zâtında, sıfatında, esmâsında, fiilinde ve hükümlerinde münezzehtir!..” müezzinleri!..
Yu sebbuhu: Tesbih ederler hep yüzerler)
Yüsebbuhu!: Şimdi şu AN da Küllî ŞEY Yaratanını durmadan tesbih edip birbirine asla mesnedlenip dayanamadan tek başına boşlukta-fezada yüzüp-dönüp durmaktalar. Zerre-Atom ve Kürre-Kâinât DuramdAN Dost Raksında..
Yesebbihu: noksanszı El TAMM cc yu tesbih ve zikri ele yüzmekteler İlahî RAKSta hamd olsun!..
SELseBİL: Cennet'te bir çeşme veya ırmak. Hayrat için dağ yollarına yapılan sulak evleri. Mc: Tatlı, lâtif, leziz su.
SeFiL: Sefalet çeken, muhtaçlık içinde olan. Çok sıkıntıda bulunan. Uslu huy sahibi.
SIDK: Ferdaniyyetini; Yalnızlık, Teklik, Ferdlik, Yektâlığını idraktir.
seYR ü süluk: Tas: Takib edilecek usûl. Bir terbiye yoluna girip devam etme. Tarikata devam etme. kemÂLât AŞamaları..
SU’k-ı SIDDIK: Muhammed Sıddık Hekim Hazretlerinin İlahî AŞKı alış-veriş Çarşısı. Rahmetli Hocam: "Abdullatif, Cennette bir Suk-i MuHABBEt, Muhabbet Meydanı-çarşısı var ki ALLAH için Birbirlerini sevenler orada da CEM' olup sohbetler derler. İnşaallah BİZ BİRlikte oluruz orada" derdi.(Kulihvani)
Sadak: Okları koymağa mahsus torba veya kutu şeklindeki kılıfın adıdır. Boyuna asılan bu âlete "tirkeş" veya "tirdan" da denilirdi.
SABIR: KEVNiyyet-Oluşumunun Samedî Sâhibinin ALLAH Celle Celâluhu olduğu MuhaMMedî İnancına İştirakte Sâbit kalıştır..
Sabır: nefse RABB'ısından geleni başkasına şikâyet ettirmemek... Hükm-ü Hakka baş eğmek...
Ser-ü-Seri: Başını SIRR-a SER-EN..
SALL: Ulaşım, vuslat yolu, SILA yolu, isale hattı..
SALL: geldiği Gurbet elden, Sıladaki ASLını SeSlemek. Gönül Bağıyla yönelmek.
SALL: ASL-a SILA YOLu. İstikâmet İSÂLEsi.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de Zâhir Bâtın Lutfullaha Samedî Sahiblik sıfatı.. Naz-Niyaz Namazı.. Derunî DoST DUAsıDUYuş ve de UYuşu..
SALL: Akış İsâle
SALL : Dönen MUHİTin DÖNDÜRen MERKEZe BAĞlantısı
SALL: binbir çile içinde SILA'ya vuslat bulmak, kavuşmak.
Simurg: Anka Kuşu. İsmi olup cismi bilinmeyen bir kuş. Çok büyük olduğu anlatılır. Zümrüd-ü Anka ve Simurg gibi isimlerle de anılır. Uzun boyunlu kadın.
Sarf:Varediş, yaratış..
SıRAT: ceheNNemin en üst SIRTı.. Cennet'e gidebilmek için herkesin üzerinden geçmeğe Muhtaç, Mecbur, Memur ve de Mahkum OL-duğu SıRaT-ı Mustakîm ve de FıRKa-yı Nâciyye YOLu.. Kıtmir ÖMÜRgası.. AKLın KaFa TaSı.. SÖZün HaSSı..
SIRR-AT: SIRRlar. Sırr İpi At! Cennet'e gidebilmek için herkesin üzerinden geçmeğe mecbur olduğu ve Cehennem üzerine kurulmuş olan köprü..
SöZ ORuCu: Câhile, kâmilin SöZ dememe DeMleri..
Sırr-ı Sıfır : Sıfır Sırrı. Hiçlik kavramının yaşanması sırrı.
SıRR-ı SıFıR SıRR-ı ALİ (kv): YAŞAnmayan YALANdır, YAŞAN-AN-sa “OL-AN” dır..
Ser-ü-Seri: Başını SIRR-a SER-EN..
SeRâBâ: Tamâmen hayal..
Sırrr-ı Süveydâ: Kara Sevdâ Sırrı-özelliği.
Sırr-ı Süveydâ : Kapkara sırr. Nur-u Muhammed Sırrı. Nurullah Sırrı. Ahadiyyet Sırrı. İmam Ail (kv) ye Resûlullah (sav) in aktardığı Hakikat Sırrı
SıRR-ı Süveydâ: İnsan Nefsinin kkalbdeki Hacerü’l- esved gibi kara delikten FUADa GEÇip Ahmediyyet Ahadiyyet A’mâ…
Sakk: Bir şeyin ASLı.
SeYR: Yürüyüş. Eğlenme ve ibret için bakma. Gezip görme. Görülecek şey ve yer. Uzaktan bakıp karışmama. Seyr ile Süluk.. Yolculuk.
SeYR-AN: Her ANda Seyr etmek.. Kendini kendinde İZ-le mek
Seyr-i cemâl : Cemâl seyredebilmek.
Seyr-i sahray-ı adem : Boşluk çölünün seyri. Yokluk.
Sahibu’l- Meydan : Meydanın Sâhibi.
Sahibu’l- Makam : Makâmın Sâhibi.
Sübut : Sâbit, devamlı ve pâyidar olup durmak. Kararlı ve Sâbit oluş.Ebedî VAR olandan var olacak henüz zâhiri olmayan.
SETTÂR: Örten, kapayan gizleyen. En çok gizleyen ve örten.
Sücûd : Geçici ve kulluk kimliğiyle var olduğunu anlayınca yok oluş işareti secdeler.
SÖZ : Tebliğ
SU : İlmullah
Semâ: ASLı DUYmak ve Uymak..
Sükût Sahrası: Hayran Âlemi.
Selâ: Hakka ve Hayra Dost çağrısı.
S Û F Î: Sad Vav Fe Ye
Sad Sabır-Sadakat-Safîyyet-Sahabet-Sahvet-Ayıklık (-ebced: 90-)
Vav Vefâ-vûvârid-Vürûd.. (-ebced: 6-)
Fe Fakr-Ferağ.. (-ebced: 80-)
Ye Yümn-Kuvvetli bereket-uğur.. (-ebced: 10-)
SÛF: (C.: Evsâf) Yün dokuma. Yünden yapılmış dokuma. * Yün, yapağı, ibrişim. SUFÎ nin gömleği!!!.. Örteni, koruyanı, tümleyeni..
Sabır: hakk ve hayrda dâim kaim kalabilme çaba ve gücüdür.
Bâtıl ve Şerre yapılan sabırın esas adı tehammül etmektir.
Zikir - Fikir - Şükür - Sabır Sistemi...
Salle : ses vermek, durultmak (şarabın tortusu vs.)
Saliye : ateşte yanmak.
Sadara: vukû' bulmaktan.
(Sadr-südûr): vukû' olan yer, vakı'aların olmasına karar verilen yer ve idâre merkezi olup; nefsi, kalbi ve ruhu da kapsayan göğüs (bağır) zarfıdır.
İşlerin idâre merkezi en ön, en baş, en ileri, en yukarı ve en iyi yer mânâlarınadır.
Sadrazam : (başvekil) da bu kökten gelmektedir.
Sulbiyye, çocuğun babaya nisbeti olduğu gibi; sadriyye de çocuğun anaya nisbetidir.
Zîrâ; sadara kökünde; dönmek, rücû etmek de vardır...
İşlerin sebebi oradan başladığı gibi sonucu da oraya rücû' eder ve anlaşılır...
Muhammedî tasavvufun temeli olan "Rahmten li'l-âlemin" oluş masdarı da bu kökten olup kâinâtta var oluş rahmetinin oluş, çıkış ve rahmet olarak dönüş yurdu ve kapısıdır.
Nûr-u Mim'in "Mim" masdarı Nûr-u Muhammed'in kâinâta çıkış ve hayat membağıdır. ham akıllarını İlâhî ilim ve Muhammedî edeb ile yalıtkanlık ve kısırlıktan kurtarıp iletken ve üretken kılanlar kendi özlerindeki bu kaynaktan kana kana içerler.
Yalıtkanlıktan kasdımız kişinin kendine ait özellik ve güzellikte yaratılan öz sadrına ulaşım selâmetliğini kesen ve yasaklanan her şey ve husustur.
Kişinin kendi özündeki öz sılasına ulaşımı; Nûr-u Mim'in'e kavuşumu, dolayısıyla kendini bilişi, Rabb'ini buluşu ve kulluk kemâlâtına başlayışıdır.
Bu işin bilinen adı ise Sıla-yı Rahîmdir...
Sarkaç: Olsun! Olmasın! Nefesi..
SeRTac: Mor Ötesi.. Sükût SeSi…
Seriyyâ: Zâhir-Bâtın SIRRlarının açılması
SALL:
Arabçada ''Sal'' KöKü: Sıla=>Ulaşım=>Vuslat=>Kavuşma=>SıLa KÖKüdür.
Onun için DSİ'de ana kanallara İSÂLE KANALI deriz.
Sall da bir ulaşım şeklidir.
Elektriğin tecrisi-cereyanı, havanın ceryanı, sesin gelişi, ışığın gelişi gibi...
Bir kavuşmadır YÂR'e SALL!.
Salât, ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e ULAŞımdır, Naz-Niyaz Namazıdır.
Salâvât, Resûlullah'a ULAŞım Sırr-ı Süveydâya SıRRlanmaktır.
''Es Selâmu aleyke'' dersem Sana ULAŞımdır Muhammedî Eminlikte BİZ-BİRliğidir....
Nasıllığı ve Niceliği biraz daha İNCE İŞtir.
Sıla-yı Rahîm ise aynı rahîmde (rahmette, ana karnında) buluşanların Akrabalık Sılasına saygıdır.
Sıla-yı Rahîm'in (ata yurdunu ve yakınlarını ziyâretin) kesilmesi İslâm Dininde büyük günâhtır.
''S'' harfi ile ilgili KELİMElerin AÇılımları;
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş-RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılarak ŞEENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâimindeyiz inşae ALLAH..
SâBiRûN: ÖZündeki Rububiyyett BİLEliğine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adına-hesabına Sahib çıkan halis muhlis sıdık âdil MuhaMMedîler..
SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “Kun feyekun” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım.
Sebehâ: yüzmek, Subhânallah demek.
Sebbaha (mübalağa ile) ALLAH’u Teâlâyı tenzih ve takdis etmek.
Zerrenin (atomun) ve kürrenin (kâinâtın) bir saniye durmaksızın takdir edilen yörüngede ve şartlarda kimseye dayanmadan (mesnedsiz) parmak izleri gibi tek başlarına (RABB’larıyla başbaşa), sonsuz felekler içinde yüzüp durmaları...
Her hücrenin "HAYY!" HAYY-kırışı...
Doğuştan-ölüme bir kere bile susmadan tevhid tıklayan kalbler...
Herşey; her zaman, her yerde ve her hâlde herkesle beraber sistemin sahibi AZÎZÜ’R RAHÎMÜ’l-SUBHÂN ALLAH Teâlâ yı maddî (somut) ve mânevî (soyut) noksanlık, benzetme ve zıddı var sanmalardan uzak kılıyorlar.
Canlı şâhidleriyiz diyorlar...
“Zâtında, sıfatında, esmâsında, fiilinde ve hükümlerinde münezzehtir!..” müezzinleri!..
Yu sebbuhu: Tesbih ederler hep yüzerler)
Yüsebbuhu!: Şimdi şu AN da Küllî ŞEY Yaratanını durmadan tesbih edip birbirine asla mesnedlenip dayanamadan tek başına boşlukta-fezada yüzüp-dönüp durmaktalar. Zerre-Atom ve Kürre-Kâinât DuramdAN Dost Raksında..
Yesebbihu: noksanszı El TAMM cc yu tesbih ve zikri ele yüzmekteler İlahî RAKSta hamd olsun!..
SELseBİL: Cennet'te bir çeşme veya ırmak. Hayrat için dağ yollarına yapılan sulak evleri. Mc: Tatlı, lâtif, leziz su.
SeFiL: Sefalet çeken, muhtaçlık içinde olan. Çok sıkıntıda bulunan. Uslu huy sahibi.
SIDK: Ferdaniyyetini; Yalnızlık, Teklik, Ferdlik, Yektâlığını idraktir.
seYR ü süluk: Tas: Takib edilecek usûl. Bir terbiye yoluna girip devam etme. Tarikata devam etme. kemÂLât AŞamaları..
SU’k-ı SIDDIK: Muhammed Sıddık Hekim Hazretlerinin İlahî AŞKı alış-veriş Çarşısı. Rahmetli Hocam: "Abdullatif, Cennette bir Suk-i MuHABBEt, Muhabbet Meydanı-çarşısı var ki ALLAH için Birbirlerini sevenler orada da CEM' olup sohbetler derler. İnşaallah BİZ BİRlikte oluruz orada" derdi.(Kulihvani)
Sadak: Okları koymağa mahsus torba veya kutu şeklindeki kılıfın adıdır. Boyuna asılan bu âlete "tirkeş" veya "tirdan" da denilirdi.
SABIR: KEVNiyyet-Oluşumunun Samedî Sâhibinin ALLAH Celle Celâluhu olduğu MuhaMMedî İnancına İştirakte Sâbit kalıştır..
Sabır: nefse RABB'ısından geleni başkasına şikâyet ettirmemek... Hükm-ü Hakka baş eğmek...
Ser-ü-Seri: Başını SIRR-a SER-EN..
SALL: Ulaşım, vuslat yolu, SILA yolu, isale hattı..
SALL: geldiği Gurbet elden, Sıladaki ASLını SeSlemek. Gönül Bağıyla yönelmek.
SALL: ASL-a SILA YOLu. İstikâmet İSÂLEsi.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de Zâhir Bâtın Lutfullaha Samedî Sahiblik sıfatı.. Naz-Niyaz Namazı.. Derunî DoST DUAsıDUYuş ve de UYuşu..
SALL: Akış İsâle
SALL : Dönen MUHİTin DÖNDÜRen MERKEZe BAĞlantısı
SALL: binbir çile içinde SILA'ya vuslat bulmak, kavuşmak.
Simurg: Anka Kuşu. İsmi olup cismi bilinmeyen bir kuş. Çok büyük olduğu anlatılır. Zümrüd-ü Anka ve Simurg gibi isimlerle de anılır. Uzun boyunlu kadın.
Sarf:Varediş, yaratış..
SıRAT: ceheNNemin en üst SIRTı.. Cennet'e gidebilmek için herkesin üzerinden geçmeğe Muhtaç, Mecbur, Memur ve de Mahkum OL-duğu SıRaT-ı Mustakîm ve de FıRKa-yı Nâciyye YOLu.. Kıtmir ÖMÜRgası.. AKLın KaFa TaSı.. SÖZün HaSSı..
SIRR-AT: SIRRlar. Sırr İpi At! Cennet'e gidebilmek için herkesin üzerinden geçmeğe mecbur olduğu ve Cehennem üzerine kurulmuş olan köprü..
SöZ ORuCu: Câhile, kâmilin SöZ dememe DeMleri..
Sırr-ı Sıfır : Sıfır Sırrı. Hiçlik kavramının yaşanması sırrı.
SıRR-ı SıFıR SıRR-ı ALİ (kv): YAŞAnmayan YALANdır, YAŞAN-AN-sa “OL-AN” dır..
Ser-ü-Seri: Başını SIRR-a SER-EN..
SeRâBâ: Tamâmen hayal..
Sırrr-ı Süveydâ: Kara Sevdâ Sırrı-özelliği.
Sırr-ı Süveydâ : Kapkara sırr. Nur-u Muhammed Sırrı. Nurullah Sırrı. Ahadiyyet Sırrı. İmam Ail (kv) ye Resûlullah (sav) in aktardığı Hakikat Sırrı
SıRR-ı Süveydâ: İnsan Nefsinin kkalbdeki Hacerü’l- esved gibi kara delikten FUADa GEÇip Ahmediyyet Ahadiyyet A’mâ…
Sakk: Bir şeyin ASLı.
SeYR: Yürüyüş. Eğlenme ve ibret için bakma. Gezip görme. Görülecek şey ve yer. Uzaktan bakıp karışmama. Seyr ile Süluk.. Yolculuk.
SeYR-AN: Her ANda Seyr etmek.. Kendini kendinde İZ-le mek
Seyr-i cemâl : Cemâl seyredebilmek.
Seyr-i sahray-ı adem : Boşluk çölünün seyri. Yokluk.
Sahibu’l- Meydan : Meydanın Sâhibi.
Sahibu’l- Makam : Makâmın Sâhibi.
Sübut : Sâbit, devamlı ve pâyidar olup durmak. Kararlı ve Sâbit oluş.Ebedî VAR olandan var olacak henüz zâhiri olmayan.
SETTÂR: Örten, kapayan gizleyen. En çok gizleyen ve örten.
Sücûd : Geçici ve kulluk kimliğiyle var olduğunu anlayınca yok oluş işareti secdeler.
SÖZ : Tebliğ
SU : İlmullah
Semâ: ASLı DUYmak ve Uymak..
Sükût Sahrası: Hayran Âlemi.
Selâ: Hakka ve Hayra Dost çağrısı.
S Û F Î: Sad Vav Fe Ye
Sad Sabır-Sadakat-Safîyyet-Sahabet-Sahvet-Ayıklık (-ebced: 90-)
Vav Vefâ-vûvârid-Vürûd.. (-ebced: 6-)
Fe Fakr-Ferağ.. (-ebced: 80-)
Ye Yümn-Kuvvetli bereket-uğur.. (-ebced: 10-)
SÛF: (C.: Evsâf) Yün dokuma. Yünden yapılmış dokuma. * Yün, yapağı, ibrişim. SUFÎ nin gömleği!!!.. Örteni, koruyanı, tümleyeni..
Sabır: hakk ve hayrda dâim kaim kalabilme çaba ve gücüdür.
Bâtıl ve Şerre yapılan sabırın esas adı tehammül etmektir.
Zikir - Fikir - Şükür - Sabır Sistemi...
Salle : ses vermek, durultmak (şarabın tortusu vs.)
Saliye : ateşte yanmak.
Sadara: vukû' bulmaktan.
(Sadr-südûr): vukû' olan yer, vakı'aların olmasına karar verilen yer ve idâre merkezi olup; nefsi, kalbi ve ruhu da kapsayan göğüs (bağır) zarfıdır.
İşlerin idâre merkezi en ön, en baş, en ileri, en yukarı ve en iyi yer mânâlarınadır.
Sadrazam : (başvekil) da bu kökten gelmektedir.
Sulbiyye, çocuğun babaya nisbeti olduğu gibi; sadriyye de çocuğun anaya nisbetidir.
Zîrâ; sadara kökünde; dönmek, rücû etmek de vardır...
İşlerin sebebi oradan başladığı gibi sonucu da oraya rücû' eder ve anlaşılır...
Muhammedî tasavvufun temeli olan "Rahmten li'l-âlemin" oluş masdarı da bu kökten olup kâinâtta var oluş rahmetinin oluş, çıkış ve rahmet olarak dönüş yurdu ve kapısıdır.
Nûr-u Mim'in "Mim" masdarı Nûr-u Muhammed'in kâinâta çıkış ve hayat membağıdır. ham akıllarını İlâhî ilim ve Muhammedî edeb ile yalıtkanlık ve kısırlıktan kurtarıp iletken ve üretken kılanlar kendi özlerindeki bu kaynaktan kana kana içerler.
Yalıtkanlıktan kasdımız kişinin kendine ait özellik ve güzellikte yaratılan öz sadrına ulaşım selâmetliğini kesen ve yasaklanan her şey ve husustur.
Kişinin kendi özündeki öz sılasına ulaşımı; Nûr-u Mim'in'e kavuşumu, dolayısıyla kendini bilişi, Rabb'ini buluşu ve kulluk kemâlâtına başlayışıdır.
Bu işin bilinen adı ise Sıla-yı Rahîmdir...
Sarkaç: Olsun! Olmasın! Nefesi..
SeRTac: Mor Ötesi.. Sükût SeSi…
Seriyyâ: Zâhir-Bâtın SIRRlarının açılması
SALL:
Arabçada ''Sal'' KöKü: Sıla=>Ulaşım=>Vuslat=>Kavuşma=>SıLa KÖKüdür.
Onun için DSİ'de ana kanallara İSÂLE KANALI deriz.
Sall da bir ulaşım şeklidir.
Elektriğin tecrisi-cereyanı, havanın ceryanı, sesin gelişi, ışığın gelişi gibi...
Bir kavuşmadır YÂR'e SALL!.
Salât, ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e ULAŞımdır, Naz-Niyaz Namazıdır.
Salâvât, Resûlullah'a ULAŞım Sırr-ı Süveydâya SıRRlanmaktır.
''Es Selâmu aleyke'' dersem Sana ULAŞımdır Muhammedî Eminlikte BİZ-BİRliğidir....
Nasıllığı ve Niceliği biraz daha İNCE İŞtir.
Sıla-yı Rahîm ise aynı rahîmde (rahmette, ana karnında) buluşanların Akrabalık Sılasına saygıdır.
Sıla-yı Rahîm'in (ata yurdunu ve yakınlarını ziyâretin) kesilmesi İslâm Dininde büyük günâhtır.